کارگر

کارگر

Perşembe, 09 Mart 2023 02:49

Emir Abdullahiyan Türkiye'de

"Depremin İlk Saatlerinden İtibaren İmam Hamanei Türk Halkına Yardım Edilmesini Emretti"
 
  Depremzedelere geçmiş olsun dileklerini iletmek ve Dışişleri Bakanı ile görüşmek üzere Türkiye’ye gelen İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya geldi.
 

Bu görüşmede Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Ankara'da ortak basın toplantısı düzenledi.

Çavuşoğlu basın toplantısında şu ifadelerde bulundu: Bugün İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'ı Ankara'da bir kez daha ağırlamaktan memnuniyet duyuyoruz. Kendilerine bu destek ziyareti için teşekkür ediyoruz.

 İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi'nin Türkiye'ye yapacağı ziyaret ertelenmişti. O ziyaretin tekrar gerçekleşmesi için bugün konuştuk.

Bugün ikili konuları bölgesel meseleleri değerlendirdik. Enerji konusunda işbirliğimizi daha da geliştirmek istiyoruz. Nükleer anlaşmanın bir an önce imzalanmasında fayda görüyoruz. Türkiye ve İran olarak var olan sorunları gidermek, ilişkilerimizi geliştirmek ve var olan sınamalar konusunda işbirliği yapmak için kararlıyız.

Cilvegözü Sınır Kapımıza ulaşan yollar deprem sebebiyle zarar görmüştü. Bunların tamir dilmesi için gerekli adımlar atıldı. 475 yardım tırı geçti. Kilis’te açılan iki tane sınır kapımız da insani yardımlar için kullanılabileceğini söylemiştik. Kilis tarafından da Suriyelilere yardım ulaştırıldı. BM’nin yardımları kesintisiz şekilde devam ediyor. İnsani yardım için hava sahamızı da açtık.

 Dışişleri bakanlarının toplantısı için çalışmalar devam ediyor. 4'lü bir şekilde yapmayı planlıyoruz. Rusya'dan gelecek hafta Moskova'da teknik toplantı için davet aldık. Bakan yardımcımızı da Moskova'ya göndereceğiz. Bu toplantıya İran tarafı da katılacak. Daha sonraki aşamada hepimizin uygun gördüğü bir tarihte dışişleri bakanları toplanabilir.

Emir Abdullahiyan da bu görüşmede şunları söyledi: ‘Türkiye'de meydana gelen depremden etkilenen aziz Türk halkına, dost ve kardeş Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümetine ve milletine başsağlığı diliyor ve onlarla dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyoruz.

Başta Türkiye olmak üzere dünyadaki tüm kadınların ve burada bulunan hanımefendilerin Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. İran'da Hz. Fatıma Zehra'nın (s.a) doğum gününü Dünya Kadınlar Günü olarak adlandırdık ve geçtiğimiz haftalarda İranlı kadınlar bu günü kutladılar. Dünyanın neresinde olursa olsun tüm dünya kadınlarının, Türkiye'nin ve İran'ın Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. İran'da kadınlar, Türkiye’de de olduğu gibi toplumumuzun en güçlü parçasıdır. 

 Depremin ilk saatlerinden itibaren İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei ve Cumhurbaşkanı, Türk halkına yardım edilmesi için kesin emirler verdi. İran'daki ilgili kurumlar depreme yardım sağlanmasında görev alırken, aynı zamanda İran Kızılayı, İran İslam Cumhuriyeti Ordusu ve Devrim Muhafızları da değerli kardeşim Mevlüt Çavuşoğlu ile koordinasyon halinde depremden etkilenen bölgelere girdi ve barınma, ilaç ve diğer konularda hizmet sundu.

Bu acı felakette Türkiye'nin yasını ve acısını kendimizin yası olarak görüyoruz. Bu felakette hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarında da sabırlar diliyoruz.

Bugün ikili meseleleri konuştuk, ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmenin önemine dair önemli görüşmelerimiz oldu. İki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılması, son bir buçuk yıldır her zamankinden daha fazla gerçekleşen konulardan biridir. Bu, başta İran'ın yeni hükümeti olmak üzere iki ülke liderlerinin iradesinden kaynaklanmaktadır. Mevcut engellerin nasıl kaldırılacağını değerlendirdik.

