کارگر

کارگر

 Cumhurbaşkanı Reisi :İran İslam Cumhuriyeti ile Afrika kıtası arasındaki ilk adım iradedir, çok şükür bu irade var. Bu toplantı da Afrika ülkeleri ile İran'ın ekonomik ilişkileri genişletme iradesinin simgesidir.

Cumhurbaşkanı, ikinci İran-Afrika uluslararası konferansında, İran İslam Cumhuriyeti ile Afrika kıtası arasındaki ilk adımı, iki ülkenin ilişkileri geliştirme iradesi olarak değerlendirerek "Hem Afrika kıtasının tamamı hem de tek tek Afrika ülkeleri için kesin bir plan belirlemek gerekiyor. İran İslam Cumhuriyeti ile Afrika kıtası arasındaki ilk adım iradedir, çok şükür bu irade var.  Bu toplantı da Afrika ülkeleri ile İran'ın ekonomik ilişkileri geliştirme iradesinin bir simgesidir.

Ayetullah Reisi, Afrika kıtasının ve İran İslam Cumhuriyeti'nin tecrübelerinin tanınmasının ikinci adımı hakkında da paylaştığı bilgiler için "Bazen bazı ekonomik aktivistler karşılıklı kapasitelere tam olarak aşina olmayabilirler ve bu konferansın düzenlenmesi karşılıklı kapasitelerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır." ifadelerini kullandı.

Toplantıda konuşmalarının devamında İran'ın kısıtlamalara rağmen teknoloji alanında kendini geliştirmesine değinen Reisi " Tehdit ve yaptırımlara rağmen İran İslam Cumhuriyeti iyi bir ilerleme kaydetmiş, gelişmiş ve teknolojik bir ülke olarak adlandırılabilir. İran İslam Cumhuriyeti'nin yeni teknolojilere olan gelişimini ve erişimini bilmek çok önemlidir." dedi.

İran'ın Batı ülkelerine kıyasla Afrika'ya karşı görüşündeki farka dikkat çeken Cumhurbaşkanı" Afrika ile işbirliği İmam Humeyni tarafından vurgulandığı gibi Devrim Lideri tarafından da vurgulanmıştır.

Batılılar Afrika'yı kendileri için istiyor ama biz Afrika'yı Afrika için istiyoruz. Bu görüş farklılığı önemlidir. Afrika tarihi, ne kadar çok Batılı ülkenin Afrika'nın kaynaklarını yağmaladığını gösteriyor." açıklamasında bulundu.

Afrika'da etkin bir insan gücünün bulunduğuna işaret eden Reisi: Her ne kadar Batılılar yeni teknoloji ve yaratıcılık elde edebileceklerini ilan etseler de, bizim inancımız budur ama biz Afrika'nın yetenek, bilgi ve becerisinin Batı'dan daha az olmadığına ve birçok alanda başarı sağlayabileceğine inanıyoruz.

Cuma, 26 Nisan 2024 13:38

Tebes Çölü Olayı

25 Nisan günü, Amerika’nın İran'a yönelik askeri müdahalelerinden birinin yıldönümüdür.


Bu günde Amerika tarihinde bir başka büyük fiyasko ve yenilgi kayda geçti. Tebes olayı aslında Amerika’nın İran’a askeri saldırı projesinin başlangıcı ve aynı zamanda sonu oldu. Bu operasyon çok titiz bir plan çerçevesinde ve İran’ın Tebes çölündeki iklim şartları ve bu bölgede terk edilmiş bir havaalanının tespit edilmesine dayanarak hazırlanmıştı.

Tebes Çölü Olayı

25 Nisan 1980 tarihinde Amerika’ya ait bir kaç askeri uçak önceden hazırlanan çok titiz bir plan çerçevesinde gece yarısı İran hava sahasına girerek ülkenin doğusunda ve Tebes çölünün tam ortasında terk edilmiş bir havaalanına iniş yaptı. Bu açık tecavüz İranlı inkılapçı ve İmam Humeyni –ks– çizgisinde hareket eden öğrencileri kendiliğinden gelişen bir hareketle ve Amerika’nın İran’a yönelik müdahalelerini ve komplolarını protesto etmek amacıyla 4 Kasım 1979 tarihinde Amerika’nın Tahran’daki casusluk yuvasını veya büyükelçiliğini fethetmelerine tepki olarak gerçekleşiyordu.


İranlı inkılapçı öğrenciler Amerika’nın casusluk yuvasında diplomat kılığında casusluk faaliyeti yürüten casuslarını rehine olarak tutuyordu. Amerika ise bu konudan İran’a askeri müdahale bahanesi olarak yararlanmak ve böylece İran’a müdahalelerini örtbas etmek istedi.


Amerika Tebes operasyonunu Kartal Pençesi olarak adlandırmıştı ve amacını sözde Amerikalı rehineleri kurtarma şeklinde açıkladı. Ancak Kartal Pençesi operasyonu hezimete uğradı ve böylece Amerika’nın İran’a karşı müdahaleci hedeflerinin bir başka bölgesi olarak İslam inkılabı tarihinde kayda geçti.


