
کارگر
Nasrullah: ABD, Güvenlik Konseyi'nde İsrail'in Cinayetlerinin Kınanmasını Engelliyor
Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Hizbullah komutanlarından Mustafa Badreddin'in 7. şehadet yıldönümü münasebetiyle bir konuşma yaptı.
Seyyid Hasan Nasrullah, konuşmasının başında Siyonist Rejim'in hapishanelerinde tutuklu bulunan Filistinli Şeyh Hıdır Adnan'ın yanı sıra Filistin İslami Cihad komutanlarının şehit edilmesinden dolayı başsağlığı dileğinde bulundu.
Nasrullah, Gazze Şeridi'ndeki mevcut savaşın başlatıcısının Siyonist rejim olduğunu belirterek, "Maalesef uluslararası toplumun sessizliğine tanık oluyoruz. ABD, Gazze'de çocuk ve kadınları öldürmesi nedeniyle Siyonist Rejimin BM Güvenlik Konseyi'nde kınanmasını engelliyor" dedi.
Seyyid Hasan Nasrullah, Netanyahu'nun caydırıcılığı canlandırmak ve yeniden tesis etmek ve iç krizden kaçmak, hükümet koalisyonunun çöküşünü çözmek ve siyasi ve seçim konumunu iyileştirmek istediğini ifade etti.
Nasrullah, "Netanyahu'nun İslami Cihad Hareketi'ni hedef alıp diğer Filistinli grupları ayırmak ve direniş güçleri arasında fitne çıkarmak için yaptığı hesapları başarısız kaldı. İşgalciler, Kudüs Tugayları'nın liderlik altyapısını ve komutanlarını hedef alarak füze gücünü yok etmeye çalışıyor." dedi.
Nasrullah, "Netanyahu, bu planla İslami Cihad Hareketi'nin askeri komutasının dağılacağını ve Gazze'ye karşı caydırıcı gücünün yeniden sağlanacağını düşündü. İslami Cihad lideri, hareketin askeri kolunun komutanlarının şehit edilmesinden sonra öngörü ve soğukkanlılıkla davrandı ve birleşik bir tutum benimsemek için El-Kassam Tugayları komutanları ile istişare yaptı. Düşman, İslami Cihad'ın tepkisini beklerken, direniş gruplarının komutası sakin davrandı ve bu, düşmanı şaşırttı." ifadelerinde bulundu.
Konuşmasının devamında Suriye'deki gelişmelere dikkat çeken Nasrullah, "Suriye yerinde kaldı ne tutumu ne de ekseni değişmedi. Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşü ve Devlet Başkanı Esad'ın Arap Zirvesi'ne davet edilmesi önemli bir işarettir." diye kaydetti.
Nasrullah, İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi'nin Suriye ziyaretinin İran ve Suriye'nin farklı alanlarda stratejik ilişkilere sahip olduğunu gösterdiğini belirtti.
ABD'nin Suriye petrolü ve gazını çaldığını ve yaptırımlar ile Sezar yasasında ısrar ettiğini belirten Nasrullah, "Suriye'deki zor zamanlar geride kaldı ve Lübnan'ın Suriye ile ilişkilerinin yeniden kurulması arzu edilir çünkü bu ilişkiler Lübnan'ın çıkarınadır" ifadelerinde bulundu./mehr
Tahran-Riyad Anlaşması Tel Aviv’le Normalleşme Sürecini Nasıl Etkiledi?
"Abraham Anlaşması, eski ABD Başkanı Donald Trump hükümetinin Siyonistler adına uyguladığı bir projedir. Trump hükümetinin bu proje aracılığıyla Arap ülkeleri-Siyonist İsrail normalleşmesinde yeni bir süreç başlatmaya çalıştı. Bu proje, Trump yönetiminin "iki devlet" çözümünü rafa kaldıran "Yüzyılın Anlaşması" planının bir parçasıydı.
"Yüzyılın Anlaşması" ya da "Yahudi Halk Devleti" planında, İsrail ile normalleşme Filistin sorununun çözümünde bir ön şart olarak yer alıyor.
Tel Aviv'le yeni normalleşme sürecinde Suudi Arabistan, Abraham Anlaşması'nın en önemli ülkesidir.
Birleşik Arap Emirlikleri'nin yanı sıra Bahreyn, Sudan ve Fas yeni süreçte Siyonist Rejimle resmi ilişkilerine başlamış olsa da Suudi Arabistan bu gruba girmedi. Birçok analiste göre, Siyonist İsrail ile gizli ilişkileri olan Suudi Arabistan'ın yeni süreçte bir Arap ve İslam ülkesi olarak Tel Aviv ile normalleşmeye girmemesi halinde ilk 4 ülkeden sonra İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi bekleniyordu.
Suudi Arabistan'ın hava sahasını Siyonist İsrail'e ait yolcu uçaklarına açmasına ve Suudi havalimanlarından işgal altındaki bölgelere uçuşlar gerçekleştirmesine rağmen, Tel Aviv ile Riyad arasındaki ilişkiler henüz normalleşmedi.
