کارگر

کارگر

İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei, İslami birlik kavramının, tüm müslümanları kendi düşünceleri ve inançlarından vazgeçmeleri anlamına gelmediğini, ve İslami toplumun birbirine düşman olmaması ve dünya sorunları karşısında birbirlerine destek vermeleri anlamına geldiğini söyledi.


MHA'nın haberine göre geçtiğimiz Hac merasimi yetkililileri ile görüşen İmam Ali Hamanei, İslam düşmanlarının uyguladıkları reklamlar ve yarattıkları şüpheler ile mücadele edilmesi gerektiğini söyleyerek, "İran İslam Cumhuriyeti ve diğer İslam dünyası arasında duvar örmek, İslami Birlik düşmanlarının planlarından biridir. Hac merasimini, düşmanların yanlış reklamları sonucunda gelişen yanlış düşünceler ve önyargı  duvarını yıkmak için gelişen eşsiz bir fırsat olarak tanımalıyız" dedi.

 İmam Hamanei sözlerinin devamında ise İslami birliğin, günümüzün en fazla önem taşıyan konulardan biri olduğuna dikkat çekerek, "Müslümanlar arasındaki birlik ve kardeşlik, dinimizin temel öğretilerindendir ve İran İslam Cumhuriyeti de bu konuda çok ciddidir. İran İslam Cumhuriyeti'nin her zaman desteklediği İslami birlik konusu, farklı görüşler ve düşüncelerin kendi inançlarından vazgeçmelerin anlamına gelmiyor. İslami birlik, müslüman toplumun birbirine düşman olmaması ve dünyanın önemli konularında birbirlerine destek olmaları anlamını taşıyor" dedi.

İran İslami Devrimi lideri,  İmam Hümeyni'nin İslami birlik konusunu, ülkenin resmi politikası olarak belirlemeleri ve İslam düşmanlarının, İran ve diğer İslam ülkeler arasında duvar örmeye çalışmaları hakkında ise  İmam Hamanei, "Herkes, bu sahte duvarı ortadan kaldırmak ile görevlidir ve islami toplumun mahşeri olan Hac merasimi de, bu görevin gerçekleşmesi için en iyi fırsattır"dedi ve İslam ve Şiilik hakkında yapılan karalama çalışmaları hakkında sözlerine "Bu çalışmalara yanıt olarak, sadece kitap yazmak yeterli değildir ve yaratıcı çözümler ile, bu karalama çalışmaları ile nasıl mücadele edebileceğimizi araştırmalıyız" diye ekledi

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, İslam’ın imajını bozan tekfirci akımın, İslam dinine yönelik en büyük tehlike olduğunu söyledi.

 

El Menar televizyonunun haberine göre Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Muharrem ayının 3. Günü münasebetiyle yaptığı konuşmada İslam dünyasında yönelik tehditlere değindi.

Tekfirci akımın bazı Arap ve İslam ülkelerinde büyük bölgeleri kontrol altına almasından dolayı onlara karşı açıkça cephe almak zorunda kaldıklarını belirten Nasrallah, “teröristler, işledikleri cinayetleri kendi fikri liderlerine veya onları destekleyenlere değil, bizatihi Allah’ın kitabına mal ediyorlar, bu ise büyük bir tehlikedir” dedi.

Tekfircilerin kafa keserek işledikleri cinayetleri Kur’an’a ve uydurma hadislere dayandırdığına dikkat çeken Nasrallah, “İslam’dan çıkarıldığı iddia edilen bu yanlış düşünce bugün tarih boyunca İslam’ın imajının bozulmasına yönelik en büyük tehlike haline gelmiştir” dedi.

Nasrallah, tekfirci düşüncenin bölgemizde 200 yıl önce kökünün kazındığını; ancak son yıllarda devletlerin desteği ve milyarlarca doların akıtılması ile bu düşüncenin bölgede yeniden yaygınlık kazandığını söyledi.

Tekfirci düşüncenin yayılmasından Suudi Arabistan rejiminin sorumlu olduğuna dikkat çeken Nasrallah, uluslar arası ittifakın da tekfirci düşünceyi dizginleyebilecek güçte olmadığını söyledi

İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei, büyük Hac kongresi münasebetiyle bir mesaj yayınlayarak hacıları İslam dünyasının meseleleriyle ilgilenmeye çağırdı ve İslam dünyasının öncelikli üç meselesinin Müslümanların birlik ve dayanışması, Filistin sorunu ve asil Muhammedi İslam ile Amerikancı İslam arasındaki farkın algılanması olduğuna dikkat çekti. Bu mesajın metni şöyle:

 

‘Bismillahirrahmanirrahim

و الحمدللَّه ربّ العالمين و صلّى اللَّه على محمّد و آله الطّاهرين‏

Âlemlerin Rabbi olan Allah'a şükürler olsun ve Allah'ın selam ve salâvatı Muhammed ve pak hanedanı üzerine olsun.

