Rehber’in Sade Yaşantısı

Rate this item
(1 Vote)

Bismillahirrahmanirrahim 

“Ey iman edenler! Size hayat verecek olan şeye çağırdığında Allah’a ve Peygamberine icabet edin...” Enfal/ 24

Allah, insanın bireysel ve toplumsal hayatını şekillendirmek, düzene koymak ve idare etmek için peygamberler göndermiş ve indirmiş olduğu vahiyle de din medeniyetinin oluşması için gerekli kanun ve yasaları beyan etmiştir.

Ayet, insanın maddi ve fiziksel hayatının yanısıra bir de hakiki hayatı olduğunu beyan etmektedir. “Hayat-ı tayyibe” denilen bu hayat, dinin hedefi olan bireysel ve toplumsal hayatın hakikatini oluşturur.

İnsanların sahip olması gereken bu “hayat-ı tayyibenin” canlı örnekleri şüphesiz peygamberlerdir. İnsan-ı kamil, veliyy-i mutlak Resulullah (s.a.a), insanın bireysel ve toplumsal hayatını şekillendirmesi, düzene koyması ve idare etmesi için kamil, canlı ve evrensel son peygamberdir.

Resulullah’ın (s.a.a) hayatı ve öngördüğü yaşayış tarzı “hayat-ı tayyibe” pak ve temiz bir hayattır.

Peygamberin kendi hayatı “hayat-ı tayyibe”, insanlardan istediği de “hayat-ı tayyibedir”. Bu hayata, Resulullah’ı (s.a.a) örnek alarak ulaşmanın birçok yolları vardır. Allah-u teala bizi Kur’an’da bu hayata ulaşmanın yolunu şöyle beyan ediyor: “ Kuşkusuz Peygamber’de sizin için güzel bir örnek vardır....” Ahzab /21.

Resulullah’ın (s.a.a) varisi alimler, peygambere tabi olduklarını ve onun varisi olduklarını yaşayış tarzlarıyla gösterirler. Özellikle İslam ümmetinin önderliğini üstelenmiş rabbani alimler, hidayet önderleri masumları örnek alarak sade bir hayat sürerler; dünyanın sevk o sefasından, tecemmülat ve aldatıcı, geçici zevklerinden uzak dururlar. Kur’an’ın vaad ettiği “hayat-ı tayyibe”ye sahip olurlar.

“Erkek ve kadın, kim mümin olarak iyi iş yaparsa onu temiz ve güzel hayatla yaşatırız...” Nahl/ 97

Ümmetin lideri Ayetullah Uzma İmam Hamenei, inakılab öncesi ve rehberlik makamına seçilmeden önceki dönemde çok sade bir hayat sürerdi, özellikle rehberlik görevini üstlendikten sonra hayat tarzını hidayet önderlerinin hayatını örnek alarak tanzim etmiştir.

 

İmam Hamenei’nin sade yaşantısı hakkında ulemadan bazıları şöyle buyurmaktadırlar.

 

Ayetullah Cevadi Amuli :

“Birgün Rehber’in misafiriydim, oğlu Mustafa da bizimle birlikte oturuyordu, sofra hazırlandı yemek yiyecektik, Ayetullah Hamenei oğluna bakarak “siz öteki odaya geçin” dedi. Ben, “biz beraber oturmamızı istedik, müsade ederseniz kalsınlar”, dedim. Rehber buyurdu:” Bu yemek beytulmaldandır, siz de beytulmalın misafirlerisiniz, çocuklarımın bu yemekten yemeleri caiz değildir, onlar kendi evimize gidip orda yemek yesinler.” O zaman anladım ki, Allah neden ona bu kadar yüce makam ve izzet vermiştir.” 

 Merhum Ahmed Humeyni :

“Şu hususu bütün müslümanlara ve İran halkına söylemeyi kendime bir vazife biliyorum; Ayetullah Hamenei’nin özel yaşantısı oldukça sade ve gösterişsizdir, ben onun evinin durumundan haberdarım, sofrasında bir çeşit yemekten fazla yemek bulunmaz. Ailesi bir halıfleksin üzerinde oturur. Birgün evlerine gittim, evin bir köşesinde eski bir halının üzerine oturdum halı- tahmin edersem hanımının çehiziydi- o kadar eski ve yıpranmışdı ki, üzerinde oturamayıp, oradan kalkarak halıfleksin üzerine oturdum.”

 Öğrencilerinden biri şöyle diyor :

“Ayetullah Hamenei, devrimden bir kaç yıl önce kendi evinde toplantılar düzenler ve biz talebeler o toplantıya katılırdık. Evinde uygun bir halı yoktu. Bir defasında hocamızın evine bir halı almaya karar verdik, kendisine bildirmeden pazara giderek iki adet halı alıp getirdik ve kendisi o saatte evde olmadığı halde halıları eve serdik. Eve girip halıları görünce rahatsız olduğunu gizlemeyerek şöyle dedi: “Keşke bu halıları almadan önce bana danışsaydınız. Bu halılar bizim yaşantımıza uymaz. Madem yere sermek için birşey almaya karar vermişdiniz bunun yerine kilim alsaydınız bari.” Bunun üzerine halıları satarak kilim almak zorunda kaldık.” 

Ayetullah Hamenei’nin akrabalarından olan bir şehid annesi şöyle anlatıyor .

