
کارگر
Ramazan İlahi rüzgârların Estiği Aydır
Rivayetlerde Ramazan ayı'nda gökyüzü kapılarının ardına kadar açıldığı nakledilmiştir...
Kum İlim Havzası üstatlarından Dr. Habibullah Ferahzad, Peygamber Efendimiz'den (s.a.a) nakledilen "Eğer insanlar bu ayın faziletini idrak edebilseydi yılın tamamının Ramazan olmasını arzu ederdi" hadisine binaen yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
"Hz. Ali'nin (a.s) Ramazan'ın üstünlüğü hakkında şöyle buyurduğu nakledilir:
'Ramazan ayı'nın diğer aylara olan fazileti, masum imamın diğer insanlara olan üstünlüğü gibidir.'
Yüce Allah, Ramazan'da rahmet ve lütuf sofrasını tüm insanlar için serer. Bu ayda en ufak bir iyilik yapanı Allah, kat kat fazlasıyla mükâfatlandırır. Bu ayda kılınan farz namazların sevabı normal günde kılınan namazın sevabının yetmiş katıdır.
Hz. Muhammed'in (s.a.a) buyurduğu gibi insan ömrünün bazı dilimlerinden ilahi rüzgârlar eser. İnsan için manevi fırsatlar hazır edilir. İnsan böylesi manevi fırsatları kaçırmamak için azami gayretini sarf etmelidir. Nasıl ki Ehlibeyt'e ait türbelerin, camilerin, evliyaların mezarlarının Müslümanlar için ayrı bir önemi varsa belirli zamanlarında ilahi dergâhta ayrı bir değeri vardır. Ramazan, bu zamanlardan en kıymetlisidir.
Rivayetlerde Ramazan ayı'nda gökyüzü kapılarının ardına kadar açıldığı nakledilmiştir. Bu nedenle bu kapılar ve ilahi ziyafet sofrası açık olduğu sürece Kur'an ile daha çok ünsiyet bulmalıyız. Ramazan'da ve ömrünün her anında Kur'an'la daha çok içli dışlı olanlara birçok başarı ve nimet nasip olur. İnsanın yüzüne cennetin kapılarını açıp cehennemin kapılarını kapatan İlahi kelamla (Kur'an) daha çok zaman geçirelim.
Ramazan'ın insan için sunabileceği en önemli lütuflardan birisi; insanın zamanla günahı terk edebilme iradesini elde etmesidir. Çünkü Ramazan ayı'nın asıl felsefesi takva ve Allah'a karşı gelmekten sakınmaktır. Bu ayda kendi nefsine hezimete uğratan, nefsinin şeytani burnunu toprağa sürtebilenin uykusu bile ibadet olur artık."
Hakiki anlamda oruç nasıl olmalıdır?
O halde oruç tutanlar ne az ve aç kalanlar ne kadar da çoktur?
İmam Cafer es-Sadık (a.s.) şöyle buyurdu:
“Oruç sadece yemeden içmeden sakınmak değildir. Bilakis orucun tam ve mükemmel olması için (gözetilmesi gereken) bir takım şartları vardır ki o da batınî sükuttan ibarettir. İmran kızı Meryem’in (s.a) insanlara “ben Allah’a oruç tutmayı adadım. O halde bugün hiç kimseyle konuşmayacağım, yani oruçlu olduğum için sükut etmem gerekir” dediğini duymadın mı? O halde oruçlu olduğunuz zaman dilinizi yalandan koruyun, gözlerinizi harama yumun, kavga ve çekememezlik etmeyin. Gıybetten, münakaşa ve yalandan sakının. Birbirinize karşı suratınızı asmayın, ihtilaf etmeyin, öfkelenmeyin, küfretmeyin, ağzınızı bozmayın, cidal ve kavga etmeyin, zulüm ve sitemden sakının cahilce davranışlardan ahlaksızlıktan ve birbirinizi tardetmekten kaçının. Allah’ın zikrinden ve namazdan gafil olmayın. Sükuta, düşünmeye, sabretmeye, doğruluğa ve kötü kimselerden uzak durmaya riayet edin. Batıl sözden, yalandan, iftiradan, düşmanlık etmekten, kötü zandan, gıybetten ve başkalarını çekiştirmekten sakının. Ahiret’i görün, Allah’ın vaadlerinin gerçekleşeceği günleri bekleyin ve likaullah için azık toplayın.
