
کارگر
ABD’nin yeni yaptırımları yanıtsız kalmayacak...
İran nükleer başmüzakerecisi Abbas Arakçı , İran ve 5+1 grubu arasında Viyana’da yapılacak nükleer müzakerelere işaret ederek, ABD’nin yeni yaptırımları yanıtsız bırakılmayacağını bildirdi.
MHA'nın bildirdiğie göre, İran Haber kanalının özel programında Cenevre nükleer anlaşmasının son durumunu değerlendiren İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Nükleer Başmüzakerecisi Seyyid Abbas Arakçi, nihani anlaşmaya doğru adıma atmak maksadıyla 17 Şubat’ta Viyana’da yeni tur nükleer müzakereler başlayacağını ve Cenevre anlaşmasının gereği müzakereler en fazla bir yıl sürmesi gerektiğini dile getirdi.
Arakçi, karşı taraf iyi niyet ve irade gösterdiği takdirde nükleer sorunu bir kaç ay sürede çözülebileceğini konuşmasına ekledi.
Son iki günde Tahran’da İran ve UAEK arasında yapılan müzakerelerin 5+1 grubu ile yapılacak müzakerelerde etkisi olup olmadığı sorusuna Abbas Irakçi, söz kounusu iki müzakerenin kuşkusuz olumlu veya olumsuz etkileri olacağını, fakat her ikisinin yolları ayrı olduğunu belirtti.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçı, konuşmasının bir bölümünde ABD yetkililerinin ortak eyleme yönelik tutumunu değelendirerek, ABD ile ilişkilerin normalleşmesi yönünde Cenevre nükleer anlaşmasının gerçekleşmediği gibi İran ve batı arasında dostluk anlaşmsı sayılmadığını söyledi.
İran’ın ABD’ye yönelik tutumu değişmediğinin altını çizen İran nükleer başmüzakerecisi, İran’ın Filistin, Suriye, Ortadoğu, insan hakları, ABD zorbalığı ve onlarca konu üzerinde bu ülke ile sorunları olduğuna dikkat çekti.
Abbas Arakçı, İran gözüyle Amerika’nın hala büyük şeytan olduğunu vurgulayarak, sultacılığı kabul etmeyen İran’ın emperyalist Amerika’ya karşı gelme politikasına devam edeceğini söyledi.
Konuşmasının devamında ABD Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Hazine Bakanı’nın İran’a yönelik en son düşmanca açıklamalarını değerlendirem Abbas Arakçı, onların açıklamaları yaşadıkları zaafiyetten kaynaklandığını zira Kongre’ye ve kamuoyuna cevab verme durumda olduklarını dile getirdi.
Abbas Arakçı , ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vandy Sherman’ın Erak ve Fordo nükleer tesislerle ilgili açıklamalarına da tepki göstererek, İran’ın ABD’ye baskı yapmasına izin vermeyeceğini kaydetti.
Irakçi ayrıca, ABD’nin yeni yaptırımları yanıtsız bırakılmayacağını bildirdi.
Suriye olayları ve gerçekler
Suriye olayları, Arap Baharı diye takdim edilen, gerçekte Büyük İsrail’in kurulmasına yönelik bir projenin uygulanmaya konulmasının sadece bir halkasıdır. Zincirin son halkası da değildir. Çünkü sırada İran ve Türkiye var. İran halledilene kadar Türkiye ile ciddi bir çatışmaya girmeden projenin yürütülmesini arzu ediyorlar. Bunun için Başbakanın ABD’yi ve AB’yi ağır tenkitlerine rağmen ciddi bir tepki yerine, Türkiye’yi hizaya sokmak için sınırlı bir ölçüde karışıklık çıkararak Türkiye’yi sıkıştırmayı tercih ediyorlar.
Büyük Ortadoğu projesinin gerçekleşmesi için Suriye’nin bir şekilde Irkçı Emperyalizmin istediği şekle sokulması lâzım. Bu da; Suriye’deki idarenin değiştirilerek yerine Büyük İsrail’in kurulmasına hizmet edecek, ABD ve Dünya Siyonizm’ine destek olacak veya en azından engel olmayacak bir idarenin Suriye’de göreve getirilmesini gerektirir. Türkiye Dışişleri Bakanı, olgun bir devlet adamı gibi hareket ederek akan kanın durdurulmasına çalışacağına, devletle silahlı mücadeleye giren gruba tam destek vererek Siyonizm’in ekmeğine yağ sürüyor. Bu üslup savaş teşvikçiliğine yönelik bir üsluptur. Siyonizm’in hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmak Türkiye Dışişleri Bakanı’na yakışmaz. Suriye’de bütün dünyayı etkileyecek tehlikeli bir oyun oynanıyor.
Dünya gerçeklerinden ve Siyonizm’in hedefinin ne olduğundan habersiz olan bazı kimseler de Suriye’deki mücadelenin Beşşar Esed’i devirmeye yönelik, haksızlığa karşı bir mücadele, olduğunu sanıyorlar. İsrail Devleti; bayrağında resmen ilan ettiği, Fırat nehrinden Nil nehrine kadar bir bölgeyi ABD’nin desteğiyle alarak Mescidi Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman mabedini yaparak, yaklaşık beş bin yedi yüz yıllık hayallerine ulaşma mücadelesini veriyor. Nitekim yıllar önce ABD’nin Dışişleri Bakanlarından biri Fas’tan Endonezya’ya kadar 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini ilan ederek bu hedefi açıklamıştı. Filistin’de Mısır’da Suriye’de bu hedefe yönelik uygulamalar Başbakan ve Dışişleri bakanının gözleri önünde yapılıyor. Ama hâlâ gerçekleri görmek istemiyorlar.
Şu anda kendilerini Özgür Suriye Ordusu diye takdim edenlerin içinde, Amerika’nın kontrolüne girmiş bulunan El Kaide’nin ve farklı terörist grupların var olduğu, bunların zaman zaman, Türkiye-Suriye arasındaki gümrük kapılarının kontrolünü ele geçirmek için, menfaat kavgası yaparak birbirleriyle silahlı çatışmaya girdikleri biliniyor. Suriye’deki bu kavgayı haksızlığa karşı Allah rızası için bir mücadele gibi görmek en hafif tabiriyle safdillik olur.
