
کارگر
İranlı karikatürist Türkiye'de ikinci oldu
İranlı karikatürist Türkiye'de ikinci oldu
Haber ID: 3994118 - Per 1 Haziran 2017 - 11:23
Kültür
İranlı sanatçı Türkiye’de düzenlenen “Göç” konulu Uluslararası Karikatür Yarışması’nda ikinciliğe layık görüldü.Karikatürist Ali Şafei’nin eseri Türkiye’de düzenlenen “Göç” konulu Uluslararası Karikatür Yarışması’nda jüri tarafından ikinciliğe layık görüldü.
İran’ın kuzeyindeki Gülistan eyaletinde ikamet eden sanatçı bu etkinliğe ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu yarışmada Ukraynalı bir karikatürist birinci ve Türk bir sanatçı ise üçüncü oldu” dedi.
Karikatür yarışmasının konusuyla iligli Ali Şafei şunları kaydetti: Avrupa ülkelerindeki ikamet ile iltica sorunları hem de AB’nin Ortadoğulu göçmenlere yönelik uyguladığı sert tedbirler bu etkinliğin ana temasıyıdı.
İranlı sanatçı kendi eseri hakkında, “Yarışmaya gönerdiğim eser Batı ülkelerine göç etmeyi hayal eden insanları anlatıyor. Fakat onlar bu ülkelerin uyguladığı sıkı kuralları nedeniyle duvarların arkasında beklemek zorunda kalırlar” şeklinde konuştu.
İmam Humeyni Vefatının Yıl Dönümünde Tahran’da Anılacak
İran İslam Cumhuriyeti Kurucusu Rahmetli İmam Humeyni’nin rihletinin 28. yıl dönümü merasimi, yarın İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei’nin katılımıyla İmam Humeyni’nin türbesinde düzenlenecek.
Yarın Hş. 14 Hordat 1396, 4 Haziran 2017, İslam Cumhuriyeti Kurucusu Rahmetli İmam Humeyni’nin rihletinin 28. yıl dönümüdür.
Rahmetli İmam Humeyni’nin 28. rihleti yıl dönümü merasimi bu yıl mübarek Ramazan ayına denk geldiği için matem merasimine katılacaklarda göz önünde bulundurularak merasim 4 Haziran tarihinde akşam saatlerinde düzenlenecek.
İran İslam Cumhuriyeti Kurucusunun rihlet yıl dönümü merasimleri her yıl İran İslam Cumhuriyetinden ve dünyanın dört bir noktasından milyonların katılımıyla Tahran’da bulunan İmam Humeyni’nin türbesinde düzenleniyor.
14 ve 15 Hordad merasimlerine çağrı
İslamî Tebliğat Koordinasyon Konseyi bir bildiri yayımlayarak İran milletini 14 ve 15 Hordad etkinliklerine katılmaya davet etti.
İslamî Tebliğat Koordinasyon Konseyi bir bildiri yayımlayarak İran milletini 14 ve 15 Hordad etkinliklerine katılmaya davet etti.
Konsey yayımladığı bildiride 14 Hordad İmam Humeyni -ks- rihlet yıldönümü ve 15 Hordad Kum halkının gerçekleştirdiği kıyamın yıldönümünde tüm milleti bu iki özel günü anmak üzere davet ettiklerini belirtti.
İslamî Tebliğat Koordinasyon Konseyi, İmam Humeyni’nin -ks- başlattığı kıyam sonunda zalim şah rejimini devirmeyi başardığını ve İran İslam inkılabını zafere ulaştırdığını ve İslam Cumhuriyeti nizamı bereketini getirdiğini belirterek İran milletini bu günü anma etkinliklerine davet etti.
Türk ve İranlı şirketler arasında dev anlaşma
Türk medyasında yer alan haberlere göre, İran Sosyal Güvenlik Yatırım Firması (ŞASTA) ile Türkiye'den iki özel şirket arasında 95 milyon dolar değerinde 3 anlaşma imzalandı.
İran'ın başkenti Tahran'da yapılan imza törenine, Türk tarafı adına Mafin Vest Müdürü Fırat Yılmaz, İran tarafı adına ŞASTA Genel Müdürü Seyyit Rıza Nevruzzade ve Hurremşehr milletvekili Abdullah Samiri katıldı.
