
کارگر
Tam Boyutlu Taarruz Provası
Savunma alanında yaptığı ilginç atılımlarla sık sık gündeme gelen İran, oldukça dikkat çekici bir prova icra etti.
Geçtiğimiz günlerde dünya basınına yansıyan fotoğraflarda, İran'ın "sahte uçak gemisi" olduğu iddia edilen yüzer bir cisim görüntülenmişti. ABD ile özellikle Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi'nde gerilimler yaşayan Tahran, uçak gemisi boyutunda bir satıh platformuna taarruz planını içeren tatbikat icra etti. Bandar Abbas Limanı'ndan römorkörler yardımı ile eğitim için belirlenen bölgeye intikal eden yüzer cisim, İran Devrim Muhafızları'na bağlı unsurlarca saldırıya uğradı. Havadan helikopterle indirilen unsurların yanı sıra platforma paramiliter yapılanmanın deniz gücüne bağlı unsurlar da çember altına alarak yaklaşma ve saldırı provaları düzenledi. ABD envanterinde görev yapan Nimitz sınıfı uçak gemilerini andırır yapıda olduğu görüntülenen hedef üzerinde sahte jetlerin varlığı dikkat çekti. Faaliyetlerin son safhasında hedef unsura, helikopterden gemisavar güdümlü mermisi fırlatışı da icra edildi. Karadan yapılan top ve roket ve füze atışlarıyla ağır hasar alan unsurun daha sonra battığı gözlemlendi.
Eğitimin, ABD ile tansiyonların iyiden iyiye gerildiği bir dönemde yine ABD Donanması unsuruna benzer bir hedef üzerinde icra edilmesi hususu ise dikkatlerden kaçmadı.
ABD’nin İran Uçağını Tacizinde Bilinmeyenler
İsmail Bendiderya - 23 Temmuz günü İran’ın Mahan Air firmasına ait sivil yolcu uçağı Tahran’dan Beyrut’a doğru giderken belirsiz savaş uçaklarının tacizi sonucu aniden irtifa kaybetti ve bu da bazı yolcuların yaralanmasına yol açtı.
Uçak, dakikalarca süren bu baskı ve taciz altında, son anda en uygun kararı vererek Suriye’nin başkenti Şam havaalanına inmek zorunda kaldı.
Bu olayda, son zamanlarda gelişen bazı karanlık vakalara ışık tutacak çok önemli iz ve işaretler olduğu kanaatindeyim.
Mesele hiç de göründüğü kadar basit bir taciz, korkutma veya mahalle kabadayılığının anlık bir hoyratlığı değil..
Çok daha ince ve şeytanca bir oyun, son anda bozulmuş olmasaydı, kimse bu detayın farkına varamayacaktı…
***
Öncelikle şunu hemen belirtelim: Bu taciz, tamamen uluslararası havacılık kanunlarına aykırı bir durum; nitekim İran İslam Cumhuriyeti de hemen durumu BM ve ilgili diğer hava kurumlarına şikayet etti ve meseleyi sonuna kadar takip edeceğini açıkladı.
***
Haber ajansları ilk anlarda bu uçakların Terör ve işgal devleti Siyonist İsrail’e ait olduğunu yazdılar.
İran yolcu uçağının pilotları da ilk etapta, bu saldırgan uçakların İsrail’e ait olduğunu zannetti...
Zira sivil yolcu uçağını dakikalarca taciz eden 2 F-15 savaş uçağının pilotları kendilerini tanıtmamakta ısrar etmişler.
Ama ilginçtir; İran sivil uçağının anlık olarak Tahran’a ilettiği görüntüler, bu tacizci saldırgan uçakların İsrail’e değil, Amerika’ya ait 2 adet F-15 savaş uçağı olduğunu belgeleyince dünyanın haydudu olan ABD, hemen bunu kabullenmek zorunda kaldı ve uçakların kendisine ait olduğunu itiraf etti.
***
Evet; İran devleti meseleyi belgelemeyi başarınca; Amerikalı askeri bir yetkili ABD savaş uçaklarının İran’a ait yolcu uçağını taciz olayı hakkında arsızca bir açıklama yaptı.
Amerika terör ordusunun Batı Asya bölgesindeki merkezi komutanlığı Centcom Sözcüsü Bill Urban taciz olayı hakkında yaptığı açıklamada, Amerika’ya ait iki savaş uçağının; Suriye hava sahasında ve Tenef askeri üssü çevresindeki devriyeleri sırasında İran yolcu uçağına denk geldiklerini ileri sürdü. Amerikalı Sözcü, ABD’ye ait bu kanunsuz savaş uçaklarının sadece yolcu uçağını çıplak gözle denetlemek için bin metre kadar mesafeden tacize başladıklarını ve onun bir yolcu uçağı olduğunu tespit ettikten sonra uzaklaştıklarını iddia etti.
ABD’nin bu yalanına kargalar bile güler.
Zira bir uçağın yolcu uçağı olup olmadığı, daha o uçak kalkmadan bütün uluslararası hava trafiğince bilinir ve resmi duyurusu da yapılır; bunu anlamak için 2 F-15 savaş jetinin bir yolcu uçağına 1 km yaklaşıp “çıplak gözle” o uçağı denetlemesine gerek yoktur ve bu laf açıkça dünyayla dalga geçmektir.
Yolcu uçağını tehditvari izlemek, uluslararası Şikago konvansiyonuna aykırıdır; bir yolcu uçağını taciz etmek; uluslararası hukuk ilkelerini alenen çiğnemektir.
Şikago konvansiyonuna göre yolcu uçakları güven içinde seyreder ve hiç bir askeri sistem tarafından tehdit edilemez.
Ederse ne mi olur?
Yolcu uçağını tehdit etmek, uluslararası konvansiyonlara göre bir terör eylemidir ve en ağır suçlardan biridir.
Evet; dün yaşanan bu olayla birlikte ABD bir kez daha uluslararası terörist bir devlet olduğunu tescillemiş oldu.
Bundan sonrası artık BM’yi ilgilendirir ve İran’ın da buna ilk fırsatta gereken karşılığı vereceğini tahmin etmek hiç de zor değil (Şehit General Süleymani olayında bunu gördük)
Zaten İran Havacılık Kurumu Sözcüsü Rıza Caferzade, ABD savaş uçaklarının İran yolcu uçağını taciz etme olayında yasal süreci başlattıklarını açıkladı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Seyyid Abbas Musevi de, İran yolcu uçağına yapılan taciz hakkında gereken uyarının yapıldığını belirtti.
***
Ama bütün bunlar işin detayı..
Medyanın üzerinde hiç durmadığı; asıl üzerinde durulması gereken şey ise “ABD savaş jetlerinin neden İran sivil yolcu uçağını havada taciz ettiği” dir.
***
Sahi, ABD bunu neden yaptı?
Gelin; bunu anlamak için hep beraber birkaç soru soralım:
1-F-15 pilotları uluslararası havacılık kurallarını tamamen görmezden gelip, kendilerini ve hangi devlete ait olduklarını neden gizlediler?
2-İran yolcu uçağına neden ısrarla 1000 metre kadar yaklaştılar ve bunu dakikalarca sürdürdüler?
3-O saatlerde haberi aktaran medya, olayı neden “Suriye hava sahasında” diye verdi? (halbuki olay Suriye değil, Lübnan hava sahasında gerçekleşiyor ve olayın can alıcı noktası da zaten burada!)