Farkında olmadan Dünya Siyonizm’inin yanında yer almak olur.
Siyonizm Suriye’deki muhalifleri de dünyada birçok kimseyi de bu yanlış fikre, ellerinde bulundurdukları haber ajansları, yazılı ve görsel basının propagandasıyla inandırıyor. Türkiye’deki medyanın neredeyse tamamında Siyonizm’in hazırlayıp servis ettiği, Suriye’deki iç savaşta Suriye ordusu tarafından öldürüldüğü söylenen ve ordunun kendi elemanları tarafından görüntülendiği iddia edilen fotoğraflar yayınlandı. Kim olursa olsun bu cinayetleri işleyenler affedilemez. Mutlaka cezalarını çekmeliler.
Ancak mantıklı olarak değerlendirilirse bir ordu ilerde kendisi aleyhindeki delillerini kendi eliyle toplayıp arşivlemez. Bu akıl ve mantığa aykırıdır. Öyleyse bu görüntüleri kim veya kimler, nerede ve hangi maksatla topladılar?
Suriye’de mevcut idareyi yıkmak için, ABD ve İsrail tarafından dışarıdan getirilmiş El-Kaide ve benzeri adam öldürmeyi vazife edinmiş gruplar var. Bunlar Suriye resmi ordusunun elinde bulunan bir yerleşim yerini ele geçirmek için ağır silahlarla saldırıyorlar. Çocuklar, yaşlılar, kadınlar öldürülüyor. Türkiye’de ve dünyadaki bütün yazılı ve görsel basın, Siyonizm’in kontrolündeki haber ajanslarının, yapılan katliamları saklayarak servis ettikleri haberleri veriyor. Özgür Suriye ordusu bir bölgeyi zâlim Esed’in askerlerinin elinden kurtardı diye takdir ederek aktarıyor. Çocuk, kadın yaşlı, genç masum insanların öldürüldüğü gizleniyor.
Aynı olayın tersi yâni Suriye’nin resmi ordusu Özgür Suriye Ordusu’nun ele geçirdiği bir yeri aynı şekilde ağır silahlarla hücum ederek ele geçirdiğinde bu sefer Siyonizm’in kontrolündeki haber ajansları Beşşar Esed katliam yapıyor, çocukları, yaşlıları, kadınları öldürüyor diye veriyor. CIA ve MOSAD ajanları da her iki tarafın saldırısında ölenleri görüntüleyip dünya kamuoyunu etkilemek için tek taraflı olarak yayınlıyorlar. Şuurlu insanların bu oyuna gelmemesi gerekir. Çıkar yol Saadet Partisi’nin olayın başından beri savunduğu akan kanın durdurulmasına yönelik çalışma yapmaktır. Bunu Siyonizm’in etkisindeki BM hem yapmaz hem istese de yapamaz. Çünkü Batı’nın Hak anlayışı yanlıştır. Bu kanı Müslüman ülkeler dindirebilirler.
Müslümanların yaşadığı bir toplumda iktidar mücadelesi için silah kullanılmasını Peygamberimiz a.s. kesin olarak yasaklamıştır. Suriye’de böyle bir silahlı harekete girişmek, pek çok masum insanın ölümüne, milyonlarca insanın yerinden yurdundan kopup perişan olmasına sebep oldu hâlâ da olmaya devam ediyor. Sebep olanlar ve bu zulmün yapılmasına destek olanlar Allah’a hesap verecekler. Müslümanlar iktidar kavgası uğruna birbirlerini öldüremezler. Bu konuda Kütüb-ü Sitte’de birçok hadis vardır. Akıl ve vicdan sahiplerinin takdirine arz ediyorum.
Oğuzhan Asiltürk
Türkiye’ye sığınan Suriyeli kadınlarla cihad nikahı skandalı
FHA Özel:ŞOK HABER!! Türkiye’ye sığınan Suriyeli kadınların ikinci üçüncü es yapılması Kesinlikle bir suistimalin neticesidir. Bu adaletsizliğe en çok ta Müslüman kadınlar karsı durmalıdır.
Son günlerde Türk medyasında konuşulan Cihad nikahı ve Suriye’de savaştan dolayı Türkiye’ye sığınan kadınların ve genç kızların Türkiye’deki erkeklerle ikinci ve üçüncü eş yapılmasını Türkiye muhabirimiz Cesim İlhan’a değerlendiren Anti- Kapitalist Müslümanların sözcüsü Aktivist Fatma Kurcan Doğan, ayet ve hadislerle tepki gösterdi. Doğan, Suriyeli kadınların ikinci üçüncü eş yapılması bir suiistimalin neticesi ve dinin çarpıtılması olduğunu belirterek, Cihat nikahı için fetva verenlerin de Kuran da gecen ifade ile Bel’amlık olduğunu söyledi.
İŞTE AKTİVİST FATMA KURCAN DOĞAN İLE YAPTIĞIMIZ RÖPORTAJ:
CİHAD NIKAHI ANLAYIŞI SALTANATÇI VE MÜLKİYETÇİ İKTİDARLARIN ANLAYIŞIDIR
S- Son günlerde gündemi sarsan Cihad nikahı hakkında ne düşünüyorsunuz?
C- Cihad nıkahı anlayışı maalesef saltanatçı ve mülkiyetçi iktidarların ürettiği bir anlayışın sonucudur. Peygamberin yaşamında ve vahyin içeriğinde böyle bir gerçeklik bulunmamaktadır. Kölelik ya da cariyelik denen kurumun Kuran anlayışında kesinlikle yeri yoktur. Sadece savaş esirliği vardır ve bu da hala uluslararası hukuk ta da bulunduğu haliyle savaş dönemini kapsamaktadır. Bu donemde İslam esirlere cariye , köle muamelesi yapamaz hatta ona tek bir tokat bile atamaz. Onun yerine asağıdaki hadiste de geçtiği üzere eşit muamelede bulunmak zorundadır : Ma´rur İbnu Süveyd rahimehullah anlatıyor: "Ebu Zerr´i gördüm, üzerinde bir takım (hulle) vardı, kölesi (esir )de aynı şekilde bir takım giyiyordu. Bunun sebebini sordum. Bana şu cevabı verdi: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan şöyle söylediğini işitmiştim: "Onlar sizin kardeşleriniz ve yakın adamlarınızdır. Allah Teâlâ Hazretleri onları ellerinizin altına (emaneten) koymuştur. Kimin kardeşi eli altında ise, yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, yapamayacağı iş buyurmayınız, eğer buyurursanız onlara yardım edin.
