Bakara Suresi’nin Tefsiri (1 - 9)

Rate this item
(32 votes)

بسم الله الرحمن الرحیم

الم (1)

1- Elif Lam Mim

(Kur’an’ın mukattaa harflerindendir. )

Tefsir

Mukattaa harfleriyle ilgili çeşitli görüşler vardır. Bu cümleden:

1- Kur’an’ın bu harflerden oluştuğunu kastetmektedir.

2- Bulunduğu her surenin başında, o surenin ismidir.

3- Allah’ın İsm-i A’zam’ıdır.

4- Yemin ve and içmedir.

5- Allah ile Peygamber arasında şifredir.

6- Surenin bütünün özüdür.

7- Kur’an’ın muhaliflerinin seslerini kesmektir.

Ama en güzel görüş, birinci görüştür.

 Kur’an’ın 114 suresinden 29 tanesi bu mukattaa harfleri ile başlamaktadır ve 24 yerde huruf-u mukattaa zikredildikten sonra Kur’an’dan ve mucize olduğundan bahsedilmektedir . .

Şura suresi mukattaa harflerinden “Ha, Mim, Ayn, Sin, Kaf” ile başlamıştır ve devamındaki ayette ise şöyle buyuruluyor: “Aziz ve hekim olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder. ” Yani Allah’ın nebilere vahyi bu harflerledir. İnsanların kullandığı bu harflerden mucize bir kitap indirmiştir. Acaba insan da bu kitabın bir benzerini meydana getirebilir mi?!

Evet Allah Teala maddi nesnelerden insan yarattığı ve toprağın bağrında yüzlerce çeşit meyve, çiçek, ve bitki vücuda getirdiğ gibi, insanların elinde bulunan elifba harflerinden de bir mucize kitap indirmektedir. Ama bu insanlar sahip oldukları en son sanat gücüyle bile, bu toprak ve çamurdan sadece kerpiç ve tuğla yapmaktadırlar.

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ (2)

2- “O kitap (Kur’an), onda asla şüphe yoktur. O, muttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir hidayettir. ”

Tefsir

Gerçi Kur’an insanların tümünün hidayet vesilesidir “insanlar için bir hidayettir. ” Ama Kur’an’ın hidayetinden sadece ilahi söz karşısında ilgisiz kalmayanlar ve onu kabullenenler istifade edebilir. Bu kimseler Kur’an’ın delillerini ve burhanlarını işittikleri zaman Allah’a iman ediyor, namaz kılıyorlar ki sonraki ayetlerde işaret edilen hidayetin en yüce aşamasına nail olabilsinler. “İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır. ”

O halde yolun başlangıcında hakkı kabul etmek için Kur’ani hidayeti kabule ortam sağlayan ve kendisinden iman ve salih amel hasıl olan genel bir takva gereklidir. İman ve salih amelin neticesi de Allah’ın felah ve kurtuluş diye tabir ettiği o yüce hedefe ulaşmaktır.

Kur’an’ın diğer ayetlerinde de hep insanların geneline ikaz edilmektedir. Örneğin: “İnsanlar için uyarıcı” [1] ve “alemler için uyarıcı” [2] ayetleriyle karşılaşıyoruz. Ama başka ayetlerde de şöyle buyurulmaktadır: “Sen ancak görmeden rablerinden korkanları uyarabilirsin. ” [3] veya “Sen ancak O’ndan korkanları uyarırsın. ” [4] Gerçi bütün insanlar uyarılmaktadır, ama sadece takva sahiplerine bu uyarı etki etmektedir. Nitekim güneş ışınları da herkes için hayırdır. Ama güneş ışınları sadece şeffaf varlıklardan geçebilir.

Diğer ayete teveccühen bu ayette var olan bir nükte de “şek” ve “reyb” kelimesi arasındaki farklılıktır. Orada şöyle buyuruyor: “Doğrusu onlar, su-i zanla karışık bir şüphe içindedirler. ” [5] Dolayısıyla bu ayette geçen “reyb” sui-zan ile iç içe olan şek ve şüpheye denilmektedir. Allah’ın kitabında su-i zan yoktur. Şek ve su-i zan insanların içinde ve ruhundadır. “Kalpleri şüpheye düşüp, şüphelerinde bocalayan kimseler” [6] Evet fıtrat temizdir; Kur’an’ın da tesiriyle insanı muttakilerden kılmaktadır.