Kur'ani çağrıya lebbeyk diyen ve Allah'ın evindeki ziyafete koşan siz saadetli insanları saygı ve coşkuyla selamlıyorum. Söylenmesi gereken ilk söz şudur ki, bu büyük nimetin kadrini biliniz, bu eşsiz farizanın ferdi, içtimai, ruhi ve uluslararası boyutları üzerinde düşünerek bu farizanın hedeflerine yakınlaşmak için çaba harcayınız ve Rahim ve Kadir olan ev sahibinizden bunun için yardım dileyiniz. Sizlerle gönül ve dil birliği içerisinde Gafur ve Mennan olan Allah'tan nimetini sizler için tamamlamasını ve Hac ziyareti tevfikini kazandırdığı gibi, Hac ibadetinizi eksiksiz olarak yerine getirme başarısını da nasib etmesini ve inşallah, ibadetinizi kerem içerisinde kabul ederek, sizleri elleriniz dolu ve tam bir afiyet içerisinde öz diyarınıza döndürmesini niyaz ediyorum.

Böylesine içerikli ve eşsiz menasikin sunduğu önemli fırsatta, Hac ziyaretinin en üstün ve en köklü kazanımı olan manevi ve ruhi temizlik ve onarımın yanı sıra İslam dünyasının sorunlarının gözetilmesi ve İslam ümmetinin en önemli ve en öncelikli konularına etkin ve kapsamlı bir bakış, hacıların ifa etmesi gereken görev ve adabın başında yer alır.

Bugün en önemli ve öncelikli konuların başında Müslümanların birlik ve dayanışması ile İslam ümmetinin çeşitli bölümleri arasında mesafe oluşturan düğümlerin çözümü yer almaktadır. Hac, vahdet ve bütünlük ile kardeşlik ve yardımlaşma odağıdır. Hac sırasında herkes müşterekler üzerinde odaklanmayı ve ihtilafları gidermeyi öğrenmelidir. Sömürü siyasetlerinin kirli elleri öteden beri uğursuz amaçlarına ulaşmak için tefrika salma eylemlerini gündemlerinde tutmuştur. Ancak bugün, İslami uyanışın bereketi sayesinde Müslüman milletler emperyalizm ve siyonizm cephesinin düşmanlığını doğru biçimde algılayıp onun karşısında dikilirken, Müslümanlar arasında tefrika çıkartma politikası da daha bir şiddet kazanmıştır. Hilekâr düşman, Müslümanlar arasında kardeş savaşını tutuşturmak ve Müslümanların direniş ve cihad gayelerini saptırmak suretiyle hakiki düşmanlar olan siyonist rejim ve emperyalist uşaklarının güvenliğini sağlamak peşindedir. Batı Asya bölgesinde yer alan ülkelerde tekfirci ve benzeri terör örgütleri kurmak, işbu gaddar politikadan kaynaklanmaktadır. Bu, hepimize Müslümanların birlik ve dayanışması meselesini bugün ulusal ve uluslararası görevlerimizin başında saymamız gerektiğini vurgulayan bir uyarıdır.

Önemli meselelerin bir diğeri de Filistin meselesidir. Bugün gasıp siyonist rejimin kuruluşu üzerinden 65 yıl geçmiş ve bu önemli ve hassas meselede çeşitli inişli ve çıkışlı aşamalardan geçilmiş ve özellikle de son yıllarda gözlemlenen kanlı olayların ardından iki hakikat herkes için aydınlık kazanmıştır.
İlk olarak şunu belirtmek gerekir ki, siyonist rejim ve bu rejimin cinayetkar destekçileri şiddet, vahşet ve tüm insani ve ahlaki ilkeleri çiğnemekte hiç bir sınır tanımamaktadırlar. Cinayet, soykırımı, yıkım, kadınlar, çocuklar ve savunmasız insanların katliamı ile ellerinden gelen her türlü düşmanlık ve zulmü mubah görmekte ve bunlarla iftihar edebilmekteler. Gazze'de son elli günlük savaştaki göz yaşartıcı sahneler, son yarım asırda defalarca tekrarlanan tarihi suçların son örneğidir.
İkinci hakikat şudur ki, bütün bu zulümler ve facialar, gasıp rejimin şefleri ve destekçilerini hedeflerine ulaştıramamıştır. Bu rejim, çirkin politikacılarının siyonist rejim için kafalarında kurguladıkları güç ve aptalca arzuladıkları iktidarın yükselişi yerine her geçen gün çöküş ve yok oluşa daha bir yakınlaşmaktadır.

