کارگر

کارگر

Cuma, 03 Temmuz 2015 21:37

Kalp Huzuru, Namazın Ruhudur

Her şeyin bir bedeni, bir de ruhu vardır. Namazın ruhu da, “kalp huzuru”dur; kalp huzuru olmayan bir namaz, sadece kelime, hareket ve şekillerden ibarettir.

Namazda kalbî huzurun manası; insanın Allah’a kalben yönelerek O’ndan gaflet etmemesi, namazı idrak etmesi, ayrıca insanın ne istiyor, hareket ve fiillerinin manası nedir, kime yönelmiş, kıblesi neresidir, niçin namaz kılmaktadır, nasıl bir ilâh karşısında dua ve niyaza, hamdüsenaya, kulluk ve ibadete durduğunu iyice bilmesidir.

Eğer insanın zihni diğer meselelerle meşgul olursa, insan dalgınlığa düşerse, her ses, her manzara, her geliş-gidiş, her yazı ve resim kendisini meşgul eder, nerede durduğunu, ne yapmakta olduğunu bilmez, namazda olduğunu unutursa, bu, kalbî huzurun bulunmadığı manasına gelir.

Namazda kalp huzurunu elde etmenin yolu, insanın, namazın manasını, okuduğu şeylerin anlamını bilmesidir.

Diğer bir yolu, gidiş-gelişlerin, seslerin, resim ve tabloların dikkatini çekmeyeceği bir yerde namaz kılmasıdır.

Bir başka yolu, namazdan önce ve namaz sırasında, namaz kılan kimseye dikkat ve manevîyat veren, Allah’la olan irtibat ve bağını kuvvetlendirip kendi kulluğunu kendisine hatırlatan sünnet ve müstehapları yerine getirmesidir.

Önemli bir şahsiyetle görüşmeye gittiğinizde, en iyi elbiselerinizi giyinir, edepli bir şekilde, onun huzurunda durur veya oturur ve her türlü edep dışı hareketten kaçınırsınız. Onun ve kendinizin sözlerine dikkat eder ve görüşme müddeti boyunca o önemli şahsiyete hürmetle davranırsınız.

Yüce Allah, varlıkların en üstünüdür; kâinat ve bütün varlıkların kaynağı O’dur. Biz, O’nun nimetlerinden yararlanan zayıf ve muhtaç kullar olarak, verdiği nimetler karşılığında, şükür vazifesini yerine getirmek için namaz kılar ve ibadet için huzurunda dururuz.

Allah huzurundaki bu konumumuza dikkat etmemiz, kalbi yumuşatır; tevazu, huşu ve alçakgönüllülük meydana getirir.

Namaz “Allah’ın zikri”dir. Elimizden geldiği kadar, yüce Allah’ın azamet ve yüceliği, bizim ise muhtaç birer kul olduğumuz konusunu devamlı kalbimizde diri tutarsak kılacağımız namaz daha yapıcı olur.

Unutmamamız gerekir ki, rükularımızda, yüce yaratıcının azameti karşısında eğiliyoruz.

Secdelerimiz, bütün varlıklarla birlikte yüce Allah’a huşuyla itaat edip teslim olmamızdır.

Tesbihatımız, yüce Allah’a secde edip tesbih eden kâinatın bütün zerreleriyle eşlik etmemiz demektir.

“Değil sadece insanoğlu O’nu tesbih etmede/Dal-daki bülbül de lisan-ı hâliyle O’nu tesbih etmede.”

Sadece biz değil, bütün âlem, kendine has lisanıyla Allah’ı takdis ve tesbih etmektedir. Ve bu, O’nun hikmet ve kudretinin nişanesidir

“Gün yüzüne çıkan her bitkinin

İlk sözüdür, “Vahdehu lâ şerike leh!”

Kalbin huzuru, namazın can damarıdır.

İbadet ve namazlarımızda, Allah’tan başka hiç kimseyi düşünmemeye, kalbimizin, fikrimizin ve dikkatimizin başka yerlere dağılmamasına gayret edelim.

Üstad Muhsin Kıraati

İslam İnkulabı Rehberi şehit ailelerini kabul ettiği görüşmede, Amerika’nın kötü ve çirkin yüzünü basın ve propaganda makyajı ile kapatmak isteyenlerin hain olduğunu belirtti.

MHA’nın İslam İnkılabı Rehberi’nin Bilgilendirme Sitesi’nden aktardığı habere göre, İmam Seyyid Ali Hamanei Cumartesi 27 Haziran öğleden sonra gerçekleşen görüşmede 28 Haziran (7 Tir) olayı şehitlerinin ailelerini kabul etti.

İran İslam İnkılabı Rehberi 28 Haziran olayı şehitlerinin ailelerine hitaben yaptığı konuşmada, “Ülkenin bugün düşmanı tanımaya ve onunla kültürel, siyasal ve sosyal yaşam alanındaki propaganda savaşına hazır olmaya ihtiyacı var ve Amerika’nın çirkin yüzünü basın makyajı ile güzel göstermek isteyenler hainler” dedi.