Huzur, vakar huzu ve huşu gösterin ve mevlasından sahibinden korkan kölenin zilletine düşmemeye özen gösterin, korku ve ümit halinde olun. Kalbini kusurlardan, içini hileden, bedenini pisiliklerden temizlersen ve Allah’tan başka her şeyden yüz çevirirsen, oruçla içini ve dışını Allah’ın nehyettiği şeyden temizleme vasıtasıyla O’nun velayetini kabul edersen, Allah’tan korkmanın hakkını içinde ve dışında eda edersen, oruçlu günlerinde nefsini Allah’a bağışlarsan, kalbini O’nun için temizler de Hak Teâlâ’nın emirlerine amel etmeye onu memur edersen, bu şekilde oruç tutarsan gerçekten oruçlu olmuş, vazifene amel etmiş olursun. Kezâ, sana beyan edilen şeyden her ne kadar noksan bırakırsan orucun da o kadar noksan olur. Zira oruç sadece yiyip içmekten sakınmak demek değildir. Bilakis Allah Teala bunu, orucu bozan diğer amel ve sözlere örtü ve perde kılmıştır. O halde oruç tutanlar ne az ve aç kalanlar ne kadar da çoktur?”
IŞİD, Kerbela ve Necef'in suyunu kesti
Irak Tarım ve Su Konseyi, IŞİD’in 2 Haziran’da Fırat Nehri üzerindeki Ramadi Barajı’nı kapatması sebebiyle Kerbela, Babil, Necef ile Kadisiye kentlerinin susuz kaldığını açıkladı.
Irak Tarım ve Su Konseyi, IŞİD’in 2 Haziran’da Fırat Nehri üzerindeki Ramadi Barajı’nı kapatması sebebiyle Kerbela, Babil, Necef ile Kadisiye kentlerinin susuz kaldığını açıkladı.
Söz konusu bölgelerde su depolarındaki kaynakların azlığından dolayı yakında kuraklık başgöstereceği vurgulanan açıklamada, Fırat Nehri’nin sularındaki açığın Dicle Nehri’yle kapatılmaya çalışıldığı, ancak bazı sorunlarla karşılaşılmasından ötürü bölgenin kuraklık tehdidi altında olduğu ifade edildi.
IŞİD’in Irak’ta su savaşı yürüttüğü belirtilen açıklamada, örgütün ayrıca Anbar’daki Sersar gölünün olduğu bölgeyi de kontrol altına alarak bu savaşı sürdürmeye çalıştığı kaydedildi.
Örgütün diğer bölgeleri de ele geçirmesinin engellenmesi için acil harekete geçilmesi gerektiği vurgulandı.
Irak’ın yüz ölçümü bakımından en büyük vilayeti Anbar’ın merkezi Ramadi, IŞİD’in kontrolünde bulunuyor. Irak ordusu ve Şii Haşd-i Şa’bi milisleri, kentin geri alınması için operasyonlar düzenliyor.
IŞİD, Ramadi kentini ele geçirmesinin ardından 2 Haziran’da Fırat Nehri üzerindeki Ramadi Barajı’nın tüm kapaklarını kapatmış ve kentin doğu bölgelerine giden suyu kesmişti.
“Irak’ın teröristler karşısındaki direnişi bölgenin güvenliğini garanti etmekte”
Irak başbakanı Haydar el-İbadi ve beraberindeki heyeti kabul eden İmam Hamanei, Irak’ın siyasi ve milli vahdet ve birliği hususunda çok dikkatli olunması gerektiğini hatırlatarak, Iraklı gençlerin teröristler karşısındaki irade, himmet ve yiğitliğine temasla, gönüllü halk güçlerinin büyük kapasite ve potansiyelinin muhtelif alanlarda Irak’ın geleceği ve kalkınması yönünde etkili olacağını bildirdi.
Irak halkı ve devletinin teröristler karşısındaki direniş ve mücadelesinin aynı zamanda bölge ülkelerinin de güvenliğini garanti altına aldığını belirten İmam Hamanei, “Teröristlerle mücadele alanında kendini daha da gösteren Irak halkının önemli özelliklerinden biri, düşmana karşı mücadele alanında gönüllü halk güçleri ve yiğit aşiretlerin kahramanlık, irade ve kudreti olmuştur” ifadesini kullandı.
Irak’ta teröristlerin varlığını geçici bir olay niteleyen ve gönüllü halk güçlerinin büyük sermayesinin savaş meydanından öteye muhtelif alanlarda güvenilecek bir kaynak olduğunu belirten İmam Hamanei, “Irak halkının geçmişti İngiliz sömürgesinden ve şimdi ise Amerikalıların yayılmacı politikalarından edindiği tecrübe şunu göstermektedir ki Irak halkının düşmanları kesinlikle çok büyük bir halk gücünün sahnede ortaya çıkmasını istememektedir. Bunun için bu halk sermayesinin korunması icap ediyor” dedi.
