
کارگر
İslam İnkılabı Yıldönümü Yürüyüşlerinin Dünya Medyasındaki Yankıları
Dünya genelindeki farklı medya organları İran İslam İnkılabı zaferi dolayısıyla yürüyüşlere katılan İran halkının görkemli görüntülerini yayınladı.
Associated Press Haber Ajansı dünya genelinde bu görkemli yürüyüşlerin haberini veren ilk Batılı yayın organlarındandı. Bu haber ajansı binlerce araba ve motosikletin 43. İslam İnkılabı zaferi kutlamaları için sokaklara döküldüğünü yazdı.
Haber ajansı bu sene de son birkaç yılda olduğu gibi koronavirüs pandemisi kısıtlamalarından dolayı sokaklardaki insan sayısının az olduğunu yürüyüşlerin daha çok arabalar ve motosikletlerle yapıldığını duyurdu.
Associated Press yüz binlerce insanın bu kutlamalara katıldığını da yazdı.
ABD medyası organlarından olan Associated Press, Viyana müzakerelerinin İslam İnkılabı zaferinin yıldönümüne denk gelmesine de değinerek Ayetullah Reisi'nin İran'ın hiçbir zaman New York'un yapacaklarına bağlı olarak hareket etmediğine dair sözlerini de yayınladı.
Fransa Haber Ajansı ise İranlıların bu sene koronavirüs pandemisi kısıtlamaları dolayısıyla yürüyüşlerini arabalar ve araçlar ile yaptıklarını duyurdu.
Haber ajansı İran halkının soğuk havaya rağmen bir araya geldiklerini, arabaların kırmızı, beyaz, yeşile büründüğünü Amerika'ya ölüm sloganlarının atıldığını bildirdi. Fransız gazeteciler ve muhabirleri ise Amerikan bayraklarının slogan atan insanlar tarafından ateşe verildiğini duyurdu.
Rusya'nın ITAR-TAAS haber ajansı da devrimci bayraklı ve pankartlı araba konvoylarının Kirmanşah, Gorgan ve Zencan'dan Hamedan, Erdebil ve Erak'a kadar farklı şehirlerin sokaklarında yürüdüğünü yayınladı.
Rus haber ajansı İran'ın son Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin hükümetine karşı İslam Devrimi'nin zaferinin görkemli bir şekilde kutlandığını duyurdu.
Siyonist İsrail gazetesi de bu yılki törende hazır bulunan kalabalığın İran bayraklarını açmalarının yanısıra "Amerika'ya ölüm" ve "İsrail'e ölüm" sloganlı pankartlar taşıdıklarını da yazdı.
Al-Arabiya haber ağının İngilizce web sitesinde de İslam İnkılabı zaferi yürüyüşlerine katılanların İran'ın Lideri ve İslam Devrimi'nin kurucusu İmam Humeyni'nin fotoğraflarını ve pankartlarını açtıklarını belirtti.
tesnim
İslam İnkılabı Yıldönümü Yürüyüşlerinin Dünya Medyasındaki Yankıları
Dünya genelindeki farklı medya organları İran İslam İnkılabı zaferi dolayısıyla yürüyüşlere katılan İran halkının görkemli görüntülerini yayınladı.
Associated Press Haber Ajansı dünya genelinde bu görkemli yürüyüşlerin haberini veren ilk Batılı yayın organlarındandı. Bu haber ajansı binlerce araba ve motosikletin 43. İslam İnkılabı zaferi kutlamaları için sokaklara döküldüğünü yazdı.
Haber ajansı bu sene de son birkaç yılda olduğu gibi koronavirüs pandemisi kısıtlamalarından dolayı sokaklardaki insan sayısının az olduğunu yürüyüşlerin daha çok arabalar ve motosikletlerle yapıldığını duyurdu.
Associated Press yüz binlerce insanın bu kutlamalara katıldığını da yazdı.
ABD medyası organlarından olan Associated Press, Viyana müzakerelerinin İslam İnkılabı zaferinin yıldönümüne denk gelmesine de değinerek Ayetullah Reisi'nin İran'ın hiçbir zaman New York'un yapacaklarına bağlı olarak hareket etmediğine dair sözlerini de yayınladı.
Fransa Haber Ajansı ise İranlıların bu sene koronavirüs pandemisi kısıtlamaları dolayısıyla yürüyüşlerini arabalar ve araçlar ile yaptıklarını duyurdu.
Haber ajansı İran halkının soğuk havaya rağmen bir araya geldiklerini, arabaların kırmızı, beyaz, yeşile büründüğünü Amerika'ya ölüm sloganlarının atıldığını bildirdi. Fransız gazeteciler ve muhabirleri ise Amerikan bayraklarının slogan atan insanlar tarafından ateşe verildiğini duyurdu.
Rusya'nın ITAR-TAAS haber ajansı da devrimci bayraklı ve pankartlı araba konvoylarının Kirmanşah, Gorgan ve Zencan'dan Hamedan, Erdebil ve Erak'a kadar farklı şehirlerin sokaklarında yürüdüğünü yayınladı.
Rus haber ajansı İran'ın son Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin hükümetine karşı İslam Devrimi'nin zaferinin görkemli bir şekilde kutlandığını duyurdu.
Siyonist İsrail gazetesi de bu yılki törende hazır bulunan kalabalığın İran bayraklarını açmalarının yanısıra "Amerika'ya ölüm" ve "İsrail'e ölüm" sloganlı pankartlar taşıdıklarını da yazdı.
