
کارگر
ABD'nin Başını Çektiği 6 Ülke Filistinlilere Yardımı Durdurdu
Birleşmiş Milletler'in (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Kurumu (UNRWA), İsrail'in Gazze'deki saldırılarının hedefi olmasının yanısıra Benyamin Netanyahu hükümetinin suçlamaları yüzünden finansmanını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Netanyahu hükümetinin UNRWA'nın bazı personelinin Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği saldırıya karıştığı iddiaları üzerine, kurum, söz konusu çalışanları işten çıkardığını söyledi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze'de insani yardım faaliyeti gösteren BM kurumu çalışanlarının 7 Ekim saldırısına karıştığı iddiasının soruşturulması talimatını verdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı da "UNRWA'nın 12 personelinin 7 Ekim saldırılarına karıştığına dair iddialar olduğunu" söyleyerek "UNRWA'ya sağladığı ek finansmanı geçici olarak askıya aldığını" açıkladı.
ABD'nin ardından Kanada, Avustralya, İtalya, Finlandiya ve Britanya'dan benzer açıklamalar geldi. Bu ülkeler de UNRWA'ya verdikleri fonu askıya aldıklarını duyurdu.
İsrail hükümetinden bugün "savaştan sonra UNRWA'nın Gazze'de faaliyet göstermesini durdurmaya çalışacağız" açıklaması geldi. Dışişleri Bakanı Israel Katz, "UNRWA'nın savaş sonrasının bir parçası olmamasını sağlamayı hedeflediklerini, bunun için ABD, AB gibi kurumun büyük bağışçılarının desteğini almaya çalışacaklarını" belirtti.
Filistin Yönetimi'nin merkezindeki Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Genel Sekreteri Hüseyin el-Şeyh, bazı ülkelerin UNRWA'ya verdiği desteği durdurma kararının büyük siyasi ve yardım riskleri içerdiği uyarısını yaptı. Filistinli yetkili, "UNRWA'ya verdikleri desteğin sona erdiğini açıklayan ülkeleri, bu kararlarından derhal geri dönmeye çağırıyoruz" dedi.
Filistinli mültecilere yardım eden UNRWA'nın fonlarını kesme hamlesi, BM'ye bağlı Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) İsrail'den Gazze'de soykırımı önleyecek tedbirler almasını istediği kararını açıklamasının ardından geldi.
İsrail'in hedefindeki UNRWA, Filistinli mültecileri "1 Haziran 1946 ile 15 Mayıs 1948 arasında ikamet yerleri Filistin olup 1948 (Arap-İsrail) Savaşı sonucunda hem evlerini hem de geçim kaynaklarını kaybeden kişiler" olarak tanımlıyor. Bu da milyonlarca Filistinliyi yurtlarına geri dönüş hakkı kapsamına sokuyor.
Hz. Zeyneb'in Vefatı
Hz. Zeynep (Arapça: حضرت زینب; Zaynab bint Ali), Hz. Muhammed'in (s.a.a) ilk kız torunudur. İmam Ali ve Hz. Fatıma’nın kızıdır. Hicret'in beşinci veya altıncı yılında Medine’de dünyaya gelmiştir. İsmini, Hz. Muhammed koymuş ve kucağına alıp öptükten sonra şöyle buyurmuştur: “Bütün ümmetime tavsiye ediyorum ki bu kızı koruyup saygı göstersinler, hakikaten bu kız Hatice Kübra (s.a) gibidir.”
Hz. Zeynep (s.a) küçüklüğünden itibaren Hz. İmam Hüseyin’e şiddetli ilgi duymaktaydı. Bu şaşırtıcı aşırı sevgiyi gören Hz. Zehra (s.a) bir gün konuyu babası Hz. Resulullah’a (s.a.a) açar ve Peygamber efendimiz şöyle buyurur: “Ey gözlerimin nuru! Bu kız, Hüseyin ile birlikte Kerbela’ya gidecek ve abisinin dert ve musibetlerine ortak olacaktır.“
Hz. Zeynep (s.a) sabır ve istikamet abidesidir. Kendisi İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte Kerbela’da yer almıştır. Kerbela savaşı sonrasında Muharrem’in onunda (Aşura günü) bir grup Ehlibeyt ile birlikte esir düşerek Kufe’ye oradan da Şam’a götürülmüştür. Esareti boyunca öteki esirleri koruyup kollamasının yanı sıra insanları irşat edici aydınlatıcı hutbeler de okumuştur.
Hz. Zeynep (s.a), babası Hz. Ali ve annesi Hz. Fatıma’dan hadisler nakletmiştir. Buna ek olarak, babası Hz. Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde Kufe kadınlarına çeşitli konularda özellikle Kur’an tefsiri dersleri vermiş olması, O’nun bilgisini ortaya koymaktadır..
Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) geceleri ibadetle geçirirdi. Yaşamı boyunca hiçbir zaman teheccüd (gece namazını) terk etmemiştir.
Örnek gösterilen bir kişiliğe sahip olan Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) şecaat, fesahat ve belagati ile Kerbela kıyamının kalıcı olmasına neden olmuştur. Tarihi kayıtlara göre hicretin altmış üçünde Şam’da hayatını kaybetmiş ve orada defnedilmiştir.
Hz. Zeyneb (s.a) Seyeddüşuheda hz. İmam Hüseyin’in –as- yanında islamı savunma adına büyük Kerbela faciasına sebep olan sapkın ve gerici akımlar ile her zaman mücadelede etti.
İmam Hüseyin’in –as- şehadeti ardından ehlibetin diğer fertleri ile birlikte esir alınan Hz. Zeyneb (s.a) mantıklı ve coşkulu hutbeleri ile Ümeyye Oğullarının kof ve alçak mahiyetini ifşa etti.
Hz. Zeynep (s.a) Kimdir?