Bu operasyonu gerçekleştirmek için ilkin Amerikalı askerleri taşıyan üç adet MC-130 kargo uçağı ve üç adet EC-130 yakıt tankeri uçağın Umman kıyılarında yer alan Miser adasından kalkıp İran hava sahasına girmesi ve Çöl-1 olarak adlandırılan bir bölgede operasyona başlamak üzere inmesi gerekiyordu. Operasyona, Umman körfezinde bulunan Amerikan uçak gemisinden kalkan 8 askeri helikopterinin katılması ile tamamlanması gerekiyor. Böylece bu operasyon Amerika açısından mükemmel bir operasyon olacaktı.


Aslında Amerika bundan önce de İran’a doğrudan müdahalede bulunmuş ve hatta askeri darbe yaptırmıştı. Şimdi ise Tebes çölü üzerinden tecavüz planı, tüm detayları iyice düşünülen ve İslam inkılabının zaferinden iki yıl sonra uygulanan bir plan olacaktı.


Ancak bu operasyon ta başından Amerikan askeri uçaklarının Tebes çölünde kum fırtınaya yakalanması ile birlikte hezimete uğradı. Aslında bu operasyon Amerikalı devlet adamları için yeni bir macera değildi, çünkü bu zümrenin tecavüzcü uygulamaları dosyası oldukça ağır ve karaydı ve Tebes olayı bu cinayetlerin karşısında pek de büyük sayılmazdı, ama yine bu komplonun hezimete uğramış olması Amerika için büyük bir rezalet ve fiyasko sayılıyordu.


Tebes olayı Amerika’nın İran’a yönelik müdahale eğiliminin bir başka yüzünü sergiledi ve geniş boyutlara ulaştı ve tüm dünya neden İran milleti Amerika’dan, yani bu milletin haklarına el uzatan devletten nefret ettiğini anlamaya başladı.


Amerika yönetimi Tebes macerasından sonra izlediği tutumu ise bir kez daha beyaz saray elebaşılarının bu maceradan ders almadığını ve hatta Amerikalı casuslar serbest bırakıldıktan sonra müdahaleci tutumu daha da genişlediğini ve her gün bu müdahalelere bir yenisi eklendiğini gösterdi.


Amerika hiç bir zaman İran milletine karşı müdahaleci tutumundan el çekmedi ve sadece zaman zaman yöntemlerini ve senaryolarını değiştirdi.

İran’ın saldırı koreografisini silahların yüzde kaçı hedefe ulaştı sorusuyla ölçmek ya da bunu bir farsa benzetmek yanıltıcı olabilir. Hizbullah’ın da altı aydır basit bir çatışma stratejisi gütmediğini, aynı zamanda Demir Kubbe’yi çözmeye yönelik atışlar yaptığını hatırlatalım. 
 
 
İran, İsrail’e karşı ‘Doğru Vaat’ adını verdiği misillemesini nihayet cumartesiyi pazara bağlayan gece gerçekleştirdi. “Yapamaz”, “Cesaret edemez”, “Sadece tehdit savurur”, “Animasyonla geçiştirir” ve “Vekilleri kullanır” diye alaya alındığı bir kakofoniye son verdi. Aynı kadro sonucu küçümseyerek “Bu bir tiyatro” ya da “Danışıklı dövüş” diye iğneleniyor. Dokunulmazlık miti içinde bir devletle bu düzeyde bir hesaplaşmanın zarar bilançosu kuşkusuz başarı ya da başarısızlığı tanımlayan en önemli referanstır. Fakat her şey değildir.


***

İran yönetimi 1 Nisan’da Şam’daki konsolosluğu vurulduğundan beri ikilemdeydi. Bir tarafta Gazze’de ilan ettiği hedeflere ulaşamayan, içerde isyanla yüzleşen ve dış desteği eriyen İsrail Başbakanı Benyamin Netanyanu’nun İran’ı savaşa çekmeye çalıştığı, bu şekilde dikkatleri soykırım tablosundan uzaklaştırmayı ve müttefiklerin desteğini yeniden kazanmayı umduğu, haliyle İran’ın tuzağa düşmemesi gerektiğini düşünenler vardı. ‘Stratejik Sabır’ diyenlere göre İran zaten Amerikan-İsrail-Batı ekseniyle savaştaydı; uzun vadeli hedeflere bağlı kalmalı ve ‘Direniş Ekseni’ni tahkim etmeye odaklanmalıydı. Diğer taraftan İsrail, İran içinde stratejik tesislere sabotajlar ve bilim insanlarına suikastlar düzenleyip Suriye’de Devrim Muhafızları’na ağır kayıplar verdirse de ilk kez diplomatik bir yerleşkeye yani İran topraklarına saldırmıştı. Bu yüzden yanıtsız bırakılması İran’ın caydırıcılığını ve ‘Direniş Ekseni’ üzerindeki itibarını sıfırlardı. İkinci kısımdakilerin kaygıları baskın çıktı. Bununla birlikte bölgesel savaştan kaçınma konusunda İran ve ABD çakışıyordu. İşte bu noktadan diplomasi kendine yol buldu.