Al-Arabiya haber ağının İngilizce web sitesinde de İslam İnkılabı zaferi yürüyüşlerine katılanların İran'ın Lideri ve İslam Devrimi'nin kurucusu İmam Humeyni'nin fotoğraflarını ve pankartlarını açtıklarını belirtti.
tesnim
Hamas: İran Yaptırımlara Rağmen Filistin Davasını Savundu
Hamas’ın üst düzey liderlerinden İsmail Rıdvan, İran İslam İnkılabı’nın 43. Yıl dönümü münasebetiyle Nuceba Hareketi’nin Gazze muhabirine İslam İnkılabı’nın Filistin davası üzerindeki etkisi, İran’ın Gazze direnişini desteklemesi ve Hamas-Hizbullah ilişkisi konularında önemli açıklamalar yaptı.
İSMAİL RIDVAN (Hamas Üst Düzey Yöneticisi): "Şüphe yok ki İran'daki İslam İnkılabı, tağut ve müstekbir devleti yani Amerikalılara ve Siyonist elçiliğe bağlı olan İran şahının yönetimindeki devleti sonlandırdı. İslam İnkılabı’nın gerçekleşmesiyle şah rejimi ve İsrail elçiliği ortadan kalktı, onun yerine Filistin elçiliği açıldı. İslam İnkılabı Filistin'i, direnişi ve Filistin halkını desteklemeyi önemle vurguladı. Biz şunu söylüyoruz ki Filistin özgürleşene kadar direneceğiz. Çünkü direniş tüm Filistin’i özgürleştirecek en kısa ve en iyi yoldur. Biz İran İslam Cumhuriyeti yönetimini ve İran halkını selamlıyoruz. Filistin direnişini savunmaları İran’a karşı yaptırımlara sebep olmasına rağmen onlar bizim davamıza bağlı kaldılar. İranlılar eğer Filistin davasını savunmaktan vazgeçselerdi ve Amerikalılarla müzakere etselerdi, kapılar yüzlerine açılırdı. Fakat İran Filistin’i ve Filistin topraklarındaki direnişi destekliyor çünkü Filistinlilerin haklı olduğuna inanıyor. İran'ın dini, siyasi ve direnişçi misyonu; Filistin özgür olana kadar Filistin direnişini savunmaktır. Biz İran İslam Cumhuriyeti’ni selamlıyoruz ve onları takdir ediyoruz. Çünkü onlar Filistin direnişini savundular ve hala da savunuyorlar. Hizbullah ile ilişkimiz iyi ve stratejik bir ilişkidir. Çünkü Siyonist işgalcilere karşı direnen herkes bizimle aynı siperdedir. Çünkü biz ortak bir düşmanla karşı karşıyayız. Biz tüm direniş güçlerini, Arap ve İslam ümmetini tüm güçleriyle Siyonist işgalcilerle mücadele etmeye çağırıyoruz. Böylece Filistin toprağını işgal edenleri yenilgiye uğratalım ve özellikle de bölgedeki Amerikan-Siyonist proje ile mücadele edelim."
kudusgunu
11 şubat (22 bahman) İran İslâm İnkılabı 43. Yıl dönümü
İran İslâm Devrimine bir kısa bakış:
1. Bu gün11 şubat (22 bahman) İran İslâm İnkılabı 43. Yıl dönümüdür.
2. ABD-İsrail, iç ve dış yandaşları, 43 yıl boyunca İran İslâm devletini devirmek için her şeyi yaptılar. örneği:
3. Devrimin hemen ardından, İran'a dayatılan en önemli sorunlar ve engeller:
iç savaş; kürt bölgelerinde kargaşa; ırk ve mezheb kargaşası, 1981de Saddam'in, İran'a saldırısı. (en az bir ayda İranın yenmesini düşünmüşler). Ama savaş 8 sene sürdü ve sonunda İranın haklı ve mazlum olması BM tarafından ilanedildi.
4. Ekonomı, Kültürel, siyasi, sosyal ve Medya savaşı ve ... .
5. 30 yılından fazla yoğun ve etkiliciğisi Ambargo.
6. Barışçıl nükleer enerjinin, elde edilmesine Muhalefet ve engellenme.
7. halkın amaçlarından vazgeçirsi ve devletin karşısına getirmek ve devirmek için Devrimin başarılarını, çeşitli yollarla küçümseme ve sorunları büyütmek.
Ama Tüm bunlara rağmen:
1. ALLAH'IN yardımıyla ve dini lider'in(Alı Hameneyi) bayraktarlığle, İran İslâm Cumhuriyeti hala dım dik ayaktadır.
2. Çok alanlarda bilhassa: yumuşak güç, Tıp, Bilim ve Teknoloji, Kök hücreler, Sanayi, Savunma ve Füze sistemi , Atom enerjisini küllanması gibi önemli alanlarda, çok katgı değer yükselişlere erişmiştir.
3. Çok sıkıntılarımızda var; Ama ALLAH'IN yardımıyla,
İran İslâm Cumhuriyeti, islami ülkelerin, bağımsızlık ve zafere ulaşma imkanını, düşünmelerine neden oldu.
Sonuç:
İran gibi bir ülke, 40 yılı aşkın bir süredir dünyanın en büyük sömürgeci güçlerine karşı direnmeyi başardığında yaratıldığı ve dayatıldığı tüm baskılar, yaptırımlar ve sorunlara, gururla devam ettiğinde, Elbette Müslüman ülkelerin birliği ve birbirlerinin kapasitelerini kullanmaları halinde İslam dünyası hak ettiğini elde edebilir.sömürgeci güçler bunu bildikleri için müslümanlar arasında her gün bir fitne ve sorun yaratıyor.Ama müslümanlar da çok şüüarlanıp ve gittikçe güçlenerek, birliğe doğru gidiyor. ALLAHın yardımığle Zafar çok yakındır.