İslam dünyasında insaniyet erdemler açısından birbirlerine bu kadar benzeyen başka bir ana kız dünyaya gelmemiştir. Dünya kadınlarının hanımefendisi Hz. Zehra (s.a) ve Kerbela kahramanı Hz. Zeynep tarih boyunca eşine rastlanmayan örnek bir ana-kızdır.Bu iki yüce kadının üstünlükleri iki yönlüdür.1-Soy bakımından
2-Takva bakımından
Soy bakımından
Soy açısından Hz. Zehra Hatem-ül Enbiya Hz. Muhammed'in (s.a.a) kızı idi. Hz. Zeynep ise vasilerin efendisi, Allah'ın yenilmeyen aslanı Hz. Ali'nin (a.s) kızıdır. Hz. Fatıma'nın annesi müminlerin annesi Peygamberin en sevili eşi Hz. Hatice'dir. Hz. Zeynep'in annesi ise çmmü Ebiha Hz. Zehra'dır. Hz. Zehra (s.a) Peygamberin terbiyesi altında büyümüştü. Hz. Zeynep ise Allah'ın velisi, Hz. Muhammed'in varisi ve nefsi olan Hz. Ali'nin terbiyesi altında büyümüştü. Hz. Zehra'nın Hasan ve Hüseyin adında iki oğlu vardı. İkisi de Allah yolunda şehit oldu. Hz. Zeynep'in de Avn ve Muhammed adında iki oğlu vardı ve her ikisi de Aşura günü canlarını Allah yolunda kurban etti.
Takva bakımından
İlim ve amel, iki kanat gibidir. Bu iki güç kimde daha fazla olursa onun fazileti, büyüklüğü de daha fazla olur. Elbette ilminde bazı dereceler vardır. İlimden maksat İlm'ul-Yakin ve Hakk'ul-Yakin derecelerini kapsayan yakin derecesidir. Hz. Zeynep, (s.a) annesi Hz. Zehra (s.a) gibi yakin'in en üstün derecesinde yer almaktadır.
Ameli güç ise, insanın fiillerinin ilimle olan mutabıktır. Yani ilmin amele dökülmesinde nefsanî olgunlukları ortaya çıkar. çrneğin ibadet ve ubudiyet alanında İlm'ul Yakin'in artması halinde kalbin Allah'a karşı olan tevazu ve huşusu da artacaktır. Hz. Zehra'nın (s.a) ibadeti konusunda bize ulaşan rivayetlerin aynısı Hz. Zeynep için de nakledilmektedir. "Reyahin-i şeria" adlı eserde şöyle nakledilmiştir:"Zeynep, ömrü boyunca gece namazını ve gece uyanıklığını hiçbir zaman terk etmedi.
Hatta on bir Muharrem gecesi tüm o üzüntü ve kedere, bedenindeki eleme, karşılaştığı musibetlere rağmen imam Seccad'ın rivayet etiğine göre o gece namazını kılmaktan geri durmamıştır."İmam Seccad şöyle buyuruyor:"Halam Zeynep, gece namazını oturarak kıldı."Diğer bir rivayetinde ise; "Halam Zeynep, Kerbela'dan şam'a gelinceye kadar bile nafileleri terk etmedi." diye buyuruyor.Yine bir başka rivayette İmam Hüseyin (a.s) kız kardeşi Zeynep'le vedalaşmaya geldiğinde şöyle buyurduğu kaydedilmiştir:"Ey kardeşim, beni gece namazında anmayı sakın unutma!"Sabır, ilmin bir parçasıdır. Sabrında dereceleri vardır. Sabrın yakin derecesi ne kadar çoksa sabır da o denli çoktur.
Hz. Zeynep'in hem ilmi hem de ameli çok yüce bir derecede idi. Hz. Zeynep'te var olan sabrın âlem de bir benzeri yoktur. Hz. Hüseyin'in mukaddes mekânını ziyaret esnasında "Senin taşıdığın sabırdan dolayı semadaki melekler bile hayretler içine girmektedirler." sözünü, Hz. Zeynep (s.a) içinde söylesek yeridir.Hz. Hüseyin'in (a.s) ilahi vazifesi Aşura günü sona erdi. Ya Hz. Zeynep'in görevi? O'nun görevi de Aşura günü sona erdi mi acaba? Onun Aşura'nın akşamı omuzlarında taşıdığı yükü bir düşünün. Gördüğü o sahneler, sıkıntılar, acı ve elemleri bir hayal edin.Aşura'dan bir sonraki gece nasıl bir hengâme ile karşı karşıya idi. Açlık, susuzluk, yağmalama, eziyet, işkence, ıssız bir çölde korkudan sağa sola kaçışan çocukları bir arada tutma çabası kısaca o esaret sahnesini bir tasavvur edin.Evet, Hz. Zeynep'i tüm bu olaylarla birlikte değerlendirin.
Allah, O'na nasıl bir ruhi kuvvet ve iman vermiştir ki ilmin yansıması olan amel, aynı çizgide tezahür etmiştir?Hz. Zeynep'in (s.a) sahip olduğu kalbi iman derecesinde bir benzeri olmadığı için o imanın gerekleri konusunda da benzeri yoktur. Hz. Zeynep'in manevi makamını anlayabilecek kim var?