***

ABD bölgedeki ortaklar aracılığıyla İran'dan itidalli davranmasını istedi. Geçen Perşembe İngiltere, Avustralya ve Almanya dışişleri bakanları, İranlı mevkidaşlarını aradı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çin'den yardım istedi. Bu trafik İran’a ABD’yle müzakereye girerek misillemeyi kalibre etme şansı verdi. İran’ın mesajı şuydu: “ABD, İsrail ile İran arasındaki çatışmaya müdahil olursa bölgedeki Amerikan güçleri saldırıya uğrayacak. Siz bizimle uğraşmayın, biz de sizinle uğraşmayız."

ABD doğrudan bir saldırı durumunda İsrail'in yanında yer alacağı uyarısını tekrarladı.

İran kontrollü bir misillemeye karşılık ABD’den bu işe karışmama sözü almaya çalıştı.

ABD talebi reddetti.

Bu arada İsrail tarafında ikili bir strateji izledi. Bölgeye takviye güç gönderilirken CENTCOM Komutanı General Michael Kurilla da olası saldırıya karşı savunma çabalarını koordine etmek üzere İsrail'e gitti. Savunma Bakanı Lloyd Austin de ABD'nin tam desteğine güvenebilecekleri konusunda mevkidaşı Yoav Gallant’ı temin etti.

İsrail’e savunma desteği vermek ile İsrail için İran’la savaşa girmek arasındaki ayrım belirginleşti. Washington Post Austin’in 3 Nisan'da Gallant'a İran’a saldırı öncesi ABD’nin yeterince bilgilendirilmemesinden şikayetçi olduğunu yazmıştı. Axios’a göre ise Washington, İsrail’den herhangi bir misillemeye karar vermeden önce ABD'ye haber vermesini talep etti. Bu şekilde Amerikan yönetimi kararlarda söz sahibi olacaktı. ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Charles Brown da savaştan kaçınmaya çalıştıklarını vurguluyordu.

***

Neticede İran, ABD’nin “Yapma” uyarılarına boğun eğmezken Amerikan yönetimi ile örtülü bir angajman seti belirleyen bir pazarlık döndü. Bu basitçe danışıklı dövüş ya da tiyatro değil. Bu, kaçınılmaz hale gelen bir misillemenin İran-Amerikan çatışmasını ya da bölgesel savaşı tetiklemesini önleyecek şekilde karşılıklı anlayışın hasıl olmasını sağlayan bir mesajlaşmaydı. Tehditler ve restleşmeleri de içeren bir süreçti. İran “Vuracağım” sözünden dönmedi. Karşı mesaj misilleme İran topraklarından değil de direniş eksenindeki unsurlardan (Lübnan’daki Hizbullah, Irak’taki İslami Direniş ve Yemen’deki Ensarullah) gelirse bunun geçiştirilebileceği yönündeydi. İran diretip ABD’ye “Bu işe karışırsan bölgedeki Amerikan üsleri hedefimiz olur” dedi. ABD de İsrail’i koruyacağı mesajını tekrarladı. Fakat Reuters’ın dün geçtiği haberden Türkiye aracılığıyla “Tepki belirli sınırlar içinde olmalı” mesajının gönderildiğini öğreniyoruz.

Amerikan ve İsrail kaynaklarından gelen bilgiler ışığında anladığım kadarıyla ABD’nin hangi koşullarda hedef olacağı sorusu şurada yanıt buluyordu: ABD’nin dahli İran’ın füzelerini durdurma ile sınırlı kalırsa Amerikan çıkarları hedef alınmayacaktı. İsrail’in İran topraklarına karşı olası yanıtına ABD eşlik ederse durum değişecekti. Ayrıca ABD’nin de İsrail’i dizginlemesine yardımcı olacak şekilde hedefler askeri noktalar olarak belirlendi. Maksat zaten misilleme yapmaktı, savaş çıkarmak değil.

Umman aracılığıyla yürütülen pazarlıklarda İran, Gazze’de ateşkesin temin edilmesini de istedi. Misilleme masadan kalkacaksa en azından Filistin lehine bir sonuç olmalıydı. Amerikalılar da “Ateşkes için Hamas’a baskı yap” yanıtını verdi. Nihayetinde İran, ‘sınırlı’, ‘dozu iyi ayarlanmış’, ‘gerilimi tırmandırmaktan kaçınan’ ve ‘vekil güçlerin de dahil olduğu bir misilleme’ yapacağını kaydetti. İran’ı çevreleyen Amerikan üslerinden saldırı gelirse ev sahibi ülkelerin yanacağı mesajını da paylaştı.

***

Gelelim sonuçlara;

- İsrail ilk kez Arap ülkeleri dışında bir devletin saldırısına uğradı.

- 1973 savaşından beri İsrail’in dokunulmaz olduğu miti yıkıldı. 1973 savaşından beri bölgede yerleşen görüş “İsrail’e dokunan yanar” idi.

- İsrail ilk kez uluslararası bir koalisyonla birlikte hareket etti. İsrail’in tek başına herkesin üstesinden geleceği inancı da yıkıldı. Gelecekteki hiçbir savaşı bağımsız yapamayacağı görüldü.

ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün İran füzeleri ve SİHA’larını önleyerek İsrail’in işini kolaylaştırdı. Artık İsrail vereceği kararlarda yalnız olmayacak. Bu da Tel Aviv’in dizginlenmesi açısından bağlayıcı bir ilişki doğuruyor.