O güne umut.
Reisi: İran, bölgede huzur ve istikrarı destekliyor
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Kazakistan'da güvenlik, huzur ve sebatın İran İslam Cumhuriyeti için önemli olduğuna işaretle, İran'ın bölgede huzur ve istikrarın sağlanmasını desteklediğini belirtti.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi bugün Kazakistan Cumhurbaşkanı kasım Cömert Tokayev ile telefonda yaptığı görüşmede, iki ülkenin ekonomik ve işbirliği ve münasebetlerindeki mevcut seviyenin İran ile Kazakistan'ın siyasi ilişkilerinin seviyesine uygun olmadığına işaretle, iki ülkenin ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesi için büyük adımların atılmasını temenni etti.
Reisi, Tokayev ile Şanghay İşbirliği Örgütü Liderler Zirvesi çerçevesinde Tacikistan'da yaptığı görüşmeye işaretle, İran ile Kazakistan'ın diplomatik ilişkilerinin 30. yılında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi doğrultusunda büyük adımların atılmasını temenni etti.
Görüşmede Kazakistan Cumhurbaşkanı da, İran İslam Cumhuriyeti'ne bölge ülkelerinin bağımsızlığını desteklediği için teşekkür ederek, iki ülkenin ilişkilerinin yakın ve dostane olduğunu vurguladı.
Kazakistan Cumhurbaşkanı ayrıca İran ile ekonomik ve ticari işbirliğinin geliştirilmesinin oldukça önemli olduğuna işaretle, iki ülkenin ortak ekonomik işbirliği komisyonu ve ikili görüşmelerin gerçekleşmesinin ikili ilişkilerde sıçramaya sebebiyet verebileceğini kaydetti./
Amerika’nın İran'a yönelik azami baskı siyasetinin yararsızlığını kabul etmesi
Amerikalı Senatör Chris Murphy, İran'a yönelik yaptırım siyasetlerinin Washington için hiçbir etkisi olmadığını ve sonuçsuz olduğunu kabul etti. Murphy Salı günü bir tweet'te Amerika’nın Trump'ın İran'a yönelik "maksimum baskı" yaptırımlarından hiçbir şey kazanmadığını yazdı.
Murphy’nin, İran'a yönelik azami baskı kampanyasının etkisizliğini ve aslında başarısızlığını kabul etmesi, Amerika yönetiminin üst düzey yetkililerinin itirafları doğrultusunda ifade edildi.
Ocak 2022'nin ortalarında, Amerika Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Washington'un Trump'ın Bercam nükleer anlaşması hakkındaki feci hatasının bedelini ödemekte olduğunu itiraf etti. Amerika Dışişleri Bakanı Anthony Blinken de, Sullivan gibi, Washington’un Bercam anlaşmasından çekilmesiyle stratejik bir hata yaptığını kabul etti. Blinken 7 Aralık 2021'de, ABD'nin İran ile 2015 nükleer anlaşmasından çekilmesinin büyük bir hata olduğunu söyledi.
Eski Amerika Başkanı Donald Trump, Bercam nükleer anlaşmasını her zaman Washington için olabilecek en kötü anlaşma şeklinde niteledi, böylece 8 mayıs 2018 tarihinde Bercam nükleer anlaşmasından çekilerek söz konusu uluslararası anlaşma ve Güvenlik Konseyi’nin 2231 sayılı kararındaki taahhütlerini, dünya çapından gelen tüm muhalefetlere rağmen bir kenara bıraktı.
Ardından İran’ı Washington’un illegal isteklerini kabul ettirmeye mecbur kılmak için Trump yönetimi maksimum baskı savaşı çerçevesinde en yoğun yaptırımları Tahran’a karşı uygulamaya başladı ve Bercam anlaşmasının korunması için her türlü plana muhalefet etti. Amerika’nın dönem hükümetinin hedefi, Washington’un istediği 12 maddelik şartları İran’a dayatmaktı; söz konusu maddeler arasında İran’ın barışçıl nükleer programının durdurulması, füze kabiliyetine ve bölge siyasetlerine yoğun kısıtlamaların uygulanmasıydı.
Fakat Trump hükümetinin son 3 yılda uyguladığı tek yanlı ve illegal yaptırımlara rağmen İran İslam cumhuriyeti izlediği maksimum direniş siyaseti ile Washington’un yaptırımlarına karşı mücadeleye devam etti. Bu yüzden Trump, başkanlık döneminin sonuna kadar İran ile ilgili hedeflerinin hiç birine ulaşamadı ve Amerika’nın dış siyaset tarihinde soğuk savaşın ardından en ağır yenilgiyi aldı.
Tabi Amerika kongresi ve hükümet yetkililerinin İran’a karşı maksimum baskı siysetinin yenilgiye uğradığına dair başarısızlığını itiraf etmesi ise Biden yönetiminin hala eski yönetimin İran’a karşı maksimum baskı siyasetini izlediği bir dönemde gündeme geliyor.
Başkan Joe Biden başkan seçilmeden önce seçim kampanyaları sırasında Amerika’nın bükleer anlaşmaya geri döneceği vaadinde bulunuyordu fakat uygulamada Amerika’da görevde olan mevcut hükümet şimdiye kadar İran’a uygulanana yaptırımların kaldırılması ve Bercam anlaşmasına geri dönmesi konusunda tek bir adım bile atmamıştır.