İmam Hamanei, Irak’ın milli ve siyasi birlik erkânlarının yok edilmesinin, Batılı ülkelerin güvenlik ve istihbarat organlarının Irak’la ilgili izledikleri temel amaçlarından biri olduğunu belirterek, bu komplo ve tefrikacılık fitnesi karşısında çok dikkatli ve zekice durmak ve Irak’ta Şia-Sünni, Kürt ve Arap dini ve etnik grupları arasındaki birlik ve vahdetin bir zarar görmemesine özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.
“İran İslam Cumhuriyeti, Irak’ta mücahit ve inkılâpçı grupların vahdetine destek vermektedir ve Irak halkı ve devletinin yabancıların tefrikacı fitneleri karşısında çok dikkatli ve uyanık olmaları gerekmektedir” diyen İmam Hamanei, konuşmasının devamında, İran İslam cumhuriyetinin, Irak’ın güvenlik ve kalkınmasını kendi güvenlik ve kalkınması olarak kabul ettiğini hatırlatarak, “Amerikalılar, bir yandan bazı Arap ülkelerinde yaptıkları gibi Irak’ın servetini talan etmeye çalışırken, diğer yandan geçmişte olduğu gibi kendi taleplerini Irak devletine zorla kabullendirmeye çalışmaktadır. Ama böyle bir amacının gerçekleşmesine müsaade etmemek gerekir” dedi.
Hz. İmam Hüseyin (as)ın Erbain törenlerinde ziyaretçilere karşı çok sıcak ve sevgi dolu misafirperverliğin Irak halkının seçkin özelliklerinden bir başkası olduğunu hatırlatan İslam inkılâbı Rehberi, manevi boyutla bu davranış ve sıfatın, günümüzdeki maddi dünyada çok önemli olduğunu ve Irak halkının bu fazilet ve özelliğinin derin boyutlarının şu ana kadar tam olarak belirlenemediğini söyledi.
İslami İran Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı İshak Cihangiri’nin de hazır bulunduğu bu ziyaret sırasında bir konuşma yapan Irak başbakanı Haydar el-İbadi, bu ziyaretten dolayı duyduğu mutluluğu dile getirerek, İran’ın Irak’a çok geniş ve yönlü yardımları ve İran İslam cumhuriyetinin samimi işbirliğinin iki ülke ilişkilerindeki derinliğin bir belirtisi olduğunu hatırlatarak, Irak düşmanlarının Irak’ta mezhebi ve etnik ihtilaflar için tüm gücünü ortaya koyduğunu, fakat Irak halkı ve hükümetinin, bu komploya karşı mücadeleyi sürdürme ve milli vahdetini koruma konusunda tam kararlı olduğunu bildirdi.
Irak ve Suriye’de tekfiri teröristlerin Şii ve Sünni Müslümanlar arasında hiçbir fark gözetmediklerini hatırlatan el-İbadi, “Irak halkı ve hükümetinin direnişi şu anda IŞİD terörizminin bölge ülkelerine yayılması önünde güçlü bir engele dönüşmüştür. Ama yine de bu teröristlere karşı ciddi bir mücadele bölge ülkelerinin birliğini gerektiriyor” dedi.
Irak başbakanı ayrıca, teröristlere karşı mücadelede İran İslam cumhuriyetinin destek ve yardımlarından dolayı teşekkürlerini bildirdi.
leader.ir
175 Şehit Dalgıç son yolculuğuna uğurlandı
Mukaddes Savunma döneminde şehit düşmüş 175 dalgıcın naaşı İran halkının omuzlarında son yolculuğuna uğurlandı. Mukaddes Savunma (İran-Irak Savaşı) döneminde şehit düşen ancak naaşları yeni bulunan 270 İranlı şehit için Salı günü Tahran'da çok sayıda halk ve yetkilinin katılımıyla cenaze töreni düzenlendi.
Tahran’ın Baharistan Meydanı ve bu meydana giden sokak ve caddeler, cenaze törenine katılan halk ile dolup taştı.
Halkın yüz binlercesinin katılımıyla düzenlenen merasimde İran halkı bir kez daha İslam İnkılabı’na olan bağlılığını gösterirken, cenaze töreninde dugusal anlar yaşandı.