ESİR KADİNLARIN, PEYGAMBERİN YAPTIĞI GİBİ ÖNCE ESARETİNE SON VERİLİR
S- Bunun İslamla ilişkilendirilmesi ne kadar doğru ve böyle bir fetva karşısında alimlerin sessizliğini nasıl buluyorsunuz?
C- Cihad nikahi diye bir kavram Kuran da bulunmamaktadır. Ayni sekilde cariye kavrami da Kuran da geçmez. Kuran da gecen kavram meleket eymanihum yani sag ellerinizin sahip olduğu anlamina gelir ve Buyuk müfessir Razi’ye gore bu nikah ve mülk sahipliği anlamina gelir. Nikah ile birlikte ise bu sahiplik ortaklastirilir. Cunku Kadına verilen mehir hakki ile birlikte kadin erkeğin mülkiyet hakkına ortak olur ve erkeğin mülkünden dilediği kadarini kendi mülküne alir. Böylelikle kadin ve erkek evlilik akdi üzerinden özel mülkiyetten ortak mülkiyete geçilmiş olunur. bundan öturu asagidaki ayetlerde sartlari da sunulan esirlerle esir olmayan kadinlarla evlenmek kosullari aynen geçerlidir. Esir kadinlar peygamberin yaptigi gibi once esaretine son verilir sonra nikah akdi oluşturulur ve sonrasinda da mehirleri verilerek kadin ozgurlesir… " *Buhârî, İman 22, Itk 15, Edeb 44; Müslim, Eyman 40 (1661); Ebu Dâvud, Edeb 133, (5157, 5158, 5161); Tirmizî, Birr 29, (1946).][9] bu süreçte cok geçici bir doneme tekabül eder. Bu da muhammed suresinde acikca ortaya konulmuştur : Küfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir… ( muhammed 4) böylece savaş esirlerinin fidye karşılığında ya da karsılıksız serbest birakilmasi emri verilmektedir. Fidye esir alinmiş müslümanlarla takas anlamına da gelmektedir… bu savaş hukuku surecinde esirlere nasıl davranılacağı da yukarıdaki hadiste açıktır. İslam hiçbir esiri hapsetmez, sahiplenmez, işkence de bulunmaz , tam tersi onlarla birlikte ayni yasam kosullarında bulunur. Esirlere islam toplumunun eşitlikçi , ortak mülkiyetçi, paylasimci yasam tarzında kardeşlik esaslarına göre muamele edilir. Muhammed suresinde gecen küfre batmislar kavrami da Allah'ın mülkunu ve otoritesini kendi cikarlarina alip mulklestiren egemenleri kastetmektedir.
BU TARZ FETVALARI KURAN DA GECEN İFADE İLE BEL’AMLİKTİR.
S- İslam dünyasında tanınmış alimlerin cihad nikahı ve sizden olmayan kadınları nikahınıza alın fetvası oldu. Bu fetva ile birlikte Suriye’deki muhalifler kendilerine destek vermeyenlerin eşlerini nikahlarına geçirerek bir anlamda din kisvesi altında tecavüz söz konusu, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
C- Kuran da Allah'a inanmamanın cihad sebebi olduğuna dair hiçbir ayet yoktur tam aksine aşağıdaki örnekte olduğu sekliyle ayetler oldukça fazladır : Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi birden iman ederdi. Yoksa insanları imana gelinceye kadar zorlayacak mısın? ( yunus 99) Cihad mülku ve otoriteyi elinde bulunduran egemenlere karsı yapılır ve mülk ve otorite yalnızca Allah'a has kılınarak belirli bir sınıfın elinden alınır ve herkesin ortak yönetimine ve ortak mülkiyetine devredilir. Cihad anlayısı da tamamen mülkiyetçi ve zorba dini kullanan iktidarların çarpıtmasından dolayı yanlış anlaşılmaktadır. Mülkiyetçi devlet anlayışının sonucunda esirlerin mülk edinilmesi de maalesef gayet normaldir. O yüzden mülkiyetçi iktidarların din adamlığını yapanların da bu tarz fetvaları Kuran da gecen ifade ile Bel’amliktir.
BU ADALETSİZLİĞE EN ÇOKTA MÜSLÜMAN KADINLAR KARŞI DURMALIDIR.
S- Cihad nikahıyla birlikte bir diğer önemli konu Suriyeli kadınların Türkiye'de evlendirilmesi. son zamanlarda medyaya yansıyan bu olay yuva yıkma derecesine geldi, bu konuda neler söylemek istersiniz?
C- Çıkarlar uğruna dinin çarpıtılmasıdır Suriyeli kadınların ikinci ücüncu es yapılması Kesinlikle bir suistimalin neticesidir. Kuran da tek eşliliğin adaleti tesis konusunda tek geçer değer olduğu apaçık bilinmektedir. Adaletsizlik te en buyuk suçlardandır. Erkeklerin hevalarina uyarak adaletsizliğe yönelmeleri İslamdan değil onların nefislerinden kaynaklanmaktadır. Bu adaletsizliğe en çokta Müslüman kadınlar karsı durmalıdır./Cesim İlhan
Nureddin Şirin: İRAN İSLAM İNKILABI 35.YILINDA…
İran İslam İnkılabının 35. Yılı programında konuşan Nurettin Şirin, “İmam Humeyni tarihin damarıdır. İmam hakkı temsil ediyor. İnkılabı korumak inkılabı gerçekleştirmekten zordur” dedi.
35.Yılında İran İslam İnkılabı münasebetiyle Kudüs İslami Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği bir panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak yazar Nurettin Şirin katıldı. Şirin, Konuşmasında 35. Zafer yıl dönümünü Türkiye’nin her tarafında benimsendiğini söyleyerek “bu İnkılabın 35 yıl sonra ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladığını belirtti. 22 Şubat Allah’ın günü olduğunu bu kavganın hak ile batıl kavgası olduğunu hak ile batıl savaşı ezele kadar devam edeceğine işaret eden Şirin, Yeryüzünün bütün mustazafları önder olana kadar bu davanın devam edeceğini söyledi.