Mesajlar ve Nükteler

1- Kur’an oldukça azametli bir makama sahiptir. “O [7] kitap”

2- Kur’an peygamber zamanında toplanmış ve kitap haline getirilmiştir. Zira bu ayette Kur’an, “Kitap” diye tabir edilmiştir.

3- Önder insan; metot, davet ve program içeriği konusunda kesin ve metin olmalıdır. Nitekim “Onda şüphe yoktur” kelimesi Kur’an’ın istihkamını ve metanetini göstermektedir.

4- Kur’an’da bir çok şeye işaret edilmektedir. Ama asıl hedefi hidayettir. Nitekim ayet-i şerifede Kur’an’ın sadece “hidayet” özelliğinden söz edilmektedir.

5- Kur’an’ın tilavet ve kıraatinden sadece ruh ve canlarımız müsait ve hazır olduğu takdirde istifade edebiliriz. Kur’an ve Resulullah insanların tümü için hidayet vesilesidir. Ama amel makamında sadece layık, temiz ve takva sahibi kimseler nasiplenebilir. Nitekim bu yüzden şöyle buyurmuştur: “Muttakiler için hidayettir. ”

6- İnsanın kalp ve ruhunun temizliğiyle vahiy nurunu algılama ve hidayet arasında direkt bir ilişki vardır. Yani kalbi ne kadar temiz olursa, o ilahi nurdan faydalanması da o kadar fazla olacaktır. Kur’an takva ehlini; nur ve furkan sahibi, düşmanın hilelerinden kurtuluş ehli ve çıkmazlardan ve şaşkınlıklarından kurtulan kimse olarak nitelendirmektedir.

7- Kur'an saf ve temiz kalbe sahip olan muttakilere hidayet etmektedir. Kur’an’ın hidayetinden zalimler, fasıklar, ölü kalpliler, israf edenler ve yalanlayanlar asla nasiplenemezler. Kur'an onlar hakkında şöyle buyuruyor: “Hidayete erdirmez” [8] Evet nur sadece temiz şişeden geçer, çamurdan değil.

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ (3)

3- “Onlar, gaybe [9] iman ederler, namazı ikame ederler, kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince infak ederler. ”

Tefsir

Kur’an bütün varlık alemini “gayb ve şahadet alemi” diye ikiye ayırmaktadır. Muttakiler bütün varlık alemine inanırlar, ama başkaları sadece hissettiklerine inanırlar. Allah’ı gözleriyle görmek isterler. Gözleriyle göremedikleri için de inanmazlar. “Allah'ı apaçık görmedikçe sana inanmayacağız” [10] Kıyamet hakkında da şöyle derler: “Hayat, ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız; bizi ancak zamanın geçişi yokluğa sürükler” [11] Bu tür insanlar hayvanlık derecesinden çıkamamışlardır. Sadece hissettikleri şeylere inanırlar. Her şeyi hisleriyle derk etmek isterler. Ama muttakiler gayb alemine iman ederler. İman ilimden ayrı ve üstün bir şeydir. İmanın içinde aşk, alaka, tazim, takdis ve irtibat gizlidir. Ama ilimde bunlar söz konusu değildir.

Mesajlar ve Nükteler

1- İman amelden ayrı değildir. Ayeti şerifede gaybe imanın yanı sıra müminin ameli görevleri de zikredilmiştir: “Namazı ikame ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak ederler. " Bütün bunlar takvanın gereğidir.

2- Allah karşısında huşu içinde olmak (namaz), fedakarlık, infak, yardımlaşma, ruhuna sahip olmak, başkalarının haklarına riayet etmek, aydınlık geleceğe ümit beslemek ve Allah’ın büyük mükafatına inanmak takvanın başlıca özelliklerindendir.

3- İmandan sonra en önemli amel namazı ikame etmek ve infakta bulunmaktır. Allah’a doğru seyreden ilahi bir toplumda ruhsal bunalımlar ve manevi eksiklikler namazla ortadan kalkar ve iyileşir, iktisadi boşluklar ve bozukluklar ise infak sayesinde ortadan kalkar.

4- Allah ile irtibat ve insanlarla irtibat birbirinden ayrı şeyler değildir. Namaz Allah’la irtibattır. İnfak ise ilahi bir niyetle insanlarla irtibat kurmaktır.