270 Şehit için düzenlenen törende, Ehl-i Beyt (as) meddahlarınca okunan ağıt ve duaların ardından, Düzenin Çıkarlarını Belirleme Konseyi Sekreteri Mohsen Rezayi yaptığı konuşmada, “Bu eli ve kolu bağlı şehit dalgıclar bize ne anlatmaya çalışıyor? Bize, elimiz ve kolumuz bağlı olsa da, bizi kurşuna dizseler de, ‘zulüm ve zorbalığa boyun eğmeyeceğiz’ demek istiyorlar” diye konuşyu.
Şehitlerin naaşı, bu merasimin ardından Tahran Şehitliği'nde toprağa verildi.
İran Silahlı Kuvvetleri Kayıp Arama Komitesi Başkanı General Seyyid Muhammed Bakırzade, Şelemçe sınır kapasında, şehitleri selamlama merasiminde yaptığı açıklamada ise, 175 dalgıcın, Kerbela-4 Operasyonu’nda, Baas Rejimi askerlerince şehit olduğunu söylemişti.
Dün Tahranda muhteşem cenaze töreni ile son yolculuğuna uğurlanan 270 şehitten 175 şehit dalgıcın naaşı Mukaddes Savunma döneminde düzenlenen Kerbela-4 Operasyonu’nda Iraklı güçler tarafından esir düşen ve elleri ve kolları bağlı bir şekilde diri diri gömülen şehitler ve diğer 95 şehit ise bu operasyonda şehit düşen diğer mücahitlerin mübarek naaşından oluşuyordu.
İnkılap Rehberi’nden teşekkür mesajı;175 Şehit Dalgıç son yolculuğuna uğurlandı
İran İslam İnkılabı Rehberi, dün Tahran’daki Mukaddes Savunma dönemine ait 270 şehidin son yolculuğuna uğurlama merasimine geniş katılım dolayısıyla bir teşekkür mesajı yayınladılar. İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei, 270 şehidin son yolculuğuna uğurlama merasimine İran halkı tarafından geniş katılım dolayısıyla bir teşekkür mesajı yayınladılar.
İnkılap Rehberi yayınladıkları bu teşekkür mesajının bir kısmında, “İlahi işaretleri çok iyi bilen ve ona yanıt veren siz ulu, vefalı, bilinçli ve duyarlı halka selam olsun. Sizin bugün vatana geri dönem bu çok değerli şehitlerin son yolculuğuna anlamlı iştirakınız, İslam İnkılabı’nın en büyük hadiselerinden birisidir” diye yazdılar.
“Kur’an’da ne Sünnilik var, ne Şiilik var”
Görmez: Mezhebe olan mensubiyetimizi, İslam’a olan mensubiyetimizin önüne geçirdiğimizde en büyük fitneyle karşı karşıya kalırız
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Kur’an’da ne Sünnilik var, ne Şiilik var. Kur’an’da sadece Müslüman olduğumuz var” dedi.
Görmez, Irak Şii Vakfı Divan Başkanı Alaa Abdulsahib Hüseyin El-Musavi ve beraberindeki heyeti makamında kabul etti.
“KARDEŞLİĞİ YENİDEN TESİS ETMEMİZ LAZIM”
Kabulde yaptığı konuşmada, İslam ümmetin bir bütün, Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Şia’nın İslam ümmetinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten Prof. Dr. Görmez, İslam dünyasında “mezhep savaşı” adı altında yaşanan gerilimlere değinerek, İslam müesseselerinin, eğitim kurumlarının ve İslam alimlerinin kardeşliği yeniden inşa etmek üzere çalışmak zorunda olduklarına vurgu yaptı.
“Mezhebe olan mensubiyetimizi, İslam’a olan mensubiyetimizin önüne geçirdiğimizde en büyük fitneyle karşı karşıya kalırız” uyarısında bulunan Mehmet Görmez, şöyle konuştu:
“MEZHEPLER SADECE MEKTEPLERİMİZDİR”
“Iraklı kardeşlerimiz çok büyük imtihanlardan geçtiler, çok büyük bedeller ödediler. Önce zalim bir yönetim altında, dikta rejiminin gölgesinde uzun seneler geçirdiler. Sonra çok acı işgallerle karşılaştılar ve bu işgaller döneminde yüz binlerce kadın, çocuk, yaşlı demeden insanlar canlarını kaybettiler. Tam bütün bunları geride bırakarak kendi ülkelerini yeniden özgür bir biçimde inşa etmeye başladıklarında, bu sefer daha büyük fitnelerle karşı karşıya kaldılar. Ben kesinlikle ‘mezhep çatışması’ demiyorum. Siyasi ve ideolojik güç kavgalarının, çıkar çatışmalarının kendisini ‘mezhep görüntüsü’ altında ortaya çıkardığı kavgalar olduğunu düşünüyorum. Çünkü mezheplerimiz, İslam’ı anlamak için başvurduğumuz mekteplerimizdir. Yoksa mezhebe mensubiyetimizi, İslam’a olan mensubiyetimizin önüne geçirdiğimizde en büyük fitneyle karşı karşıya kalırız. Ayrıca tekfirci bir düşünceye dönüşmesi, bugün İslam dünyasını saran en büyük tehlikedir.”
