کارگر

کارگر

Cuma, 07 Eylül 2018 08:25

İran'dan ABD'ye Eleştiri

İran’ın Daimi Temsilcisi, “ABD’nin dış politika hedeflerini ilerletmeyi amaçlayan tek taraflılık, yaptırımlar, müdahaleci eylemlerin artması uluslararası barış ve güvenliğin gelişmesini tehdit etmektedir” dedi.

 BM tarafından düzenlenen “Barış Kültürünü Geliştirme” başlıklı toplantıda konuşan İran’ın Daimi Temsilcisi Gulamali Hoşru, “ABD’nin dış politika hedeflerini ilerletmeyi amaçlayan  tek taraflılık, yaptırımlar, müdahaleci eylemlerin artması uluslararası barış ve güvenliğin gelişmesini tehdit etmektedir” dedi.

ABD’nin yürüttüğü dış politikalarını eleştiren Hoşru, şöyle devam etti: Müdahaleci politikalar, bağımsız devletlere karşı askeri eylemler, tüm dünyada özellikle Ortadoğu'da terörizmin ve şiddetin tırmanması, ABD’nin tek taraflı, müdahaleci ve dar görüşlü girişimlerinin sonucudur.

“Tarihi gerçekleri reddederek Filistin topraklarının işgalini meşrulaştırmaya çalışan ABD’nin sonuçsuz çabaları Ortadoğu’daki krizlerin kaynağını oluşturmaktadır. Aynı zamanda bölgede barışın tesisini ciddi derecede zedelemektedir” ifadesini kullanan Hoşru, şunları kaydetti: El Kaide’nin oluşumu, Irak ile Afganistan'a karşı askeri saldırı, bölgedeki kukla devletlerin sağladığı teröre destekle DEAŞ’ın güçlenmesi gibi sorunlar acil olarak ele alınması gereken konulardır.

Gulamali Hoşru, İran’ı teröre yardımla suçlayan Suudi Arabistan temsilcisinin iddiasını şöyle yanıtladı: Suudi Arabistan, Nusra Cephesi, DEAŞ ve diğer terör örgütleri silahlandırıp askeri destek veriyor. Aynı zamanda Yemen'deki masum çocukları hedef alıyor. Ortadoğu’nun barış ve istikrarını zedeleyen bu tür eylemler ABD’nin bölgesel hedefleri yönündedir.

 İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kasımi, Tahran'da düzenlenecek üc¸lu¨ zirveyi, Suriye'deki soruna siyasi yollarla kökten çözüm getirmek, bölge dışındaki güçlere karşı koymak için önemli bir fırsat olarak niteledi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin katılımıyla Tahran'da düzenlenecek Suriye konulu üc¸lu¨ zirveyi, Suriye'deki soruna siyasi yollarla kökten çözüm getirmek, bölge dışındaki güçlere karşı koymak ve stratejik politikalar geliştirmek için önemli bir fırsat olarak niteledi.

Bakanlık Sözcüsü Kasımi yaptığı yazılı açıklamada, yarın Tahran'da düzenlenecek Suriye konulu üçlü zirve hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Kasımi, Cumhurbas¸kanı Recep Tayyip Erdogˆan, I·ran Cumhurbas¸kanı Hasan Ruhani ve Rusya Federasyonu Devlet Bas¸kanı Vladimir Putin'in katılacağı zirvenin, Astana süreci olarak bilinen Suriye'deki soruna çözüm bulmak adına izlenen siyasi sürecin devamı olarak dünyanın ilgi odağı haline geldiğini belirtti.

'ZİRVE ÇOK TARAFLI İŞBİRLİĞİNE ZEMİN HAZIRLAMASI BAKIMINDAN ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR'

Zirvenin Suriye'deki soruna siyasi yollarla kökten çözüm getirmek açısından son derece önem taşıdığının altını çizen Kasımi, "Zirve, bölgenin etkili üç büyük ülkesi arasındaki etkileşimin en yüksek seviyeye taşınarak sürdürülmesi ve özellikle ekonomi alanında ikili ve çok taraflı işbirliğine zemin hazırlaması bakımından önem arz etmektedir" ifadelerini kullandı.

Zirvenin bölge dışındaki güçlere karşı koymak ve stratejik politikalar geliştirmek adına da önemli bir fırsat olacağını vurgulayan Kasımi, şunları kaydetti:

"Zirve, her üç ülkenin bölge ötesi bir gücün hırs ve tamahları ile karşı karşıya olması bakımından oldukça önemlidir. Bu üç ülke bağımsızlık yanlısı oldukları ve bu bölge ötesi gücün tek taraflı dayatmalarını kabul etmedikleri için çeşitli yaptırımlara maruz kaldı. Şüphesiz ortak hedefler, zalimce yaptırım ve tehditlere karşı koymada bu üç ülke arasında uyum ve entegrasyona neden olacaktır"

Ajanslar

İran Hava Sanayii Kurumu Başkanı General Benitarafi, Kevser savaş uçaklarının seri imalatı başladığını açıkladı.

İran’ın ilk yerli savaş uçağının görücüye çıkmasından sonra bir TV programında konuşan General Benitarafi, Kevser’i test etmek üzere 28 sorti uçuş planladıklarını ve şimdiye kadar 20 sorti gerçekleştiğini ve şimdi son testleri yapılmakta olduğunu, ardından bu uçak hava kuvvetlerinin envanderine katılacağını vurguladı.

General Benitarafi, bu savaş uçağının imalati ile birlikte her uçak için 16.5 milyon dolar tasarruf da sağlandığını ifade etti.

 

Cuma, 24 Ağustos 2018 15:07

Kabe'nin Sırları

Bu topraklar, Beyyinat ayetleri ile gizli olanları aşikâr etmektedir. Ayet alamet ve tezahür demektir. Kuran dilinde ise Nebilerin (as) doğruluğuna, Hakk'ın Rablığına ve Yaratıcının yaratıcılığı için alamet ve belirtilerdir.


 "Biz o taşı o kadar yumuşak hale getirdik ki Hz. Halil (as) onun üzerine bastığında ayakları gömüldü ve izleri kaldı." diye buyuruyor Yüce Allah.

Peki, sırlarla dolu bu mukaddes beldeyi böylesine önemli kılan detaylar nedir?  

Fahr-i Razi kendi tefsirinde başta Kâbe'nin inşa edilişi olmak üzere onun etrafında tezahür eden birçok özelliğe değinmiştir.

1. Zemzem Suyu

Zemzem suyunun şifalı olmasının yanı sıra uzun müddetler beklese bile diğer suların aksine bozulmadığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca bu su yatağı, yağmur ve kar gibi doğa olaylarının bir hayli nadir görüldüğü bu kurak topraklarda binlerce yıldır kaynamaktadır. Yağmuru oldukça seyrek olan ve neredeyse kar yağışına tanık olanların sayısı bir elin parmakları kadar olan bir yerde kurumak nedir bilmeyen bir su gözüdür Zemzem. Bu elbette Allah'ın Beyyinat ayetlerinden birisidir.

Bu su oldukça bereketlidir hatta Allah Resulü (saa) ondan Mekke'ye gelenlere hediye ederdi. Zemzem suyunun şifalı olması, öte yandan bozulmaması ve kokmaması da şüphesiz ayrı bir mucizedir. Kısaca bu suyun kendisi bir başına Beyyinat ayetlerindendir.

 

2. Meş’ari’l-Haram (Müzdelife)

Mekke çevresinde yer alan Meş'ar, Arafat ve Mina da Yüce Allah'ın Beyyinat ayetlerindendir. İşin özünde şiddetli yağmurların ardınca ortaya çıkan selin getirisi olan büyük taş ve kaya parçalarının birbirlerine çarparak kırıla kırıla meydana getirdiği küçük küçük taşların orada yağmur ve sel olmaksızın yığılması ve ortalama her Hacının yerden yaklaşık yetmiş adet çakıl taşı alması ve hala bu taşların bitmemesi mucizeden başka bir şey değildir.

Yine Fahr-i Razi tefsirinde şöyle demektedir: "Yıllık yaklaşık altı yüz bin hacının (o döneme ait) her birinin yerden yetmiş irili ufaklı taş alıp Şeytan taşlamak için attığı o taşları remiden sonra kim toplamaktadır acaba?! İşte bu o toprakların bir faziletidir ki çok geçmeden taşlar kendi kendilerine bir yere toplanırlar."[1] Evet, bugün için Suudi görevlilerin o taşları bir yere yığdığını söyleyebiliriz ama peki o dönemlerde?

 

3. Hayvanların Kâbe'nin Saygınlığını Koruması

Uçan kuşların birçok kutsal mekânda olduğu gibi Kâbe üzerine de konmaması ve onu pisletmemeleri üzerinde durulması gereken bir başka konudur. Yukarıdan aşağıya doğru süratle Kâbe'ye doğru gelen kuşların bir anda değişik açılara yönelmeleri yine Beyyinat ayetlerinden birisidir.

Hz. Emiru'l Müminin'in mübarek haremlerinde de bu keramet oldukça net müşahede edilebilmektedir. Orada da uçan kuşlar edebe riayet etmektedirler.

