کارگر

کارگر

Cuma, 01 Şubat 2019 07:25

Batının Planlarına Güvenmeyin

İmam Hamanei, Bilişsel Bilimler ve Teknoloji Araştırma Merkezi görevlilerinin ve bilim adamlarının çabalarını ve bilimsel başarılarını takdir ederek şunları söyledi: "İnsanlığın bilimsel gelişimi ve yaratılış dünyasının garip düzeninin ve şaşırtıcı karmaşıklığının daha çok tanınması için yeni vanaların açılması, insanı ilahi bilgiye daha da yaklaştırdığı için şükür gerektirir."

İmam Hamanei, "Bu ilim vanalarından ve yaratıcı tarafından insanlığa açılan bilimlerden her biri, insan yaşamındaki muazzam ve yeni dönüşümlerin temelidir, böylece onunla ilişkili yeni bilgi ve teknolojilerin gerisinde kalan herhangi bir milletin, geri kalmışlık, zelil olma ve güçler tarafından sömürülmeden başka bir kaderi olmayacaktır." diye hatırlattı.

İmam Hamanei sözlerine şunları ekledi: "Bilim ve bilimsel ilerleme konusundaki tekrarlanan vurgunun nedeni bu konudur, bilim adamları, araştırmacılar ve bilim ve araştırma merkezleri, ülkenin özellikle yeni bilim alanlarındaki bilimsel hareketini hızlandırmaya devam etmelidir." 

İmam Ali Hamanei, “Ülkenin bilim alanındaki hareketinin ivmesi yavaşlamadan zirveye ulaşana dek korunup takviye edilmelidir.” ifadelerinde bulundu.

Bu konuda araştırmacılara iki tavsiyede bulunan İmam Hamanei sözlerini şöyle sürdürdü: "Birincisi şu ki bilimsel kalkınma için Batı’nın tüm kabiliyetlerini kullanın ve bu konuda çıraklık yapmaktan asla kaçınmayın, zira biz çıraklık yapmaktan değil her daim çırak kalmaktan nefret ediyoruz."

İmam Hamanei ikinci tavsiyesini ise şöyle açıkladı: "Batı’nın planlarına ve tavsiyelerine asla güvenmeyin ve onlara her zaman tereddütle bakın. Halihazırda bilim alanında en büyük gelişmelere ulaşan Batı, tarih boyunca milletlere karşı en büyük cinayetleri de işlemiştir."

İmam Hamanei, tarihsel örneklere atıfta bulunarak çok zor şartlarda, büyük bilimsel vakıfların temelini atmış bazı ülkelere de değindi. 

Son olarak, önceliklerin ve hedeflerin belirlenmesini tavsiye etti ve "Bilişsel bilimin tüm alanlarında önce hedefler belirlenmeli, sonra tasarım ve proje tanımlanmalı ve araştırmacı ve bilim adamının ihtiyarında olmalıdır." dedi.

Cuma, 01 Şubat 2019 07:20

Hz. Fatıma'nın (s.a) Makamı

Fatıma (s.a) cennet ehli kadınların en üstünüdür...


Hz. Zehra'nın fazileti hakkında Resulullah'tan (s.a.a) nakledilen rivayet ve hadisler: Eğer gerçekten de bu nurlu cevher ve fazilet örneği Fatıma (a.s) hakkında mevcut olan sahih ve sarih hadislerin tümünü nakletmek istesek bu küçük makaleye sığdıramayız. Ama on iki hadisi nakletmekle yetiniyoruz.

1. Hadis

Peygamber şöyle buyurmuştur: Cennet ehli kadınların en faziletlisi Hüveylid kızı Hatice, Muhammed'in kızı Fatıma, Muzahim'in kızı ve Firavun'un eşi Asiye ve İmran'ın kızı Meryem'dir. Ehl-i Sünnet'in hadis erbabı ve ravilerinden bir çoğu bu hadisi nakletmişlerdir ki hepsinin adını zikretmek mümkün olmadığından onlardan sadece Ahmed b. Hanbel[1] Ebu Davud, [2] Kasım b. Muhammed[3] gibi meşhur şahsiyetlerin adını vermekle yetiniyoruz.

2. Hadis
Resulullah şöyle buyuruyor: Dünya kadınlarının en hayırlısı dört tanedir: Meryem binti İmran, Asiye binti Mezahim, Hadice biti Hüveylid ve Fatıma binti Muhammed (s.a.a) Bu hadisi, Dünya kadınlarının en hayırlısı cümlesiyle Ehl-i Sünnet'in Ebu Davud ve Abdulvaris b. Süfyan gibi bir çok muteber muhaddisleri, Enes ve Ebu Hureyre'den nakletmişlerdir. [4]

3. Hadis
Peygamber şöyle buyuruyor: Sana dünya kadınlarından Meryem binti İmran, Hatice binti Huveylid, Fatıma binti Muhammed ve Asiye yeter. Bu beyanda da bu dört kadın beşeriyet dünyasının dört örnek şahsiyeti olarak zikredilmiştir. Ehl-i Sünnet alimlerinden  bazıları da bu hadisi aynı ibaretler ile nakletmişlerdir. Tirmizi, [5] Ebu Davud ve Şabi, [6] de bu kimselerdendir. Bu üç rivayet ve benzeri rivayetler açık bir şekilde bu faziletli ve iffetli dört kadının, insanlık dünyasının tüm kadınlarından daha üstün ve değerli olduklarına delalet ediyor. Ama bu dördünden hangisinin diğerlerinden daha faziletli ve üstün olduğu beyan edilmemiştir.

Ama Peygamber'in Ehl-i Beytu ve tahir imamlardan nakledilen birçok rivayetler ve mütevatir hadislerden, Peygamber'in (s.a.a) kızı Fatıma'nın onların en faziletlisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu rivayetler sarih ve açık olup tevil ve tevcih edilir bir yanı da yoktur. Eğer bu hadis ve rivayetler de olmasaydı, bu büyük kadının üstünlük ve fazileti hakkında onun peygamberlerin en büyüğü olan Hz.Muhammed'in (s.a.a) bedeninin bir parçası olması yeterliydi. Tüm alemde Resulullah'ın eşi ve benzeri olmadığı gibi, dünya kadınları arasında da Hz. Fatıma'nın (a.s) eşi ve benzeri yoktur.