Şehit ailelerinde onur ve izzet duygusunun oluşması ve halk içerisinde manevi coşku ve şevk ortamının oluşmasının şehitlerin toplum içindeki bereketlerinden olduğunu belirten İslam İnkılabı Rehberi konuşmasının devamında 28 Haziran 1981 olayına temasla, Ayetullah Beheşti, bakanlar kurulu üyeleri, milletvekilleri, siyaset ve inkılap aktivistlerinden kalabalık bir grubun şehid olduğu 28 Haziran olayı gibi büyük bir olay dolayısıyla İslam İnkılabının yenilgiye uğramasıyla sonuçlanması gerektiğini, ancak bu şehitlerin kanları bereketi sayesinde dakik olarak tasavvur olunan şeyin tam aksinin vuku bulduğunu ve bu olaydan sonra, halkın daha da birleşerek, İslam inkılâbının gerçek ve sahih istikametinde yer aldığını söyledi.

 İmam Hamanei, 28 Haziran şehitlerinin akan kanlarının bereketlerinden bir diğerinin de bu cinayetin faillerinin gerçek yüzlerinin ifşa olunması olduğunu hatırlatarak, 28 Haziran olayından sonra yıllardır kendilerini farklı bir şekilde tanıtmaya çalışan bu büyük cinayetin faillerinin gerçek yüzünün artık halk ve özellikle gençler için tanındığını ve bu teröristlerin kısa bir süre sonra da Saddam'a sığınarak, İran halkına ve hatta Irak halkına karşı koymak için Saddam'la birleştiklerini söyledi.

28 Haziran olayının yerli ve yabancı gizli ellerin açığa çıkmasına ve hatta kendi sessizlikleri ile bu olaya rıza gösterenlerin ifşa olmasına sebebiyet vermesinin bu facia şehitlerinin kanlarının bereketlerinden bir başkası olduğunu belirten İslam İnkılâbı Rehberi, 28 Haziran olayından sonra, rahmetli yüce imam Hümeyninin bu olayı çok güzel kullanarak, kendi asıl istikametinden sapmaya yüz tutmuş İslam İnkılâbını kurtardığını ve İnkılâbın asıl akımını bir kez daha halkın gözleri önünde sergilediğini söyledi.

28 Haziran olayından sonra toplum içinde oluşan manevi dirayet ve coşkuya da değinen  İmam Hamanei, bu olayın İslam İnkılâbının toplumun derinliklerine ne kadar nüfuz ettiğini ve etkili olduğunu düşmanlar için aydınlattığını ve inkılâba karşı şiddete başvurmanın hiçbir sonuç vermeyeceğini düşmanlara gösterdiğini söyledi.

İnsan hakları savunucusu olduklarını iddia eden müstekbir güçlerin gerçek hüviyetlerinin ifşa olmasının 28 Haziran faciası şehitlerinin kanlarının bereketlerinden bir başkası olduğunu belirten İmam Hamanei, 28 Haziran faciasının asıl faillerinin bugün Avrupa ülkeleri ve Amerika'da serbestçe faaliyet gösterdiklerini, bu ülkelerin yetkilileri ile görüştüklerini ve hatta onlar için insan hakları konulu sempozyumlar düzenlendiğini söyledi.

Bu gibi davranışların insan hakları savunucularının nifak ve ikiyüzlülüğünün doruk noktaya ulaştığını gösterdiğini hatırlatan İmam Hamanei, "ülkemiz genellikle esnaf, çiftçi, memur, üniversite hocası ve hatta kadın ve çocuklardan oluşan normal halkın oluşturduğu 17 bin terör şehidine sahiptir ama bu suikastlerin failleri bugün serbestçe insan hakları savunucusu ülkelerde varlıklarını sürdürmekteler" ifadesini kullandı.

Pazartesi, 29 Haziran 2015 18:43

Ümmet Önündeki Tehlikeyi Görmeli

Bir grup müminin namaz halinde şehadeti ile sonuçlanan tekfirci terör örgütü DAEŞ’in İmam Sadık (a.s) camiine yönelik saldırısı sonrasında Ayetullah Cevad Amuli şu mesajı yayımladı:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

İnna lillah ve inna ileyhi raciun

Kuveyt İmam Sadık camiinde namaz kılan müminlerin şehadeti münasebetiyle İmam Mehdi hazretlerine (ona binlerse salat-u selam olsun) ve tüm İslam ümmetine başsağlığı diliyorum.

Allah’ın kutsi zatından bu şehitlerin pak ruhlarını İslam’ın ilk şehitleriyle birlikte haşretmesini, İslam ümmetine sabredenlerin mükâfatını vermesini, şehitlerin muazzez ailelerine ise dünya ve ahiret izzetini inayet etmesini diliyorum.

İslam ümmeti önündeki tehlikeleri görmeli ve kendisini korumalıdır. Bazılarının ilmi cehaleti, bazılarının ameli cehaleti ve siyonizmin entrikaları ümmetin önündeki en önemli tehlikeleri oluşturmaktadır.

Ümmetin basireti ve uyanık olması tekfirci selefi DAEŞ(İŞİD) tehlikesini onların kendisine çevireceği gibi İslam ümmetini de itidal çizgisinde tutacaktır.