Nurettin Şirin konuşmasına şöyle devam etti:
İmam Humeyni tarihin damarıdır. İmam hakkı temsil ediyor.
Biz ne Şah’a ne de Humeyni’ye yabancı değiliz. Şah’ı tanımak istiyorsak, Firavun’u aramamız lazım, Zalimleri aramamız lazım, Ebu Süfyan’ı aramamız lazım. İmam Humeyni’yi aramak istiyorsak Hazreti Muhammed’e bakmamız lazım, Hazreti Ali’ye bakmamız lazım, Hazreti Zeyneb’e bakmamız lazım. İmam Humeyni tarihin damarıdır. İmam hakkı temsil ediyor.
İnkilabı korumak inkılabı gerçekleştirmekten zordur
İslam inkilabı ilan edildiği zaman saldırılar hiç etsik olmadı. Buna rağmen inkilap halen dimdik ayaktadır. İnkilabı korumak inkılabı gerçekleştirmekten zordur. İran islam inkilabı gerçekleştirildikten sonra, İmam Humeyni’nin uçağı bombalanacak dediler ama imam bunların hiç birisini dinlemedi.
Devrim hak yoluyla gerçekleşti
Hem doğu emperyalizme karşı hem de batı emperyalizme karşı inkılap gerçekleşti.
Diyorlar ki: “devrim gerçekleştiği zaman İmam Humeyni solcuları kullandı sonra da bıraktı” dediler. Öyle bir şey yok. İmam kesinlikle öyle bir şey yapmadı. Devrim gayri meşru yollarla gerçekleşmedi. Devrim hak yoluyla gerçekleşti. Ben bu inkılabın 35 yıl sonra ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyorum.
“Kahrolsun Amerika” sloganı
İran’da İslam Devrimi gerçekleştiğinde, bu devrime tanıklığımızda öğrendiğimiz ilk slogan “Kahrolsun Amerika”sloganı olmuştu. İslam Devrimi’nde bu sloganın anlamı, kurulan yeni İslam Cumhuriyeti nizamına karşı Amerika’nın sergilediği düşmanca tavra karşı İran halkının ürettiği bir slogan olmaktan öte, devrimin zafere ulaşmasının öncesinde de Amerikan emperyalizminin İran’daki varlığına yönelik öfke ve tepkiyi yansıtıyordu. Zira, İslam Devrimi, yerelde tağuti şahlık rejimine karşı bir devrim olsa da, bu şahlık rejimini ayakta tutan, bu rejimi kendisine bölgede bir kale olarak gören, bunun için de her açıdan silahlandırıp destekleyen Amerika idi. İran’da İslam Cumhuriyeti’nin nizam ve devrim politikasının belirleyen ve yöneten asıl eksen devrim rehberliği makamıdır. İslam Devrimi lideri Seyyid Ali Hamenei, İslam Cumhuriyeti’nin Amerika ve siyonist rejim karşısındaki duruşunu net bir şekilde ortaya koymuş.
İmam Hamenei’ye göre, Amerika, “baş emperyalist” ülkedir
Zira İmam Hamenei, siyonist rejimin “yıkılmaya mahkum bir rejim” olduğunu belirterek, bu rejimi “mundar bir kuduz köpek”e benzetmiştir. Yine İmam Hameyni’ye göre, Amerika, “baş emperyalist” bir ülkedir ve Amerika’ya hiçbir zaman güvenilmez. Dünyadaki zulümlerin baş sorumlusu da Amerika’dır.
Bundan sonra, İran’ın İslam devrimi çizgisinde devam edip etmediğinin başlıca göstergesi, bir kanser mikrobu olan siyonist rejim karşısındaki tutumudur.
Eğer İslam Cumhuriyeti, yönetim ve halkı ile, siyonist rejim karşısında geri adım atarsa, siyonizme karşı mücadele cephesindeki rolünü terk ederse ve Filistinlilerin bütün Filistin özgürleşinceye kadar olan sürdürdükleri direnişe, bugüne kadar sağladığı desteği geri çekmeye başlarsa, bu durum İran İslam Cumhuriyeti’nin hem İslam devrimi çizgisinden saptığı, hem de İslam Cumhuriyeti’nin kurucu önderi İmam Humeyni’nin yolunu terk ettiği anlamına gelecektir./
Cesim İlhan
ABD'li heyet Laricani'yi neden protesto etti?
Tunus Ulusal Kurucu Meclisi'nde "Dünya Tunus'un yeni anayasasını kutluyor" adlı bir tören düzenlendi.Törene, Amerika, Fransa, İran, Türkiye, Fas, Katar, İspanya ve daha bir çok ülke temsilcileri katıldı.
İran Meclis Başkanı Ali Laricani, törende yaptığı konuşmasında emperyalizm güçleri hedef aldı.ABD'li heyet, Laricani'nin İsrail'i "bölgenin kanseri" olarak tanımlamasını ve ABD'yi ona destek vermek suçlamasını protesto etmek için salonu terk etti.
Ali Laricani, konuşmasının devamında 2.Dünya Savaşı'ndan sonra sömürgeci devletlerin zayıf devletleri silip, yerine diktatörleri getirdiğini ifade ederken, "bu zorba devletleri kapıdan kovarsanız bacadan girerler" dedi.
İslami uyanışı korumak için İslam ülkeleri arasında birlik çağrısında bulunan Laricani, tek yolun "direniş" olduğunu vurguladıktan sonra, "Filistinlilerin topraklarını geri kazanmalarının direnişten başka bir yolu yoktur" dedi.
Bölgede gerçekleşen bazı inkılapların Amerika ve İsrail tarafından saptırmaya çalışıldığının da altını çizen Laricani, İslam ülkelelerinin 2 açıdan baskı altına alındığını açıkladı;
1-Diktatör ülkeler tarafından uygulanan baskılar,
2-Teröristler.
İmam Hamanei:Müstekbirlerle hem mücadele hem de uzlaşma imkansızdır
İslami İran Hava Kuvvetleri Komutanları ve Personeli İslam İnkılabı Rehberi ile görüştü.