Muhasara altındaki korunmasız Gazze'nin, siyonist rejimin devreye soktuğu olanca gücü karşısında tam elli gün boyunca direnişi ve sonunda bu rejimin başarısızlığı ve geri çekilişi ile direnişin şartları karşısında teslim oluşu, bu zaaf ve yetersizliğin açıkça sergilenişidir. Bu, şu anlama gelmektedir ki, Filistin milleti her zamankinden daha çok ümitli olmalı, İslami Cihad ve HAMAS mücahidleri çaba, azim ve gayretlerini arttırmalı, Batı Şeria daima gösterdiği onurlu yolunu daha güçlü ve daha sağlam bir biçimde izlemeli, Müslüman milletler Filistin'in gerçekten ciddi bir biçimde desteklenmesini istemeli ve Müslüman devletler de bu yolda samimi bir biçimde adım atmalıdırlar.

Üçüncü önemli ve öncelikli konu ise, İslam dünyasındaki aktif dava adamlarının asil Muhammedi İslam ile Amerikancı İslam arasındaki farkı dikkatle gözetmeleri, bu ikisinin birbirine karıştırılmaması ve bu bağlamda yanılgıya düşülmesinden kendileri ve başkalarını sakındırmalarıdır. İlk kez rahmetli büyük İmam'ımız bu iki olgunun ayrıştırılması için çaba harcadı ve bu konuyu İslam dünyasının siyasal literatürüne kazandırdı. Asil İslam, sefa ve maneviyat İslam'ı, takvalı ve halka dayalı bir İslam'dır ve «اَشِدّاءُ عَلَى الكُفّار رُحَماءُ بَينَهُم»‘kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametli'[1]olma İslam'ıdır. Amerikancı İslam ise ecnebilere uşaklık ve İslam ümmetiyle düşmanlık üzerine bir kılıf geçirilmesinden ibarettir. Müslümanlar arasında tefrika ateşini körükleyen, ilahi vaade güven yerine Allah'ın düşmanlarına güvenen, siyonizm ve emperyalizm yerine Müslüman kardeşiyle savaşan ve öz milleti ya da başka milletlere karşı emperyalist Amerika'yla birlikte hareket eden İslam, gerçek İslam olamaz. Bu, her sadık müslümanın mücadele etmesi gereken tehlikeli ve yıkıcı bir nifaktır. Basiret ve derinlik içeren bir bakış, İslam dünyasının gerçeklerini vurgulayan hakikatler ve önemli sorunları Hak yanlısı olan herkese aydınlatır ve günün görev ve mükellefiyetlerini hiç bir müphem noktaya yer bırakmaksızın belirler. Hac ve bu eylemin menasik ve ilkeleri, bu basireti kazanmak için kaçırılmaması gereken önemli bir fırsattır. Bu yüzden, siz saadetli hacıların bu ilahi nimetten eksiksiz olarak yararlanmanızı ummaktayım.

Çabalarınızın Allahu Taala katında kabul görmesini niyaz ediyor ve hepinizi yüce Allah'a ısmarlıyorum.

Allah'ın selam ve rahmeti üzerinize olsun.

Seyyid Ali Hamanei

30 Eylül 2014

5 Zilhicce 1435

8 Mehr 1393



[1] - Feth suresi / 29.ayetin bir bölümü

Salı, 28 Ekim 2014 00:00

İran’dan gövde gösterisi

ABD’nin uyguladığı ambargoya rağmen havacılık ve uzay alanında kendi teknolojisini geliştirten İran, gövde gösterisi yaptı. Tahran’da düzenlenen ‘Hava ve Uzay Sanayinde Yerli Güçler’ fuarında sergilenen hava araçları ve sistemleri dikkat çekti.
 

 
İran… Yıllardır ABD ve Batı dünyasının ambargoları altında, kendi teknolojisini geliştiren ve dışa bağımlılığı olmadığını gösteren ülke.

2011 yılında hava sahasını ihlal eden Amerika’nın radara yakalanmayan insansız hava aracını düşürerek büyük şaşkınlığa yol açan İran, geliştirdiği teknolojisiyle bir kez daha gövde gösterisi yaptı.

Tahran’da düzenlenen ‘Hava ve Uzay Sanayinde Yerli Güçler’ fuarı kapılarını ziyaretçilere açtı. Uçak ve Uzay sanayinde dikkat çeken fuara, Fransa, Almanya ve Çin gibi yabancı şirketlerin yanı sıra yüzden fazla yerli şirket katıldı.

İranlı havacılık ve uzay mühendisleri, geliştirdikleri son teknolojileri görücüye çıkardı. Fuarda sergilenen yerli uçakların yanı sıra, insansız hava araçları, simülatörler ve kritik öneme sahip donanımlar dikkat çekti.

İran seri üretime başladığı donanım ve parçaları yabancı müşterilerine satmaya hazırlanıyor.