- Savaş kabinesi dün olası yanıtları belirlemek için toplandı. Çıkan açıklama ‘Stratejik Sabır’ siyasetinde sıranın İsrail’e geldiğini gösteriyor. Savaş Kabinesi’nden Benny Gantz dünyanın İran’a karşı tutumunun asıl sonuç olduğunu ve bunu kullanılması gereken stratejik başarı olarak gördüklerini vurguladı. Bölgesel bir koalisyon kurmaktan söz ederek “İran'dan bunun bedelini, bize uygun şekilde ve zamanda alacağız” dedi. Stratejik Sabır bir metafor olarak İsrail siyasetine de sirayet etti. Milletvekili Gideon Saar ‘stratejik sabır’ tavsiye edip “Hükümet Gazze’ye odaklanmalı. İran'ın zamanı gelecek” dedi.

Amerikan basınına sızdırılan bazı bilgiler perde arkasına ışık tutuyor. ABD Başkanı Joe Biden, cumartesi telefonda Netanyahu’ya İsrail’in İran’a yönelik karşı saldırısına destek vermeyeceklerini söyledi. Bunu söylettiren kaygı, İran'a verilecek yanıtın felaketle sonuçlanacak bir bölgesel savaşı tetikleyecek olması. Biden, “Bir zafer kazandınız. Galibiyeti kabul edin" dediğini aktardı. Birlikte saldırıyı bertaraf ettiklerini vurgulayan Biden bir bakıma her şeyi vurdukları, zararın hafif kaldığı ve zafer ilan etmenin mantıklı olacağı vurguları üzerinden ‘misillemeye gerek yok’ telkininde bulundu. New York Times’a göre bu görüşmeden sonra İsrail misillemeden vazgeçti. Halbuki Savaş Kabinesi’ne yetki bile verilmişti. İran’ın hedefleri askeri tesislerle sınırlaması da Biden’ın işini kolaylaştırıyor. Tabii Biden’ın tutumu, İsrail’i İran’a saldırmaktan menedecek bir baskıyı içermiyor.

- ABD, İsrail’i koruma taahhütlerine sıkı sıkıya bağlıyken İsrail yalnız bırakılmayacağı hesabıyla İran’a yine saldırabilir. Ama İran’ın dışında Irak, Yemen ve Lübnan’dan eş zamanlı gerçekleşen salvolar gösterdi ki İsrail, ABD’yi içine çekmeden bir savaşa giremez. Amerikan-İngiliz-Fransız üçlüsünü peşi sıra sürüklemesi şart. Şu aşamada Biden’ın uyarısının etkili olduğu, ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ senaryolarının rafa itildiği anlamına geliyor.

- İsrail ordusunun SİHA, güdümlü füze ve balistik füzelerin yüzde 99’unu durdurduklarına dair bir başarı hikâyesini öne çıkarması ve yıkım-kayıp bilançosunun karartılması Tel Aviv’in misilleme beklentisini yükseltmek istemediğini gösteriyor. İlk saatlerde Amerikan-İngiliz ikilisinin bütün SİHA’ları İsrail hava sahasına ulaşmadan düşürdüğü belirtilmişti. Sonra Tel Aviv, Kudüs, Ramallah ve El Halil gibi kentlerin semalarından görüntüler gelmeye başladı. Hedefi bulan füzelerin görüntüleri kameralara yakalandı. İsrail ordusunun Farsça sözcüsüne göre fırlatılanların yüzde 90'dan fazlası İsrail'e varmadan vuruldu. 170 SİHA ve 30 güdümlü füze İsrail hava sahasına ulaşamadı. 120 balistik füzeden birkaçı hava sahasına girmeyi başardı.

İsrail ordusu sadece bir üssün hafif hasar gördüğünü söylüyor ama gerçek farklı olabilir. İsrail ordusunun kurşundan sonra en fazla sıktığı şey yalan. İsrail, Arrow 2, Arrow 3, Demir Işın, Barak 8 ve Davud Sapanı'nın içinde olduğu Demir Kubbe’ye dair aşılmazlık efsanesinin yıkılmasını istemiyor. İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri’ye göre ise Cebel el Şeyh'teki istihbarat merkezi ve F-35’lerin bulunduğu Nevatim Üssü başarıyla hedef alındı.

- İran Lübnan, Irak ve Yemen’deki ‘devlet ötesi’ aktörler dışında Arap dünyasında bir tek Suriye’yi yanında gördü. 1979’dan beri İsrail-Amerikan eksenine karşı sağlanan ortaklık bir kez daha testten geçti. İslam aleminin ‘reisi’ olma iddiasındaki Türkiye muhtemelen Kürecik Radar Üssü ile Amerikan-İngiliz ikilisine hizmetinde kusur etmedi.

- Bölgesel bir savaşa yol açmadan intikamını almış olmak İran için en önemli sonuç. İran bu misillemeyi kendi caydırıcılığının korunması olarak sunuyor. Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami yeni denkleme dair şunu söylüyor: "Yeni bir denklem oluşturmaya karar verdik. Bu denklem, bundan böyle İsrail'in herhangi bir yerde İran çıkarlarına, şahsiyetlerine ve vatandaşlarına saldırması halinde misilleme yapılacağıdır.”

