Displaying items by tag: Türkiye

Independent gazetesi başyazısında “birlik” yürüyüşlerine katılanların güçlerini sayılarından aldığını belirtiyor. Gazeteye göre Paris’teki yürüyüşe katılan bazı isimler“tedirgin edici”ydi.

 

BBC Türkçe’nin aktardığı habere göre Davutoğlu’na ağır sözlerle yüklenen gazete, “IŞİD’in Suriye ve Irak’ta güçlenmesinde suç ortağı olan Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu” ifadelerini kullandı.

Başyazıdan bazı satırlar şöyle:

“Yürüyüşe katılan 50 dünya liderinin bazılarının varlığı bir nebze de olsa tedirgin ediciydi: Victor Orban, Macaristan Başbakanı, cesur ve bağnaz toplumun yeni savunucusu; geçen yıl Gazze’deki dehçet verici savaşın yanı sıra yerleşim birimlerinin feci bir şekilde yayılmasından da sorumlu olan Binyamin Netanyahu; hükümeti eşcinsellere ve muhaliflere aman vermeyen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov; devleti 20. yüzyılın ilk İslamcı vahşetinden -bir buçuk milyon Ermeninin soykırımla katledilmesinden- sorumlu olan, hükümetinin de IŞİD’in Suriye ve Irak’ta güçlenmesinde suç ortağı olan Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu. Hatta saldırgan Amedy Coulibaly’nin kız arkadaşı Hayat Boumeddiene’nin kısa süre önce Suriye’ye Türkiye üzerinden geçtiğine inanılıyor.”

 

GUARDIAN: ‘PARİS’E GİDEN BAZI LİDERLER ELEŞTİRİLİYOR’

Guardian’daki Mark Tran imzalı haberde de benzer satırlar var. Tran, ülkelerinin insan hakları ve basın özgürlüğü sicilleri pek de iyi olmayan bazı liderlerin Paris’teki yürüyüşe katılmalarının eleştiri konusu olduğunu yazıyor.

Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün bu noktada atıfta bulundukları ülkeler Mısır, Türkiye, Rusya, Cezayir ve Birleşik Arap Emirlikleri.

Guardian’ın haberinde ise Türkiye’de 70’e yakın gazeteci hakkında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresindeki bazı kişilere yönelik yolsuzluk iddiaları ile ilgili haberleri yüzünden dava açıldığı belirtiliyor.

 odatv
 

 

 

 

Published in Rapor

Türkiye’de Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Türkiye’den Suriye’ye gelip terör örgütü IŞİD ve Nusra Cephesine katılan 12 bin kişinin bulunduğunu söyledi.

 

Rotahaber web sitesinin haberine göre Özdağ; Suriye’ye gelen söz konusu bu kişilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu belirtti. Özdağ, bunların bir kısmının tek başlarına geldiklerini, bir kısmının ise ailesini de yanında aldıklarını ifade etti.

Suriye’de tekfirci terör örgütlere katılımların sadece Türkiye’den olmadığına da dikkat çeken Özdağ, “Örneğin Kazakistan’ın kuzeyinden 400 kişilik bir aile gidip Rakka’ya yerleşmiş, bazıları ailece gidiyorlar” dedi.

Ümit Özdağ, başkanı olduğu enstitüdeki çalışmayla ilgili ortaya çıkan bilgileri Taraf’a anlattı. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in büyükelçiler konferansında söylediği, “Türkiye sınırından Suriye’ye geçmek isteyen 100 bin kişiyi önledik. Bunun yedi binden fazlası yabancı savaşçıydı” sözüne atıfta bulunan Özdağ, “Bunun anlamı 93 bin tanesi Türk demektir” dedi.

Bilindiği üzere ordu birliklerimizin muhtelif bölgelerde terör çetelere yönelik operasyonlarında şu ana dek çok sayıda Türkiye vatandaşı terörist öldürüldü, birçoğu da canlı olarak tutuklandı.
 

Published in Rapor

Türkiye'de resmi temaslarda bulunan Irak başbakanı dün Türkiye başbakanı Ahmet Davutoğlu ile düzenlediği ortak basın toplantısında terör örgütü IŞİD'in  yalnızca Irak için değil bütün bölge ülkeleri için  tehdit olduğunu söyledi.