Amerikalı siyaset uzmanı Joseph Cirincione Biden yönetiminin şimdiye kadar Trump’ın maksimum baskı siyasetine devam ettiğinin altını çizerek, bidenin izlediği yolunu düzeltmedikçe, hayati önem taşıyan nükleer anlaşmayı ihya etme fırsatının elden gideceği tehlikesinin söz konusu olduğunu belirtti.
Biden hükümetinin Trump dönemindeki yaptırımların bazılarının korunmasına dair ısrarı ise Viyana’da yaptırımların kaldırılması ile ilgili görüşmelerin ilerlemesini engellemeye devam ediyor.
Biden yönetiminin mantıksız tutumuna karşı İran İslam cumhuriyeti de Viyana’da yaptırımların kaldırılması ile ilgili şimdiye kadar 8 turu gerçekleşen müzakerelerde, “ancak Amerika tüm yaptırımları sözde ve kağıt üzerinde değil uygulamada kaldırılmadığı ve bu konunun doğruluğu kanıtlanmadan Bercam nükleer anlaşmadaki sorumluluklarına geri dönmeyeceğini” defalarca ilan etti.
İran karşı tarafın yaptırımların kaldırılması ve bu bağlamında İran’ın öngördüğü yöntemleri kabul etmede ne kadar ciddiyse Amerika’nın Bercam nükleer anlaşmaya geri dönüşü için nihai anlaşmaya varmanın daha hızlı ve erken olacağını ilan etmiştir./
İran futbol milli takımı dünya sıralamasında bir basamak yükseldi
FIFA futbol milli takımlarının en yeni sıralamasını açıkladı.
Muhabirimizin haberine göre FIFA’nın yeni sıralamasını yayımlayan Futbol Ranking sitesi 10 Şubat’ta FIFA’nın resmi sıralamasına yer verirken, bazı takımların sıralaması değiştiğini belirtti.
Söz konusu sitenin raporuna göre İran futbol milli takımı 15.3 yeni puan kazanarak toplam puanını 1572 puana yükseltti ve böylece Asya zirvesini kimseye bırakmadı.
İran futbol milli takımı son günlerde Irak ve BAE mili takımlarına karşı art arda iki zafer kazanarak dünya sıralamasında da bir basamak daha yükseldi ve yirminci sıraya yerleşti.
İnsanın Allah ile Savaşı
Allah insanı alim, adil, arif, abid yapmak istiyor.
Allah insanı kerim kıldığını buyuruyor.
Allah insanı halifetullah yapmayı irade ettiğini beyan ediyor.
Bunlara ulaşma yolunun marifetullah ve ubudiyyet olduğunu buyuruyor.
Peki insanın halifetullah olmasını engelleyen nedir? Allah’a kul olmasını, insan gibi insan olmasını engelleyen nedir?
Hiç şüphesiz en büyük engel “İblis“ ve onun isteklerine eğilimi olan “Nefistir“.
Allah'ın bu iradesinin karşısına dikilen İblis, kendisi gibi insanın da Allah‘ın dergahından kovulup daimi olarak rahmetinden mahrum kalması için uğraşıyor.
Şeytan, insanoğlu yaratıldığı günden beri onu isyan, günah, ilahi hükümleri ihlallere sürüklemekten hiç bir zaman vazgeçmedi.
Elbette İblis bununla yetinmeyeckti hedefini daha da büyütecekti; asırlar sonra bazı insanların Allah‘a karşı diklenmesini, kendisini ilah yerine koymasını istemekte ve teşvik etmektedir. İblis hizmetine aldığı insanlar aracılığıyla bu hedefini küreselleştirmek istiyor.
Şimdi bu ilahlık taslayan insan yeni bir dünya düzeni kurmak istiyor; kontrolleri ellerinde olacak “Dijital hayata geçiş“ için denemeler yapıyor.
Dijital dünya düzeni ne içeriyor;
- Ekonomi temelli bir dünya düzeni kurmak; din merkezli ve ulusal merkezli yönetimleri yok etmek, fiziksel parasız alış-veriş, dijital ticareti yaygınlaştırmak, bağımsız şirketleri kendilerine bağımlı kılmayı içeriyor.
- Tek tür beslenme programı; yeni gıda üretim ve tüketim programı, kendi ürettiklerini piyasaya hakim kılmak, dijital sipariş sistemi oluşturmayı içeriyor.
- Tek eğitim sistemi; uzaktan dijital eğitim programı bir denemedir; yönlendirme, bilgilendirme, kontrol, tek tip insan yetiştirme, 2030 eğitim prtogramının hazırlıkları için 2020 dijital eğitimle denemesi yapılıyor.
- Tek merkezli sağlık sistemi; sağlık kriterlerini tayın etme, hastalıklarla mücadele, tedavi, ilaç üretimi ve tüketimi tekelinde bulundurmak, hastalandırmak, iyileştirmek kendi kontrollerinde ve öldürmek kendi yetkilerindr olacak şekilde dizayn etmek istiyor.
- Yeni bir hayat modeli/tarzı; kural ve kanunlarını kendilerinin belirleyeceği; chip ile kontrollü bir yaşam; uyumsuz, kural ihlali, sisteme aykırı, düzeni bozan kişilerin sistemin dışına atıp imha etmeyi planlıyor.
İşte günümüzde şeytanlaşmış ve kendisini ilah gören insan Allah‘a karşı savaş açmıştır.
Bütün dünyayı hegemonyasına almak isteyen bu insanın talebi;
- Humanizmi hakim kılarak İnsanların birbirinden kopmasını sağlayıp toplumsallıktan individualizme geçiş; yardımlaşma, dayanışma, paylaşım, istişare, görüş alış-verişi, “emri bilmaruf nehy anil münkeri“, “silayı rahmi“ devre dışı bırakıp sentetik/yapay insan, biyonik insan, robotik insan yaratmak istiyor.