Hz. Fatıma'nın dünya kadınlarının en üstünü ve değerlisi olduğu hususunu Ehl-i Sünnet'in birçok-büyük alimleri de kabul etmişler, birçok araştırmacıları da bunu açıkça beyan etmişlerdir. Bazı araştırmacı alimleri de onların görüşlerini nakletmiştir. Mesela Ehl-i Sünnet'in çağdaş alimlerinden olan Nebhani şöyle diyor: Birçok araştırmacı alimler, Fatıma'nın (a.s) dünya kadınlarının (hatta Hz. Meryem'de dahil) en üstün ve faziletlisi olduğunu söylemişlerdir. Bu alimler arasında Taki Sebeki Celaluddin-i Suyuti, Bedri Zerkeşi ve Taki Mükrizi gibi kimseler de vardır. Sebeki'den bu hususta bir soru sorulunca şöyle demektedir: Biz peygamberin kızı Fatıma'nın en faziletli kadın olduğuna inanıyoruz. İbn-i Ebi Davud'dan da bu hususta bir soru surulunca şöyle dedi: Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Fatıma benim bir parçamdır. Gerçekten de Fatıma eşsiz ve benzeri olmayan biridir.
Manevi de birçok eski ve yeni alimlerden bu konuyu nakletmektedir.

4. Hadis
Sadece Ebu Davud'un İbn-i Abbas'tan naklettiği bir hadiste peygamber güya şöyle buyurmaktadır: Meryem binti İmran'dan sonra cennet ehli kadınların efendisi Fatıma binti Muhammed, Hatice ve Asiye'dir. [7] Bu hadis de bu dört kadınındünya kadınlarının en üstünü olduğunu delalet etmektedir. Ama zahiren Meryem'in Fatıma'dan daha faziletli olduğu istifade edilmektedir. Ama hem sayıları daha çok, hem senedleri daha sağlam ve sahih ve hem de delalet sağlam ve sahih ve vazih olan birçok hadisler bu hadisin tam tersi bir manaya delalet etmektedir. Yani Hz. Zehra'nın Meryem'den de üstün olduğunu beyan etmektedir. O halde bu hadisi terkedip bir kenara bırakmak zorundayız. Üstelik bu hadis şia alimleri tarafından da kabul görmemiş ve nakledilmemiştir.

5. Hadis
Buhari, Müslim, Tirmizi, Ahmed b. Hanbel, El-Cem Beynes Sahiheyn ve El Cem beynes Sihahis kitablarının yazarları, İbn Abdulbir, Muhemmed b. Sa'd ve benzeri kimseler Musa, Ebu Avane, Furas, Amir, Mesruk gibi ravilerin vasıtasıyla Aişe'den şöyle nakletmektedirler. [8] Peygamber bir gün hastalanmıştı, ben de peygamberin diğer hanımlarıyla birlikte O'nun huzurunda idik. Aniden Fatıma içeri girdi. O aynı babası gibi yürüyor ve babası gibi adım atıyordu. Peygamber aziz kızını görünce çok sevinde ve şöyle buyurdu: Aferin kızım! Daha sonra da kızını yanına oturttu ve kulağına yavaş bir şekilde birşeyler söyledi. Hz. Zehra aniden hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Peygamber kızını mahzun ve ağlar görünce yine yavaşça kulağına birşeyler söyledi. Fatıma (a.s) bu defa da sevindi ve çok tatlı bir şekilde gülümsedi. Peygamber'in hanımlarından sadece ben ona dedim: Bizim içimizden seni kendisine sır ehli seçmiş ve sen de ağlıyorsun. Aişe diyor ki, Peygamber kalkınca ben Fatıma'ya bunun sırrını sordum. Ama o şöyle buyurdu: Asla! Resulullah'ın sırrını hiç kimseye ifşa etmem. Resulullah vefat ettikten sonra Benim senin üzerine olan hakkım için şimdi o günkü hadiseyi izah et dedim. Hz. Fatıma şöyle buyurdu: Evet şimdi söyleyeceğim. Ben babamın ilk sözlerine ağladım. Babam şöyle buyurdu: Cebrail her yıl bir defa beni ziyarete gelirdi. Ama bu yıl iki defa ziyaret etti. Bu da benim ecelimin yaklaştığını gösteriyor. Takvalı ol ve daima sabırlı olmaya çalış.

Ben senin için en iyi ibret aynasıyım. Bu sözleri duyunca gördüğün gibi şiddetli bir şekilde ağladım. Babam benim üzüldüğümü görünce şöyle buyurdu: Ey Fatıma, acaba mümin kadınların (veya İslam ümmetinin kadınlarının) en üstünü olmak istemez misin? İbn-i Hacer İsabet adlı kitabında ve birçok muhaddisler ise Dünya kadınlarının en üstünü diye nakletmişlerdir. Velhasıl bu yüzde yüz sahih olan hadis, bu büyük kadının fazilet ve üstünlüğüne delalet etmektedir. İbn-i Sad (Tabakat'ta)e benzeri kimselerde bu hadisi Ümmü Seleme'den Cennet ehli kadınların en üstünü şeklinde nakletmişlerdir. [9] Hakeza Aişe'nin Hz. Peygamber'in vefatına dek Hz. Fatıma'dan bu olayın sırrını sormadığı yer almıştır.

6. Hadis
Hz. Zehra biraz rahatsızlanınca peygamber (s.a.a) kızını ziyaret etti, ona kızım nasılsın? diye buyurdu. Hz. Fatıma, Hastayım, yiyecek hiçbir şeyimizin olmayışı beni daha fazla rahatsız erdiyor dedi. Resulullah, Dünya kadınlarının en üstünü olmak istemez misin? diye buyurdu. Hz. Fatıma: Babacığım acaba bu makam Meryem binti İmran'a mahsus değil midir? diye sordu. Resulullah, O kendi zamanındaki kadınların en üstünüydü. Bu arısda ise dünya kadınlarının en üstünü sensin. Allah'a andolsun seni öyle biriyle evlendirdim ki, hem dünyada ve hem de ahirette büyüktür. Bu hadisi rivayet hafızları ve rivayetleri senedleriyle birlikte kaydeden kimseler (Abdulbir İstiab kitabında ve diğerleri) nakletmişlerdir.