İran-Suudi Arabistan Anlaşması
Son dönemlerde Suudi Arabistan'ın İsrail ile normalleşme yolunda olduğunu bildiren Batı'nın bölgedeki müttefik ülkelerine ait medya grupları Suudi Arabistan Krallığı ile Muhammed bin Salman tarafından her an Siyonist İsrail ile bir normalleşme anlaşması imzalanabileceğini vaat ediyordu. Böyle bir durumda, aniden Çin'in arabuluculuğunda Suudi Arabistan ile İran İslam Cumhuriyeti'nin bir anlaşması ve bu çerçevede diplomatik ilişkilerini yeniden başlatması herkesi şaşırttı. Tahran-Riyad Anlaşması'nın akla getirdiği ilk spekülasyon, Suudi Arabistan'ın izlediği yoldan saparak bölgede yeni ittifaklara yöneldiği oldu.
Bu görüşten Suudi Arabistan'ın bölgesel politikasının değiştiği ve Riyad’ın ABD karşıtı akımına yönelmesiyle birlikte "Siyonistlerle ilişkileri normalleştirme" planının çıkmaza girdiği sonucunu çıkarabiliriz. Ancak şu soru akıllara gelir: Bu spekülasyonun kökleri bölgenin gerçekleri ve Suudi Arabistan'ın mevcut yaklaşımına dayanıyor mu?
Suudi Arabistan'ın İran'la Diplomatik İlişkileri Yeniden Kurma Hedefi
Suudi Arabistan’ın bölgede karşı karşıya olduğu durum nedeniyle İran'la ilişkilere ihtiyacı var. Yemen savaşının batağına saplanan Suudi Arabistan, bu savaşı kendi lehine çevirecek güce sahip değil. Bu savaş bir yandan Suudi Arabistan'a pahalıya mal olurken diğer yandan ülkenin otorite ve itibarını zedelemiştir. Bu yüzden İran'ın bölgedeki rolünü dikkate almadan Yemen krizini çözmenin mümkün olmadığını anlayan Riyad yönetimi Tahran’la yakınlaşmaya yönelmiştir.
Öte yandan Riyad, Suriye, Irak ve Lübnan krizi gibi diğer bölgesel meselelerde Batı’nın safında yer almıştı. Batı'nın bu ülkelerle ilgili planları başarısız olması Suudi Arabistan’ın pratikte yalnız kalmasına yol açmıştı. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın bu durumdan çıkabilmesi için İran liderliğindeki Direniş Ekseniyle uzlaşmaya ihtiyacı vardı. Suriye ve Irak'ta yaşanan krizlerden ders alan Suudi Arabistan Batı'nın tek taraflılığına karşı bölgede ortaklarını çeşitlendirmesi gerektiği sonucuna vardı.
Kral Selman Döneminde Suudi Arabistan'ın Bölgesel Yaklaşımı
Suudi Arabistan'da Kral Abdullah’ın ölümünün ardından iktidarın Selman bin Abdülaziz’e geçmesi, Riyad yönetiminin bölgeye yönelik yaklaşımını değiştirmedi. Ancak Muhammed bin Selman’ın veliaht seçilmesiyle birlikte ülkenin bölge politikası değişime uğradı. Uzun yıllardır ABD'de bulunan, Amerikan ve Siyonist lobilerle temas halinde olan Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'da ciddi bir değişim arıyordu. Bin Selman’ın yeni Suudi Arabistan'ı modern, batılı ve laik bir ülke olacak. Muhammed bin Selman’ın attığı adımlar bu değişikliği doğruluyor.
Ülkedeki yeni reformlar, ABD’nin yeşil ışığı ve Batı'nın ön koşullarıyla uygulanmaktadır. Ancak Suudi Arabistan yöneticilerinin geleneksel görüşlerinin ne zaman rafa kaldırılacağı henüz belli değil. Görünüşe göre bu konu kısa sürede kamuya açıklanmayacak.
Suudi Arabistan ile İran arasında imzalanan anlaşmanın ardından Riyad-Tel Aviv normalleşmesi konusunun çıkmaz girdiği gözüküyor ve şimdiki durumda bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bile belli değil.
Ayrıca Muhammed bin Selman bu konuda çeşitli engellerle karşı karşıyadır. Bu engeller şöyle: Vehhabi dini çevreler ile Suudi toplumunun Tel Aviv’le normalleşmeye karşı çıkması, normalleşmenin resmi açıklanmasının ardından ABD'nin desteğine olan güvensizlik, İslam ülkelerinin tepkisi, normalleşmenin Riyad’ın önceki Filistin yaklaşımıyla uyuşmaması ve çatışma endişesi.
Bunlar, Suudi Arabistan'ın Tel Aviv’le normalleşmesini erteleyen konulardır
Bazı gözlemcilere göre; Suudi Arabistan, bölge ülkelerinin yoğun baskısını azaltmak için İran'la varılan anlaşmayı Tel Aviv’le normalleşmenin başlangıcı olarak yaptı. Riyad, şu anda normalleşmeyi resmen açıklayacak durumda değil. ABD'de yapılacak seçimlerde Trump" gibi cumhuriyetçi bir başkanın göreve geldiğinde ve aynı zamanda Siyonist İsrail’de sağcıların iktidarda olduğunda açıklanabilir.