Allah‘a savaş açmış insan bunu nasıl gerçekleştirmek istiyor?
Bu projeyi siyasal, sosyolojik, dini, psikolojik, ekonomik yönü açıklanmadan anlamak zordur.
Küresel şoklar yaratarak; biyolojik saldırılar, ekonomik krizler, küresel sağlık sorunları, siyasal krizler, bölgesel savaşlar çıkararak insanları küresel sorunlara inandırmak istiyorlar.
Hollywood senaristlerinin ve siyasi stratejistlerin kurguları pratize ediliyor, küresel medya da insanları buna inandırmaya sevkediyor.
Daha sonra kurtarıcı olarak ortaya çıkıp “münci/kurtarıcı“ olarak bütün ipleri eline geçirip herkesi kendisine mahkum ederek; ister gönüllü ister zorla herkese kabul ettirerek kendisine itaat ettirmeyi planlıyorlar.
Aynı Firavun‘un yaptığı gibi, hani Firavun kavmini zayıf düşürmüş, onların akıllarını boşaltmış ve yeni kriterler yükleyerek “Ena rabbikum'ul ala“ düşüncesini empoze etmişti. Bu anlayışı herkese aynı şekilde aşılamak suretiyle böylece insanların her biri “ena rabb“(ben rabbim) demeye başlayacak, kendileri de “rabbul erbab“ (rablerin rabbi veya en büyük rab) olacaklar.
Bu tip insan Allah’a açtığı savaşta tevhidi ve tümden dini devre dışı bırakıp dünyanın sahibi olduklarını ilan edecekler.
İnsanın varacağı son nokta işte budur.
Kendisini ilah gören bu insanın bu hedefine ulaşmasına engel olacak ilahi bir proje var mıdır?
Bir Musa Kelimullah (as), bir İbrahim Halilullah (as), bir İsa Ruhullah (as), bir Muhammed Mustafa (saa) çıkıp bunlara dur diyecek mi?
İlahi hüccetler yeryüzünde bunun için bulunmuyor mu?
Öyleyse zamanımızın Müncisi, Hadisi, Hidayet önderi ilahi hedefi gerçekleştirecek ilahi Hücceti Hz. Mehdi‘nin (af) gaybet perdesinden çıkıp zuhur edeceği günün yaklaştığına inanmak o kadar zor mu?
Peki bizler ne yapmalıyız?
Allah’a savaş açmış bu insanların projeleri karşısında susmak, onlara itaat etmek, onların istediği gibi hareket etmek, onların isteklerine boyun eğmek kader midir?
Hz. Mehdi’nin (af) zuhurunu beklemek oturup miskinler gibi ağlamak mıdır?
Zuhur için ortam hazırlayamıyorsak, bir çaba içinde bulunmuyorsak en azından zuhuru geciktirecek işlerden kaçınmamız gerekmiyor mu?
Sabahattin Türkyılmaz
Dua Baharı
Hayatınızın bazı günlerinde (ilahi) rüzgarlar eser. O rahmet rüzgarlarına kendinizi vermekten gafil olmayın.
Tövbe ibadet ve dua baharı
Allah'a hamd u senâlar olsun ki bir kez daha üç mübarek ayı idrak etme şeref ve tevfikine nail olmuş bulunmaktayız. İbadet dua ve münâcâtın, Rahim Allah'ın rahmet-i rahimiyesinin mu'min kullarına en güzel ve en mükemmel şekliyle tecelli ettiği, kâbil ruhları ve müstait nefisleri maddenin esaretinden kurtarıp mana miracına çıkaran üç mübarek ve aziz ay!
"Hayatınızın bazı günlerinde (ilahi) rüzgarlar eser. O rahmet rüzgarlarına kendinizi vermekten gafil olmayın."(Hadisi Şerif)
İşte bu rahmet rüzgarlarının estiği ve günden güne şiddetlenip kamilleştiği aylardır, Recep, Şa'bân ve Ramazân ayları. Bu rahmet-i rahimiyenin tecellisi, bu mübarek üç ayda her gün daha bir artarak devam eder. Ve bilahere "Kadir gecesinde" en doruk noktasına ulaşır. Aslında bu ayların her bir günü o ilahi sofraya oturabilmek için bir hazırlıktır. Kabiliyet ve liyakat kazanma vesilesidir.
Habib-i İlahi Ramazân ayı hakkında okuduğu meşhur hutbesinde buyurmuyor mu:
"Ey insanlar Allah'ın ayı, bereket, rahmet ve mağfiret ile size doğru gelmekte. O öyle bir aydır ki... onda Allah'ın ziyafetine davet edilmişsiniz..."
Evet bu ilahi ziyafetin en mükemmel sofrası ise, "Kadir Gecesi"nde kurulmaktadır. İşte bu rahmet sofrasının başına oturabilmek için liyakat lazım, hazırlık lazım. İşte Recep ve Şa'bân ayı bize bu liyakatı kazandıracak, bizi "Ziyafetullah"a lebbeyk diyebilmeye layık kılacak bulunmaz fırsatlar!
Recep Ayı:
İmam Cafer-i Sâdık (a.s) ceddi Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmektedir: "Recep benim ümmetim için mağfiret dileme ayıdır. Bu ayda istiğfar edin (tevbe edip bağışlanma dileyin). Zira Hak Teâlâ, çok bağışlayan ve rahimdir. Recep ayına "Asabb" (dökülen) denir; zira bu ayda benim ümmetimin üzerine çok rahmet dökülür. O halde şu zikri çok okuyun:
"Esteğfirullahe ve es'elut-tevbe"
(Allah'tan mağfiret ve tevbe diliyorum.)