İmam Hamanei bu görüşme sırasında, bağımsızlık ilkesinin ülkenin ilerlemesine aykırı olduğuna dair son sıralarda dile getirilen sözlerin anlamsız olduğunu vurguluyarak müstekbirlerle bir yanda mücadele derken aynı zamanda uzlaşmacı tavırlar içine girmenin imkansız olduğunu söyledi.
Rahmetli İmam Humeyni ile tarihi biat ile eş zamanlı olarak İran İslam Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri komutanları ve Personeli bu sabah İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei ile görüştü.
Ülke içinde bazı çevrelerin düşmanın telkinlerine kandığına işaret eden İmam Hamanei , İslam cumhuriyetinin halk iradesi, sevgi ve imamına dayalı olduğunu, İran milleti 11 Şubat’ta milli iktidar ve dik duruşunu sergileyeceğini vurguladı.
İslam düzeninin kalıcı olmasını yüce İmam’da da olduğu gibi değerlere ve ilkelere şeffaf ve açık bir şekilde dayanılmasına bağlayan İslam İnkılabı Rehberi, “Hiçbir zaman açık kalmaktan vazgeçmemeli. Taktikler değişebilir, fakat ilkeler sıkı kalmalı” diye hatırlattı.
İmam Hamanei, 19 Behmen’in (08 Şubat) şekillenmesinde etkisi olan kimseler bile bu hadisenin çeşitli boyutlar kazabileceğini tahmin edemediklerini dile getirdi.
Milletlerin bağımsızlıkları ile ilerlemeleri aykırı olduğunu empoze etmeye çalışan müdahaleci güçlere işaret eden İmam Hamanei, ülke içinde de bazı çevreler söz konusu müdahaleci ülkelerin sözlerini tekrarladıklarını belirtti.
İmam Hamanei, düşmanların dile getirdikleri sözlerin İran milletine ibret olduğunu, millet ABD’nin dile getirdiği edepsizce sözleri ve görüşlerini dikkatle takip etmeleri gerektiğini, bazı çevreler düşmanla düşmanlık yapan halkın bu tutumunu değiştirmek niyetinde olduklarını konuşmasına ekledi.
Salihi: İslamofobia ile mücadele edilmeli
İslami İran atom enerjisi kurumu başkanı Ali Ekber Salihi, aşırılık yanlısı gruplar ile yine bu tür çevrelerin sahte ve yanlış rivayetler üzerine İslam adına yaptıkları girişimlerinin dünyada İslamfobia'ya neden olduğunu belirterek, bu duruma karşı mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.
Salihi Filistin'in Tahran büyükelçisi ile akşam yaptığı görüşmede, İslam dünyasının halihazırda kadın hakları konusu, aşırıcılık ve daha birçok konularda ciddi sorunlarının olduğunu ve bunların başında da en önemlisinin kendilerini İslam adına gösteren aşırılık yanlısı grupların İslam'la örtüşmeyen ve tezad işleri İslam adına yaptıkları ve bunun da İslam'ın ve Müslümanların dünya düzeyinde zararına olduğunu dile getirdi.
Şii ve Sünni mezhepleri arasında farklı görüş açıları ve değerlendirmelerin tabii olduğunu ama İslam düşmanlarının bunu Müslümanlara çok büyük bir fitne olarak dayattıklarını belirten Salihi, Müslümanlar arasında birlik ve beraberliğe engel olan her türlü girişim ve düşünceyle mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.
İran'ın bölge ve İslam ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye dayalı siyasetlerine de temas eden Salihi, bu doğrultuda İran ve Arabistan arasında ilişkilerin gelişmesi doğrultusunda çabaların olduğunu kaydetti ve 'umarım, iki ülke ilişkileri istenilen düzeye gelir' dedi.
İran atom enerjisi kurumu başkanı Salihi, İran, Türkiye ve Arabistan'ın bölgede çok önemli konuma sahip olduklarını belirterek, bu üç ülkenin işbirliklerini geliştirmelerinin kuşkusuz bölgenin yararına olacağına inandığını söyledi.
Üç ülke arasında bazı konularda görüş ayrılıklarının olabileceğini ve bunun da normal olduğunu belirten Salihi, "ama bu görüş ayrılıkları ilişkilerin gelişmesini önlememeli ve ihtilafların artmasına da sebep olmamalıdır. Zira üç ülke buna rağmen birçok bölge sorununun giderilmesinde ortak noktada anlaşabilir' dedi.
Ayete'l Kürsi'nin Önemi, Fazileti ve Faydaları
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ben, derecelerin yukarı çıkması için Ayete’l Kürsi’den istifade ediyorum.”
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Fatiha, Tevhit, Kadir ve Ayete’l Kürsi’yi okur ve ondan sonra kalkar ve kıble karşısında hacetlerini Allah’tan dilerse, hacetleri kabul olur. Çünkü onlar İsmi azamdır.
Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer sizler Ayete’l Kürsi’nin manevi eserlerinden haberdar olsaydınız hiçbir anınızda onu okumaktan uzak kalmazdınız.”
AYETEL KÜRSİ
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَیُّ الْقَیُّومُ ۚ
Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyum,
“Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur.
لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ ۚ
la te'huzuhu sinetuv vela nevm,
Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama.
لَّهُ مَا فِی السَّمَاوَاتِ وَمَا فِی الْأَرْضِ ۗ
lehu ma fis semavati ve ma fil ard,
Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur.
مَن ذَا الَّذِی یَشْفَعُ عِندَهُ إِلَّا بِإِذْنِهِ ۚ
men zellezi yeşfeu indehu illa bi iznih,
İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir?
َ یعْلَمُ مَا بَیْنَ أَیْدِیهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ ۖ
ya'lemu ma beyne eydihim ve ma halfehum,
O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.)
وَلَا یُحِیطُونَ بِشَیْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلَّا بِمَا شَاءَ ۚ
Vela yohitüne bişein min ilmihi illa bima şaa
O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.
وَسِعَ کُرْسِیُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۖ
vesia kursiyyuhus semavati vel arz,
O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır,
وَلَا یَئُودُهُ حِفْظُهُمَا ۚ وَهُوَ الْعَلِیُّ الْعَظِیمُ *
ve la yeuduhu hifzuhuma, ve huvel aliyyul azîm.
onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.