Yakup Aslan/ulusal
 

Hasan Ruhani, Tahran'da Slovakya başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı Miraslav Layçak'ı kabulünde yaptığı açıklamada, İran'ın nükleer müzakerelerde çok ciddi olduğunu belirterek, karşı tarafların da ciddi olması gerektiğini ve ancak bu şekilde kalan süre içinde kapsamlı bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu

Ruhani, Filistin’de terör rejiminin cinayetleri ve Gazze halkının içinde bulunduğu zor durumun yanı sıra terör örgütü IŞİD'in bölgede estirdiği cinayet ve terör havası gibi gelişmelere de temasla; ''terör rejimi İsrail tarafından Gazze'de savunmasız insanların öldürülmesi son derece üzüntü ve kaygı vericidir'' dedi.

İran İslam cumhuriyeti cumhurbaşkanı Ruhani, terörün dünya üzerindeki tehlikesine de temasla; burada gülünç olan durumun, terör örgütlerini silahlandıran ve mali destek veren ülkelerin şimdi bunlarla aniden mücadeleye girmeleri olduğunu söyledi.

Terörün ortadan kaldırılması için bütün ülkelerin ciddi bir işbirliği içinde olmaları gerektiğini belirten Ruhani, 'Zira terör bütün bölge ve dünyayı yakından tehdit etmektedir'' dedi.

Ruhani, İran ve Slovakya ilişkilerine de temas ederek, iki ülke arasında ilişkilerin geliştirilmesi için önemli kapasitesinin olduğunu belirtirken, Slovakya dışişleri bakanı da, İran'la her alanda ilişkileri geliştirmek istediklerini söyledi.

Çarşamba, 17 Eylül 2014 00:00

Allah’ın Sadık Eri Kasım Süleymani

CIA’nın bir eski memurunun onun hakkındaki “İran Kudus Ordusu komutanı General Kasım Süleymani, Ortadoğunun en güçlü adamıdır.” sözleri herkesi bu güçlü adamı tanımaya sevk ediyor.


Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Önceki yazılarımdan farklı bir yazı yazmak istiyorum. Bu yazının konusu günümüzün maruf erlerinden bir Allah’ın kulunun vasfı olacak.

Önceki yazılarımdan farklı bir yazı yazmak istiyorum. Bu yazının konusu günümüzün maruf erlerinden bir Allah’ın kulunun vasfı olacak; yani devrim muhafızı kardeşimiz komutan Hac Kasım Süleymani. Bu tanıtım yazısı kardeş Süleymani için değildir çünkü benim kalemimden tanıtılmaya ihtiyacı olmadığı gibi bu yazıdan rahatsızda olabilir, bu özrümden dolayı öncelikle ondan af diliyorum.

Yazıyorum çünkü ben ve devrim muhafızlarından birçok kardeş özellikle genç olanlar bu yazıya şiddetle ihtiyaç duyuyoruz.

Bu yazıyı yazma motivasyonu aslında genç bir devrim muhafızının sorusu neticesinde oluştu. Bir kaç gün önce mukaddes Meşhed şehrinde bölge gelişimleri üzeri bir toplantı için devrim muhafızları kara güçlerinin imam Rıza (a.s) eğitim merkezinde kardeşlerimin yanında bulunma tevfikine vardım. Toplantının sonunda her zaman olduğu gibi bir kaç devrim muhafızı toplantıyı aşan soruları sormak için yanıma geldiler. Bu arada genç kardeşlerden biri ki ilk on yıl hizmetini dolduruyordu yüksek bir sesle diğerlerinden farklı bir soru sordu.

Komutan Süleymani kimdir ve ne yapıyor?

Nasıl bu derece başaralı ve meşhur oldu?

Sesinin tonuna ve güzel yüzüne dikkat ettiğimde kendine örnek aradığı niyetiyle sorduğu aklıma geldi. Hakikatte Hac Kasımi daha çok tanımak istiyordu ve onu devrim muhafızlığı örneği olarak anlamak istiyordu. Kesinlikle bu soru farklı niyetlerle birçok devrim muhafızının, besicinin ve normal halkın sorusuydu.

Medya ve farklı kanallarda özellikle sanal âlemde Hac Kasım dostları ve düşmanları, özellikle düşmanları tarafından vasf edilince doğal olarak genç devrim muhafızı kardeşimiz daha çok onu tanımak için soru sorar. Medyada CIA’nın bir eski memurunun onun hakkındaki “Kasım Süleymani, İran Kudus Sipahı komutanı, orta doğunun en güçlü adamıdır.” sözleri herkesi bu güçlü adamı tanımağa sevk eder.

Komutan Süleymani’nin Gazze’deki son savaşta direniş gruplarının liderlerine yazdığı meşhur mektup yayınlayınca Arap yazar Abdulbari Atvan bir makalede mektubu şöyle değerlendirir: “Bu mektup İsrail’in korkusu ve arap liderleirnin şaşkınlığına neden oldu.” Bir çok kişi bu mektubun yazarını daha çok tanımak ister.