***
Şimdi bunları birer birer açıklayalım:
ABD savaş jetleri, daha önce bir İran yolcu uçağını Fars Körfezi semalarında vurmuş, yüzlerce sivili katletmiş, sonra da uluslararası arenada hüküm giymemek için “onu savaş uçağı zannettik” demiş; bunun teknik olarak zannedilemeyecek kadar net olduğu ispatlandığında da, İran’a tazminat ödememekte ısrar etmiş; ama dünayya rezil olmaktan ve İran’ın uluslararası hukuk mahfillerinde meseleyi takibiyle tazminat davasına muhatap olmaktan kurtulamamıştı…
Ama İran uçağını ABD değil de; Suriye vurmuş olsa ne olurdu, hiç düşündünüz mü?
***
Olayın hemen ardından Tahran’ı, Fars Haber Ajansı uluslararası haberler Genel Müdürü’nü aradım ve detayları sordum.
İlginç bir detay dikkatimi çekti.
Olay tam da Lübnan-Suriye ortak hava sahasına yaklaşırken olmuş.
Uçak, Suriye hava sahanlığına girmeye zorlanmış ve bunu yapan ABD jetleri, dakikalarca; ısrarla uçağa çok yakın uçmuşlar.
Yani; gelişmiş Rus sistemleriyle de donanan Suriye hava savunmasını bir an gafil avlayıp bu “kimliksiz savaş uçaklarına” kilitlenip ateş etmelerine neden olmaya çalışmışlar!
Suriye hava savunma füzesi ateşlendikten sonra ise o uçağın kaderi belli.
Ya Suriye füzeleri vuracak, ya da ondan kurtulursa ABD jetleri vurup “Suriye yanlışlıkla vurdu” diyecekler!
İran’la Suriye, İran’la Rusya krizi başlayacak ve bütün bölge ülkelerini içine sürükleyen şeytanca bir anafor devreye sokulacak…
***
Kendisini tanıtmadan tacizi sürdüren 2 ABD savaş uçağının; İran yolcu uçağının yakınında uçarak Suriye hava savunmasını ateşe zorlamasının nedeni işte budur.
Bu yıla yeni girdiğimiz günleri hatırlayın… 10 Ocak.. Tahran… General Kasım Süleymani’nin ABD tarafından suikaste uğrayıp kalleşçe şehit edilmesinin hemen ardından başlayan “ABD-İran” çok boyutlu savaşını…
***
O gece, ABD tarihte 4 defa daha ve farklı ülkelere oynadığı bir oyunu İran’a da oynayarak, Tahran Havaalanından Ukrayna’ya kalkan bir yolcu uçağının elektronik sistemlerini hacklemiş ve siber bir saldırıyla İran savunma sistemini yanıltarak, Ukrayna yolcu uçağına ateş etmesini sağlamıştı..
İran bu olayı ispatlamamış ve gereken belge ve bulguları toplayıp uluslararası hukuk mahfillerine ve medyaya ulaştırmamış olsaydı bugün bambaşka bir tabloyla karşı karşıya kalacaktık..
***
Evet, büyük şeytan bu defa da aynı oyunu oynadı ve Tahran semalarındaki kumpasını Suriye-Lübnan semasında da denedi; ama Suriye hava savunmasının son anda uyanması ve İranlı pilotun uçağın irtifasını hemen düşürerek hızla en yakınındaki Şam havaalanına inişe geçmesi bu faciayı önlemiş oldu.
Tıpkı Ukrayna uçağı olayında olduğu gibi; bu kirli kumpasta da ABD’ye lojistik destekte bulunan 2 ülkenin İran tarafından tespit edildiğini öğrendiğimde şaşırmadım.
İran; olayın hemen ardından, meseleyi uluslararası hukuk mahfillerine taşımayı ihmal etmedi ve “bunu karşılıksız bırakmayacağı” nı da resmen açıkladı.
İran’ın bu “misliyle mukabelede bulunma” konusunda ne kadar ciddi olduğunu 2020 Ocak ayında gördük.
Terör ve işgal çetesine dönüşen ABD’nin bölgedeki varlığı, barışı da, huzuru da yok edecek gibi… ABD kuyruğunu arkasına sıkıştırıp kendi topraklarına çekilmediği sürece bölgemizdeki hiçbir devlete huzur yok…
ABD’nin Suriye’de ne işi var sahi?
İran: ABD'de Örgütlenen Terörist Grubun Liderini Tutukladık
İran İstihbarat Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada; "İran'da silahlı eylemler ve sabotaj operasyonlarını ABD'den yönlendiren terör örgütü Tonder'in lideri Cemşid Şarmehd, İstihbarat Bakanlığı tarafından ele geçirilmiştir" ifadeleri kullanıldı.
'Tonder' ve 'İran Krallığı Meclisi' adıyla bilinen ABD merkezli monarşi yanlısı örgüt, 12 Nisan 2018'de Şiraz kentinde 14 kişinin ölümüne ve 215 kişinin de yaralanmasına yol açan saldırı ile ülke genelinde bazı silahlı eylemler ve sabotajlar düzenlemekle suçlanıyor.
Örgütün lideri olduğu belirtilen Cemşid Şarmehd'in ABD'nin Kaliforniya eyaletinde İran aleyhine medya faaliyetleri yürüttüğü biliniyor.
İran istihbaratının, Şiraz'daki saldırının yönlendiricisi olduğu söylenen Şarmehd'i 2009'da Los Angeles'ta adam öldürme teşebbüsünde bulunduğuna ilişkin haberler ABD medyasında yer almıştı.
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin 2020 yılı Hac mevsimi dolayısıyla İslam ümmeti için yayınladığı mesaj
* İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin 2020 yılı Hac mevsimi dolayısıyla İslam ümmeti için yayınladığı mesaj *
Bismillahirahmanirrahim
Elhamdulillahirabbila'lemin ve sallallahu ela Muhammedin ve âlihit'tahirin ve sehbet'ilmuntecebin ve men tebie'humbihsani ila yevmiddin.
Her zaman İslam Dünyası’nın izzet, azamet ve mutluluk duygularını uyandıran hac mevsimi bu yıl müminlerin gam ve hasretlerine neden olmuş, hac şevkinde olan insanları özlem ve mutsuzluğa müptela etmiştir. Yürekler,Kabe’ningaripliğindenmahzun hissediyor ve onun ziyaretinden uzak kalmış insanların lebbeykleri, göz yaşları ve yürek sızlamalarına karışmıştır. Bu mahrumiyet kısa sürelidir ve Allah’ın yardımıyla çok uzun sürmeyecektir. Lakin bundan çıkaracağımız ders, yani haccın büyük nimetinin kadrini ve kıymetini bilmek devamlı bir ders olmalı ve bizi gafletten uyandırmalıdır.
İslam ümmetinin azamet ve gücünün sırrının; çok kapsamlı ve çeşitli iman ehlinin Kabe’nin etrafında, Peygamberin (saa) ve Baki Kabristanlığında defn olmuş imamların (as) hareminde toplanmaları olduğunu bu yıl her zamankinden daha çok hissedip ve bu konuda daha fazla düşünmeliyiz. Hac, eşsiz bir farzdır ve İslami farzlar içinde en seçkinidir. Adeta dinin tüm kişisel ve sosyal, dünya ve ahirete ait, tarihi ve küresel yönleri bir daha okunup gözden geçiriliyor. Bu farzda maneviyat vardır ama bu maneviyat inziva, yalnız kalmak ve köşeye çekilmek değildir. Onda cem olmak, toplanmak vardır ama bu toplanma, her türlü çatışma, kötü söz ve kötü isteklerden arınmış bir toplanmadır. Bir taraftan yalvarmadan, ağlamaktan ve ilahi zikirden duyulan ruhi haz ve diğer taraftan insanlarla irtibatta olmak ve bağlılık, aitlikvardır.