Irak'ta IŞİD örgütünün işgalindeki bölgelerin kurtarılmasının bütün bölge ülkelerinin işbirliğine ihtiyaç olduğunu belirten el'İbadi, iki ülke arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantılarını tekrar başlatmak üzere Türkiye'de bulunduklarını belirtti. Bu toplantıları Irak ve Türkiye'nin yanında, bölgenin çıkarını gözetecek şekilde tekrar hayata geçirmek istediklerini kaydeden İbadi, "Bu dönemde bütün alanlarda ikili ekonomi, enerji, güvenlik ve askeri işbirliğimizi ilerletmek istiyoruz" dedi.

İbadi, Irak'ta sadece güvenlik meseleleriyle ilgilenmediklerini aynı zamanda yolsuzlukla da mücadele konusunda çalışmaya başladıklarını kaydetti.

Irak güvenlik güçlerinin eğitilmesi ve Irak güvenlik güçlerinin güçlendirilmesi konusunda Türkiye'nin sunduğu yardımlar için teşekkür eden İbadi, "Herhangi bir terör örgütünün Türkiye'ye zarar vermesine izin vermeyiz. Bu konuda Irak topraklarından komşu Türkiye'ye karşı herhangi bir müdahale olursa buna izin vermeyiz. Türkiye'nin içişlerine de karışmayız" şeklinde konuştu.

İbadi, Irak'ta ve Suriye'de etnik ve mezhep temelli çatışmalara karşı olduklarını vurgulayarak, bu konuda küresel bir işbirliğine ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.

İbadi, Türkiye ile ikili ilişkilere önem verdiklerini vurgulayarak, "Sadece sorunları konuşmak değil aynı zamanda yapıcı ilişkiler kurarak tam bir açılım içinde olmak istiyoruz. İki ülkenin egemenliği bağlamında, ilişkilerimizi ekonomik, siyasi, ticari, güvenlik ve askeri bütün alanlarda geliştirme arzusu içindeyiz" diye konuştu.

Bu arada Türkiye başbakanı Ahmet Davutoğlu da, iki ülke arasında gerçekleşen karşılıklı üst düzey ziyaretlerin, ülkelerin derin tarihi dostluğunu yansıtan güzel bir işaret olduğunu belirterek, başbakanlık görevini üstlendikten sonra ilk ziyaretlerinden birini Irak'a yaptığını, İbadi'nin de Türkiye'yi ziyaret etme isteğini gündeme getirince, bundan memnun olduklarını ve hemen davet ettiklerini söyledi.

"Şu anda birinci gündem maddemiz güvenlik konusudur" diyen Davutoğlu, "Irak'ta yaz aylarından itibaren yaşanan ve bir terör örgütü olan IŞİD'in yaptığı saldırılarla ortaya çıkan güvenlik riski sadece Irak'ı değil, bütün bölgeyi etkilemektedir ve sadece Irak'a değil, bütün bölgeye ve Türkiye'ye de bir tehdit mahiyeti, bir risk mahiyeti taşımaktadır. Bu çerçevede Irak'ın toprak bütünlüğüne, Irak'ın güvenliğine ve istikrarına, Türkiye'nin güvenliği ve istikrarı gibi bakıyoruz. Irak'a bu konuda her türlü desteği vermeye hazırız.'' dedi.

Türkiye ve Irak'ın önemli dış ticaret ortakları olduğunu belirten Davutoğlu, dış ticaretin 2013'te 12 milyar doları, 2014 yılının 9 ayında da 8-9 milyar doları aştığını, güvenlik şartlarının etkilediği ticaretin, güvenlik şartları iyileştikçe ivme kazanacağına inandığını kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, yabancı savaşçılar konusunda ise gerek Irak'ta, gerek Suriye'de hiç bir yabancı savaşçının olmaması gerektiğine inandıklarını söyledi.
 

 

 
 

Published in Rapor
Tagged under

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Tahran’ı ziyaret eden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na Suriye halkının kendi geleceğini kendisinin belirlemesi gerektiğini söyledi.
 

İrna haber ajansının haberine göre İran’a bir günlük resmi bir ziyaret gerçekleştiren Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İranlı yetkililerle ikili ilişkiler ve bölgesel konularda görüş alışverişinde bulundu.