Şu anda ABD'li yetkililerinin Suudi Arabistan ve işgal altındaki Filistin topraklarına yaptığı ziyaretler, ABD'nin Suudi Arabistan ile Siyonist Rejim arasındaki normalleşme sürecini sonuçlandırmak istediğini gösteriyor. ABD'li senatör Lindsey Graham'ın Riyad temasları ve ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’nin Tel Aviv’e gerçekleştirdiği ziyaret bu bağlamda yorumlanabilir.
Ancak Suudi Arabistan'ın bu konuya temkinli yaklaşması, normalleşme için koyduğu sert koşullar ve İran'la sağlanan anlaşmanın normalleşme sürecinin gidişatını değiştirdiğini ve belirsiz duruma soktuğunu kanıtlıyor.
Direniş, İşgal Topraklarına 886 Füze ve Roket Attı; Tel Aviv Ateşkes İstiyor
Filistin direnişi ile Siyonist rejim arasındaki çatışmaların dördüncü gününde işgalci rejim ordusu, Gazze'den işgal altındaki topraklara 886 roket atıldığını duyurdu. İbrani medyası ateşkesin gerekli olduğunu vurgulayarak, savaşın devam etmesinin Tel Aviv'in çıkarına olmadığını açıkladı.
İbrani kaynaklar Filistin direnişinin Siyonist rejimin suç ve cinayetlerine karşı mücadelesinin dördüncü gününde sabahın erken saatlerinde Gazze’den çok sayıda saldırı gerçekleştiğini ve Siyonist rejim ordusunun kayıplar verdiğini açıkladı.
İşgalci Rejim Ordusu: Bize 886 Füze ve Roket Fırlatıldı
Siyonist rejim ordu sözcüsü bu sabah şu açıklamalarda bulundu: ‘Gerginliğin tırmanmaya başlamasından bu yana Gazze'den İsrail'e 866 füze ve roket atıldı.’
Siyonist rejim Tv kanallarından Kanal 13 de bu istatistiklerin yayınlanmasının ardından şunları bildirdi: ‘Dün gece Binyamin Netanyahu ile yapılan güvenlik istişarelerinde, güvenlik teşkilatlarının liderleri şu anki görevin askeri operasyonları sona erdirmek olduğunu kabul ettiler.’
İbrani Tv Kanalı Kanal 12: Tel Aviv Ateşkes İstiyor
Siyonist rejim Tv Kanallarından Kanal 12, Filistin İslami Cihad hareketinin işgalcilerin suçlarına karşı direnişin tepkisini sürdüreceğini vurgulamasının ardından bugün şu açıklamalarda bulundu: ‘İslami Cihad koşulsuz ateşkesi kabul ederse, İsrail bunu kabul etmeye hazırdır. Sakinliğe sakinlikle cevap verilecektir.’
Ne olmuştu?
Siyonist Rejim ordusu, 9 Mayıs Salı sabaha karşı abluka altındaki Gazze'ye saldırı başlattı.
Siyonist rejimin son üç günde Gazze'ye düzenlediği saldırılarda İslami Cihad Hareketinin 3 üst düzey lideri ve aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 30 kişi şehit oldu. Filistinli gruplar da Gazze'den Siyonist İsrail’e yüzlerce roket ve havan mermisi atarak karşılık verdi.
Siyonist Rejimin Saldırılarında Şehit Olan Filistinlilerin Sayısı 31'e Yükseldi
Siyonist İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi'ne 9 Mayıs'ta başlattığı saldırılarda şu ana kadar şehit olan Filistinlilerin sayısı 31'e çıktı.
Gazze'deki Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Siyonist İsrail’in saldırılarında şu ana kadar 6'sı çocuk 3'ü kadın olmak üzere 31 Filistinlinin şehit olduğu, 32'si çocuk 17'si kadın 93 Filistinlinin de yaralandığı kaydedildi.
Siyonist rejimin Gazze Şeridi'nin güneyine yönelik hava saldırıları bugün de devam etti. İşgalci İsrail ordusunun sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında Filistinli "Beşir" ailesine ait bir ev tamamen yıkıldı. Filistinli direniş grupları ise saldırılara Gazze Şeridi sınırında bulunan Yahudi işgal birimlerine roket atarak karşılık verdi.
Çatışmaların dördüncü gününde işgalci rejim ordusu, Gazze'den işgal altındaki topraklara 886 roket atıldığını duyurdu. İbrani medyası ateşkesin gerekli olduğunu vurgulayarak, savaşın devam etmesinin Tel Aviv'in çıkarına olmadığını açıkladı.
Filistinli Şehidin Kızı: En Azından Bize Silah Verin de Kutsal Alanlarımızı Kendimiz Savunalım
Filistinli şehit komutan Ali Gali’nin kızı, Siyonist rejimin Gazze'ye yönelik barbarca saldırılarına karşı Arapların ve dünyanın sessiz kalmasını eleştirdi.