Öte yandan şu nokta da bu kutsal belde için naklolunmaktadır: yırtıcı hayvanlar Harem çevresinde hiçbir zaman birbirlerine saldırmaz ve evcil hayvanlara da zarar vermezler.

Tüm bunlar bir araya geldiğinde bu toprakların sıradan bir mekân olmadığı ve hayvanların dahi emniyet içerisine yaşamlarını sürdürdüğü görülmektedir.

            "O ki onları yedirip açlıktan kurtardı ve onları korkudan güvene kavuşturdu."[2]

            "Görmezler mi ki etraflarındaki insanlar, birbirlerini öldürüp dururken biz Harem'i, emin ettik."[3]

4. İbrahim Makamı

Allah Teala şöyle buyurmaktadır:

"Biz Beyt'i (Ka'be'yi) insanlara sevap kazanılacak bir toplantı ve güven yeri yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsma'il'e: "Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Ev'imi temizleyin!" diye emretmiştik."[4]

Peki, hal böyle olunca kılınacak namaz İbrahim makamı gerisinde mi olmalı yoksa makamın kendisinde mi? Bu fıkhi mesele için birçok farklı rivayetler naklolunmuş ve bazıları ihtiyat olarak makamın gerisinde olunmasını dile getirmiş ve bir diğer kısım da makamın kendisinde olunmasını yeterli görmüşlerdir.

"Makam-ı İbrahim" bazılarına göre Beyyine ayetlerindendir. Nasıl ki İbrahim'in (as) kendisi "Kane ummeten vahideten" olmuştur onun makamı da ayat-i beyyinedir. Yani Hz. İbrahim'in ayak izinin bulunduğu taşın olduğu yer beyyinattır ve birçok mucizeye eşlik etmektedir. Bu makamın kendisi "ummetun vahide" derecesinde mucizeler konusunda değerlendirilmelidir.

Şimdi nasıl olurda başlı başına Makam-ı İbrahim'i Beyyine ayetleri olarak (cem ve çoğul halinde) değerlendirebiliriz hâlbuki o, "Ayetu'n beyyine" olarak (müfret ve tekil halinde)dir?

Birinci olasılık şu olabilir: o sert taş aynı bir hamur gibi yumuşamış ve bu da bir ayet, bir mucize gibi addedilmiştir. İkinci olarak orada yalnızca belli bir yer hamur gibi yumuşamış ama diğer yerler sertliklerini korumuştur ve bir sonraki ihtimal derinliğine yumuşamış ve ardından aynı bir taş gibi kaskatı kesilmiştir. Dördüncü olasılık birçok düşman bu eseri yok etmek istemiş ama o bugüne değin korunmuş olarak bizlere ulaşmıştır. Beşincisi birçoklarının yapmak istediği ya da yaptığı üzere Müslüman ülkelerindeki tarihi mirasları, maddi ve manevi değere sahip eserleri buralardan alıp kendi diyarlarına götürme arzusu ama görüldüğü üzere bu makam tüm bu tehlikelerden âmânda kalmıştır.

Günümüzde dahi üzerinde o Hazret'e (as) ait ayak izlerinin durduğu o mübarek makam yerinde durmaktadır. Pirinçten bir koruma içerisinde muhafaza edilen bu mübarek kademgahın üzerinde incelikle seçilmiş Ayete'l Kürsi'nin içerisinde geçen şu cümle yazmaktadır:

"Onları koru(yup gözet)mek, kendisine ağır gelmez. ????? ????????? ???????????"[1]

İbrahim Makamı'nın Şekillenmesi

Acaba bu makamın şekillenmesi o Hazret'in Kâbe'yi inşası sırasında üzerine çıkıp, inmesiyle mi vuku bulmuştur? Yoksa Hz. İbrahim'in bu mübarek beldeye ikinci defa gelmesi ve İsmail'in (as) eşinin: "Haydi inin de ben sizleri(n ayak ya da başlarınızı) yıkayayım." demesi üzerine Hz. İbrahim (as) bineğinden inmeyip, ayağını orada bulunan bir taşın üzerine koyması ve o taşta mübarek ayak izlerinin çıkması şekilde mi bu olay cereyan eder? veyahut da o taşın üzerine çıkıp, halkın Hac etmeleri için Kabe'ye gelmelerini ilan ettiği zamandan mı kalma? Tüm bu yaşananlar veya bunlardan yalnızca biri de olsa ayağını taşın üzerine koymuş ve o taş bir hamur misali yumuşayıp, o şekli almış mıdır? Bütün bunların hepsi olabilecek ihtimallerdir ama bu konu hakkında kesin olan tek şey; İbrahim Halilullah'ın (as) ayağını o taşın üzerine koyması ve taşın da o ayağın şekline bürünmesidir. Şimdi tüm bu nakledilenlerden hangisi doğrudur diye sorulacak olunursa, bunun cevabı rivayetlerde saklıdır.

Bunun bir benzeri de "Saba" suresinde Hz. Davud'un başından geçen olaydır: Hz. Davud (as) hakkında birçok yaptığı iş dile getirilmiştir. Bunlardan bir tanesi zırh yapma sanatıydı. Bir diğeri de "soğuk ve sert demiri onun elinde yumuşattık!" burada Kuran'ın tabiri "alna" olmakta yani biz onun için yumuşattık ama zırh yapımında söz sanattan açılmakta. Çünkü zırh yapımı belli bir el becerisi istemekte, bilgi ve tecrübeye gereksinim duymaktadır. Ayrıca bu sanat başkalarına da aktarılabilir. Ama başkaları sert ve soğuk olan demiri parmaklarıyla yumuşatamazlar. Burada söz öğretmekle alakalı değil. Zaten "Biz ona demiri nasıl yumuşatacağını öğrettik" buyurmamıştır. Aynı demir döküm atölyesi gibi bu başlı başına bir ilimdir, tecrübedir mucize değil. Şöyle buyurmuştur: "Sıradan birisi mumu nasıl istediği gibi şekilden şekle sokabiliyorsa, demir de Davud'un o mübarek ellerinde aynı bir mum misaliydi, istediği şekle sokabiliryordu."

İbrahim makamı da bu kabildendir ama şu farkla: "Biz o taşı o kadar yumuşak hale getirdik ki Hz. Halil (as) onun üzerine bastığında ayakları gömüldü ve izleri kaldı." Tüm bunlar bir kenara o ayak izleri nasıl ki Davud (as) için demir bir sembol olmuştu, o gerçek Hak dostu Halil (as) için de sembol oluvermişti.

Peki, Makam-ı İbrahim bir başına nasıl beyyinat ayetleri olmaktadır? Bunun için de iki ihtimal vardır ve az önce ilk ihtimali beyan ettik ve Zemahşeri de bu konuyu değindiğimiz gibi zikretmektedir.

Bir olasılık da: "Beyyinat ayetleri" birçok örneğe haizdir ve bunlardan birisi İbrahim makamıdır ve bir diğeri de ayette geçen: "Oraya giren, güvene ermiş olur." cümlesidir.

 

İbrahim (as) Makamı

Ayetullah Cevadi Amuli (ehlader)

Turkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından "Batı Şeria'da 2000'den fazla yeni konut inşa edilmesine" ilişkin İsraili kinama geldi.

Dışişleri Bakanlığı tarafından "Batı Şeria'da 2000'den fazla yeni konut inşa edilmesine" ilişkin yapılan yazılı açıklamada, "İsrail’in işgal altında tuttuğu Batı Şeria’da 2000’den fazla yeni konut inşa edilmesine onay vermesini şiddetle kınıyoruz. Uluslararası hukuk ve  ilgili Birleşmiş Milletler kararları gözardı edilerek atılan bu adımlar barış sürecine tamiri imkansız şekilde zarar vermektedir. Filistin halkının vazgeçilemez haklarını ihlal eden bu uygulamalara karşı çıkılması hukuki ve vicdani bir yükümlülüktür. Uluslararası toplumu bu yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye çağırıyoruz" denildi.

Cuma, 24 Ağustos 2018 14:46

Riya; Küçük Şirk

Peygamber Efendimiz (s.a.a): “Sizin için koktuğum en tehlikeli şey küçük şirktir. Ashap, küçük şirk nedir ey Allah’ın resulü, dediler…


Gizli Şirk

İlk olarak şunu belirtmek gerekir ki şirk çok gizli olabilir ve müminlerden birçoğu istemeden ona duçar olmuş olabilirler.

Peygamber Efendimizden (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: “Sizin için korktuğum en tehlikeli şey gizli şirktir; öyleyse gizli şirkten sakının. Çünkü benim ümmetimde şirk, karıncanın karanlık gecede siyah taşın üzerinde yürümesinden daha gizlidir.”

Riya; Küçük Şirk

Gizli şirk çeşitleri arasında riya, ferdi etkileri ve uhrevi azabı yanında toplumsal ve dünyevi alanda da tahrip edici etkileri vardır.