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, görüşme ile ilgili yaptığı açıklamasında Türkiye ile İran arasında tüm alanlarda geniş kapsamlı bir ilişki bulunduğunu belirterek ikili işbirliğinin sürmesinin bölgedeki güvenlik ve istikrara da katkı sağladığını söyledi.

Türkiye ile birçok konuda görüş birliği içinde olduklarını, bazı konularda görüş farklılıklarının olmasının da doğal olduğunu belirten Cevad Zarif, görüş farklılıklarının diyalog ve işbirliği ile ortadan kaldırılabileceğini söyledi ve “ortak düşman; bölgedeki aşırılıklar, terörizm ve taifeciliktir” dedi.

Türkiye ve İran arasındaki en önemli görüş ayrılıklarından birini oluşturan Suriye konusuna da değinen Zarif, “Suriye halkı yabancı herhangi bir ülkenin müdahalesi olmadan kendi kaderi konusunda kendisi karar vermelidir. İran İslam Cumhuriyeti bu konudaki bakış açısını 4 maddelik çözüm planı ile ortaya koymuştur” dedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da IŞİD’in tüm bölge için bir tehdit olduğu belirterek Türkiye ve İran’ın teröre karşı işbirliği içinde olduğunu vurguladı.

 Ajanslar

 

 

Published in Rapor
Çarşamba, 17 Aralık 2014 00:00

Çavuşoğlu Tahran’da

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu resmi ziyaret için Tahran’a geldi.


Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu İranlı mevkidaşı Muhammed Cevad Zarif’in daveti üzerine 17 Aralık Çarşamba günü İran’a resmi bir ziyaret gerçekleştirecek.

Çavuşoğlu’nun İran ziyareti sırasında dışişleri bakanı Zarif’in yanısıra diğer İranlı yetkililerle de görüşmesi bekleniyor.

Çavuşoğlu İran dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif ile görüşecek ardından cumhurbaşkanı Ruhani tarafından kabul edilecek. Çavuşoğlu İran temaslarında, İran  meclis başkanı Ali Laricani ve İran cumhurbaşkanı birinci yardımcısı İshak Cihangiri ile de görüşecek.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu ziyareti dışişleri bakanlığına geldiğinden bu yana İran’a düzenleyeceği ilk resmi ziyareti olması nedeni ile

Zarif ve Çavuşoğlu bir araya geldiler
İran ve Türkiye Dışişleri Bakanları Muhammed Cevad Zarif ve Mevlüt Çavuşoğlu ikili görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlediler.


 Çavuşoğlu İranlı gazetecilerle bir araya geldi

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği’nde İranlı basın yayın mensupları ile bir araya geldi.
Meher Haber Ajansı muhabirinin haberine göre, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile gerçekleştirdiği görüşmenin ve çalışma yemeğinin ardından Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği’nde İranlı basın yayın mensupları ile bir araya gelerek gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Çavuşoğlu bir gazetecinin, İran’da Türkiye’nin IŞİD’i desteklediğine dair söylentiler var bu doğru mu? Sorusunu, “Hayır böyle bir şey söz konusu bile değildir 2013 yılında bir çok ülke IŞİD’in adını bile duymamış iken Türkiye IŞİD’i terör örgütleri listesine aldı  ve bu örgüte değişik yollardan gönderilmek istenen mali ve askeri kaynakların kanallarını ortaya çıkararak çökertti, zaten şimdi de IŞİD’in elinde olan silahların büyük bir çoğunluğu Rus yapımı silahlardan oluşmakta ve bir kısmı ise bu terör örgütünün yendiği Suriye Ordu birliklerinden ele geçirdiği silahlardır” diye yanıtladı.

Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye gerçekten IŞİD ve ya diğer terör örgütlerinde petröl alıyor mu sorusuna  ise, “Hayır bu da gerçek dışı bir söylemdir çünkü geçen sene içerisinde çok miktarda kaçak petröl ve akaryakıt ele geçirdik ve hatta Irak ve Suriye sınır bölgelerinde kaçak ve yasa dışı olarak döşenmiş petröl boruları bile güvenlik güçlerince ortaya çıkarılarak imha edildi”dedi.

Türkiye Dışişleri Bakanı yakın bir gelecekte İran’la olan ticaret hacmini 30 milyar Dolar’a çıkarmak istediklerini belirterek, İran Dışişleri Bakanı Zarif ile yaptığı görüşmede bu konuya vurgu yapıldığını söyledi.