7. Hadis

İbn-i Hacer Sevaik adlı kitabında şöyle yazmaktadır: Ahmed b. Hanbel, Tirmizi, Nizai ve İbn-i Habbân gibi birçok Ehl-i Sünnet alimleri Huzeyfe'den peygamberin kendisine şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Acaba bana şu anda arız olan şu haleti görüyor musun? Şu ana kadar yeryüzüne inmemiş olan bir melek Allah'tan izin aldı ve bana nazil oldu, selam verdikten sonra bana Hasan ve Hüseyin'in cennet gençlerinin efendisi ve Fatıma'nın da cennet ehli kadınların en üstünü olduğunu müjde verdi. İbn-i Habban ve diğerleri de Ebu Hureyre'den peygamber'in şöyle buyurduğunu nakletmektedirler: Şu ana kadar beni ziyaret etmemiş olan bir gök meleği, Allah'tan izin alarak beni ziyarete geldi ve bana Fatıma'nın İslam ümmetinin kadınlarının en büyüğü olduğunu müjde verdi. [10]

8. Hadis
Abdurrahman b. Ebi Naim [11] ri rivayet ve hadis hafızları da Ebu Said el-Hudri'den Peygamber'in şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Fatıma cennet ehli kadınların en üstünüdür.

9. Hadis
Buhari ve Müslim Müsevver'den peygamber'in minberin üzerinde şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Fatıma benim bir parçamdır. Ona eziyet eden bana eziyet eder ve ona hoş gelmeyen bana da hoş gelmez. [12] Nebhani de Buhari'den Peygamber'in (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: Fatıma benim bir parçamdır. Onu gazaplandıran şey beni de gazablandırır. Diğer bir rivayette, Onu gazablandıran kimse beni gazablandırmıştır yer almıştır. Cami-üs Sagir adlı kitapta ise şu ibaret ile nakledilmiştir: Fatıma benim bir parçamdır. Onu üzen beni üzer ve onu sevindiren beni sevindirir.

İbn-i Kuteybe El-İmame ves Siyase adlı kitabının evvelinde tasrih etmektedir ki büyük İslam kadını Hz. Fatıma, Ömer ve Ebu Bekir'e şöyle buyurmuştur: Allah için söyleyin peygamber'in şöyle buyurduğunu duymadınız mı?: Fatıma kimden razı olursa ben de ondan razıyım. Fatıma kinden razı olmazsa ben de razı değilim. Onu seven beni sevmiştir. Onu sevindiren beni sevindirmiştir. Onu gazablandıran ise beni gazablandırmıştır. Ömer ve Ebu Bekir Evet, duyduk dediler. Bu hadis İslam önderleri ve tahir imamlardan mütevatir bir şekilde nakledilmiştir. Başka bir rivayet olmasaydı bile Fatıma'nın tüm dünya kadınlarından üstün olduğuna bu bir tek rivayet yeterdi de artardı bile.

Acaba müslümanlar arasında böyle bir makamı olan var mıdır? Resulullah kimin hakkında böyle sözler söylemiştir. Zımnen bu cümlelerden Hz. Fatıma'nın (a.s) masum olduğu da istifade edilmektedir. Zira bu cümleler Hz. Fatıma'nın boş yere gazaplanmadığını, sevinmediğini ve razı olmadığını beyan etmektedir. Nitekim  Peygamber de böyle idi. Peygamber (s.a.a) için bu muhtelif haler, heva ve heves üzere vücuda gelmediği gibi Fatıma (a.s) için de sözkonusu değildir. Var olan her şey Allah içindir. Zira eğer Fatıma (a.s) gazablanırsa Peygamber (s.a.a) gazablanmış ve eğer Fatıma sevinirse Peygamber sevinmiştir. Peygamber için kesin ve sabit olan ismet makamı da bundan başka birşey değildir.

10. Hadis

İbn-i Ebi Asım[13] Hz. Ali'den Peygamber'in (s.a.a) Fatıma'ya şöyle buyurduğunu nakletmektedir: Allah senin gazabın için gazablanır ve rızan için de razı olur. Taberani[14] ve diğerleri de bu hadisi hasen senediyle nakletmişlerdir. Bu hadis de 9. hadis gibi Hz. Fatıma'nın (a.s) masumiyetine ve fazilette üstünlüğüne delalet etmektedir.

11. Hadis
Ahmed b. Hanbel gibi bazı ünlü muhaddisler Ebu Hureyre'den nakletmişlerdir ki[15] Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma'ya bakarak şöyle buyurmuştur: Ben sizinle savaşan kimselerle savaşır ve sizinle barışan kimselerle de barışırım. Tirmizi[16] Zeyd b. Erkam tarikiyle bu hadisi (Elbette az bir farklılıkla) nakletmektedir. Bu hadis de önceki (iki) hadis gibi Hz. Fatıma'nın ismet makamına delalet etmektedir. Şu farkla ki bu hadis Ehl-i Beyt ile savaşan kimselerin küfür üzere olduğunu da beyan etmektedir.

12. Hadis
Muhaddislerden bir çoğu Abdurrahman Ezrak'tan Emir-el Müminin Ali (a.s)'ın şöyle buyurduğunu nakletmektedir: Birgün yatmış idim ki aniden Resulullah odama girdi. Bu esnada oğlum Hasan ya Hüseyin susadığını söylüyor ve su istiyordu. Resulullah çoktan beri sütü azalan (veya kurumuş) bir koyunu sağdı. Diğer oğlum Hasan Resulullah'ın yanına gitti. Ama hazret onu tutup bir köşeye oturttu. Fatıma bu durumu görünce, Babacığım sen Hüseyin'i daha çok mu seviyorsun? Ona süt verdin ama Hasan'a vermedin! diye sordu. Peygamber şöyle cevab verdi: Hüseyin daha önce susadığını söyledi ve ben de önce onun susuzluğunu giderdim. Daha sonra şöyle buyurdu: Ben, sen, bu çocuklar ve orada yatan (Ali) kıyamette bir yerdi olacağız. [17]

Bu makam ve mevkiye nail olan bu büyük İslam kadınına selat -u selam olsun. Tüm geçmişler ve gelecekler bu yüce makam karşısında saygı ile eğilmeli, ihtiram göstermelidir. Bu Allah'ın istediği kimselere verdiği bir fazlı ve ihsanıdır. Şüphesiz ki Allah büyük bir ihsan sahibidir. Makalenin sonunda da Hz. Fatıma'nın fazilet ve şahsiyeti hususunda Aişe'den nakledilen bir rivayeti aktaralım. Taberani Peygamber'in hanımı Aişe'nin şöyle dediğini naklediyor: Fatıma'dan (babası dışında) daha faziletli birini görmedim. [18]

(Buhari ve Müslim'e göre hadisin senedi sahihdir. Hasıl ki İbn-i Hacer El-İsabe ve Nebhani Eş-Şeref-ul Muebbed kitabı s. 59 sonlarında bunu açıklamışlar.) İbn-i Abdulbir de İbn-i Ebi Umeyr'den söyle naklediyor: Aişe'nin yanına vararak ona şöyle sordum: Peygamber (s.a.a) nezdinde insanların en sevglii olanı kimdi? Aişe, Fatıma idi diye cevap verdi. Ben, Erkeklerden en sevgili olanı kimdi? diye sordum. Eşi Ali idi. [19] diye cevab verdi.