TEKFİRCİ DÜŞÜNCEYİ MÜSLÜMANLARIN TEL’İN ETMESİ LAZIM
“İnsanların kendisi gibi düşünmeyenleri tekfir etmesi ve tekfir ettiği insanları katletmesini ‘cihat’ zannetmesi kadar büyük bir dalalet yeryüzünde olamaz” değerlendirmesinde bulunan Görmez, “Bugün bilhassa önce Suriye’de, sonra Irak topraklarında ortaya çıkan ve tamamen cehalet üzerine bina edilen bu tekfirci düşünceyi, Şiisi ve Sünnisiyle yeryüzündeki bütün Müslümanların tel’in etmesi lazım” diye konuştu.
Yemen’in başkenti Sanaa’da IŞİD saldırısı
Yemen’in başkenti Sanaa’nın 4 farklı bölgesinde eşzamanlı olarak düzenlenen 4 saldırıda en az 31 kişinin öldüğü, onlarca kişinin yaralandığı bildirildi.
Yemen’in başkenti Sanaa’nın birkaç bölgesinde eşzamanlı düzenlenen ve Şii camilerini hedef alan 4 saldırıda en az 31 kişinin öldüğü, onlarca kişinin yaralandığı açıklandı. Yemen basının aktardığı bilgilere göre, Başkent Sanaa’nın farklı bölgelerinde, bomba yüklü araçlarla düzenlenen 4 eşzamanlı saldırıda ölenlerin sayısı 31’e yükseldi, çoğu ağır durumda onlarca kişi de yaralandı. Yetkililer ölü sayısının artabileceğine dikkat çekiyor.
Bomba yüklü araçlardan biri, Husilerin kurduğu Siyasi Konsey’in Başkanı Salih Samed’in evi önünde havaya uçuruldu. İkinci araç, Husilerin diğer bir lideri Tahi Mütevvekil’in evi önünde patladı. Diğer patlamalarsa şehrin merkezi ve iki cami önünde meydana geldi. Saldırılar, Husi taraftarları olarak gösterilen vatandaşların akşam namazı için camilere geldiği anda yapıldı.Saldırılar İŞİDin intihar bombacıları tarafından düzenlendi.
İSLAM ÖNCESİ IRAN TARIHI -1
Ele geçirilen tarihi eserler ve yazıtlara göre, Kaşan’daki Turn-e Silek, Damğan’daki Tepe Hisar, Kerman yakınlarındaki Şehdad ve Zabol yakınlarındaki Şehr-e Suhte gibi medeniyetlerle Mazenderan’daki Tepurlar gibi kabilerer, İran Platosu’na komşu olan diğer medeniyetlere ticari ve siyasi ilişkilere sahiptirler.
O dönemde İran’ın en önemli komşuları, Hindistan’daki Mohencudaru medeniyeti, Anadolu medeniyetleri ve mezopotamya medeniyetleri idi. Bunlar arasında, İran Platosunda yerleşik bulunan toplulukların Mezopotamya ile ilişkiler diğerlerine pranla daha fazla ve daha yaygındı. Her ne kadar bu ilişkiler zaman zaman Zagros dağlarında yerleşik kavimlerin Mezopotamya’ya saldırmaları ve ya Mezopotamya devletlerinin İran’ın batı bölgelerine saldırıları şeklinde olsa da aralarındaki medeniyet alış verişi herzaman devam etmekteydi, İran Platosu sakinlerinin yazısı daima batı komşularından iktibas ermeleri de bunun bir örneğidir.
