کارگر

کارگر

Kudüs Ordusu Komutanı General Kasım Süleymani’nin “Islak Barut” festivalinin kapanış töreninde yapacağı konuşma Gazze’de canlı olarak yayımlanacak.
 

Kudüs Ordusu Komutanı General Kasım Süleymani’nin “Islak Barut” festivalinin kapanış töreninde yapacağı konuşmanın Gazze’de canlı olarak yayımlanacağı haberi işgalci İsrail'i panikletti. General Süleymani’nin Pazartesi günü Tahran’da düzenlenen kapanış töreninde konuşmasını Gazze şeridinde Hamas ve İslami Cihat gibi Filistinli direniş gruplarının liderleri tarafından izleneceği belirtildi.

Siyonist İsrail medyası ise bu habere geniş yer vererek çeşitli tepkilerde bulundu.

Salı, 17 Temmuz 2018 18:56

İran-Suriye Görüşmesinin Detayları

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Cabir Ensari Şam’da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile bir araya geldi.


 Şam’da gerçekleşen görüşmede Cabiri Ensari, Suriye ordusunun Dera kentinde teröristler karşısında kazandığı son zaferi kutlayarak; “Bu zafer, Suriye ordusunun ve milletinin topraklarını tamamen terör örgütlerinden temizlemedeki kararlılığını göstermektedir” dedi.

Ayrıca İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ensari ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Suriye’de askeri çözümün mümkün olmadığına vurgu yaparak diplomasinin kullanılması gerektiğini belirttiler.

Suriye Devlet Başkanı Esad ise teröristler karşısında kazanılan zaferlerin Suriye’de siyasi çözüme katkı sağladığını belirterek bölge ülkelerinin terör örgütlerine verdikleri desteklerin çözüme engel olduğunu söyledi.

Esad,’’Bu ilişkileri sürdürme ve pekiştirmede ortak çabaları sürdürme üzerinde görüş birliği kaydedildi. İki taraf bu stratejik ilişkilerin bölgede önemli ve temel bir istikrar faktörü teşkil etmektedir’’ dedi.

Ayrıca görüşmede  Esad, Suriye topraklarının büyük çoğunluğunun terörden kurtarılmasıyla Suriye ve halkına karşı yürütülen savaşa son verecek siyasi düzeyde ilerleme açısından olumlu bir ortam temin ettiğine dikkat çekti.

Terörü destekleyen bir kısım devletlerin siyasi süreci sabote etmeye devam ettiklerinin kaydedildiği görüşmede; bu devletlerin dayatmaya çalıştıkları önkoşullar ve izledikleri politikaların siyasi süreci ilerletme ve savaşa son verme çabalarını engellediği kaydedildi.

Esad, Dera ve kırsalında gerek askeri operasyonlar gerekse uzlaşma çabalarıyla teröre karşı kaydedilen başarıların Suriye halkının sağlam iradesi ve yurtseverliğini somutlaştırdığını belirtti.

Esad, Suriye ordusunun destekçi ve müttefik güçlerle işbirliği içinde vatan topraklarının her karışını terör ve işgalden kurtarma azim ve kararlılığında olduklarını vurguladı.

Son olarak görüşmede iki ülke arasında işbirliğinin artarak devam edilmesi yönünde karar alınırken; “bu işbirliği bölgedeki gücünü ve etkisini göstermiştir” denildi.

Brezilya’da düzenlenen dünya gençler wusho şampiyonasına katılan İranlı milli gençler ilk kez Sanda ve Talo dallarının toplamında dünya şampiyonu olmayı başardı.

 

7. Dünya Gençler Wusho Şampiyonası 45 ülkeden toplam 400 sporcunun katılımı ile geçen Perşembe günü Brezilya’da başladı ve Pazartesi günü de sona erdi.

Bu rekabetlerde İranlı milli gençler Sanda ve Talo dallarında toplam 11 altın, 8 gümüş ve 7 bronz madalya elde ederek ilk kez takım halinde dünya zirvesine yerleştiler.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei, Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerini kabulünde iktisadi sorunları aşmak için halkın ve yetkililerin gece gündüz çabalarına vurgu yaptı.

Ayetullah Hamanei Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerini kabulünde iktisadi sorunları aşmak için halkın ve yetkililerin gece gündüz çabalarına vurgu yaptı.

Düşmanın şimdiki aşamada İran’a karşı şom planlarına işaret eden Ayetullah Hamanei, hükümetin gerekli tedbirleri uyguladığı takdirde tüm sorunların üstesinden gelerek ABD’nin şom komplolarını etkisiz hale getirebileceğinden emin olduğunu kaydetti.

Görüşmede Cumhurbaşkanı Ruhani de Ayetullah Hamanei’nin bu yöndeki tavsiyelerini uygulamak için tüm çabalarını harcayacaklarını ifade etti.

İran İslam İnkılabı lideri: Yetkin, olgun ve bilge olan meclis bağımsız bir şekilde terörizm ve kara para aklama gibi konularla mücadele için yasa çıkarmalıdır.


İmam Hamanei dün sabah İslami şura meclisi başkanı, milletvekilleri ve çalışanlarıyla yaptığı görüşmede, meclisin sistemin merkezi ve İmam Humeyni'nin (r.a) buyurduğu gibi erdemlerin özü yani milletin en iyi özelliklerinin ortaya çıktığı yer olduğunu belirterek şu açıklamalarda bulundu: Milletvekilleri yasama ve yürütmede ülkenin öncelikleri, halkın özellikle de zayıf ve muhtaç kesimin sorunlarının giderilmesi, batının değerlendirmelerinden etkilenmemek, inkılapçılık ve soylu erkinden kaçınmak gibi temel vazifelerine odaklanmalıdırlar. 