Peygamber Efendimiz (s.a.a): “Sizin için koktuğum en tehlikeli şey küçük şirktir. Ashap, küçük şirk nedir ey Allah’ın resulü, dediler. Hazret (s.a.a) “riya” buyurdu ve şöyle devam etti: “Kıyamet günü insanlar amelleriyle birlikte Allah’ın huzuruna çıktıklarında Yüce Allah onlardan dünyada riya edenlere şöyle buyurur: Kendileri için riya yaptığınız kimselerin yanına gidin ve onların nezdinde bir mükâfatınız var mı bir bakın!”

Riya nedir?

Riya, başkasına göstermek ve gösteriş yapmak manasındadır. Riyakâr insan, amellerini ve iyi işlerini başkalarına göstererek onların yanında itibar elde etmeye çalışır. Diğer bir ibaretle riya, iyi işi Allah’a yakınlaşmak kastıyla değil de başkalarına göstermek kastıyla yapmaktır.

Tevhit türlerinden birisi, “ibadette tevhit”tir. Buna göre, tüm iyi işler ancak Allah için yapıldığında ibadettir ve mükâfata şayandır. Öyleyse eğer bir iş insanlara göstermek kastıyla yapılırsa şike bulaşmış bir ameldir ve yukarıdaki hadiste vurgulandığı gibi onun mükâfatını o insanların nezdinde aramalıdır.

Riyanın karşısında “ihlas” vardır. İhlas, niyet ve kastı Yüce Allah için halis etmek ve Allah’tan başkasını niyetten çıkarmaktır ve tüm işleri sadece ve sadece Allah’ın emrine itaat etmek için ve onun rızasını kazanmak için yapmaktır.

Riyakârlık, insanı yoldan çıkarmak için şeytanın kullandığı en önemli araçlardandır. İnsanın amelinin değerini yok etmekle birlikte “nifak” ruhunu yaydığından yıkıcı toplumsal etkileri de vardır.

Riyanın Kur’an’da Yerilmesi

“Ey iman edenler! Malını riya ve insanlara gösteriş olsun diye infak eden ve Allah’a ve kıyamet gününe iman etmeyen kimse gibi, başa kakarak ve eziyet ederek sadakalarınızı batıl etmeyin. Böylesinin misali, üzerinde toprak bulunan sert ve saf bir kayanın misaline benzer; üzerine şiddetli bir yağmur yağınca, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar, kazandıklarıyla hiçbir şeye güç yetiremezler. Allah, kâfir toplumu hidayet etmez.” (Bakara/264)

“Münafıklar, Allah’a tuzak kurup aldatmaya çalışırlarken, aslında Allah onlara tuzak kurup kapana salmıştır. Onlar namaza kalktıklarında üşene üşene kalkarlar; insanlara gösteriş yaparlar; Allah’ı da pek az anarlar.” (Nisa/142)

“Deki: “Ben de ancak sizin gibi bir beşerim; fakat bana vahyolunuyor. İlahınız ancak tek bir ilahtır. Kim Rabbine kavuşmayı/O’nunla mülakat etmeyi umuyorsa, salih amel yapsın ve Rabbinin ibadetinde hiç kimseyi O’na ortak koşmasın.” (Kehf/110)

“Bunlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak eden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kimselerdir. Şeytan kime arkadaş olursa, o pek kötü bir arkadaştır.” (Nisa/38)

“Sizler, yurtlarından kibirli bir azgınlık içinde insanlara gösteriş yapmak için çıkanlar ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre sarmış kuşatmıştır.” (Enfal/47)

“Vay o namaz kılanların haline! Onlar namazlarından gaflet edip önem vermeyen kimselerdir. O riyakârlık eden (namazlarını gösteriş için kılan), ve küçücük şeylere (yaşamın zaruri ihtiyaçlarının verilmesine ve başkalarının istifade etmesine) mani olan kimselerdir.” Maun/4-7)

abna

İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei'nin 2018 Yılı Hac Mesajı

Bismillahirrahmanirrahim,

Allah’a hamd, selam ve salat O’nun resulü Mustafa’ya, pâk imamlarına ve hayırlı sahabelerine olsun.
Allahu teala (Kur’an-ı Kerim’de) şöyle buyurmaktadır: ‘İnsanları hacca çağır; yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler. Kendileri için bir takım yararlara şahid olsunlar ve belli günlerde Allah'ın adını ansınlar.’

Göklerden inen bu nida, bak yine gönülleri çağırıyor ve asırlar ve devirler ötesinden, beşeriyeti tevhid ekseni etrafında toplanmaya davet ediyor. Tüm insanlar bir bir bu İbrahimî çağrının muhatabı olup, onunla onurlandırılmışlardır. Gerçi,  kimi kulaklar onu işitmez ve kalpler gaflet ve cehalet örtüsü altında ondan mahrum kalırlar ve kimileri de bu daimî ve evrensel ziyafete girme yetkinliğini elde edemezler veya her hal üzere bu tevfike eremezler.

Sizler şimdi bu lûtfu kazandınız ve ilahî misafirhanenin güvenli vadisine adım attınız. Arafat ve Meş’ar ve Mina, Safa ve Merve ve Beyt, Mescid’ül Haram ve Mescid’ün Nebi, bütün bu menasik ve meşairin her bir yeri, hacıların ruhi yükseliş  ve maneviyat zincirinden birer halkadır. Bu yüzden hacılar, bu başarının kadrini bilmeli ve ondan, kendini pâk kılmak ve geri kalan ömrü için azık edinmek yolunda yararlanmalıdır.
Düşünce sahibi her insanı meraka sevkederek duyarlılık kazandıran önemli nokta, tüm halklar ve tüm kuşakların her yıl tek bir zaman diliminde ve muayyen bir noktada buluşabilmeleri için daimi bir ibadet merkezinin belirlenmiş olmasıdır. İşte bu zaman ve mekan birliği, hac farizasının temel sırlarından biridir. Hiç kuşkusuz, ‘kendileri için yararlara şahid olsunlar’ ibaresinin en bariz göstergelerinden biri, İslam ümmetine mensup bireylerin Allah’ın evinin yanıbaşındaki bu yıllık görüşmedir. Bu, Beytullah’ın gölgesi altında gerçekleştirilmesi gereken İslami vahdetin sırrı ve İslam’ın ümmeti yapılandırma sembolüdür. Allah’ın evi, herkese mahsustur: ‘Oradaki yerlilerle, sonradan gelenler eşittir.’

Hac, bu mekanda ve bu zaman diliminde daima ve tüm yıllar boyunca güçlü bir mantığa dayalı olarak, açık ve net bir biçimde müslümanları dayanışmaya çağırmaktadır. Bu, tüm dönemlerde  ve özellikle de şu sıralarda müslümanları birbiri karşısına dikmeye teşvik eden İslam düşmanlarının arzularının zıt noktasıdır. Günümüzde emperyalist ve cinayetkâr Amerika’nın davranışlarına bir bakınız. Amerika’nın İslam ve müslümanlar karşısındaki temel siyaseti, savaş çığırtkanlığıdır. Çirkin istek ve çabaları, müslümanların birbirlerinin elleriyle katledilmesi hedefini gütmektedir: Zalimleri, mazlumların canlarına kasdettirmek, zalim cenahı destekleyip onun eliyle  mazlum cenahı merhametsizce bastırmak ve korkunç  fitne ateşini körükleyip durmak. Müslümanlar, dikkatli ve uyanık durmak  ve bu şeytanî siyaseti etkisiz hale getirmek zorundadırlar. Hac, bu uyanışa zemin hazırlar ve işte hac sırasında müşrikler ve müstekbirlerden beraet ve uzak durmanın felsefesi de budur.

Haccın ruhu, Allah’ı zikretmektir. Her hal üzere gönüllerimize rahmet, hayat ve coşku yağmurunu yağdıralım; kudret, heybet, adalet ve güzelliğin kaynağı ve özü olan O’na tevekkül ve güveni  kalplerimizde köklendirelim. Bu durumda düşmanın hilesi karşısında zafer kazanacağız demektir.

 Değerli hacılar ! İslam ümmeti ve Suriye’de, Irak, Filistin, Afganistan, Yemen, Bahreyn, Libya, Pakistan, Keşmir, Miyanmar ve başka coğrafyalardaki mazlumlar için dua etmeyi unutmayınız ve  Allahu tealadan Amerika, diğer emperyalistler ve uşaklarının ellerinin kesilmesini niyaz ediniz.
Allah’ın selam ve rahmeti üzerinize olsun…

                                                                                      Seyyid Ali Hamenei                      
                                                                                         7 Zilhıcce 1439                        
                                                                                        19 Ağustos 2018

İmam Muhammed Bakır (a.s) Ehl-i Beyt İmamlarının beşincisidir. Bir rivayete göre İmam Muhammed Bakır (a.s) Medine’de Hicretin 57. yılı Recep ayının Cuma günü gözlerini dünyaya açmıştır. Ama şeyh Abbas Kummî, “Kurret’ul- Besire” risalesinde Hazretin doğumunu, Sefer ayının üçü olarak bilmektedir.    

 İmam Bakır (a.s)’ın değerli babasının ismi İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), değerli annesinin ismi ise İmam Hasan (a.s)’ın kızı Fatıma’dır.