Hacılar bir gözleri ile tarihle olan derin bağlarını görüyor İbrahim’le, İsmail’le, Hacer’le Allah Resulü’nünMescid’ul-Haram’a başarılı girişini ve peygamber döneminin müminlerini görüyor; diğer gözleri ile kendisi ile çağdaş olan müminleri görüyor ki her biri yardım için bir el ve ilahi ipe sarılmak için bir topluluk olabilir.
Hac farzında düşünmek ve tedebbür, hacıları bu kesin inanca ulaştırıyor ki müminlerin yardımlaşması, işbirliği ve birlikteliği olmaksızın dinin insanlık için birçok ülküleri ve arzuları gerçekleşmez. Bu yardımlaşma ve işbirliğinin oluşması, hasımların ve düşmanların hileleri bu yolun gerçekleşmesinde önemli bir engel ve sorun oluşturamayacaktır.
Hac; fesadın, zulmün, zayıfları katleden, yağmacılığın odağı olup, bu gün İslam ümmetinin bedenini kendi zulümleri ve pislikleri ile yaralamış ve kanını akıtmış müstekbirlere karşı güç manevrasıdır. Hac; ümmetinin yumuşak ve sert gücünün göstergesidir. Bu, Haccın; doğası, ruhu ve onun hedeflerinin en önemli bölümüdür. Bu Hac, merhum İmam Humeyni’nin söylediği İbrahimiHac’dır ve bu hedef öyle bir hedeftir ki kendilerine Haremeyn’in hadimi diyen Hac’cın mütevellileri eğer bu gün sadakatle onu kabul edip ABD’nin rızası yerine Allah’ın rızasını seçseler İslam Dünyası’nın büyük sorunları çözülecektir. Bu gün de her zamanki gibi ve her zamankinden daha fazla İslam ümmetinin maslahatı vahdettedir. Öyle bir vahdet ki tehditlere ve düşmanlıklara karşı tek yumruk oluştursun ve cisim haline gelmiş şeytan olan tecavüzcü ve kan içici ABD ve onun bağlı köpeği olan Siyonist rejime karşı yüksek sesle bağırabilsin ve zorbalığa karşı yiğitçe göğüs gersin. Bu ilahi emir anlamına gelmektedir ki buyuruyor: وَاعتَصِموا بِحَبلِ اللهِ جَميعًا وَلا تَفَرَّقوا(Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın.)[1] Kur’an İslam ümmetini َشِدّاّْءُ عَلَي الكُفّارِ رُحَماّْءُ بَينَهُم (kâfirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler.)[2]çerçevesinde tanımlıyor. Ve ondan vazifesini وَلا تَركَنوِّا اِلَي الَّذينَ ظَلَموا(Zalimlerin yanında olmayın)[3]وَلَنـ يَجعَلَ اللهُ لِلكـّْفِرينَ عَلَي المُـؤمِنينَ سَبيلًا(Allah kâfirlere, müminler aleyhinde asla yol vermeyecektir.[4])فَقاتِلوِّا اَئِمَّةَ الكُفر(küfrün elebaşılarıyla vuruşun[5]) ve لا تَتَّـخِذوا عَـدُوّي وَ عَدُوَّكُم اَولِياّْء(benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseleri kendilerine sevgi göstererek dost edinmeyin.[6]) talep eder.Aynı zamanda İslam ümmetinin düşmanlarının belirlenmesi için de لا يَنهىّْكُمُ اللهُ عَنِ الَّذينَ لَم يُقاتِلوكُم فِي الدّينِ وَلَم يُخرِجوكُم مِن دِيارِكُم(Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz.[7])buyurmuştur.
Bu önemli ve belirleyici alınyazısı, hiçbir zaman biz Müslümanların düşünce ve değerler manzumesinden uzak olmamalı ve unutulmamalıdır.
Bu gün Müslümanların seçkinleri ve gençlerinin kendi maarif ve manevi zenginliklerine teveccüh anlamında olan İslami uyanış inkar edilemez bir gerçekliktir. Batı uygarlığının insanlığa en değerli armağanı gibi sunulan liberalizm ve kominizim bu gün150 yıl önceki cazibesini tamamen kaybetmiştir ve onun iyileşmez yetersizlikleri açığa çıkmıştır. Birine (kominiz) dayalı olan düzen yıkılmış ve diğerine dayalı olan düzen çok ağır krizler geçirerek dağılmaya yüz tutmuştur.
Bu gün sadece ilk günden beri müstehcenlik ve çirkinlikle ortaya çıkan batının kültürel modeli değil hatta para temelli demokrasi, tabakalaşmış ve ayrımcı kapitalizm halinde olan siyasal ve ekonomik modeli de kendi işlevsizliğini ve fesatçılığını göstermiştir. Bu gün İslam Dünyasında başı dik, gurur ve onurla batının tüm bilim ve medeniyet iddialarına meydan okuyan elitler az değiller. Hatta bir zamanlar kibirle liberalizmi tarihin sonu diye tanımlayan batı düşünürleri bu gün çaresizce kendi iddialarını geri çekmiş, teori ve pratik yetersizliklerini itiraf ediyorlar.
Amerika sokaklarının durumu, ABD siyasilerinin kendi halklarına davranış tarzı, o ülkede oluşan toplum tabakaları arasındaki derin uçurum, o ülkeyi yönetmek için seçilmiş insanların aşağılık ve aptallıkları, orada olan korkunç ırkçı ayrımcılığı, devlet memurunun suçsuz bir insanı, başka insanların gözünün önünde soğukkanlılıkla işkence ederek katletmesi batı uygarlığında olan ahlaki ve sosyal krizin derinliği, oranın siyasi ve ekonomik felsefesinin eksikliklerini, yanlışlığını ve batıl olduğunu gösteriyor. ABD’nin güçsüz halklara karşı davranışı aslında o devletin polisinin savunmasız bir siyahinin boynuna dizini bastırarak onu öldürmesinde olan davranışının daha da büyük bir şeklidir. Batının başka devletleri de her biri kendi imkan ve gücü çerçevesinde aynı bu acınacaklı durumun bir başka örnekleridirler.
İbraihimi Hac, bu modern cahiliyete karşı İslam’ın azametli olayıdır. İslam’a davet ve İslami toplumun beraberce yaşamasının sembolik bir gösterisidir. Müminlerin birlikte yaşadığı bir toplumda;tevhit ekseni etrafında sürekli hareketlilik en güzel belirtidir. Çatışma, saldırı, ayrımcılık, eşraf ayrıcalığı, fesat ve kirlilikten uzak olmak o toplumun gerekli şartlarıdır. Şeytana karşı çıkmak, müşriklerden uzak durmak, yoksullarla karışıp kaynaşmak, ihtiyaç sahiplerine yardım etmek ve iman ehlinin belirtilerini ortaya çıkarmak bu toplumda en gerekli vazifelerdir.
Allah’ı anmak ile O’na şükür ederek ve O’na kulluk ederek genel halkın menfaatleri ve maslahatlarına ulaşmak ve onları elde etmek bu toplumun orta ve uzun süreli hedefleridir. Bu, İbrahimiHac’da gösterilen İslami toplumun görüntüsünün özet bir anlatısıdır. Bu görüntüyü çok iddialı batı toplumlarının gerçeklikleri ile mukayese edince gayretli her Müslümanın yüreği bu topluma ulaşmak için çalışma ve mücadele şevki ile dolar.