Bu elim musibetten dolayı tekrar İslam ümmetine ve özellikle Kuveyt halkına tesliyet dileklerimi sunar, şehitler için Yüce Allah’tan üstün dereceler niyaz ederim.

Ğaferallahu lena ve lekum

Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatüh

Cevadi Amuli / 1436 Ramazan

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ruhani, hükümetin uluslararası kurumlarla işbirliği yaptığını ama aynı zamanda ve silahlı kuvvetlerle birlikte İslam Cumhuriyeti’nin haysiyetini savunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı silahlı kuvvetler komutanlarına verdiği iftar merasiminde İran Ordusu Deniz Kuvvetleri’nin uluslararası sularda varlık gösterdiğini ve İran’ın terör örgütlerine karşı mücadele veren ülkelerin yanında yer aldığını belirterek, “İran İslam Cumhuriyeti için Şia veya Sünni, Yemen, Suriye, Lübnan, Irak ve Filistin arasında hiç bir fark yoktur ve biz hep mazlumların yanında durmaya devam edeceğiz” dedi.

Silahlı Kuvvetlerin üst düzey komutanlarını ağırladığı iftar yemeği merasiminde konuşan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran ve 5+1 Grubu arasında devam eden Nükleer Müzakerelere değinerek, hükümetin uluslararası kurumlarla işbirliği yaptığını ama aynı zamanda ve silahlı kuvvetlerle birlikte İslam Cumhuriyeti’nin haysiyetini savunduğunu söyledi.

Ruhani, İran’ın insanlığa karşı olan kitle imha silahı peşinde olmadığını belirterek,“Bu yalan propagandalar dünya halkı için ifşa edilmeli” dedi. Cumhurbaşkanı konuşmasının devamınde ise, hükümet ve silahlı kuvvetlerin İslam İnkılabı Rehberi’nin emirleri doğrultusunda hareket ettiğini vurguladı ve “Sözde ve pratikte beraber hareket etmeliyiz ve Devrim Muhafızları Ordusu, Ordu ve Hükümetin hepsi Veli-yi Fekih, tek bir lider, anayasa, Kuran ve Ehlibeyt’in bayrağı altında”diye konuştu.

Pazar, 28 Haziran 2015 20:28

İmam Hamaney ve Ramazan


Ramazan ayı, ganimet kabul edilmesi gereken eşsiz bir fırsattır...


Yüce Allah, insanı terbiye olmaya muhtaç bir şekilde yaratmıştır. Bu nedenle insanın hem dışarıdan (bedensel) hem de içeriden (ruhsal) terbiye edilmesi gerekir. Ruhsal terbiye kategorisine ait konulardan biri fikirsel eğitim ve aklın güçlendirilmesidir. Bir diğer mesele ise nefsin arındırılması, öfke, şehvet vb. kuvvelerin kontrol altına alınması ki bu konu genel olarak nefis tezkiyesi diye adlandırılır.

Doğru ellerde ve olması gerektiği gibi terbiye edilen insan, uygun fabrikalarda işlenerek istenilen şekle bürünen madde gibidir. Böyle bir insanın varlığı bereket ve hayrın kaynağı olacağı gibi dünyanın ve insanların kalbinin abat edilmesi için gerekli potansiyele sahip hale gelecektir. Arınmış bir nefse sahip her insanı bekleyen son, ilk günden bu güne ve bu günden yarına kadar herkesi bekleyen sonla aynıdır. Yani; kurtuluş, ebedi yaşam mutluluk ve cennet. İlk peygamberden ta insanların en üstünü olan son elçi Hz. Muhammed'e (s.a.a) kadar tüm peygambelerin gönderiliş amacı talim ve tezkiyedir. İnsanları zihinsel ve ruhsal olarak yetiştirip kemal mertebesine taşımak için görevlendirilmişlerdi.

Bana ve sizlere yerine getirmemiz için bir emir olan tüm ibadet ve şer'i vazifeler, aslında tezkiye ve terbiye için birer araçtır. Bizlerin kâmil insan vasfına erişmemizi sağlayacak bir nevi spordur. Spordan tamamen uzak bir beden zamanla güçsüz düşüp zarar görecektir. Eğer sağlıklı, güçlü ve güzel görünümlü bir vücuda sahip olmak istiyorsak spor yapmalıyız.

Bu bağlamda ibadette bir spordur ve ibadetten uzak olan beden de zaman içerisinde çürür. Oruç beden sağlığı için bir spordur. Yine namaz, infak, günahlardan uzak durmak seçimi, yalan konuşmamak, insanlarının iyiliğini istemek hepsi beden ve ruh sağlığı için birer spordur. Bu sporları yapan insan, güçlü ve temiz bir ruha sahip olur. Aksi durumda dış görünüş olarak göze hitap eden zahiri bir güzelliğe sahip olabiliriz belki ama eksik, hakir ve her türlü darbeye açık bir ruhumuz olur.