Hz. Zeynep'te gerçek zühdü arayın
Eğer Hz. Zeynep'in sabrını bir kenara bırakacak olursak, onun başka üstünlüklerini göreceğiz. çrneğin Hz. Zeynep'in zühd'ü. Hz. Zeynep'in zühdü de ameli güce yöneliktir.Gerçek zühd, insanı Allah'tan haricinde her şeyden ve herkesten koparır. Kalbinin ilgisini sadece Allah'a yöneltir. Allah'ın sevmediği nefsani istek ve arzuları bir kenara iter. "Ben" ve "Benliği" ortadan kaldırır. İlahi olan bir şeyde dünyalık olan şeyleri aratmaz. Tabi burada zahidin dünyayı istememesi anlamında değildir. Dünyayı gerektiği kadarıyla talep etmektir. Zahitlik kalbi bir şeydir, bu ise Allah'tan başka her şeye karşı göz kapamak anlamındadır.Allah'tan başkasına gönül bağlamamak, ahreti dünyaya tercih etmek, Allah için nefsi arzu ve isteklerden vazgeçmektir. Zühdün en yüce makamı, Nübüvvet ve imamet makamına hastır. Yani peygamberlik ve imametin şartlarından biri de zahit olmaktır. Ondan sonraki derecesi Allah'ın veli kulları ve dostlarına yöneliktir. Hz. Zeynep'in manevi makamından bizler pek haberdar değiliz ama sahip olduğu zühd makamından nasıl bir şahsiyet olduğunu anlıyoruz.
Hz. Zeyneb'in Vefatı
Hz. Zeynep (Arapça: حضرت زینب; Zaynab bint Ali), Hz. Muhammed'in (s.a.a) ilk kız torunudur. İmam Ali ve Hz. Fatıma’nın kızıdır. Hicret'in beşinci veya altıncı yılında Medine’de dünyaya gelmiştir. İsmini, Hz. Muhammed koymuş ve kucağına alıp öptükten sonra şöyle buyurmuştur: “Bütün ümmetime tavsiye ediyorum ki bu kızı koruyup saygı göstersinler, hakikaten bu kız Hatice Kübra (s.a) gibidir.”
Hz. Zeynep (s.a) küçüklüğünden itibaren Hz. İmam Hüseyin’e şiddetli ilgi duymaktaydı. Bu şaşırtıcı aşırı sevgiyi gören Hz. Zehra (s.a) bir gün konuyu babası Hz. Resulullah’a (s.a.a) açar ve Peygamber efendimiz şöyle buyurur: “Ey gözlerimin nuru! Bu kız, Hüseyin ile birlikte Kerbela’ya gidecek ve abisinin dert ve musibetlerine ortak olacaktır.“
Hz. Zeynep (s.a) sabır ve istikamet abidesidir. Kendisi İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte Kerbela’da yer almıştır. Kerbela savaşı sonrasında Muharrem’in onunda (Aşura günü) bir grup Ehlibeyt ile birlikte esir düşerek Kufe’ye oradan da Şam’a götürülmüştür. Esareti boyunca öteki esirleri koruyup kollamasının yanı sıra insanları irşat edici aydınlatıcı hutbeler de okumuştur.
Hz. Zeynep (s.a), babası Hz. Ali ve annesi Hz. Fatıma’dan hadisler nakletmiştir. Buna ek olarak, babası Hz. Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde Kufe kadınlarına çeşitli konularda özellikle Kur’an tefsiri dersleri vermiş olması, O’nun bilgisini ortaya koymaktadır..
Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) geceleri ibadetle geçirirdi. Yaşamı boyunca hiçbir zaman teheccüd (gece namazını) terk etmemiştir.
Örnek gösterilen bir kişiliğe sahip olan Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) şecaat, fesahat ve belagati ile Kerbela kıyamının kalıcı olmasına neden olmuştur. Tarihi kayıtlara göre hicretin altmış üçünde Şam’da hayatını kaybetmiş ve orada defnedilmiştir.
Hz. Zeyneb (s.a) Seyeddüşuheda hz. İmam Hüseyin’in –as- yanında islamı savunma adına büyük Kerbela faciasına sebep olan sapkın ve gerici akımlar ile her zaman mücadelede etti.
İmam Hüseyin’in –as- şehadeti ardından ehlibetin diğer fertleri ile birlikte esir alınan Hz. Zeyneb (s.a) mantıklı ve coşkulu hutbeleri ile Ümeyye Oğullarının kof ve alçak mahiyetini ifşa etti.
Hz. Zeynep (s.a) Kimdir?
İslam dünyasında insaniyet erdemler açısından birbirlerine bu kadar benzeyen başka bir ana kız dünyaya gelmemiştir. Dünya kadınlarının hanımefendisi Hz. Zehra (s.a) ve Kerbela kahramanı Hz. Zeynep tarih boyunca eşine rastlanmayan örnek bir ana-kızdır.Bu iki yüce kadının üstünlükleri iki yönlüdür.1-Soy bakımından
2-Takva bakımından
Soy bakımından
Soy açısından Hz. Zehra Hatem-ül Enbiya Hz. Muhammed'in (s.a.a) kızı idi. Hz. Zeynep ise vasilerin efendisi, Allah'ın yenilmeyen aslanı Hz. Ali'nin (a.s) kızıdır. Hz. Fatıma'nın annesi müminlerin annesi Peygamberin en sevili eşi Hz. Hatice'dir. Hz. Zeynep'in annesi ise çmmü Ebiha Hz. Zehra'dır. Hz. Zehra (s.a) Peygamberin terbiyesi altında büyümüştü. Hz. Zeynep ise Allah'ın velisi, Hz. Muhammed'in varisi ve nefsi olan Hz. Ali'nin terbiyesi altında büyümüştü. Hz. Zehra'nın Hasan ve Hüseyin adında iki oğlu vardı. İkisi de Allah yolunda şehit oldu. Hz. Zeynep'in de Avn ve Muhammed adında iki oğlu vardı ve her ikisi de Aşura günü canlarını Allah yolunda kurban etti.
Takva bakımından
İlim ve amel, iki kanat gibidir. Bu iki güç kimde daha fazla olursa onun fazileti, büyüklüğü de daha fazla olur. Elbette ilminde bazı dereceler vardır. İlimden maksat İlm'ul-Yakin ve Hakk'ul-Yakin derecelerini kapsayan yakin derecesidir. Hz. Zeynep, (s.a) annesi Hz. Zehra (s.a) gibi yakin'in en üstün derecesinde yer almaktadır.