İmam Hamanei açıklamalarının başında ilk olarak, halka layıkıyla hizmet etmenin ibadet olduğunu belirterek şunları söyledi: Milletvekillerinin tüm uygulamaları, çalışmaları ve söylemleri eğer Allah için ve onun rızası doğrultusunda olursa, gerçek hizmet ve Allah'a yakınlaşma vesilesidir. 

İmam Hamanei daha sonra her oturumda meclisin kalitesinin bir önceki oturuma kıyasla artmasının daha iyi ve daha çok çalışmaya bağlı olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: Hizmet alanında, iyi çalışmalarda, karar alma ve uygulamada en iyi noktada olunmalıdır. 

İslam İnkılabı Lideri açıklamalarının devamında, meclis başkanının yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması ile ilgili "iyi" değerlendirmesinde bulunarak şu ifadeleri kullandı: Bu değerlendirme için kantitatif göstergeler ve onay sayısı yeterli değildir, bunun için onayın durumu ülkenin yönetiminde yani yasaların İran'ın ilerleyişindeki ve halkın sorunlarının çözümündeki etkisiyle ölçülmelidir. 

İmam Hamanei daha sonra İmam Humeyni'nin (r.a) meclis için "millet erdemlerinin özü" ifadesine işaret ederek şu ifadeleri kullandı: İran halkı tarih boyunca "iman, ilim, özgüven, bağımsızlık, övünç ve kararlılık" gibi ahlaki faziletleri özünde taşımıştır ve bu doğrultuda, meclis ve milletvekilleri bu fazletlerin doğduğu yer, milli izzetin kaynağı, İslami düzenin hakim olduğu yer olmalıdır. Meclis şüphe, kendini beğenme, ümitsizlik, güvensizlik ve ülke sorunlarına ilgisizliğin hakim olduğu yer olmamalıdır ve milli güç ve kapasite konusunda ümitsiz bir bakış açısına sahip olmamalıdır. 

İslam İnkılabı Lideri açıklamalarının devamında yabancı güçlerin tarihteki saldırılarına ilişkin tarihteki iki örneğe yani Selçukluların ve Moğolların İran'a girişine ve yine İslam'ın İran'da yayılışına işaret ederek şunları söyledi: Tüm bu süreçlerde farsça, kültür ve sanat korundu ve günden güne ilerledi ve bu iktidarın ve milletin gücünün göstergesidir. 

İmam Hamanei daha sonra, geçen 40 yılda İran halkının düşmanlarının durumuna işaret ederek şu ifadeleri kullandı: 40 yıl boyunca düşmanlarımız İslamın ilk yıllarında mezhep savaşı çıkardıkları gibi İran halkına karşı da savaş, yaptırım, güvenlik komploları ve diğer her konuda düşmanca en katı adımları atttılar ancak bugün İran'ın ilim, iktidar, ilerleme durumu ve uluslararası alandaki konumu inkılabın ilk yıllarına nispetle kıysalanamayacak derecede iyidir. 

İmam Hamanei açıklamalarının bu bölümünü toparlayarak şu ifadeleri kullandı: İran halkı böyle gurur kaynağı ve mükemmel bir millettir, bununla birlikte bu fazletlerin doğuşunu sağlayan sizler kendinize ve meclise bu gözle bakın ve vazifenizi yerine getirmek için çalışın. 

İslam İnkılabı lideri açıklamalarının devamında " yasama ve yürütme"yi meclisin en önemli görevi olarak tanımladı ve yasamanın niteliğinin düzenli olarak gelişmesine vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı: Ülkenin önceliklerini dikkate almalı ve önemsiz konularda yasama yapmaktan kaçınmalısınız. 

İmam Hamanei daha sonra, milletvekillerine hitaben şu hatırlatmada bulundu: Sizin halka hizmet edebilmek için sadece 4 yılınız var, bu nedenle bunun her anını önemli ve öncelikli konularda yasama yapmaya harcayınız.

"Kanunsuz uygulama" ve "ülkenin menfaatlerine aykırı yasa çıkarmaktan kaçınmak" bunlar İslam İnkılabı liderinin değindiği diğer iki konuydu. 

İmam Hamanei açıklamalarının devamında, uluslararası sözleşmeler ve anlaşmalarla ilgili olarak şunları söyledi: Bu anlaşmalar ilk olarak büyük güçlerin düşünce odalarında kendi menfaatleri doğrultusunda şekillenmektedir ve daha sonra takipçi veya aynı hedefe sahip ya da sindirilmiş devletlerin katılımıyla uluslararası bir boyut kazanmaktadır, öyle ki eğer İran gibi bağımsız bir ülke onları kabul etmezse ona "150 ülke kabul ediyor sen nasıl reddedebilirsin?" diye yüklenirler. 

İmam Hamanei bu tür sözleşmeler karşısında doğru davranış şeklinin belirlenmesi konusunda şu ifadeleri kullandı: "Mecliste yakın zamanda gündeme gelen bazı uluslararası sözleşmeler" konusunda da dediğimiz gibi, yetkin, olgun ve bilge olan meclis bağımsız bir şekilde terörizm ve kara para aklama gibi konularla mücadele için yasa çıkarmalıdır. Elbette uluslararası anlaşmaların bazı maddeleri iyi olabilir ancak bu maddelere dayanarak anlaşmaya katılmamızın hiçbir gerekliliği yoktur çünkü onların asıl amaçlarını bilmiyoruz ya da onların sorunlu olduğunu biliyoruz. 

İslam İnkılabı lideri daha sonra yasamanın gerekliliği ile ilgili olarak şunları söyledi: Yasa ilk aşamada halkın özellikle zayıf ve ortada tabakada olanların sorunlarını gidermek için olmalıdır ve güç odaklarının ve zenginlerin elinde bir maşa haline gelmemelidir. 