Tüm ibadetler insanı nefsanî lezzetlerin sultasına alıp zelilliğe sürükleyecek adımların önünü almak için sürdürülen bir mücadele yöntemidir aslında. Nefsi askeri gözetim altına almış gibisine sıkıyönetime tabi tutmak hüner değildir. Ulaşabildiği her şeyden lezzet alması, haz duyması insan için kemal değil. Bu, hayvana özgü bir durumdur. İnsanın hayvani bir boyutu olmadı doğrudur ancak hayvani güdülerin kontrol altına alınıp terbiye edilmesi gerekir. Yemek, içmek, uyumak, dinlenmek, mubah yollardan nefsi tatmin etmek vb. bizim birer parçamızdır. Kimse bu ihtiyaçların önünü almamıştır. Yasak olan şey aşırıya kaçmak ve boğulmaktır.

Materyalizm insanı maddi zevklerde boğulmaya davet eder. Semavi dinler ve fıtrata uygun bir akıl, insanın şehvet labirentinde kaybolmaması, benliğini yitirmemesi ve düşünme yetisini şeytana kiraya vermesi için insanın önünü alır. İnsanı şehvet girdabında boğulmaya sürükleyen her davet, ateşe, bedbahtlığa ve felakete davettir. Genel olarak ilahi elçilerin, semavi dinlerin ve aklın işi, nefsin şehvetin boyunduruğu altından azat edilmesidir ve oruç, bu yoldaki yardımcı faktörlerden sadece birisidir. Bu nedenledir ki Ramazan ayı, rivayetlerde günahları terk etmek için bir uygulama ve pratiğe dökme ayı olarak tabir edilmiştir.


İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) Muhammed bin. Müslim'e hitaben şöyle buyurduğu rivayet edilir:

"Ey Muhammed! Oruç tuttuğun zaman kulakların, burnun, dilin, derin, saçın hatta damarların bile oruç tutsun. Yalan konuşma, mümin insanlar için zorluk çıkarma, temiz kalpleri kırma, Müslüman kardeşin ve İslam ümmeti için kötü düşünüp planlar kurma. Kimseye iftira atma, kimsenin kötülüğünü isteme, emanete ihanet etme, alış verişe hile katma.

Ramazan ayında iradesine bir nevi muhalefet ederek yemek, içmek, nefsi ve cinsi isteklerine gem vuran insanı dili, gözü, kulağı ve tüm azaları oruç tutmalıdır. Kendini günahların pençesinden kurtulmuş olarak Allah'ın huzurunda görmelisin. Nefsini arındırmak için bu fırsatı ganimet saymalısın."

Yine Müminlerin Emir Hz. Ali'den (a.) şöyle nakledilir:

"Nefsi oruç, cisim ve mide orucundan farklıdır. Nefsi oruç tutan insanın tüm duyu organları günahtan kaçınır. Kalp, şer ve fesada sebebiyet verecek her şeyden uzaklaşır. Kalbini Allah'a ve kullarına karşı şeffaflaştırıp öfkeden arındırır. "

Değerli beyler ve hanımlar, azizlerim!

Ramazan ayı, ganimet kabul edilmesi gereken eşsiz bir fırsattır. Bu fırsattan yararlanalım. Benliğimizi Allah'a ve kemale yakınlaştıralım, fesat ve kötülüklerden uzaklaştıralım. Bu aya özgü müstehap dualar ve istiğfarlar bir nimettir. Allah korusun bu nimetlerden gafil olmayalım. Ramazan, bir göz kırpması kadar kısa bir zaman dilimidir, bir bakarsınız bitmiş. Bir sonraki Ramazan'ı görme şerefine nail olur muyuz, meçhul. Ramazan, her günü, her saati hatta her saniyesi bile bian aydan hayırlı bir aydır.


Ayetullah Seyyid Ali Hamaney

12.10. 1376 / 12 Aralık 1997

Cuma Hutbesi

Hüccetül İslam Seyyid Mahmut Sadıki, Hz. Hatice’nin vefat günü münasebetiyle “Seçkin Kadının Hariminde” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

 O yazının bir bölümünden öne çıkanlar…

1- Tarihin hafızasında özel yeteneğe sahip olan birçok hanım yer almıştır. Bunlar amaçları yolunda gösterdikleri ciddiyet ve çabalarıyla kendilerinden sonrakiler için birer model olmuşlardır. Maksadına ulaşma yolunda Allah’tan başka dayanak görmeyen Hz. Hatice’yi, bu özelliği Resulullah (s.a.a) gibi bir şahsiyetin dayanağına dönüşmüştür. O bu üstün özelliği ile “müminlerin annesi” ünvanını herkesten çok o hak etmektedir. Zira onun canı ve malı ile sergilediği fedakârlık dünyada büyük bir devrim meydana getirmiştir.

