Şafakta On Gün – 1 İslam inkılabı; Batı'nın sultacı politikaları ile mücadele modeli

Rate this item
(0 votes)
Şafakta On Gün – 1 İslam inkılabı; Batı'nın sultacı politikaları ile mücadele modeli

İslam inkılabını zafere götüren en hassas on günü kapsayan ve "Şafakta on gün" olarak anılan günleri idrak ediyoruz.

İran'da İslam inkılabının zafere kavuşması, yirminci yüzyılın en büyük hadiselerinden biriydi ve çağdaş tarihimizin eşsiz bir gelişmesi olarak beşeriyet tarihinde yeni bir dönüm noktası oldu ve bir çok kültürel, sosyal, siyasi ve iktisadi değişime kaynaklık etti. Buna göre de İslam inkılabı dünyada en önemli siyasi ve sosyal hareket ve inkılapçı hareketlere en iyi örnek olarak tarihte kayda geçti.


İslam inkılabı İran milleti için bir gereksinim ve önemli bir zaruretti ve sonuçta milletlerin sultacı düzenlere karşı direnişinde de yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Bu yüzden İslam inkılabının zafere kavuşması bölgesel bir hadisenin çok çok ötesinde bir gelişmedir.
Aslında her inkılap vuku bulduğu insani coğrafyada kendine özgü etkileri vardır ve bazı köklü değişikliklere sebep olur. Ancak bir inkılabı koruyan ve ona kıvam ve süreklilik kazandıran şey, o inkılabın tesirinin derinliği ve kapsamıdır. Bu özellik ise İran İslam inkılabında çok belirgin ve aşikardı, öyle ki dünyada bir çok mustazaf millet de ülkülerini ve arzularını İslam inkılabını örnek aldıkları takdirde gerçekleşebileceğini görmeye başladı.


İran'da İslam inkılabının zafere kavuşması bölgesel ve küresel hakim siyasi düzeni altüst etti ve halkın gücü ve bağımsızlık talebi gibi ilkeleri ön plana çıkarmak sureti ile sultacı düzenle mücadelede başarılı bir örnek ortaya koydu. Buna göre İran'da İslam inkılabının zafere kavuşması dünyanın özgürlük talep eden milletleri için bir ilham kaynağı oldu ve bugün bu inkılabın üzerinden yaklaşık kırk yıl geçtiği bir sırada da çeşitli ülkelerde inkılapçı hareketlere ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.


Dünyada yaşayan inkılapların teorisyenlerine göre İran İslam inkılabı üç kalıcı ve önemli tesire sahiptir ve bu yüzden istikbar güçleri bu inkılapla mücadele etmek için telaşa kapılmıştır. İran İslam inkılabının birinci ve belki de en önemli tesiri, dünyada sulta düzenini sorgulamasıydı. İslam inkılabı güdümlü zaferi ile bir milletin hatta eli boş olduğu halde küresel güçlerin hesaplarını bozabileceğini ve bir çok dengeyi altüst edebileceğini gösterdi. İkinci tesir ise, İslam inkılabının bir milletin küresel hiç bir güce dayanmaksızın bir milletin gücünü ortaya koymasından ibaretti. İşte bu yüzden İslam inkılabı dünya genelinde büyük bir siyasi değişime zemin oluşturdu. Bu değişim, İslam dininin siyasi kapasitelerini ve muazzam gücünü tüm dünyaya tanıttı ve sömürüye karşı direniş ve sultanın altından kurtuluş hareketini ihya etti.
İslam inkılabının üçüncü tesiri ise İslamî değerleri korumasından kaynaklanıyordu. İran İslam inkılabı dünyada yaşanan bir çok devrimin aksine ana yörüngesinden sapmadı ve hiç bir koşul altında ülkülerinden ve değerlerinden tüm baskılara ve komplolara karşın taviz vermedi. Bu yüzden İslam inkılabı dünyada siyasi ve sosyal hayat arenasında haktalep bir akımın simgesine dönüştü.