Bu yüzden İmam İmam Bakır (a.s)’a, baba ve anne tarafından, hem Haşimi, hem de Alevi demişlerdir. İmam Sadık (a.s), İmam Bakır (a.s)’ın annesi Fatıma hakkında şöyle buyurmuştur: “O, Sıddika (doğru konuşan) biri idi. Âl-i Hasan (İmam Hasan -a.s-) evlatları arasında onun gibi bir kadın görülmemiştir.”

İmam Bakır (a.s)’ın mübarek ismi “Muhammed”, künyesi “Ebu Cafer”, lakapları ise “Şakir”, “Hadi”, “Emin” ve “Bakır”dır.

Hazretin en meşhur lakabı, Resulullah (s.a.a) tarafından kendisine verilen “Bakır” lakabıdır. Cabir b. Cufi, İmam Bakır’a bu lakabın verilmesinin sebebini şöyle açıklamıştır: “İnnehu bekar’el- ilme bakren” yani İmam Bakır (a.s) ilmi tam manasıyla yarıp açıklamıştır.

İmam Bakır (a.s), ömrünün üç yılını İmam Hüseyin (a.s)’ın imameti döneminde, otuz dört yılını da değerli babasının yanında geçirmiştir. Hicretin 95. yılında değerli babası İmam Seccad (a.s)’ın vefat etmesiyle Hazretin İmamet dönemi başlamıştır. Bu verimli dönem, oğlu İmam Sadık (a.s)’ın tanıklığıyla 19 yıl iki ay sürmüştür.

İmam Muhammed Bagır(as), Hişam b. Abdulmelik’in komplosuyla zehirlendi ve Hicretin 114. yılında Zilhicce ayının yedinci günü 58 yaşında iken gözlerini dünyaya kapattı. Mübarek naaşı ise, Baki mezarlığında, babası İmam Seccad (a.s) ve babasının amcası ve annesinin ceddi olan İmam Hasan (a.s)’ın kenarında toprağa verildi. 

Şeyh Mufid, İmam Bakır (a.s)’ın yedi çocuğu olduğunu zikretmiştir; onların isimleri şöyledir: Sadık (a.s), Abdullah, İbrahim, Ubeydullah, Ali, Zeynep ve Ümm-ü Seleme.Bunların birincisi yani İmam Sadık (a.s) şiaların altıncı İmamıdır. Ali b. Bakır (a.s)’ın mezarı da Kaşan’ın “Erdehal” ilçesinde “Meşhed-i Sultan Ali” (a.s) ismiyle meşhurdur.

Amerika’nın yıllardır İran’a uyguladığı yaptırımların İran’ın kendi ayakları üzerinde durmasını sağladığına dikkat çeken Alman medyası, bunun Türkiye, Venezuela,Rusya vb ve diğer ülkeler için de geçerli olduğunu yazdı.


 Alman Handelsblatt Gazetesi, ABD’nin uyguladığı ekonomik yaptırımların uzun vadede etkili olmadığını yazdı.

Donald Trump iktidarının sadece ilk yılında ABD'nin 700'den fazla şahsa, hükümet kuruluşuna ve şirkete yönelik sınırlamalar getirdiğini hatırlatan gazete, sonuç itibarıyla Rusya, Venezüela ve İran gibi ülkelerin ABD'nin piyasasına ve sermayesine erişme olanağından yoksun kaldıklarını, bu sıradaysa ABD'nin ulusal para biriminin üstünlüğünden faydalandığına dikkat çekti.

'ABD'NİN YAPTIRIMLARI UZUN VADEDE GERİ TEPİYOR'

Makalede, ancak kısa vadede ABD'nin bu adımlarının sıklıkla amacına ulaşmayıp etkili olmadığı, uzun vadedeyse geri teptiğini ve istenmeyen sonuçlara yol açtığı vurgulandı.

'İRAN YÖNETİMİ ABD İLE İHTİLAFLARDAN YARAR SAĞLADI'

Alman gazete, İran yönetiminin ABD ile olan ihtilaflardan sadece yarar sağladığını, Rusya ve Venezüela'da da benzer bir tablonun oluştuğunu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ınsa yaptırımlara karşı duruşuyla halkın karşısındaki saygınlığını yitirmediğini ifade etti.

'ABD'NİN YAPTIRIMLARI, ÜLKELERİN YÖNETİMLERİNİ İNATLA KENDİ ROTALARINI İZLEMEYE ZORLUYOR'

ABD'nin yaptırım politikalarının başlıca sorununun bunun olduğunu belirten gazete, ayrı ülkeleri etkilemek üzere uygulanan yaptırımların bu ülkelerin yönetimlerini daha büyük bir inatla kendi rotalarını izlemeye zorladığını ve aynı zamanda kendilerini saldırı kurbanları olarak göstermeleri için imkan verdiğini belirtti.

Gazete, bu nedenle ABD'nin karşıtları için kendilerine Trump'tan daha uygun bir rakip bulmalarının da çok zor olduğunu vurguladı//Sputnik

Pazar, 19 Ağustos 2018 14:32

Hac

 

...İşte bunlardan yeyin, yoksulu, fakiri de yedirin.

Hacc tecrübesi bana neler öğretti.

 

Kişi hacca giderken kendi kendine "hacc ne demektir diye sormalı ve haccın Allah'a doğru yükselmesi olduğunu bilmelidir." Hacc ibadeti pek çok şeylerin aynı anda gösterisidir.

 Gösteride Allah, sahnenin yöneticisidir. Adem, İbrahim, Hacer ve şeytan başlıca karakterleridir. Sahneler Mescid'ûl Haram, haram bölge[Mıntıka-i Haram] meş'a [Safa-Merve arası]Arafat, Meş'ar [Arafat'la Mina arasında hacıların gece kaldığı ve şeytan taşlamak için taş topladığı yer] ve Mina'dır. Önemli semboller Kâbe, Safa, Merve, gündüz, gece, güneş ışığı, güneşin batışı ve kurbandır. Kostüm ve makyaj ihram, halk ve taksirdir. Hacc'a giden kişiler erkek, kadın, genç ve yaşlı siyah beyaz ne olursak olalım Allah'la şeytan arasındaki karşılaşmada Adem İbrahim ve Hacer'in rolü tarafımızdan oynanır. Hacc'da şunlar şöyle yapılmalı böyle yapılmalı gibi şeylerden ziyade Hacc'ın Müslümanlara niçin farz olduğu üzerinde durulup öğrenilmesidir.

 

Boş Bir Felsefeyi Red 

Hayat yaşadığımız şekliyle tiyatroyu andırır. Kişi gayesiz, gece ve gündüzleri izler. Gün be gün yaşamayı temel kabul eden insanın yönü yoktur. Amacı sadece yaşamaktır. "Yaşayan bir bedende ölü bir ruhtur var olan. Ama Hacc olayı bu sağlıksız durumu değildir. İnsan Hacc'a gitmeye karar verdi mi gerekli adımı attı demektir. Hacc'ı gerçekleştirme yoluna girilmiştir. Hacc gayesizliğin karşıtıdır. Evinden çıkacaksın Allah'ın evini [BEYTULLAH] veya insanların evini ziyaret et, çevreni terk et, pak topraklara git orada Meş'ar-i Haramın cana can katan seması altında Allah'la [CC] karşılaşabilirsin. Çektiğin yabancılıklar bitecektir. İnsan sonunda kendini bulacaktır.

 

Allah'a Ulaşma 

Hacc, haram aylardan Zilhiccede yapılır. Mekke toprağı asûde ve huzur doludur. Çöl korku nefret ve savaşın yerine barış ve güvenlikle tanınır. Halkın Allah'la karşılaşmaya serbest olduğu bir ibadet havası hakimdir. Sen ey çamur, Allah'ın ruhunu ara ve O'nun ardından git davetini kabul et O'nu görmek için evini terk et. O seni bekliyor. İnsan varlığı, gaye, Allah'ın ruhuna yaklaşmak olmadıkça bir saçmadan başka bir şey değildir. Seni Allah'tan uzaklaştıran bütün şu ihtiyaç ve doymak bilmez arzularından sıyrıl. Dolayısıyla Hacc'a giden sonsuz insan göçüne katıl. Kâdir Allah'ı gör! Hacc için evinden ayrılmadan önce bütün borçların ödenmelidir. Yakınlarına veya dostlarına karşı duyduğun bütün nefret ve kızgınlıklar yok olmalı. içinde bir arzu doğmalı. Bütün bu jestler, bir gün herkesin başına gelecek ölüme hazırlanmada birer deneydir. Bu hareketler, kişisel ve malî arınmayı garanti eder. Vedanın son anları ve insanın geleceği sembolize edilir. Sen ve bedeninin her azası amellerinizden sorumlusunuz. Bu amel yurdundayken, hesap yurduna hazırlan. Ölmeden önce ölümü duy. Hacca git.

 

Mikata Giriş ve Bir Oluş

Gösteri Mikat'ta başlar. Bu noktada insan elbiselerini değiştirmelidir. Niçin dendiğinde çünkü kişinin elbisesi kendisi kadar karakterini de örter. Kişi elbise giymez fakat gerçekten elbiseler onu gizler. Mikat'ta elbiselerini çıkar ve bırak. Düz beyaz kumaştan kefeni giy. Herkes gibi giyineceksin. Bir parçacık halinle kalabalığa katıl bir damla olarak okyanusa dal. Gururlanma, buraya birini görmek için gelmedin. Alçak gönüllü ol, Allah'ı göreceksin. Ölümcüllüğü kavrayan bir kişi ol veya bir ölümcül ol, varlığını duyan.