5- Namaz kılmak sürekli olmalıdır; geçici ve belli bir zamanda değil: “Namazı ikame ederler. ” [12]

6- Tüketimde, hatta infakta bile itidalli olmalıyız: “Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden” [13]

7- Allah’ın ihsan ettiği her şeyden (ilim, haysiyet, servet, sanat…) infak etmeliyiz. “rızıklandırdığımız şeylerden” [14]

8- İnfak helal maldan olmalıdır. Zira Allah herkesin rızkını [15] helalden takdir etmiştir. “Rızıklandırdığımız”

9- İnfak etmekle kibirlenmemeliyiz. Çünkü bütün nimetler Allah’ındır ve biz ondan sadece bir bölümünü infak ediyoruz.

والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ (4)

4- “Onlar, sana indirilene de, senden önce indirilenlere de iman ederler; ahirete de yalnız onlar yakin ederler. ”

Tefsir

Temiz kalpli insanlar yaratılışın abes ve boş olmadığını ve bütün yaratıkların insanlara hizmet ettiğini akıllarıyla derk ederler. şüphesiz insan da boş yere yaratılmamıştır. Bunca kabiliyetler ve güçler sadece maddi hayatı yaşaması için takdir edilmemiştir. İnsan hayvanlardan yüce bir yolda yürümelidir. İnsanın bilgisi his ve akılla sınırlı değildir. Vahiy de muttakilerin iman ettiği bilgi yollarından biridir. İnsan yol seçiminde bir kılavuzu olmazsa şaşkınlık içindi bocalar. peygamberler insanın elinden tutmalı; mantık, mucize ve pratik yaşamıyla onu gerçek saadete sevk etmelidir. Muttakiler bütün peygamberlere ve ilahi programlarına iman ederler. [16]

Mesajlar ve Nükteler

1- Bütün peygamberlerin tek hedefi vardır. Bütün peygamberlere ve Semavi kitaplara iman etmek gerekir.

2- İslam ümmeti bütün semavi kitapların varisidir.

3- Gerçek takva ahirete yakin olmaksızın ortaya çıkamaz: “ Onlar ahirete de yakin ederler. ” [17]

4- Kur’an’a saygı diğer kitaplardan öncedir: “Sana indirilenlere ve senden önce indirilenlere”

5- “Senden önce” kelimesi “Senden sonra” kelimesi olmaksızın beyan edilmiştir. Bu da İslam ve Kur’an Peygamberinin hatemiyetinin ve son peygamber oluşunun göstergesidir.

أُوْلَـئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

5- “İşte Rablerinden bir hidayet üzere olanlar ve kurtuluşa erenler de bunlardır. ”

Tefsir

Allah-u Teala burada muttakilerin sonunun kurtuluş olduğunu zikretmektedir. Kurtuluş muttakilerin en yüce hedefidir. Kur’an’da bir çok ibadetlerden maksadın takvaya ulaşmak olduğu beyan edilmiştir. “Umulur ki takva sahibi olurlar” ve “Umulur ki takva sahibi olursunuz. ” [18] diye beyan edilmiştir. Bu ayet-i şerifede takvanın gaye ve hedefinin de kurtuluş makamına erişmek olduğu beyan edilmiş ve takva sahipleri “muflih”(felaha erişen) diye tanıtılmıştır. Bazı ayetlerde de şöyle beyan edilmiştir: “Allah’tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz. ” [19]

Kurtuluşa erenler kimlerdir?

Kur’an’da “Kurtuluşa erenler işte onlardır. ” cümlesi aşağıdaki şu özelliklere sahip olanlar hakkında kullanılmıştır:

· İyiliği emredip kötülükten sakındıranlar [20]

· Kıyamette iyilikleri çok olanlar [21]

· Peygambere imanın yanı sıra onu himaye edenler [22]

· Cimrilikten uzak olanlar [23]

· Toplumsal fesatları islah etmeye çalışanlar [24]

Mesajlar ve Nükteler

1- Hidayet Allah tarafındandır, “Rablerinden bir hidayet” [25]

2- Kurtuluş/Felah [26] , rüşt ve tekamülün son merhalesidir. Varlık aleminin yaratılış hedefi ibadettir. İbadetin hedefi takva ve takvanın nihayeti de kurtuluştur.