İmam Hamanei açıklamalarının devamında, mecliste aile ilgili konularda Batı perspektifli yaklaşımların etkisini eleştirerek şu ifadeleri kullandı: Yasamada sorunların gerçek çözümü için çalışın. Batı tarzı yaşam ailenin gerçek önemine ve değerine aykırıdır ve bu durum onlar için bu konuda çözülemez problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur, bununla birlikte yasamada İranlı ailelerin sorunlarının çözümü konusunda Batının kadın, çocuk, baba ve anne ile ilgili perspektifi dikkate alınmamalıdır. Yasama ülkenin öncelikle konuları hakkında yani ekonomik sorunların çözümü için olmalıdır. 

İmam Hamanei daha sonra ekonomik konulara ciddi bir giriş yapılması konusunda zirve yapılmasından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek şu ifadeleri kullandı: Bu toplantı farkındalık ve güçlü kararlar alma, mevcut sorunların çözümü için önerileri bulma yönünde olmalıdır ve meclis de bu yönde hareket etmelidir ve düşmanlara ekonomik sorunları kötüye kullanma fırsatı vermemelidir. 

İmam Hamanei ayrıca, bazı alanlarda yasaların uygulanmaması veya ertelenmesini eleştirerek şu vurguda bulundu: Yasa uygulamak için çıkarılmaktadır ve meclis yasaların uygulanması konusu üzerinde ciddiyetle durmalıdır.  

İslam İnkılabı Lideri açıklamalarının devamında milletvekillerinin inkılabi hareket etmesi yani "akıllı, temkinli ve cesur" olmaları gerektiğine işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü: Sizler yemin ederek göreve başlıyorsunuz ve bu yemininize sadaket inkılab yanlısı bir şekilde hareket etmenin dışında mümkün değildir, çünkü eğer yemin sırasında söylenen taahhütler yerine getirilmezse milletvekilinin mecliste bulunması anayasa ve şer'i açıdan uygun olmaz. 

İslam İnkılabı lideri daha sonra ülke yetkililerine "cihat yönetimi" için her zamanki tavsiyelerini yineleyerek şu ifadeleri kullandı: inkılabı motivasyon, iman ve maneviyat meclisteki milletvekillerinin davranışlarına ve konuşmalarına hakim olmalıdır. 

İmam Hamanei ayrıca "soylu erki"nin ülke için büyük bir sorun olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: Eğer kabilecilik ve soylu erki bizim yaşam şeklimizin bir parçası olursa bunun olumsuz etkileri son bulmayacak ve çalışmak çok zorlaşacaktır. 

İslam İnkılabı lideri açıklamalarının devamında "milletvekillerinin davranışının izlenmesi" konusunun meclisin hükumeti izlemesinden daha önemli olduğunu belirterek şunları söyledi: Mecliste bu amaçla oluşturulan heyet güçlendirilmelidir ve gerçek anlamda milletvekillerinin davranışını izlemelidir.

İmam Hamanei daha sonra Amerika'da uluslararası zorbaların yaptığı zulümlerin ortaya çıkmasına işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü: Amerika'da binlerce çocuğun annelerinden koparıldığını gösteren resimleri görmek insanı mahvediyor ancak Amerikalılar büyük bir acımasızlıkla mülteci ailelerden çocuklarını ayırıyorlar. 

İmam Hamanei açıklamalarının devamında, ileri teknolojiye sahip birkaç ülkenin bir limanı mazlum Yemen halkını elinden alabilmek için yaptıkları saldırıların uluslararası zorbaların kötülüklerinin bir başka örneği olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: İnsanlığın bu  düşmanları İran halkına da adalet yanlısı tutumları ve direnişleri nedeniyle düşmanlık besliyorlar ancak İran halkı Allah'ın yardımıyla iç gücünü koruyarak Amerika'yı ve diğer düşmanlarını yenecektir. Bu katiller zamanın Şimr'leridir ve Kuran-ı Kerim'e göre, onların hiçbir vaadi ve sözü güvenilir değildir ve İran halkı bugün bu gerçeği çok iyi görebilmektedir. 

İmam Hamanei açıklamalarının sonunda şunları söyledi: İran halkının düşmanları tam anlamıyla zorbadırlar ve İran halkının, rejiminin ve yetkilerinin hiçbir zorbaya boyun eğmeyeceği açıktır. 

Cumartesi, 16 Haziran 2018 06:13

Ramazan Bayramı ve Hilal Konusu

Kuran’a göre Ramazan orucuna hilal ile başlanır, Ramazan bayramı da yine hilal ile derkedilir. Bu konuda Müslümanlar arasında ittifak vardır. Dolayısıyla Müslüman ve Mümin halkımızın bildiği üzere fıkhımıza göre Ramazan Ayı, hilalin görülmesi ile başlayıp yine hilalin görülmesi ile bitiyor.
 

       Ehlibeyt fıkhına göre ayın ilk günü, birkaç yolla tespit edilir:

1) Bizzat insanın kendisinin hilâli görmesi ile.

2) Sözleri yakin ve itminan sağlayacak bir gurubun ayı gördük demesiyle.

3) İki adil erkeğin aynı gece hilâli gördüklerini söylemeleri ile.

4) Şaban ayından otuz günün geçmesi ile. Şaban’dan otuz gün geçince, ramazan ayının ilk günü sabit olur. Yine, ramazan ayından otuz günün geçmesiyle de şevval ayının ilk günü sabit olur.