Biz İran halkı İmam Humeyni’nin önderliği ve hidayeti ile bu şevkle adım attık ve başarılı olduk. Bildiğimizi ve istediğimizi tamamıyla gerçekleştirme konusunda iddialı değiliz ama bu yolda oldukça ilerlediğimizi ve karşımızda olan engelleri ortadan kaldırdığımızı iddia edebiliriz. Kur’ani vaatlere inanmakla adımlarımız güçlü kalmıştır. Çağımızın en büyük soyguncu ve kan dökücü şeytanı olan Amerika rejimi bizi korkutamadı veya hile ve kurnazlıkla maddi ve manevi gelişmemizi engelleyemedi.
Biz tüm Müslüman milletleri kendi kardeşimiz olarak görüyoruz ve karşı cephemizde olmayan gayrimüslimlere iyilik ve adaletle davranırız. Müslüman toplumların gam ve sorunlarını kendi sorunumuz gibi görüyor ve onun çözülmesi için çaba sarf ediyoruz. Mazlum Filistin’e yardım etmek, vücudu yaralanmış Yemen’e merhamet duymak ve dünyanın her yerinde zulüm altında kalmış Müslümanlara karşı duyarlı olmak bizim her zamanki gayretimizdir. Aynı zamanda bazı Müslüman ülkelerinin yöneticilerine nasihatte bulunmayı kendimize görev biliyoruz. Bu yöneticiler kendi Müslüman kardeşlerine dayanmak yerine düşmanın kucağına sığınıyorlar, kısa süreli kişisel faydaları için düşmanın hakaret ve baskılarına tahammül ediyorlar, kendi halkalarının onur ve bağımsızlığını satıyorlar. Onlar işgalci Siyonist rejimin varlığını kabul ederek gizli ve açıkça ona dostluk eli uzatıyorlar. Onlara nasihatte bulunuyor ve yaptıklarının acı sonuçları konusunda uyarıyoruz.
ABD’nin Batı Asya Bölgesinde olmasını; bölge halklarının zararına, bölgenin istikrarsızlığının, ülkelerin harap olmasının ve geri kalmışlığının nedeni olarak görüyoruz. Amerika’da şimdi yaşanan olaylarda ve ırkçı ayrımcılığa karşı olan olaylarda bizim kesin konumumuz halkın yanında olmak ve o ülkenin ırkçı hükümetinin gaddar davranışını kınamaktır.
Son olarak Hazreti Begiyetullah’a selam ve selavat göndererek, merhum imamın hatırasını saygıyla yad ediyorum ve şehitlerin pak ruhlarına selam ediyorum. Allah’tan İslam ümmeti için çok yakın zamanda tehlikesiz, makbul ve mübarek bir hac arzu ediyorum.
vesselamu ela ibadillahisalihin
Seyid Ali Hamanei
29 Temmuz 2020 / 7 Zilhicce 1441
[1]Âl-i İmrân Suresi - 103
[2]Fetih Suresi - 29
[3]Hûd Suresi - 113
[4]Nisâ Suresi - 141
[5]Tevbe Suresi - 12
[6]Mümtehine Suresi - 1
[7]Mümtehine Suresi - 8
İran'ın yerli Kevser savaş uçakları İSK envanterinde
İran’ın İsfahan savunma sanayiinde imalatı gerçekleştirilen üç adet Kevser savaş uçağı düzenlenen törenle Hava Kuvvetleri envanterine katıldı.
Uçakların teslim törenine Savunma Bakanı General Emir Hatemi’nin yanı sıra İSK Başkomutanı General Seyyid Abdurrahim Musevi de katıldı.
Kevser savaş uçağı, tamamen İranlı uzmanların el emeği göz nuru olan ve hava harekatlarından yakın destek görevini üstlenen ileri teknoloji bir savaş uçağıdır.
Törenin sonunda Hava Kuvvetleri’ne teslim edilen uçaklar gösteri uçuşu yaptı.
Kevser savaş uçakları tek ve çift kabin şeklinde üretilebilen ve çift kabin tibi operasyonlara katılmanın yanında pilotların ileri eğitiminde kullanılabilen bir uçaktır.
Savunma Bakanı Hatemi:İran yaptırımlara rağmen askeri gücünü geliştiriyor
Savunma Bakanı General Emir Hatemi, İran ABD yaptırımlarına rağmen askeri açıdan caydırıcılığın en üst seviyesine ulaştığını belirtti.
Törende bir konuşma yapan Savunma Bakanı General Emir Hatemi, Hava Kuvvetleri’ne teslim edilen savaş uçakları düşmanlara ve özellikle Amerika’ya dayattıkları yaptırımların ters sonuç doğurduğu yönünde bir mesaj olduğunu vurguladı.
General Hatemi konuşmasında ayrıca yakın gelecekte çok daha gelişmiş savaş uçaklarının imalatına başlayacaklarını kaydetti.
General Hatemi, “mevcut teçhizatımızı kullanamamak üzere kırk yıldır yaptırım uyguluyorlar; ancak bugün biz ihtiyacımız olan her türlü teçhizatı üretiyor ve kullanıyoruz.” dedi.
Hamas Liderinden İslam Dünyasına Acil Çağrı
Hamas Siyasi Birim Başkanı, işgalci İsrail’in Batı Şeria’daki yasadışı Yahudi yerleşim birimlerinin ve Ürdün Vadisi’nin işgal yoluyla ilhak edilmesine karşı İslam âlemindeki siyasi partileri ve örgütleri, Filistin halkının haklı davasına destek vermeye çağırdı.
İslami Direniş Hareketi (Hamas) lideri İsmail Heniyye, İslam coğrafyasındaki devlet başkanları, parti başkanları, siyasi yapıların yöneticileri ve önemli kuruluşların başındaki yetkililerin aralarında yer aldığı 120 farklı yere mesaj gönderdi.
Filistin halkının haklarını, topraklarını, mukaddesatını, tarihini ve İslami kimliğini korumak için İsrail işgaline son verene kadar tüm çabaların birleştirilmesini isteyen Heniyye, devlet başkanları ve örgüt liderlerine gönderdiği mesajda, Siyonist işgal rejiminin Filistin'in Batı Şeria bölgesinin bazı kısımlarını resmen ilhak etme planına karşı bir acil eylem planı devreye sokma çağrısı yaptı.
Aynı zamanda İsrail’in Filistin halkına yönelik işlediği insanlık dışı suçların ve uluslararası yasaların rejim tarafından açık bir şekilde ihlal edilmesinin önlenmesini talep eden Heniyye, Mescidi Aksa’nın Yahudileştirme ve de bölünme tehdidinden korunması için Filistin halkının ortaya koyduğu direniş mücadelesinin desteklenmesini istedi.
ABD yönetiminin sınırsız desteğini arkasına alarak Filistin davasını kökünden tasfiye etmeyi hedefleyen Siyonist İsrail’in işgal politikalarının bütün tepkilere rağmen hız kesmeden sürdüğüne dikkat çeken Heniyye, Kudüs, Batı Şeria ve Ürdün Vadisi’nin ilhak planının engellenmesi için İslam âleminin vakit kaybetmeden bir araya gelerek çözüm yolları araması gerektiğini belirtti.
ABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile 28 Ocak'ta Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında açıkladığı sözde Orta Doğu barış planında, Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerinin "İsrail'in toprağı" olarak kabul edilmesi ve Tel Aviv yönetiminin Filistin'e ait Ürdün Vadisi üzerindeki hakimiyetini sürdürmesi maddeleri yer alıyordu.