Şehit Ali Gali'nin kızı Yasemin Gali, Gazze'de el-Alam muhabirine verdiği röportajda şunları söyledi: ‘Gazze'ye karşı yapılan her savaşta tüm dünya sessiz kalıyor ve bu cinayetleri sadece izliyor. Ukrayna'daki savaşta Araplar ve yabancılar Ukraynalıları destekledi ama Filistin konusunda herkes sessiz. Araplar bile bizi desteklemiyor. İsraillilerle savaşmanızı istemiyoruz, kutsal alanlarımızı ve vatanımızı savunmamız için bize silah vermenizi istiyoruz.’
Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alan Han Yunus'ta çok sayıda Filistinli, Kudüs Tugaylarının füze birliği komutanı Şehit Ali Gali’nin cenazesini, ağabeyi ve yeğenin cenazesiyle birlikte toprağa verdi.
Filistin direnişi bu korkakça saldırıya anında karşılık vererek Siyonist yerleşimlerini bombaladı ve çok sayıda Siyonisti sığınaklara gönderdi.
Şehit Ali Gali’nin babası Ebu Ali Gali, el-Alam’e verdiği röportajda şunları söyledi: ‘Siyonist düşman ancak güç dilinden anlıyor. Siyonistler bilsinler ki, ne zaman biri şehit edilse, Filistin'de binlerce insan daha şehit edilmeye hazırdır.’
Gazze'deki hükümet enformasyon ofisi müdürü Selame Maruf, el-Alam’e verdiği röportajda bu savaşın sağlık sektörü üzerindeki etkisi hakkında şunları söyledi: ‘Siyonist rejimin Gazze'ye yönelik her savaşında sağlık sektörüne büyük zararlar veriliyor. Geçişlerin kapatılması aynı zamanda tıbbi malzemelerin Gazze'ye girişini ve hastaların Gazze dışına taşınmasını da imkânsız hale getiriyor.’
Kani: Direniş Cephesi Her Geçen Gün Büyüyor ve Gelişiyor
İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı, direniş cephesinin her geçen gün büyüdüğünü ve geliştiğini vurguladı ve şunları söyledi: ‘Bir zamanlar direniş güçleri düşmanın karşısına taş ve sapanlarla çıkardı ama bugün Gazze'nin İsrail'e karşı kullandığı roketler kendi ürettikleri roketlerdir.
İran İslam Cumhuriyeti Kudüs Gücü Komutanı General İsmail Kani, Kum Cuma İmamı Ayetullah Muhammed Saidi ile yaptığı görüşmede şunları söyledi: ‘İmam Humeyni'nin (r.a) diktiği fidanların hepsi bugün güçlü ağaçlara dönüştü. Bu fidanlar farklı yerlere dikilmiş ve meyvelerinden farklı nimetler meydana gelmiştir. Düşmanlar bazen bunların İran İslam Cumhuriyeti'nin zulme karşı savaşan elleri olduğunu itiraf ediyor ve söylüyorlar.’
Direniş merkezlerinin gelişip büyüdüğüne değinen General Kani, şu ifadelerde bulundu: ‘Bugün direniş alanında elde ettiğimiz kazanımlar, bu alanda ortaya konulan gücün kat be kat fazlasıdır.
Birçok sorun yaşanmasına rağmen direniş bölgelerinde direniş güçlerinin günden güne büyüdüğüne, direniş güçlerinin itibarının, haysiyetinin ve saha koşullarının güçlendiğine şahit oluyoruz.
Bir zamanlar direniş güçleri düşmanın karşısına taş ve sapanlarla çıkar ama bugün Gazze'nin İsrail'e karşı kullandığı roketler kendi ürettikleri roketlerdir.
İslam İnkılabı Rehberi 2014’te, Batı Şeria'yı silahlandırma emri çıkardı. Gençliğin ciddi çabalarıyla bu hedefe ulaşıldı ve bugün Gazze, mazlumlara destek olma ve Siyonist rejimle mücadele konusunda büyük bir kapasite haline geldi.
Batı Şeria'daki direniş operasyonları her geçen gün artıyor
Batı Şeria'da bazı günlerde 30'dan fazla operasyon düzenleniyor. Şimdi Siyonist ordunun yarısından fazlası Batı Şeria'ya geldi, ancak operasyonlar her geçen gün artıyor ve bu operasyonların sonucu Siyonist rejimin içeride ciddi bir sorunla karşı karşıya kalması ve kendilerinin de çöküşten söz etmeleridir ve bu başarı bugün gençliğin direnişinin sonucudur ve dini ve İslami esaslara yöneldikleri günden beri onların gücü artmıştır.’
Kudüs Gücü komutanı, Lübnan'daki direnişin başarılarından bahsetti ve şunları söyledi: ‘ Eğer Siyonist rejim Hizbullah'tan birini şehit ederse, Hizbullah hemen İsrail'den birini öldürür. Hizbullah güçlerinden biri şehit olduğunda Siyonist rejim korkuyla, “Bunu biz yapmadık” açıklamasında bulundular. Siyonist rejimin tüm kuzey cephesinde ve güney Lübnan'da tek bir asker bile görünmüyordu çünkü hepsi saklanıyordu.