Törende, 10 milyon dolar değerinde bir Katamaran yolcu gemisi satışı, 70 milyon dolarlık Saba ticari binasının Türk inşaat firması tarafından yapımı ile İran'ın Hurremşehr kentindeki Arvandan gemi yapım tesisinin Türk şirketi tarafından yapım ve onarımını kapsayan 15 milyon değerinde bir anlaşma imzalandı.
Törende konuşan Mafin Vest Müdürü Yılmaz, İran ve Türkiye arasında farklı alanlarda ticari ilişkileri geliştirerek İran'ın, Türkiye ve Avrupa pazarına açılan kapısı olmayı amaçladıklarını belirtti.
ŞASTA Genel Müdürü Nevruzzade de Türk şirketlerle petrokimya ve lastik üretimi gibi ihtiyaçları olan diğer alanlarda da iş birliği yapmak istediklerini kaydetti.
Hurremşehr milletvekili Samiri ise Arvandan gemi yapım tesisinin Hurremşehr'de olduğuna dikkati çekerek, "Hurremşehr, gemi yapımı konusunda geniş bir potansiyele sahip. Hurremşehr halkı olarak Türkiye ile yapılan bu önemli anlaşmayı çok önemsiyor ve destekliyoruz." diye konuştu.
İran'ın en büyük holdinglerinden ŞASTA, petrol, gaz, petrokimya, inşaat, gemi yapımı ve imar alanlarında faaliyet gösteriyor.
Seher Duası
Seher duası (Arapça: دعاء السحر), Ramazan ayı seher vakitlerinde okunan dualar için kullanılan genel bir isimdir. Bunlardan en ünlüleri İmam Rıza’nın (a.s) İmam Bakır’dan (a.s) rivayet ettiği ve “Allahumme inni eseluke min behaike bi-ebhahu…” ile başlayan duadır. Mefatihu’l-Cinan[1] kitabında nakledilen bu dua, Şialar tarafından Ramazan ayında seher vakitlerinde okunmaktadır. Seher duası için çok sayıda şerhler yazılmıştır. Bunlardan en önemlilerinden biri de İmam Humeyni’nin yazdığı şerhtir. Bu duaya “Beha” duası da denilmektedir.
Senedi
İmam Rıza’nın (a.s) İmam Bakır’dan (a.s) naklettiği seher duasının senedini Seyyid İbn Tavus, İkbalu’l-A’mal[2] kitabında Şeyh Tusi tariki ile Ali bin Hasan Fazzal ve İbn Ebi Karre’ye ulaştırmış ve duayı Ramazan ayı seher vakitlerinde yapılan amellerin zımnında zikretmiştir.
Yine Alleme Meclisi Biharu’l-Envar[3] ve Zadu’l-Mead[4] kitabında ve şeyh Abbas Kummi, Mefatihu’l-Cinan[5] kitabında seher duasını nakletmişlerdir.
Seher Duasının Konumu
Eyyub bin Yaktin duanın sıhhati hakkında İmam Rıza’ya (a.s) bir mektup yazdı. İmam (a.s) cevabında şöyle yazdı:
“Evet, bu dua, İmam Bakır’ın (a.s) seher vakitlerinde okuduğu duadır. Babam dedesi İmam Bakır’dan şöyle nakletmiştir: ‘Allah’ın ismi azamı bu duadadır. Öyleyse duayı okuduğunuzda onda uğraş verin, çünkü onda ilim gizlenmiştir ve onu ehlinden başkasından gizleyin. Münafıklar, yalancılar, tekzip ediciler ve onu inkâr edenler, onun ehli değillerdir ve bu dua mübahaledir.”[6]
Kıraat Vakti
İmam Rıza’nın (a.s) rivayetinde de belirtildiği gibi[7], bu dua Ramazan ayının seher vakitlerinde okunmaktadır. Şialar bu duayı ferdi olarak Ramazan ayının seher vakitlerinde okumakta İran İslam Cumhuriyeti de Radyo ve televizyonlardan Ramazan ayında seher vakitlerinde yayınlamaktadır.