- İran ölçek büyük olsa da düşmanın tüm savunma kapasitesini çözmesine imkan verecek şekilde çok çeşit kullanmadı. Buna karşın yüzlerce SİHA’yı farklı yerlere gönderip İsrail ve müttefiklerini daha fazla ileri teknoloji kullanmaya zorlayarak düşmanın savunmasının haritasını çıkardı. İran’ın saldırı koreografisini silahların yüzde kaçı hedefe ulaştı sorusuyla ölçmek ya da bunu bir farsa benzetmek yanıltıcı olabilir. Hizbullah’ın da altı aydır basit bir çatışma stratejisi gütmediğini, aynı zamanda Demir Kubbe’yi çözmeye yönelik atışlar yaptığını hatırlatalım.

Teslim etmek gerekir ki rejimin kendi insanında yarattığı alerji bir kenara İranlılar uzun vadeli güç mücadelesinde ustalar. 1980-1988 arası Irak’la yıpratıcı savaşa, onlarca yıldır süren ambargoya rağmen küresel bir dev ve onun ileri karakoluyla didişebilen tek bölge ülkesi.

- Soykırım savaşının ana destekçisi Biden yönetimi de Gazze savaşının gölgesinde İsrail’in İran’ı, İran’ın da İsrail’i vurmasını önleyemedi. Fakat hem İsrail’i koruma misyonuna bağla kalarak hem de Tahran’la restleşmenin dozunu iyi tutarak tırmanışı baskılamayı başardı.

Fakat ‘korsan saldırılar’ ve ‘haydut devlet pratikleri’ bir teamül halini almışken İsrail’in nereye kadar kendini tutacağı kestirilemez. Burada zihinsel kodlamanın buyrukları işliyor: Birincisi İsrail kendi varoluşunu Filistinlilerin yok oluşunda görüyor. İkincisi İsrail, İran’a var oluşsal bir tehdit olarak bakıyor. Üçüncüsü İsrail coğrafi olarak stratejik derinliği olmadığı için savaşı her zaman sınırların dışında yapmanın zorunlu olduğuna inanıyor. İsrail askeri doktrini bu kodlar üzerinden şekilleniyor. Genetiğe işlenmiş kaygılar kolayca kaybolmayacağından yarına kimse garanti veremez. Fakat İran da çok kaçındığı bir sınırı aşmış oldu.

Gazete Duvar

 
Yemen Ensarullah Hareketi lideri Seyyid Abdülmelik el-Husi, Perşembe akşamı yaptığı haftalık konuşmasında şunları söyledi: ‘ABD hükümeti işgalci rejimin tüm suçlarına ortaktır ve bu rejimi her düzeyde savunmaktadır.’

 

Abdülmelik el-Husi, Gazze'yi savunmak için toplanan protestocu Amerikalı öğrencilerin bastırılmasına değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Amerika, söz konusu İsrail olunca anayasayı ve iddia ettiği ve kendisini ifade özgürlüğüne sahip demokratik bir ülke olarak kabul ettiği tüm yasa ve değerleri ayakaltına alıyor.

ABD, halkının işgal rejimine karşı protestolarına kulak vermiyor. Öyle ki, bu ülkenin yetkilileri öğrencileri üniversiteden atmakla tehdit ediyor.

Amerika, Filistin olayları etrafında başlayan farkındalığa dayalı ayaklanmayı engellemeye çalışıyor ama bu ayaklanma ve farkındalık yayılacaktır.’

Yemen Ensarullah Hareketi lideri konuşmasında aynı zamanda Gazze savaşçılarının direnişini takdir ederek şunları söyledi: ‘Gazze çevresindeki yerleşim birimlerinin de Filistin roketleri tarafından hedef alınması direnişin Gazze'de aktif olduğunu gösteriyor.’

Abdülmelik Husi ayrıca Hizbullah'ın Lübnan'daki operasyonlarına da değinerek şunları söyledi: ‘Hizbullah'ın operasyonları kesin ve bilinçli bir şekilde yürütülmekte olup, işgalci rejimi gölgede ve zor durumda bırakmıştır. Öyle ki yüzbinlerce Siyonist’in Kuzey Filistin'de yaşamaya devam etme imkânı kalmamıştır.’

 

102 GEMİYE SALDIRI

Seyyid Abdülmelik Bedreddin el-Husi, konuşmasının bir başka bölümünde, Yemen silahlı kuvvetlerinin Gazze halkına destek amaçlı füze ve İHA operasyonlarına değinerek şunları söyledi: ‘Geçen 202 günde aralarında İsrail gemileri ve Eilat limanına giden gemilerin de bulunduğu 102 gemi hedef alındı. Gazze'deki savaş ve kuşatma devam ettiği sürece bu saldırılar da devam edecektir.

Askeri operasyonlarımız devam edecek ve bu operasyonlarımızı Hint Okyanusu'nda da genişletmeye çalışacağız.

Bu operasyonlar sonucunda Eilat limanı tamamen kapatıldı ve İsrail rejimi mal ithalatı konusunda zor durumda kaldı.