3- Kurtuluş çabasız olmaz, kurtuluşun bir takım şartları vardır. Bu cümleden Kur’an aşağıdaki hususlara işaret etmiştir.

· Kurtuluş için tezkiye gereklidir. “Kendini tezkiye eden kurtuluşa ermiştir. ” [27]

· Kurtuluş için cihad gereklidir. “Yolunda cihat edin ki kurtulasınız” [28]

· Kurtuluş için namazda huşu, boş şeylerden yüz çevirmek, zekat vermek, iffet, emanete riayet, ahde vefa ve namazda süreklilik gibi özellikler gereklidir. [29]

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ (6)

6- “Şüphe yok ki, küfredenleri, uyarsan da uyarmasan da birdir, iman etmezler. ”

Tefsir

Muttakileri tanıttıktan sonra şimdi de kafirleri tanıtmaktadır. Onlar hakkı gizlemede ve sapıklıkta ilahi ayetleri kabul etmeyecek ölçüde inatçıdırlar. [30] Elbette peygamberlerin davetleri karşısında yer alan inatçı kafirlerin söylediği söz şuydu: “İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir. ” [31]

Mesajlar ve Nükteler

1- Cahilane inat ve bağnazlık insanı cansız ve ruhsuz kılmaktadır.

2- Eğer ortam müsait ve münasip olmazsa peygamberlerin daveti de etkili olmaz.

Şair şöyle diyor:

“Yağmurun ki letafetinde şüphe yok,

bahçede lale yetiştirir, tuzlakta kuru ot”

3- İnsanlar hakkında yüzde yüzlük bir başarı beklemek doğru değildir. Nitekim diğer bir ayette şöyle buyurulmaktadır: “Sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar. ” [32]

4- İnsanların bir kısmı inkarcı ve taş kalpli olduğu halde hazır kabiliyetleri de terk etmemek, unutmamak ve tebliğden/yol göstermekten el çekmemek gerekir. Nitekim Kur’an şöyle buyururuyor: “Müsrifsiniz diye bu Zikr’i (Kur’an’ı) sizden geri mi alalım” [33] Yani Allah hiçbir zaman bir kavmin isyan ve sapıklığı sebebiyle diğer kavimlerin hidayetinden vaz geçmez.

5- İnsan hakkı veya batılı kabullenmede, özgürdür. Nitekim onca öğüt ve delillere rağmen küfre düşmektedir.

6- Kafirler için tebliğ metodu uyarıcılıktır. Eğer bir zararı defetmek için insana yapılan uyarıcılık etkili olmazsa müjdenin de hiçbir etkisi olmayacaktır.

7- Önder ve davetçi bir insan her türlü inatçılıklara ve dik kafalılıklara hazırlıklı olmalı ve sabırla işini sürdürmelidir.

8- İnatçılık ve dik kafalılık kafirlerin özelliklerindendir. Nitekim İmam-ı Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Küfrün temeli hırs, kibir ve hasettir. ” [34]

خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ وَعَلَى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عظِيمٌ (7)

7- “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de perde vardır ve büyük azab onlar içindir. ”

Tefsir

Bu ve daha önceki ayetler, muttakiler ile kafirlerin ruhsal durumunu kıyaslamakta, karşılaştırmaktadır. Muttakileri; ruhundaki açık kapılar ve ilahi hidayeti kabul eden amade kalpleri kurtuluşa erdirmiştir. Ama Allah inatçılık ve günahkarlıkları sebebiyle kafirlerin kalplerine ve kulaklarına hidayetten mahrumiyet mührünü vurmuş, gözlerine perde çekmiştir.

Mesajlar ve Nükteler

1- Küfür ve ilhad, kalp ve kulakların mühürleniş nedenidir.

2- Küfür sebebiyle insanın temel üstünlükleri yok olmaktadır.

3- Allah’ın cezası aynıyla mukabelede bulunmaktır. Küfrüyle hakkı anlayan ve örten kimsenin cezası göz, kulak, ruh ve fikrine perde gerilmesi, örtülmesidir.

İmam Rıza şöyle buyurmaktadır: “Mühürlenmek onların küfrünün neticesidir. ” [35]

4- Allah Kur’an’da kafirlerin kalbi hususunda tam dokuz sıfat beyan etmektedir.