2- Hz. Hatice öyle bir makama ulaşmıştır ki Yüce Allah onun vasıtasıyla meleklere iftihar etmiştir. Rivayette şöyle geçmiştir: “Allah senin vesilenle yüce meleklerine her gün defalarca iftihar eder.” (Bihar, 16/78). O, Allah’ın ve vahiy meleğinin özel selamına muhatap olmuştur. Rivayette şöyle gelmiştir: Cebrail, Peygambere geldi ve ondan Hatice’yi sordu. Onu bulamayınca şöyle dedi: Geldiğinde  ona de ki: Rabbin sana selam gönderiyor.” (Aynı kaynak). Peygamberin tertemiz nesli Hz. Hatice’den devam etmiştir. O, Fatıma’nın (s.a) annesi ve Ehlibeyt imamlarının ninesidir.

Cebrail Peygambere gelerek onu cennette kamıştan yapılmış, hiçbir gürültü ve rahatsız edici şeyin olmadığı bir evle müjdele diye buyurmuştur. (aynı kaynak).

3- Melekler “Ey Meryem, Allah seni seçti, arındırdı ve seni âlemlerin kadınlarından üstün kıldı” dediler (Ali İmran 42) ayetinin tefsirinde Peygamberimizin (s.a.a) Hz. Hatice’yi bu ayetin mısdaklarından biri olarak açıklaması da onun makamının ne kadar üstün olduğunu göstermektedir. Resulullah bu ayeti okuduktan sonra şöyle buyurdu: Ya Ali! Âlem kadınlarının en üstünü dört hanımdır; İmran kızı Meryem, Huveyled kızı Hatice, Muhammed kızı Fatıma ve Müzahim kızı Asiye. (Menakib-i Ali Ebi Talib, 3/322).

Peygamber (s.a.a) bir başka beyanında da şöyle buyurmuştur: Âlemlerin hanımlarının hanımefendileri dört kişidir; Huveyled kızı Hatice, Muhammed kızı Fatıma, Müzahim kızı Asiye ve İmran kızı Meryem. (Şerh-i Nehcül Belaga ibn-i Ebi’l-Hadid, 10/266).

4- O, Peygamberin (s.a.a) risaletine en ufak bir tereddütte bulunmaksızın iman eden ilk kişidir. Nitekim bun hususta gelen rivayette şöyle geçmiştir. Resulullah’a erkeklerden ilk iman eden kişi Ali, kadınlardan ilk iman edense Hatice olmuştur. O, Peygamberle namaz kılan ilk kişidir. Peygamber (s.a.a) Hatice’yi o kadar çok seviyordu ki hatta vefatının ardından onu hep hayırla anmıştır. Ne zaman ondan söz edilse duygulanır ve ağlardı. Rivayette şöyle geçer: Bir gün Peygamber (s.a.a) diğer hanımlarının yanında Hatice’den söz etti ve ağladı. Bunun üzerine Ayşe şöyle çıkıştı: Neden Beni Esed kabilesinin yaşlı kadınlarından biri için ağlıyorsun?! Bunun üzerine Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Sizler beni yalanladığınızda o beni tasdik etti, siz beni inkâr ettiğinizde o bana iman etti, sizler kısır olduğunuz halde o bana evlat verdi. (Bihar, c.16, s.8).

Çarşamba, 24 Haziran 2015 20:37

İmam Hamanei’den 3 kırmızı çizgi

İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei, Amerikalıların İran’ın elde ettiği nükleer başarı ve kazanımlarını yok etme niyetinde ve buna karşı İran tarafındaki tüm yetkililerin ise kırmızı çizgileri göz önünde bulundurarak, iyi bir anlaşma peşinde; yani adil, şerefli ve İran’ın menfaatleri ile örtüşen bir anlaşma peşinde olduğunu belirtti.


İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei, İran ve 5+1 grubu arasında süren nükleer müzakerelerle ilgili yaptığı açıklamada, ‘nihai anlaşmanın imzalanmasıyla aynı zamanda İran aleyhindeki iktisadi, mali ve finans yaptırımların kaldırılması gerektiğini’ ve yaptırımların lağvedilmesinin İran’ın taahhütlerinin yürürlüğe girmesi şartına bağlı olmaması gerektiğinin altını çizdi.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei, Ramazan ayı münasebeti ile dün üst düzey devlet yetkililerini kabul ettiği görüşmede, Amerika’nın İran’ın elde ettiği nükleer  başarı ve kazanımlarını yok etme niyetinde olduğunu belirterek, “Amerikalılar İran’ın elde ettiği nükleer başarı ve kazanımlarını yok etme niyetinde ve buna karşı İran tarafındaki tüm yetkililer ise kırmızı çizgileri göz önünde bulundurarak, iyi bir anlaşma peşindeler; yani adil, şerefli ve İran’ın menfaatleri ile örtüşen bir anlaşma peşinde” diye konuştu.

İslam inkılabı rehberi, konuşmasının devamında İran’ın Kırmızı Çizgilerinin neler olduğu konusuna da temasla; “İran’ın ilk kırmızı çizgisi, Amerikalıların İran’a yönelik 10-12 yıllık uzun vadeli bir sınırlama getirmesini kabul etmediğimizdir ve bunu onlara söyledik” dedi.