Bu operasyonlar sayesinde, Amerikan gemilerinin Kızıldeniz'den geçişi yüzde 80 azalırken, diğer yandan denizcilik şirketleri Kızıldeniz'i geçmek için bazı durumlarda 50 milyon dolara varan büyük bir sigorta bedeli ödemek zorunda kalıyor.’

 

Yemen Ordusu Siyonist İsrail’e Ait Bir Gemiyi Hedef Aldı
 
Yemen Ensarullah Hareketi silahlı kuvvetleri sözcüsü Tuğgeneral Yahya Seri, İsrail gemisi MSC Darwin’in Aden Körfezi'nde Yemen ordusu tarafından çok sayıda füze ve İHA ile hedef alındığını duyurdu.

Yahya Seri ayrıca, Yemen ordusunun füze biriminin, işgal altındaki Filistin'in güneyinde yer alan Eilat (Ummu’l Raş) limanında işgalci İsrail rejiminin hedeflerine çok sayıda balistik ve seyir füzesi fırlatıldığını söyledi.

 Yahya Seri şu ifadelerde bulundu: ‘Yemen silahlı kuvvetleri, işgal altındaki Filistin limanlarına giden İsrail gemilerini engelleyerek Filistin halkını desteklemeye devam ediyor.

 İşgalci rejimin saldırıları ve Gazze kuşatması durdurulmadıkça Yemen silahlı kuvvetlerinin operasyonları da durmayacaktır.’

Yahya Seri, Çarşamba akşamı, Siyonist İsrail ordusunun Aden Körfezi'ndeki MAERSK YORKTOWN adlı Amerikan gemisi ve destroyerini, Hint Okyanusu'nda ise bir İsrail gemisini hedef aldığını açıklamıştı.

 Boston polisi yetkilileri, Emerson Üniversitesi'nde Filistin'e destek amaçlı düzenlenen protestolarda 100'den fazla öğrencinin tutuklandığını ve 4 polis memurunun yaralandığını duyurdu.

Boston Polis Departmanı Perşembe günü yerel saatle yaptığı açıklamada, Çarşamba günü Boston'daki Emerson College'da Filistin yanlısı bir protesto sırasında 100'den fazla kişinin tutuklandığını duyurdu. Boston Polisi sözcüsü John Boyle'un açıklamasına göre bu protestolar sırasında 108 kişi tutuklandı, 4 polis memuru da yaralandı.

CNN muhabiri protestocuların  tutuklanırken "Birbirimizin güvenliğini sağlıyoruz" diye slogan attığını aktardı.

Protestoların 100'den fazla kişinin tutuklanmasıyla sonuçlanmasının ardından Emerson Üniversitesi rektörü öğrencilerle dayanışma içinde olduğunu belirterek "Bu tür şiddetli baskılar, İsrail'in katliamlarını ve savaş suçlarını açıkça destekleme politikasının bir parçasıdır ve rejimi gerginlik yaratmaya, savaş ve soykırım yürütmeye devam etmeye teşvik edecektir. Bu protesto gösterileri,  Amerika'da, o ülkenin Müslüman toplumu da dahil olmak üzere, uyanan vicdanların artan öfke ve endişelerinin ve aynı zamanda , ABD hükümetinin ve Kongresi'nin Filistin'deki savaş suçları ve soykırıma yönelik yaygın mali ve siyasi desteği, silahlandırmaya devam etmesi ve güçlendirmesi ile   ve insan haklarının ve uluslararası hakların göz ardı etmesiyle ilgili olarak, uluslararası toplumun artan endişelerinin göstergesidir. " dedi.

 

Emir Abdullahiyan'dan ABD'de Öğrencilere Uygulanan Şiddete Tepki
 
 İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, ABD üniversitelerinde İsrail rejiminin soykırımını ve savaş suçlarını protesto eden öğrencilere karşı polisin baskı ve şiddetine sosyal medya hesabı X’ten tepki gösterdi.
 Emir Abullahiyan’ın paylaşımında şu ifadelere yer verildi:

“ABD üniversitelerinde İsrail rejiminin soykırımını ve savaş suçlarını protesto eden profesör ve öğrencilere karşı polis şiddeti dünya kamuoyunu derinden endişelendiriyor.

Bu şiddet, Washington'un İsrail rejimine desteğinin devamı doğrultusunda ve ABD yönetiminin ifade özgürlüğü konusundaki ikili politikasını ve çelişkili davranışını gösteriyor.

On binlerce Filistinli kadın ve çocuğa yapılan soykırımın özellikle Gazze Şeridi’ndeki Nasır Hastanesi’nde toplu mezarların bulunmasının ardından İsrail rejimine ve destekçilerine yönelik küresel nefret dalgası gizlenemez.

Beyaz Saray, İsrail rejiminin savaş suçlarını desteklemeyi derhal bırakmalı ve sorumlu olmalı.”

İran'dan ABD'li öğrencilere uygulanan polis şiddetine tepki

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, sosyal medya X hesabından yaptığı paylaşımda ABD'de Filistin yanlısı öğrencilere polis tarafından uygulanan şiddete tepki gösterdi.