Bir Iraklı askeri komutan Associated Press’eşunları der: “Eğer İran’ın ve komutan Süleymani’nin istişareleri olmasaydı biz Samerrayı teröristlere bırakmaya mecbur kalırdık.” Bu komutan bu konuşmasının başka yerinde şunu dile getirir: “Süleymani nasıl Şam’ı Esad için savunduysa Bağdat ve Samerrayı da korumak istiyor.’’

Tüm bunlar genç devrim muhafızının bu cesur İslam İnkılabının kahramanını tanımaya sevk eder. Bu örnek devrim muhafızı bu zamanda Suriye’yi ve Irak’ı teröristlerin şerrinden ve yerli ve uluslararası hamilerinden kurtarandır. Bu komutan daha çok ve daha iyi tınılmalı.

Evet bir çok uluslararası maruf analistlerin ve stratejistlerin değerlendirmesi son on yılda batının özelikle Amerika’nın batı Asya’daki başta Suriye ve Irak ülkeleri olmak üzere tüm planlarının yenilgiye uğramasında komutan Süleymani`nin önemli etkisi yönündedir. Onun ayrıca Lübnan Hizbullah’ının 33 gün savaşı, Filistin direniş gruplarının 22 gün savaşı, 8 gün savaşı ve 51 gün savaşı zaferlerinde ki rolü ve önemi eşsizdir.

Herkes zamanımızda emperyalizme karşı gerçek savaşçıyı daha çok tanımak ister. Evet, bir Amerikalı senatör Amerika meclisinde sinirli ve çaresizce görgüye ve politikaya aykırı olarak ’’Komutan Süleymani terör edilmeli’’ diye bağırıyorsa herkes mağrur, zalim ve katil Amerikalıları çaresiz bırakan bu İslam ordusu komutanını daha çok tanımak ister.

Ben bu genç devrim muhafızının sorusuna genel olarak cevap verdim, burada daha ayrıntılı ve ek bilgiyle tekrarlıyorum.

Komutan Süleymani, kutsal savunma yıllarının armağanı ve yiğitlik destanı yazan cephe arkadaşlarının hatıralarını bugüne getirendir. Şehit komutanlar şehit Harrazi, Himmet, Bakeri, Zeyneddin, Kazemi vs. Komutan Süleymani`nin cephe dostlarıydı.

Hac Kasım Süleymani kutsal savunma yıllarında direnişle elde ettiklerini muhafıza eden ve yükseltendir. Hac Kasım bir devrim muhafızıdır ve İmam Humeyni’nin buyurduğu üzeri devrim muhafızlığını muhafıza edendir. O şimdi İslam inkılabının muhafızlık ölçütünün en yüksek derecesindedir. O Sipahın esasnamesinde ki tanımlanan devrim muhafızının manası üzerine bir sipahidir: “Devrim muhafızı Allah yolunda ve İslam İnkılabı ve neticelerini savunma için her yönden cihada hazır ve Sipahın üyeliğine kayıt olandır.”

Evet, hac Kasım kutsal savunma yıllarından sonra cihadi vasfını korudu ve tüm gücüyle islamın ve beşeriyetin düşmanlarına karşı savaşı sürdürdü. O bu yolda sadakat ve ihlasla zamanın ilahi veli fakihi hazreti İmam Hameney’in emrinde fedakârlık ve şehadete hazır oluşunu ispatladı. O İmam Ali’nin buyurduğu insanlardandır, İmam Ali buyuruyor: “Cihad Cennetin kapılarındandır ki Allah has velilerine onu açar.” Hac Kasım iyi biliyor ki din ve dünya işi ancak cihatla düzelir; bu yönden cihat onun nazarında yüce ve değerlidir.

Aziz muhafızlar ve besiciler ve Süleymani`yi daha iyi tanımak isteyen herkes bilmelisiniz ki o aziz rehberin istediği devrim muhafızlığının ruhu ve hakikatini idrak etmiştir ve sürekli buna önem vermiştir.

Hac Kasım Süleymani mukaddes İslam Cumhuriyeti nizamında muhafız olmayı kendine bir büyük tevfik biliyor, aziz rehber de devrim muhafızlarına buyurur:’’ Bu (devrim muhafızlığı) siz kardeşler için büyük bir tevfik ve iftihardır… devrim muhafızı üstün bir ünvandır; bu unvanı tüm özellikleriyle varlığınızda, kalbinizde, ruhunuzda ve zihninizde koruyun. Bu inkılap için gereklidir.’’