· İnkar: “Onların kalpleri inkarcı... ” [36]

· Taassup: “Kalplerine taassubu... ” [37]

· Çevrilme: “Allah onların kalplerini (imandan) çevirmiştir. ” [38]

· Katılık: “Kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun” [39]

· Ölüm: “Ölülere duyuramazsın” [40]

· Paslılık: “ “Hayır, hayır; onların kazandıkları kalplerini paslandırıp körletmiştir . ” [41]

· Hastalık: “Onların kalplerinde bir hastalık vardır” [42]

· Darlık: “Kalbini iyice daraltır. ” [43]

· Mühür: “Allah küfürleri sebebiyle o kalpler üzerine mühür vurmuştur. ” [44]

Birkaç Açıklama:

1- Kalbi hastalıkları Kur’an şu ifadelerle dile getirmiştir: Su-i zanla karışık şüphe, şek, inkar, gaflet, mühürlenme, kuşku, kir, katılaşma, galizlik

2- İnsanın kalbi değişkendir ve delili ise şu ayettir: “Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme” [45]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Bu ayeti (Al-i İmran/8) sürekli okuyunuz ve böylece sapmalardan emanda kalınız. ” [46]

3- Kur’an’da yer alan kalpten maksat ruh ve hislerin merkezidir. Kur’an üç çeşit kalp zikretmektedir: selim, munib (dönen, yönelen) ve hasta kalp

Hasta Kalbin Özellikleri

· Allah’tan başka hiçbir şeyin olmadığı kalp: “Allah’tan başka hiçbir şey yoktur onda. ” [47]

· Hakk’a uyan, günahlardan tövbe eden ve Hakk’a teslim olan kalp [48]

· Dünya sevgisinden uzak olan kalp [49]

· Huzur ve güvene eren kalp [50]

· Huşu dolu kalp [51]

Ayrıca bilmek gerekir ki mümin bir insan hem Allah’ı zikrederek huzur bulur ve hem de O’nun kahır ve gazabından korkar. “İnananlar ancak, o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer” [52] Valideyniyle sakinleşen ve aynı zamanda da onlardan korkan bir çocuk gibi.

Munib Kalbin Özellikleri

· Allah’ın zikrinden gafil olan ve rehberlik liyakati olmayan kalp: “Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz ve işinde aşırı giderek hevesine uyan kimseye uyma. ” [53]

· Bahane peşinde koşan kalp: “Kalplerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. ” [54]

· Kasaveti olan kalp: “Kalplerini katılaştırdık. ” [55] Kalbin katılaşmasının; ahdi bozmak, uzun emel, fazla yemek, fazla konuşmak, kötü arkadaş ve haram lokma gibi bir çok nedenleri vardır.

· Paslanmak: “Hayır, hayır; onların kazandıkları kalplerini paslandırıp körletmiştir. ” [56]

· Mühürlenmek: “İnkârlarına karşılık onların kalplerini mühürledi. ” [57]

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ (8)

8. “İnsanlardan, iman etmedikleri halde, “Allah'a ve ahiret gününe iman ettik” diyenler vardır. ”

Tefsir

Bu surenin başlangıcında Müminleri tanıtan dört ayet ve kafirleri tanıtan iki ayet yer almıştır. Bu ve sonraki on üç ayet ise üçüncü bir grubu tanıtmaktadır. Bu grubun ne ilk grup gibi nuraniyeti vardır, ne de ikinci grup gibi küstahlık ve cesareti. Bunlar ne hakiki imana ve ne de küfürlerini ortaya vurma cesaretine sahip olmayan münafıklardır. Münafıklar kaçmak için yuvalarına iki kaçış yolu yapan çöl fareleri gibidir. Açık bıraktıkları bir yoldan gidip gelmektedirler. Diğer yolu ise geçici olarak kapalı tutmaktadırlar. Tehlike hissettiği her an o kapalı kapıyı da açmakta ve kaçmaktadırlar. Bu gizli deliğin adı “nafıka” dır ki münafık da bu kelimeden türemiştir.

Mesajlar ve Nükteler

1- İman kalbi bir olaydır. İnsanın sadece açığa vurmasıyla ilgili değildir: “Onlar mümin değillerdir. ”

2- Usul-i Din’in (İslam’ın) şartlarında en önemli nükte Allah’a ve ahirete imandır.

