Direniş’in Zafer Baharı

Rate this item
(0 votes)
Direniş’in Zafer Baharı

Suriye'den eli boş ayrılan Amerikalılar, ülkeden çıkmak için valizlerini toplarken, Türkiye ise İdlib'de meydana gelmesi beklenen savaşı engellemek için manevra yapıyor. Bazı Arap başkentleri de, Suriye üzerine oynadıkları bahislerin başarısızlığının sonuçlarını yaşıyor. Suriye'ye yakınlaşmak isteyen Araplar, itibarlarından geriye ne kaldıysa kurtarmak için beyhude bir duruş ile bekliyorlar.


Suriye krizinin patlak vermesinden yıllar sonra ve İran Devrimi'nin kırkıncı yıl dönümünün kutlanmasından birkaç gün sonra, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ilk defa İran'a ziyarette bulundu. Başkent Tahran'a giden Esad, bu ziyaret ile pek çok düzeyde mesajlar taşıyan bir adım atmış oldu. Bu mesajların önemlisi ise elbette Şam ve Tahran arasındaki ilişkilerin stratejisi oldu.

Ziyaret, sekiz yıllık savaşın bıraktığı tozun dumana karıştığı çok fazla puslu bir havada ve kritik bir aşamada geldi. Suriye'den eli boş ayrılan Amerikalılar, ülkeden çıkmak için valizlerini toplarken, Türkiye ise bir yandan Kürtler ile savaşmak için kılıçlarını çekiyor, diğer yandan İdlib'de meydana gelmesi beklenen savaşı engellemek için zaman faktörü ile manevra yapıyor. Bazı Arap başkentleri de, Suriye üzerine oynadıkları bahislerin başarısızlığının sonuçlarını yaşıyor. Suriye'ye yakınlaşmak isteyen Araplar, öte yandan Amerika'nın vereceği herhangi bir tepkiden korkarken, itibarlarından geriye ne kaldıysa kurtarmak için beyhude bir duruş ile bekliyorlar.

Görünürde bu temas, bir zafer ve vefa ziyaretinden çok daha fazlasıydı. Zaten bu ziyaretin boyutlarını teşekkür ve kutlama ile kısıtlamak haksızlık olur. Başkan Esad'ın vücut dilinde diplomatik bir ifade yoktu. Protokol kuralları da uygulanmadı. İslam Devrimi lideri Ayetullah Ali Hamanei de aynı muhabbet ile yaklaştığı “muzaffer” başkanı sıcak bir kucaklama ile karşıladı. İki tarafında Arapça konuşması, bu sıcak ortamı daha da ısıttı.

İçerikte ise, Başkan Esad'ın Suriye krizinden bu yana ilk defa gerçekleştirdiği ve Moskova'dan sonra ikinci durağı olan Tahran teması, pek çok düzeyde mesajlar taşıyor. Birkaç nokta ile bu mesajlara işaret edebiliriz:

Birincisi: Bu ziyaret, Şam ve Tahran arasındaki stratejik ilişkinin sağlamlığını gösterirken, aynı zamanda geçici anlaşmalar ile bağlantılı olmayan stratejik ilişkilerini daha da derinleştirdi. Dolayısıyla, İran ve Suriye arasındaki stratejik ittifak, Direniş Ekseni'nin kimliğini oluşturuyor. Bu noktada, Esad'ın ziyaretinin Suriye ve İran arasındaki ekonomik ilişkilerin geleceğini şekillendiren stratejik anlaşmanın imzalanmasından birkaç hafta sonra geldiğine de dikkat çekmekte fayda var.

İkincisi: Bölgesel ve uluslararası zorlukların kesiştiği hassas bir dönemde gerçekleşen bu ziyaret, Amerika'nın Suriye'deki projelerinin yenilgisinden ayrı tutulamaz. Amerika'nın bölgedeki varlığı ve IŞİD ile türevleri tarafından taşınan Amerikan projeleri, Direniş Ekseni için büyük bir zorluk oluşturuyor. Bugün ev sahipliği yaptığı Esad'a şu cümleleri kullanan Hamanei, bu zorluklara da cevap vermiş oldu: “Suriye zaferinin ve ABD ile paralı askerlerinin bölgedeki yenilgisinin anahtarı, Suriye Devletinin Başkanı, halkının kararlılığı ve direnişinde gizlidir.” Hamanei konuşmasında, Direniş'in kimliği ve gücünün, Amerika'nın başını çektiği düşmanların projelerini başarısız kılan Suriye ile İran'ın stratejik ittifakına dayandığını vurguladı.