“Bir gün Ayetullah Hamenei’nin evine misafir oldum. Öğle yemeği vaktiydi, sofraya oturmuş onun gelmesini bekliyorduk. İçeri girip yemeği görünce şöyle dedi, “ Sanki bugünkü pirinç türü başka günlerdeki pirinçten fark etmektedir. Eşi, evet Hacı ağa, bugün bayramdır ve misafirimiz var. Kuponla aldığımız pirinç bittiği için serbest piyasadan pirinç almak zorunda kaldım. Ayetullah Hamenei rahatsızlığını dile getirerek şöyle buyurdu: “Yaşantı biçimimizi değiştireceğimize dair bir karar almamıştık. Misafirimizin de bu konuda anlayışlı davranacağını sanırım, pirinç olmasa pilavsız yemek yeriz”

 Muzu benim için mi aldın ?

Yakınlarından biri şöyle nakl ediyor:

“Ayetullah Hamenei, Şahlık rejimi dönemindeki mücadelesi boyunca defalarca cezaevine girmişti. Bir defasında cezaevinden çıkmasına karar verilmişti. Şahın memurları onu cezaevi önünde serbest bırakmak yerine otomobille başka bir yere götürdüler ve ben onları takip ederek indikleri yerde kendi arabama aldım. Hareket ettikten biraz sonra acı çektiğini fark ettim ve mide ülserine yakalandığını ve birşeyler yemesi gerektiğini hatırladım. Kendisine birşey söylemeden arabayı park ederek inip bir kilogram muz alıp geldim. Muzlardan birini soyarak kendisine uzattım ve “buyurun yiyin” dedim. Ayetullah Hamenei, muza bakarak şöyle buyurdu: “ Bu pahalılıkta muzu benim için mi aldı ?“ Muz o sıralar diğer meyvelere oranla pek pahalı da sayılmazdı ama bütün ısrarlarıma rağmen yemedi ve şöyle buyurdu : “ Halk bu pahalılıkta meyva yiyemediği için ben de yemiyorum.” 

Devrim Muhafizları(eski) Komutanı Rahim Safevi :

“Birgün Rehber’in evine gitmişdim. Görüşmemiz normalden uzun sürmüş ve akşam namazı olmuştu, namazı beraber kıldıktan sonra bana dönerek „ Rahim bey! Kalın akşam yemeğini beraber yiyelim“dedi. Ben kalben kalmak istiyor ve bunu kendim için bir iftihar vesilesi bilmeme rağmen zahmet vermemek için,“ müsade ederseniz ben gideyim size zahmet vermeyeyim“ dedim. Rehber buyurdu: „Hayır zahmet değil evde ne varsa beraber yeriz.“ Sofra açıldı akşam yemeğini getirdiklerinde gördüm ki, kendisinin ve ailesinin akşam yemeği, omletten ibaretti. Yemekten biraz yeyip ayrıldım.”

 İran İslam Cumhuriyeti Meclisi (eski) Başkanı Dr. Haddad Adil :

“ Rehber’in ailesi oğlu için kızıma elçi geldikten bir kaç gün sonra Rehber’in ziyaretine gittim beni karşıladıktan sonra, buyurdular:“ Doktor bey, Allah nasip ederse akraba oluyoruz“. Dedim: „Nasıl?“. Buyurdular: “Bizim Mucteba ile sizin kızınız birbirlerini görmüş, konuşup anlaşmışlar, sizin görüşünüz nedir?“. “Siz nasıl isterseniz öyle olsun”, dedim. Rehber buyurdular: “ Siz ve eşiniz ikiniz de üniversite hocasısınız, sizin yaşantınızla bizimki farklıdır; bizim yaşantımız bu kitaplardan ve küçük bir kamyonetin taşıyabileceği ev eşyasından ibarettir, evimiz içiçe iki oda ve devlet görevlileriyle görüşdüğüm bir odadır, bizim ev almaya paramız yok, iki katlı bir ev kiraladık, bir katında Mustafa ailesiyle kalacak bir katında da Mucteba. Bizim sade bir yaşantımız var sizin yaşantınız bizimkine göre oldukça iyi, siz bizim gibi yaşamadınız, kızınız bizim yaşadığımız şekilde yaşamayı kabul edebilecek mi?” Rehber’in bu kadar ince düşünmesi beni çok etkilemişdi. Konuyu kızıma anlattım, o da kabul ettiğini söyledi.

 Hüccet-ül İslam Ehedi ( Kum ilim havzesi Üstadlarından) :

Bir defasında Cemaran Hüseyniyesinde (İmam Humeyni’nin konuşmalarını yaptığı mekan) konuşma yaparken Ayetullah Hamenei ile ilgili bir hatıramı aktardım. Konuşma bittikten sonra kendisini tıb doktoru olarak tanıtan biri bana yaklaşarak izin verilirse, kendisinin de bir hatırası olduğunu ve açıklamak istediğini söyledi. Ve şöyle devam etti: “ Bir gün hastanenin muayene odasında hastaları muayene ederken sıra tesettürlü bir hanım ve erkek çocuğuna geldi. Muayeneden sonra çocuğun dış görünümü beni düşünceye sevketti. Çünkü Ayetullah Hamenei’ye çok benziyordu, dayanamadım annesine dönerek, “ Ayetullah Hamenei ile bir akrabalığınız var mı?” diye sorduğumda duyduğum cevap bütün vücudumu hayrete boğdu. “ Evet, ben onun eşiyim ve bu da oğlu”. “ Sizin özel doktorunuz yok mu?”, diye sorduğumda şu cevabı verdi:” Hayır, Ağa böyle bir şeye asla müsaade etmez ve siz de aynı normal halk gibi hastaneye müracaat etmelisiniz dedi.” Onlar gittikten sonra artık işime devam edemedim başımı masaya koyarak bir süre sadece ağladım.”

 Hazırlayan: Sabahaddin Türkyılmaz

 

 

Read 2834 times