Merhum İbn-i Babeveyh muteber senetle Salim'den şöyle rivayet etmiştir:
"Ben Recep ayının sonuna bir kaç gün kala, İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) yanına gitmiştim. Beni görür-görmez şöyle buyurdu:
"Ey Salim, bu ayda hiç oruç tuttun mu?" "Hayır vallahi dedim, ey Resulullah'ın oğlu!" İmâm (a.s) şöyle buyurdu: "O kadar sevap kaybetmişsin ki miktarını ancak Allah bilir. Bu, Allah'ın üstün kıldığı ve hürmetini yücelttiği bir aydır. Bu ayda oruç tutanları kendi ikram ve değerlendirmesine mazhar kılmayı kendisine farz kılmıştır." Sâlim diyor ki ben: "Ey Resulullah'ın oğlu, eğer bu ayın kalan günlerini oruç tutarsam, bu ayda oruç tutanların sevabının bir kısmını elde etmiş olabilir miyim?" diye sorduğumda, şöyle buyurdu: "Ey Sâlim, kim bu ayın sonundan bir gün oruç tutarsa, ölüm anında can çekişme ve rahatsızlıklardan, ölüm sonrasının dehşetinden ve kabir azabından kurtulur. Kim bu ayın sonundan iki gün oruç tutarsa, Sırât'tan kolaylıkla geçer ve kim bu ayın sonundan üç gün oruç tutarsa, kıyamet gününün büyük korkusu, dehşet ve zorluklarından kurtulur ve kendisine cehennem ateşinden kurtuluş beratı verilir."
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Recep ayındaki ilk Cuma gecesinden gaflet etmeyin. Hiç şüphesiz o geceye melekler "Ragâib Gecesi" derler. Zira gecenin üçte birisi geçtiğinde, göklerde ve yerde bulunan bütün melekler Kabe ve etrafına toplanırlar. Allah-u Teâlâ onlara hitap ederek şöyle buyurur: "Ey benim meleklerim, istediğiniz şeyi benden dileyin." Onlar da şöyle arz ederler: "Ey Rabbimiz,bizim isteğimiz Recep ayının oruçlularını bağışlamandır." Allah Tebâreke ve Teâlâ da "Kabul ettim" diye cevap verir.
tebyan
İsrail’le normalleşip de kazanan yok!
Gazze’den Batı Şeria’ya kadar Filistin’i karış karış konuştuğumuz Naim, işgalci İsrail rejimi ile gerçekleştirilen “normalleşme” anlaşmalarına dair de dikkat çeken ifadeler kullandı.
Millî Gazete’ye çok önemli değerlendirmelerde bulunan Filistinli araştırmacı yazar Muin Naim, Türkiye ile işgalci İsrail rejimi arasındaki “normalleşme”ye dair konuştu. Siyonistlerle anlaşma yapıp da kazanan bir ülke olmadığını söyleyen Naim, “Tarih boyunca gördük ki, Siyonistler hiçbir anlaşmaya sadık kalmazlar. İsrail, Gazze’ye yarayacak bir anlaşmaya imza atmaz. Gazze rahatlarsa İsrail rahatsız olur. İsrail, bunu çok iyi biliyor. Türkiye, Filistin’in yanında durmaya çalışıyor ama İsrail ile “normalleşme” Türkiye’nin işine yaramaz” diye konuştu.
Gazze’de içler acısı bir hal olduğunu biliyoruz. Gazze’deki insanlık dramının sona ermesi adına neler yapılmalıdır?
Gazze, yaklaşık on beş senedir kuşatma ve abluka altında. Bu durum, Filistin’in demokratik bir yolla temsilcilerini seçmesinin ardından Batı’nın tepkisiyle birlikte oluştu. Batı, demokrasiyi kendi adamları seçildiğinde kabul ediyor yalnızca. Gazze’de de olan bu. Gazze, siyasi temsilci olarak HAMAS’ı seçmişti. Yüzde 65 civarında bir oy alınmıştı. Bir diğer sebep de Gazze’nin Filistin direnişini sahiplenmesi.
“İSİMLERİ DEĞİL, RAKAMLARI HATIRLAR OLDUK”
Ambargo hiçbir yasaya dayanmıyor, hatta insani birçok hakkı da ihlal ediyor. Tüm bunlara rağmen dünyanın sesi çıkmıyor. Gazze’de insanlık dramı var. İlaç ve tedavi sıkıntısı, eğitim problemleri, dolaşım hakkının engellenmesi, işsizlik, İsrail’in bombardımanları... Bu savaş sadece bir silah savaşı değil, aynı zamanda akıl savaşı da... Filistinliler bunu çok iyi biliyor ve dünyada okuryazarlık oranının en yüksek olduğu yerlerden biri Filistin. Ciddi manada fakirlik var. Çok yüksek bir işsizlik oranı var. Çalışanlar da çok düşük maaşlar alıyor. Devlet memurları dahi resmi maaşlarının yüzde 40’ını alabiliyor. Gazze son 10 yılda beş büyük savaşa şahit oldu. Sürekli saldırılarda bulunuluyor. Türkiye’nin herhangi bir yerinde bomba patladığında onu unutmuyoruz, kim şehit oldu, kaç kişi şehit oldu, hepsini hatırlıyoruz. Ama Gazze’de bombalı saldırılar hatırlanamıyor artık. O kadar çok saldırıyorlar ki... Artık isimleri değil, rakamları hatırlar olduk.