İran milletinin gerçekleştirdiği inkılap aslında farklı yönleri itibarıyla başka milletler için de ilginçtir ve ayrıca insani ve ilahi değerlere dayanma açısından yeni bir deneyim olarak da dünyanın bir çok sosyal ve siyasi hareketine ve gelişmesine ilham kaynağı olmuştur.
İran'da İslam inkılabı vuku bulmadan önce dünya genelinde kapitalizm ve komünizm düşüncelerinin hakimiyetinden hareketle herhangi bir ülkede yönetim düzeni mutlaka liberal demokrasi veya sosyalizm temeline dayanması gerektiği telkin ediliyordu ve eğer dünyanın bir yerinde bir devrim gerçekleşirse, bu iki düşünceden birine dayanmaktan ve Doğu veya Batı bloklarından biri tarafından desteklenmesinden başka çaresi olmadığı savunuluyordu. Buna göre de devrim teorisyenlerinin büyük bir bölümü İran İslam inkılabını da bu iki düşünceden birinin çerçevesinde yorumlamaya çalışıyordu, oysa İslam inkılabı hem temeli atıldığında ve hem zafere kavuştuğu zaman ve hem hedefleri itibarıyla her iki düşünceden bağımsızdı.


Gerçekte İran İslam inkılabı, bireysel ve sosyal yaşamda insan unsuru dışlandığı bir sırada zafere kavuştu ve pek az sayıda insan bir milletin sulta düzeni ile mücadele etmek için İslam modelini seçebileceğini ve inkılabını İslamî değerlere uygun biçimde ilerletebileceğini düşünüyordu. Ancak İran milleti bu mücadelede imkansız olanı mümkün hale getirdi ve inkılabı boyunca hakkın batıl karşısında zafer kazandığını ortaya koyacak hedefleri takip etti.
Bu yüzden İran İslam inkılabı da diğer inkılaplar gibi az çok bölgesel ve küresel tesirleri vardır ve stratejik derinliğini yaratmak amacıyla bazı mesajlar sunmaktadır, nitekim bu mesajlar bir çok insanı kendine çekmeyi başarmıştır.


Ancak İran İslam inkılabı başka hareketlere örnek oluştururken, İslamî dünya görüşüne dayanan bazı farklı özellikleri de vardı. Bu inkılap dünyada liberal ve sosyal hareketler cazibesini kaybettiği bir dönemde gerçekleşti. İran milletinin gerçekleştirdiği İslam inkılabı, İslam dini ülkülere dayanan bir din olduğu ve büyük bir mücadeleyi organize edebilecek güce sahip olduğu ve küresel güçler karmaşık sorunlar çıkardıkları bir dönemde toplumun sorunlarını çözebilecek ve toplumu yönetebilecek ve bekasını güvence altına alabilecek bir din olduğu mesajını tüm dünyaya verdi. İran İslam inkılabı ilk kez dünyanın siyasi hakimiyetlerinin beşeriyete yönelik her türlü zulüm ve adaletsizliğini reddetmeyi bir model olarak gündeme getirdi ve tüm dünyayı İslam inkılabının adalet ve hakikat peşinde olduğunu gösterdi ve bu hedefi de İslam inkılabının ülküleri arasına yerleştirdi.


Gerçekte her inkılabın değeri ve önemi, izlediği ülkü ve hedefe göre belirlenir. Nitekim ülkülerin ve hedeflerin büyüklüğü veya küçüklüğü de her inkılap için ödenmesi gereken bedelin miktarını belirler. Bir inkılabın hedefleri her ne kadar yüce ve daha cazip ise, inkılabın zafere ulaşması için katlanılması gereken zorluklar ve baskılar bir o kadar büyük olur. İslam inkılabı ve İslam Cumhuriyeti nizamının son 38 yılda katlandığı baskılar ve zorluklar, İran milletinin ülkülerine ve hedeflerine ulaşmak için tüm baskılara ve zorluklara karşı direndiğini gösterir ve bu direnişin en belirgin bileşene ise küresel güçlerin ve zorba devletlerin sultasını ve insanların ve milletlerin aşağılanmasını ve ayrımcılıklara maruz bırakılmalarını reddetmektir. Nitekim İran İslam inkılabı bu hedeflerin temelinde kuruldu ve İslam Cumhuriyeti nizamı da bu inkılabın ürünüydü.