5) Şer’i hâkim hükmetmesiyle. (Bazı müçtehitlere göre)

    Takvime göre Ramazan orucu 16 mayıs  Çarşamba günü, hilale göre ise 17 mayıs  Perşembe günü başladı. Buna göre hilale göre önümüzdeki Perşembe  (14 haziran) Ramazan ayının 29. günüdür. Eğer Perşembe akşam hilal gözükürse Cuma günü Şevval ayının biri ve Ramazan bayramıdır. Binaenaleyh Kayışdağı İmam Hüseyin camiinde bayram namazı cuma günü  (kendi gününde) kılınacaktır. Eğer 14 haziran Perşembe akşam hilal gözükmezse Cuma günü Ramazan ayının 30. günüdür. Dolayısıyla bayram namazı Kayışdağı İmam Hüseyin camiinde Cumartesi günü kılınacaktır.

   Ancak her yıl olduğu gibi bu yılda Ramazan orucunu takvime göre başlatıp Kadir gecelerini takvime göre yapanlar anlaşılan (Perşembe günü hilal gözükmediği halde) fıkfin ve vakıanın dışına çıkarak hareket edecekler ve cuma günü bayram namazı kılarak ihtilafa sebep olacaklardır.

   Bazılarının “biz yaşadığımız ülkeye göre hareket eymeliyiz” söyleminin hiçbir şer’i dayanağı ve makul bir tarafı yoktur. Zira hilal ve ibadet konusunda, yaşanılan ülkeler ölçü değildir, fıkhi kriterler ölçüdür ve fıkhi kriterleride yukarıda zikrettik.

   Bu kriterlere göre hareket etmeyenler kendi adlarına kavram üretmiş olurlar.  Buna göre; Siz yaşadığınız ülkeye göre hareket edin sözü hiçbir taklit merciine ait değildir. Yarın birileri de kalkar derki ülkenizde ezanda Aliyen veliyullah okunmuyor siz de okumayın. Aşura bayram biliniyor sizde bayram bilin vs…

Esasen bu söze göre Avrupada yaşayan kardeşlerimiz ne yapmalı! Onlarada siz avrupada yaşıyorsunuz kiliseye gitmeniz mi gerekir denilmeli! Böyle bir saçmalık olur mu!

Esasen şia fıkhında; İbadetlerinizi yaşadığınız ülkeye göre yapın veya yapabilirsiniz diye bir kural da yoktur.

   Fıkhi kurallara ve ölçülere göre hareket etmeyenler insanları günaha düşürdükleri gibi büyük bir vebalin de altına girmektedirler. Bu aynı zamanda taviz vermeye de kapı açmış olur. İtikat ve fıkıh konularında taviz vermek ise zamanla toplumun inançlarından uzaklaşmasına ve asimile olmasına neden olur.

   Bizler gerçek hükümleri ve ölçüleri halkımıza söyleyelim. İsteyen hükme amel eder isteyen etmez.  Allah’ın; “Gıybet etmeyin hükmünü herkes bilir ama çokları gıybet ederken hükümleri açıklayanlar gıybet edenlere birşey yapmadıkları gibi hilal konusunda da hükmün aksini yapanlara birşey yapmazlar, sadece hükmü açıklarlar. Ama hükümleri açıklayanlar  yaşadığınız toplumda nasıl olsa herkes gıybet ediyor, onun için siz de gıybet edebilirsiniz demiş olsa, işte bu hükmü, ters düz etmektir.

Allah tüm ibadet ve itaatlerimizi kabul buyursun. İslam alemine hayırlı bereketli barış dolu bayramlar nasip buyursun.

İsrailsiz bir dünyada yaşama mutluluğunu tüm insanlığa nasip eylesin.

“Kul ramazan ayında nelerin olduğunu derk etmiş olsaydı yılın tamamının ramazan olmasını isterdi.” Hz. Resulü ekrem ( sallallahu aleyhi ve alihi vesellem )

Mehdi AKSU

Çarşamba, 06 Haziran 2018 10:33

Cehennem Borsası

Bugünlerde Suriye üzerinde acayip bir trafik dönüyor. Taraflar ‘tehdidi yükselt, tavizi satın al!’ matematiğiyle birbirini kovalıyor. Bir yanda Suriye’nin güney cephesini temizleme hazırlığından hayli rahatsız olan ABD ve İsrail’in “İran ve Hizbullah sınıra yaklaşamaz” tehditleri eşliğinde Rusya ve Ürdün aracılığıyla yürüttükleri pazarlıklar. Diğer tarafta Menbic’te YPG-PYD unsurlarını istemeyen Türkiye’nin ABD ile ‘kör dalaşı’.

Malum ilk perde kaosla açılıp vekâlet savaşıyla sürdü. İkinci perde doğrudan birincil aktörlerin müdahaleleriyle çetrefilleşti. Final perdesi ‘paylaşım savaşı’ için açılıyor. Tam bir ‘Cehennem Borsası’. Böyle dememin sebebi ateşle barutun aynı odada salsa yapıyor olmasıdır.

Birbirini tamamlayan Rus satrancı ile Rus ruleti, Acem oyunları, çok boyutlu Amerikan müdahaleleri, İsrail’in korsan saldırıları, ABD’nin iteklemesiyle iştahı yeniden kabaran Körfez ağalarının denkleme girme girişimleri ve Türkiye’nin iki askeri harekâtın ardından kontrol alanını genişletme gayretleri…

Bugünlerde Suriye üzerinde acayip bir trafik dönüyor. Taraflar ‘tehdidi yükselt, tavizi satın al!’ matematiğiyle birbirini kovalıyor.

Bir yanda Suriye’nin güney cephesini temizleme hazırlığından hayli rahatsız olan ABD ve İsrail’in “İran ve Hizbullah sınıra yaklaşamaz” tehditleri eşliğinde Rusya ve Ürdün aracılığıyla yürüttükleri pazarlıklar.

Diğer tarafta Menbic’te YPG-PYD unsurlarını istemeyen Türkiye’nin ABD ile ‘kör dalaşı’.