Ayrıca çavuşoğlu bir gazetecinin 14 Aralık tutuklamalarını hatırlatarak Avrupa Birliği’nin bu konuda tepkisi olduğunu ve bunun Türkiye- Avrupa Birliği ilişkilerini sahteye uğratabileceği ile ilgili sorusu üzerine, “Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinin 60 yıldan daha çok geçmişi var ve böylesi yargıyı ilgilendiren bir konunun bu stratejik ilişkiyi zedeleye bileceğini düşünmüyorum, ama bazı acele ile yapılan açıklamalar hiç hoş olmaya biliyor ve gerçeği yansıtmaya biliyor” diye cevapladı.

Çavuşoğlu’nun İranlı gazetecilerle düzenlediği oturumda Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Hakan Tekin de hazır bulundu.

Published in Rapor
Pazar, 30 Kasım 2014 00:00

İran-Türkiye ilişkileri 2015'te gelişiyor

İran'ın Türkiye büyükelçisi Ali Rıza Bigdeli, İran ve Türkiye'nin 2015 yılında iktisadi ve ticari alanda ilişkilerinin gelişeceğini söyledi .


İrna'nın haberine göre, Bigdeli, dün İstanbul'da Türkiyeli işadamları ve sanayicilerinin katıldığı bir seminerde yaptığı konuşmada; 2015 yılının, iki ülkenin ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarma hedefi için önemli bir yıl olacağını  belirterek,  halihazırda iki ülke arasında  ticaret hacminin 15-16 milyar dolar civarında olduğunu kaydetti ve ''iki ülkenin kamu ve özel sektörü, belirlenen hedef 30 milyar dolara varılması için  büyük gayret  sarf etmeliler'' dedi.

Bigdeli, Türkiye hükümeti ve halkının, İran İslam cumhuriyetinin  zalimce yaptırımlar karşısında  Türkiye ile ilişkileri geliştirmeyi bir fırsat olarak  değerlendirmeye çalıştığını bilmeleri gerektiğini söyledi.

Published in Rapor
Tagged under

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, IŞİD saflarında 600 Türk vatandaşının savaştığı, 100 Türk vatandaşının ise Suriye’deki çatışmalarda öldürüldüğü yönündeki açıklamada bulundu. Türkiye Dışişleri Bakanı, Suriye krizinin başladığı andan beri ilk kez Türk vatandaşlarının Suriye krizine katılımına ilişkin bir açıklama yaptı.
 
  Peki, Türk vatandaşları neden IŞİD saflarında savaşıyorlar? Türkiye’nin güvenliği için tehdit oluşturuyorlar mı?

Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM) uzmanlarından Hanife Çetin, Uluslararası Haber Ajansı ‘Rusya Bugün’e verdiği demeçte konuyla ilgili görüşünü anlattı:

‘IŞİD sosyal medyaya bugüne kadar terör örgütlerinde görülmemiş derecede hakim bir örgüt. Bir şirket ya da belki kurumsal bir yapı gibi sosyal medyayı etkin kullanıyorlar ve bu yolda dünya çapında milyonlarca insana ulaşmışlar. Bu bakımdan sosyal medyadaki propaganda yöntemiyle mücadelede sosyal medya kullanımı IŞİD’in militan toplamasına büyük bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan Türkiye’de maalesef uzun bir süredir IŞİD’in bir terör örgüt olarak anılmamış olması da IŞİD’e duylan sempatinin altındaki bir başka etken. Türkiye’den IŞİD’e katılımlar da ayni şekilde bu çerçevede değerlendirilebilir. Yani hem sosyal medyanın hem siyasi söylemlerin bunda önemli bir etkisi var. Hani bu sadece dışarıdan, Avrupa’dan çok fazla gelenlerin, katılanların olduğu haberlerini gördük ama bu sadece Avrupa’nın bir sorunu değil. Burda bir kandan gelen bir motivasyon var oradaki insanların radikalizmin sınırlarını zorladığını görebiliyoruz, kafa kesmelerden bahsediyorum burda, ya da işte daha ciddi vahşet dolu görüntülerden bahsediyorum. Yani bunlardan etkilenmemek yani bu savaşa girip te bunlardan etkilenmemek mümkün değil. Bu kişilerin de topluma geri kazandırılmaları oldukça zor görünüyor. Bu bakımdan bu geçecek süreçte bunların geri kazandırılıp kazandırılamıyacağı konusunda ciddi endişelerimiz var ve bu endişeler de tehdit endişeleridir. Bu katılımlardan tehdit algılamamız gerekiyor’.

