Displaying items by tag: Muhammed Avci

Pazartesi, 24 Ağustos 2015 13:39

Allah'ı zikretmek

Ayet: Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de (size istiğfar eder). Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.

 
Hamd alemlerin rabbi bizleri yaratan yöneten Allah’a mahsustur. Selat u Selam Allah Resulünün ve Ehl-i Beytinin üzerine olsun. Allah’ın bereketi ve rahmeti siz mümin kardeşlerimin üzerine olsun.
Kuran onu dinleyen ve hayatına almak isteyenler için bir hidayet vesilesi ve bir aşk mektebinin kitabıdır. Aynı zamanda Kur'ani kerim müminler için şifadır, huzur kaynağıdır. Zalimler içinse bir azabı vaat eder.
İnsan Kur'andan uzaklaştığı zaman Şeytana kesinlikle yakın olmuştur. Şeytan da ona kötülüğü emr eder onun hayatını bulandırır ve onu cehenem yoluna sürükler.
Allah ayette buyurur: ’’Ey iman edenler Allahı zikredin, çokca zikr edin.’’ Özellikle zamanımızda her taraf fitne ateşiyle çevrelenmişken Allah’ı çokca zikr etmemiz ve onun emirleri ettiği üzerine bir hayat kurmamız gerekir.
Yaratılış hikmetini dikkatle araştırırsak insanın vucüdundaki tüm hücreler Allah'ı zikr etme için yaratıldığını öğreniriz. İnkarcının bedeninde dahi Allah'ı zikr etme vardır. İnsan kendi özünü unuttuğunda kendi varlığında ‘Subhanallah’ zikrini duymaz olur bir sağırlığa düçar olur. Ama yaratılışının ilkelerine doğru hareket eden bir insan bedeninden yükselen ‘Subhanallah’ zikrini duyar.
Zikrin zamanıda Kur’anda belirlenmiştir: ‘Allah'ı gece ve gündüz zikr edin.’ Yani her daim Allah'ı hatırlama ve tesbih etmek gerekir. Bu zikr daim olunca insanın sözüde eylemide doğru olur. Zikirle insan nefsi onarılmış olur. Bir hakikat aynasına döner.
Tesbih etmeyle Allah'ın rahmetine nail olunur, kirlenmiş kalp bütünüyle temizlenir ve meleklerde ona hizmet eder.
İnsan öyle yükselirki meleklerin üzerine çıkar, sıdrayı muntehaya ulaşır ama insan öyle de alçalır ki onun altında bir varlık kalmaz. Bu zikirle bağlanıtlıdır. Zikri daim yapan insan yükselmenin yolunu tutar zikri bırakan, Allah'ı unutan ise düşüşe sürüklenir.
Bir mümin insana Allah’ın ve Resulünün bir konu hakkında emir vermiş olmalarına rağmen kendi reyini tercih etme yakışmaz ve onay almaz. Allah ve Resulünün emri olduğu bir konuda kimsenin görüş belirleme hakkı yoktur sadece teslim ve itaat gerekir. Aksi delalet yolu ve Allah ve Resulünden uzaklaşmadır.
’’Ey Nebi biz seni onlar üzerine şahit olarak gönderdik, onlara müjdeleyici ve uyarıcı oalrak gönderdik.’’ Bizim bütün amellerimize şahit olarak Allah Resulünü göndermiştir. Bu ayette bizlere ne mesaj verildiğine dikkat edelim; Hayatımız ve amellerimiz öylesine bir kontrole alınıyor ki ve yaşamımız öyle bir düzene sokuluyor ki Allah Resülünü bizim hayatımıza şahit olarak gönderiyor. Peygamber bütün amellerimize şahit olduğunu unutmamız gerekir. Kiram el katibin amellerimizi yazıyorlar ve Peygamberimiz yaşamımıza şahittir. Ve her şeyin üzerinde bizi en iyi bilen Allah vardır. Düşünen tefekkür eden birazcık akıl eden bir insan, bu ayetin Rabbimiz Allah'ın sözü olduğuna inanan herkes fıtri değerlermize sahip çıkmanın yükselmenin yolunda ilerlemenin bu ayetle denetim altına alındığını görür, anlar.