İslam İnkılabı Rehberi nükleer anlaşma konusunda ikinci kırmızı çizgi olarak da nükleer teknoloji alanındaki araştırma çalışmaları, kalkınma ve yapım olduğunu ve hatta kısıtlama döneminde bile bunların devam ettiğine dikkat çekerek, bu noktayı ikinci kırmızı çizgi olarak niteledi ve “Onlar İran için 12 yılda hiçbir şey yapmaması gerektiğini söylüyor ama bu zorbaca ve boş bir sözdür” diye konuştu.

İran’ın üçüncü kırmızı çizgisinin İran’a yönelik iktisadi, mali ve bankacılık alanında Güvenlik Konseyi’nin yaptırımları olduğunu belirten İslam inkılâbı rehberi, ister Amerikan Kongresi isterse Amerikan hükümeti olsun, nükleer konuda nihai anlaşmanın imzalanmasıyla eş zamanda yaptırımları kaldırmaları ve diğer yaptırımların da mantıklı bir surede ve şekilde kaldırılması gerektiğini söyledi.

İslam inkılâbı rehberi, Amerikalıların yaptırımlar konusunda karmaşık, birkaç aşamalı çok acayip şeyleri gündeme getirdiklerini belirterek, bunun da gerçekte neler olduğunun bilinmediğini ama İran’ın kendi taleplerini çok açık bir şekilde dile getirdiğini söyledi.

İslam inkılabı rehberi nükleer müzakerelerde İran’ın Kırmızı Çizgileri’ne temasla, yaptırımların kaldırılmasının İran’ın taahhütlerinin yürürlüğe girmesi şartına bağlanmaması gerektiğini hatırlatarak,“Siz önce taahhütlerinizi yerine getirin sonra ajans teyit etsin ve daha sonra yaptırımlar kaldırılsın şeklindeki bir anlayışı biz asla kabul etmiyoruz” dedi.

Yaptırımların kaldırılmasının ajans raporuna bağlı olmasına karşıyız

İmam Hamanei, açıklamasında ayrıca karşı tarafın taahhütlerinin ajansın raporuna dayandırılmasına karşı olduklarını belirterek, “çünkü ajans defalarca bağımsız ve adil olmadığını ispatlamıştır ve biz ona karşı kötümseriz” dedi.

İslam İnkılabı Rehberi, Ajansın “güven oluşturulmalı” şeklindeki mantık dışı sözleri sert dille eleştirerek, “nasıl güven oluşturulacak, İran toprakları karış karış incelenerek mi?” dedi.

İmam Hamanei, normal olmayan incelemelere, İranlı yetkililerin sorgulanmasına ve askeri merkezlerin incelenmesine karşı olduklarını bir kez daha hatırlatarak, bunları da İran’ın kırmızı çizgileri olarak niteledi.

Güçlü devletleri masaya getiren “direnmek ve yaptırımların yenilgiye uğratılması kararlılığıdır”

İslam İnkılabı Rehberinden önce İslami İran cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran’ın dünya ülkeleriyle itidale dayalı yapıcı ilişkileri geliştirmeye önem verdiğini belirtirken, kırmızı çizgi’nin, bağımsızlığın korunması, ulusal izzet ve gurur’ olduğunun altını çizdi ve hükümet açısından nükleer müzakerelerde hal yolunun, toplumun ve ülkenin ihtiyaçlarının temini ve nükleer hakların korunması çerçevesinde olduğunu belirterek, güçlü devletleri İran karşısında müzakere masasına getiren unsurun, İran milletinin kötülük yanlılarının baskıları karşısında direnmek ve yaptırımların yenilgiye uğratılması yönündeki kararlı iradeleri olduğunu söyledi.

İRİB, MHA

İran-Irak-Suriye mutabakatında oluşan teröre karşı işbirliğine Lübnan Hizbullah'ından destek geldi. Amerika'nın bölgede yenildiğini vurgulayan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah "Amerika'ya karşı mücadeleye tüm Hizbullah feda olsun" dedi.

İran, Suriye ve Irak arasında Batı destekli teröre karşı işbirliği anlaşması yaptı. İlk destek Hizbullah'tan geldi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, “Amerika’ya karşı mücadeleye bütün Hizbullah feda olsun” dedi. Nasrallah, Amerika’ya karşı ittifaklarda yer alacaklarının mesajını verdi.  

Hizbullah lideri, Amerika ve uzantılarının bölgede rezil olduğunu ve hepsini tamamen yok edene kadar mücadeleye devam edeceklerini söyledi.

Al-Manar Televizyonu’nda yayınlanan haberde Nasrallah, Amerika için "Bütün insanlığın ortak düşmanı" ifadesini kullandı. Demokrasi adına Ortadoğu'da yapılan caniliğin son bulacağını vurguladı.

Salı, 23 Haziran 2015 20:39

DUA

“Allah’ım! Her ne kadar biz rahmetine ehil değilsek de, şüphesiz sen geniş rahmetinle bizi bağışlamaya ehilsin.
Allah’ım! Sen dünyada günahlarımızı bağışladın ve biz günahlarımızın ahirette örtülmesine daha çok muhtacız.
Ey Allah’ım! Bize, tümüyle sana bağlanmayı nasip et. Kalplerimizin gözlerini sana bakma nuruyla aydınlat ki kalplerimizin gözleri, nurdan hicapları yırtsın ve böylece azamet madenine bağlansın….”