“ÜMMET ADINA FİLİSTİN’E SAHİP ÇIKANLARA ÜMMET DESTEK OLMALIDIR”
Gazze, bu çağda yaşanan en büyük insanlık dramlarından birine şahit oluyor. Gazze’deki abluka ve ambargonun bitirilmesi lazım. Dünyada hak hukuk olsaydı bu abluka çoktan bitirilmiş olurdu. Filistin’e ses olmamız lazım. İsrail, ancak skandalları ortaya çıkartıldığında geri adım atıyor. Ambargo kalkana kadar Gazze’deki kardeşlerimize maddi ve manevi olarak sahip çıkmamız lazım. Gazze’nin kuşatma altında olmasının sebebi direnmesidir. Gazzeliler tüm Filistin için mücadele ediyor. Tüm acılara rağmen Gazzeliler ümmet adına çaba harcıyor. Ümmet adına Filistin’e sahip çıkanlara ümmet destek olmalıdır. Allah korusun, Filistinli direnişçiler teslim olsa ne olur? Hepimizin mabetlerine saldırır İsrail. Hazreti İbrahim Camii’nin halini görüyoruz.
Gazze başta olmak üzere Filistinliler direniş azminden hiç vazgeçmiyor. Gazze’yi ve Filistin’i yıkılmaz kılan faktörler nelerdir?
Filistinliler, ellerine imkân geçtiği her an direniyorlar. Bugün Kudüs’teki, Batı Şeria’daki insanların eline silah geçse onlar da en az Gazze kadar direnir. Ellerinde kısıtlı imkân bulunmasına rağmen Gazze dışındaki Filistinliler de sonuna kadar direnmeye devam ediyor. Batı Şeria’da İsraillilere karşı basit yapımlı silahlarla direniş gösteriliyor.
“ SURİYE’DEKİ MESELENİN BİTMESİNİ İSTEMEYEN BATI VE İSRAİL’DİR”
Arap Baharı sürecine gelirsek, ben bu süreci ABD planı olarak görmüyorum. Sonuçlara bakarak olayları değerlendirmek doğru değil. Ancak şunu söylemeliyim ki; Suriye’deki meselenin bitmesini istemeyen Batı ve İsrail’dir. Batı ve İsrail, Esad’ı yahut muhalifleri tutuyor demiyorum, hiçbirini tutmuyorlar. İsrailli bir politikacı “En iyi Arap ölü Arap’tır” der. Onlara kalsa bütün Suriyeliler ölsün isterler. Arap Baharı ayaklanmalarında insan haklı talepleri vardır ama bu olayların bu kadar uzun sürmesi ve toplumların birbirine kırdırılması İsrail’in işine gelmektedir.
Kudüs özelinde son süreçte ciddi şekilde artan bir Yahudileştirme faaliyetine tanık oluyoruz. Bu tehlikeyi nasıl değerlendiriyorsunuz ve neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Yahudileştirmeye karşı Şeyh Raid Salah ve arkadaşları ciddi bir mücadele veriyor. Mescid-i Aksa altında tüneller kazılıyor. Etraftaki evler ve camiler yıkılarak sinagoglar inşa ediliyor. Mescid-i Aksa kuşatılıyor adeta. Biz şu anda Yahudileştirme çalışmalarının son halkasını yaşıyoruz. Eğer ciddi bir tepki vermezsek Mescid-i Aksa, Hz. İbrahim Camii gibi olur. Şu saatlerde Mescid-i Aksa’ya girersiniz, şu saatlerde giremezsiniz, diyecekler. Nasıl olur demeyin. Biz sustukça oluyor işte. Allah, direnişçilere güç ve kuvvet versin ama onları yalnız bırakmamamız lazım. Devletler dahi sürekli savaş halinde kalamıyor.
“FİLİSTİNLİLER, DİRENMEZSE ALLAH’IN KENDİLERİNİ HESABA ÇEKECEĞİNE İNANIYOR”
Filistin halkı, özellikle Gazze’deki Müslümanlar, direnmeyi kendilerine dini bir görev sayıyorlar. Filistinliler, tüm ümmet adına o toprakları savunuyor. Gazze’deki insanlar rahatlığı ellerinin tersiyle itiyor ve direniyorlar. Filistinliler direnmedikleri takdirde Allah’ın kendilerini hesaba çekeceğine inanıyor. Gazze, nüfus oranı noktasında en çok hafızın olduğu bölge. Geçen sene sadece 25 binden fazla hafızımız oldu. İlginçtir; 8 yaşında hafız olan da var, 80 yaşında olan da... Tüm bunlar birleşince Filistin’in neden yıkılmadığını anlıyoruz. İsrail, dünyanın en gelişmiş teknolojik imkânlarına sahip olsa da Filistin’i yenemiyorlar. Filistinliler çok iyi silahlara sahip oldukları için iyi bir zekâ ve inanca sahip oldukları için yenilmiyor.
Türkiye ile İsrail arasında bir “normalleşme” anlaşması olmuştu. Fakat bu anlaşma Gazze’ye pek yaramadı, Gazze’deki şartları iyileştirmedi. Buradan da baktığımızda Gazze’deki tek seçeneğin direniş olduğunu görüyoruz değil mi?
Biz o gün de bunu biliyor ve söylüyorduk. Filistinliler, Osmanlı’nın Filistin’den çekildiğinden beri örgütlü bir şekilde direniyor. Süreç içerisinde diğer Müslümanlardan pek bir destek gelmeyince kendi kendimize mücadeleye başladık. Tabii ki Müslümanların desteğine ihtiyacımız var. Filistin’i sadece Filistinliler kurtaramaz ama işgalin ömrünü kısaltabilir. İsrail’e son darbe ise ancak ümmet birliği içerisinde vurulabilir.