Ameli güç ise, insanın fiillerinin ilimle olan mutabıktır. Yani ilmin amele dökülmesinde nefsanî olgunlukları ortaya çıkar. çrneğin ibadet ve ubudiyet alanında İlm'ul Yakin'in artması halinde kalbin Allah'a karşı olan tevazu ve huşusu da artacaktır. Hz. Zehra'nın (s.a) ibadeti konusunda bize ulaşan rivayetlerin aynısı Hz. Zeynep için de nakledilmektedir. "Reyahin-i şeria" adlı eserde şöyle nakledilmiştir:"Zeynep, ömrü boyunca gece namazını ve gece uyanıklığını hiçbir zaman terk etmedi.
Hatta on bir Muharrem gecesi tüm o üzüntü ve kedere, bedenindeki eleme, karşılaştığı musibetlere rağmen imam Seccad'ın rivayet etiğine göre o gece namazını kılmaktan geri durmamıştır."İmam Seccad şöyle buyuruyor:"Halam Zeynep, gece namazını oturarak kıldı."Diğer bir rivayetinde ise; "Halam Zeynep, Kerbela'dan şam'a gelinceye kadar bile nafileleri terk etmedi." diye buyuruyor.Yine bir başka rivayette İmam Hüseyin (a.s) kız kardeşi Zeynep'le vedalaşmaya geldiğinde şöyle buyurduğu kaydedilmiştir:"Ey kardeşim, beni gece namazında anmayı sakın unutma!"Sabır, ilmin bir parçasıdır. Sabrında dereceleri vardır. Sabrın yakin derecesi ne kadar çoksa sabır da o denli çoktur.
Hz. Zeynep'in hem ilmi hem de ameli çok yüce bir derecede idi. Hz. Zeynep'te var olan sabrın âlem de bir benzeri yoktur. Hz. Hüseyin'in mukaddes mekânını ziyaret esnasında "Senin taşıdığın sabırdan dolayı semadaki melekler bile hayretler içine girmektedirler." sözünü, Hz. Zeynep (s.a) içinde söylesek yeridir.Hz. Hüseyin'in (a.s) ilahi vazifesi Aşura günü sona erdi. Ya Hz. Zeynep'in görevi? O'nun görevi de Aşura günü sona erdi mi acaba? Onun Aşura'nın akşamı omuzlarında taşıdığı yükü bir düşünün. Gördüğü o sahneler, sıkıntılar, acı ve elemleri bir hayal edin.Aşura'dan bir sonraki gece nasıl bir hengâme ile karşı karşıya idi. Açlık, susuzluk, yağmalama, eziyet, işkence, ıssız bir çölde korkudan sağa sola kaçışan çocukları bir arada tutma çabası kısaca o esaret sahnesini bir tasavvur edin.Evet, Hz. Zeynep'i tüm bu olaylarla birlikte değerlendirin.
Allah, O'na nasıl bir ruhi kuvvet ve iman vermiştir ki ilmin yansıması olan amel, aynı çizgide tezahür etmiştir?Hz. Zeynep'in (s.a) sahip olduğu kalbi iman derecesinde bir benzeri olmadığı için o imanın gerekleri konusunda da benzeri yoktur. Hz. Zeynep'in manevi makamını anlayabilecek kim var?
Hz. Zeynep'te gerçek zühdü arayın
Eğer Hz. Zeynep'in sabrını bir kenara bırakacak olursak, onun başka üstünlüklerini göreceğiz. çrneğin Hz. Zeynep'in zühd'ü. Hz. Zeynep'in zühdü de ameli güce yöneliktir.Gerçek zühd, insanı Allah'tan haricinde her şeyden ve herkesten koparır. Kalbinin ilgisini sadece Allah'a yöneltir. Allah'ın sevmediği nefsani istek ve arzuları bir kenara iter. "Ben" ve "Benliği" ortadan kaldırır. İlahi olan bir şeyde dünyalık olan şeyleri aratmaz. Tabi burada zahidin dünyayı istememesi anlamında değildir. Dünyayı gerektiği kadarıyla talep etmektir. Zahitlik kalbi bir şeydir, bu ise Allah'tan başka her şeye karşı göz kapamak anlamındadır.Allah'tan başkasına gönül bağlamamak, ahreti dünyaya tercih etmek, Allah için nefsi arzu ve isteklerden vazgeçmektir. Zühdün en yüce makamı, Nübüvvet ve imamet makamına hastır. Yani peygamberlik ve imametin şartlarından biri de zahit olmaktır. Ondan sonraki derecesi Allah'ın veli kulları ve dostlarına yöneliktir. Hz. Zeynep'in manevi makamından bizler pek haberdar değiliz ama sahip olduğu zühd makamından nasıl bir şahsiyet olduğunu anlıyoruz.
Hz. Ali'nin (a.s) Viladeti
Hz. Ali'nin (a.s) Viladeti
Kimlik bilgisi
Adı : Ali
Künyesi: Ebul Hasan ve Ebu Turab
Lakabı: Emir ul Muminin
Baba adı : Ebu Talib
Anne adı:Fatıma Bint Esed
Doğum yeri:Mekke (Kabe)
Doğum tarihi: Amul filden 30 yıl sonra yani bisetten 10 yıl önce
Peygambere (saa) olan yakınlığı: Amcasının oğlu, Damadı, Kardeşi,Vasisi, Halifesi
Şehadet yılı : Hicretin 40.yılı Ramazan ayının 19.günüŞehadet yeri :Kufe (cami mihrabında)
Şehadet sebebi :İbn Mülcemin secde esnasında zehirli kılıçla darbesi
Çocukluk dönemi
Hz Ali altı yaşına kadar Hz Peygamberin büyüdüğü evde yani babası Hz.Ebutalib"in himayesi altında büyüdü. Ama Mekke"de kuraklık çıkması nedeni ile Hz Ebutalib çocuklarının çokluğu nedeni ile onları büyütmeleri için yakın akrabalarına vermek zorunda kaldı ve Hz. Peygamber çocuklar arasında Hz Ali"yi seçti bu da O Hazretin Ali(as)"a olan sevgisini ve Hz Ali"nin Peygambere olan yakınlığını gösterir.