 

Mikat'ta ırkını veya kabileni hiç düşünmeden günlük hayatında seni bir kurt [vahşet ve zulmün sembolü] bir fare [kurnazlığın ve istifçiliğin sembolü] bir tilki [hilekarlığın sembolü] veya bir koynun[köleliğin sembolü] yapan bütün örtüleri çıkar at. Bunların hepsini Mikat'ta bırak ve sonunda nasıl bir ölü olacaksan, şimdi de bir insan, yalnızca bir Adem olarak başlangıçtaki şekline bürün. İki parçalı kumaşa dolan birini omuzlarına ört, diğerini beline sar. Hiçbir özel şekil ve araç kullanma. Giydiğin kumaş oldukça basit ve sade dokunmuştur. Herkes aynı ihramı giyer. Hiçbir görünüm farkı yoktur. Dünyanın her tarafından gelip Hacc'a doğru yol alan kervanlar Mikat'ta toplanacaktır. Aynı yerde ve aynı zamanda karşılaşacaklardır. Allah yolunda kişi olduğu gibi değil olması gerektiği gibi olacaktır ve dönüş Allah'a dır. Kişi Allah'a dönmeye karar verir. Bütün benlik ve bencillik eğilimleri Mikat'ta gömülür. Kendi ölü bedenini görür ve kendi mezarını ziyaret eder. Kişiye hayatının son noktası hatırlatılır. Mikat'ta ölümü ve tekrar dirilmeyi duyduktan sonra, Mikad'la Miyad arasındaki çöl görevine devam etmelidir.

 

Hacc'ı eda eden herkes Allah'la karşılaşmak üzere kendinden uzaklaşmıştır. Ona Allah'ın ruhu bahşedilmiştir. Bir sürgünden kurtulup ahirete gittin. Cehaleti ve zulmü yenerek ilim ve adaletle aydınlandın. Şirki terk ettin, tevhidi kabul ettin. Haccı eda etmeden önce, insanlar insan olma özelliğini kaybetmişlerdi. Kuvvet, servet, kabile, ülke ve ırklarla kendinden kopmuşlardı. Hayatları sadece bir varolmaktan öte geçmiyordu. Sonunda hac ibadeti kendilerini keşfetmelerini sağladı. Şimdi birbirlerini bir olarak ve bir fert olarak algılıyorlar başka hiç bir şey değil.

 

Niyet 

Büyük bir değişiklik başlangıcı olan Mikat'a varmadan önce niyet edilmeli. Bu niyet benlikten, Allah'a giyimli olmaktan soyunuk olmaya, günlük hayattan ebedi hayata bencillik gayesizlikten bağlılık ve sorumluluğa geçme niyetidir. Kısaca ihramlı oluşa geçiştir. Niyetini kuvvetle belirlemelisin. Hurma tohumları gibi kabuğundan çıkacaksın. Son derece bilinçli olarak inancını kalbinde duymalısın. Kalbini aşk aleviyle aydınlat. Yan ve parla, kendini tamamen unut!Geçmişteki hayatın, ihmal ve cehaletten ibarettir. Her bakımdan yardımsızdı. İşinde bile alıştığından fazla veya zorla köle olmuştun. Şimdi bu yaşama şeklini bırak. Tam anlamıyla Cenab-ı Allah'ın kendinin ve insanların bilincine er.

 

Mikatt'ta Namaz 

Mikat'ta hac etmeye hazırlan, neyi niçin yapman gerektiğini bil. İhrama girdiğinde kendini Allah'a arz ederek namaza dur. Mikat'ta namaz Allah'ın senin huzurunda putlara tapan değil Kurt değil tilki değil fare değil İbrahim gibi duruyorum demektir. Bu duruş bilinçli ve bilerek Allah'a itaat etmek Allah'la daha içten konuşuyor gibi olma ve Allah sanki hemen karşında gibi niyetlenmektir. Mikat'ta namaz artık ondan başka kimse karşısında rüku ve secde etmeyeceğine dair Allah'a verilecek bir sözdür.

 

Bazı Davranışlardan Kaçınma [Muharremat] 

İnsan ihramlıyken yapmaması gereken bazı şeyleri bilmesi gerekir. Aynaya bakmamak lazım, benliğini unutmak için, güzel koku kullanma, kimseye emir verme kardeşlik havasında ol, tamamen itaât etme zamanıdır. Herkes yer yer kendisi Allah'a sesleniyor ve Kâbe'ye yaklaşıyorsun, yaklaştıkça heyecan artıyor. O atmosferde Allah'tan başka kimseyi görmüyorsun. Tek o var diğerleri köpük ve dalga gibidir onun dışındaki her şey sahtedir. Hacc'ın çeşitli bölümlerini yerine getirirken insan kendinden koptuğunu ve Allah'a doğru bir hareket içinde olduğunu hisseder. Mekke'ye yaklaşırken haram bölgeyi gösteren işaret vardır. İşte bu bölgede yasaktır. [Avlanma, Bitki koparma gibi] Harem-i Mekke'ye yaklaştığınızda Lebbeyk sesleri kesilir.

 

Allah'ın evine varış herkesin kalbini Aşk ateşi i1e yanmakta olduğu hissedilir. Şimdi Kâbe ye daha da yakınız sessizlik, düşünce ve sevgi dolu gözlerin büyüdükçe büyüyor ve kıbleye dikiliyor. İnsan o anda soluğunu yakalaması güçleşiyor. Vadiyi inerken yıkılacak gibi olursun. Fakat karşında o Kâbe gözüküyor. Burası imanın, sevginin ve hayatın merkezidir.

 

Kâbe 

Oldukça sade bir şekilde döşenmiş ve araları tebeşirle doldurulmuş siyah taşlardan yapılan Kâbe boş bir küp şeklindedir Kâbe yi boş görmek ne kadar güzel orada hac için bulunduğunu hatırlatıyor. İnsanın varacağı son nokta değil. Kâbe, yön gösteren bir kılavuzdur.

 Sonsuzluğa varmaya karar verdikten sonra Hacc'a başlarsın Hac Kâbe ye doğru değil Allah'a doğru sonsuz bir harekettir. Allah'ın pak kulu olmakla şereflendirilmiş bulunuyorsun. Hala kendine bağlanmış ve kendini düşünüyorsan bu kutsal eve girmene izin verilmez. Mekke'ye Beyt-i Atik denir. Atik hür oluşu temsil eder. Mekke kimseye ait değildir. Allah Mekke'nin sahibidir. Benliğinden gelen eğilimlerin tamamını atabilirsen aileye katılmaya hazırız demektir. Allah'ın ailesinin kıymetli bir ferdi ve dostu olarak kucak açarlar sana. Duvarla Kâbe arasında dar bir geçit vardır. Kâbe'yi tavaf ederken Allah duvarın etrafında dönmeyi emretmiştir. Aksi halde Hacc'ın kabul olmaz.

 

Tavaf 

Kâbe çevresinde insanlar daire çizerek dönerler. Kâbe Allah'ın ölümsüzlüğünü ve sonsuzluğunu sembolize eder. Dönen daireler ise yaratıklarının sürekli hareket ve değişimlerini temsil eder. Allah'ın yolu insanların yoludur; Allah'a yaklaşmak için önce insanlara yaklaşmalısın. Her dinin kendine özgü bir ibadeti vardır. Bu İslam'da cihattır. Tavaf süresince Kabe'ye giremezsin. Çevresinde herhangi bir yerde duramazsın. Kalabalığa katılmalı ve kalabalıkta kaybolmalısın. Tavaf eden insan çağlayanın içine dalmalısın. Hacı olmanın yolu buradan geçer.

 

Hacerü'l Esved ve Biat 

Tavaf Hacerü'l Esved'in bulunduğu noktadan başlar. Burası evrenin düzenine girdiği yerdir. İnsanlara katıl eğer insanlara katılmazsan yörüngeni bulamayacak ve Allah'a yaklaşamayacaksın. Hacerü'I Esved'e dokunmak lazım sonrada insanların arasında kaybolmalısın. “Hacerül Esved yer yüzünde Allah'ın sağ elidir.” Hacer insanlık için bir örnektir. Ona memedeki çocuğu ile evini terk etmesini emretti. Hiç bir bitkinin öyle ki bir deve dikeninin bitmediği korkulu Mekke vadisine girmesi söylendi. Oda Allah'a olan aşkından bu emri anladı ve kabul etti. Böyle bir yerde, su varlık için gerekli, bebek süt ister, insan arkadaşa muhtaçtır. Kadın bir desteğe ihtiyaç duyar ve bir anne yardım bekler, bütün bunlar doğru ama ilahi aşk bütün bunların yerini alabiliyor. Eğer ruhu O'nu tanırsa bir kimse yalnızca aşkıyla yaşayabilir. Sonuç olarak Allah'a kesinlikle güvenmeliyiz.

