İran ve Hamas Hareketi Arasındaki Stratejik Koalisyonun Sonuçları

Rate this item
(0 votes)
İran ve Hamas Hareketi Arasındaki Stratejik Koalisyonun Sonuçları

Geçtiğimi günlerde Gazze’de düzenlenen Uluslararası Filistin İntifadasına Destek Konferansında, özellikle İran ve Hamas Hareketi arasındaki stratejik koalisyonun sonuçları vurgulandı.

 30 Mayıs'ta Gazze Şeridi'nde düzenlenen Uluslararası Filistin İntifadasına Destek Konferansında, Filistin İslami Direniş liderleri tarafından önemli duruşlar sergilendi ve bu, öneminin ve sonuçlarının değerlendirilmesi gereken bir konudur.
 

Toplantıdaki en önemli konuşmalardan biri, Gazze'deki Filistin İslam Direnişinin Komutanı Yahya Sinvar’ın açıklamalarıydı. Sinvar konuşmasında, bu hareketin ve diğer direniş gruplarının İsrail’le geçmişteki ve gelecekteki çatışmalarını değerlendirdi ve Hamas'ın 2014 savaşı sırasında işgal altındaki bölgelere 170’den fazla roket fırlattığını ve yeni bir savaş yaşanması halinde bu sayının onlarca katı füzenin İsrail’e fırlatılabileceğini söyledi.

 Sinvar açıklamalarında, önceki savaşlarda fırlatılan bazı füzelerin İran yapımı olduğunu ama diğer füzelerin İran’ın mali ve teknik desteği ile Gazze’de üretildiğini vurguladı.

 Yahya Sinvar şu ifadelerde bulundu: ‘Arap Dünyasındaki ülkelerin Filistin direnişini yalnız bıraktığı bir durumda, eğer İran’ın desteği olmasaydı, direniş ekseni bu ölçüde bir güce sahip olamazdı. Direnişi destekleyenler dostlar safındadır ve Kudüs şehrini satma pazarlığına oturanlar da düşman safı içerisinde yer almaktadır.’

 Bu açıklamaların en önemli sonuçlarından biri, Filistin'deki çatışmalarda direnişin stratejik rolü ile bölgesel direniş ekseninin ana direklerinden biri olan İran’a karşı, ABD’nin propaganda saldırıları arasındaki güçlü bağlantıda görülebilir. Diğer önemli bir konu da Filistin'deki en büyük direniş eksenlerinden biri olan Hamas tarafından Suudi-Birleşik Arap Emirlikleri-Bahreyn eksenine düşman safında yer verilmesidir.

 

İran ile Hamas arasında Stratejik Koalisyon

Suriye krizinin başlaması ve bu savaşın aniden, bölgesel ve uluslararası çok yönlü bir çatışmaya dönüşmesi ve bunun sonucunda İran ile Hamas arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar, bazılarının iki taraf arasındaki ilişkilerin kesin olarak bittiğini düşünmesine neden oldu. Gerçek şu ki, birçok bölgesel taraf, bu ilişkileri kendi çıkarları doğrultusunda kesmek istiyordu. Suriye'deki düşman kampı bunu Filistin meselesinin İran'ın elinden gitmesinin nedenlerinden biri olarak görüyordu. Ayrıca, bu ilişkilerin kesilmesiyle birlikte, Hamas'ı gelecekte Siyonist rejimle uzlaşmaya zorlanabileceklerini zannediyorlardı.

Bazıları da Hamas’ın İhvan-ı Müslümin ile olan ilişkilerinden dolayı, Amerika ile anlaşmaya gireceğini ve İhvan’ın bölgedeki uluslararası bir hareketine doğru yöneleceğini ve böylelikle direniş ekseninden çıkacağını düşünüyorlardı.

 Sinvar’ın son açıklamaları, Suriye krizinin büyük bir öneme sahip olmasına rağmen, İran'la Hamas arasındaki ilişkileri kesmediğini ve İran'ın bu harekete verdiği askeri desteğin artık füze gönderilmesiyle sınırlı olmadığını ve artık daha da önemli bir boyuta ulaşıp, İran'ın füzelerin nasıl üretilip geliştirildiğine ilişkin deneyimlerini aktardığını ve bunun asla durmayacağını göstermiştir. Bu, Tahran'ın Hamas'ı İsrail'le mücadele sürecinde stratejik ortağı olarak gördüğü ve ne kadar önemli olursa olsun mevcut ihtilafların bu stratejik ortaklığı değiştiremeyeceği anlamına geliyor.

 Öte yandan, bu konu, Hamas'ın da bu ilişkiyi sürdürmeye meyilli olduğunu ve bu konunun Hamas için stratejik bir boyuta sahip olduğunu kanıtlamıştır. Bölgedeki gelişmeler de Filistin direnişinin kabiliyetlerini sürekli olarak arttırdığını, bununla birlikte bu hareketin düşman İsrail karşısında silahlı direnişi vurguladığını gösteriyor.

 Sinvar’ın, Arap ülkeleri yalnız bıraktıktan sonra İran’ın tek destekçileri olduğu yönündeki açıklamaları, Arap halkı arasında Tahran’ın duruşundaki dürüstlüğü ve siyasetindeki şeffaflığı ve Amerika ve İran arasındaki çatışmaların boyutunun arttığını da göstermektedir.

 

İran’ın Filistin’e olan desteğinden dolayı yapılan İran karşıtı saldırılar

Siyonist rejimin ve onun Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump hükümeti içindeki ideolojik müttefiklerinin İran karşıtı kışkırtıcı politikalar izlenmesindeki rolü herkes tarafından bilinmektedir. Çoğu analist bu rolün, Lübnan ve Filistin’deki direniş eksenlerinin askeri ve füze yeteneklerinin geliştirilmesiyle ilgili olduğunu düşünüyor. Siyonist Rejim ordusunun, Gazze ile yaşanan son çatışmalarında ne kadar aşağılandığını ve bu çatışmaların İsrail içinde ve bölge ve dünya boyutunda ordunun imajı üzerinde nasıl yıkıcı bir etkisi olduğunu bilmeyen var mı? Bunu bilmeyen biri, Siyonistlerin İran’a olan kin ve nefretinin boyutu hakkında kesin bir bilgi sahibi olamaz.

Sinvar aynı zamanda Körfez ülkeleri kamplarını, Filistin davasını bir kenara bırakmak ve Kudüs’ü satmakla suçladı ve bu konunun da kendi içinde özel sonuçları vardır. Geçtiğimiz yirmi yıl boyunca Hamas, tüm Arap ve İslam ülkeleriyle daha iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Suriye savaşından önce Hamas’ın İran ile ve aynı zamanda Türkiye ve Katar ile bir koalisyonu vardı ve her zaman Mısır ve Arabistan’la da ilişkilerini düzeltmeye çalıştı. Ancak, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'deki rejimlerin yaklaşımları bu politikayı sürdürmek için hiçbir yol bırakmadı. Şu anda, bu rejimler, Filistin davasının düşman kampına resmen girdiler ve Gazze'den Tahran'a kadar uzanan direniş ekseninin karşısında yer aldılar.

Read 1139 times