 İki ülkenin gümrük ve transit ilişkilerini görüştük. İran ve Türkiye arasındaki koridorlar da dahil olmak üzere bölgesel ulaşım koridorlarında bölgesel rekabet yerine bölgesel ortaklığı ön plana çıkarıyoruz. Ana kaygılarımızdan biri çevre ve su sorunlarıdır ve İran'ın ve ülkenin batı bölgelerindeki insanların Aras Nehri'ne sürekli erişiminin önemi konusunda hemfikiriz. Ortak çalışma grubu bir yıl önce kuruldu ve işbirliğine devam etmeleri gerektiğine inanıyoruz.

 Bu görüşmede, terörle mücadeleyi konuştuk. Irak'ın Kürdistan bölgesinden kaynaklanan terör ve Afganistan'dan kaynaklanan IŞİD ortak endişelerimiz arasında yer alıyor. Terörle mücadele konusunda iki ülke arasındaki işbirliği en üst düzeydedir. İran ve Türkiye'nin, uluslararası hukuk çerçevesinde, herhangi bir yönden ve herhangi bir grup tarafından gerçekleştirilen herhangi bir terör eylemine karşı meşru müdafaa hakkı mahfuzdur.

Türkiye'nin güvenliğini İran'ın güvenliği olarak görüyoruz. İran İslam Cumhuriyeti, Afganistan'daki geçici hükümet ile görüşmelerine devam ediyor. Biz onları resmi olarak tanımıyoruz. Umarız ki önümüzdeki günlerde hükümet kurulur.'

 Siyonistlerin Kafkasya'da yayılmasına da değinen Emir Abdullahiyan şu ifadelerde bulundu: ‘Siyonistlerin bölgedeki varlığını bölge istikrarı ve barışı için ciddi bir tehdit olarak görüyoruz.’

  İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei Meb'es Bayramı münasebetiyle bugün bir grup hükümet yetkilisi, İslam ülkelerinin temsilcileri, büyükelçileri ve uluslararası Kur’an yarışmalarına katılan konuklar ile bir araya geldi.
 

İmam Hamanei bu görüşmede, Meb'es Bayramı'nı tebrik ederek, Hz. Muhammed'in (SAV) bi'setini Yüce Allah'ın insanlığa verdiği en büyük hediye olarak nitelendirdi.

İmam Hamanei'nin bu görüşmede yaptığı konuşmasından satı başları şöyle:

- Bi'setin bize sunduğu bu hazinelere istinaden İslam dünyasının zaaflarını giderebiliriz.

- Bugün en önemli meselelerimizden biri Filistin meselesidir. Bir millet, bir ülke tamamen sıradan insanların değil, vahşi, kötü niyetli, fasık insanların kontrolünde ve İslam alemi de bunu seyrediyor.

- Bu, İslam dünyasının kendisine de darbe vurmuştur; İslam devletleri ve İslam ülkeleri, kendilerine yönelik, İslam ümmetine yönelik bir saldırı olan böyle bir saldırganlık karşısında sessiz kalmışlar ve bazı durumlarda, özellikle son zamanlarda ne yazık ki buna eşlik etmişlerdir; Bu da bu ülkeleri zayıflatmıştır.

- Bugün dünyanın gelişmiş ülkeleri artık İslam ülkelerine müdahale etme konusunda kendilerini haklı buluyorlar.  Bunlar kendi ülkelerinde kendi sorunlarını çözemiyorlar ancak gelip kendi iddialarına göre İslam ülkelerinin sorunlarını çözmek istiyorlar. 

- İslam ülkeleri daha ilk günden Filistin meselesinde kararlı olsalardı; Batı Asya bölgesinin durumu farklı olurdu.