Hz Ali çocukluk dönemini şöyle nakleder: Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı;. beni koklardı; lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi. Ben de her an, devenin yavrusu",nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; O her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hıra dağına çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi. Ortalama 4 yıl sonra Allah Resulü"ne ilk ayet nazil oldu ve Hz Ali Ona ilk tabi olan kimse idi.O zamanın en zor şartlarında Peygamber"in yanında ve Onun emrinde idi.
Yine İnzar ayeti ismiyle meşhur olan- En yakın aşiretini uyar(1) ayet-i kerimesi nazil olarak Peygamber-i Ekrem yakın akrabalarını uyarmakla görevlendirildiğinde, Hz. Resul akrablarını toplayarak onlara: Sizlerden kim, benim bu görevimde bana yardım etmeye hazırdır ki, benim kardeşim, vasim ve aranızda halifem olsun? buyurduğunda, onların arasından yalnızca Hz. Ali (a.s) ayağa kalkarak imanını ibraz etmiş, buna müteakip Peygamber-i Ekrem de mübarek elini Hz. Ali"nin omuzuna koyarak: Bu benim kardeşim, vasim ve sizin aranızdaki halifemdir; onu dinleyin, ona itaat edin buyurarak o Hazret"in iman etmesini kabul etmiş ve İslam dininin ilk başından itibaren kendinden sonra Hz. Ali"nin geldiğini vurgulamıştır.
Böylece Ali (a.s) Müslümanlar arasında ilk iman getiren ve hayatı boyunca Allah"tan başkasına tapmayan ilk şahsiyet olmakla birlikte, Hz. Resulullah (s.a.a)"dan sonra İslam dininin ikinci şahsiyeti oluvermiştir. (2)
İnzar ayeti ve Kureyşin islama daveti
Muhammed bin Cerir-i Taberi, Hz. Ali (a.s)"ın şöyle buyurduğunu naklediyor Resulullah (s.a.a) beni çağırdı ve şöyle buyurdu: Ya Ali! Allah-u Teala, kendi yakınlarımı inzar etmemi (uyarıp korkutmamı) emretmiştir. Sen bizim için bir yemek yap. Sonra Abdulmuttalib oğullarını, onlarla konuşmam için bir araya topla da iletmekle görevli olduğum şeyi onlara ileteyim.Ben de Resulullah"ın emri üzere onları bir araya topladım, Resulullah (s.a.a) onlara hitaben şöyle buyurdular: Allah-u Teala, sizi O"na davet etmekle beni görevlendirmiştir. Sizlerden hanginiz, aranızda benim kardeşim, vasim ve halifem olmak istiyor? Orada bulunanların hepsi sustular. Onların hepsinden yaşta küçük olmama rağmen; Ya Resulellah, ben senin yardımcın olmak istiyorum dedim. Resulullah (s.a.a) elini benim boynuma koyarak şöyle buyurdu: Bu şahıs, benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifemdir; sözünü dinleyin ve emirlerine uyun.
Hicret
Ali (a.s), Peygamber-i Ekrem"in hicretine kadar devamlı onunla birlikte olmuş, düşmanlarına karşı onu savunmuş, kafirlerin Allah Resulü"nü katletme kararı aldıkları hicret gecesi de Ali (a.s), canını feda etmek pahasına, Peygamber efendimizin yatağında yatmış ve Resul-ü Ekrem bu sayede gizlice evden ayrılarak emniyet içerisinde Medine"ye doğru yola koyulabilmiştir.(3) Hz. Resulullah"ın emniyete kavuşmasından sonra da o Hazret"in vasiyeti üzerine, Peygamber-i Ekrem"in nezdinde emanet olan halkın emanetlerini sahiplerine iade ederek annesini, Resul-ü Ekrem"in sevgili kızı Fatime-i Zehra"yı başka iki kadınla birlikte alıp Medine"ye doğru hareket etmiştir.(4) Resulullah (s.a.a)"in Medine"ye hicretinin peşice, Hz. Ali (a.s) da o şehre gitti. Hicretin ikinci yılında Hz. Fatimet"üz- Zehra ile evlendi. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan İmam Hasan (a.s) dünyaya geldi. Ali (a.s) Peygamber"in vefatında otuz üç yaşındaydı. Tüm dini faziletlere sahip olup, sahabe içerisinde her açıdan en seçkin mevkide olmasına ve Hz. Resulullah (s.a.a)"ın ümmete açıkça: Ben kimin mevlası (efendisi) isem Ali de onun mevlasıdır ve Ali benden sonra her mü"min erkeğin ve mü"me kadının velisidir(5) buyurmasına rağmen o Hazret"in genç olması ve Peygamber"in savaşlarında kafirlerden bir çoğunu öldürüp, onlardan düşman kazanması bahane edilerek hilafetten kenara itildi. Böylece o Hazret"in eli tüm genel olaylardan kesildiğinde evinin bir köşesine çekilerek özel kişileri eğitmeye başladı. Peygamber"in vefatından sonra 25 yıl üç halifenin hilafet zamanı geçti. Üçüncü halife Osman öldürüldüğünde halk Hz. Ali"ye (a.s) biat ederek onu hilafete seçti.
Hilafet
Hz. Ali (a.s) dört yıl dokuz ay süren hilafeti müddetinde Peygamber"in siretine uyup, hilafet"e inkılap ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara baş vurdu. Elbette bu ıslahlar, bir kısım çıkar peşinde koşanların zararına olduğu için sahabeden bazıları, Ümm-ül Mü"minin Ayşe Talha Zübeyr ve Muaviye liderliğinde üçüncü halifenin kanını bahane ederek halifeye karşı çıkıp, çeşitli çirkin olaylara sebebiyet verdiler. O hazret bu fitneleri yatıştırmak için Basra yakınlarında Ayşe, Talha ve Zübeyr ile savaştı ve bu savaş, Cemel savaşı adında maruf oldu. Irak ve Şam sınırlarında Muaviye ile savaştı; bu savaş Sıffın savaşı adını aldı ve bir buçuk yıl devam etti. Nehrevan adıyla maruf olan muharebesinde de Hariciler ile savaştı.