Bureyde de şöyle diyor: Peygamber nezdinde insanların en sevgili olanı kadınlardan Fatıma (a.s) erkeklerden ise Ali (a.s) idi. Yine Aişe şöyle diyor: Fatıma'nın evlatları dışında hiç kimsenin, Fatıma gibi sarih bir lehçe ile konuştuğunu görmedim. Bu hadisi de Abdulbir İstiab kitabında nakletmiştir. Evvelde de, sonra da hamd Allah'a mahsustur. Allah'ın selat-u selamı Muhammed'e (s.a.a) ve aline olsun.
-

[1]Ahmed b. Hanbel Mesned kitabında (1. cüz, s. 293) İbn-i Abbas'tan naklediyor.
[2]- Ebu Davud da İstiab (Hz. Hatice'nin şerh-i halinde) adlı kitabında
[3]- Kasım b. Muhammed de İstiab (Hz. Zehra'nın şerh-i halinde) adlı kitabında nakletmişlerdir.
[4]- Ebu Davud bu hadisi İstiab adlı kitabında Hz. Hatice'nin şerh-i halinde) Enes'ten nakletmiştir. abdulvaris de İstiam (Hz. Hatice ve Zehra'nın şerh-i halinde) adlı kitabında Hureyre'ye istinaden nakletmiştir.
[5]- Nebehani'nin Erbain kitabında (s. 220) Tirmizi'nin Enes'ten naklettiğini yazmıştır. Serrac da yanı şahıstan rivayet etmiştir. (Nitekim İstiab -Hz. Zehra'nın şerh-i hali adlı kitapta yer almıştır.)
[6]- İstiab, Hz. Hatice'nin şerh-i halinde yanı kitapta Zehra'nın şerh-i halinde Ebu Davud ve Şa'bi de Cabir'den nakletmiştir.
[7]- İstiab'dan naklen Hz. Hatice'nin (a.s) şerhi halinde
[8]- Buhari Sahinide 4. cilt s. 64 Melihiyye baskısı, yıl 1332 ve Müslim Sahihinde, 2 Cüz, Hz. Fatıma'nın faziletleri bölümü çeşitli senedlerle Aişe'den nakletmiştir. Ahmed b. Hanbel müsnedinde 6. cüz, s. 282, Abdulbir istiab'ında (Hz. Zehra'nın şerhi halinde) Muhammed b. Sad da Hz. Zehra'nın şerh-i halinde, Tabakat kitabının 8. cüzünden yine tabakatın 2. clidi Peygamber'in hastalığında buyurduğu hadisler bölümünde nakletmiştir.
[9]- Ebu Ya'lide Hz. Zehra'nın şehr-i halinde ve birçok muhaddislerde Ümmü Seleme'den nakletmiştir.
[10]- Şeref-ul Muebbed (Hz. Zehra'nın şerh-i halinde) adlı kitapta da yer almıştır.
[11]- Nitekim İstiab, Sade vb. kitaplarda Zehra (a.s)'ın şerh-i halinde yer almıştır.
[12]- Buhari ve Müslim kendi sahihlerinde nakletmişlerdir. Esabe vb. kitaplarda da yer almışlardır.
[13]- Esabe kitabında.
[14]- Şeref-ul Muebbed ve benzerleri (Fatıma'nın şerh-i halinde).
[15]- Musned-i İbn-i Hanbel 2. cüz, s. 442
[16]- Tirmizi şu ibaretlerle nakletmiştir: Onlarla savaşanlarla savaşır, barışanlarla barışırım.
[17]- Müsned-i Ahmed, s. 101, 1. cüz.
[18]- Mucem-ul Evset / İbn-i Hacer Esabe kitabında ve Hebehani de Şeref-ul Muebbed adlı kitabında (s. 58), Sahih-i Buhari ve Müslim'den nakletmektedir.
[19]- İstiab kitabı (Zehra (a.s)'ın şerh-i halinde).

 
 

Gelecek aşamanın yol haritasını çizen Seyyid Nasrallah, bölgede yaşanan, yaşanmaya devam eden ve önümüzdeki günlerde yaşanabilecek olaylar hakkında stratejik analizlerde bulundu. Değerlendirmesini, ilk defa gün yüzüne çıkan muazzam derecede önemli bilgilere dayandırdı.

 İsrail medyası, müritleri ve bazı Arap kanalları tarafından yayılan söylenti kampanyaları yüzünden, pek çok insan Seyyid Hasan Nasrallah'ın Cumartesi günü el-Meyadin televizyon kanalına verdiği röportaj sırasında solgun, bitkin, doktorlar ile çevrelenmiş, hasta yatağında ya da tekerlekli sandalyede ekranlarda görüneceğini zannediyordu. Ne var ki, bu görüntüyü umanlar, büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Çünkü kendisini görmeyi bekleyen on milyonlarca izleyicinin karşısına, her zamanki gibi konuşan, keskin zekâlı, temiz düşünceli ve gülümseyen bir adam çıktı. Gelecek aşamanın yol haritasını çizen Seyyid Nasrallah, bölgede yaşanan, yaşanmaya devam eden ve önümüzdeki günlerde yaşanabilecek olaylar hakkında stratejik analizlerde bulundu. Değerlendirmesini, ilk defa gün yüzüne çıkan muazzam derecede önemli bilgilere dayandırdı.