- Filistin milletini elimizden gelen her şekilde savunuyoruz. Bundan dolayı düşmanlar İranofobi projesine odaklanmıştır. Bütün bu sorunların çözümü, kelimenin tam anlamıyla İslami hükümetlerin dayanışma ve işbirliğine geri dönmesidir./mehr

Cuma, 10 Şubat 2023 04:12

İran’da hesap tutmadı

 ABD’nin klasik taktiği.Ekonomik yaptırımlar…

 Yerli paraların değer kaybetmesi.

Enflasyonun yükselmesi.

Halkta hoşnutsuzluk yaratılması. 

Arkasından iç kargaşa için fırsat kollanması.

Bunun için her olayın kullanılması…

İRAN’DA OLANLAR
İran’da olanlar da aynı.

Nükleer enerji santrali bahane edildi.

 “Atom bombası yapacak.” dendi.

Yaptırımlar devreye sokuldu.

Petrol satışı engellendi.

Ülkeler kabul etmeyince bankalar uyarıldı.

İhracatçı firmalar tehdit edildi.

Belli oranda başarılı da oldular.

İran milli parası riyal değer kaybetti.

Ülkede enflasyon arttı.

Halkta tepkiler yükselmeye başladı.

BAŞÖRTÜSÜ BAHANE
ABD ve İsrail pusudaydı.

Mehsa Emini’nin ölümünü fırsat bildi.

PKK’nın İran kolu PJAK.

CIA’nın denetimindeki Kürt örgütler…

Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK),

İran Kürdistan Demokrat Partisi (İKDP),

İran Kürdistanı Devrimci Emekçiler Topluluğu (KOMELE)…

DEAŞ da İran’a gönderildi.

Uyuyanlar uyandırıldı.

İçerideki, dışarıdaki tüm ajanlar devreye sokuldu.

Halkın genel rahatsızlığı kullanıldı.

“Başörtüsü isyanına” dönüştürülmeye çalışıldı.

YİNE BAŞARAMADILAR
İran bu tür kışkırtmalara alışıktı.

Geçmişte de yaşandı.

Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton…

Açıkça, “destek verdiklerini” söyledi.

Çok sayıda internet televizyonu…

Sosyal medya hesapları…

Zarar vermesine verdi.

Ama sonuç alamadı.

“Başörtüsü isyanı” planı da tutmadı.

İTİRAF
İtiraf Foreıgn Affairs’ten geldi.

Özetle şunları yazdı:

“Ayaklanma ivme kaybetti.

Protestolar dağınık ve nispeten sığ.

Rejim çok kararlı…

Eylemler sokaklarda bir devrim için yetersiz kaldı.”

PLAN TUTMAYINCA
ABD ve İsrail…

Başörtüsü planı tutmayınca çılgına döndü.

Doğrudan saldırıya geçti.

SİHA’larla İran’da hedefleri vurdu.

Bu yolla iç kışkırtmaya destek vermeye çalıştı.

ABD ve İsrail saldırıları,

Suriye’deki İran güçlerini de hedef aldı.

Ama etkisiz kaldı.

AZERBAYCAN
ABD ve İsrail yeni bir taktik peşinde.

Azerbaycan’da üsleniyor.

“Büyük Azerbaycan” hayali yayıyor.

Oradan adam devşiriyor.

Özellikle Azerbaycan’ı seçiyor.

Şiraz’daki saldırıyı planlayanların,

Bakü-Tahran hattını kullanması dikkat çekici.

ABD ve İsrail, bir taşla birkaç kuş vurma peşinde.

Hem bölgeyi karıştıracaklar.

Hem İran’la Azerbaycan’ı kapıştıracaklar…

Hem de Türkiye ile İran’ı…

Hedeflerinde Türkiye de olduğu çok açık.

BAKÜ TUZAĞI GÖRMELİ
Bu süreçte Bakü yönetimine de görev düşüyor.

ABD ve İsrail’in faaliyetlerini engellemeli.

Kumpası görmeli, tuzağa düşmemeli.

Bu arada bir nokta daha var.

ABD ve İsrail’in Azerbaycan’da yetiştirdikleri…

Bölge ülkelerinin de başına bela…

Buna Türkiye de dahil.