Beri tarafta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile sorunu müzakerelerle olmazsa zorla çözmekten bahseden Suriye Devlet Başkanı Beşşar el Esad ile Amerikan yönetimi arasındaki tehdit teatisi.

Öteki tarafta madem Suriye’yi dizimizin dibine indirecek ‘devrim’ yaya kaldı, o halde biz de Badiye çölünde ‘Sünni Arap Federasyonu’ kurup payımızı alalım hesabı güden Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ikilisi…

Sahi bir ara 113 ülkenin kefil olup Suriye’nin gerçek temsilcisi saydıkları muhalefet ne istiyordu, kendi hikâyelerini yazarken birden bire ABD’yle yolları kesişen Kürtlerin asıl derdi neydi, bununla ilgilenen var mı, yok.

***

Suriye ordusunun Şam kırsalındaki operasyonları tamamladıktan sonra Dera ve Kuneytra’da muhalif güçlerin elinde kalan cephelere yönelmesi diplomatik trafiği yoğunlaştırdı. Güney cephesi Ürdün ve İsrail’i yakından ilgilendiriyor. Hafif ateşle temasını kesmeyen bir sacın üzerinde kavrula kavrula dans eden Ürdün Kralı Abdullah sınıra dayanan çatışmaların tetiklemesiyle kendi iç dengelerinin bozulmasından korkuyor. İsrail ise sınırlara İran ve Hizbullah’ın yaklaştığını öne sürüp kendi koşullarını dayatıyor.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun 9 Mayıs’ta Moskova’da Vladimir Putin’le görüşmesinden sonra Amman’da artan çapraz temaslar pek şaşırtıcı.

Dera operasyonu için güneye asker sevkıyatı başlarken Amman Büyükelçisi Mücteba Ferdosipur başta olmak üzere İranlılar, Rusya-ABD-İsrail üçgeninde dönen hassasiyete binaen güney cephesinde İranlıların olmadığını söylemeye başladı. Bunu varsa da çekiyoruz diye anlamak lazım.

Nitekim 22 Mayıs’ta Enab Beledi dahil bazı muhalif yayın organları Hizbullah ve Şii milislerin Dera’dan çekildiğini yazdı. Muhalif cephede Genç Sünni Güçler Komutanı Nassim Ebu Arra da Reuters’a demecinde bu çekilmeyi teyit etti.

25 Mayıs’ta Suriye ordusu helikopterle Dera’da muhaliflerin elindeki bölgelere ilan atıp silah bırakma çağrısı yapınca ABD ateşkesin bozulması halinde sert yanıt verileceği uyarısında bulundu. Bu sırada Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ürdün ve İsrail sınırlarında Suriye ordusundan başka güç olmayacağı garantisi verdi.

Restleşmelerin gölgesinde 28 Mayıs’ta Amman’da ABD, Rusya ve Ürdün arasında üçlü bir toplantı gerçekleşti. Lavrov’un yardımcısı Mikhail Bogdanov, toplantıda ‘gerilimi düşürme bölgesi’nin geleceği üzerine mutabakata vardıklarını söyledi. Ürdünlü yetkililer de kasımda ABD ve Rusya’nın garantörlüğünde ilan edilmiş olan ‘gerilimi düşürme bölgesi’nin korunacağını kaydetti.

Medyaya sızan bilgiler ise bir al-vere işaret ediyor. El Şark’ül Evsat gazetesine göre ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Satterfield, toplantıda İran unsurlarının sınırdan uzak durması karşılığında Ürdün sınırına 25 kilometre mesafedeki alanlarda bulunan Suriyeli ve yabancı tüm savaşçıların çekilmesi ya da İdlib’e tahliye edilmesini önerdi. Satterfield bu durumda ABD’nin de Suriye-Ürdün-Irak üçgenindeki Tanaf üssünü boşaltabileceğini söyledi. Putin’in “Tüm yabancı güçler Suriye’den çekilmeli” çağrısına uygun bir adım.

Suudi internet sitesi Elaf ise daha çarpıcı bir iddiayla çıkageldi. Buna göre üçlü görüşme dışında Amman’da İsrail ve İranlı yetkililer Ürdün’ün arabuluculuğunda dolaylı görüşme yaptı. İran’ın Amman Büyükelçisi ile bir İranlı güvenlik yetkilisi bir odada, Mossad Başkan Yardımcısı başkanlığında İsrail heyeti başka bir odada oturdu. Ürdünlüler iki oda arasında mesaj taşıdı. İsrail tarafı Hizbullah ve İran destekli gruplar güney cephesinden uzak durdukça İsrail’in Golan ve Ürdün-İsrail sınır hattında savaşa müdahil olmayacağını söyledi. İranlılar da güney cephesinde muhalifler ile Suriye ordusu arasındaki çatışmalara karışmayacaklarını kaydetti. İsrail tarafını şaşırtan hızda bir uzlaşma sağlandı. Tabii beklendiği üzere İran Dışişleri gizli görüşme haberini yalanladı.

İran Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Şemhani’nin “Rusya’nın teröristleri Suriye-Ürdün sınırından çıkartıp Suriye ordusunun kontrolünü sağlayacak çabalarını güçlü bir şekilde destekliyoruz” sözleri, İran’ın meseleye esnek yaklaştığını ve Rusların pişirdiği bu stratejiyi Suriye’nin kazancı saydığını gösteriyor.

Konuyu İran Dışişleri’nden bir kaynağa sorduğumda “Son zamanlarda ABD ve İsrail Suriye’de İran’ı bahane ediyor. İran bu bahaneyi ellerinden almak için gerekli adımları atabilir” dedi.