Hac Kasım Süleymani ile çalışan herkes onun İmam Humeyni ve rehberiyet makamının tüm vasıflarıyla istediği devrim muhafızı olduğuna tanıklık ederler. Allah ile olma, takvalı olma, ihlas, kendini yetiştirme, Allah’a dua ve yakarış, dini marifet ve siyasi basiret, aklaniyyet ve tedbir, Allah yolunda direnme, yılmama, disiplin, dünyevilikten arınma, ilahi rızayı kazanma, aileye özen vs. bir vasfılar bütünü olarak yüce rehberiyyet makamı bir devrim muhafızı için ön görmüştür ve tüm bu vasıflar bu Allah’ın erinde en üst derecede görünmektedir.

Hazreti İmamın “Keşke bende bir devrim muhafızı olsaydım” sözüne en iyi örnek hac Kasımdır. Evet, hac Kasım bu özellikleriyle düşmanı yıldırıyor, Amerika ve siyonistlerin bölgede ki hedeflerine varmalarını engelliyor ve sadece adı direniş cephesindeki askerlere büyük bir moral veriyor. Aynı hac Kasım kendini velayetin askeri olarak biliyor ve aziz rehberine aşk ile bağlılığını kanıtlıyor. O şehadet için anları sayıyor ve dostlarından şehid olması için dua etmelerini talep ediyor.

Evet, bu Allah’ın eri velayet mektebinde terbiye görmüş bir devrim muhafızı olarak bütün dünyada ki hürriyet için direnenlere özellikle dünyada ki devrim muhafızlarına en iyi örnektir. Evet tek sözle: Hac Kasım Süleymani Allah’ın eridir ve Allah onunladır. Allah buyurur: Kim Allah ile olursa, Allah onunladır.

Dr.Yedullah Cevani

Çarşamba, 17 Eylül 2014 00:00

Amerika’nın IŞİD Savaşı Hollywood Tarzı

İran İslam Cumhuriyeti, Amerika’nın IŞİD’e karşı savaş politikasının ardında yatan asıl amaca dikkat çekti.

İran İslam Cumhuriyeti Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Samhani, Son NATO zirvesinde ABD Başkanı Barack Obama’nın gündeme getirdiği IŞİD ile savaş stratejisiyle ilgili “Amerika terörle mücadele bahanesiyle ülkelerin egemenliğini tek taraflı olarak ihlal ediyor” dedi.

Amerika’nın IŞİD’e karşı savaşını “şüpheli savaş” olarak tanımlayan Samhani, bu savaşın şeffaf bir savaş olmadığını belirterek “Amerika Hollywood tarzı bir kahramanlıkla kendi ürettiği krizlerin peşinde koşuyor” dedi.

Diğer taraftan Devrim Muhafzıları Ordusu Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Mesud Cezayiri, IŞİD’e karşı savaşta Amerika ile işbirliğinin imkansız olduğunu belirterek “böyle bir işbirliği hiçbir şekilde mümkün değil. Zira bu İŞİD’i ortaya çıkartan Amerika’nın bizzat kendisi” ded

İslam Devrimi lideri İmam Seyyid Ali Hamenei, ABD’nin IŞİD’le savaşı ve İran'ın koalisyona katılma konularında önemli açıklamalarda bulundu.



İslam Devrimi lideri İmam Seyyid Ali Hamenei ameliyat için yattığı hastaneden taburcu olduktan sonra gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Konuşmasında Amerika’nın IŞİD’e karşı savaşının yalan olduğunu belirten İmam Hamenei, İran’ın ABD’nin başını çektiği koalisyonda hiçbir zaman olmayacağını tekrarladı.

Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry’nin İran’ın Amerikan koalisyonuna davet edilmeyeceği yönündeki açıklamalarına ise şöyle karşılık verdi:

“Amerika’nın İran hakkında hayal kırıklığına uğramasından gurur duyarız. İran onların kollektif zulümlerinin bir parçası olacak değildir. İran baştan beri böyle bir koalisyon içinde yer alamayacağını duyurmuştu.”

Amerikalıların İranlı yetkililerle bu konuda görüşme talebinde bulunmasına karşı durduğunu belirten İmam Hamenei “ben, Amerikalıların kötü niyetleri ve kirli elleri oldukça onlarla çalışmayacağımızı söyledim. Böyle bir durum altında Amerikalılarla işbirliği yapmak nasıl mümkün olabilir?” dedi.

Kerry: İran’la İşbirliğimiz Olmayacak

ABD Dışişleri Bakanı John  Kerry, IŞİD’le savaş koalisyonu oluşturan Amerika’nın İranla işbirliği yapmayacağını söyledi.

 Amerika’nın Bağdat büyükelçisinin İran büyükelçisine haber göndererek, IŞİD’e karşı İran’la işbirliği yapma noktasında bir oturum talep ettiği, bu talebin ise İslam devrimi lideri İmam Seyyid Ali Hamenei tarafından kesin bir şekilde reddedildiği yönündeki haberlerin çıkmasına üzerine John Kerry “böyle bir şey olmuş olabilir; biz İran’la işbirliği yapmıyoruz, nokta” dedi.