لَا إِکْرَاهَ فِی الدِّینِ ۖ
La ikrahe fid dini
Dinde zorlama yoktur.
قَد تَّبَیَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَیِّ ۚ
kad tebeyyener ruşdu minel ğayy,
Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır.
فَمَن یَکْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَیُؤْمِن بِاللَّهِ
fe mey yekfur bid tağuti ve yu'mim billahi
O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa,
فَقَدِ اسْتَمْسَکَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَیٰ لَا انفِصَامَ لَهَا ۗ
fe kadistemseke bil urvetil vuska lenfisame leha,
kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır.
وَاللَّهُ سَمِیعٌ عَلِیمٌ *
vallahu semiun alîm.
Allah işitir ve bilir.
اللَّهُ وَلِیُّ الَّذِینَ آمَنُوا یُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَی النُّورِ ۖ
Allahu veliyyullezine amenu yuhricuhum minez zulumati ilen nur,
Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.
وَالَّذِینَ کَفَرُوا أَوْلِیَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ یُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَی الظُّلُمَاتِ ۗ
vellezine keferu evliyauhumut tağutu yuhricunehum minen nuri ilez zulumat,
İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler.
أُولَٰئِکَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِیهَا خَالِدُونَ
ulaike ashabun nar, hum fiha halidûn.
İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.”
Ehlibeyt İmamlarından İmam Muhammed Bakır (a.s), Müminlerin Emiri Hz. Ali’den (a.s) şöyle rivayet etmiştir: “Ayete’l Kürsi nazil olduğunda Allah Resulü (s.a.a) buyurdular ki “Ayete’l Kürsi” Arşın hazinelerinden nazil oldu ve bu ayet nazil olduğunda dünyadaki tüm putlar yüz üstü yere çakıldı. Bunun üzerine İblis korkarak kavmine şöyle dedi: “Bu gece büyük bir hadise oldu. Sizler yerinizde kalın, ben dünyayı dolaşıp ne olduğunu öğreneceğim.”
İblis dünyayı gezerek Medine’ye gitti. Orada bir adama: “Dün gece nasıl bir hadise oldu?” diye sordu.
Adam dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) buyurdular ki: “Arş hazinelerinden bir ayet nazil oldu ve bununun üzerine dünyadaki tüm putlar yüz üstü yere çakıldılar.”
Bunu duyan İblis kavminin yanına geri dönerek yaşananları onlara anlattı.”
***
Kur’an Ayetlerinin Seyyid ve Efendisi Ayete’l Kürsi’dir
Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) Hz. Ali’ye (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! Ben Arapların seyyidi / efendisi, Mekke şehirlerin seyyidi ve efendisi, Sina dağı tüm dağların seyyidi ve efendisi, Cebrail tüm meleklerin seyyidi ve efendisi, çocukların cennet gençlerini seyyidi ve efendisi, Kur’an tüm kitapların seyyidi ve efendisi, Bakara tüm Kur’an surelerinin seyyidi ve efendisi ve Bakara suresinde her biri 50 bereketi olan 50 kelimeden oluşan bir ayet vardır. O ayet “Ayete’l Kürsi”dir.
***
Ayete’l Kürsi’yi Çok Okuyanların Mükafat ve Sevabı
Abdullah b. Afv diyor ki: “Gece rüyamda kıyametin koptuğunu ve beni götürüp rahat bir şekilde hesaba çektiklerini gördüm. Beni cennete götürdüler ve bana çok sayıda saraylar gösterdiler ve bana şöyle dediler: ‘Bu sarayın kapılarını say” kapıları saydığımda 50 kapsının olduğunu gördüm.”
Sonra benden evleri saymamı istediler. Baktım ki 175 tane ev var. Bana dediler ki bu evler senindir. O kadar çok sevindim ki uykudan uyandım ve Allah’a şükrettim.
Sabah olduğunda İbn Sirin’in yanına giderek rüyamın tarifini sordum.
O dedi ki: “Öyle anlaşılıyor ki sen Ayete’l Kürsi çok okuyorsun. Dedim ki: Evet, öyledir, ancak sen nereden anladın?
Dedi ki: Çünkü bu ayet 50 kelime ve 175 harften oluşmaktadır.” Ben onun hafıza ve dikkatine hayran kaldım. O sırada bana şöyle söyledi: “Her kim Ayete’l Kürsi’yi çok okursa ölüm zorlukları ona kolay gelecektir.”
***
Ayete’l Kürsi’nin Nazil Olma Öyküsü
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Allah Teâla, Fatiha Suresini, Şehidellahi (Al-i İmran Suresi’nin 18 ve 19. Ayetleri)[1] ve Kul Allahumme (Al-i İmran Suresi’nin 26 ve 27. ayetleri) Ayetlerini[2], İhlas Suresi ve Ayete’l Kürsi’yi yeryüzüne indirmek istediğinde Allah ile aralarında bir hicap olmadığı halde ilahi arşa tutunmuşlardı.
Daha sonra şöyle dediler: Rabbimiz! Bizi günah dolu evlere ve günah ve isyan eden kimselere gönder, çünkü bizler temiz ve pak edicileriz.
Bunun üzerine Allah Teala, şöyle buyurdu: İzzet ve celalime andolsun ki her kim namazlardan sonra sizi okursa ona ancak Kudüs’ün üstünde yer ver verecek ve oranın nimetlerinden istifade etmesini sağlayacağım. Her gün 70 defa ona rahmet gözüyle bakacak ve her gün 70 hacetini yerine getireceğim. Her ne kadar günah işlemiş olsa ve onların en düşüğü dua, hacet ve günahların bağışlanması olacaktır. Ona her düşmanlıktan sığınak verecek ve her düşmana galip gelmesi için ona yardım edecek ve cennete gitmekten başka bir manisi olmayacaktır. (yani ölümden sonra cennete gidecektir.)