Bizim diğer muhatabımız İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Kıvanç Ulusoy bu konuda şunu dedi:

‘İdeolojik sebeplerden katılıyorlar diye düşünüyorum. Büyük ölçüde inanıyorlar tabii böyle bir şeye. Suriye’de bir İslamci devleti kurabileceklerini düşünüyorlar. İkinci sebep, hükümetin doğrudan desteği olmasa da uygun bir ortam var. Türkiye’de buna uygun siyasi bir ortam var. Yıllarca bu yaklaşımlar destekleyen bir yapı vardı ve şimdi o yapının sonuçlarını alıyoruz. Türkiye açısından ciddi bir güvenlik tehdidi aslına bakarsanız. Yani ben bu politkaları doğrusu yapılmış bir politikalar olarak görmüyorum hiç bir şekilde. Kesinlikle uzun vadede Türkiye açısından böyle politikaların negatif etkileri olacak diye düşünüyorum’.

Published in Rapor

Geçtiğimiz Ağustos’un son haftasında İran semalarında bir gök cismi belirdi. İran güvenlik güçleri cismin bir insansız hava aracı (İHA) olduğunu tespit ettiler ve kısa sürede cismi vurarak yere indirdiler. Yapılan incelemeler İHA’nın İsrail’e ait olduğunu ve İran’ın uranyum zenginleştirme tesislerini gözlemeyi amaçladığını gösterdi… En azından İran’ın iddiaları bu yönde.Devrim Muhafızları yetkilileri parçalanmış İHA’nın fotoğraflarını da kamuoyuyla paylaştılar.

Hikaye buraya kadar çok da anormal değil. Hepimiz biliyoruz ki İsrail ve ABD, İran’ı uydular, İHA’lar ve hayalet uçaklarla sürekli olarak izliyor. Hatta diğer başka devletler de bu tür faaliyetleri gerçekleştiriyor. Hikayenin sıradışı olan kısmı İsrail’e ait insansız hava aracının kalktığı ülke:

İran, İHA’nın “kuzeydeki bir eski Sovyet cumhuriyetinden” atıldığını söyledi. İranlı yetkililer isim vermedi, ancak bu tanıma uyan ve İHA’nın menziline uygun en önemli aday Azerbaycan… İran ve Ermeni basınında yer alan bazı haberlere göre ise İHA’nın kalktığı tam yer Azerbaycan’ın Türkiye sınırındaki toprakları olan Nahçıvan…

Azerbaycan yönetimi İran’ın iddialarını reddetti ve “provokasyon” olmakla suçladı. İran’sa aracın kalktığı ülkeden “hatanın tamiri”ni beklediklerini açıkladı… İranlı yetkililer, aracın nereden girdiğini çok iyi bildiklerini, İran sınırı boyunca takip ettiklerini ve uygun zamanda vurduklarını, zamanı geldiğinde bu ülkeyi açıklayacaklarını söylediler…

AZERBAYCAN’A İSRAİL SİLAHI

Ağustos’taki olay İran’ın Azerbaycan’a bu konuda yaptığı ilk eleştiri değildi. Daha önce de İranlılar Bakü yönetimini İsrail’in insansız hava araçları ve diğer faaliyetlerine izin vermekle suçlamışlardı.

Bu tartışmalarda kim haklı, kim haksız konusuna fazla girmeyeceğim. Ancak şunu söyleyebiliriz ki İsrail, Türkiye’den boşalan yeri Azerbaycan ile başarılı bir şekilde dolduruyor.

İsrail, Türk dünyasına her zaman önem verdi. Başta Türkiye olmak üzere Türki cumhuriyetler ile kurulacak ilişkilerin Müslüman dünyada Arapları dengeleyeceğini düşünen İsrail benzeri bir çalışmayı 1960’dan bu yana Kürtler üzerinde de gerçekleştiriyor.