Aryailer’den önceki kavimler arasında, İlamiler özel bir öneme sahiptir.Bu dönemde İran Platosu, ilk büyük şehirlerin ortaya çıkışına tanıklık etmiştir. Bunlar arasında en önemlisi Şuş kentidir ki, bu şehirden günümüze kalan eserler, onun görkemini ve uzun bir dönem revaçta olduğunu göstermektedir. Mezopotamya medeniyetleriyle aynı dönemde gelişmiş olan İlam Medeniyeti, kendine ait yazısı sahip olması sebebiyle İran medeniyet tarihinde özel bir öneme sahiptir. İlam çivi yazısı muhtemelen İran’da yaygınlaşan ilk yazıdır ve İlam medeniyetinin çöküşünden sonra da kullanılmaya devam etmiştir.
Aryailer, beyaz ırk kavimlerden bir grup olup ilk yerleşim alanları Avrasya stepleridir. M.Ö. 3000 dolaylarında Avrasya steplerinde, bugün "Hint-Avrupa" diye adlandırılan bazı kavimler yaşamaktaydı. Bu kavimler, soğuğun artması, otlakların azalması ve çevre kavimlerin baskıları sebebiyle göçe zorlandılar. Bir grup batıya yani Avrupa’ya gidip sonraları Yunan ve Roma Medeniyetlerini oluşturdu. Diğer bir grup ise güneye doğru hareket etti ve ulaşılan son noktalar İran ve Hindistan oldu. Bu çevrede yerleştikleri için onlara "Hint-İran" kavimleri denmiştir. Bu grup kendini özgür, soylu ve şerefli anlamında "Aryai" olarak isimlendirmekteydi. Aryailer’den bir grup İran’dan geçip Hindistan’a gitti. İran’dan kalan Aryailer ise İranlı olarak isimlendirildi. Böylece İran’da büyük Arya ülkesi ve topluluğu şekillendi. Med kabilesi grupları kuzey batı, Pars kabilesi grupları güney ve part kabilesi grupları ise kuzey doğu İran’da yerleşti. Med kabilelerinin yerleşme yeri olan İran’ın batı dağlık bölgeleri Mezopotamya sınırında bulunmaktaydı. M.Ö. bin yıllarında Mezopotamya’nın kuzeyi "Asur" devletinin hakimiyetindeydi, güneyi ise "Kalde" yada yeni Babil devletinin ülkesi idi. 3."Med" padişahı "Huvekhştre" zamanında bu devletin gücü doruk noktasına ulaşmıştı. Huvekhştre Babil devletiyle ittifak kurarak Asur devletini ortadan kaldırdı (M.Ö.12). "Huvekhştre" zamanında "Med" ülkesi oldukça genişledi ve son Med imparatoru olan "Aji Dehek" adındaki oğluna güçlü ve müreffeh bir devlet miras kaldı; ancak Aji Dehak Medlerin gücünün ve birliğini koruyamadı ve bu sebeple (M.Ö.) 550 yıllarında "Ahamenişli Kuruş" "Med" devletini devirdi.
"Kuruş"un kurduğu devlet, ceddi Ahameniş’in ismini aldı. Medler’in de müttefik olduğu bu devlette İlamlılar da yazıyı kullanmaları dolayısıyla makam ve mevki sahibi oldu.
"Kuruş"un ölümünden sonra, amcazadelerin’den olan "Viştasb"in oğlu "Daryuş" güç kazanarak saltanatı Ahameniş hanedanının bir şubesi haline dönüştürmeyi başardı ve sonuna kadar da iktidarı elden bırakmadı. "Daryuş" (M.Ö.) 522 – 486 yıllarında hüküm sürdü ve Ahamenişler’in güçlü devlet yapısnı kullanarak, egemenliği alundaki bölgelerde ortak kanunlar yürürlüğe koydu. Merkezi yönetim sistemi kurarak, ordutu yeniden yapılandırdı ve mali sistemi düzenleyerek Ahamenişliler’in şevket ve kudretini artırmayı başardı. Daryuş, Ahamenişliler’in yönetim ve ordu sistemini düzenledi ve "Parse" (Taht-ı Cemşid persepolis), nevruz kutlamalarının mekanı "Ekbatan" (Hamedan), yazlık başkent ve "Şuş", kışlık başkent olarak özel öneme haiz şehirler oldular.
İşte ABD’nin gerçek yüzü
İnsanlığa ihanet eden ABD’nin gerçek yüzü bu işte…
Terörist İsrail politikasında ikiyüzlü ve çelişkili açıklamalar sergileyen ABD’nin Siyonizme tam destek verdiğinden şüphe yok. İsrail’i ziyaret eden ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey, Siyonist İsrail ordusuna büyük övgüler düzdü. Irkçı Netanyahu da, “Amerikan halkı, askerleri ve hükümetinden daha iyi bir dostumuz yok” dedi.