ÖNCE ERDOĞAN, SONRA LAVROV
Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Suriye’de PKK/PYD terörüne karşı,

Suriye-Türkiye-Rusya üçlü adım atalım istiyoruz.” dedi.

“Birileri” hemen atladı.

“İran dışlanıyor” bilgisini yaydı.

Erdoğan 29 Ocak’ta heveslerini kursaklarında bıraktı.

Türkiye, Rusya, Suriye işbirliğine İran’ı da ekledi.

Arkasından Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov açıklama yaptı.

Türkiye-Rusya-Suriye üçlü formatına,

İran'ın da dahil edildiğini duyurdu.

ABD’nin planları bir kez daha suya düştü.

İRAN’A
Bu arada, bir hatırlatma da İran’a…

ABD ve İsrail…

Başörtüsünü yumuşak karın görüyor.

Onlara fırsat vermemeli.

Bölge sorunlarında büyük fotoğrafa bakmalı.

Küçük ayrıntılara takılmamalı…

Bütün bölge ülkeleri…

Güven sarsıcı hareketlerden kaçınmalı…

Düşmanların planlarını boşa çıkarmalı.

 


AYDINLIK

Barcelona belediye başkanı, Filistinlileri desteklemek ve İsrail apartheidını kınamak için Tel Aviv ile bağlarını kesti.
 

Barcelona belediye başkanı Ada Colao'nun Tel Aviv ile tüm kurumsal bağları keseceğini açıklamasıyla bu büyük İspanyol şehri, Tel Aviv ile bağlarını kesen ilk şehir oldu.

İsrail üstündeki ekonomik ve siyasi baskıyı artırmaya çabalayan bir küresel kampanya olan Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar Hareketi’nin (BDS) Uluslararası Haber Ajansı, Barcelona Belediyesi’nin Tel Aviv ile ilişkilerini kestiğini açıkladı.

Bu haber ajansı şu açıklamalarda bulundu: ‘Barcelona belediye başkanı Ada Colao, Tel Aviv ile yaptığı kardeşlik anlaşması da dahil olmak üzere İsrail ile tüm kurumsal ilişkilerini askıya almıştır.’

Barcelona ve Tel Aviv 1998'de bir kardeşlik anlaşması imzalamıştı.

Barcelona Belediye Başkanı Siyonistlerle kurumsal ilişkilerin sürdürülmesinin şartını, İsrail makamlarının, Filistinlilerin insan haklarını ihlal eden sisteme son vermesi ve uluslararası hukuk ve çeşitli BM kararlarının kendilerine dayattığı yükümlülüklere tam olarak uyması olarak açıkladı.

Barselona Belediye Başkanı Ada Colao

BDS Hareketi, Barcelona belediyesinin bu eylemiyle ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: ‘Barcelona Belediye Başkanı Ada Colao'ya ve apartheid İsrail rejimi ile kurumsal bağların sona erdirilmesine yardım eden gruplara selam olsun.

Barcelona, ​​​​Filistin halkıyla dayanışma için apartheid rejimi Tel Aviv ile bağlarını askıya alan ilk belediye meclisi olmuştur.

Barcelona'nın Tel Aviv ile ilişkilerini askıya alınması, Güney Afrika'da apartheid ile bağları koparmada öncü olan belediye meclislerinin tarihi ve cesur eylemini hatırlatıyor.

Dünyanın dört bir yanındaki kurumları Barcelona'nın yolundan gitmeye ve İsrail'in insanlığa karşı işlediği suçları desteklemekten vazgeçmeye çağırıyoruz.’

 "Forbes" web sitesi "İran'ın "Kartal 44" üssü, yeraltındaki İranlı savaş uçaklarının uzak menzilli Cruise füzeleriyle telafi operasyonlarında kullanıldıklarını gösteriyor" diye yazdı.

