Displaying items by tag: Mahir Hammud

Lübnan’ın önde gelen Sünni alimlerinden Sayda’daki Kudüs Camii İmamı Şeyh Mahir Hammud, 21 Kasım tarihli Cuma hutbesinde Kudüs’teki gelişmeleri değerlendirdi.

Hammud, Kudüs’te başlayan yeni intifadayı alışılmışın dışında olarak nitelendirirken “istişhad eylemlerinin doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi durumunda Siyonist komplolara darbe vurulacağını” ifade etti.

 

Mahir Hammud’un 21 Kasım tarihli hutbesi:

Filistin’de Tarihi Bir Olay Yaşanıyor

“Biz bugün yepyeni bir intifada türüyle karşı karşıyayız. Filistin halkıyla dayanışma amaçlı düzenlenen bir toplantıda bugün Kudüs’te yaşananların 3. İntifada mı yoksa yeni bir tür olarak “günlük intifada” mı olduğu konusunun tartışıldığına tanık oldum. Her iki düşüncede birbirini tamamlayıcı nitelikteydi. Dolayısıyla böyle bir konuda ancak genel çerçeve üzerinden bir tartışma yapılabilirdi. Neden? Çünkü bugün Kudüs’te yaşananlar zaman, mekan ve şekil bağlamında önceki intifada hareketlerine oranla çok büyük farklılıklar içeriyordu.

Mekan bağlamında Kudüs’ten söz ediyoruz. Kudüs doğrudan işgal altında ve mücadelenin kalbi niteliğinde… Kudüs’te bugün Siyonistler Kudüs’ün Yahudi olduğunu ısrarla vurgulayarak Kudüs halkına yönelik saldırılarını yoğunlaştırmış durumdalar… Diğer yanda yüksek vergiler ve aşırı güvenlik önlemleri sonucunda çok sayıda kişi göç etmeye mecbur kalıyor. Yine Yahudi yerleşimcilerin sayısını artırma yönündeki girişimler Kudüs’ün demografik yönden sıkıntıya düşmesine yol açıyor. Ve en önemlisi söz konusu Kudüs olunca, Kudüs’te bir sinagoga yapılan saldırı Kudüs ve çevresinde işgal güçlerinin manevi temsilcileri olan aşırı Yahudilerin sokaklara dökülmelerine yol açabiliyor.

Zaman bağlamında bir değerlendirme yapacak olursak; Gazze’nin zaferinden bu yana uzun bir zaman geçmedi. Medyada da siyasi arenada da Gazze’de yaşananın zafer değil yenilgi, Filistinliler için şeref değil yıkım olduğu yönünde bir fikir oluşturmak için yoğun çaba sarf edildi, sarf edilmeye de devam ediyor. Ancak son olarak ortaya çıkan bu direniş hareketi Filistin halkının izzet ve şeref sahibi olduğunu, Filistinli gençlerin kısa bir süre önce Gazze’de kazanılan zaferin yolunun müdavimleri olduklarını açıkça ortaya koyuyor.

Şekle gelecek olursak, yepyeni bir direniş türüyle karşı karşıyayız. Bir aileden iki kişi istişhad eylemi gerçekleştiriyor. Son eylem bir sinagogun içinde silahla gerçekleştirilirken bir önceki eylem ise arabayla yapılıyor. Tüm bunlar bu eylemlerin ciddi bir içeriğe sahip olduğunu, Filistin halkının Siyonistlerin hesap edemediği büyük bir potansiyel taşıdığını ortaya koyuyor. Öyleyse bu intifadanın nasıl bir intifada olduğunu tartışmanın bize ne faydası olabilir? Son iki haftada yaşananlar önceki hiçbir intifada döneminde yaşanmadı. Çünkü bu kez olayların merkezi çok farklı… Kudüs… Zamansal olarak bir zaferin devamındaki süreç yaşanıyor. Direnişin şekli ise alışılmışın dışında… Elhamdülillah…

Bugün tarihi bir olaya tanık oluyoruz. Bugün Filistin’de yaşananlar bir müjde niteliğindedir. Tüm dünya İsrail’i aklamaya çalışsa da, herkes tarihi gerçekliklerin üstünü örtmeye ve bu toprakların İsrailoğullarına vaat edilmiş topraklar olduğuna tüm dünyayı ikna etmeye çalışsa da bugün yaşananlar doğruyu savunmaktan asla vazgeçmeyeceğimizin habercisidir: Bu topraklar onlar için ancak yok olacaklarının vaat edildiği yerlerdir.

Diğer yanda tüm dünya bu ruhun kırmızıçizgi içerisinde, Kudüs’te hala korunuyor olması karşısında şaşkınlık yaşıyor. Siyonistlerin batıdan ve Amerika’dan aldıkları destek sayesinde tarihi gerçekleri çarpıtıyor olmalarına rağmen hiçbir başarı elde edemedikleri gözler önüne serildi. İsrail’in yok olması Kuran’da ve Tevrat’ta yer alan tarihi bir meseledir. Ancak İslami veya ulusal gayeyle çalışan taraflar öncelikler listesinin başına İsrail’in yok olması meselesini alamamışlar, üstelik bu anlamda kültürel bir çalışma da yürütmemişlerdir.

Yine bu bağlamda bugün, bölgede yaşanan büyük ya da küçük her olayın Siyonist oluşumun bekasının temini için olduğu unutulmamalıdır: Suriye, Irak, Mısır ve Libya bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. Bu bölgelerde yaşanan tüm çatışmalar direnişi ve gerçek İslami ulusal ruhu engellemeyi amaçlamaktadır. Yaşanan olaylar karşısında gözlemciler tarafından yapılan yorumlarda İslam’ın cinayet ve kavga dini olduğu, İsrail’in değil Arapların yok olmaya yüz tuttuğu ifade edilmektedir. Bu anlamda eğer istişhad eylemleri doğru bir şekil üzere gerçekleştirilebilirse üzerimizde oynanan komplolara büyük bir darbe vurmayı başaracaktır, diyebiliriz.”

 

Published in Rapor