Gün olur ki insan ağladığı günlere ağlar, gün olur ki insan kaçırdığı fırsatlara ağlar ve gün olur ki insan gayretsiz çabasız geçen günlerine ağlar…

İşte önümüzde bunu fırsata çevirecek nurlu geceler vardır, insanı maddi boyuttan soyutlayacak manevi bir sofraya davet eden nurun ala nur geceleri vardır..

İnsanın iç alemini tamirat ayı olan bugünlerde Kur’an'ın manevi sofrası tüm insanlara açılmıştır. Kimi bu aydan mutlu kimide bedbaht ayrılacaktır, önemli olan bizlerin nasıl ayrılacağıdır! Ağladığımız günlere mi ağlayacağız yoksa kaçırdığımız fırsatlara mı?

Akıl ve cehalet ordularının çok şiddetli bir şekilde savaştığı bu ayda nur olan Kur’an'dan nasıl faydalanmalıyız ve iç alemimizde hükümranlığı kimin eline teslim etmeliyiz, bu çok önemli ve bizim kaderimizi belirleyecek bir mücadeledir..

Bazen bu mücadele Ramazan boyu bazen bir yıl bazen de bir ömür boyu sürebilir…

Sadece yemekten içmekten kesilmek anlamı değildir bu ay bu sadece fıtratın gerektirdiği bir ameldir, asıl mana olarak insanın iç aleminin inşaasıdır..

İç alemin inşaası ancak nur ile mümkündür ki bu da ancak bu aya özel olan Kadir Gecesi ile gerçekleşmektedir…İç alemin her kademesi kendine öz haslet içermektedir. Bütün uzuvları adalet ölçüsünde takva ile donatmak ,yani çekinmek, kaçmak ve İlahi Nur'a doğru bir merdiven açmaktır..

Kur’an canlı bir ruh olma hesabı ile İsa Mesih gibi Ruhullah olma özelliğine sahiptir, ona nasıl yaklaşılırsa o şekilde cevap verir…Okumak ancak bir merhaledir okumayı ihlaslı bir şekilde amele dökmek gerekmektedir…

İnsanın iç alemini okuması insanın kendi inşaasının ilk adımıdır ve bu inşaa ancak iç alemindeki tüm "Fıtrat"a ters düşen kötü hasletleri iyi bir meleke haline getirmekle önem kazanacaktır ve İlahi sofranın Nur'undan faydalanma ile hakikat gerçekleşecektir..

Allah‘ın ruhu olan İsa Mesih bu hasletleri yaşayışıyla Celal sıfatını kendisinde meleke haline gelmiş bir şekilde insanlara göstermiştir..

İlahi sofranın manevi hediyelerinden biride bu ayda tamir edilen her kötü hasletin yerine bir tecelli bir nur olarak yansımasıdır, yani İlahi Nur'un sizin hem iç aleminizde hemde dış aleminizde zahir olmasıdır.

Batının zahire yansıması ancak aşk ile mümkündür ki insan bunu bu ayda Kur’an ile mümkün kılabilir, çünkü canlı bir ruh olan mukaddes Kitap insanı akıldan aşka yönlendirir…

Bu Aşk Mektebi insanın Rabbi ile münacaatı ile yüce makamlara sahib olunma ve sürekli kılma haline gelebilir..Dua ibadetin özüdür yani insanın en samimi olduğu hatta riya yalan şirk unsurlarının insanın bütün ruhundan ayrıldığı bir manevi halet oluşturması için en üstün "Abd" olma makamıdır…

Dua içten gelen samimi bir yöneliş kaçış maddenin manada yok oluş merhalesidir…

Müminlerin Emiri dua ederken onu kucağınıza alın yani bağrınıza basın tüm içtenlikle yönelin ki size icabet edilsin O’nu anın ki O’da sizi ansın tabirini bize tavsiye etmiştir…

Azad olma tüm heva ve heves zincirlerinden kurtulma ayıdır bu mübarek nurlu geceler…

İnsanın iç alemindeki tüm benliğe hizmet eden kötü hasletlerin bu ayın gidişi ile yok olma ayıdır Ramazan geceleri…

Kalplerin şifası ruhların hürleşmesi insanın çabasına bağlıdır, insanı değerli kılan ancak gayreti ile orantılıdır, bunu biz ancak içerde başarı sağladığımız kadar dış aleme yansıtabiliriz…

Rahmetli İmam'ın tabiri ile bizler Allah‘ın ziyafetine davet edildik…

Oruç Ramazan ayının sadece bir kısmıdır, bu Allah‘ın bir ziyafetidir, ikram olarakta Oruç bize sunulmuştur..

Bir diğer önemli ziyafet ise semavi ziyafet olan Kur’an'dır..Bizler hepimiz davet edildik Allah‘ın sofrasına..