Terörist İsrail politikasında ikiyüzlü ve çelişkili açıklamalar sergileyen ABD’nin siyonizme tam destek verdiğinde şüphe yok. İsrail’i ziyaret eden ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey, Siyonist İsrail ordusuna büyük övgüler düzdü. Irkçı Netanyahu da, “Amerikan halkı, askerleri ve hükümetinden daha iyi bir dostumuz yok” dedi.
ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey ile Kudüs’te bir araya gelen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Dempsey’e hitaben, “Siz çok iyi bir dost ve Amerikan-İsrail ilişkilerinin önemli bir savunucusu oldunuz. Bunun için minnettarız” ifadesini kullandı.
Dünyadaki ve Ortadoğu’daki Amerikan askeri işgalinin genişlediğine dikkat çeken Netanyahu, “Amerikan halkı, askerleri ve hükümetinden daha iyi bir dostumuz yok. Siz sadece ABD için değil, aynı zamanda özgürlük (!) için savaşıyorsunuz” dedi.
ABD Terörist Ordu İle Gurur Duyuyor
Kendileri için “en önemli hediyenin” İsrail ordusu ile geliştirdikleri “dostluk” olduğunu ifade eden ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey ise “Onlarla (İsrail ordusu) gurur duyduğunuzu biliyorum. Biz de onlarla gurur duyuyoruz” ifadesini kullandı. Dempsey, İsrail’e, İran ile nükleer anlaşmaya varılsın ya da varılmasın, “potansiyel düşmanlara karşı askeri hattın korunacağı” güvencesini vermişti.
Nükleer Müzakerelere Siber Saldırı
Rus siber güvenlik şirketi Kaspersky, İran’la nükleer müzakerelerin yürütüldüğü otellerin siber saldırılara maruz kaldığını açıkladı. Şu ana kadarki “en usta, gizemli ve güçlü tehdit” denilen saldırıların arkasında İsrail’in olduğu iddia edildi. Şirket tarafından yapılan açıklamada, otellerin sistemlerini hedef alan kötü amaçlı yazılımların çok karmaşık olduğu, bu kadar sofistike bir saldırının ancak bir devlet sponsorluğunda yapılabileceği belirtildi. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Tzipi Hotovely ise, siber casusluk saldırılarının arkasında İsrail’in olduğu iddialarını yalanladı.
Hotovely, haberleri “temelsiz” olarak nitelendirdi ve “Bundan çok daha önemli olan, neticede kendimizi İran nükleer şemsiyesi ile karşı karşıya bulacağımız kötü bir anlaşmayı engellemektir” ifadesini kullandı.
milligazete
Nasrallah'ın Dilinden İmam Hamaney
Bu yıl ikincisi düzenlenen 'İmam Hamaney, İçtihat ve Yenilik' başlıklı konferansta konuşan Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, 'Taklit merci, kendi döneminde yaşayan fakihler arasından en âlim ve en bilgilisi olmak zorundadır' ifadelerini kullandı.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın konuşmasında öne çıkanlar;
"Ayetullah Hamaney, İslam Cumhuriyeti'nin rehberi ve Veliyyi Emri Müslimin'dir. Bu makamın belirli bir çerçevesi ve şartları vardır. Cesaret, tarihi geçmişe hâkimiyet, geniş siyasi bilgi, farklı toplum ve siyasetleri tanıma, dost ve düşmanı tanıyabilme, fırsatlardan gerektiği gibi istifade etme vb. sıfatlar bu makamın gerekliliklerinden bazılarıdır.
İmam Humeyni'nin vefatından sonra rehberlik görevini üstlenen Ayetullah Hamaney, tüm bu vasıflara sahiptir. Ayetullah Hamaney, İslam Cumhuriyeti aleyhine başlatılan tüm propaganda ve yaptırımlara karşı durmayı başarmıştır. Hatta bu baskı ve yaptırımları fırsata dönüştürmüştür. Bu fırsatlar, İslam Cumhuriyeti'ni bölgenin dinamiklerinden biri hale getirdi. Bugün tüm dünya bu gerçeği görüyor ve itiraf ediyor. İslam Cumhuriyeti her alanda kendini daha da geliştirmeye devam diyor.
Tüm bunlar Ayetullah Hamaney'in şahsiyetinden yansıyan bazı detaylardır. Biz, Ayetullah Hamaney’i, sözlerine amel eden, karşılaştığımız her konuda söylem ve beyanatlarıyla yol gösteren biri olarak tanıdık.