***
Gözlerin Korunması İçin Ayete’l Kürsi
Her namazdan sonra elleri gözlerin üzerine konulur ve Ayete’l Kürsi okunduktan sonra şöyle denir:
(أَللهُمَّ احفَظ حَدَقَتَیَّ بِحَقِّ حَدَقَتی عَلِیِّ بنِ أَبیطالِبٍ أَمیرِالمُؤمِنینَ (علیه السلام)
Allahumme’h fez hedeketney bi hakki hedeketne Aliyyibn’i Ebi Talib Emiri’l Müminine (aleyhi selam)
***
İlahi Amanname
Ehlibeyt İmamlarından İmam Musa Kazım (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: Bazı büyük babalarımdan duydum ki birisi Fatiha suresini okuyordu, sonra hazret şöyle buyurdu: “Hem ilahi şükrü yerine getirdi, hem de sevap kazandı.” Sonra hazret İhlas suresini okuduğunu duydu ve şöyle dedi: “İman etti ve güvenliği kazandı.” Sonra Kadir suresini okuduğunu duydu ve şöyle dedi: “Doğru söyledi ve bağışlandı.” Sonra Ayete’l Kürsi’yi okuduğunu duydu ve şöyle söyledi: “Yaratan Allah, onun için amanname gönderdi.”
***
Kur’an mı üstdündür Yoksa Tevrat mı?
Rivayet edildiğine göre Peygamber efendimizden: “Kur’an mı üstündür, yoksa Tevrat mı üstündür?” diye bir soru soruldu. Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Kur’an’da bir ayet vardır ki Allah’ın tüm peygamberlerine gönderdiği kitapların tamamından daha üstün ve seçkindir. İşte o ayet, Ayete’l Kürsi’dir.”
Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Bana nazil olan en faziletli ayet, Ayete’l Kürsi’dir.”
Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Ayete’l Kürsi ve İhlas suresi, Allah’tan daha aşağı olan her şeyden daha büyük ve azimdir.”
Hz. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “… Muhammed’in canı elinde olan and olsun ki bu ayetin (Ayete’l Kürsi) ilahi arşta, Allah’ı tesbih ve takdis eden iki dil ve dudağı vardır.”
Hz. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Miraç gecesi iki levha gördüm. Bir levhada Fatiha suresi, ötekisinde Kur’an’ın tamamı vardı. Ondan üç tane nur parlıyordu. Cebrail’e dedim ki bu nur nedir? Cebrail (a.s) cevap olarak şöyle dedi: “O üç nurdan birisi İhlas Suresi, birisi Yasin Suresi ve ötekisi ise Ayete’l Kürsi’dir.”
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ben, derecelerin yukarı çıkması için Ayete’l Kürsi’den istifade ediyorum.”
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Fatiha, Tevhit, Kadir ve Ayete’l Kürsi’yi okur ve ondan sonra kalkar ve kıble karşısında hacetlerini Allah’tan dilerse, hacetleri kabul olur. Çünkü onlar İsmi azamdır.
Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer sizler Ayete’l Kürsi’nin manevi eserlerinden haberdar olsaydınız hiçbir anınızda onu okumaktan uzak kalmazdınız.”
İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Ayete’l Kürsi’yi bir defa okursa, Allah dünya sıkıntılarından bin tanesini ve Ahiret sıkıntılarından bin tanesini ondan uzaklaştırır. Dünyanın en küçük sıkıntısı yoksulluk ve ahiretin en küçük sıkıntısı ise kabir sıkmasıdır.”
Kâinatın efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) rüyasında kızına şöyle buyurmuştur: “Amel terazini Ayete’l Kürsi ile ağırlaştır. Zira her kim onu kıraat ederse, gökler ve yerler meleklerle birlikte harekete gelir ve Allah’ı yüksek ses ve paklıkla zikrederler, O’nu yüceltir ve tesbih ederler. Daha sonra tüm melekler, Allah Teâlâ’dan Ayete’l Kürsi’yi okuyanın günahını bağışlamasını ve onun hata ve sürçmelerinden geçmesini isterler.
Resulü Kibriya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim Ayete’l Kürsi’yi bir kez okursa, ismi kötü ve şaki insanların divanından silinir.”
İmam Rıza (a.s) Peygamber efendimizden (s.a.a) şöyle nakletmiştir: “Her kim 100 kere Ayete’l Kürsi’yi okursa, sanki tüm ömrünü ibadetle geçirmiş gibi olur.”
***
Namazlardan Sonra Ayete’l Kürsi
Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim Ayete’l Kürsi’yi namazlardan sonra okursa, yedi gök yarılır ve Allah Teala, Ayete’l Kürsi’yi okuyana rahmet gözüyle bakmayana kadar onlar kapanmaz ve bir melek görevlendirerek o andan bir gün sonraya kadar onun işlerini yazmasını ve kötü işlerini silmesini ister.”
Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! Farz namazlardan sonra Ayete’l Kürsi okumak senin üzerine olsun (onu oku). Zira Peygamberler, Sıddıklar ve şehitler dışında kimse namazlardan sonra onu okumak için ihtimam göstermez. Her kim namazlardan sonra Ayete’l Kürsi’yi okursa, Allah’tan başkası onun ruhunu kabzetmez ve Allah’ın peygamberleri ile birlikte cihat ederek şehit olanlar gibi olur.” Ayrıca şöyle buyurmuştur: “(Böyle birisi) öldükten hemen sonra cennete girecektir. Sıddık ve abidlerden başkası Ayete’l Kürsi’yi okumak için ihtimam göstermez.”
Başka bir rivayette İmam Muhammed Bakır (a.s) efendimiz şöyle buyurmuştur: “Her kim Ayete’l Kürsi’yi her namazdan sonra okursa, yoksulluk ve çaresizlikten güvende olur ve rızkı genişler. Allah Teala ona kendi fazl ve lütfundan fazla mal verir.”
Resulü Kibriya Muhammed Mustafa (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim, farz namazlardan sonra Ayete’l Kürsi’yi okursa, namazı Hakk Teala’nın dergahında kabul olur ve Allah’ın amanında olur. Allah, onu bela ve günahlardan hıfzeder.”
***
Gözlerin ışıklanması için her namazdan sonra ellerinizi gözlerinizin üzerine koyun ve Ayete’l Kürsi’yi okuyun ve şöyle söyleyin:
اُعیذُ نورَ بَصَری بِنورِ الله الّذی لا یطفی
Uiyzu nure beseri bi nurillahi’l lezi la yutfa.