 

Makam-ı İbrahim [Hz. İbrahim'in Makamı] 

Tavaf yedinci dönüşünü tamamladıktan sonra tavaf hali sona erer Makam-ı İbrahim de iki rekat namaz kılınır. İbrahim'in makamı ayak izlerinin bulunduğu taş parçasıdır. İbrahim bu taşın üzerinde durarak Kâbe'nin köşe taşını [Hacerü'l Esved] yerine koydu. Kâbe'yi yapmaya buradan başladı. Gel Hacc et, tavaf eden insan seline katıl ve sende tavaf et. Bu sevgi deresinde bir saat yüzdükten sonra üzerine titrediğin ölümcül varlığını terk edecek ve Allah'ın sonsuz yörüngesinde sonsuz var oluşa eren insanlar arasında yeni bir hayata kavuşacaksın.

 

İşte şimdi İbrahim gibisin.

 

Sa'y 

Sa'y bir arayıştır amacı olan bir harekettir. Koşmak ve seyretmek diye tanımlanır. Sa'y çalışmasıdır bedenin Susuzluğunu gidermek ve çocuklarını doyurmak için su ve ekmek ardından koşman ve çaba harcamandır demektir. Say ihtiyaçların için tabiatın kalbinde araştırma yapmak ve kavga etmektir. Taştan su çıkarma girişimidir. Şaşırtıcıdır ki mesafe olarak tavafla sa'y arasında ancak bir kaç adım ve bir kaç saniye vardır. Yine de bu ikisi arasında büyük bir farklılık göze çarpıyor. Tavaf: Mutlak sevgi, sa'y: Mutlak akıl. Tavaf: Tamamen O, Say: Tamamen sen.

 Tavaf yalnızca Kadir-î Mutlak'ın iradesi Sa'y yalnızca senin iraden Hac tavaf ve sa'yın birleşimidir. Tavaf yaşamak için değil Allah davası için yaşamak, Sa'y yalnızca kendin için değil insanlar için de elinden geleni yapmak.

 

Sa'y ın Sonu [Taksir] 

Merve'de sa'yın son noktasında saçını kısalt veya tırnaklarını kes. İhramını çıkar ve her günkü elbiseni giy kendini serbest hisset eli boş ve susuz Merve'den ayrıl İsmail'ini bulmaya git. Ey sa'y ederek yorgun düşen insan Aşka güven. Ey sorumlu insan elinden geleni yap. Çünkü İbrahim susuzdur ve sen sa'y yapmaktan gelen Hacc'ı kalbine dikkatle kulak ver. Şırıltıyı duyacaksın Merve tepesinden zemzeme doğru yürü bir kap yudum al yüzünü yıka ve geldiğin yere bir miktar götür ki hediye diye insanlara sunasın.

 

Büyük Hac 

Zilhiccenin dokuzuncu günü hac başlar. Mekke'ye gitmeye karar vermek Hacc'ın bütünüyle gerçekleşmesi olmadığı gibi Kâbe ve Kıble'de Hacc'ın hedefleri değildir. Tevhidin önderi [İbrahim] Hacc'ın Kâbe'de bitmediğini tersine Kâbe'yi terk ettiğin anda başladığını öğretiyor. Sana Kâbe varacağın son durak değil başladığın ilk noktadır. Umre için ve Mikat'ta evini terk ediyorsun şimdi ise Hac için Allah'ın evini terk etmelisin. Şimdi Allah'a yaklaşacaksın. Evi ziyaret etmeyecek fakat sahibini göreceksin ve varış Allah'adır. Kâbe son durak değil yalnızca yöndür. Mekke'ye geldin burada kalma haramda durma Mekke'ye gelişten daha büyük bir yolculuğa [Hacc'ı temettü] başlamalıyız. Zilhiccenin dokuzunda nerede olduğumuza bakmadan ihramını giy. Mekke'ye sırtını dön ve yürü Mekke'den daha kutsal ve daha saygı değer neresi vardır. Durma göreceksin.

 

Arafat 

İhramını giyip de Mekke'den çıkınca güneş batımına kadar kalman gereken doğuya [Arafat'a] doğru yola çıkacaksın geri dönüşte Maş-arı haram arkasında Mina'da kalacaksın. Vakfe için Arafat'a giderken yavaş yavaş durup dinlenmeden Arafat'a gideceğiz. Onuncu günün sabahında on ikinci güne istersen on üçüncü güne kadar Mina'da kalınacak. Allah'a dönerken içlerinden geçerken üç bölüm vardır. Arafat, Maş-ar ve Mina. Bunlar üç ziyaret yeri değildir. Allah bizzat onların ilahi isimlerini kendisi vermiştir. Arafat hikmet ve ilim demektir. Mahşer bilinç ve anlayış demektir. Mina aşk ve inanç demektir. 

Arafat'ta güneş batınca insanlar Meş-ar'a doğru yola koyulurlar ve orada dururlar. Sonrada Mina'ya hareket ederler buraların sınırı yoktur. Takva kendini eğitme dua kendini Allah'a arz etme Arafat'ta ihtişam bakışında olmalı. Baktığın şeyde değil hangi durumda olursan ol bu günü işlediğin gibi geçirebilirsin. Senden istenen şey durman [Vakfe] ve sonra Arafat düzlüğünü güneş batımını terk etmelidir.

 

Meş-ar 

Arafat'ta kaybolurken sen de oradan ayrılıyorsun, Arafat kaybolmuştur. Durmak mı asla, oturmak mı hiç bir yerde bir yarım gün tam bir gece veya iki gün kalmak, hepsi bu kadar. Çadırların hepsi kaldırılmalıdır. Karanlıkta ve gecenin sessizliğinde düşünceleri bir noktaya daha fazla toplayabilmek suretiyle elde edilen anlayış gücüne Meş-ar denir. Arafat tecrübe ve nazar bölümü, Meş-ar ise görüş ve basiret bölümüdür. Yer ve gök hürriyet ve alçak gönüllülük içindedir.

 İlim Allah'ın dilediği kimselerin kalbine yerleştirdiği bir nurdur. Bu doğru kılavuzluk bilgisidir. Arafat bilgisini her hangi bir kişi öğrenebilir ama Meş-ar'ın nuru Allah'ın dilediği kimselerin kalbine yerleştirdiği ışıktır. Mikat'ta iken kendini unutup insanlara katılmışsın. Tavaf'ta onlarla sürüklenmişsin.

 Say'dan sonra kendini bulmuş Arafat'ta okyanusa çekilmiştin ve sonra yeniden Meş-ar'da kendini bulacaksın. Böyle bir kalabalık içinde herkes kendi başınadır. Burada örtüsüz renksiz maskesiz veya makyajsız pak gerçeğini keşfettin. Bu gece bir dostla [Allah] özel bir konuşma yapacaksın. Kendini ona aç ve günahlarını itiraf et. Şimdi bütün bu sınırları görmeyip duvarları yıkma zamanıdır. Yıllardır içinde tutsak kaldığın şeylerden sıyrıl. Burada kendinlesin. Elini çenene koy ve bu gece Allah'la baş başa ol. Silahların ve inancınla yanında yalnızca O ve sen varsın. Eğer Muhammed'in iyi bir ümmeti isen O'nun gibi yap. Bırak kalbin aşkla aydınlansın. Orduda kurallara dikkat et. Üç gün Mina‘da kalman gerektiğini unutma.[10.,11.,12. Günler] kurşunların boşa gitmeyeceğinden emin ol. Yalnızca düşmana çarpanlar kabul görecektir. Mina savaş alanıdır. Savaşmak lazımdır. Meş-ar kamp yeridir. Sabah namazında sessizlik hakimdir. Meş-arda herkes uykudaymış gibi gece dağların üzerinden süzüldü. Meş-ar'da uyuyanların üzerinden sıyrıldı ve Mina boğazında kayboldu ve şu anda güneş doğuyor.

 

Mina 

Son ve en uzun kalış Mina'dadır. Güneş doğduktan sonra Meş-ar'da durma. Çünkü gündüz ilk Mina'da olma vaktidir. Güneşin doğuşuyla birlikte hücuma geçmek hücum vakti girdiği zaman güneşin emri zamanın emridir. Bu emre uy. Yalnızca güneşe kulak ver ve onuncu günün güneşini bayram güneşini gözle. Her şeyi anladığını söyleyen hiçbir şey anlamayandır.

 Allah'a yaklaşmaya karar vermiş olan insanlar ümmet sonsuz ve harekat eden cemaat bütün kaya ve setleri delecek ve sonunda kuşkusuz denize ulaşacak olan gürleyen sel... Evet. Meş-ar'dan Mina'ya giden yolun üzerinde durmazsan yanlış yola gitmez veya insanlara karışırsan Mina'ya ulaşacak, şeytanları yenecek ve İsmail'ini kurban edeceksin. Bu hacca giden herkese Allah'ın açık emridir.

 

Savaş Cephesi [Şeytan Taşlama: Recm] 

Kral Caddesi boyunca yerleşmiş üç Şeytan birbirinden 100 metre kadar uzaklıktadır, her biri bir anıtı, bir heykeli veya bir putu temsil eder; her yıl yüzleri beyaza boyanır.