Seyyid Nasrallah, bu konuşmasında sadece Direniş'in değil psikolojik savaşın da “efendisi” olduğunu kanıtladı. İsraillilerin kalbinde yayılan korkuyu arttıran Seyyid Nasrallah, kendilerini aldatan ve seçimle ilgili, ya da yolsuzluk gibi kişisel nedenlerden dolayı, ağır bir felakete mal olabilecek bir askeri maceraya girmeye hazırlanan Başbakanları Benyamin Netanyahu'ya karşı, Siyonist toplumu ayaklandırdı. Bundan dolayı Netanyahu, İsrail Ordusunun “ölümcül” askeri gücüne karşı uyarıda bulunarak, Hasan Nasrallah'ın yarışta öne geçiren darbesini gölgelemeye çalıştı. Ne var ki onun değer görmeyen uyarıları, İsrailli yerleşimcilerin korkusuna korku katmaktan başka hiçbir işe yaramadı. Çünkü 2006 yılında Direniş'e karşı girdiği son savaşı ve geçtiğimiz ay Filistin'de düzenlediği saldırısında Gazze Şeridi'nin kahramanları karşısında, bu ölümcül gücün balon gibi sahte bir güç olduğu gün yüzüne çıktı. İşgal edilmiş Filistin'in Askalan bölgesine düşen bir füze sonucu Netanyahu'nun Mısır'dan yardım istemeye gitmesi ve jet hızıyla (48 saat) ateşkes ilan etmesi de bunun göstergelerindendir.

***

Seyyid Nasrallah'ın röportajında dile getirdiği ifadeleri, tünellerden bahsetmesi, Lübnan sınırına örülen İsrail duvarı ve Lübnan'ın iç durumu gibi stratejik önemi açısından sınıflandırılabilir. Ancak açıklamada bizim, İsraillilerin ve Arap müttefiklerinin en çok dikkatini çeken birkaç kilit noktayı başlıklar haline değerlendirdik:

BirincisiBahsi geçen röportajda Hizbullah'ın, İsrail'e ait askeri ve sivil hedeflerin yanı sıra, elektrik ve su istasyonlarını, Hayfa'daki Amonyak depolarını ve Dimona'daki nükleer reaktörlere kadar vurma kapasitesine sahip “hassas” füzelere “yeterli” miktarda sahip olduğu, Hasan Nasrallah tarafından vurgulandı.

İkincisi: Hizbullah lideri bu açıklamada ilk defa, el-Celile'ye baskın ve kurtarma operasyonunun devam ettiğini, bu operasyonun Direniş'in stratejilerinin önemli bir parçası olduğunu ve bu saldırının Netanyahu'nun istihbarat organlarının iddia ettiği gibi sadece dört tünel üzerinden olmayacağı, aksine tüm sınırlar üzerinden gerçekleşeceğini açık ve net bir şekilde dile getirdi.

ÜçüncüsüTüm işgal edilmiş Filistin topraklarının, gelecek savaşın sahası olacağı ve Direniş füzelerinin başta Tel Aviv olmak üzere tüm şehirleri vuracağı, Seyyid Nasrallah tarafından vurgulandı.

Dördüncüsü: Nasrallah açıklamasında, bu savaşın kıvılcımlarının, Netanyahu'nun Suriye'de ve Gazze Şeridi'ndeki hataları yüzünden alevlendiğini, İsraillilerin de herhangi bir saldırının bedelinin yüksek olacağından dolayı bu politikalarından büyük pişmanlık duyacağına dair Netanyahu'yu uyardığını ifade etti.

BeşincisiSeyyid Nasrallah, İsrail'in Suriye'ye düzenlediği saldırılarına karşın, Tel Aviv'i vurmak gibi çeşitli yollarla misilleme kararının, Suriye ve Direniş Ekseni tarafından, her an alınabileceğine dikkat çekti. Direniş Ekseni'nin geçmişte iç işlerine öncelik verdiğini, ancak bugün İsrail'in saldırılarına doğrudan cevap verebilmek için, daha güçlü bir pozisyona sahip olduğunu ifade eden Hasan Nasrallah, diğer bir deyiş ile cevap vermeksizin direnme zamanının geride kaldığını söyledi.

Altıncısı: Yüzyılın anlaşmasının dondurulduğunu, çünkü önemini yitirdiğini belirten Hasan Nasrallah, yarım yüzyıl boyunca yönetimde kalma karşılığı bu anlaşmayı Araplara pazarlamak ile yükümlü olan Prens Muhammed bin Selman'ın, iç ve dış krizler ile kuşatılmış durumda olduğu ve kurtarılmaya ihtiyaç duyduğunu vurguladı.

Yedincisi: Fırat'ın doğusundaki Türk- Kürt krizi ve Erdoğan'ın Suriye Ordusunun kuzey ve doğuya dönüşünü ve bunun herkes için çıkış yolu olduğunu kabul ederek “Adana Anlaşması”na geri dönüşüne dikkat çeken Seyyid Nasrallah, İdlib'in Nusra cephesinin varlığından dolayı Türkiye için sıkıntı oluşturduğunu, barışçıl çözümün olası olduğunu kaydetti.

Seyyid Nasrallah'ın, Trump'ın Suriye ve bölgedeki yenilgiyi kabul ederek askeri güçlerini geri çekmesinin bazı Arapları Şam'a yönelmeye ittiğine dair sözlerini övgüyle sizlere iletiyoruz. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin, Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesi talebi ile gönderdiği mesajın Suriye liderliği tarafından reddedildiğini ifade eden Seyyid Nasrallah, bu sözleri ile yüreğimizi ferahlattı. Nasrallah konu hakkında, Suriye liderliğinin buna cevaben ülkeyi kim birlikten çıkardıysa onun geri döndürmesi gerektiğini ilettiğini söyledi… İşte bu, tanıdığımız Suriye'dir. Krizin en şiddetli olduğu zamanlarda bile ilkelerine bağlı olan Suriye, izzeti nefis ve onuru temsil etti.

Seyyid Nasrallah'ın, Suriye'nin kriz zamanlarında yanında bulunan herkese karşı vefalı olacağı gibi, Araplara karşı ve ulusal sorumluluklarına sadık kalacağı ve boğazındaki acıya rağmen bu konudaki sorumluluklarından kaçmayacağına dair sözleri de yüreklerimizi daha fazla ferahlattı.

Seyyid Hasan Nasrallah, Saad Hariri ve Özgür Vatansever Hareketi'ndeki bazı “çatlak” seslerden söz ettiğinde, onlar ile polemiğe sürüklenmeyerek her zamanki gibi büyüklüğünü gösterdi.