Şu karmakarşık toplum içerisnde Muhammed'i İslamı yaşatıp var etmek istiyorsak, Peygamberin nuruyla parlayan bir toplum olmayı hedefliyorsak, Kuran'ı dakik bir şekilde anlamalıyız ve hayatımıza almalıyız. Aksi takdirde diğerlerini kınama hakkımız olmaz. Üstün bir ahlaka sahip ve Kur'ani bir yaşamı ayakta tutan bir topluma dönmeliyiz. En büyük Cihat, en büyük fedakarlık, en büyük infak, en büyük sadaket ilahi hedefler yönünde bir toplumu oluşturmaktır.
Allah bizim omuzlarımıza büyük bir mesuliyet yüklemiştir. Onu vahdaniyet ve ahadiyetini kabul ettiğimz için, onun Resulünü ve Ehl-i Beytini kabul ettiğimiz için büyük ve azim bir sorumluluk taşımaktayız, bu sorumluluğumuzu ayetlerin ışığında tamamlamamız gerekir. Nurani bir toplum oluşturmada elimizden gelen fedakarlıktan geri durmamamız gerekir ve Allah ile Resulünün gösterdiği hedefler doğrultusunda hareket etmeliyiz. İlk başta ailelerimizde manevi bir ortam oluşturup topluma yansıtmalaıyız. Büyük bir manevi değere sahibiz bu değeri elden vermemek için gayret etmeliyiz.
Ayette Allah Resulünün diğer sıfatı zikr ediliyor: ’’Allah’ın izniyle sen bir kandil ve aydınlatıcı bir nur olarak insanları Allaha çağır.’’ Bizim alacağımız ders şu olmalı: İnsanları Allah'a davet ederken yol gösterici bir ışık ve aydınlatıcı bir nur olmak gerekir. Bu ayet bizede hitap eder. Her mümin dinin nurani bir çehresi ve aydınlatıcı bir kandili olmalı. Bu hepimizin en büyük görevidir. Ahlaki yönden üstün bir kimlik ve hizmette ise kusursuz çalışmak.
’’Müminleri müjdele ya Muhammed, Allah onlara çok büyük bir fazilet ihsan etmiştir.’’
Kimdir mümin? Okuduğumuz ayetleri yaşayan yaşatanlar, nurani çehreye sahip olanlar, sabah ve akşam Allah'ı zikr edenler, öyle bir makama varanlar ki Allah rahmetini onların üzerine yolamış olanlar müminlerdir.
’’Sakın kafirlere ve münafıklara tabi olma, onların sana yapacakları zulmden uzak dur, Allah'a tevekkül et, vekil olarak Allah kafidir.’’
Yola çık, Kandil ve ışık ol, İnsanları Allah'a davet et, düşmanlardan korkma ve Allah tevekkül et, böylece yolumuz adım adım gösterilmiştir.
Kafirlere tabi olmama daha kolaydır zor olan münafıktan sakınmadır. Nasıl sakınılır? Yine Peygamberimiz bize açıklmaştır: ’’Müminin ferasetinden kork. O Allah'ın nuruyla bakar’’ Yani mümin feraset sahibi olandır. Münafıkın nifakını görendir. Eğer ayrımı yapamıyorsak hala perde kaldırılmamıştır. Hicap olan perde nasıl kaldırılır? Allah'ı zikr etmeyle.
Her mümin risalet görevilye yüklenmiştir.
’’Allahın resaletini tebliğ edenler korkutucunun korkutmasından korkmazlar.’’ Onlar kimseden korkmaz sadece Allah'tan korkar ve sadece Allah'ı kefil olarak bilirler.
Bütün sorunlarmız Allah'ın kefil olduğunu anlamamızla çözülür. Bunu idrak eder ve yaşantımıza yansıtırsak dertlermiz ve çaresizliklerimiz son bulur.
Okunan ayetleri hayatımıza almalıyız ve ayeti olduğu gibi kalbimizde yaşatmalıyız bu aşamadan sonra ancak diğer insanları İslama davet edebiliriz.
Rabbim sen rahmetini bizim üzerimize indir.
Kalplerimizi iman nuruyla aydınlat.
Kur'anı anlayacak, yaşayacak ve anlatabileceklerden et.
Ya Rab! bir an dahi bizi nefsimize terk etme.
Kardeş olmayı, sevmeyi ve aşk mektebini oluşturmayı bize nasip et.
Ya Rabbi! Örnek olabilecek, ümmete ışık tutabilecek, yol gösterebilecek sevdiğin kullardan et bizi.