Azerbaycan ise İsrail’in başarılı olduğu en önemli örnek… İsrail, daha bağımsızlığın ilk yıllarından bu yana Azerbaycan ile yakın bir işbirliğine sahip. İlk başlarda gizli tutulan silah ticareti ise bu ilişkilerine en mühim kısmını oluşturuyor…

Azerbaycan güvenlik kaygıları had safhada bir ülke. Açık denizlere çıkışı yok ve topraklarının % 20’si Rusya destekli Ermenistan’ın işgali altında. Ülke üç dev ülke ile Rusya, İran ve Türkiye neredeyse kuşatılmış durumda. Ayrıca Nahçıvan toprakları ile arasında Ermenistan var, yani ülke karadan birleşik değil. Bu şartlar altında Azerbaycan’ın acilen silahlanması gerekiyor ve artan gaz-petrol gelirleri bu ihtiyacı karşılamada önemli bir rol üstleniyor.

SIPRI’nin verilerine göre, Azerbaycan 2013’de savunma harcamalarını 3,4 milyar dolara yükseltti. 2004’den bugüne Azerbaycan’ın savunma harcamalarının % 493 arttığı tahmin ediliyor ve artış halen devam ediyor. Buna karşın Azerbaycan’ın 2004-13 arasında GSMH’sı % 186 artmış. Yani Bakü Yönetimi savunmaya, gelir artışından daha fazlasını ayırmış. Bu da tüm uzmanlarca yakın bir savaşa hazırlık olarak değerlendiriliyor. Ermenistan’ın 2013 yılında savunma harcamaları ise yineSIPRI’ye göre 427 milyon dolar.

Azerbaycan, savunmaya ne kadar harcarsa harcasın, Ermenistan’ın arkasında Rus Ordusu olduğu sürece bir savaşı göze alamıyor. Rusya ise Ermenistan’ın dış savunmasını üstlenmiş durumda. Ermenistan’ın Türkiye ve İran sınırlarını dahi Rus askerleri koruyor. Kısacası silahlanma yarışı bu ortamda daha uzun yıllar sürecek gibi duruyor. Bundan ise en çok İsrail gibi ülkeler yararlanıyor.

Şubat 2012’de İsrail ve Azerbaycan toplam değeri 1.6 milyar doları aşan bir silah satış anlaşması imzaladılar. Anlaşma hava savunma cihazlarını, insansız hava araçlarını ve diğer ileri teknoloji ürünü araçları kapsıyordu. Anlaşmanın içeriği tam olarak kamuoyu ile paylaşılmadıysa da İsrail basınında anlaşmanın İran’a karşı bir yönünün olduğu iddiaları da yer aldı.

Ancak Azerbaycan’ın bu tür anlaşmaları ve silah alımlarının 2012 öncesinde de gerçekleştirdiği biliniyor. 2011 yılında Karabağ üzerinde düşürülen ve sonrasında törenlerde sergilenen İsrail yapımı İHA bunun ipuçlarından biri kabul ediliyor…

İSRAİL’İN PETROLÜ AZERBAYCAN’DAN

Azerbaycan’ın son birkaç yılda İsrail’le gerçekleştirdiği savunma ticaretinin 4 milyar doları bulduğu da önemli iddialar arasında. Bu sayede Azerbaycan, İsrail’li firmalar için en önemli ihraç noktalarından biri haline geldi… Hava sistemleri dışında Azerbaycan’ın en çok ilgilendiği İsrail ürünleri arasında eski Rus tanklarını yenileyen programlar da yer alıyor…

İsrail’in Azerbaycan ile ekonomik ilişkileri savunma sanayi dışında da hızla gelişiyor. Kimi kaynaklara göre İsrail’in kullandığı petrolün % 40’ı Azerbaycan’dan, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’ndan gidiyor.

İsrail ile Azerbaycan arasındaki dış ticaret hacminin 4 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Türkiye ile İsrail arasındaki dış ticaret hacmi ise 5 milyar doların üzerinde. Böylece İsrail Müslüman ülkeler arasında en fazla ticareti iki Türk devleti ile gerçekleştirmiş oluyor… Azerbaycan ile Türkiye’nin İsrail’le gerçekleştirdikleri toplam ticaret hacmi 10 milyar doları buluyor. Üstelik buna doğrudan yatırımlar ve turizm gibi diğer alanlar dâhil değil.