“FİLİSTİNLİLER İKİ KONUYU SÜREKLİ GÜNDEMDE TUTUYOR”
“Yüzyılın Anlaşması” halen devam ediyor. Filistin meselesinin iki temel sacayağı var. Birisi manevi, diğeri hukuki... Manevi kısmı Kudüs ve Mescid-i Aksa’dır. Hukuki kısmı ise mültecilerdir. “Yüzyılın Anlaşması” bu iki sacayağını bitiriyor. Bu anlaşmayla birlikte Kudüs’ün İsrail’e ait olduğu mülteciler diye de bir meselenin olmadığı savunuluyor. Filistinliler bunu bildiği için bu iki konuyu sürekli gündemde tutuyor. Yurt dışında yaşayan Filistinliler olarak davamıza sahip çıkmazsak geri dönüş hakkımız elimizden alınır. Bunu çok iyi biliyoruz.
Batı Şeria’daki direniş faaliyetlerine ilişkin ne söylemek istersiniz?
Batı Şeria ayaklanmadığı sürece Filistin direnişi yeterince güçlenmez. Filistinliler böyle düşünüyor. Batı Şeria kendine has şartlarıyla ciddi bir tehdit İsrail’e. Batı Şeria’daki Filistinli direnişçiler, İsrail baskısından kurtulmaya başladılar. Son dönemde Batı Şeria’daki direniş faaliyetlerinin arttığını görüyoruz. Filistinliler her yerde direnmek için fırsat kolluyorlar.
“FİLİSTİN DİRENİŞİ TEKNİK OLARAK KENDİNİ ÇOK GELİŞTİRDİ”
İsrail artık çöküştedir. Sürecin uzun süreceğini de sanmıyorum. 2030’da İsrail diye bir devlet olmayacak İnşaallah. İsrail içeriden çürümeye başladı, kurucu nesil öldü. Kudüs’ün Kılıcı Operasyonu’nun en önemli sonuçlarından biri 1948 Bölgesi’ndeki direnişin artması oldu. Bu bölgedeki Filistinliler “Artık biz de direnişe katılabiliriz” dediler. Bu ciddi bir tehdit İsrail için. Filistin direnişi teknik olarak kendisini çok iyi geliştirdi. Stratejik olarak önemli hamlelerde bulunuldu. Bir diğer husus olarak da Filistinliler, İsrail’in rahatça dünyayı kandırmasına izin vermiyor. Özellikle medya nezdinde önemli bir mücadele verildi. Facebook, Twitter, Instagram, YouTube hesaplarımızı kapattı. Çünkü İsrail’in yalan makinesini durdurabildik.
Filistinlilerin Türkiye’den beklentileri nelerdir?
Çok beklentimiz var. Türkiye, ender özgür ülkelerden biri. İnsan büyüdükçe mesuliyeti de artar. Türkiye, bölgede en çok mesuliyeti olması gereken ülke. Türkiye, Filistin’e sahip çıkıyor ama daha fazla da sahip çıkabilir. Filistin davasına sahip çıkana Allah yardım eder. Hukuki olarak da Filistinlilerin sesini yükseltebilir Türkiye.
“SİYONİSTLERLE ANLAŞMA YAPIP DA KAZANAN OLMAMIŞTIR”
Türkiye’nin dış ilişkilerine karar verecek olanlar elbette biz değiliz fakat şunu da söylerim; İsrail ile “normalleşme”ye giden hiçbir ülke Filistinlilerin çıkarı bir yana kendi çıkarı için bile hiçbir şey yapamadı ve yapamaz. Siyonistlerle anlaşma yapıp da kazanan olmamıştır. Bunun en son örneği BAE’dir. İsrail ile “normalleşme” anlaşması imzaladılar, birçok konuda işbirliği yaptılar. BAE dedi ki; bu anlaşmayla birlikte İsrail bizi İran’dan koruyacak hem de ABD bize F-35 verecek. Ne oldu biliyor musunuz? ABD, BAE’ye F-35 vermeyeceğini açıkladı. Mısır, 1974’te anlaşma yaptı İsrail ile. Hiçbir yararı olmadı Mısır’a bu anlaşmanın. Ürdün hakeza, İsrail ile anlaşma yaptı. Hiçbir şey elde etmedi. Türkiye, İsrail ile anlaşma yaptı da ne kazandı? Hiçbir şey... Ben burada Filistin’in çıkarından bahsetmiyorum, ülkelerin kendi çıkarlarından bahsediyorum. Tarih boyunca gördük ki, Siyonistler hiçbir anlaşmaya sadık kalmazlar. İsrail, Gazze’ye yarayacak bir anlaşmaya imza atmaz. Gazze rahatlarsa İsrail rahatsız olur. İsrail bunu çok iyi biliyor. Türkiye, Filistin’in yanında durmaya çalışıyor ama İsrail ile “normalleşme” Türkiye’nin işine yaramaz. Şu bir gerçektir; Müslümanlar zayıfladıkça Siyonistler güçlenir. Uluslararası ilişkiler düzeyinde İsrail açısından en rahat dönemde olabiliriz ama emin olun ki, Filistin ölçeğinde de en zor dönemlerini yaşıyorlar. İsrail işgal devleti, toplumlar nezdinde bir türlü normalleşemedi. Rejimlerle istediği kadar normalleşsinler. Özgür bir anket yapılsın, halkların büyük bir kısmı İsrail’in aleyhine bir duruş sergiler.
Bekir Şirin -Yorum