ABD ve İsrailli yetkililerden oluşan ortak komisyon, sözde barış planının ardından söz konusu bölgelerin "ilhakı" için Batı Şeria'da haritalandırma sürecine başlamıştı.
smail Bendiderya -Yorumİslam Dünyası Feryatlar İçindeyken Tırıvırı Ahkâm Kesenler
Öncelikle bütün samimiyetimle siz değerli okuyucularımı tenzih ediyor, sanal medyayı sinema salonuyla karıştıranlara söylüyorum:
Lütfen uzman olmadığınız alanlarda görüş serdetmeye kalkmayın, sonu komik olur, inanç sisteminize ve çevrenize zarar verebilir…
Hele dini konularda (ki, siyasi, ekonomik, kültürel, eğitim…vb konular da aynen böyledir) ... Ramazan hilali meselesi asla muğlak bir mesele değildir, gayet nettir ve dinimiz de bunun bütün detaylarını belirlemiştir.
İçtihat farklılıkları, adı üzerinde "içtihat" tır ve müçtehitle mukallitlerini bağlar. Bir müçtehide mukallitseniz, onun dediğine uymalısınız, kendiniz müçtehitseniz, kendi bildiğinize göre amel edersiniz. Bunda herkes muvafıktır.
***
O halde, bir müçtehidin açıklamasını gördüğünüzde o haberin sıhhatini araştırmalı, ya da haberi verenden eminseniz ona saygı duymalısınız. O, sizin müçtehidinizden farklı bir içtihat üzere olabilir..Ama içtihad deryasının damlası olmayan , hele dinle pek de munis bile olmayanların bu konularda pervasızca, üstelik de pek kallavi konuşup sırf arz-ı endam edebilmek için ahkam kesmeleri hem komik, hem edepsizliktir.
***
Dünden beri, ülkemizle İran'ın aynı gün bayram edebileceği" (dikkat: “Edeceği” değil, “edebileceği” ) haberi bizzat ana kaynaklardan verildiği halde ve bunu da bu işin ehli kimseler yaptığı halde, birilerinin buna sevinecekleri yerde tedirgin olmaları bana çok düşündürücü geldi doğrusu..
Bunun birliğe ve kalplerin yaklaşmasına yapacağı katkıdan dolayı şükredecekleri yerde tuhaf ve ilgisiz müdahalelerle bundan adeta rahatsız olmaları, birçok şeyi de gün ışına çıkarmış oldu aslında...
***
Ne ilginçtir…
Ramazan Ayına yaklaşırken, hayatında bir gün bile oruç tutmayan bazı modern (!) beyzadeler, “Korona salgını var, oruç tutulamaz!” diyerek gazete manşetleri ve TV kanallarıyla sosyal medyada birdenbire “Dindar ve Müslümansever” kesilivermiş, tırıvırı ahkamlar kesmeye başlamışlardı.
Bütün dünya siyonizmi kınamak, terör ve işgal devleti Siyonist İsrail’i lanetlemek ve mazlum Filistin’e destek vermek için her Ramazan Ayının son Cuması seller olup caddelere sokaklara taşarken…
Gözlerini; Ka’be yerine, Ka’be’nin hemen bitişiğine dikilen ve onunla adeta boy ölçüşürcesine bir kibir ve ahmaklıkla gökdelenvari bulutlara yükselmeye çalışan “Suudi Sarayı” na dikenler; Kudüs Günü’ nü anmayı mübah görmeyen şeyh efendilerinin yine tırıvırı ahkamıyla tamamlamışlardı zikir meclislerini…
Hatırladınız mı?
***
Onlara gülüp geçtim de; kendisini dindar tanımlayan ve hoca olarak geçinen bazılarının da benzeri sığlıkları tekrarlamalarını anlayabilmiş değilim.
Bu nedenle, soruyorum:
Siz Allah’a mı inanıyorsunuz, Firavun’a mı?
Sizin derdiniz din mi, yoksa dünya hesapları ve cenah-hizip tüzükleri mi !?
Size kalsa yakında minarelerden de ezan yerine şeyhinizin kerametlerini bağıracak ve kendinizi “fırka-i naciye”, sizden berisini de rahatça “fırka-i dalle” ilan edeceksiniz!
Bırakın artık şu kamplaşmaları!...
Bu kadar "Ben! Benim şeyhimmm..!" demeyi bırakın artık..
***
Etrafınıza şöyle bir baksanıza…
Şu İslam dünyasının haline bir baksanıza!..
Filistin, Arakan, Yemen, Suriye, Irak, Pakistan, Balkanlar, bize ve birçok Müslüman ülkeye reva görülen bunca hukuksuz ambargolar!..
Aç, biilaç, evinden barkından, yurdundan, vatanından avare yetimlerin “Yok mudur kurtaracak bahtı kara kardeşlerinizi ?!” diye bas bas bağıran haykırışlarını duymuyor musunuz gerçekten?
3 yaşındaki bir çocuğun, “Gidince sizi Allah’a şikâyet edeceğim” sözleri sizi hiç mi sarsmadı?
Terör ve işgal devleti Siyonist İsrail’in buldozerle ezip geçtiği çocuğun son nefesini verirken acı gülümseyişi sizi hiç etkilemedi mi???
Halâ hangi detaylarla uğraşıyor, hangi şeyhin kerametlerini Kur’an ve ahkamının önüne geçiriyorsunuz Allah aşkına?!
Bu pişirip durduğunuz aşa Şeytan Trump’ın nasıl da hevesle kepçe salladığını göremiyor musunuz gerçekten?
Telaviv’le Vatikan’dan gelen kıs kıs gülüşleri duymuyor musunuz?
Uyanın artık!
Bu zilletler sizi hiç mi rahatsız etmiyor?
Siz, “Heyhat! Minnezzelle!” demeyenlerden, buna bir türlü dili dönmeyenlerden misiniz yoksa?
Türkiye'nin güvenliği İran'ın güvenliğidir’
Türkiye terör örgütünün Irak'taki mağaralarına tek tek girerken, İran Devrim Muhafızları da sınırda PKK/PJAK'a karşı operasyonları yoğunlaştırdı. Aydınlık’a konuşan Maku Valisi Hüseyin Abbasi, teröre karşı İran ve Türkiye’nin işbirliğinin kararlılıkla devam edeceğini söyledi
YAKUP ASLAN / MAKU-İRAN
Mehmetçik yurtiçinde ve sınır ötesinde terör örgütünün son nefesini kesmek için kararlılıkla operasyonlarını sürdürürken İran Devrim Muhafızları da sınırdaki etkinliğini artırmaya başladı. İran güvenlik güçleri, bölge ülkelerini hedef alan ABD destekli terör örgütü PKK/PJAK’a karşı teyakkuz halinde. Aydınlık Türkiye-İran sınırında bulunan Maku kenti kırsalında İran Devrim Muhafızları'na bağlı birliklerin arama-tarama ve devriye faaliyetlerini yerinde gözlemledi. Sınır hattı boyunca sıralanan karakollarda nöbet sürerken, olası sızmalara karşı da pusu hatları kuran İran Devrim Muhafızları birlikleri, terör örgütüne karşı Mehmetçik ile omuz omuza mücadele ediyor.