Amman’daki temaslardan yansıyan bilgiler doğruysa acımasız bir savaştan Doğu Guta modeline benzer bir çözüme kayıldığı sonucu çıkıyor. Tabii bunun sahaya yansıması nasıl olur şimdiden kestirmek zor. ABD de, iddia edildiği gibi, Tanaf’tan çekilirse Suriye hanesine iki zafer birden yazılacak demektir.

***

ABD, Tanaf’ı defterden sildiği gibi Fırat hattındaki oyundan çekilebilir mi? Bu fasılda kuşkular balya üstüne balya yığıyor.

Suriye yönetiminin sona bırakmayı tercih ettiği Fırat’ın doğusunda şu sıralar Suudiler ve ortakları sahnede dolaşıyor. BasNews’e göre Suudi Arabistan, Birleşmiş Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün’den oluşan bir heyet, YPG ile gizli bir görüşmeden sonra Kobani’nin Harap Işk köyündeki Amerikan üssünde Arap aşiret güçlerinin temsilcileriyle buluştu. Görüşmeye katılanlar Senadid, El Nukhba ve Rakka Devrimcileri. Bunlar YPG’nin de ortakları. Görüşmelerde Rakka’nın yanı sıra ülkenin doğu ve kuzeyinde konuşlanmak üzere bir Sunni Arap gücünün oluşturulması gündeme getirildi. Oluşacak gücün önce Rakka’ya, ardından doğu ve kuzeye konuşlanacağı, buna paralel ABD’nin çekileceği söylendi.

Anadolu Ajansı’nın iddiasına göre de yeni orduya katılacaklara 200 dolar maaş vaat edildi ve gönüllü toplamak için Haseke ve Kamışlı’da irtibat noktaları kuruldu.

Suudilerin bölgede ne yapmaya çalıştığına dair bir bilgi de Suriye Kürt Demokratik Partisi (El-Parti) temsilcisi Azad Barazi’den geldi. Barazi’ye göre Suudi Arabistan’ın Körfez İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Samir el Sebhan, IŞİD’in yenilgisinden sonra birçok kez Rakka’ya gelip yerel aktörlerle görüştü. Bu görüşmelerde Menbic, Rakka ve Deyr ez Zor’u içine alan bir ‘Sunni Arap Federasyonu’ kurma önerisi tartıştı.

Kürtler bu tür etnik temelli federatif modele sıcak bakmıyor. Fakat Amerikalılardan sonra Suudilerin de bu şekilde oyuna girmelerine karşı açık bir duruş da sergilenmiyor. Amerikalılardan sonra Suudilerin bölgeye el atması seçeneklerin en kötüsü. Suudi-Amerikan ortaklığının sicili başka türlü düşünmeye imkân vermiyor.

Tam da Suudiler sahneye çıkmışken Russia Today’e konuşan Esad, Fırat hattında ne olacağına dair şunu söyledi:

“ABD kartlarını tüketiyor. Asıl kart ılımlı dedikleri Nusra idi. Fakat onların ılımlı değil El Kaide olduğuna dair skandal patlak verince yeni bir kart aramaya başladılar. Bu kart da şimdi SDG. SDG konusunda iki metot kullanacağız. İlki, müzakereler için kapı açıyoruz çünkü onların çoğunluğu Suriyelilerden oluşuyor. Ülkelerini seviyorlar, her hangi bir yabancı gücün kuklası olmaktan hoşlanmıyorlar. Hiçbirimiz Amerikalılara güvenmiyoruz, haliyle tek seçenek Suriyeliler olarak birlikte yaşamak. Eğer müzakereler başarısız olursa Suriye ordusu, SDG’nin işgal ettiği bütün toprakları özgürleştirmek zorunda kalacaktır. Burası bizim toprağımız, kurtarmak görevimiz, Amerikalılar gitmeli. Bir şekilde gidecekler. Meşru bir temel olmadan Irak’a geldiler. Ve bakınız sonra onlara ne oldu. Bundan ders almalılar.”

Pentagon’un buna yanıtı gecikmedi: “ABD ordusunu veya koalisyon ortaklarımızı vurmak kötü bir politika olacaktır.”

Görünüşte Amerikalılar güney cephesinde pazarlığa açık bir pozisyon alırken Fırat hattında henüz esneme sinyali vermiyor. Fakat Trump yönetiminin belirsizliklerle dolu seyir çizgisi her ihtimale açık kapı da bırakıyor. Halihazırda bir pazarlık masası Rusya’nın, bir diğeri Türkiye’nin önünde. Trump ‘satılabilir’ bir fiyat gördüğünde vazgeçemeyeceği bir değere sahip değil. Amerikalılar gerçekten çekilmeye karar verirse kâğıtlarını çoktan cehennem borsasında elden çıkarmış demektir.

 İslam Cumhuriyeti'nin kurucusu İmam Humeyni'nin (ra) 29. vefat yıldönümü töreni; İranlı üst düzey yetkililer, yabancı konuklar ve halkın farklı kesimlerinin katılımıyla başladı.

İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, İmam Humeyni'nin (ra) 29. vefat yıldönümü münasebetiyle halka hitap etti.

İslam İnkılabı Rehberi'nin konuşmasının satır başları şöyle:

- Otuz yıldır büyük onura sahip İmam Humeyni’den bahsediyoruz. İmam Humeyni en yüksek zirvelerde olan bir isim, bundan sonra da milletimiz İmam Humeyni’den hep böyle bahsedecek. Zira İmam (Humeyni) İslam İnkılabı'nın simgesi. Bu ülke İslam İnkılabı’nın güçlü motoru olmaksızın büyük hedeflerine ulaşmayacaktır.

- İmam Humeyni’nin (ra) 29. vefat yıldönümü, Hz. İmam Ali’nin (a.s) şehadet yıldönümüne denk gelmesi iki büyük şahsiyet arasındaki bazı benzerlikleri hatırlatıyor. Bu benzerlikler İran milleti ve İslam ümmetinin gurur kaynağıdır.