Bir zamanlar 100'den fazla ülke Suriye'ye karşı toplandı ama İslam Cumhuriyeti direndi ve bu ülkeyi düşmanlarından korumayı başardı.
Siyonist rejim günden güne çöküyor. Allah’ın yardımına güvenerek İsrail'i yok edebileceğimizi umut ediyoruz.’
Reisi, Filistinli Direniş Liderleri İle Görüştü
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Şam ziyareti kapsamında bir grup Filistinli direniş komutanı ile görüştü.
Reisi görüşmede Filistin meselesi hakkında, "Bugün İslam dünyasının en önemli meselesi olan Filistin davası ve Kudüs'ün özgürlüğü asla unutulmamalıdır." dedi.
Reisi, Filistin meselesinin her zaman İran dış politikasında ilk öncelik olarak değerlendirildiğini söyledi.
Filistin halkının hak ve hukukuna ulaşmaması için düşmanın tüm gücüyle sahaya indiğini belirten Reisi, “Müslümanların da Filistin'in ihlal edilen hakları ve Kudüs kentinin özgürlüğüne kavuşması için tüm güçlerini kullanmaları gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Reisi, Siyonist Rejim’in bekası için yürüttüğü psikolojik savaşa atıfta bulunarak, “Düşmanlar, kombine savaş başlatarak, Filistinlilere kaderi ve hayatlarının Siyonist rejimin varlığına bağlı olduğunu aşılamaya çalışıyor. Bu rejimin varlığının devam etmesi bahis konusu olamaz.” ifadesini kullandı.
Tel Aviv ile normalleşme sürecini eleştiren İbrahim Reisi, “Bazı devletleri Siyonistlerle normalleşmeye zorladılar, ancak gerçekte olan şey rejimin anlaşmayı ihlal etmesi, Filistinlilerin haklarını ihlal etmeye devam etmesi, yağmalama ve katliamı sürdürmesiydi.” değerlendiresinde bulundu.
Halihazırda İsrail'e karşı mücadelenin tek yolunun direniş olduğunun kanıtlandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Reisi, ABD'nin ve Siyonist Rejim’in İslam dünyasındaki başarısızlığına işaret ederek, şunları kaydetti:
“Siyonist Rejim’in yenilgisinin hızlandırılması, Kudüs’ün özgürlüğe kavuşması ve Filistinlilerin kendi kaderlerini belirlemesi için direniş güçleri, bölge ve dünya Müslümanlarının birliği ve uyumu gereklidir.
Reisi, şu anda Filistinli grupların güçlü durumda olduğunu belirterek, “Siyonist Rejimin çöküşünün etkileri görülüyor. Bu rejimin çöküşünün yaklaştığına inanıyoruz.” dedi.
Filistin meselesinin çözümüne ilişkin İbrahim Reisi, "Tek çözüm Filistinlilerin iradesine dayalı bir hükümetin kurulmasıdır. Eğer Batılılar demokrasi talep ediyorlarsa, Filistin halkının oyunu kabul etmeli ve sonucuna bağlı kalmalıdırlar." diye konuştu./mehr
İran ve Suriye Ortak Bildiri Yayınladı
İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi ile Suriye yetkilileri arasında yapılan görüşmelerin ardından ortak bildiriyi yayımlandı.
Bildiride iki ülkenin ulusal egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğünün korunmasına saygı duyulması ve siyasi, ekonomi ve konsolosluk işbirliği yoluyla ikili ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı ve iki ülkenin terörle mücadele ve Suriye'nin yeniden inşası konusunda ortak işbirliğini sürdüreceği ifade edildi.
Siyonist Rejim'in Golan’a düzenlediği saldılar kınandı ve şu ifadelerde bulunuldu: ‘Her iki taraf da işgal edilen Suriye topraklarında askeri güçlerin her türlü yasadışı varlığını kınamakta ve Suriye'nin ulusal egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlaline son verilmesi gerektiği vurgulamaktadır.’
Öte yandan iki taraf, Suriye ile Arap ülkeleri arasındaki yapıcı iletişim ve Çin himayesinde gerçekleşen İran-Suudi anlaşması başta olmak üzere bölgedeki olumlu siyasi gelişmeleri memnuniyetle karşılarken, bu anlaşmanın Ortadoğu’nun istikrarına hizmet eden daha olumlu gelişmeler için önemli bir adım olduğunu vurguladılar.
Suriye’ye 13 yıl sonra ilk üst düzey ziyareti gerçekleştiren İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ziyareti kapsamında İran ile Suriye arasında 14 anlaşma imzalandı.
İran Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, İran ve Suriye heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonrasında iki ülke arasında petrol, enerji, ticaret, iskan, hava ve demiryolu taşımacılığı gibi alanlarda “Kapsamlı, Uzun Vadeli ve Stratejik İşbirliği Programı” kapsamında 14 mutabakat zaptı imzalandığı aktarıldı.
Anlaşmaların imzalanmasının ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Esad, İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ziyaretin küresel ve bölgesel gelişmeler ışığında önemli olduğunu vurgulayarak, “Bugün bir çok konu ele alındı, bunların en önemlisi sömürgeci güçlerin ülkelerin istikrarını baltalaması ve bölme çabaları oldu. Bu eski bir sömürge politikasıdır ama bugün hala devam etmektedir” dedi.