Hafıza ve İlmin Artması İçin Ayete’l Kürsi
Sevgili Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuşlardır: “5 şey hafızayı güçlendirir: Tatlı yemek, boyna yakın et yemek, mercimek, soğuk ekmek yemek ve Ayete’l Kürsi okumak.”
Alimlerden birisi şöyle demektedir: “Her kim ilim istiyorsa beş şeye dikkat etsin: 1. Gizli ve açıkta takvalı olmak. 2. Ayete’l Kürsi okumak. 3. Her an abdestli olmak. 4. İki rekat olsa bile gece namazı kılmak. 5. Mideyi doldurmak için değil, güç kazanmak için yemek yemek.”
***
Sefer ve Seyahate Çıkmak
Ehlibeyt imamlarından İmam Cafer Sadık (aleyhi selam) efendimiz şöyle buyurmuştur: “Yolculuğunuza sadaka vererek yahut Ayete’l Kürsi okuyarak başlayın. Her kim yolculuk boyunca her gece Ayete’l Kürsi okursa hem kendisi hem de onunla birlikte olanlar selamette kalır.”
***
Hacetler İçin
Eğer birisi önemli bir işle karşılaşır ve bir an önce amacına ulaşmak isterse, kimsenin olmadığı bir çöl veya sahraya (kimsenin olmadığı dağlık veya kuraklık bir yerde olabilir) gitmeli. Etrafını bir çizgiyle çizmeli ve kıbleye doğru oturarak 70 kere Ayete’l Kürsi okumalı. Hiç şüphesiz o kişi o gün hacetine kavuşacaktır. Bu amel tecrübe edilmiş ve sonuç alınmıştır.
Resulü Ekrem Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her ne zaman herhangi bir hacetin için dışarı çıkarsan Ayete’l Kürsi oku ki hacetini Allah yerine getirsin.”
Müminlerin Emiri Hz. Ali b. Ebu Talip (a.s) efendimiz şöyle buyurmuştur: “Her ne zaman sizlerden birisinin bir haceti olursa Perşembe günü sabah onu talep etmek için evden dışarı çıksın ve dışarı çıktığı an Al-i İmran Suresinin son ayetlerini (190. Ayet ve sonrasını), Ayete’l Kürsi’yi, Kadir Suresini ve Fatiha suresini okusun. Zira bunları okuyan dünya ve ahiret hacetlerini elde eder.”
Başka bir rivayette ise her kim Ayete’l Kürsi’yi güneş battığı vakit okursa hacetine ereceği söylenmiştir.
Şeytanı Uzaklaştırmak İçin
Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Evlerinizde Ayete’l Kürsi okuyunuz ki şeytan size yaklaşamasın.”
***
Uyku Vakti
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Peygamber beni çağırdı ve şöyle buyurdu: ‘Uyumak için yatağına gittiğinde çokça istiğfar et, salavat getir ve Kul huvallahu ahed (ihlas suresini) oku. Çünkü bunlar Kur’an’ın nurudur. Ve Ayete’l Kürsi oku. Zira onun her harfinde bin bereket ve bin rahmet vardır.”
Ayete’l Kürsi’nin Fazilet ve Önemi
1. Ayete’l Kürsi, gökten bir nurdur.
2. Ayete’l Kürsi, arşın hazinelerindendir.
3. Ayete’l Kürsi, yolculukta güvende kalmayı sağlar.
4. Ayete’l Kürsi, Kur’an’ın en yüce noktasındadır.
5. Hz. Resulü Ekrem, uyuduğunda okuduğu zikir Ayete’l Kürsi idi.
6. Ayete’l Kürsi ile insan tüm afetlerden masun kalır.
7. Ayete’l Kürsi, fakirliğin defedilmesi için etkili ve gaipten ilahi yardıma neden olur.
8. Yalnızken Ayete’l Kürsi okursan korkudan emanda kalır ve Allah’tan yardım alırsın.
9. Ayete’l Kürsi’yi tarla, mezra ve dükkana gizlemek işin bereketli ve kazancın artmasına neden olur.
10. Ayete’l Kürsi ile ölüm rahat olur.
11. Can ve malını korumak için Ayete’l Kürsi oku.
Rivayet edildiğine göre her kim Ayete’l Kürsi’yi yazım dükkanına veya evine asarsa malı çoğalır ve asla başkasına muhtaç olmaz.
***
--------------------------------------------------------------------------------
[1] - شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَا بِالْقِسْطِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ
[2] - قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الَمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ
Tekfirci teröristler Hz. Sakine'nin (sa) türbesi'ne saldırdı.
Güvenlik güçleri bir süre önce düzenledikleri ani ve nitelikli bir operasyonla Hz.Sakine'nin türbesini teröristlerin kuşatmasından kurtarmıştı.
Ancak Tekfirci teröristler yine de İslami değerlere saldırmaktan vaz geçmedi.
Teröristler, Şam kırsalındaki Darya Bölgesinde bulunan Hz. Hüseyin'in (as) kızı Hz. Sakine'nin türbesine füzelerle saldırdı.
İran yapımı denizaltılar ilk kez askeri medyaya sızdı
İran yapımı denizaltılar ilk kez bu şekilde askeri medyaya sızdı
Görüntüler bir tv yayınından alındı ve Jane's Defenc Weekly tarafından yayınlandı.
İran'ın 3 türlü büyük denizaltısı var 48 m boyunda 29m eninde olanları Körfez'de 40 m boyunda olanı da Hazar denizinde kullanılmak üzere dizayn edilmiş. Hazar denizi için olanlar Hazar kıyısındaki Bandar Anzali'de yapılıyor. Bir de çok daha ufak sadece körfezde sığ sularda kullanılmak üzere yapılanları var.
Denizaltıların yapımın Çin Ve Kuzey Kore yardımı alındığı da düşünülüyor.
Tamamen İranlı mühendislerin katkılarıyla yapılan modern denizaltılar silah olarak torpidoların yanında cruise füzeleri taşıyıp taşımadıkları henüz bilinmiyor.
Modern denizaltılar hem torpido hem de denizden denize veya kara hedeflerine karşı kullanılan Cruise füzeleri kullanabiliyor.