3- Münafık ne gerçek imana sahiptir ve ne de küfrünü açığa vurma cesaretine.

يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلاَّ أَنفُسَهُم وَمَا يَشْعُرُونَ (9)

9. “Bunlar Allah'ı ve iman edenleri aldatmaya çalışırlar, oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değildirler. ”

Tefsir

Münafıkların Allah’ı aldatmaya çalışmasından maksat ya ilahi din ve hükümleri alaya almalarıdır, ya da Resulullah’ı aldatmaya çalışmalarıdır. Nitekim Peygambere itaat ve biat da Allah’a itaat ve biattır. [58]

Allah kendi dinine karşı oynanan oyunları ve hileleri kendisine karşı yapılan hileler olarak kabul etmektedir. Kendisine verdiği ilaçları “kullandım” diyerek doktorunu aldatmaya çalışan kimse gerçekte kendini aldatmaktadır. Burada doktoru kandırmak insanın kendisini kandırmasıdır.

Mesajlar ve Nükteler

1- Münafıklar kendilerini kurnaz, binbir surat olmalarını hile ve faydalı bir silah saymaktadırlar.

2- Kurnazlığın ve hilekarlığın cezası ve sonuçları bizzat sahibine dönmektedir.

3- İslam'ın münafıklara karşı tutumu, münafıkların İslam’a karşı tutumu gibidir. Münafık zahirde İslam’ı kabul eder, İslam da onu zahirde Müslüman kabul eder. Onun kalbinde iman yoktur, Allah da kıyamette ona gazap edecektir.

4- Münafık şuursuzdur, bu yüzden muhatabının, bütün sırları ve batını bilen [59] Allah olduğunu ve kıyamette bunları ifşa edeceğini bilmemektedir. [60]

5- Gerçek şuur ve bilinç insanı Allah’a ulaştıran bilinçtir. Nitekim rivayette de şöyle yer almıştır: “Gerçek akıl kendisiyle Allah’a ibadet edilen akıldır. ”

Ayetullah Muhsin Kıraati, Nur Tefsiri

ABNA.İR

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Müddessir suresi, 36. ayet

[2] Furkan suresi, 1. ayet

[3] Fatır suresi, 18. ayet

[4] Naziat suresi, 45. ayet

[5] Hud suresi, 110. ayet

[6] Tevbe suresi, 45. ayet

[7] Arapça’da “Zalike”(O) uzağa işaret edatıdır. Dolayısıyla önümüzde olan Kur’an’a, “Zalike” ile işaret edilmesi Kur’an’ın ulaşılamayacak yüce makamını ifade etmektedir.

· [8] “Allah fâsık topluluğa hidayet etmez. ” (Tevbe suresi, 80. ayet)

· “Allah zulmeden kimselere hidayet etmez” (Maide suresi, 51. ayet)

· “Doğrusu Allah kâfirlere hidayet etmez. ” ( Maide suresi, 67. ayet)

· “Allah Şüphesiz yalancı ve inkârcı kimseye hidayet etmez. ” (Zümer suresi, 3. ayet)

· “Doğrusu Allah, aşırı yalancıya hidayet etmez” (Mü’min suresi, 28. ayet)

[9] Gayb Allah, melekler, ahiret ve Hz. Mehdi hakkında kullanılmıştır

[10] Bakara suresi, 55. ayet

[11] Casiye suresi, 24. ayet

[12] “Yukimune”(ikame ederler, kılarlar) kelimesi şimdiki veya gelecek zamana delalet eden bir fiildir. Aynı zamanda süreklilik ve devam manalarını da ifade eder.

[13] Ayette geçen “mimma” kelimesi Arapça olarak aslında, “minma”dır. “min”kelimesinin bir manası da “Bazı, bir bölümü”dür. Yani kendilerine verdiğimiz rızklardan bazısını, bir bölümünü -hepsini değil- infak ederler.

[14] Bu gibi hususlarda “ma” kelimesi Arapça’da “her şey” manasınadır.