Ağrı ve Iğdır’ın tam karşısında bulunan bölge, terör örgütünün etkinlik göstermeye çalıştığı alanı içerisinde barındırıyor. Türkiye’den başlayıp kuzeye Nahçıvan sınırına kadar ilerleyen sınır hattı bölgesinin neredeyse tamamı yüksek dağlar ve kayalıklardan ibaret. Ağrı Dağı'nın volkanik taşmaları ile oluşan volkanik kayalar bölgede arazi intikalini güçleştirsede İran güvenlik güçleri karakol faaliyetlerinin yanı sıra kurduğu geçici üsler ile örgütü hareketsiz hale getirmeyi amaçlıyor.
ORTAK DÜŞMAN ORTAK HEDEF
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kararlılıkla gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonlarında hareket kabiliyeti daralan PKK/PJAK terör örgütü üyelerinin kaçış noktası olarak belirlediği alanlardan biri Maku sınır bölgesi. Türkiye ve İran arasında imzalanan terör, kaçakçılıkla mücadele ve istihbarat paylaşımı protokolleri iki ülke silahlı kuvvetlerinin bölücü örgüte karşı mücadelesinde işbirliği ve koordinasyonu güçlendirmiş durumda. Türkiye’nin sınır hattı boyunca inşa ettiği güvenlik duvarı olası sızmalara karşı her iki ülke güvenlik güçlerine önemli bir üstünlük kazandırıyor.
Araziye çıkıldığında sarp dağların yanı sıra, göz alabildiğince irili ufaklı tepeler ile birlikte kayalık bir alan sizi karşılıyor. Bölgeye araçla karadan intikal oldukça güç. Bölgede sadece sınır karakolları bulunmuyor, intikal ve geçici üs bölgelerinin yanı sıra ağır makinalı tüfekler, havan birlikleri ve arazide kamufle olmuş keskin nişancılar konuşlu. Çıplak gözle bir şey görmenin zor olduğu arazide termal kameralar sayesinde üstünlük sağlanıyor. Dağlık alan oldukça sarp ve bölgede çok sayıda irili ufaklı mağara bulunuyor. İran Devrim Muhafızları bölücü örgüt mensuplarının bölgede barınmasının önüne geçmek için mağaraları kullanılmaz hale getiriyor.
MÜCADELENİN MERKEZİ SURİK KARAKOLU
Surik Karakol’nun kapısı çatışmanın izlerini taşıyor.
50 haneli Surik Köyü'nde bulunan karakol, devriye faaliyetlerinin alandaki merkezi konumunda ve stratejik olarak önem arzediyor.
Maku’ya bağlı Surik köyünde bulunan karakol geçen yıl PJAK’lı teroristler tarafından hedef alınmış. Karakol komutanı, köyün kuzey ve güneyinde bulunan tepelerden gece saatlerinde roket saldırısı ile başlayan çatışmanın yaklaşık beş saat devam ettiğini aktarıyor. Çatışmanın bilançosu gün ağarınca ortaya çıkıyor, terör örgütü üyeleri çok sayıda yaralı ve iki ölüyü arkalarında bırakarak kaçmak zorunda kalıyor. Taş binalardan oluşan köyün ara sokaklarından karakola kadar sızmayı başaran teröristlerden biri tam da karakolun kapısının önünde etkisiz hale getiriliyor.
Çatışmanın izleri yapılan inşaat çalışması ile kapatılmış ve bina güçlendirilmiş durumda, karakolun bahçe kapısındaki mermi izleri hariç. Karakol komutanı “O izler bize her daim tetikte olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Vatanımızı ve savunduğumuz kutsalları hedef alanları da unutmamamızı sağlıyor” diyor.
İran güvenlik güçleri, emniyet ile birlikte köye hizmet de götürmeye çalışıyor. Kayalık arazide yaklaşık 10 kilometrelik bir hat ile köye su getirmek için de çalışmalar devam ediyor. Bölgedeki köylerin suya kavuşması için iş makinaları aralıksız çalışıyor.
'TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ BİZİM GÜVENLİĞİMİZDİR'
Terörle mücadelenin bölgedeki durumuna ilişkin Aydınlık’a konuşan Maku Valisi Hüseyin Abbasi, “Omuz omuza gerçekleşen mücadelemiz kesinlikle başarıya ulaşacak' dedi. Abbasi, emperyalizmin fitne odağı olan terör örgütüne karşı İran ve Türkiye’nin işbirliğinin kararlılıkla devam edeceğini söyledi:
'DÜŞMANIMIZ ORTAK'
“Dost ve kardeş komşu Türkiye’nin Iğdır ve Ağrı valileri ile gerçekleştirdiğimiz müşterek güvenlik toplantılarında da dile getirğim gibi, kardeş ve Müslüman komşumuz Türkiye’nin güvenliği bizim güvenliğimizdir. Gerek hükümetlerimizin ve gerekse bölge illerindeki yerel yöneticilerin bakış açısı karşılıklı olarak ortakdır. Yani Türk hükümeti ve karşılıklı sık sık bir araya geldiğimiz yerel yöneticiler de bizimle aynı görüştedir. Terör örgütüne karşı işbirliğimiz gelişmiş durumda ve bu bir gerekliliktir. Düşmanımız ortaktır. Türkiye ve İran'ın ortak düşmanı olan terör örgütü PKK/PJAK ile mücadelesinin ortak olması ülkelerimizin güvenliği için olmazsa olmaz bir durumdur. Biz Türkiye gibi bu örgüte karşı mücadelede şehitler vermiş bir ülkeyiz, bizler şehitlerimizin kanı pahasına bu örgüte yaşam hakkı tanımamaya kararlıyız.”
TERÖRE YAŞAM ALANI KALMADI
“İran güvenlik güçleri sınır hattımız boyunca görevde ve bu örgütün nefesinin kesilmesi için mücadele halinde. Elbette bu zorlu koşullarda hain örgüt zaman zaman da olsa güvenlik güçlerimizi hedef alıyor. Ancak iki ülke arasındaki ortak mücadele kararlılığı neticesinde bölgede hareket kabiliyeti ve yaşam şansı kalmadı. Burada iki ülkenin siyasi ve askeri yöneticilerinin teröre karşı işbirliği adımları oldukça önemli.
“Sınırdaki çetin arazi şartlarından yararlanan bu terör şebekesinin üyeleri eylemleri ile her iki ülkeyi hedef alıyor. Bu teröristler ile mücadelede her iki ülkenin güvenlik görevlileri de kanlarını ve aziz canlarını feda ediyor. Şehitlerimiz ve gazilerimiz yine bölgemizin insanları... Bu örgüte karşı kesin kararlı ve şiddetli mücadele edilmesi hayati önem taşıyor. Hem kaçakçılık hem de terörizmle mücadelede bölgenin tamamen güvenli hale gelmesi için İran İslam Cumhuriyeti kararlı ve Türkiye Cumhuriyeti ile bu yönde kararlı işbirliğimiz devam ediyor.
'SINIRA YENİ GÖZLEM KULELERİ KURULUYOR'
“Gözetleme kulelerinin olmadığı alanlarda da 24 saat esasına uygun gözlem faaliyeti devam ediyor. Şimdi sınır hattında yani töristlerin hareket alanı olan yeni bölgelerde, beş yeni gözlem noktası daha inşa ediyoruz. Bunların üçü bitmek üzere, yakında faaliyete geçecek. İkisinin de temelleri atılmış durumda. Bu yeni stratejik gözlem kuleleri ile hain terör örgütüne karşı, her iki ülke güvenliği açısından yeni bir aşama daha kaydetmiş olacağız. Hedefimiz her iki ülkenin güvenliğinin payidar olmasıdır ve bu hedef için Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri ile çalışmalarımız karşılıklı güven ve samimiyet içerisinde devam ediyor.”