Ayetullah Hamaney büyük bir İslami düşünürdür. Bu nedenle onun bu boyutunun daha çok tanınması gerekir. O, günümüzün en büyük müçtehitlerinden birisidir. Bölgeye yönelik yaptığı siyasi analizlerle insanları kendine celp eden, zalimlerin aklının sınırlarını zorlayan bir rehberdir.
Ayetullah Hamaney’in gençlik yıllarında kültürel ve fikirsel alanlarda geniş çaplı çalışmaları vardı. Farklı tarihlere ve tarihi şahsiyetlere, edebiyat ve şiire alakası vardı. Hem Şia'nın hem de Ehlisünnet'in tanınmış simalarına ait kitapları mütalaa ederdi.
Kitaba karşı olan sevgisinden asla vazgeçmemiştir. Hatta Tahran'da düzenlenen uluslararası kitap fuarına karşı aşırı bir ilgisi ve hassasiyeti vardır. Farklı yayınevlerine ait stantları gezer, kitap satışları hakkında bilgi alır. Yazarlar ve mütercimlerle sohbet eder. Hiç bir lider bu tür işlere birkaç saat ayırmazken Ayetullah Hamaney, her yıl kitap fuarını ziyaret eder. Ama bu ziyaret, gösteriş amaçlı değil aksine insanları özellikle de gençleri bu gibi yerlere katılımını sağlamak, onları teşvik etmek içindir.
Yıl içerisinde toplumun çeşitli tabakalarıyla bir araya gelir. Üniversite öğrencileri, doktorlar, öğretmenler, işçiler gibi farklı alanlardan insanlarla bire bir görüşür. Onların sorunlarını dinler, çalışmaları hakkında bilgi edinir, görüş alış verişinde bulunur. Bu görüşmeler insanın hem fikri hem de kültürel alanlarda farklı donanımlara sahip olmasını sağlar. Hiçbir ülke lideri direk olarak insanlarla bu şekilde irtibata geçmek için vakit ayırmaz. Halkın sorun ve sıkıntılarını birinci ağızdan dinlemez.
Şahsi faaliyet ve çalışmalarına ilaveten Ayetullah Hamaney'i diğer liderlerden ayrıcalıklı kılan, onu eşsiz bir düşünüre dönüştüren en önemli etken, gençler ve ilmi merkezlerle yüz yüze görüşmeler yapmasıdır. Ayetullah Hamaney hayalleri değil gerçekleri yaşayan ve sorunları iyi bilen bir şahsiyettir.
Ayetullah Hamaney, Müslümanların karşılaştığı her soruna açık ve net çözüm yolları sunan bir yol göstericidir. Kullandığı dil, günümüz insanının anladığı tarzdadır. Sadece ülke yöneticileri ve siyasi kimliğe sahip insanlarla görüştüğünde bilimsel ve diplomatik dilini kullanır. Güçlü bir hitabete sahiptir. Fikri temaları, terimsel kalıplara dökerek muhatabın konuyu daha iyi ve daha çabuk kavramasını sağlar.
Ayetullah Hamaney, bir fakih olarak söz söyleyeceği zaman İslami metinleri doğru anlayan, konumsal sınıflandırma yapabilen ve anlatmak istediklerini insanlara doğru aktaran bir müçtehit olarak boy gösterir. Bir fikir adamı fakih unvanıyla söz söyleyeceği zaman, cümleleri sağlam ve muhkem olur.
Ayetullah Hamaney'i farklı kılan bir diğer özelliği, baskılara boyun eğmeyen asalet ve özgürlükten yana olan ruhudur. İslam Cumhuriyeti'ne karşı uygulanan yaptırımlar karşısından bazıları İslam'ın asli ve değişmez dinamiklerine yönelik bakış açılarında sapmalar ve hafife almalar yaşarken Ayetullah Hamaney, hiçbir surette İslam'ın özü ile oynanamayacağı ispat etmiştir.
Bizlerin Ayetullah Hamaney'i tanıması ve tanıtması gerekir. İnsanlar taklit mercilerine, İslam ümmeti bir öndere muhtaçtır. Düşmanın tehdit ve planları karşısında ümmeti uyandıracak, hidayet edecek bir rehbere ihtiyaç vardır.
Siyasi ve ekonomik sorunları halletmek yeterli değil, asıl mesele düşünebilmektir. Müslümanlardan isteğim; düşünür ve fikir adamlarının çok az olduğu dönemde bu İslami düşünürden (Ayetullah Hamaney) istifade etmeleridir. Hatta Müslüman olmayanlar bile onun beyanat ve yazılarını mütalaa etmelidir."