 Allahu Ekber, ne kadar anlamlı! Ordu geldi; hepsinin ellerinde silahları[taşları] ve ateşlemeye hazırlar. Birinci puta vardığında[cemre-i ula] ateş etmeden geç git. İkinci puta vardığında da aynısını yap. Fakat üçüncüye vardığında geçme, ateş et! Niçin? Şu akıllı ve tecrübeli öğretmenler, genellikle sürüp giden bir yolda yavaş yavaş ve sessizce dönüş yapmamızı söylerler, ama burada kumandan ve emir veren İbrahim'dir. İlk hücumda sonuncuyu vur ve vuruşların başından ve yüzünden olmalıdır savaş bitmiştir. Son put düştüğü zaman birinciler ve ikinciler karşı koyamaz. Cepheden ayrılınca işimiz kurban kesmektir. İhramını çıkar, istediğin elbiseyi giy, saçını kes, istersen koku sürün.

 Artık serbestsin. Hacc süresince her hareket niyetine bağlıdır ve niyetle yapılır. Haccın özünü anlamayan kimse boş bir zihinle ülkesine döner.

 

Hacc Süresince 

Tavafla tevhid inancını ilan edeceksin. Say ile Haccın uğraşını yapacaksın Kâbe, den Arafat'a gitmekle Ademin inişini göstereceksin. Arafat'tan Mina'ya gitmekle insanın yaratılış felsefesini düşüncelerin saf bilimden saf aşka doğru evrimini ve ruhun çamurdan Allah'a [cc] doğru

 yükselişini sergileyeceksin. İbrahim'in sahnesi Mina'dayız. Şu anda İbrahim gibi davranmaktayız. O oğlu İsmail'i kurban etmek için getirmiştir. Bizim İsmail'imiz Kim veya Ne? İşte onu bilemiyoruz. Ama bizi kör ve sağır ne ediyorsa işte odur kurban edeceğimiz.

 

İsmail'in Kurban Edilmesi 

Sevgili oğlun, hayatının meyvesi, neşen, oluş nedenin, varlığının anlamı, oğlun; hayır, İsmail'in. O'nu bir kuzu gibi yatır ve kurban et! Ayaklarının altına al ki, kaçıp kurtulamasın. ellerinle kavrayarak başını tut, boyun damarını kes, fakat daha fazla kımıldayamayacağını sezinceye kadar ayaklarının altında tut. Sonra ayağa kalk ve O'nu yalnız kendi haline bırak! Ey “itaatkar” olan ve Allah'ın[cc] kulu”!Allah'ın senden istediği budur. Bu inancının çağrısı, tebliğinin özüdür. Bu sorumluluğundur. Ey ‘sorumlu adam!' Ey ‘İsmail'in babası!'

 İbrahim'in iki seçeneği vardı; ya kalbinin ağlayışlarına kulak verecek ve İsmail'i kurtaracak veya Allah'ın emirlerine uyup O'nu kurban edecekti! Birini seçmek zorundaydı.

 İçinde ‘sevgi' ve ‘gerçek' kavga ediyordu ‘sevgi', hayatı; ‘gerçek' ise inancıydı]! Allah kendi hayatını istemiş olsaydı vermek çok daha kolay olacaktı İbrahim, hayatını Allah davası uğruna adamıştı ve bu nedenle Allah'a itaat etmesi gerektiğini hissediyordu. Bu, O'nun için bir ‘bencillik' ve ‘zayıflık' idi. Bazı kişiler için iyi ve güzel olan, İbrahim gibi şerefli bir insan için kötü ve çirkin olabilir. O Allah'a en yakındı.

 İbrahim çağrıyı düşününce her şeyiyle teslim oluyor, fakat sıra İsmail'i kurban etmeye gelince katlanılmaz bir acı duyuyor, kemiklerinin kırıldığını ve yüzünde üzgün bir ifade belirdiğini hissediyordu. İbrahim'i böyle kötü bir durumda gören şeytan; Nerede ve kimde bir korku, zayıflık, kuşku, kıskançlık, ümitsizlik, aptallık ve sevgi belirtisi görse çirkef işini yapmaya koyulur. Seni eğlendirir ve görevlerini yapmaktan alıkoyar ki çağrı gerçeği kavranmasın.

 

"Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fıtnedir". [Enfal 28]

 Oğluna olan sevgi bile, seni ‘deneme' yoludur. İsmail sevgisi İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında O'nun tek zayıf yönü olmuştu bu. İbrahim bunun açık bir vahiy olduğunu ve oğlunu kurban etmesi gerektiğini biliyordu. Üzgün ve kalbi kırıktı. Şeytan bundan dolayı O'nu kandırma fırsatı buluyordu.

 Şeytan bu durumdan faydalanarak önüne çıktı ve aynı şeyi fısıldadı: “Bu çağrıyı rüyanda duydun”.”Hayır bu yeterli, bu yeterli” dedi İbrahim kendi kendine; karar verdi ve seçimini yaptı: “Mutlak hürriyet olarak Allah'a itaat”, yani İsmail'i kurban etmek. Hürriyetine giden yolda bu son daha kalmalı ve oturup bütün çağların üzerinde birleştiği şu soruyu kendi kendine sormalısın: "Toplum için ne yapabiliriz?" Ve cevabı bulmaya çalış. Sadece otur ve hacc boyunca ne yaptığını düşün!

 

Baba Ve Oğul Arasındaki Konuşma 

Mina'da kuytu bir köşede İbrahim [AS] oğluyla konuştu! Yüz yıl yaşamış ak saçlı sakallı babanın yanı sıra İsmail gençlik çağına yeni giriyordu. Dünyanın değil Arap yarımadasının göğü böyle bir görünüme katlanamazdı! Tarih, baba ile oğul arasındaki böyle bir konuşmayı kaydetmemişti hiç. Kimse de, dostça fakat ürkütücü bir konuşmayı düşünmemişti!

 İbrahim başlangıçta hikayeyi yeniden anlatıp oğluna "burada seni ellerimle kurban edeceğim demek için ağzını açmadı. Sonunda, Allah'ın güvenine sığındı ve " İsmail rüyamda seni boğazlıyorum" dedi! Öylesine hızlı söylemişti ki bu kelimeleri kendisi bile işitmedi. Sonra sustu. Korkulu ve solgun, İsmail'in gözlerine bakmaya dayanamıyordu. İsmail babasının içinde bulunduğu durumu sezerek onu teselli etmeye çalıştı. "Baba itaatkar ol ve Allah'ın emrini yerine getirmek için tereddüte düşme. Beni de itaat edici olarak bulacaksın. Katlanabilirim ben " dedi. Allah Teala ders veriyordu. Bundan böyle Allah için insan kurban olarak kesilmeyecektir. İbrahim gibi, İsmail'ini seçip Mina'ya getirmelisin. Kimdir İsmail'in? Kendin bileceksin, başkalarının bilmelerine gerek yok. Karın olabilir, yeteneğin, işin cinsiyetin. gücün rütben Mevkin vs. olabilir. Hangisi olduğunu bilmiyorum, fakat senin İsmail İbrahim'in yanında ne kadar sevgiliyse senin yanında da o kadar sevgili olması gerekir!İsmail'in bazı göstergeleri, hürriyetini senden alan ve görevlerini yapmana engel olan her şey, seni eğlendiren gerçeği bilmen ve duymadan alıkoyan sorumluluğu kabul etmekten çok seni özür aramaya iten her şey ve yalnızca ileride desteğini almak için seni destekleyen her herkestir. Onu hayatında arayıp bulmalısın. Eğer Allah Teala'ya yaklaşmak istiyorsan, İsmail'ini Mina'da kurban etmelisin. İsmail yerine bir koyun kesmek kurbandır, fakat yalnızca kurban kesmek için, bir koyun kurban etmek kasaplıktır.

 

Üç Put Üçlemenin [Teslis] Sembolleri 

Mina'da üç putun İbrahim'i aldatmaya çalışan şeytanı temsil ettiğini hatırla.

 Birinci put [cemre-i ulâ]:'Arafat'ın düşmanı'

 İkinci put [cemre-i vustâ]:Meş'ar'ın düşmanı'

 Üçüncü put [cemre-i ukbâ]:'Mina'nın düşmanı'

 Nerde?

Ey hacı. Şu anda Mina'dasın. Ateşle silahını İsmail'ini kurban yerine getirdin. İbrahim gibi üç putu vur ve devir.

 

Bayram 

Hareket bitti ve biraz sonra hacc sona erecek.

 

 

Mina'da!

 

Şaşırtıcıdır ki, Mekke'nin komşusu olan yerde! Neden hacc Mekke ve Kâbe yanında bitmezde, burada biter? Haccın bu sıralarını anlamalısın. Bu kalabalığın ortasında ne yaptığının tam anlamıyla bilincinde olmalısın. Burada düşünebilmelisin;evinin bir köşesinde veya hayallerinde değil! Hacc birlikteliği teşvik eden bir bütünlüktür. Allah [cc], İbrahim [asm] ; Muhammed [sas] ve insanlarla karşılaşılan yerdir. Haccı anlamak ve tanımlamak gidebilmek ve şimdiye kadar söylediklerimizi yapabilmek demektir.