İran’ın barışçıl amaçlarla nükleer enerjiye sahip olmasını desteklediklerini dile getiren Esad, Batı’nın İran’ı nükleer enerjiden mahrum bırakmaya yönelik çabalarının dünyanın geri kalanında cehaleti, geri kalmışlığı ve yoksulluğu amaçlayan sömürge politikaları olduğunu ifade etti. Esad, İran ve Suriye’nin dünyada pasif değil, aktif oyuncular olma iradesine sahip olduğunu dikkat çekti.
İran Cumhurbaşkanı Reisi ise, Suriye halkının terör örgütlerin, ABD’nin ve Siyonistlerin karşısında dimdik durduklarını aktararak, “Siyonist varlığın bu bölgedeki hedeflerine ulaşmasına izin vermediklerini takdir ve takdir ediyorum” dedi. Suriye hükümetinin ve halkının yanında olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Reisi, “Her alanda gelişen ilişkileri ele aldık ve bölge ülkeleri ile aramızdaki ilişkileri geliştirmeye kararlıyız. Bölge ülkeleriyle ilişkilerimizi geliştirme sürecindeyiz ve bunları yabancılar olmadan genişletmenin yollarını arayacağız. Yabancıların varlığı bize kendimizi güvende hissettirmiyor. Bize güvenlik getirmiyorlar, aksine bölgenin güvenliğini bozuyorlar” dedi.
İran’dan Suriye’ye Cumhurbaşkanlığı düzeyinde en son ziyaret 2010'da dönemin İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad tarafından başkent Şam'a gerçekleştirilmişti. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş nedeniyle İran’dan Suriye’ye üst düzey ziyaret yapılmamıştı.
Reisi: Suriye Ziyareti İkili İlişkilerde Yeni Bir Dönüm Noktası
İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi, Şam’dan döndükten sonra Tahran'daki Mehrabad Havalimanı'nda yaptığı açıklamada Suriye ziyaretini değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Reisi, Suriye ziyaretini “Tahran ile Şam arasındaki ekonomik, ticari, siyasi ve güvenlik ilişkilerinin geliştirilmesi için yeni bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi.
Bu ziyaretin düşmanın saldırılarına karşı duran Suriye halkı ve hükümetini takdir etmek anlamına da geldiğini anlatan Reisi, “12 yıllık direnişin ardından, Suriye ve bölge halkı için durumun değiştiği apaçık ortadadır. Güvenlik ve istikrar konusunun önemine rağmen, ekonomik ve ticaret alanındaki iş birliği Suriye ve bölgenin birinci gündemi haline gelmektedir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Reisi, İran ve Suriye'nin ikili ekonomik ve ticari ilişkilerin seviyesini iyileştirmek için gerekli kapasiteye sahip olduğunu belirterek, “Sayın Beşar Esad ile yaptığımız birkaç görüşmenin ana gündeminde ekonomik ve ticari konular yer aldı.”
İran ile Suriye arasında imzalanan anlaşmalara değinen Reisi, şunları kaydetti:
“Enerji iş birliği, ortak banka ve sigorta şirketi kurma, ekonomik ve ticari iş birliğinin kolaylaştırılması, gümrük tarifelerinin sıfıra indirilmesi İran, Irak ve Suriye arasındaki transit geçişin güçlendirilmesi, tarım ve sanayi iş birliği, inanç turizmi seyahatlerinin kolaylaştırılması gibi konular iki ülke arasında imzalanan 15 işbirliği anlaşmasında yer alıyor.”
Cumhurbaşkanı Reisi, Filistinli direniş komutanları ile yaptığı görüşme hakkında, “Tüm direniş grupları, İran'ın İslam Devrimi zaferinin başlangıcından bu yana direniş hareketlerini savunup desteklediğini vurguladılar.” açıklamasını yaptı.
Reisi, Direniş Cephesi’nin bugün bölge ve dünyada denklemleri değiştiren güçlü ve yenilmez bir hareket haline geldiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Reisi, Suriyeli mevkidaşı Esad'ın davetlisi olarak çarşamba günü (3 Mayıs) siyasi-ekonomik üst düzey bir heyete başkanlık ederek Şam'a gitmişti
Reisi, Tahran’dan ayrılmadan önce, “Suriye’yi bölmek ve Şam’ın bölge ülkeleriyle ilişkilerine zarar vermek için ellerinden geleni yapan” düşmanlara karşı iki ülkenin ikili ilişkilerini daha da güçlendireceği bu seyahatin “tamamen stratejik” olduğunu açıklamıştı.
Reisi’nin Tarihi Suriye Ziyaretinin Mesajları Nelerdir?
İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi’nin Şam temaslarına ilişkin Al Mayadeen televizyonunu internet sitesinde dikkat çeken bir analiz hazırladı.