 Amerikalı "Forbes" web sitesi, İran'ın yeraltındaki "Kartal 44" üssünün tanıtımını yapmasıyla ilgili verdiği haberinde "Kartal 44 üssü, düşmanın hava saldırısından sonra İranlı savaş uçaklarının uzak menzilli füzelerle telefi operasyonlarına geçtiklerini gösteriyor" diye yazdı.
"Forbes" bu konuda ayrıca "İran daha önce insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzelerle donanımlı üssleriyle ilgili fotoğraf ve video filmleri yayınlayarak, kendi savunma ve direnme kabiliyeti konusunda uyarılarda bulunmuştu. Ancak yeri söylenmeyen "Kartal 44" üssü kendi türünün bir ilk" diye kaydetti.
"Forbes" haberinin son bölümünde "Kartal 44 üssünün bulunması, İranlı savaş uçaklarının düşmanın hava saldırısı bitinceye kadar yeraltında hazır durumda kaldıkları ve daha sonra balistik füze ve İHA saldırılarını tamamlama niyetiyle uzak menzilli cruise füzeleri ve İHA'larını kullanarak düşmanın bölgedeki önceden tespit ettiği bütün hedeflerine karşı telafi operasyolarına geçtiklerini gösteriyor" diye ilave etti.

İslam İnkılabı Lideri bugün Hava Kuvvetleri Komutanlarıyla ziyaretinde "Silahlı Kuvvetlerimiz bugün inkılabın ilk günlerine göre daha inkılapçı, daha mümin, daha inançlı ve daha da hazır durumda" dedi.


İran Hava Kuvvetleri Personelinin İslam Cumhuriyeti Kurucusu İmam Humeyni (r.a.) ile biat ettikleri o tarihi (hicir-şemsi) 19 Bahman (8 Şubat) günü yıl dönümü münasebetiyle bugün Hava Kuvvetleri Komutan ve personelinden bir grup İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei'yi ziayret etti.
İslam İnkılabı Lideri bu ziyarette bugünün önemiyle ilgili bir konuşma yaptı ve İslam İnkılabı ile Silahlı Kuvvetler arasındaki ilişkilerin bir değerlendirmesini yaptı.