DOSTUMUN DÜŞMANI DOSTUMDUR

İlginç olan ise, Türkiye’nin İsrail ile siyasi ve askeri ilişkileri Filistin sorunu ve Mavi Marmara nedeniyle gerilmeye devam ederken, Azerbaycan-İsrail ilişkileri her geçen gün müttefik ilişkisine dönüyor. Nitekim bazı analizlerde Azerbaycan, ‘İsrail’in yükselen Müslüman müttefiki’ olarak lanse ediliyor.

İki ülke yetkilileri Azerbaycan-İsrail ‘dostluğu’nun diğer Müslüman ülkelere de örnek olması gerektiğini söylüyorlar. Ancak bu dostluktan ne Türkiye, ne Rusya ne de İran memnun… Nüfusunun yarıya yakını Azerbaycanlı olan İran, İsrail’in Azerbaycan üzerinden kendisine zarar vermesinden endişe ediyor… Türkiye ise İsrail ile kopan ilişkilerinin Azerbaycan üzerinden dengelenmesinden ve İsrail’in bu yoldan eksiklerini kapatmasından rahatsız… Rusya da Batı’nın İsrail üzerinden ve kendi aleyhine Kafkasya’ya sokulduğunu düşünüyor.

Tablo gerçekten ilginç, Türkiye üzerinden taşınan Azerbaycan petrolü İsrail’i besliyor; Türkiye’ye satılan Azerbaycan gazı ve petrolü de İsrail’den satın alınan milyarlarca dolarlık İsrail kaynaklı ithal ürüne ödeniyor ve Türkiye’nin düşman ilan ettiği İsrail, Azerbaycan’a kalıcı olarak yerleşiyor…

İNTERNETHABER

Sedat Laçiner

Tagged under

İran'ın Ankara Büyükelçisi Alireza Bikdeli, "Şundan emin olmalısınız ki dünyada hiç kimse Türkiye'yi İran kadar sevemez. Biz Türkiye'nin tarihte kendi canımız ve kültürümüzle aynı köklere dayalı olduğunu biliyoruz" dedi.


Bikdeli, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından toplantı salonlarında düzenlenen "İran Ülke Tanıtım Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, Mersin'deki misafirperverlikten dolayı çok mutlu olduğunu söyledi.

Anadolu Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre Türkiye ile İran işbirliğinin çok önemli olduğunu ifade eden Bikdeli, şöyle konuştu:

"Son yıllarda uygulanan ambargolardan dolayı Türkiye'yi çok daha fazla ve yakından tanımaya mecbur kaldık. Bu da İran'a karşı uygulanan ambargoların bir kazanımıdır. Türkiye bizim ortağımızdır ve bundan da memnunuz. Kalıcı ortaklıklar derin tanımayla imkan bulurlar. Maalesef Müslüman ve Orta Doğu'daki ülkelerin ayrılması için yapılan çabalardan dolayı biz birbirimizi çok iyi tanıyamamışız. Bugün İran veya Türkiye'deki küçük çocuklar Amerika'daki ve Avrupa'daki oyun alanlarının ismini çok güzel biliyorlar ama deseniz ki Rab'bimizin gönderdiği 6 peygamberin mezarı İranda'dır bunların birinin ismini söyleyin veya Tarsus nerededir? Bunu bilemezler. Onlar işlerini çok iyi yapmışlardır. Biz işimizi iyi yapmamışızdır. Görevimizi iyi bir şekilde yapmamışızdır. Biz şuna inanıyoruz bu zaaf İran tarafından azar azar yok ediliyor."

 

"GÜÇLÜ TÜRKİYE'DEN YANAYIZ"

İran'ın güçlü Türkiye'den yana olduğunu ve güçlü Türkiye ile güçlü bir İran'ın bölgede çok güzel bir manzara oluşturacağını belirten Bikdeli, Türkiye ile İran'ın geleceğinin ortak olduğuna inandıklarını kaydetti.

"Kazanacaksak kesinlikle ikimiz de kazanmalıyız. Kaybedeceksek ikimiz de kaybederiz. Zengin olmak istiyorsak ikimizin de zengin olması lazım" diyen Bikdeli, "Şundan emin olmalısınız dünyada hiç kimse Türkiye'yi İran kadar sevemez. Biz Türkiye'yi tarihte kendi canımız ve kültürümüzle aynı köklere dayalı olduğunu biliyoruz. Biliyoruz ki işbirliklerimiz bizim varlığımızın garantisidir. Umarız bu garanti her gün daha büyür, daha güçlenir" dedi.