Eğer biz ilahi huzur ilkesine sahip çıkar, Velayet ekseninde hareket edersek düşmanın bütün planları boşa çıkacaktır. Bugün Velayet-i Fakih makamı etrafında toplanan müminler düşmanı yenilgiye uğratmışlar ve düşman bu iman gücüne karşı çaresiz kalmıştır.

Bismihi Teala

“Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, Allah’da size yardım eder.”

Bugün İslam coğrafyasında müslümanların kanlarının dökülmesinden nehirler kızıl olmuş, böyle giderse ortam kan denizine dönecek.

Müslümanlar Allah’ın dininden ve yardımından mahrum kalmışlarsa bir yerde bir sorun ve kopukluk vardır. Allah’ın nusretini esirgeyen sebebler nelerdir?

Yine İlahi kelamda yanıt arayalım:

Sizin ticaretiniz ve alışverişiniz sizi Allah’ın zikrinden uzaklaştırmasın!

Kalplerin titrediği ve gözlerin döndüğü kıyamet gününden gafil etmesin!

Ticaret, bizi gaflete düşürmesiyle düşmanın beldelerimize girmesine yol açılır.Bu gafletle insanın diğerinsanlarla manevi bağını keser. Sonunda birlik bozulur, herkes yalnız ve bencil olunca toplum zayıflar.

Allah’ı unutan kalbe Şeytan yerleşir. Şunu kesin bilelim toplumların başına gelen belaların ana sebebi Allah’la kesilen dostluk bağıdır. Allah müminlerin velisi ve dostudur ve onları karanlıktan nura çıkarır, sıkıntıdan huzura, esaretten özgürlüge kavuşturur. Ticaret insanı maddeye bağlar ve esir ederse Allah’la dostluk bozulur, sözle mümin olduğunu söylesede!

Bu musibetler Allah ile bozulan dostluktan neşet eder. Allah az toplulukları yardımıyla zafere kavuşturur, Bedir savaşı örneği gibi.

Peki neden bugün bu yardım bizi kuşatmıyor?

Bu kan ve savaşın sorumlusu sadece yabancılar değildir, bizde sorumluyuz. Yabancının işi zulüm ve sömürüdür biz buna fırsat vermişsek sorumluyuz.

Allah uyarıyor: “Sakın ticaret sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın.”

Biz namaz kılıyor, dua ediyoruz ama şu muhakemeyi yapmalıyız: Allah ile bağımız yaşamamıza yansıyormu?

O’nunvarlığını zikretmekle günahlardan sakınıyormuyuz? Bir başkasının kalbimizde O’nun yerini almamasına dikkat ediyormuyuz? Huzur-u hakkın bilincindemiyiz?

Biz hakkı bırakıp fırkalar savaşıyla meşguluz. Babalarımızdan miras kalan fırkaların kavgasını veriyor, onu birde hakk sanıyoruz!

Biz hakkı unutursak Ehl-i Beyt mensubu olmayla, Şafii olmayla veya herrhangi bir fırkadan olma arasında fark kalmaz, iç çatışmalar sürer.

Velayet hakkikatı ilğa edindiğinden beri bu ortam hazırlandı. İlahi Velayet’i temsil eden İmamet etkisiz edilmesiyle İslam karşıtları ümmeti türlü fırkalara bölüp birbirleriyle çatışmalarını sağlamışlardır.

Eğer biz ilahi huzur ilkesine sahip çıkar,Velayet ekseninde hareket edersek düşmanın bütün planları boşa çıkacaktır. Bugün Velayet-iFakih makamı etrafında toplanan müminler düşmanı yenilgiye uğratmışlar ve düşman bu iman gücüne karşı çaresiz kalmıştır.

Evet, Allah müminlerin velisi ve onları karanlıktan nura çıkarandır.

Bizler kendi çizgimizin ve yolumuzun kurallarını ve ilkelerini çok iyi bilmeliyiz ve yaşamımızın her anında Allah’ın zikrini unutmamalıyız. Unutulan her an ve her vakit şeytanın kalbimize girişine fırsat verir. Şeytan müslümanlar arasında öfkeyi ve savaşı kızıştırır.

Tarihi iyi okuduğumuzda düşmanın ilk hamlesinin Velayet makamına olduğunu görürüz. Kur’an’a ve Sünnet’e dokunulmamıştır, çünkü Velayet olamayınca Kur’an ve Peygamberimizin(s.a.a)Sünneti uygulanamaz.

Görevimiz nedir?