 

Mina'da Gecikme 

İnancını ve ne yaptığını düşünmen için iki gün daha kalınır. Bayram günü kurban kesildikten sonra merasim biter. Mina'da iki gün veya üç gün daha kalman gerekir. Bu günlerde Mina'dan ayrılman, Mekke'ye dönmen düşünülmez. Niçin şeytan yenildi, kurban kesildi, İhram çıkarıldı ve bayram kutlandı. İnsan için İbrahim'in makamına ulaşmaktan başka daha üstün bir rütbe yoktur ve burada herkesten rolünü oynaması istenmiştir. Bütün bu menasikin sonunda, ülkene dönmeden önce, bayramdan sonra iki gün daha kalmalı ve oturup bütün çağların üzerinde birleştiği şu soruyu kendine sormalısın. Toplum için ne yapabiliriz? Ve cevabı bulmaya çalış. Sadece otur ve hacc boyunca ne yaptığını düşün.

 

Bayram Gününden Sonra Arka Arkaya Yapılan Hücumlar

 

İlk gün, ilk hücumunda son putu vurur ve kurban yerine giden yolu açarsın. Sonra ihramını çıkarır ve sevinçle zaferini kutlarsın! İkinci gün tekrar vurmalısın, ama putların üçünü de. Bu kez, sırayla, birinci, ikinci ve son olarak da üçüncü putu vurursun. Üçüncü gün, ikinci gün yaptıklarının bir tekrarıdır. Dördüncü gün, istersen Mina'da kalabilir istersen ayrılabilirsin. Kalmaya karar verirsen ikinci veya üçüncü günün atışlarını tekrarlamalısın. Dördüncü gün kalmamaya karar verirsen kalan silahlarından arta kalanı Mina'da bir yere gömmelisin! Bu bir zorunluluktur!

 

Son Mesaj

 

Hacc süresince yapılan bütün davranışlar, Kur'an'ın kelimelerle anlattığı mesajı nakleder. Haccı bitirmeden önce, Kur'anı hiç olmazsa baştan sona bir kez okuman ve son suresinde bir ders çıkarman öğüt verilir.

 

Neden son sure? Hacc'ın son aşaması vurmak olup, Kur'an'ın son suresinin son kelimeleri de bir tehlikeden uyarma konusundadır! Hacc'ın sonunda sen üç putu vurursun, Kur'an'ın sonu da üç gücü reddeder. Hacc'ın son bölümünde, Müslüman, bir tehlikeye karşı uyarılırken, Kur'an'ın son bölümünde de bir şerre karşı uyarılır. Kur'an'ın biterken şerrin bitmemesi, Peygamberliğin biterken tehlikenin sürmesi bize şaşırtıcı geliyor belki! Kur'an'ın son iki suresi, `şer'den sığınma `dan söz eder ve aynı zamanda, İbrahim [as.]'ın peygamberliğini tamamlayan, tevhidin son peygamberi Hz. Muhammed'i [sav.] uyarır. Ve Hacc'ın son iki günü, kişinin savaşmak zorunda kaldığı ve Allah'ın [cc] İbrahim'e[as.] uyarıda bulunduğu Mina'da geçer. Ve sen ey Muhammed'in [sav] ve İbrahim'in [as.] sünnetinin yolunda giden, yalnızca menasike uyman değil, fakat `şifre'leri çözmen gerekir. Mina'dan sonra nereye gidiyorsun? Ey hacı, ülkemize dönmek için Mina'dan ayrılmadan önce oturup muzaffer peygamberimizin uyarıldığı tehlikeyi anlamak için Kur'an'ın son iki suresini okuyalım. Allah'ın sevgili elçisinden sığınmasını istediği şeyleri anlamak için, şu vahiylere kulak verelim:

 

"De ki: Sabahın Rabb'ine sığınırım,

Yarattığı şeylerin şerrinden,

Karanlığı çöküp bastığı zaman gecenin şerrinden.

Ve haset edenin, haset ettiği zaman şerrinden ,

Düğümleri üfleyenlerin şerrinden". [Felâk suresi]

 

Ey Habilin varisi; 'babanın katilinden öc alıcı' Kabil ölmedi! Ey 'meleklerin secde ettiği','Adem'in varisi'; şeytan şimdi öc alıyor! Üç yüzü, yedi rengi, yetmiş bin hilesi olan ve insanların kalbine fısıldayan bu şerden uzak dur..

 

Allah'a [cc], Şafağın Rabb'ine, 'insanların sahibine, 'İnsanların Maliki'ne ve İnsanların sevgilisine, İlahına' sığın. Ve sen ey hacı, Kurban Bayramı'ndan sonra Mina'da kal ve günde yedi kez üç putu vur! Her günü Kurban günü. Her ayı Zilhicce. Her yeri Mina ve... hayatı hacc bil.

 

Sonuç

 

Mina'da kalma zamanı bitti ve Mekke sınırı yakınında törenler son buldu. Zilhiccenin sonuna doğru istediğin zaman, gerektiğinde Arafat'a gitmeden yapabileceğin bir Tavaf ve Sa'y daha var. Hacc menasiki bitmiş bulunuyor, işte yapman istenen şeylerin hepsi bu kadar. Ey, Hacc'ın son bölümü olan Mina'dan ayrılan hacı! İbrahim'in çağrısını kabul ettin Kişisel hayatının kısır döngüsünden kurtuldun. Zamanında Mikat'a geldin; Vahy'e kulak verdin; elbiselerini çıkarıp beyaz kefenini giydin. Evini ve ülkeni terk ederek bir misafir gibi Allah'ın Evi'ne ve cihad toprağına geldin. Sağ elini sıkarak Allah'a [cc] söz verdin. Tavaf çemberine katılarak tavaf eden insanların arasında kayboldun. Kendi kendin eliği bıraktın. Dağların tepesinde su bulmak için elinden geleni yaptın. Sonra Mekke'den Arafat'a indin ve bölüm bölüm [Meş'ar ve Mina'ya Giderek] geri Allah'a dönüp bilinç kazandın. Meş'ar karanlığında silah topladın. Aynı zamanda, diğerleriyle birlikte Mina sınırını geçtin. Şeytan ilk hücumunda yenildi. Hür oldun; İnanç ve aşk toprağını kurtardın. İbrahim makamına ulaştın, şerefin zirvesine -şehâdetin ötesindeki bölüme- çıktın. Son olarak bu çabanın bitiminde bir koyun kurban ettin

 

En tehlikeli ve en korkunç yaratılış geçitlerini –Tevhit, isar, cihad, şehadet, iblisle savaş ve aşk ülkesini fethi- geçtikten sonra bu en büyük kutsal gezinin ve en yüksek insani dereceye çıkışın bitiminde nereye geliyorsun? Ne yapıyorsun? Kurban: Bir “koyun” boğazlamak! Neden? Hangi düşünceyle? Sırrı ne bunun? Haccın sonunda bir koyun boğazlamanın sırrı nedir? Bir şey diyemem!Bırak cevabı Allah versin:

 

"...Ondan hem kendiniz yiyin, hem ihtiyacını gizleyen ve gizlemeyip dilenen fakir[ler]e yedirin ". [Hacc 36]

 

Yine tekrar ediyor:

 

"...İşte bunlardan yeyin, yoksulu, fakiri de yedirin". [Hacc 28]

 

Ey hacı! Nereye gidiyorsun şimdi? Hayatına ve dünyana mı dönüyorsun? Geldiğin aynı yola mı giriyorsun hacdan sonra? Asla! Asla! Bu sembolik gösteride İbrahim'in rolünü oynadın! İyi bir aktör, kişiliği, rolünü oynadığın şahsın karakterinden tamamıyla etkilenen insandır. Eğer bunu iyi becerirse, gösteri bitecek, fakat eseri sürecektir. Oynadıkları rolü sürdüremeyip, unutulup giden pek çok aktör vardır!

 

`Makam-ı İbrahim'desin; tam durduğu yerde. Yükselişinin en son basamağı, Mirac'da Allah'a olan en kısa mesafedir. Şimdi makam-ı İbrahim'de duruyorsun ve onun rolünü oynayacaksın; onun gibi yaşayacak ve inancının icâbesinin mimarı olacaksın. İnsanları içinde yaşadıkları bataklıktan kurtar. Cehaletin karanlığı ve zulmün çileleriyle uyuşmuş ve ölmüş bedenlerine yeniden hayat üfle Ayağa kalkmalarına yardım et ve onlara yön ver. Onları hacca çağır, tavaf etmeye çağır.

 

İbrahim'in niteliklerini kazanmak için tavaf etmeye çağır. İbrahim'in niteliklerini kazanmak için, tavafa katılıp bencilliğini bırakarak temizlendikten sonra yolunu izlemek için Allah'a söz verdin. Allah şahidindir.

 

Zamanını saygıdeğer bir zamana [Zaman-ı Haram] yap, çünkü kutsal mescittesin. Çünkü, yeryüzü Allah'ın [cc] Mescidi'dir

ehlader