Evet bizler bu ayda zorunlu kılınmışız Oruç tutmaya, dünyaya olan rağbetimizin ve lezzetlerimizin terkine..Dünyevi şehavetlerin önüne set çekmeye..İşte Kadir Gecesi'ne bizler ancak bu şekilde hazırlanmış oluruz…Bizler özel bir davete gitmek istediğimizde elbette başka bir türlü hazırlanırız her zamankinden çok farklı bir halde..Ya İlahi ziyafete misafir olduğumuzda nasıl hazırlanmalıyız?

Burada yüce nura kavuşmak için en önemli şart ise Dua dır. Dua insanın tüm hayatını şekillendiren manevi bir irtibattır…Bizler sadece Kur’an okuyarak veya tilavet ederek değil Dua'nın anlamını ve yüceliğini de anlayarak Kadir Gecesi'ne girmeliyiz..İmamlar(a.s) bizlere duayı miras bırakmışlardır özelliklede Şaban ve Ramazan'a ait özel dualar bu bile onların bize bıraktığı en değerli hediyelerdir. Bu hediyelere vefa göstererek onları en güzel şekilde Rabb'e sunarak temiz tutmalıyız…Bu dualar bizlerin ruhunu öyle takviye eder ki eğer bizler bu duanın ehli olursak öyle bir ruhi takviye olur ki insanın tüm yollarını açar insanı zulmetten çıkaran bir nura dönüşür adeta…

DUA MUCİZEDİR….

Bizler bu ayda duaya önem vermeliyiz duayı itibarsızlaştıran kimselere kanmadan İslam'ı dualarla yüceltmeliyiz…Dua Kur’an da ki meselelerin İmamlar'ın dili ile anlatılmadısır…

İnsana huzur veren zulmetten kurtaran, insanı nefsi bağlardan azad eden ve bize İmamlar'ın dilinden aktarılan kurtuluş reçeteleridirler..İnsanlar bu duaları okudukları zaman ruhi kuvvet kazanıyor şiddetli zorluklar karşısında huzur buluyor ve şehadet onlar için kolaylaşıyordu…

Allah’ın misafiri için açtığı sofra Kur’an'dır..Ziyafetin verildiği mekanda özellikle Kadir Gecesi'dir..Ve bu ziyafetin adıda arınma temizlenme ziyafetidir…

İnsan bu ayda tüm hayvani boyutlarını gerçek insanı boyuta dönüştürmelidir…

Müptela olduğumuz bu zulumetleri Nur‘a hatta mutlak Nur‘a sürüklemelidir, alemin tabi olduğu Nur'a..

Bunlarda ancak Dua ile mümkündür….

“Allah’ım! Her ne kadar biz rahmetine ehil değilsek de, şüphesiz sen geniş rahmetinle bizi bağışlamaya ehilsin.

Allah’ım! Sen dünyada günahlarımızı bağışladın ve biz günahlarımızın ahirette örtülmesine daha çok muhtacız.

Ey Allah’ım! Bize, tümüyle sana bağlanmayı nasip et. Kalplerimizin gözlerini sana bakma nuruyla aydınlat ki kalplerimizin gözleri, nurdan hicapları yırtsın ve böylece azamet madenine bağlansın….”

Amin ya Rabbel Alemin !..

Murat Avci

İran parlamentosu günlerce süren sert tartışmalardan ve  hükümetin karşı çıkmasına rağmen bugün tasvip ettiği tasarıyla 5+1 ülkeleriyle yapılan görüşmelerde uyulması gereken  kırmızı çizgileri belirledi.

244 milletvekilinin katıldığı oylamada 213 milletvekili bu kanuna evet derken 10 milletvekili muhalif ve 6 milletvekili de tarafsız oy kullandı.

“Hükümetin  nükleer haklar ve kazanımları koruma  mecburiyeti”  başlıklı bu  kanun tasarısına göre; 5+1 ülkeleriyle  yapılacak anlaşma üç hususa  şeffaf bir şekilde riayet edildiği takdirde geçerli olacaktır:

1-      Yaptırımların defaten  ve tamamen kaldırılacağı anlaşma metnine konulmalı ve İran’ın taahhütlerini icra edeceği gün uygulanmalıdır.

2-      UAEK sadece , NPT denetim kuralları çerçevesinde İran’ın nükleer tesislerini tanınmış yöntemlerle denetlemeye izinlidir. Askeri, güvenlik ve nükleer olmayan hassas mekanlar ile belgeler ve bilim adamlarının denetlenmesi yasaktır ve Yüksek Güvenlik Kurulunun kararlarına riayet edilmelidir.

3-      Barışçıl nükleer enerji  bilim ve teknolojisini elde etmek doğrultusunda Ar-Ge çalışmalarında hiç bir sınırlama kabul edilemez ve Yüksek Güvenlik Kurulunun kararlarına riayet edilmelidir.

Açıklama-1: İran anayasasının 77.ve 125. Maddeleri uyarınca görüşme sonuçları İran Meclisi’ne sunulmalıdır.

Açıklama-2: İran dışişleri bakanı anlaşmanın icra sürecini her altı ayda bir islami Şura Meclisine rapor edecektir. Meclis Milli Güvenlik komisyonu anlaşmanın uygulanmasıyla ilgili olarak milletvekillerine rapor sunacaktır.