Eğer iki ya da üç aylık bir sessizlik, güven verici bir stratejik görüş getiriyorsa ve Direniş Ekseni üzerine bahis oynayanların nefretlerini iyileştirecekse, başımız üzerinde yeri var. Netanyahu ve yalanlarının peşinden giden ve Nasrallah için kötü senaryolar yazanlar, teselli edilemez durumda, çünkü Direniş Ekseni kazanıyor.

 

Kaynak: Ray el-Yevm

Çeviri: Merve Soydaş

Presstv'nin sunucusu Merziye Haşimi Amerika'da 11 günlük tutuklanmasının ardından serbest bırakılmasından sonra İran'a dönüşünde havalimanında yaptığı açıklamada; ''tutukluluk sebebinin Amerika'nın İran'a düşmanlığı olduğunu' söyledi.

Merziye Haşimi, dün gece Tahran İmam Humeyni Havalimanına inerken halkın çeşitli kesimleri, yetkililer ve medya çalışanları tarafından karşılandı.

Merziye Haşimi, basın mensuplarına yaptığı açıklamada; tutuklanmasının ardından İran İslam Cumhuriyetinin Amerika için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladığını belirterek, “Onlar, İslam İnkılabının 40. yılına girmesinden kaygılılar” dedi.

Presstv sunucusu ve muhabiri, İran halkının doğru yolda ilerlediğini belirterek, 'Allah'tan İslam inkılabı rehberini korumasını' talep ediyorum, Eğer ülke dışında olursanız rehberin, vatanın ve İran İslam Cumhuriyetinin değerini çok daha iyi göreceksiniz' dedi.

Merziye Haşimi, kendisini görkemli bir şekilde karşılamaya gelenlere de teşekkür etti.

Presstv sunucusu Merziye Haşimi, 13 ocak 2019 tarihinde ailesini ziyaret için Amerika'ya gitmiş ama St.Louis Havalimanında hiç bir gerekçe gösterilmeden tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

Ama 11 gün sonra uluslararası baskılar ve dünya kamuoyunun tepkilerinin ardından serbest bırakılmıştı.

Bu arada İran Radyo Televizyon Kurumu genel müdürünün dış yayınlar yardımcısı Peyman Cebelli de,  konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Amerika'nın kamuoyunun baskıları ve tepkileri sonucu Merziye Haşimi'yi serbest bırakmak zorunda kaldığını” söyledi. 

 Bir Alman medya kuruluşu Arvrupa'nın İran'la ticaret için kurduğu finansal mekanizmanın resmi olarak kaydedildiğini bildirdi.

Almanya'da yayınlanan NDR kanalı, Avrupa’nın İran'la ticaret için kurduğu finansal mekanizmanın resmi olarak kaydedildiğini bildirerek; Berlin, Paris ve Londra’nın söz konusu mekanizmanın göreve başlamasına hazır olduğunu açıkladı.

Bu mali mekanizmanın İngilizcedeki "Ticari işlemleri destekleyen bir mekanizma"nın kısaltması olan INSTEX adıyla adlandırılacağı bekleniyor.

Associated Press daha önce, mekanizmanın Perşembe günü Romanya’da düzenlenecek iki günlük AB dışişleri bakanlar zirvesinde nihai olarak onaylanacağını bildirmişti.

Almanya Dışişleri Bakano Heiko Maas da ABD'nin İran yaptırımlarına ilişkin yaptığı açıklamada; Fransa, Almanya ve İngiltere’nin SPV olarak adlandırılan Avrupa-İran özel amaçlı ticari mekanizmanın yakında devreye sokulacağını söylemişti.

Pazar, 09 Aralık 2018 03:22

İsrail Abu Dabi’de Sinagog Açtı

Siyonist İsrail’de yayın yapan 2 TV kanalı, Birleşik Arap Emirlikleri yönetiminin izniyle Abu Dabi’de 3 yıl önce bir sinagogun açıldığını duyurdu.

 Haberde, işgalci İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında diplomatik ilişkilerin olmadığı zannedilse bile Birleşik Arap Emirlikleri’nde iş yapan Siyonist İsrailli işadamlarının uzun bir süre önce sinagog açtıkları belirtildi.

Sinagog için Abu Dabi’deki Hadi mahallesinde bir villanın kiralandığı ve söz konusu ülkenin yönetiminden izin alındığı kaydedildi.

Birleşik Arap Emirlikleri’ne gelen Siyonist İsraillilerin sayısında önemli artış olduğunun belirtildiği haberde, söz konusu sinagogun 150 kişilik olduğu bilgisine yer verildi.

Siyonistlerin 30 yıldan bu yana BAE’de önemli ilerlemeler kat ettiğinin altının çizildiği haberde, sinagogun Abu Dabi hükümetinin yanı sıra, 163 katlı Halife Tower’ı inşa eden İmar Emlak Şirketi ve Simon Wiesenthal grubu tarafından desteklendiği ifade edildi.

Siyonist İsrail Haberleşme Bakanı Ayoob Kara, BAE yönetiminden aldığı resmi davet üzerine Abu Dabi’de düzenlenen iletişim zirvesine katılmıştı.

Öte yandan, Siyonist Başbakan Benyamin Netanyahu’nun Umman ziyaretinin ardından, İsrail İstihbarat ve Ulaştırma Bakanı Yisrael Katz de geçtiğimiz ay Umman ve Bahreyn’i ziyaret etmişti.

Siyonist bakan, Umman’da İsrail ve Ürdün`ü körfez ülkelerine bağlayacak demir yolu projesi hakkında bilgi vermişti.

İşgal rejimi yüksek mahkemesi, Beytlahim’in güneyindeki Gush Etzion Yahudi Yerleşkesi’nde Filistinlilere ait 500 dönüm genişliğindeki arazinin mülkiyetinin Yahudi Ulusal Fonu’na ait olduğuna karar verdi.

İşgal rejiminde yayınlanan Israel Hayom gazetesinin haberine göre, işgal rejimi yüksek mahkemesi, arazinin mülkiyetinin Yahudi Ulusal Fonu’na ait olduğu yönünde karar veren Kudüs’teki Merkez Mahkemesi’nin söz konusu kararına Filistinlilerin yaptığı itirazı reddetti.

İşgal rejimi mahkemesinin kararının Yahudi yerleşimcilerin gasp edilen arazi üzerinde yüzlerce yeni konut inşa etmesine imkan sağlıyor.

İşgal mahkemesinin kararına konu olan arazinin 522 dönüm genişliğinde olduğu, araziye Rosh Tzurim Yahudi Yerleşkesi’nin ve Beytlahim’in güneyindeki Gush Etzion Yahudi Yerleşkesi ofislerinin inşa edildiği kaydedildi.