[15] Rızık, yaşamak için ihtiyaç üzere verilen sürekli nimete denmektedir. Süreklilik ve ihtiyaç ölçüsü gibi manaları sebebiyle ihsan, ata, nasip, enam ve haz (hisse) gibi kelimelerden ayrılmaktadır. (et-Tahkik fi Kelimat’il-Kur’an c. 4 s. 114)

[16] Kurtubi Ebu Zer’den o da Peygamber’den şöyle nakletmektedir: “Allah 104 kitap nazil etmiştir: Hz. Şit’e indirdiği 50 sahife, Hz. İdris’e indirdiği 30 sahife, İbrahim’e indirdiği 10 sahife, Musa’ya Tevrat’dan önce indirdiği 10 sahife, Tevrat, İncil, Zebur ve Furkan. ”

[17] Yakin mertebesi Hz. İbrahim’in ulaştığı mertebedir. “Böylece yakin edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekutunu gösterdik. ” (Enam suresi, 75. ayet) Yakine ulaşmanın yolu ibadet ve kulluktur. “ve yakine erinceye kadar Rabbine kulluk et. ”(Hicr suresi, 99. ayet)

[18] Örneğin Kur’an’da şöyle zikredilmiştir: “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz; umulur ki takva sahibi olursunuz. ” (Bakara suresi, 21. ayet) Hakeza “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, takva sahibi olasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. ” (Bakara suresi, 183. ayet)

[19] Aşağıdaki ayetlerde de bu mana tekrarlanmıştır: Bakara suresi, 189. ayet, Al-i İmran suresi, 130. ayet, Maide suresi, 100. ayet

[20] Al-i İmran suresi, 104. ayet

[21] A’raf suresi, 8. ayet

[22] A’raf suresi, 157. ayet

[23] Haşr suresi, 9. ayet

[24] Al-i İmran suresi, 104. ayet

[25] Diğer bir ayette şöyle buyurulmuştur: “Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet'e açar. ” (Enam suresi, 125. ayet)

[26] Fellah, çiftçilere denmektedir. Yani bitkilerin yeşermesini ve büyümesini sağlayan kimse. Çiftçilere aynı zaman da küffar da denilmektedir. Zira onlar da tanelerin üzerini toprakla kaplamaktadırlar. Bu esas üzere müflih kurtuluş yolunda olan kimse, kafir ise hakkı örten kimsedir.

[27] Şems suresi, 9. ayet

[28] Maide suresi, 35. ayet

[29] Mü’minun suresi, 1-9. ayetler

[30] Küfür, örtmek ve görmezlikten gelmek manasınadır. Çiftçiye ve geceye kafir denmektedir. Zira çiftçi taneyi toprağın dibine gizlemekte, gece de fezayı örtmektedir. Küfran-i Nimet de nimetleri görmezlikten gelmektir. Dini inkar edenler ilahi ayet ve hakikatleri gizlediği için veya görmezlikten geldiği için kafir olarak adlandırılmıştır.

[31] Şuara suresi, 136. ayet

[32] Yusuf suresi, 103. ayet

[33] Zuhruf suresi, 5. ayet

[34] Sefinet’ül-Bihar c. 2, s. 484

[35] Tefsir-u Nur’is-Sekaleyn c. 1, s. 27

[36] Nahl suresi, 22. ayet

[37] Fetih suresi, 26. ayet

[38] Tevbe suresi, 127. ayet

[39] Zümer suresi, 22. ayet

[40] Rum suresi, 52. ayet

[41] Mutaffifin suresi, 14. ayet

[42] Bakara suresi, 10. ayet

[43] En’am suresi, 125. ayet

[44] Nisa suresi, 155. ayet

[45] Al-i İmran suresi, 8. ayet

[46] Tefsir-u Nur’is Sekaleyn c. 1, s. 319

[47] Tefsir-u Nur’is-Sekaleyn c. 4 s. 57

[48] Nehc’ül-Belağa 214. Hutbe

[49] Tefsir’us-Safi (İmam Sadık’tan)

[50] Fetih suresi, 4. ayet

[51] Hadid suresi, 16. ayet

[52] Enfal suresi, 2. ayet

[53] Kehf suresi, 28. ayet

[54] Al-i İmran suresi, 7. ayet

[55] Maide suresi, 13. ayet

[56] Mutaffifin suresi, 14. ayet

[57] Nisa suresi, 155. ayet

[58] “Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur. ”(Nisa suresi, 80. ayet)

[59] “Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin gizlediğini bilir. ”(Mümin suresi, 19. ayet)

[60] “Gizliliklerin ortaya çıkacağı gün”(Tarık suresi, 9. ayet)

 

Read 13356 times