Aşağıda bu konuşmadan pasajlar sunuyoruz:
- (Hicri-şemsi) 19 Bahman (8 Şubat) olayı İnkılap hareketinin zafere ulşması, inkılabın pratik ve hakiki olarak gerçekleşmesi yolunda önemli bir girişti. O gün yapılan şey, bir grup gencin mesela Hava Kuvvetlerinden bir grubun gelip de İnkılap Liderinin karşısında selama durmaları değildi. Bu hareket, inkılabın zafere ulaşmasını içinde barındırıyordu. Neden? Çünkü yeni bir dalga yaratmış oldu. Bu dalga hızla ülkenin her tarafını etkiledi.
İki üç saat sonra akşamüstü çıkangazeteler bu buluşmanın fotoğrafını yayınladılar. Birden bire durum büyük oranda değişiverdi. Öte yandan halk da yeni bir moral kazanmış oldu. Orduyu artık kendi karşılarında bir güç olarak görmüyorlardı. Zira zalim ve sefil Pehlevi rejiminin tek aracı halkı sindirmek için kullandığı Ordusuydu. Böylece halk Ordunun artık karşılarına değil, yanlarına geçtiğine şahit oldu ve büyük moral kazandı. Ve öte yanda karşı taraf moralini kaybetti.
- O gün neler olacağı hiç belli değildi. Durum bir ay, iki ay sürebilirdi. Biat eden Hava Kuvvetleri personelinin geleceği belli değildi. Cezalandırılabilirlerdi. O gençler başlarına gelecekleri bilmiyorlardı. Ama bu riski göze almışlardı. Cesaret göstermillerdi. Bu da gelecek Ordunun tehlikeyi göze alan bir Ordu olacağının bir işaretiydi. Ve bu Ordu yıllar boyu hep tehlikeleri göze alarak hareket etti. Bu Ordu zalimler ve saldırganlar karşısında sıkı bir yumruk olduğunu ta o zamandan sergiledi.
O dönemin saldırganı tabi ki ABD'ydi, Pehlevi hükümeti unsurlarıydı. Daha sonra başka saldırganlar da çıktı. Ama bu Ordu hep onların karşısında göğüs gerdi.
- O gün hiç kimse bu topluluk içinde art niyeti olan birileri olabileceğini düşünmedi. Karşılıklı olarak tam bir güven vardı.
- Ordunun halkın yanında yer alması bekleniyor; Bu oldu ve İnkılapçı bir Ordu olarak halkın yanında kaldı. Benim her zaman vurguladığım bir husus inkılapçı kalınması konusudur. Kimileri vardır  nkılapçıdır ama inkılapçı kalmazlar. Kimileri de inkılapçı olurlar, ama onlar da inkılapçı kalmazlar. Fakat bu Ordu inkılapçı olarak kaldı. Ben size söyleyeyim, ben ta ilk günden Orduyla birlikteydim. İnkılabın başında, yani inkılabın ilk günlerinden itibaren Ordu içindeydim. Muhtelif bölümlerine gider gelirdim.
Herkesle irtibattaydım. Ve şimdi şunu söyleyeyim: İslam Cumhuriyetinin Ordusu bugün o ilk günlerinden daha inkılapçı, daha mümin, daha inaçlı
ve daha da hazır durumda. - İnkılap öncesi Ordu şatafatlı bir Orduydu. Şimdi sizlerden bazıları belki hatırlamıyordur; Belki bazılarınız da o günleri görmüşlerdir; O zamanki Ordu şatafatlı ve çok masraflı bir Orduydu. Ama bu Ordu, ülkenin dış saldırıya maruz kaldığı Ağustos 1941 hadisesinde sadece birkaç saat direnebildi. Ordu tamamen dağıldı. Onca şatafatı gitti. Halbuki bu Ordunun başında olan kişinin kendisi de bir askerdi. Rızahan Pehlevi bir askerdi. Her ne kadar sıkı yönemler kullandıysa da onun Ordusu 1941 saldırısında ancak birkaç saat direnebildi.
- Daha sonra oğlu Muhammed Rıza dönemiinde de yeniden Orduyu canlandırmaya ve takviye etmeye çalışıştılar. Ama onun da oluşturduğu Ordu 1953'te Amerikalı ve İngiliz casuslarla birlikte hükümet aleyhine ayaklandı ve bir taraftan da halkı sindirmeye başladı. O günlerin Ordusu da işte böyleydi. Kimliksiz ve düşman egemenliği karşısında mağlup bir Ordu.
- Bugün ama bu Ordu, büyük paralar harcayıp Amerikalılardan uçak satın almaya bakacağına o uçağı kendisi yapmaya yoğunlaşıyor. Ve bunu yapabiliyor da. Ordumuz bugün parça yapımı gibi büyük projer gerçekleştirmekte büyük adımlar atmış durumda. Ordumuzun bugün yaptıkları halkta mutluluk ve izzet duygusu yaratıyor. Çünkü bu Ordu girişimci ve yaratıcı.
- Düşmanın hedefi İnkılap ve İslam Cumhuriyeti nizamını dize getirmek. Ve tabi söylerken bunun aksini söylüyorlar. ABD Başkanı on-Onbeş yıl önce bana hitaben yazdığı mektubunda açık bir ifadeyle "biz sizin nizamınızı değiştirme niyetinde değiliz" diye kaydetmişti. Ama tam o günlerde aldığımız raporlara göre, kendi özel merkezlerinde İslami nizamı nasıl devirebilecekleri konusunu görüşüyorlardı. Onlar hep yalan söylüyorlar böyle.

- Peki İslam Cumhuriyetin nasıl dize getirmeyi düşünüyorlar? İnsanlar arasında ihtilaf ve güvensizlik duygusu oluşturmakla. Siyasi grupların birbirine güvenmeyecekleri, halkçı grupların birbirine güvenmeyecekleri, halkın iktidara güvenmeyeceği, onun buna, bu teşkilatın öbür teşkilata güvenmeyeceği bir toplum yaratma peşindeler.
- Bir takm ihtilaflar kaçınılmaz olarak oluşursa, onları fay hattına dönüştürmemek gerek. Bir bakarsınız kadın konusunu iler sürerler, bir zaman da Şii-Sünni konusunu gündeme getirirler, bir başka zaman da başka şeyleri ortaya atarlar, kuşaklar arası çatışmadan söz ederler; Ama asıl mesele ihtilaf oluşturmaktır.