Yemen: Siyonist rejim işlediği suçların hesabını verecek
İsrail rejiminin Şam’a yönelik dünkü saldırısına tepki gösteren Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti bir açıklama yayınladı.
İsrail tarafından Şam’a düzenlenen saldırı sonrası İranlı beş askeri danışmanın öldürülmesine tepki gösteren Yemen Ulusal Kurtarma Hükümeti Dışişleri Bakanlığı, “bu terör eylemlerinin direniş ekseninin birliğini ve uyumunu güçlendireceğini” söyledi.
İsrail’in bu saldırıyı “korktuğu” için gerçekleştirdiğini söyleyen Sana Hükümeti şu açıklamalarda bulundu: “Bu saldırı, Siyonist rejimin, Gazze'deki Filistin halkına yönelik işlediği iğrenç suçlar ve toplu katliamlar nedeniyle içine düştüğü krizden çıkmak için yaptığı çaresiz saldırılardan biridir.”
Yemen Dışişleri Bakanlığı bu saldırıların "direniş ekseninin birliğini ve uyumunu güçlendireceğini ve Siyonist rejimin zorbalığına karşı koymak için bu eksenin gücünü artıracağını" bildirdi.
"Siyonist terör suçlarına cevabın yakın zamanda verileceğini" vurgulayan Sana, BM Güvenlik Konseyi'nden uluslararası barış ve güvenliğin korunması konusundaki sorumluluğunu yerine getirmesini istedi.
Yemen Dışişleri Bakanlığı “bölgedeki çatışmanın kapsamı genişlerse bunun sorumlusu Siyonist rejim ve destekçileri olacaktır.” dedi.
Sana Hükümeti son olarak, İran İslam Cumhuriyeti'ne taziyelerini sunarken, Suriye'nin egemenliğini savunmasını desteklediğini bildirdi.
İsrail rejimi dün, Suriye'nin başkenti Şam'ın batısında bulunan bir binaya hava saldırısı düzenlemiş ve bu saldırı sonucu İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Gücü mensubu beş askeri danışmanla birlikte Suriyeli askeri yetkililerden de hayatını kaybedenler olmuştu.
İran'ın "Kaim-105" uydu taşıyıcısının uzay testi seneye yapılıyor
İslam İnkılabı Muhafızları (Sipahiler) Ordusu Hava-Uzay Güçleri Komutanı, Süreyya uydusunun uzaya yollanmasına değinerek, "Kaim-105" uydu taşıyıcısının uzaya yollanması ve testinin seneye yapılacağını söyledi.
Sipahiler Ordusu Hava-Uzay Güçleri Uzay Komutanı General Ali Caferabadi televizyonun Haber Kanalı muhabiriyle konuşurken, Süreyya uydusunun Kaim-105 uydu taşıyıcısı aracılığıyla uzaya yollanmasına değinerek "Bugün ülkemizin uzaycılık tarihinde altın bir sayfa açılmış oldu. Zira bugün yapılan atış birkaç yönden çok önemli" dedi.
General Caferabadi ayrıca "Tamamen İranlı katı yakıtlı bir uydu taşıyıcısının ilk kez uzaya fırlatılması ve İranlı bir uyduyu yörüngeye oturtması bugün gerçekleştirildi" diye konuştu.
Genaral Caferabadi açıklamasının devamında, Sipahiler Hava-Uzay Güçlerinin geleceğe ilişkin projelerine değinerek "Bir sonraki adım, çok güçlü motorları olan Kaim-105 uydu taşıyıcısını kullanmak olacak. Yapısı daha yeni olan bu uydu taşıyıcısının test ve araştırma maçlı uzaya fırlatılma işleri önümüzdeki sene gerçekleştirilecek" ifadesini kullandı.
Irak Direnişi'nin ABD'nin Ayn el-Esad Üssüne Yönelik Geniş Çaplı Roket Saldırısı
Irak İslami Direnişi bugün Cumartesi günü, Irak'ın batısında bulunan ABD'nin Ayn el-Esad üssüne geniş çaplı bir roket saldırısı gerçekleştirdi.
IRNA'nın bildirdiğine göre, Irak'ın batısında bulunan ABD'nin yasa dışı Ayn el-Esad üssü, çok sayıda roket ile hedef alındı.
Bu saldırı, bölgedeki ABD'nin işgalci üslerine karşı gerçekleşen en geniş kapsamlı saldırı olarak değerlendirilmektedir.
Irak İslami Direnişi, yaptığı açıklamada bu saldırının sorumluluğunu üstlendi ve bu saldırıda çok sayıda roketin kullanıldığını bildirdi.
Irak'ta ABD üssüne saldırı: CENTCOM doğruladı
Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Irak’taki Ayn el-Esad askeri üssüne düzenlenen geniş çaplı saldırıyı doğruladı.
Arap medyasına göre Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Irak’taki Ayn el-Esad askeri üssüne saldırı düzenlendiğini açıkladı.
20 Ocak’ta Bağdat saatiyle 18.30 civarında, Batı Irak’taki Esad Hava Üssü’ne çok sayıda balistik füze ve roket fırlatıladığı kaydedilen açıklamada, ''Hasar tespitleri sürüyor. Bir dizi Amerika personeli travmatik beyin yaralanması şüphesiyle kontrolden geçiyor. Saldırıda en az bir Iraklı asker de yaralandı…” ifadelerine yer verildi.