Bikdeli, 1 Ocak'tan itibaren Tercihli Ticaret Anlaşması'nın yürürlüğe konacağını ifade ederek,"Bu anlaşma sırf Türkiye ve İran için yapılmış bir anlaşmadır ve İran'ın yabancı bir ülke ile imzaladığı en büyük tercihli ticaret anlaşmasıdır. Tabiki içeriğindeki ürünler 300'den fazla değil daha azdır ama tabiki her şey ilk adımla başlar. Sizin istediğinizi de listeye eklemek için müzakereler başlanabilir. Bu şekilde daha çok ürünü listeye ekleyebiliriz" ifadelerini kullandı.

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut da üretimin batıdan doğuya kaydığını, Türkiye ve İran'ın bu ekonomik büyümenin parçası olmak zorunda olduğunu kaydetti.

Published in Rapor
Tagged under

Radikal yazarı Murat Yetkin bugünkü köşe yazısında İran’ın Türkiye büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli’yle yaptıkları sohbeti kaleme aldı. Yetkin’in aktardığına göre İran Büyükelçisi bir süredir İran’ın Türkiye’yi Suriye’de birlikte hareket etmeye çağırdığını söyledi. 

 
Radikal yazarı Murat Yetkin İran Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli’yle yaptıkları sohbeti anlattığı bir yazı kaleme aldı. Yetkin’in aktardığına göre İran Büyükelçisi bir süredir İran’ın Türkiye’yi Suriye’de birlikte hareket etmeye çağırdığını söyledi.  

Yetkin, İran Büyükelçisi’nin Esed ve rejimi hakkında “Zalimdir. Ama zalimi kaldırmak milletin daha mı menfaatine olacaktır? Yarım yamalak da olsa bir hükümetin varlığı, hiç hükümetin olmamasından iyidir.” dediğini aktardı.

 

 

Yetkin’in yazısı şu şekilde:

İran, Türkiye’ye neden Suriye’de işbirliği öneriyor?  

Yıl 1990. Moskova’da Kızıl Meydan’da Ekim Devrimi’nin yıldönümü için yapılan resmi geçit.  

İzleyiciler arasında genç bir İranlı diplomat da var; adı Ali Reza Bikdeli. O sıralar Sefaretin iki numarası, ama büyükelçi olmadığı için protokolde ülkesini o temsil ediyor. Şöyle anlatıyor: “O yılki törenlerin de bir yıl öncekinden farkı yoktu, 1989’dakinden, 1979’dakinden. 

 trafta huzursuzluklar vardı ama bu Meydana yansımıyordu, rejim ayaktaydı. İşte o törenden tam 23 gün sonra Sovyetler dağıldı.” 

 

Ali Reza Bikdeli şimdi İran’ın Ankara Büyükelçisi. 

 

Azeri, Türk kökenli olduğu için zaten lisan sorunu yok. Buraya gelene dek İran’ın etrafında ve bu bölgenin çoğu başkentinde görev yapmış; Afganistan ve Güney Kıbrıs dâhil. 

 

Bikdeli 12 Kasım akşamı İstanbul’daki İran Başkonsolosluğunda bir grup gazeteciyle yemek sohbetinde bu anısını anlatırken, benim hatırıma da bundan yıllar önce Ankara’da tanıştığım emekli bir Amerikalı istihbaratçı ile yaptığım sohbet geldi. 

 Şubat 1979 İran İslam Devrimi sırasında Tahran Büyükelçiliği’nde görevli ajanlardan biri olduğunu anlatmıştı bana.

  Ve şu itirafta bulunmuştu: Ayetullah Humeyni’nin Tahran’a gelip Şah Reza Pehlevi yönetimine son vermesinden üç gün önce son değerlendirme raporunu o yazmıştı. “Her şey yolunda” demişti merkeze raporunda Amerikalı istihbaratçı bana anlattığına göre; “Ordu duruma hakim, Pazar’da (Kapalıçarşı) hareket yok.” “Yanılmıştık” dedi; “Meğer Pazar içten içe kaynıyormuş, bir anda saf değiştirdiler ve her şey bitti.”

 

Published in Rapor
Tagged under