Üçüncüsü: Askeri seçenek de görüşmede yerini aldı. General Kasım Süleymani, Seyyid Hamanei ve Ruhani'nin yanında görüşmeye katıldı. Süleymani'nin katılması, ziyaretin askeri boyutlarının olduğuna işaret ediyor. Askeri seçenekten bahsederken, İdlib'in kaderi ve yaklaşan savaşın, Rusya Devlet Başkanı Putin'in sabrının tükenmesi ve Tayyip Erdoğan'ın bu savaştan kaçınmasının gölgesinde beklendiğine değinmek gerekiyor. İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani'nin, Suriye sahasında önemli gelişmeler beklendiğine dair sözleri bunu güçlendiriyor.

Suriye krizine İranlı müttefiklerinden daha geç müdahale eden Ruslar, Türkiler ile yapılan görüşmeler sırasında İdlib meselesi ile ilgili dikkatli bir yol izliyor. Diğer yandan, bu konuda Türkiye'ye belirli bir süre fırsat tanıyan İran, Başkan Esad ile birlikte bu savaşa girecek gibi görünüyor. Gelişmeler, Rusya'nın da bu savaşa destek için aktif olarak katılacağını gösteriyor.

DördüncüsüBu ziyaret, Varşova'da İran karşıtı toplantıda başarı elde edemeyen İsrail rejimi ile ilgili boyutlar ve mesajlar taşıyor. Bu ziyaret, Rusya Devlet Başkanı Putin ile İsrail Başbakanı Netanyahu arasında daha önce ertelenen ve İran meselesini masaya yatıran toplantının tarihinden iki gün önce gerçekleşti. Kuşkusuz bu ziyaret, Suriye -İran birliğini güçlendirirken, İsrail baskılarının bu ittifakı kıramayacağı ve İran'ın Suriye'deki meşru varlığına engel olamayacağını, bu baskıların seçimle ilgili anketlerde gerileyen Netanyahu'nun kaderini etkileyeceğini gösterdi. İran'ı Suriye'den uzaklaştırmak konusunda atıp tutan, daha önce de Esad'ın devrileceği palavraları ile övünen Netanyahu, bugün eli boş bir şekilde seçimlere giriyor. Daha doğrusu, Netanyahu'nun Moskova ziyareti ile elde etmek istediği seçim rantı, Esad'ın Tahran ziyaretinden dolayı etkisini kaybetti.

Esad'ı devirmek için düzenlenen onlarca ziyaret, milyarlarca dolar harcanan para ve 8 yıllık başarısızlığın ardından, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Tahran ziyaretinden birkaç saat sonra Netanyahu'yu düşürür mü?

Beşincisi: Ziyaretin verdiği beşinci mesaj, Şam ile ilişkileri güvenli bir şekilde yeniden kurmak isteyen Arap ülkelerine gönderilmiş gibi görünüyor. İran'dan uzaklaşması karşılığı Şam'ın siyasi izolasyonunu kırmak isteyen Araplara verilen mesaj, Arap ilişkileri ile İran ilişkisi arasında bir bağlantı olmadığını vurguladı.

Kendi istekleri ile Şam'dan ayrılan Araplara kapısını hiçbir zaman kapatmayan ve kapatmayacak olan Şam yönetimi, kendinden taviz de vermeyecektir. Suriye, kendini hala derinden milliyetçi bir Arap ülkesi olarak kabul ediyor. Filistin karşısındaki konumu da bunun en güzel örneğidir. Bu Arap ülkelerinin seneler önce Suriye hakkında müzakerelere İran'ın katılmasını reddediyordu. Ne var ki bugün İran bu krizdeki en marjinal oyuncu haline geldi.

El-Waght

İntizar

Read 1088 times