  İslam İnkılabı Lideri, Türkiye ve Suriye'de meydana gelen korkunç  deprem felaketine değinerek "Türkiye ve Suriye'deki depremzede kardeşlerimiz için çok üzgünüz. Can kaybına uğrayanlar için Allah'tan rahmet diliyorum" dedi.


İslam İnkılabı Lideri Imam Seyyid Ali Hamanei bugün İran İslam Cmhuriyeti Hava Kuvvetleri ve Hava Savunma Personeli ile ziyaretinde 7yaptığı konuşmasında Türkiye ve Suriye'de meydana gelen deprem konusuna da değindi.
İslam İnkılabı Lideri Imam Hamenei bu konuda şöyle konuştu: "Türkiye ve Suriye'deki depremzede kardeşlerimiz için derin üzüntü içerisindeyiz. Yüce Allah'tan can kaybına uğrayanlar için rahmet ve
matemzede aileler için de sabır diliyoruz."
Imam Hamnei daha sonra "Böyle müsibet bizim de başımıza geldi. Onun için bir deprem olduğunda, ailelerin azizlerini kaybettikleri zaman gelen müsibetin ne denli ağır ve acı olduğunu iyi biliyoruz. Biz de onların  acılarını içimizde duyuyoruz. Allah yardımcıları olsun. Hepsi için sabır ve huzur diliyoruz. Yetkililerimiz yardımlarda bulundular ve yine yardım edecekler" ifadesini kullandı.

  AFAD'dan yapılan açıklamada saat 20.50 itibariyle Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Malatya illerinde 17 bin 134 kişinin hayatını kaybettiği, 70 bin 347 kişinin de yaralandığı paylaşıldı. 

Ayrıca bölgeden 30 bin 360 kişinin tahliye edildiği, depremlerinden ardından bin 330 artçı sarsıntının meydana geldiği duyuruldu.

Arama kurtarma çalışmalarında 29 bin 622 personelin görev aldığını aktaran açıklamada yurtdışından gelen akama kurtarma personeli sayısının da 6 bin 479 olduğu belirtildi.

Cuma, 03 Şubat 2023 04:06

Örnek Kadın; Hz. Fatıma

  Kur’an’ın örnek kadın olarak gösterdiği şahsiyet, Hz. Fatıma’nın şahsında somutlaşmaktadır. O tıpkı babası Hz. Muhammed (as) gibi yaşayan bir Kur’an’dır. Onun hayatını okuduğunuz zaman Kur’an’ın ayetlerini okumuş olursunuz. Hayatının tüm aşamalarında Müslüman kadının nasıl olması gerektiğini o göstermiştir. Hz. Fatıma’yı tanımayanlar Müslüman kadını eksik tanımış olurlar. Çünkü Müslüman kadın kimdir sorusunun tam cevabı Hz. Fatıma’dır.
 

Hz. Fatıma, doğduğu günden beri bizzat içinde yaşadığı mücadelelerle dolu bir Resul hayatının en yakın tanığıdır.

Küçük yaşta annesizliği öğrenen, gayretli bir evlat olarak Hz. Fatıma, kendisi gibi bir yetim olan babasına, hayatının her safhasında destek olmuş. Risalet’in en yakın tanığı olarak Hz. Fatıma, babasının tabi tutulduğu her türlü tecrit, boykot ve toplumsal dışlamanın yanı sıra, hayati tehlike altında sürdürdüğü kısa ömründe, babasıyla aynı imtihana kayıtlı, değişmez bir talebesidir İslam’ın…

Gözünü açtığı günden beri, tüm derdi insanlara Hakkı tebliğ etmek olan bir babayı, rikkatle takip ederek, destek olarak ve yaşadığı tüm yoksunluk ve güçlüklere mertçe göğüs gererek geçirdi ömrünü.

Boykotu, işkenceleri, hakareti, yoksulluğu, açlığı, dışlanmayı, sürgünü, mülteciliği, savaşı, ölümleri ve ayrılıkları bizzat yaşayarak geçmiş hayatında, bizler onu ne kadarıyla tanıyabiliyoruz?