Sadece inanmakla ve anlatmayla kalmamalıyız. Hiç bir dönemde bizim zamanınımız kadar edebi sözlerle ve güzel cümlelerle İslam anlatılmamıştır. Düşmanda buna müsaade eder. Ama biz eğer Velayet inancımızı pratikte kanıtlarsak bir sonıç alabiliriz. Amel olmadan sözler çok güzel olsalarda etkisiz ve sonuçsuz kalır.

Biz Allah’ın yardımını istiyorsak gece gündüz ümmetin kardeşliğini ve dayanışmasını sağlayan faaliyetler yapmalıyız.

Kibir, bencillik, öfke gibi sıfatlardan arınarak kardeşliği tesis etmek için bütünimkanlarımızı değerlendirmeliyiz.

Allah’ın bize yüklediği vazifeyi hala yeterince idrak etmemişiz, aksi takdirde bir dakkikayı bile bu yüce vazifeden gafil olarak geçirmezdik.

İnsanlar büyük bir hüsran içindedir.

Boşa harcanan her nefes ömürden bir parça atılmış anlamındadır. Bilinçli olursak her anı her nefesi faydalı ve en güzel şekilde kullanırız.

Umut ediyorumki evlerimiz Allah’ın zikriyle dolu olur. Ayetlerin ışığıyla ilahi nusret bize ulaşır.

Bilgili olmamız, siyasi analizler yapmamız yazılar yazmamız düşmanın durmadan bizim ellerimizle topraklarımızda kan akıtmasına engel olamıyor. Söz etmektense, çok iş yapmanın vaktidir. Bu yolda iman, sadakat, vefa, takva ve gayret gerekir. Bunları kanıtlamakla müminler listesine alınırız ve ilahi yardım bizi kuşatır.

Bugün Velayet müessesi vardır ve Hakkı temsil eder. Bu Velayet hakikatına bağlı ve sadık olanlar düşmanları yenilgiye uğratırlar.

Velayet ışığını kimse söndüremeyecektir Müslümanlar bu nura sahip çıkmamayla sadece ilahi zaferi ertelerler. Bütün düşmanlar Velayet makamının varlığından dolayı uğradıkları çaresizliğin öcünü müslümanları bu makamdan uzaklaştırmakla alıyorlar.

Herkes kendisinin bu hakkikate karşı sorumluluğunun muhakemesini yapsın.

Ya Rabbi bize doğruların saflarında yer almayı nasip et. Doğrulardan bizi ayırma. Bize yardım et, fedakar ve sadakatle çalışmayı bizlere nasip et.

Muhammed Avcı
- See more at: http://welayet.com/index.php/yazarlar/item/777-velayet-eksenli-hareket-dusmanin-butun-planlarini-bosa-cikarir#sthash.VgDftnNF.dpuf

Ayetullah Mekarim Şirazi, Ehli Sünnetin mukaddesatına hakaret etmenin caiz olmadığına fetva verdiklerini vurgulayarak apaçık yolu her kese gösterdiklerini ve her kesi bu yola çağırdıklarını söyledi.

 
Tasnim haber ajansının Kum kentinden bildirdiği haberde, yeni Müslüman olan bir gurupla görüşen Ayetullah Mekarim Şirazi, Ehli Beyt (a) izleyicilerinin kendi usul ve furuatını Ehli Sünnetin ilk derecedeki kaynaklarına dayanarak ispatlayabileceklerine işaret ederek, Sakaleyn Hadisi çerçevesinde eğer Kuran ve Ehli Beyt birbirinden ayrı mütalaa edilirse insanın doğru yolu kaybedeceğini belirtti.

İlim havzasının üst düzey Üstadı, Ehli Beyt (a) mektebine olan geniş kapsamlı eğilimlere değinerek eğilim gösteren bu bireylerin yaptıkları araştırma ve mütalaalar sonucunda bu mektebin öğretilerini fark ettiklerini ve bunun benzerinin başka yerde bulunmadığını açıkladı.

Kuran’ı Kerim’in bütün ayetlerde akillere ve akıl sahiplerine hitap ettiğini belirten Ayetullah Mekarim Şirazi, Ehli Beyt (a) mektebinin aklaniyete vurgu yapmasının yanı sıra insanın özgürlüğüne de kaildir.

Ehli Sünnetin kutsallarına hakaretin caiz olmadığına fetva verdiklerini vurgulayan ilim havzası üst düzey Üstadı Mekarim Şirazi, her kese apaçık yolu gösterdiklerini ve her kesi bu yola çağırdıklarını hatırlattı.

Ayetullah Mekarim Şirazi, Müslümanların ve Şiilerin her zaman ve her yerde kendi davranışları ve söylemleriyle İslam’ın güzel ahlakını göstermeleri gerektiğini; zira pratik tebliğin Ehli Beyt (a) mektebini tanıtmanın en güzel yolu olduğunu söyledi.