hükümetin politikaları değil midir ülkemizi bu cadı kazanının tam ortasına sokan?

Rate this item
(0 votes)

Evet, ne yazık ki iyi günler bitiyor. Şimdi hesabı ödeme zamanı. Türkiye’ye acı faturalar kesilmeye başlandı. Bir barış sürecinden geçerken, bir başka savaş sürecine doğru yol alıyoruz.

 Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen olaylar Türkiye için olağanlaşır mı dersiniz? Böyle bir musîbeti her halde hiç kimse arzu etmez. Ama neden olmasın?

Eğer bir ülke topyekûn komşu ülkesinde başlayan bir muhalefet hareketine kapılarını açar ve onları kendi topraklarında barındırırsa, bu türden provokatif tedhiş vak’alarına da kapısını açmış demektir.

Suriye’de rejimin alternatifi olarak bir araya gelen muhalif güçlerin merkezi Türkiye… Suriye rejimi toprakları dışında oluşturulan bu hükümete çoktan “İstanbul Hükümeti” adını takmıştı.

Hal böyle olunca Türkiye açık bir hedef haline gelmiştir.

Öte yandan ülkemiz topraklarında gerçekleşen her vak’anın birinci derecede sorumlusu ülkenin yönetiminden sorumlu olan hükümettir. Zaten hükümetin politikaları değil midir ülkemizi bu cadı kazanının tam ortasına sokan?

Reyhanlı’da yaşanan olaylar hükümet politikalarının güllük gülistanlık bir Türkiye değil, tam da düşmanlarımızın istediği gibi bir “Orta Doğu ülkesi” olan Türkiye’ye doğru bizi sürüklediğinin en açık delilidir.

Şimdi bu esnada olayın ve gelecek olayların faillerine isim takma zahmetine hiç kimse girmesin. Olayın faili Esad’tır, olayın faili Mossad’tır, olayın faili ÖSO’dur, olayın faili DHKP-C’dir… Vesaire, vesaire… Bunun yakın bir zamanda pek bir anlamı kalmayacaktır.

Zira failden çok, müsebbibi tartışmamız lâzım. Bu olayın sebep ve müsebbipleri kimlerdir onları konuşmamız gerekiyor. Çünkü fail yani kukla çok kolaylıkla kiralanabilir. Ama kuklacıları bulmak esastır.

Televizyonlarda, gazetelerde yeni türeyen “terör uzmanları”, “bölge uzmanları” ve benzeri daha önce rastlamadığımız bin bir çeşit uzman, daha olayın ilk saatlerinde zaten zihin yönlendirmesi ile adresi göstermiştir. Ancak hiçbiri kalkıp bunun mantıklı gerekçelerini adam akıllı ortaya koymamıştır.

Bakanlarımız da boy boy açıklamalarla failleri tesbit ettiklerini, bağlantılarını ve hatta emri verenleri bile açıklayacak durumda bir görüntü çizmişlerdir. Madem bu kadar hızlı bir istihbarat ağımız var, o halde olayın önlenmesi adına neden bu kudretli istihbarat harekete geçmedi? Patlamaları müteakip, jet hızında fail açıklanabiliyorsa, demek ki biraz daha titiz bir çalışmayla önlenmesi de mümkün olabilirdi. Bu durumda sorumlular hesap vermelidir. Zira son açıklamaya göre MİT bombalı araçlarla ilgili uyarıda bulunmuş. Madem bombalı araçlar tesbit edilmişti, neden takibi yapılmadı. Ve kimileri tarafından Suriye’de yüklendiği söylenen bu bombalı araçlar nasıl oldu da sınırlarımızdan geçebildi? Bir bomba yüklü minibüsün sınırdan geçebilmesi nasıl mümkün olabilmektedir? Birini geçtik, iki tanesi birden hatta bir üçüncüsü daha nasıl sınırlarımızı geçebiliyor? Bunlar dağlardan tepelerden mi geçti? Yoksa oraya duble yollar yapıldı da haberimiz mi yok? Yok eğer dışardan değil de içeriden ise, gözümüzün önünde cereyan eden bu hadiseyi nasıl oldu da es geçtik?

Dış İşleri Bakanı da, İç İşleri Bakanı da, Başbakan da, Genelkurmay Başkanı da olayı kınamakla meşgul… Bunlar kendilerini sivil toplum örgütü mü sanıyorlar? Ülkedeki her olumlu gelişmede başarıyı sahiplenip, ballandıra ballandıra anlatan bu yetkililer, neden böyle bir olay olduğunda sorumluluğu üstlenip, hesap vermek yerine, sadece kınamakla yetiniyorlar?

Yetkililer çıkıp hesap vermelidir bu konularda… Veremiyorlarsa istifa etmeliler. Patlamalarla ilgili yayın yasağı aldırmak en kolayıdır. Yayın yasağının gerekçesi de, “Efendim deliller görünmesin” diyeymiş. Acaba gizlenmek istenen nedir? Güvenlik zafiyetinin açığa çıkması mı, yoksa faillerle ilgili yanlış yönlendirmelerin ifşa olması mı? Olay mahallinde görülen ilginç detaylarla ilgili neden hiç kimse açıklama yapmıyor? Neden bunlar gizlenmek ve örtbas edilmek isteniyor?

Eğer Türkiye bu sorularına cevap aramaz ve hesabını sormazsa, üzülerek söylemek gerekir ki, 35 yıldır içinden çıkmakta zorlandığımız o girdaptan, daha şedit ve kanlı bir girdaba sürüklenme ihtimalimiz var…

Allah Türkiye’yi ve bütün bölgeyi korusun…

Umut YAVUZ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Read 1565 times