Analizde, “Bu, 13 yıl sonra İran’dan Şam’a ilk cumhurbaşkanı ziyareti; Ayetullah Reisi, üst düzey bir diplomat ve ekonomik heyetin başkanlığında, Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad'ın resmi davetlisi olarak bugün (3 Mayıs) Şam'a geldi. Bu ziyaret, birçok Arap devletinin Suriye'ye ilişkin görüş ve tutumlarının değiştiği bir dönemde yapılıyor. İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin Şam ziyareti, bölgede oluşan yeni uzlaşı ortamının ardından gerçekleşmiştir.” ifadelerine yer verildi.
Cumhurbaşkanı Reisi’nin Gündeminde Neler Var?
Al Mayadeen’e konuşan İranlı Ortadoğu uzmanı Seyyed Hadi Seyyed Afghahi, “Dışişleri Bakanlığı diplomatlarına göre, bu ziyaretin ana gündeminde ‘İran'ın Suriye'nin yeniden sürecine katılımı’ yer alıyor. Bununla birlikte birkaç anlaşmanın imzalandığına tanık olacağız. Ayrıca İran, Çin ve Rusya arasında yapılan anlaşmalara benzer şekilde Tahran ve Şam arasında da uzun vadeli stratejik işbirliği anlaşması imzalanacak. Bu anlaşma 20 yıllık veya daha fazla olabilir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Reisi’nin Şam temaslarında, Suriye-Türkiye normalleşmesi için İran ve Rusya arabuluculuğunda yapılan toplantıların değerlendirileceğini kaydeden İranlı uzman, "İran'ın Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecini kolaylaştırmak için sunacağı öneriler var.” ifadesini kullandı.
Afghahi, “Bu ziyaret sırasında Suriye ile uzun vadeli bir anlaşma çerçevesinde İran’ın denetimi altında petrol ürünleri üretimine dayalı bir limanın kurulması masaya yatırılacak.” açıklamasını yaptı.
Tahran-Şam Ekonomik İlişkilerinin Güçlendirilmesi
Suriye Meclisi Milletvekili Halid Al Abud, Al Mayadeen televizyonuna verdiği röportajda şunları söyledi:
"Suriye-İran ilişkileri artık iki müttefik ülke veya klasik dış ilişkilere sahip iki ülke arasındaki geleneksel bir ilişki değil. Tahran-Şam ilişkileri, geçirdiği birçok aşamadan dolayı gelişip büyümüş ve farklı boyuta girmiştir ve bilinen uluslararası diplomatik ilişkilerin tarihsel anlamının ötesine geçmiştir.”
İran-Şam ilişkilerine dair Al Abud, “Bu ilişkiler iki düzeyde oluşur; Bir yandan doğal şekilde süren tarihsel ilişkiler var. Bu ilişkiler siyasi, ekonomik, kültürel ve hatta sosyal alanlarını kapsar. Diğer düzeyde de iki ülkenin ortak kaderi karşılıklı savunma işbirliğinin gelişmesine yol açmıştır. Tarihi olaylara göre, İran'ın tavırları Suriye hükümeti ile tamamen uyum içindedir. İran'a yapılan askeri saldırıda (8 yıllık İran-Irak savaşı) Suriye Tahran’ın yanında olduğunu gösterdi; Suriye krizinde ise Tahran’ın Şam hükümetiyle aynı tutumu izlediği kanıtlandı.” ifadelerini kullandı.
Suriye Meclisi milletvekili, “İran, tüm ülkeler arasındaki normal ilişkiler anlamında bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması için elinden geleni yapıyor ve bu nedenle Suriye ile diğer Arap ülkeleri arasında ilişkilerin normalleşmesini memnuniyetle karşılıyor. Tahran'ın Şam-Ankara normalleşme müzakerelerinde yaptığı çaba bunun örneğidir.” değerlendirmesinde bulundu.
İran ve Suriye Arasında Stratejik İttifak
Suriyeli siyaset uzmanı Muhammed Kemal Al Cafa, İran-Suriye ilişkilerini Al Mayadeen’e değerlendirdi.
Al Cafa, “Şam-Tahran ilişkileri, İslam Devriminin başlangıcında ve hatta Suriye'nin İran halkının yanında yer aldığı İran-Irak savaşı sırasında gelişti. Suriye İran'ın yeni stratejisini destekledi. Suriye'nin o dönemdeki tutumu herkes için şaşırtıcıydı, çünkü merhum Cumhurbaşkanı Hafız Esad'ın o savaşla ilgili bakış açısı, Irak'ı destekleyen diğer Arap liderlerinkinden farklıydı. Onlar sonunda Irak'a destek stratejisinin yanlış olduğunu ve tüm bölge için bir felaket haline geldiğini anladı.” dedi.
Suriyeli siyaset uzmanı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ilişkiler, Filistin direnişini ve milletinin meşru haklarını kayıtsız şartsız destekleyen İran'ın tutumuyla güçlendirildi. İran, siyasi, dini ve ideolojik farklılığa rağmen, Filistin direniş hareketlerini kabul edip destekledi.
Bölgedeki diğer ülkelerden farklı bir tutum izleyen Suriye ve İran ortak bir vizyona sahiptir. Sonuç olarak, İran'ın Filistin direniş hareketlerini istikrara kavuşturma, sürdürme ve geliştirme çabaları ve bu yönde Suriye ile tam bir koordinasyon sağlanması direniş ekseninin oluşumunda önemli rol oynamış ve Filistin meselesine dair ortak görüş Şam ve Tahran'ın tarihi ilişkilerini güçlendirmiştir.”