 Siyonist örgütlerin başında gelen Yahudi Ulusal Fonu, Filistin arazilerini gasp etmek ve üzerinde Yahudi yerleşkeleri inşa etmek için Yahudilerden bağış toplamak amacıyla 1901 yılında kuruldu.

Yahudi Ulusal Fonu, İngiliz mandası döneminde ve işgal rejimi kurulduktan sonra da faaliyetlerini sürdürdü.

Kudüs kentindeki yerleşkeler hariç Batı Yaka’da 127 Yahudi yerleşkesi bulunuyor ve söz konusu yerleşkelerde 450 bin yerleşimci yaşıyor.

Kudüs kentinde ise 15 Yahudi yerleşkesinde 220 bin Yahudi yerleşimci ikamet ediyor.

Filistin Enformasyon Merkezi

Cumartesi, 01 Aralık 2018 03:13

Astana'da Sonuç Bildirgesi

Rusya, İran ve Türkiye’nin garantörlüğünde Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılan Suriye konulu toplantının ikinci gününde bugün tüm taraflar bir araya gelerek sonuç bildirgesine imza attı.

Toplantı sonucunda ilan edilen 15 maddelik sonuç metninde Rusya, İran ve Türkiye’nin garantörü olduğu belirtilen Astana zirvesinde alınan sonuçlar şu şekilde sıralandı:

Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğüne ve Birleşmiş Milletler’in (BM) ilke ve amaçlarına olan güçlü bağlılığımızı yeniden teyit ederiz.
Terörle mücadele adı altında yeni gerçekliklerin yaratıldığı zemini redderek Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğini baltalamayı amaçlayan ayrılıkçı amaçlara karşı durma kararlılığı ifade edilmiştir.


'İDLİB İÇİN ENDİŞELİYİZ'

Soçi mutabakatının ardından meydana gelen gelişmelere ilişkin haberdar olunmuş, üçlü koordinasyonun altının çizilmesine yönelik kararlılığın altı çizilmiştir.
İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesinin durumu ayrıntılı olarak incelenmiş, devam eden endişeler dile getirilmiş, ateşkesin garantörleri olarak İran-Rusya-Türkiye Koordinasyon Merkezi’nin güçlendirilmesine ilişkin çalışmların hızlandırılması kararlaştırılmıştır.


'KİMYASAL SİLAH KULLANIMI ARAŞTIRILACAK'

Suriye’de kimyasal silah kullanımı şiddetle kınanmış, OPWC ve diğer yetkili kurumlar tarafından kimyasal silah kullanımının araştırılması talep edilmiştir.
Cenevre’dedeki Anayasa Komitesini başlatmak için en kısa sürede ortak çabaların hızlandırılması yeniden teyit edilmiştir.
Alıkonulan esirlerin “pilot proje” kapsamında takas edilmesi memnuniyetle karşılanmış, bu yöndeki çalışmaların daha da ileriye götürülmesi kararlaştırılmıştır.
Bir sonraki toplatının 2019 yılı başlarında Astana’da yapıması kararlaştırılmıştır.
İdlib'de ilan edilen silahsızlandırılmış bölgeden militanların Halep kırsalına kimyasal saldırıda bulunduğu haberleri üzerine geçtiğimiz günlerde İdlib mutabakatı sonrası ilk kez Rusya bölgeye hava saldırısı düzenlemişti. Türkiye Savunma Bakanlığı bölgedeki gelişmeleri "Soçi mutabakatını engellemeye ilişkin provokasyonlar" olarak nitelemiş, Rusya ise İdlib'de hâlâ 15 bin militanın bulunduğunu hatırlatarak "gereken yardım için hazırız" demişti. Kimyasal silahlı saldırının Türkiye'nin kontrolündeki bölgeden yapılası İdlib üzerindeki ortaklığın devam edip etmeyeceğini gündeme getirmişti.

Ayetullah Uzma İmam Hamanei İran milletinin tüm zorluklar ve baskılara rağmen 40 yıllık direnişine işaret ederek şunları söyledi: Amerika ve Siyonist rejim halt etmişler ki İran milletini tehdit ediyorlar.

 Hidayet ve rahmet peygamberi Hazreti Muhammed (s.a.a) ve İmam Sadık’ın (a.s) mübarek doğum günleri yıldönümünde ülke yetkilileri, 32. Uluslararası İslami Vahdet Konferansı katılımcıları, İslam ülkelerinin büyükelçileri ve halkın muhtelif kesimleri İslam İnkılabı Rehberi ile görüştüler.

Ayetullah Uzma İmam Hamanei bu görüşmede yaptığı konuşmada beşeriyetin tek saadet ve kurtuluş yolunun İslam dinine Kur’an nuruna uymak olduğunu bildirdiler ve Müslüman milletler arasında İslami uyanışın ve direniş ruhunun giderek arttığına, Amerika ve müttefiklerinin bu mübarek hadise karşısında şaşkınlığa uğradığına işaret ederek şunları söyledi: İslam İnkılabı bir model unvanıyla İran milletinin 40 yıllık direniş ve istikametinin bereketiyle şimdi güçlü ve temiz bir şecereye dönüşmüştür. Amerika ve Siyonist rejimin tehditleri ve çirkin hareketleri geçmişte olduğu gibi bundan sonra da hiçbir etkisi olmayacaktır ve kesinlikle yenilgiyle karşılaşacaklardır.

İmam Hamanei, konuşmasının başında rahmet peygamberi Hazreti Muhammed (s.a.a) ve İmam Sadık’ın (a.s) doğum yıldönümlerini tebrik ettiler. İslam Peygamberini (s.a.a) parlak bir güneşe benzeterek Yüce Allah’ın onu cahiliyet ve hile döneminde göndererek insanlığa hediye ettiğini ve o hazretin de semavi İslam dini ve nurlu Kur’an’la insanlığın kurtuluş ve saadetinin altyapısını oluşturduğunu söyledi.

İslam İnkılabı Rehberi, insanlığın sürekli olarak İslam Peygamberinin (s.a.a) rahmet, hidayet ve nuruna ihtiyaç duyduğuna işaretle şunları söyledi: İnsanlar bugün de kudretlerin huzuru ve onların suçlu davranışlarından doğan zulümden, cehaletten, hile ve adaletsizlikten dolayı birçok sorun ve sıkıntı ile karşı karşıyadırlar. Bu sorun ve sıkıntılardan kurtulmanın tek yolu, İslam Peygamber’inin davetini kabul etmek ve İslam’ın ve Kur’an’ın hidayet yolunda hareket etmektir.