ABD istihbarat raporuna göre İsrail, HAMAS'ın direncini kıramıyor
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray arasındaki çekişme sürerken ABD basını, İsrail Ordusunun koyduğu hedeflere ulaşmadaki yetersizliğini ve savaşın uzun süre daha sürdürülemeyeceğini vurgulayan rapor ve haberler yayınlıyor
İsrail güçleri 107 gündür süren topyekûn saldırılara rağmen HAMAS savaşçılarının sadece “yüzde 20 ila yüzde 30'unu” etkisiz hale getirebildi. ABD istihbarat birimlerinin “gizli raporuna” dayanan ve The Wall Street Journal'ın (WSJ) pazar günü açıkladığı bu rakamlar, İsrail'in Filistinli grubu “ortadan kaldırma” hedefinin oldukça gerisinde kaldığını gösterirken, HAMAS'ın direncini de ortaya koyuyor.
Raporun içeriğini gazeteye teyit eden ABD'li yetkililere göre Filistinli grup, İsrail'i ve Gazze'deki İsrail güçlerini aylarca vurmaya devam etmek için hala yeterli mühimmata sahip ve Gazze'nin bazı bölgelerinde polis gücünü yeniden oluşturmaya çalışıyor.
UYUM SAĞLAMA BECERİSİ
Habere göre İsrailli yetkililer de Gazze'de binlerce sivilin ölümüne neden olan hava ve kara harekatına rağmen Gazze'yi yöneten “HAMAS'ı yok etme hedeflerine ulaşamadıklarını” kabul ediyor. Raporda imzası olan askeri analistler, grubun yeni oluşan koşullara uyum sağlamada önemli bir beceri gösterdiği, savaşçılarının taktiklerini değiştirdiği, daha küçük gruplar halinde hareket etmeye başladıkları ve İsrail birliklerine devamlı surette pusular kurup saklandıklarını belirtiyor. HAMAS binlerce kayıp vermiş olsa da mevcut ve eski İsrailli askeri yetkililer, Filistinli grubun amacının her şeyden önce bu çatışmada ayakta kalmak olduğunu öne sürüyor.
RAPORA GÖRE HAMAS'IN KAYIPLARI DAHA AZ
İsrail Ordusu kara harekatının başlangıcından bugüne kadar yaklaşık 9 bin, 7 Ekim günü ise bin Filistinli savaşçının etkisiz hale getirildiğini ileri sürüyor. İsrailli yetkililerin açıkladığı HAMAS kayıpları, ABD istihbarat raporundaki yüzde 20 ila yüzde 30'luk tahminin üzerinde. WSJ'nin haberinde, İsrail'in yaralı HAMAS savaşçılarının kalıcı olarak savaş dışı bırakıldığına ilişkin değerlendirmesinin de ABD'ninkinden çok daha yüksek olduğunun altı çizildi. ABD savaştan önce Filistinli grubun 25 ila 30 bin savaşçısı olduğunu tahmin ediyordu.
WSJ'ye göre ABD askeri doktrini, savaşçılarının yüzde 25-30'unu kaybeden “konvansiyonel bir gücün” muharebe açısından etkisiz kabul edileceğini belirtiyor. Fakat diğer yandan geçtiğimiz günlerde The New York Times'ın açıkladığı bir başka raporda da belirtildiği üzere HAMAS'ın Gazze'nin altındaki “550 ila 700 km” olduğu düşünülen ve “direşin askeri çekirdeğini” oluşturan tünellere erişimini sürdürmesi ayrıca yoğun kentsel alanda düzensiz ordu stratejileri kullanması Filistin direnişini ayakta tutuyor.
TOPARLANMA BULGULARI
Topyekûn saldırılara rağmen HAMAS'a hala diz çöktürülememiş olması İsrail'de, Netanyahu hükümetinin savaş hedeflerine ulaşıp ulaşamayacağı konusunda soru işaretleri yaratıyor. WSJ'nin açıkladığı raporda Filistinli grubun toparlanmaya başladığına dair birtakım işaretler olduğuna da yer verildi. Buna göre HAMAS, büyük bölümü İsrail hava saldırıları ve çatışmalarla tahrip edilen kuzey Gazze sokaklarında devriye gezmek üzere küçük polis ve acil servis grupları oluşturarak otoritesini yeniden tesis etmeye başlıyor.
Nitekim geçtiğimiz günlerde aşırılıkçı açıklamalarıyla tanınan İsrailli milletvekili Avigdor Liberman da bu konuyu işaret etmişti. Gazze'de Filistinli polislerin görülmesini “iğrenç” olarak tanımlayan Liberman, “Gazze'de son günlerde ortaya çıkan, HAMAS polislerinin eski rutinlerine dönmüş gibi göründüğü, Gazze'nin prestijli mahallesi Al-Rimal'de tutuklama raporları düzenledikleri, Cibaliye'deki pazarların ellerine geçen her şeyi satın alan insanlarla dolup taştığı ve Şifa Hastanesi'nin ameliyatlar dahil tam faaliyete döndüğü” görüntüler karşısında dona kaldığını belirtmişti.
YENİDEN HAKİMİYET
Tüm bunların üzerine geçtiğimiz günlerde HAMAS'ın İsrail'e 50 roket fırlatması Tel Aviv'de ciddi endişeyle karşılandı. Tedirginliğin sebebi oluşan zarardan ziyade roketlerin Gazze'den fırlatıldığı yer: İsrail güçleri 50 roketli saldırıdan sadece bir gün önce tam olarak da bu noktaya ağır bir askeri operasyon düzenlemişti. Buna rağmen saldırının bu noktadan yapılmış olması Filistinli grubun İsrail güçleri tarafından sürekli kontrol edilmeyen veya edilemeyen bölgelerde yeniden hakimiyet kurabileceğini gösteriyor. Bilindiği üzere İsrail Ordusu bazı birliklerini Gazze'den çekiyor bu da kontrol altında tutulan bölgelerin sayısını azaltıyor. Ayrıca geçtiğimiz günlerde İsrail basınına konuşan bir askeri yetkili, Gazze Şeridi'ndeki İçişleri Bakanlığına bağlı HAMAS yetkililerinin Gazze'ye geri döndüğünü belirtti.