- Bu benzerlikten biri zalimler ve kötülüklere karşı “güçlü duruş” sergilemektir. İmam Humeyni, Şah rejiminin karşısında sert bir kaya gibi durdu. ABD’nin karşısında da dağ gibi. Devrik Saddam rejiminin dayattığı 8 yıllık savaşta, iç provokasyonlar ve tehditlerin karşısında bile dimdik durdu.

- İmam Humeyni’nin dileklerinin birçoğu vefatından sonra gerçekleşti. Yurt dışına bağlılığın kesilmesi, ülkenin bilimsel, teknolojik ve siyasi alanlarda ilerlemesiyle birlikte Batı Asya ve Kuzey Afrika'da İran İslam Cumhuriyeti’nın etkin varlığının artması İmam Humeni’nin vefatının ardından gerçeleşti. Elde edilen bu kazanımlar İmam'ın belirlediği yoldur.

- Düşmanların planını tam olarak biliyoruz, bunu halkımıza açıklayacağız. Tabi ki aziz halkımız kendileri de bunları bilir ve fark eder. Düşmanların bugünkü planı şöyle: Ekonomik ve psikolojik baskının yanında pratik bir baskı uygulama.

- Füze gücümüz büyük önem taşıdığı için düşmanlar bu konuya odaklanıyor. Yurt içindeki bazıları da maalesef, düşmanların sesi oluyor ve bunun (füze) hiçbir yararı olmadığını öne sürüyorlar.

- Bazıları kusurlu bir nükleer anlaşmayı İran'a dayatmak istiyor. Aslında yabancı devletler de bunu arıyor, bazıları da içeride bunun reklamını yapıyor ve eğer sağlanmazsa savaşın çıkacağını öne sürüyorlar. Düşmanın isteği de bu zaten.

- Avrupa devletlerinin tutumundan şunu çıkarabiliriz ki, bunlar İran milletinin yaptırımlarıla uğraşmasını ve ülkenin nükleer faaliyetlerinden vazgeçmesini istiyorlar. Ayını zamanda kısıtlamaların sürdürülmesinden yana.

- Bu devletlere sesleniyorum: Boş hayalleriniz gerçekleşmeyecek. İran halkı ve hükümeti yaptırmları nükleer kısıtlamalarla birlikte kabul etmeyecektir.

- İran Atom Enerjisi Kurumu şimdilik nükleer anlaşma kapsamında uranyum zenginleştirmeyi acilen 190 bin Su'ya çıkarmalı./mehr

İmam Humeyni tarafından Kudüs Günü isimlendirmesi kendilerinin bölgedeki gelişmeleri doğru anladığını ve derin ileri görüşlülüğünü ifade ediyor.
 
Siyonizm’le ilişkilerin normalleştirilmesi hareketinin hız kazanması, 1978’den (İran İslam İnkılabının zaferinden önce) önceki yılların en önemli olaylarının çıkış noktası oldu. Zira o yıllarda mücadele stratejilerinin olmaması, siyasi bir örnek ve tek bir liderin yokluğu, ümitsizlik ve yenilgilerin yol açtığı psikolojik yıkım ve Arap kavmiyetçiliği bu neticeyi beraberinde getirdi. Bölge siyasetinin şartları Kudüs'ün İslami kimliğini uzlaşma ve normalleşme süreci içerisinde yok etmek için hazırdı. Süreç Camp David ve Oslo sözde barış anlaşması ile tamamlanıyordu. Arap kavmiyetçiliği  yöntemi kurtarıcı değildi ve yalnızca İsrail ile müzakere yapan bir ortak şeklini aldı. 

    Filistinliler topraklarının çoğunu kaybetti. BM de Filistin topraklarının % 56’sını İsraillilere verdi. Batı Şeria ve Gazze Şeridi İsrail yerleşkelerinin kuşatması altında kaldı. Bu şartlarda Siyonist turizm acentalarının yardımıyla Avrupa Yahudilerinin göçü hareketlilik kazandı ve bu şekilde Filistinli mültecilerin de sayısı artmış oldu. 
Bölge ve Dünya böyle bir durumdayken İran İslam İnkılabı zafere ulaştı. İdeolojik ve sınırlar ötesi bu inkılabın etkisi tüm dünyaya yayıldı. Yeni bir İslam’ı ve onun siyasi sınırlarını tarif eden inkılap, stratejik haritasını inkılabın zaferinden önce ortaya koymuştu. İnkılap, Siyonizm’i İslam’ın en büyük düşmanı ve Kudüs'ü de İslam ülkelerinin önceliği kabul etti.

   Bu yüzden İran İslam İnkılabından duyulan endişenin sebebinin onun evrensel kuşatıcılığından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Çünkü bu acı gelişmelere rağmen İslam İnkılabı ırkçılığa, doğu ve batıya dayanmayan yeni bir eksen ortaya koydu. 

   İran İnkılabı, İslami kimliği milliyetçiliğin yanında görüyordu. İran İslam Cumhuriyeti’nin milli menfaatleri tüm İslam milletlerini kapsıyordu. İran, Kudüs'ü siyasi tutumlarının ve dış siyasetinin önceliği yaptı. Acı çeken İslam ümmetinin bedeni yeni bir can buldu ve yeni bir siyaset edebiyatı yaratıldı. Mübarek Ramazan ayının son cumasını Kudüs Günü olarak adlandırmak ameli ve siyasi İslam kavramının tecellisidir. Bu düşüncenin sahibi, vefat yıldönümünü idrak ettiğimiz, İslam dünyası ve milletinin büyük önderi İmam Humeyni (r.a) dir.