Ayetullah Uzma İmam Hamanei, bölgede direniş hareketinin ve İslami uyanış ruhunun genişlemesini İslam ve Kur’an’ın hidayet yolunda hareketin bir sonucu olduğuna değinerek şunları söylediler: Dünyanın müstekbir güçlerinin ve onların başında cani ve büyük şeytan Amerika’nın Ortadoğu bölgesine karşı bu kadar hassas olmalarının sebebi, bölge halkları arasında İslam’a yöneliş ve İslami uyanış ruhunun artmasıdır.

 İmam Hamanei, müstekbir güçlerin İslam milletlerinin uyanışından korkuya kapıldıklarına değinerek şunları söyledi: Nerede İslam halkların canına ve kalbine musallat olduysa orada istikbar tokat yemiştir ve bizim inancımıza göre istikbar bu bölgede İslami uyanıştan yine tokat yiyecektir.

İmam Hamanei, bazı İslam ülkelerinin hakimlerine hitaben şunları söyledi: Bizim size tavsiyemiz şudur ki tekrar İslam’ın velayetine dönün ve “Allah’ın velayeti” altına girin; çünkü “Amerika ve Tağutun velayeti”nin size hiçbir faydası olmayacaktır.

İmam Hamanei, bazı bölge ülkelerinin İslam’a ve Kur’an’a uymak yerine Amerika’ya uyduklarını hatırlatarak şunları söyledi: Amerika istikbar tabiatına uygun olarak bu ülkeleri aşağılıyor ve herkesin gördüğü gibi Amerika'nın saçmalayan cumhurbaşkanı Suudi hakimleri “süt ineğine” benzetti.

İslam İnkılabı Rehberi, böyle aşağılama ve hakaretleri Arabistan ve bölge halklarına hakaret saydıklarına işaretle şunları söyledi: Bazı İslam ülkelerinin hâkimleri Filistin ve Yemen’de işledikleri iki canice hareketle Amerika’nın yanında yer aldılar; ama zafer kesinlikle Filistin ve Yemen halkının olacaktır ve Amerika ile uşakları bu olaylarda yenilgiye uğrayacaklardır.

İslam İnkılabı Rehberi, Amerika ve Siyonist rejimin bölgedeki gücünün önceye göre kat kat daha zayıf olduğuna değinerek şunları söyledi: Siyonist rejim kaç yıl önce, 33 günlük savaştan sonra, Lübnan Hizbullah’ı karşısında yenilgiye uğradı ve iki yıl sonra Filistinliler karşısında sadece 22 gün dayanabildi. Bu müddet sonraki Gazze savaşında 8 güne düştü ve geçen hafta Filistin direnişi karşısında 2 gün sonrasında yenilgiye uğradılar. Bunların hepsi Siyonist rejimin her geçen gün daha da zayıfladığını göstermektedir.

İmam Hamanei, milletlerin Allah’a itimat ederek güçler karşısındaki direnişlerine yardımı hususundaki değişmez ilahi sünnete değinerek şunları söyledi: Yemen’de de tüm zorluklara ve Al-i Suud ile ortaklarının ve destekçileri Amerika’nın bu ülkenin haklına karşı işledikleri cinayetlere rağmen kesinlikle Yemen halkı ve Ensarullah zaferi kazanacaktır.

İslam İnkılabı Rehberi, ilahi sünnet esasınca Filistin halkının zaferinin de kesin olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi: Amerika ve müttefiklerinin tedirginliklerinin, saçmalamalarının, zalimce ve canice işledikleri suçların nedeni, bölgedeki Müslüman halkların direniştir ve bu direniş kesinlikle sonuç verecektir.

Ayetullah Uzma İmam Hamanei İran milletinin tüm zorluklar ve baskılara rağmen 40 yıllık direnişine işaret ederek şunları söyledi: Amerika ve Siyonist rejim halt etmişler ki İran milletini tehdit ediyorlar.

Ayetullah Uzma İmam Hamanei, Amerika’nın tehdit ve yaptırım siyasetlerinin İran İslam Cumhuriyeti karşısında yenilgiye uğradığına işaretle şunları söyledi: İran milleti, direnişin bereketiyle ve Allah’a iman ve ilahi vaatlere inanç sayesinde tüm komplolar karşısında dağ gibi durdu ve bugün İslam nizamı ve İran milleti Şecere-i Tayyibe’dir ki gün geçtikçe ilerleyişi ve gücü artmaktadır. İşte bu, İslam dünyasının ilerleme reçetesidir.

İslam İnkılabı Rehberi konuşmasının sonunda İslam dünyasının komplolar karşısında galip gelmesinin tek yolunun vahdet, gönül birliği ve dil birliği olduğunu söylediler.

“32. Uluslararası İslami Vahdet Konferansı”, “Kudüs, Ümmetin Vahdetinin Ekseni” sloganı ile Tahran’da başladı.

 “32. Uluslararası İslami Vahdet Konferansı”, “Kudüs, Ümmetin Vahdetinin Ekseni” sloganı ile bugün sabah İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Kurultayı Genel Sekreteri Ayetullah Muhsin Araki’nin konuşması ile başladı.

Bu konferansa dünyanın 100 ülkesinden 300’den fazla düşünür, siyasetçi ve sanatçı katılıyor.

Bu konferansın özel programlarından biri, İslam İnkılabının 40 yıllık kazanımlarının açıklanması olacak.

Bu yıl, “Filistin ve Yüzyıl Anlaşması”, Filistin ve Kudüs” ve “Filistin ve Dönüş Hakkı” başlıkları altında Filistin hususunda 3 özel komisyon kurulacaktır.

“32. Uluslararası İslami Vahdet Konferansı”nın diğer komisyonlarının konuları şunlardır: “Müslüman Kadınlar Birliği Oturumu”, “Yakınlaştırma Kökenli Cemiyetlerin Rolü ve Vahdet Diplomasisi Stratejisinin Uygulanması”, “Nebevi Seyyitler Birliği Oturumu”.

Dün de “Siyasi parti ve faallerin mezhebi ihtilafların azaltılmasındaki rolü ve Filistin ilkesini himaye” başlıklı bir oturum gerçekleştirildi.