İçeriği
Seher duası, 23 pasajdan ve “Allahumme inni eseluke min behaike bi-ebhahu…” ile başlar. Allah’tan güzellik, cemal, celal, azamet, nur, rahmet, kelam, kemal, esma, izzet, meşiyyet, kudret, ilim, söz, istekler, şeref dereceleri, saltanat, hükümranlık, yüce makam, kadim ihsan, ayet, şan ve ceberutu hakkı için isteklerde bulunulmakta ve şöyle demektedir: Allah'ım! Reddetmeyeceğin ve kabul edeceğin şeyleri vasıta kılarak sana el açıyorum. O hâlde (dualarımı) kabul buyur ya Allah!"
Şerhleri
Seher duası için bazı şerhler kaleme alınmıştır. Onlardan bazıları şunlardır:
Şerh-i Duayı Seher, telif: Şeyh Muhammed Salih bin Mirza Fazlullah Mazenderani Hairi.
Şerh-i Duayı Seher, telif: Muhammed bin Süleyman Tenkabani.
Şerh-i Duayı Seher, telif: Mevla Hidayetullah bin Muhammed Hüseyin Aştiyani, Farçsa.[8]
Şerh-i Duayı Seher, telif: İmam Humeyni.
Maarif İlahî, telif: Ahmed Zemerdiyar.
Mübahale Duası
Mübahele günü (Zilhicce ayının 24’ü) Mübahele isminde bir dua nakledilmiştir.[9] Bu dua, Seher duasına benzemektedir. Farklılıkları vardır ve Seher duasından biraz daha uzundur. Seyyid bin Tavus’a göre Seher Duas, Mübahele duasıdır.[10]
Bahailerin Duadan Suistifade Etmesi
Sapkın Bahai mezhebi taraftarları Şia ve İslam’ın görüşüne aykırı olarak Seher duasını kendi kafalarına göre tevil etmişlerdir.[11]
Seher Duasının Metni
Duanın Arapça Metni
Duanın Türkçe Anlamı
[Daralt]Arapçası
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ بَهَائِكَ بِأَبْهَاهُ وَ كُلُّ بَهَائِكَ بَهِيٌّ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِبَهَائِكَ كُلِّهِ ا
Rahman (ve) rahim (olan) Allah'ın adıyla.
"Allah'ım! Aydınlığının en aydın mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin aydınlığının bütün mertebeleri parlaktır. Allah'ım! Aydınlığının bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum
للَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ جَمَالِكَ بِأَجْمَلِهِ وَ كُلُّ جَمَالِكَ جَمِيلٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِجَمَالِكَ كُلِّهِ ا
Allah'ım! Cemalinin en güzel mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin cemalinin bütün mertebeleri güzeldir. Allah'ım! Cemalinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
للَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ جَلالِكَ بِأَجَلِّهِ وَ كُلُّ جَلالِكَ جَلِيلٌ للَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِجَلالِكَ كُلِّهِ
Allah'ım! Celalinin en yüce mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin celalinin bütün mertebeleri yücedir. Celalinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
ا اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ عَظَمَتِكَ بِأَعْظَمِهَا وَ كُلُّ عَظَمَتِكَ عَظِيمَةٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِعَظَمَتِكَ كُلِّهَا
Allah'ım! Azametinin en büyük mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin azametinin bütün mertebeleri büyüktür. Allah'ım! Azametinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ نُورِكَ بِأَنْوَرِهِ وَ كُلُّ نُورِكَ نَيِّرٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِنُورِكَ كُلِّهِ
Allah'ım! Nurunun en nurlu mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin nurunun bütün mertebeleri nurludur. Allah'ım! Nurunun bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ رَحْمَتِكَ بِأَوْسَعِهَا وَ كُلُّ رَحْمَتِكَ وَاسِعَةٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِرَحْمَتِكَ كُلِّهَا
Allah'ım! Rahmetinin en geniş mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Muhakkak senin rahmetinin bütün mertebeleri geniştir. Allah'ım! Rahmetinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ كَلِمَاتِكَ بِأَتَمِّهَا وَ كُلُّ كَلِمَاتِكَ تَامَّةاللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِكَلِمَاتِكَ كُلِّهَا
Allah'ım! Kelimelerinin en mükemmelini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kelimelerinin hepsi mükemmeldir.