Muhammed Avci / welayet.com

Cumartesi, 07 Mart 2015 12:15

Garip Bir Dünya Ve Garip Bir Ülke

 Garip bir dünyada garip bir ülke olan Türkiye! Neden garip bir Türkiye diyecek olursanız kendisine üstün bir kimlik belirliyerek bir dünya devleti olarak kabul eder ve meydanlarda slogan atarak kendini dev aynasında görür.

Ama Süleyman Şah türbesini ve ordaki görevli bulunan askerleri kurtarmak için terör örgütü dediği gerilladan yardım diler. Gariplik şu ki kendini dünya liderliğine hazırlayan ve o aynada gören bir devlet IŞİD çetesinin korkusundan ecdadının mezarını korumakta olan askerini korumaktan aciz. Bir atasözü var tilki vadiyi boş görünce buranın aslanı benim der. Bu bir fırsat değerlemesi değildir belki bir hakikatın ortaya çıkmasıdır. Çünkü kibirli ve gururlu konuşmalarla aldatmış olduğu yüzde ellilik bir kitlenin meydan kabadayılarının nasıl boş bir kovan olduğunu görmesi ve tanımasıdır. Dün hakaretvari tavır takınan ve terör örgütü dediği PYD’den yardım  dilemesiyle dünya devletleri arasında nasıl bir puan alacağını düşünmek gerekir.

Evet! Bugün bu operasyonla düşmüş oldukları durumu İlahi bir ceza olarak görüyorum.

’’Her kim de, hidayet yolu kendisine iyice belli olduktan sonra, Resulullah'a muhalefet eder ve müminlerin yolundan başka bir yola tabi olursa, Biz onu döndüğü yolda bırakırız. Fakat ahirette kendisini cehenneme koyarız. Orası ne fena bir varış yeridir!’’ 4/115

Amerikancı bir Müslüman olarak meydanlarda kahramanlık taslayanların nasıl bir utanç durumuna düştüğünü herkes çok açık bir şekilde görmektedir. Yukarıdaki ayette Resul'e muhalefet ederek Amerikancı bir yol takip edildiğinden verilmiş İlahi bir cezadır.

21. Asr'a "Muhammedi  İslam"ı dünyaya yeniden tanıtan ve müminlerin yolunu açık ve net belirleyen İslam İnkılabı'nı bırakıp büyük şeytanın yolunu takip eden ve Allah’ın askerlerine şeytan diyen, alçalanları bugün ne kadar utanç duruma düştükleri görülmekte; Allah intikamını böyle almıştır.

2012 tarihinde üçgün içinde Şam’a gideceklerini ve Emevi Camii'sinde namaz kılacak olanlar Süleyman Şah türbesini IŞİD’in elinden kurtaramıyacak kadar aciz olan bir devletin kahramanlık destanı yazması yüz kızartıcı değilmi? Ama ne yazık ki hakikatleri görmeyen bu başarsız operasyona Türkiye'de yaşamakta olan insanlar alkış tutarak zafer kutlamaları yapmaları garip bir olay değilmi?

Evet! Kahraman Türk ordusu 35 yıl savaştığı gerilladan yardım dilemesi ne kadar kof olduklarına delil değilmi? Evet! Artık bir Kürt kimliğini Türkiye hükümetinin PYD’den yardım dilemesiyle varlığını imzalamıştır. Artık Kürt kimliği devlet olarak Türkiye tarafından kabul görmüştür ve yakın bir tarihte Kürt coğrafyasının belirleneceğinede bir işarettir. Çünkü düne kadar Kobane’nin düşüp hezimete uğramasını bekleyenler askerlerini ve atalarının mezarını kurtarmak için Kürt gerillasından yardım dilemesi onun gücünü kabul etmesi anlamını taşımaktadır.

Ne gariptir atalarıyla övünüp duranlar atalarının kemiklerini yakacak olan IŞİD’in elinden kurtarmak için gerillanın yardımıyla mezarını eşerek var olan çürümüş kemiklerini torbalara doldurarak kendi sınırlarına getiren ve bunun adınıda operasyon olarak övgüyle anlatanlara ve dinleyenlere garip varlıklar demek doğru bir ifade değilmi acaba? 

Karşıda hiçmi hiç bir direniş olmadığı halde şu saatte veya bu saatte düğmeye basıldı diyerek operasyon başlatılmıştır kahramanlığı gülünç değilmi?

Ey iman edeler! Şeytanın ve şeytanın müttefiklerinin adımlarını takip etmeyin çağırısını bize yapan Allah’ın davetine kulak verin, şu Amerikancı İslam'ı kullanarak sizin İslami kimliğinize zarar verenlerden uzak durun ve müminlerin gittiği yolu takip edin!..

Muhammed Avci