YA REHİNELER YA HAMAS
Tel Aviv hükümetinin koyduğu bir başka savaş hedefi de rehinelerin kurtarılması. İsrail Savaş Kabinesinin bu konuda ikiye bölündüğü biliniyor: Bir yanda Netanyahu'nun başını çektiği rehineleri kurtarmak için Gazze üzerindeki baskıyı arttırmak isteyen sertlik yanlıları diğer yanda muhalefetin öncülük ettiği rehinelerin serbest kalması için HAMAS ile anlaşma isteyenler.
The New York Times'ın İsrail Ordusu komutanlarının açıklamalarına dayandırdığı haberine göre İsrail hükümetinin rehineleri serbest bırakma ve HAMAS'ı yok etme hedefleri “birbiriyle bağdaşmıyor.” Komutanlara bakılırsa eğer asıl hedef HAMAS'ı ortadan kaldırmak ise İsrail Ordusunun “muhtemelen rehinelerin hayatına mal olacak” uzun bir savaşa girmesi gerekecek ki Başbakan Netanyahu'nun açıklamaları bu yönde. Gazeteye konuşan üst düzey askeri yetkililerin, 100'den fazla rehinenin serbest bırakılmasının askeri kanallardan ziyade diplomatik yollarla sağlanabileceği sonucuna vararak “hükümetin Gazze stratejisinden duydukları hayal kırıklığını” özel olarak ifade ettikleri kaydedildi.
Gazze'de soykırım sürüyor! Sessizlikte şehit sayısı 25 bin oldu
Dünyanın üç aydan fazla süredir sessizce izlemekle yetindiği Gazze soykırımında şehit edilen Filistinlilerin sayısı 25 bine yükseldi.
İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne aylardır sürdürdüğü saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 25 bini geçti, yaralı sayısı 62 bin 388'e çıktı. Gazze'deki Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, son 24 saatte 165 Filistinlinin İsrail saldırılarında şehit olduğu, 280 kişinin yaralandığı belirtildi. Saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hâlâ enkaz altında olduğu kaydedilen açıklamada, sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bunlara ulaşmakta zorluk yaşadığı aktarıldı.
BİNLERCE ENKAZ, KALDIRILMAYI BEKLİYOR
Öte yandan İsrail ordusunun, 7 Ekim'den bu yana yoğun şekilde bombaladığı Gazze Şeridi'nde yıkılan binlerce bina, kapanan cadde ve sokaklardaki molozlar basit ekipman ve çok kısıtlı imkanlarla kaldırılmaya çalışılıyor. Gazze'nin kuzeyinde çoğunluğu gönüllülerden oluşan sivil savunma ekipleri, ambulansların ve vatandaşların geçişini kolaylaştırmak amacıyla birkaç gün önce sokak ve caddelerin açılması için bir girişim başlattı. Çok kısıtlı imkanlarla ellerindeki ufak tefek malzemelerle yıkılan binlerce bina, kapanan cadde ve sokaklardaki molozları kaldırmaya çalışan ekipler, sabah erkenden kalkarak arı kovanı gibi çalışmalarını sürdürüyor.
İsrail ordusu, 7 Ekim'den bu yana bombaladığı Gazze Şeridi'nde belediyeye ait ağır ve orta ölçekli araçların yaklaşık yüzde 70'ini kasıtlı olarak hedef alarak hizmet dışı bıraktı. Saldırıların başlangıcından bu yana sivil savunma biriminden yaklaşık 45 kişi şehit edildi, tamamen tahrip olan ambulansların sayısı da 121'e ulaştı.
İran: Operasyonlar Uluslararası Hukuka Tam Uyum İçinde Yürütüldü
İran'ın BM Daimi Temsilcisi Said İrevani, "İran'ın terörle mücadele operasyonları uluslararası hakuka tam uyum içinde yürütüldü" dedi.
İran'ın BM Daimi Temsilcisi Said İrevani, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve BM Güvenlik Konseyi dönem başkanına hitaben mektup yazdı.
İrevani mektubunun bir bölümünde şu ifadeleri kullandı:
"İran terör eylemlerine maruz kalan en onemli ülkelerden biridir ve düzenlenen terörle mücadele operasyonları uluslararası hukuka tam uyum içinde yürütüldü. Bu operasyon, terör örgütlerinin Suriye ve Irak'taki üs ve tesislerine yönelik yapılmıştır.
İran'ın terörle mücadele operasyonu, geçenlerde Kirman'da IŞİD ve ona bağlantılı gruplar tarafından düzenlenen ve çocuk ve kadınların da bulunduğu 100'den fazla masum sivilin şehit olması ve çok sayıda kişinin yaralanmasıyla yol açan terör saldırılarına tepki olarak gerçekleştirildi".
İran Devrim Muhafızları Ordusu Irak ve Suriye'deki İran karşıtı terörist grupların ve casusların karargahlarını balistik füzelerle hedef almıştı.
Devrim Muhafızları Ordusu, Suriye'nin İdlib ve Kuzey Irak'ta Erbil'e atılan balistik füzelerin sayısını 24 olarak açıklamıştı.
Suriye'nin İdlib kentine 4 adet orta menzilli "Hayber Şiken" füzenin Huzistan'dan ateşlendiği belirtilen açıklamada, Kuzey Irak'ın Erbil kentine 4 adet Kirmanşah'tan, 7 adet de Doğu Azerbaycan'dan balistik füze ateşlendiği kaydedilmişti.
Açıklamada, yine 9 adet çeşitli özellikte füzenin Suriye'nin farklı bölgelerine atıldığı ifade edilmişti./mehr