İslam inkılabı tarihi açıkça düşmanların tüm düşmanlıkları ve dayatılan savaş ve iktisadi yaptırımlar ve çıkarılan fitneler gibi tüm komploların İslam inkılabından ve bir modele dönüşmesinden duydukları kaygıdan kaynaklandığını açıkça ortaya koyuyor. İslam inkılabı zafere kavuşunca tüm maddi çıkarları yok olduğunu düşünen küresel istikbar işin ta başından İslam inkılabına karşı komplo kurmaya ve fitne çıkarmaya başladı ve kendi batıl düşüncesinde bu inkılabı durdurmayı veya saptırmayı ve sonuçta yenilgiye sürüklemeyi bir görev olarak bildi. Sulta düzeni bu amaç uğruna İslam Cumhuriyeti nizamı ile mücadele etmeye başladı, ancak yenilgiden başka hiç bir kazanımı olmadı. İran İslam inkılabı tüm gücü ile ileriye doğru hareketine devam etti ve İslam ümmetinin uyanmasına vesile oldu. Nitekim bugün hakikaten İran İslam inkılabı 1979 yılında İmam Humeyni –ks– önderliğinde zafere kavuştuktan sonra dünyanın bir çok bölgesinde özgürlükçü milletler için bir model oldu.


Gerçekte İslam inkılabının en güçlü dayanağı, halkın bu inkılapta rol ifa etmesiydi. İran milleti uzun mücadelelerin ardından saltanat düzenini devirmeyi ve İslamî nizamı egemen kılmayı başardı. İslam inkılabı İran'da uzun yılların ardından İslam'ı ihya etti ve İslamî toplumları inzivadan kurtardı. İran İslam inkılabı İslamî akımların ve hareketlerin gücü olarak bölgenin müslüman milletlerini hakları ve yetenekleri hakkında bilgilendirdi. Bu yüzden İslam Cumhuriyeti nizamının siyasi düşüncesi hak ve adalet yolunda mücadele etmekten ibaret olduğu söylenebilir. Zaten bu yüzden küresel istikbar ve en başta Amerika işin ta başından İslam inkılabı ile mücadeleyi siyasi öncelikleri arasına aldı ve kendince İslam Cumhuriyeti nizamını devirmek istedi. Amerika son 38 yılda sürekli İran milletine karşı hasmane bir politika izledi, ancak İran milleti direnişi ile düşmanlara büyük bir ders verdi.


İran İslam inkılabı ve İran milletinin tüm baskılara karşı direnişi İran ile dış dünya ilişkilerinde de ciddi değişimlere sebep oldu. İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei'nin tabiri ile tehditlerin çokluğu aslında İslamî nizamın gücünün işaretidir, çünkü eğer İslam Cumhuriyeti güçlü ve etkili bir devlet olmasaydı İran milletinin düşmanları bu denli telaşa kapılmazdı.
İran milleti İslam inkılabından sonraki yıllarda sürekli düşmanların fitnelerine ve komplolarına ve her türlü saygısızlıklarına ve sapkın siyasi akımlara ve iktisadi komplolara ve İran'ın ilerlemesi yolunda çıkarılan engellere karşı tüm gücü ile ve büyük bir iktidarla direndi.
Kuşkusuz bu tarzda bir direniş ve bu direnişin model haline gelmesi küresel istikbarın çıkarlarına aykırıydı ve bu yüzden de İran İslam inkılabı hedef tahtasına oturtuldu.015

Read 1747 times