Muhammed Kemal Al Cafa, “2011'de Suriye iç savaşının başlamasından sonra sahada Tahran ve Şam arasındaki işbirliği hakkında daha önemli detayları ortaya çıktı. Görünen o ki, Suriye krizinin yaratılmasının amacı, bu ülkeye hakim olmak ve İran'a Şam hükümetiyle ittifak kurmanın bedelini ödetmektir. Bunların en önemlisi, Filistin davasını ve İsrail işgaline karşı askeri direniş gruplarını desteklemektir. Bu sebepler, İran'ı tüm gücüyle bu savaşa girmeye sevk etti ve neredeyse Suriye'nin yanında yer alan tek ülke oldu.” diye konuştu.
Kazakistan Başbakanı Tahranda.
Kazakistan Başbakanı, başkanlık ettiği üst düzey diplomatik bir heyetle Tahran'a geldi.
Kazakistan Başbakanı Alihan İsmailov bugün üst düzey diplomatikbir heyete başkanlık ederek Tahran'a geldi.
Kazakistan Başbakanı İsmailov'un bu ziyaretinde, İran Cumhurbaşkanı 1.Yardımcısı Muhammed Mohber ile daha önce iki ülke Cumhurbaşkanları tarafından imzalanan anlaşmaların uygulanmaları bağlamında gelişmelerin son durumunu incelemeleri ve siyasi, ticari ve ekonomik ilişkilerin kapsamlı olarak geliştirilmeleri için çözüm yollarını görüşmesi bekleniyor.
Ayrıca bu görüşmede, taşımacılık, ihracat, teknik ve mühendislik hizmetleri, enerji ve banka hizmetleri gibi alanlarda da Tahran-Astana arası işbirliği düzeyinin geliştirilmesi konusu el alınıyor.
Reisii İsmailov'la görüşmesinde: İran-Kazakistan ilişkileri arttırılmalı
İslami İran Cumhurbaşkanı "İran-Kazakistan arası ticari ilişkiler geçen sene dikkate değer bir gelişme kaydettiyde de, bu mevcut düzey iki ülkenin sahip oldukları kapasitelerine göre değil" dedi.
Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi dün ülkemizi ziyarete gelen Kazakistan Başbakanı Alihan İsmailov ile görüşmesinde, iki ülke arasında ticari-ekonomik ilişkiler başta olmak üzere muhtelif alanlarda geliştirlmesi gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Reisi yaptığı konuşmasının başında Kazakistan'ı Avrasya Birliği'nin etkin üyelerinden biri diye tanımlayarak "İki ülke arasındaki ticari ilişkiler geçen sene daha önceki yıllara göre dikkate değer oranda gelişme kaydettiyse de, bu düzey İran ile Kazakistan'ın sahip oldukları kapasitelere göre değil. Dolaysıyla ilişkiler düzeyini arttırmak için iki misli bir çaba lazım" ifadesini kullandı.
Reisi ayrıca, İran ile Kazakistan arasında kültürel ve medeni ilişkilerin arttırılmasına özen gösterilmesini isteyerek bu alanda ilişkilerin geliştirlmesi bağlamında ortak kültürel bir komitenin kurulmasını da zaruri gördüğünü beyan etti.
Kazakistan Başbakanı Alihan İsmailov da bu görüşmede yaptığ konuşmasında, ülkesinin İran İslam Cumhuriyeti ile olan ilişkilerini ve özellikle de ticari-ekonomik yatırımlar alanında derinleştirmek istediğini belirterek "Mevcut ilişki oranı mevcut kapasitelere uygun değil. Bunun için gelecekte işbirliğimizi arttırma niyetiyle bir yol haritası çizdik" dedi.
İsmailov daha sonra, Tahran-Astana arasında çeşitli alanlarda sağlanan anlaşmaların uygulanmalarına hız kazandırılmakla iki ülke arasındaki işbirliğin kabul edilir bir düzeye çıkartılması temennisinde bulundu.
İraİran İslam Cumhuriyeti ile Kazakistan aralarındaki ilişkilerinigeliştirme ve güçlendirme amacıyla 5 mutabakat zaptı ve 1 işbirliği anlaşması imzaladılar.
İran-Kazakistan arası mutabakat zapıtları ve diğer işbirliği belgeler, dün akşamüstü iki ülkenin üst düzey yetkilileri tarafından imzalandı. İran ile Kazakistan arasında spor, gümrük, serbest bölgeler, gençler ve turizm alanlarıyla ilgili söz konusu belgelerin imza töreni iki ülkenin üst düzey heyetlerinin ortak görüşmelerinin ardından Cumhurbaşkanı 1.Yardımcısı Muhammed Mohber ile Kazakistan Başbakanı Alihan İsmailov'un katılımlarıyla düzenlendi.
İranlı ve Kazak 2 şirket arasındaki işbirliği anlaşması da ilgili şirketlerin Genel Müdürleri tarafından imzalandı.