Qodsna bu münasebetle İmam Humeyni (r.a) nin evrensel şahsiyeti çerçevesinde Arap dünyasının önemli düşünürleri ile bir röportaj yaptı.

Tanınmış Arap Analist Galip Kandil:

İmam Kudüs Gününden İslam Milletlerini Motive Edici Bir Faktör Olarak Faydalandı

   İmam Humeyni tarafından Kudüs Günü isimlendirmesi kendilerinin bölgedeki gelişmeleri doğru anladığını ve derin ileri görüşlülüğünü ifade ediyor. İmam Humeyni (r.a) nin gözünde İsrail, batı sömürgeciliğinin bir temsilcisidir. İmam’a göre İsrail'in bulunduğu tüm coğrafya savaş meydanıdır.
İmam’a göre İsrail, bölgede İslam ümmeti ve Arapların içine sızmak için kullanılan bir rejim olduğu için destekleniyor. Asıl hedef, Filistin'e İslam kimliğini kaybettirmek, ardından İslam milletlerinin ekonomik, kültürel ve tarihi kaynaklarını ele geçirmektir.
Hatta Filistin meselesini bir Arap İsrail kavgası olarak kısıtlama çabası, Kudüs Günü isimlendirmesi karşısında yenildi.
İmam, Kudüs Gününden Siyonist Rejim karşısında İslam milletlerinin moral ve becerilerini arttırıcı ve motive edici bir unsur olarak faydalandı.

Lübnanlı uzman Emin Hatit: İmam Humeyni Zamanın Ötesinde Düşünürdü

   İmam Humeyni evrensel bir şahsiyettir ve öyle kalacaktır. Kendileri zamanın ötesinde düşünürdü ve Ramazanın son cumasına verdiği ismi de bu ileri görüşlülük çerçevesinde değerlendirmek gerekir. İmam’ın Kudüs Günü’nü İslami ve evrensel bir münasebet olarak vurgulamasının nedeni, kendilerine göre İslam milletlerinin ortak ve birleştirici bir noktaya ihtiyaç duymalarıdır. Özellikle İslam ve Arap ülkelerinin imkanlarının İsrail ile savaş için birleştirilmediği ve her Müslüman ülkenin kendi işleriyle meşgul olduğu bir şartta.
Bizler bugün şuna inanıyoruz ki; eğer İmam ve İslam İnkılabı olmasaydı Filistin dosyası İsrail'in lehine kapanacaktı.

Lübnanlı Eski Bakan ve Düşünür Mey Sabha El-Khansa:

Allah'a şükrediyoruz ki Bugün İmam Hamanei Aynı Stratejiyi Devam Ettiriyor

   Her şeyden önce İmam Humeyni'nin yolunu devam ettiren İmam Hamanei gibi bir şahsiyetin varlığından dolayı Allah'a şükretmeliyiz. Şüphesiz bugün bölgede yaşananlar ve mücadelenin Direniş ekseninin başarısıyla sonuçlanması İmam Hamanei'nin bakış açısı, bilge ve kuvvetli liderliğinin sonucudur. İnkılabi düşünceden kaynaklanan Kudüs Günü isimlendirmesi, Direniş Ekseninin özellikle de 2000 yılından şimdiye kadar olan başarılarında yani 2006’da Lübnan’da ve de IŞİD’in Irak ve Şam da aldığı yenilgilerde kilit rol oynamıştır.

Lübnanlı ünlü analist Enis Nakkaş: İmam Humeyni (r.a) İslam dünyasının uyanma ve bilinçlenme sebebi oldu.

   Bölgedeki İslam milletlerinin önüne kendilerine mücadele gücü veren yeni bir ufuk koydu. Arapların ve Müslüman ülkelerin farklı savaşlarda yenilgiler aldığı bir durumda mücadeleye devam etme gücü verdi. Müslüman ülkelerin İsrail ile mücadeleye devam etmeye olan inançları azalmıştı ve hızla uzlaşmaya gidiyorlardı. Böyle bir durumda İmamın önderliği onlarda umut ve motivasyonu geri getirmeyi başardı.

TR.JAMNEWS.COM

İslam Cumhuriyetinin kurucusu rahmetli İmam Humeyni'nin vefatının 29. yıldönümüdür.
 
İmam Humeyni, hicri şemsi 1342 yılından itibaren İran'da Amerika'ya bağlı dikta Şah rejimine karşı mücadeleye  başlamış ve bu mücadele süresinde  Türkiye ve ardından da Irak'a ve oradan da Fransa'ya sürgün edilmişti.

İmam Humeyni, Irak'ta 13 yıllık sürgün hayatında yetiştirdiği çok sayıda talebesi sayesinde dikta Şah rejiminin fasit mahiyetini halka anlatırken, İran'da Amerika güdümlü dikta rejimin temellerini sarsmaya başlamış ve yayınladığı bildiri ve yasak olmasına rağmen gerçekleştirdiği propaganda ile sonunda Şah rejimini tarihin çöplüğüne atmayı başarmıştır.

 Zira İmam Humeyni, 1979 tarihinde Şah'ın halkın kıyamı sonucu ülkeden kaçmasının ardından Fransa'dan İran'a dönme kararı verir ve döndükten sonra da  İslam inkılabı  kısa bir süre sonra zafere kavuşur ve İslam Cumhuriyeti sistemi kurulur.

Vahdet Haftası ve Kudüs Günü, İslam Cumhuriyeti'nin kurucusunun Müslümanlara bıraktığı değerli iki emanettir. Müslümanlarının birliğini teşkil etmede önemli rol oynayabilecek iki önemli gündür.  Merhum İmam Humeyni çok hassas bir dönemde ümmetin rehberlik görevini üstlendi ve bu görevin üstesinden alnının akıyla çıktı.

TR.JAMNEWS.COM