Tahran’dan İran-Türkiye Sınırında Yaşanan Çatışmaya Yönelik Açıklama
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Seyyid Abbas Musevi, dün Türkiye ordusuyla ile terör örgütleri mensupları arasında yaşanan çatışmaya ilişkin açıklama geldi.
Musevi, yaptığı açıklamada, “Türk medyasında yer alan haberlere göre, dün akşam saatlerine Türk askerleri ve terör örgütleri mensupları arasında yaşanan silahlı çatışmada yaralanan iki Türk askerinden birisi hayatını kaybetmiştir” dedi.
Bu çatışmada atılan bir havan topunun İran topraklarına isabet ettiğini belirten Musevi, bu olayın herhangi bir can kaybına yol açmadığını ve iki ülkenin sınırdaki görevlileri tarafından incelendiğini açıkladı.
Mehrin verdiği haberde Musevi, İran ve Türkiye askerler ve sınır muhafızlarının şehit düşmesine neden olan teröristlerin sınırdaki saldırılarını kınadıklarını belirterek, “Defalarca ilan ettiğimiz gibi terörle mücadele uluslararası işbirliğini gerektiriyor. Bütün ülkelerin bu konuda duyarlı olması lazım. Bazı ülkelerin teröristlere verdiği destekler devam ettiği sürece maalesef onların cinayetlerine tanık olmaktayız” diye konuştu.
Ayetullah Hamanei'nin İmam'ın vefat yıl dönümü dolayısıyla konuşmasının tam metni
İslam İnkılabı Lideri Imam Hamanei, İmam Humeyni’nin -ks- vefat yıl dönümü dolayısıyla TV kanallarında canlı yayınlanan konuşmasında İmam Humeyni’nin -ks- bugün için en önemli derslerinden biri değişimi sürdürmek olduğunu, inkılabı irticadan korumak gerektiğini vurguladı.
Pars Today sitesinde yayımlanan İslam İnkılabı Lideri Imam Hamanei'nin İmam Humeyni’nin -ks- vefat yıl dönümü dolayısıyla TV kanallarında canlı yayınlanan konuşmasının tam metni şöyle:
ImamHamanei konuşmasında değişim taleplik, değişim için zemin hazırlamak ve değişim yaratmak, İmam Humeyni’nin -ks- en önemli özellikleri olduğunu belirterek şöyle dedi:
İnkılabın hayatta kalması için İmam’ın bu teorik ve pratik özelliğinden ders alarak,değişimci eğilimimizi ve daha iyi olma ve sıçrama hareketinde ivmeli yönelişleri tüm alanlarda ve özellikle durgunluk veya gerileme yaşadığımız zeminlerde ciddiyetle takip etmeliyiz.
İmam Humeyni -ks- ta gençlik çağından itibaren değişimci ruhu ile bilindiğini kaydeden Imam Hamanei şöyle devam etti:
İmam -ks- peygamberlerin yöntemiyle insanların uyuyan ruhunu ve manevi içgüdülerini uyandırırdı. İmam’ın bu özelliği İslami hareket başlamadan onlarca yıl önce Kum dini ilimler merkezinde insanlarda büyük değişim yaratan ahlak dersinde de belirgindi.
İmam Humeyni’yi -ks- “Değişim İmam’ı” niteleyen İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle ekledi:
İmam mücadele yıllarından mübarek hayatının sonuna kadar amel meydanında da emsalsiz bir komutanın rolünde değişim talepliğe önderlik ediyor ve büyük İran milleti okyanusunu hedeflere ulaşma yolunda dalgalandırıyor ve fırtınalar koparıyordu.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei İmam’ın -ks- değişim yaratan anlayışı sayesinde yaşanan değişimlerden İran milletinin durgun psikolojisini talepte bulunan psikolojiye değiştirmesini örnek vererek şöyle devam etti:
Büyük İmamımız İran milletini sırf kişisel yaşamını düşünmekle sınırlı olan hareketsizlik konumundan talepte bulunan ve meydanları dolduran bir millete çevirdi, ki bu özellik İslami hareketin başladığı hş. 1341 yılından ve ardından hş. 15 Hordad 1342 kıyamından İslam inkılabı zafere kavuştuğu yıllara ve ondan sonra gelen yıllara kadar geçen sürede belliydi.
Milletin ecnebi güçlere ve hatta Pehlevi rejiminin üst düzey yetkililerine karşı aşağılık duygusuna dayanan bakışını özgüven ve milli izzet sahibi olan ve ülkenin kaderinde etkisi bulunan bir bakışa çevirmek, İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin İmam Humeyni’nin -ks- değişimci ruhunun getirilerinden biri olduğunu beyan etti.
Ayetullah Hamanei halkın taleplerini kısıtlı taleplerden istiklal ve özgürlük talebi gibi temelli taleplere çevirmek, halkın dine sıradan bir çerçeveden bakışını İslami devleti ve İslami medeniyeti inşa edecek bir bakışa çevirmek, İslam inkılabının büyük önderinin değişimci anlayışının diğer belirleyici tesirleri olduğunu vurguladı.
Ayetullah Hamanei bu bağlamda bir başka noktaya da temas ederek şöyle ekledi:
İslami hareket başladığında milletin zihninde geleceğe dönük hiç bir ufuk yoktu, ancak İmam Humeyni -ks- bu ufuksuz bakışı, milletin şimdiki bakışına, yani gelecek ufuklarında İslam ümmetini kurmak ve yeni İslami medeniyeti inşa etmeye çevirdi.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei uygulamalı maariflerin temelinde değişim yaratmak ve fıkıh ilmini ülkede nizamı yapılandırmak ve ülkeyi yönetme alanına müdahil etmek ve meselelere yenilikçi bakışın yanında kulluk ve maneviyat üzerinde ısrarla durmak, İmam’ın değişimci bakışının iki önemli sonucu olduğunu ifade etti.
Ayetullah Hamanei gençlere ve genç kuşağa bakıştı köklü değişim yaratmayı da İmam Humeyni’nin -ks- değişim anlayışının mübarek ve derin tesirlerinden biri olduğunu belirterek şöyle ekledi:
Büyük işleri gençlere emanet etmek ve onlardan ülkenin milli serveti ve birikimi olarak yararlanmak, İmam’ın açık yöntemiydi; gerçi o büyük insan genç olmayan insanlara da milli servet gözüyle bakıyordu ve bu gerçek yaptığı atamalarda da bellidir; nitekim şimdi biz aynı bakış ve yöntemin gözetilmesi gerektiğini söylüyoruz.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei İmam Humeyni’nin -ks- değişimci bakışının diğer önemli sonuçlarından birini de süper güçlere karşı dik durmak ve onları aşağılamak olduğunu belirterek şöyle dedi:
Bir zamanlar hiç kimse Amerika’nın iradesine aykırı bir şey yapılabileceğini düşünmüyordu; ancak İmam -ks- süper güçleri, bakışta değişim yaratarak onları aşağıladı ve küresel zorbaların da kırılgan olduklarını ispat etti, nitekim bu gerçek eski Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve Amerika’nın bugünkü halinde açıkça ortadadır.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei, İmam Humeyni -ks- “Değişim İmam’ı” olduğunu belirterek şöyle dedi:
En önemli nokta, İmam’ın tüm bu değişimlerde en temel etkenin Allah olduğunu bilmesiydi.