Kenani paylaşımında "Fotoğraflar açısından ABD'de ifade özgürlüğü ve kadın haklarına saygıya bakış; Siyonist rejimin ABD'nin desteğiyle Gazze Şeridi'nde işlediği suçları protesto eden Teksas Üniversitesi öğrencilerine şiddet uygulanıyor. Bu bir skandal" ifadelerini kullandı.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan İsrail'in saldırısı için "İran'da çocuklarımızın kullandığı oyuncak gibi iki üç tane quadcopter uçurmak gibiydi." dedi.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan , New York'tan ayrılmadan önce Amerikan NBC televizyon kanalına verdiği röportajda, İran'ın İsfehan kentinde küçük kuşların düşürülmesi ve İsrail saldırısı iddialarına ilişkin bir soruya yanıt olarak "Medyada yer alan iddia, elimizdeki bilgilere göre doğru değil. İsrail rejimi daha ziyade uzay geliştirme arayışında." ifadelerini kullandı.

Emir Abdullahiyan ayrıca "Savunma sistemimiz istihbarat sistemidir. İsfahan semalarında 2 veya 3 küçük kuşun tamamı hedef alınıp vuruldu.
Silahlı kuvvetlerimizin hazırlığı her zaman yüzde yüz. Olan şey herhangi bir saldırı değildi. Uçuş, çocuklarımızın İran'da kullandığı oyuncaklara eşit olan iki veya üç adet quadcopter'dan oluşuyordu ve kimsenin bizi bilgilendirmeye çalışmasına değmezdi." dedi.

 Lübnan direnişi yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Direniş savaşçıları, istikrarlı Filistin milletine ve Gazze'deki direnişe destek vermek amacıyla bu sabah (Cuma) Siyonist düşman askerlerinin Rahib üssü etrafındaki birliklerini toplarla hedef aldı."

Hizbullah Hareketi yaptığı açıklamanın devamında: "Ramim kışlasında casus ekipmanlarını tamir ederken Siyonist düşmanın teknik ekibini toplarla hedef aldık. Bunun sonucunda düşman güçleri arasında kayıplar oluştu."diye belirtti.

El-Cezire'nin haberine göre Lübnan direnişi şu açıklamada bulundu: "Siyonist rejimin Güney Lübnan'daki saldırganlığına tepki olarak Beyt Hillel üssünü füzeyle hedef aldık."

Dün gece de Celil el-Ala'daki Kiryat Şimona yakınlarına dört füze atıldı.

Siyonist kaynaklara göre bu füzelerin atılmasının ardından bazı bölgelerde elektrikler kesildi.

Siyonist rejim televizyon kanalı, Kanal 12 de Ramim bölgesinde 2 füzenin patladığını bildirdi.

Hizbullah, Perşembe günü de Lübnan'ın güney sınırlarındaki 9 Siyonist üssü hedef almıştı.

Gazze savaşından bu yana Lübnan'ın sınırları ve işgal altındaki bölgeler, Hizbullah ile Siyonist ordu arasında çatışmalara sahne oluyor. Hizbullah Hareketi, Gazze savaşı sona erene kadar saldırılarını durdurmayacağını ifade etmişti.

Irak Direnişi İHA'lar İle Siyonist Hava Üssünü Vurdu
 
- Irak İslami Direnişi, işgalciliğe karşı direnme ve Gazze halkını destekleme doğrultusunda ayrıca Siyonist Rejim'in çocuklar, kadınlar ve yaşlılar dahil sivillere yönelik yapılan cinayetlere yanıt olarak 15 Nisan Pazartesi günü Siyonist Rejim İsrail'in işgal altındaki Uvda hava üssünü İHA'lar ile hedef aldığını duyurdu.

Irak İslami Direnişi, Siyonist Rejim hedeflere yönelik ezici saldırılarını sürdüreceklerini ve Gazze'ye yönelik cinayetler devam ettiği sürece bu durumun devam edeceğini vurguladı.

İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırım savaşında 3 maymunu oynayan batılı ülkeler, İran'ın meşru müdafaa hakkını kullanmasına bile dayanamadı. Acil olarak toplanan Avrupa Birliği (AB), İran'a yaptırım kararı aldı.

 
 Avrupa Birliği (AB) zirvesinin dış ilişkiler oturumunda ele alınan Orta Doğu başlığıyla ilgili sonuç bildirisi açıklandı. Bildiride İran'ın İsrail'e saldırısının liderler tarafından oybirliği ile kınandığı ve İran'a yönelik yaptırımların genişletilmesine karar verdiği belirtildi.

Zirvenin ilk gün oturumlarının sona ermesinin ardından basına açıklama yapan AB Konseyi Başkanı Charles Michel de yaptırımların içeriğine ilişkin bilgi vermedi.

 

İRAN'A KARŞI İCRAAT, GAZZE İÇİN KINAMA
Bildiride, Gazze'deki krizin acil ateşkes, esirlerin serbest bırakılması ve insani yardımların engelsiz ulaştırılması yoluyla sonlandırması gerektiği anımsatıldı.

Bildiride ayrıca, AB'nin iki devletli çözüme bağlılığı vurgulandı. Lübnan'daki duruma da değinilen bildiride AB'nin bu ülkeye güçlü desteği yinelendi.