Hz. Fatıma; hayat verdiği halde, öne çıkmayan, öne çıkmamaya razı olmuş; sessizliğin sesi Hz. Fatıma…

Nerede o? Bilen, tanıyan var mı hakkınca?

Hz. Fatıma’yı anlamadan dinleyenler, onun ismini duyunca ağlayıp sızlarlar ama yaşamlarına da karıştırmazlar. Özlerinde Hz. Fatıma’dan bir şey yoktur aslında. Başörtüsünü en ufak bir zorlukta açan bir Müslüman kadın, “sizce Kadının salahı, onun yabancı bir erkeği görmemesi ve yabancı erkeğin de onu görmemesidir.” diyen ve vefatından sonra bile mübarek vücudunun hatları belli olmasın diye kendisi için Umeys kızı Esma’ya özel tabut hazırlamasını vasiyet eden, Fatıma’nın iffet ve din anlayışını yeterince kavrayabilmiş midir?

Hatalarımız, tembelliklerimiz, alışkanlıklarımız ve hiç uykudan kaldırmadığımız hayatımızda, dinimiz için ömürlerini adamış bu insanların ne kadar yeri var?

Kâinatın Efendisi’nin kızıdır. Çoğu günlerini aç geçiren, zaman zaman üzerine giyecek giysi konusunda dahi sıkıntı çeken, ama tüm zorluk ve yoksunluklara karşı rızayla göğüs geren bir İslam kadını… Örtüsü ve giysisi, Allah rızası olan bir Fatıma’dan söz ediyoruz…

Evini lüks eşyalarla döşeyip, marka düşkünü, bakışlarıyla bile fakirleri ezen bir kadın; yoksulluk içinde ömrünü geçiren, evde çalışmaktan elleri nasırlaşan, kendisi ve çocukları aç iken, evindeki son yiyeceği bile fakirlere veren Fatıma’nın (s.a) yaşam felsefesini idrak edebilmiş midir acaba?

Kalbimizde Fatıma’nın imanından, ilahi aşkından, yaşamımızda Fatıma’nın mücadelesinden, ibadetinden, fedakârlığından, iffetinden, merhametinden eser, yoksa. Başımızda başörtü ama gönlümüzde sefa arzusu, kibir ya da zulme duyarsızlık varsa biz Fatıma’nın taraftarları değiliz demektir.

Fatıma (s.a) taraftarı olabilmek, onu rehber, şefaatçi edinebilmek için, Fatımalaşmak, yani Fatıma gibi düşünmek, Fatıma gibi yaşamak gerekir.

Nisa Günsoy

Cuma, 03 Şubat 2023 04:02

'Şafakta 10 Gün'ün Başlangıcı

İran İslam inkılabının zaferi ile sonuçlanan en kritik 10 gün olarak bilinen “şafakta 10 günün” başlangıcı.

44 yıl önce böyle bir günde yani HŞ. 12 Behmen 1357 (1 şubat 1979) tarihinde İslam cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni (ra) 15 yıl sürgünün ardından, İran halkının coşkulu karşılamasıyla İslami İran topraklarına ayak bastı.

İmam’ın İran’a girişinden 10 gün sonra 22 Behmen 1357 (11 şubat 1979) tarihinde şanlı İran İslam inkılabı zafere ulaştı.

Bu yüzden İmam’ın vatana geri dönüşü ve İslam inkılabının zafere ulaştığı 10 günlük süreç, “Şafakta 10 gün ” olarak adlandırılmış ve bugün, her yıl büyük törenler ve etkinlikler ile kutlanmaktadır.

Her yıl yapılan resmi törenler İmam’ın (ra) İran’a tarihi girişinden itibaren, çeşitli halk kesimleri, şehit aileleri, mülki ve askeri yetkililerin katılımı ile İslam cumhuriyeti nizamın büyük kurucusu İmam Humeyni’nin türbesi, Tahran Mehrabad havaalanı ve ülkenin çeşitli kentlerinde düzenleniyor.