Ayetullah Hamanei İmam Humeyni’nin -ks- değişimci ruhunun bir başka önemli boyutu gençlerde değişim yaratmaya derinden inanması ve önem vermesinden ibaret olduğunu belirterek bu konu ile ilgili beyanatını şöyle toparladı:
Bizlerin İmam’ın değişimci ruhundan çıkarmamız gereken ders, değişim hareketini tüm alanlarda sürdürmektir; gerçi ülkemiz ve inkılabımız son otuz yılda İmam’ın değişim eğiliminden uzaklaşmadığını de belirtmeliyiz.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei ülkenin bilimsel hareketi ve ilerlemeleri, savunma gücünün caydırıcılık sınırına kadar ulaşması, siyaset meydanında İslam Cumhuriyeti nizamından güçlü bir imaj sergilenmesi, İmam’dan sonraki dönemde yaşanan ilerlemelere ve değişim hareketlerine birer örnek olduğunu belirterek şöyle dedi:
Son 30 yılda çeşitli alanlarda yaşanan ilerlemelere ve değişimlere karşın bazı altyapılarda değişim başladı, fakat tamamlanmadı ve bazı alanlarda da gerileme yaşandı, ki bu da talihsizlik ve kabul edilemez bir durumdur.
Ayetullah Hamanei, doğası yenilikçilik, değişim, ilerleme ve sıçrama olan inkılabın karşı noktası irtica olduğunu belirterek şöyle ekledi:
İnkılapların ilerlemesi veya gerilemesi insanların iradesine bağlıdır; zira eğer insanlar doğru yolda hareket etmezse, Allah teala nimetlerini onlardan geri alır. Dolayısıyla bu durumu düşmemek için çok dikkatli olmalıyız.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei beyanatının devamında, ülkenin ve nizamın medeniyetinin çeşitli alanlardan değişim yaratabileceklerini ve kendisinden, gençlerden, elit kesimden ve halktan çeşitli alanlarda değişim yaratmaları beklendiğini belirterek bu bağlamda bazı elzemlere işaret etti.
Eldekilerle yetinmemek, değişimci ruha sahip olmak ve sürekli ilerlemeyi istemek ve eldekileri arttırmak, Ayetullah Hamanei’nin üzerinde durduğu ilk elzemdi: Değişim talep etmek illa ki itiraz etmek anlamına gelmez veya illa ki yenilgiden sonra değişimi düşünmek gerekmez; değişim demek, harekette ivme kazanmak ve hızlanmak ve irticadan ve yanlışların üzerinde ısrarla durmaktan kaçınmaktır.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei doğru değişimin ideolojik dayanağa ihtiyacı olduğunu ve özellikle adalet alanında değişim yapmak gerektiğini belirterek şöyle devam etti:
Değişim güçlü ve organize bir düşünmeye dayanmalıdır; nitekim İmam’ın her değişim hareketi İslam maarifleri temeline dayanırdı. Zira eğer böyle bir ideolojik dayanak olmazsa değişim yanlış olan ve sağlam olmaz.
Ayetullah Hamanei bu bağlamda inkılabın ilk günlerinde bazı inkılapçı kişilere işaretle şöyle dedi:
Bu insanlar güçlü ideolojik temelleri, sağlam iman ve akılcı dayanakları olmadığından, gençlik çağını ve yaşamın çeşitli evrelerini geride bıraktıktan sonra, inkılabın zaten onlarla mücadele için gerçekleşen yanlış yola sapan fosillere dönüştüler.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei değişimi fikri açıdan değişmekle karıştırmamak gerektiğini belirterek şöyle ekledi:
Değişim ileriye dönük olmalı, oysa Pehlevi döneminde gündeme getirilen modernite veya Batı yandaşlığı, İran milletinin dini, milli ve tarihi kimliğini yok etmek ve bir başka ifade ile medeni ölüm demekti.
Ayetullah Hamanei, değişimde hız önemli olduğunu, fakat bu hız işleri alelacele yapmaktan farklı olduğunu, üstelik değişimde güvenilir ve yönlendirici bir elin bulunması şart olduğunu vurguladı.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei konuşmasının devamında ülkenin değişime ihtiyaç duyduğu bazı örneklere işaretle şöyle dedi:
İktisadi alanda petrol gelirine bağımlılığından kurtulmak, eğitim alanında eğitim merkezlerinde ders müfredatını faydalı ve uygulamalı hale getirmek, sosyal meselelerde adaleti sağlamak ve aile meselelerinde uyuşturucu bağımlılığını yok etmek ve ülkenin yaşlanmasını önlemekte değişim hareketlerine ihtiyacımız vardır.
Ayetullah Hamanei değişim yaratmanın şartı düşmandan ve düşmanlıklardan korkmamak olduğunu belirterek şöyle ekledi:
Her önemli ve olumlu işe karşı çıkanlar olur. Örneğin sanal ortamda muhalefetler genellikle keskin ve rahatsız edicidir; ya da dış düşmandan ülkenin maslahatına olan her harekete karşı çıkan geniş bir cephe vardır ve siyonistlerin propaganda imparatorluğu da onlara destek verir. Ancak hesaplı bir iş yaparken bu tür düşmanlıkları ve muhalefetleri umursamamak gerekir.
Ayetullah Hamanei düşmandan korkuya galip gelmenin çaresi genç ve cesur güçlerin meydana çıkmasından ibaret olduğunu belirterek, bu da gençlerin düşüncesinden, cesaretinden ve atılganlığından yararlanma anlamına geldiğini vurguladı.
Ayetullah Hamanei konuşmasının bu bölümünün sonunda İslam düşmanlarından oluşan cephenin perişanlığı, İran milletinin Allah tealaya inancının sonucu olduğunu belirterek, bu cephenin bir bölümü eski Sovyetler Birliği olduğunu ve o şekilde dağıldığını, bir başka bölümü de bugün perişan hali ortada olan Amerika olduğunu vurguladı.
Amerika’da ırkçı beyaz polisin diziyle siyahi bir vatandaşın boynuna can verinceye dek basması ve olay yerinde bulunan diğer polislerin de bu manzarayı seyretmesi yeni bir konu olmadığını belirterek şöyle dedi:
Bu cinayet bundan önce de Afganistan, Irak, Suriye ve daha önceleri de Vietnam gibi ülkelerde Amerika devletinin sergilediği ahlak ve doğasıdır.
Ayetullah Hamanei, bugün Amerikan halkının “Nefes alamıyoruz” sloganı tüm mazlum milletlerinin sözü olduğunu belirterek şöyle devam etti:
ABD hakimiyetinde mevcut fesat yüzünden korona virüs salgınında sergiledikleri zafiyet yüzünden bu ülkede vaka ve kayıp sayısı başka ülkelerden kat kat fazla olması bir, insanlara karşı en utanmaz şekilde davranmaları ve açıkça cinayet işlemeleri, üstelik özür de dilememeleri ve ardından insan haklarından dem vurmaları iki; sanki öldürülen o siyahi adam beşer değildi ve hiç bir hakkı yoktu.
Bugün Amerika milleti eski ve şimdiki hükümetlerinden büyük utanç duyduğunu kaydeden İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei, ortaya çıkan bu durumun ardından Amerika’yı desteklemeyi ve bezemeyi meslek edinenlerin artık başını kaldıramayacaklarını vurguladı.
Ayetullah Hamanei beyanatının sonunda Allah tealadan alemin hadiselerini İran milletinin lehine ve İslam Cumhuriyeti nizamının artan iktidarı doğrultusunda ilerletmesini ve rahmetli İmam ve şehit Kasım Süleymani’yi de evliyalarla mahşur etmesini niyaz etti.
(Kaynak: Pars Today)