Bildiride AB liderleri, Suriyeli mültecilerin ülkelerine güvenli, gönüllü, onurlu dönüşünün desteklendiğinin altını çizdi.

Milli Gazete

1- Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Siyonist Rejim İsrail'e verdiği koşulsuz destekten dolayı eleştirilen Joe Biden yönetiminin, bu ülkeye yaklaşık 1,3 milyar dolarlık yeni bir silah satışına hazırlandığını duyurdu.

 Wall Street Journal'ın (WSJ) ABD'li yetkililere dayandırdığı haberinde, Washington'ın İsrail'e verdiği askeri desteği kesintisiz şekilde sürdürdüğüne vurgu yapıldı.

Haberde, Biden yönetiminin, toplam değeri 1,3 milyar doları bulan ve içinde tank mühimmatları, askeri araçlar ve havan toplarını barındıran yeni bir silah satışı paketine onay vermeye hazırlandığı aktarıldı.

Söz konusu satışın gerçekleşmesi halinde satışın 7 Ekim'den bu yana ABD'den İsrail'e verilen en büyük askeri desteklerden biri olarak kayıtlara geçeceği vurgulanan haberde, bunun ABD Kongresinde süreci devam eden 26 milyar dolarlık İsrail'e destek paketinin dışında olduğu bildirildi.

Haberde, söz konusu satışların, 700 milyon dolarlık 120 milimetre tank mühimmatı, 500 milyon dolarlık taktik araç ve yaklaşık 100 milyon dolarlık 120 milimetre havan topunu barındıracağı ifade edildi.

İlgili silahların üretimlerinin tamamlanıp İsrail'e teslim edilmesinin aylar alabileceği kaydedilen haberde, Biden yönetiminin silah satışına onay sürecini en hızlı şekilde işlettiğine dikkati çekildi.

KONGRE'DE Siyonist Rejim İSRAİL'E DESTEK PAKETİ

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, Ukrayna ve İsrail'e ayrı ayrı yardım yapılmasını öngören birbirinden bağımsız tasarılar hazırladıklarını duyururken, ABD Başkanı Joe Biden'dan dün tasarılara destek gelmişti.

Johnson, biri İsrail, diğeri Ukrayna ve diğeri de Tayvan'la ilgili yardımları içeren 3 ayrı tasarıyla ilgili detayları dün kamuoyu ile paylaşmıştı. Buna göre, İsrail'e 26 milyar dolarlık yeni bir destek paketi öngörülmüştü.

Tasarıların cumartesi günü Temsilciler Meclisi'nde görüşülmesi ve kabul edilmesi durumunda Senato'ya gönderilmesi bekleniyor. ABD Başkanı Biden, söz konusu tasarıları gelir gelmez imzalayacağını açıklamıştı.

 

2- ABD Yine Şaşırtmadı; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını veto etti.

 ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını veto etti. 15 üyeli BMGK'de Cezayir tarafından Filistin'in BM'ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısı oylamaya sunuldu. ABD'nin "hayır" oyu kullandığı tasarı, 12 "evet" ve 2 "çekimser" oy aldı. İngiltere ve İsviçre "çekimser" kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya "evet" oyu verdi. Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin "hayır" oyu kullanmaması ve toplamda 9 "evet" oyu alması gerekiyordu. Karar tasarısı metninde, "BM G

 AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi İşleri Başkanı Nihat Zeybekçi, İzmir'de mermer ve doğaltaş fuarında Türkiye'nin Siyonist İsrail'le ticaret ilişkilerine dair açıklamaları tepki topladı. "Eyvallah! Bu katliamı kınıyoruz" diyen Zeybekçi, İsrail'le ticaretin sürmesi gerektiğini ifade etti. 

Zeybekçi, "Katliamı kınıyoruz ama İsrail serbest ticaret anlaşmamızın olduğu bir ülke" dedi. İsrail'le ticaretin sürmesi gerektiğini savunan Zeybekçi, "Hassas çalışma yapılması gerektiğini savunuyoruz. Yasaklı ürünlerden ziyade belki kayda alma şeklinde. İsrail'de çok önemli bağlantıları olan arkadaşlarımız da var" diye konuştu.

Sözleriyle tepki toplayan Zeybekçi, "Hassas çalışma yapılması gerektiğini savunuyoruz. Yasaklı ürünlerden ziyade belki kayda alma şeklinde. Denizli biliyorsunuz Türkiye'nin en büyük bakır kablo ihracatçısı olan bir şehir. İsrail'de çok önemli bağlantıları olan arkadaşlarımız da var" diye konuştu.

Evrensel'de yer alan habere göre, "Katliam ayrı ticaret ayrı" mesajı veren Zeybekçi, "Yani eyvallah! İsrail'in Müslümanlara yaptığı bebek katliamını nefretle kınıyoruz. Ama diğer taraftan da ticaretin hiç kimseye zarar vermeyen bölümleriyle ilgili de, İsrail serbest ticaret anlaşmamızın olduğu bir ülke. 6 satıp 1 aldığımız bir ülke. Onunla ilgili daha hassas olmamız gerektiğine inanıyorum. Bununla ilgili de çalışıyoruz" dedi.