Allah'ım! Bütün kelimelerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ كَمَالِكَ بِأَكْمَلِهِ وَ كُلُّ كَمَالِكَ كَامِلٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِكَمَالِكَ كُلِّهِ
Allah'ım! Kemalinin en kâmil mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kemalinin bütün mertebeleri kâmildir. Allah'ım! Bütün kemal mertebelerinin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ أَسْمَائِكَ بِأَكْبَرِهَا وَ كُلُّ أَسْمَائِكَ كَبِيرَةٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِأَسْمَائِكَ كُلِّهَا
Allah'ım! İsimlerinin en büyüğünü vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün isimlerin büyüktür. Allah'ım! Bütün isimlerinin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ عِزَّتِكَ بِأَعَزِّهَا وَ كُلُّ عِزَّتِكَ عَزِيزَةٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِعِزَّتِكَ كُلِّهَا
Allah'ım! İzzetinin en yüce mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin izzetinin bütün mertebeleri yücedir. Allah'ım! Bütün izzet mertebelerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ مَشِيَّتِكَ بِأَمْضَاهَا وَ كُلُّ مَشِيَّتِكَ مَاضِيَةٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِمَشِيَّتِكَ كُلِّهَا
Allah'ım! Meşiyyetinin en etkili mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin meşiyyetinin bütün mertebeleri etkili ve kesindir. Allah'ım! Meşiyyetinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ قُدْرَتِكَ بِالْقُدْرَةِ الَّتِي اسْتَطَلْتَ بِهَا عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَ كُلُّ قُدْرَتِكَ مُسْتَطِيلَةٌاللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِقُدْرَتِكَ كُلِّهَا
Allah'ım! Kudretinin her şeyi kuşatan mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kudretinin bütün mertebeleri (her şeyi) kuşatıcıdır. Allah'ım! Kudretinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ عِلْمِكَ بِأَنْفَذِهِ وَ كُلُّ عِلْمِكَ نَافِذٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِعِلْمِكَ كُلِّهِ
Allah'ım! İlminin en etkili mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin ilminin bütün mertebeleri etkilidir. Allah'ım! İlminin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ قَوْلِكَ بِأَرْضَاهُ وَ كُلُّ قَوْلِكَ رَضِيٌّ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِقَوْلِكَ كُلِّهِ
Allah'ım! En beğenilmiş sözünü vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün sözlerin beğenilmiş ve güzeldir. Allah'ım! Bütün sözlerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ مَسَائِلِكَ بِأَحَبِّهَا إِلَيْكَ وَ كُلُّهَا [وَ كُلُّ مَسَائِلِكَ] إِلَيْكَ حَبِيبَةٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِمَسَائِلِكَ كُلِّهَا
Allah'ım! Mes'elelerinin en sevilenini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün mes'elelerin sevilendir. Allah'ım! Bütün mes'elelerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ شَرَفِكَ بِأَشْرَفِهِ وَ كُلُّ شَرَفِكَ شَرِيفٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِشَرَفِكَ كُلِّهِ
Allah'ım! Şerefinin en üstün mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin şerefinin bütün mertebeleri şeriftir. Allah'ım! Şerefinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ سُلْطَانِكَ بِأَدْوَمِهِ وَ كُلُّ سُلْطَانِكَ دَائِمٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِسُلْطَانِكَ كُلِّهِ
Allah'ım! En sürekli saltanat ve hâkimiyetin hakkına sana el açıyorum. Elbette senin saltanat ve hâkimiyetinin hepsi sürekli ve ebedidir. Allah'ım! Hâkimiyet ve saltanatının hepsi hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ مُلْكِكَ بِأَفْخَرِهِ وَ كُلُّ مُلْكِكَ فَاخِرٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِمُلْكِكَ كُلِّهِ
Allah'ım! En muhteşem mülkünün hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün mülkün muhteşemdir. Allah'ım! Bütün mülkün hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ عُلُوِّكَ بِأَعْلاهُ وَ كُلُّ عُلُوِّكَ عَالٍ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِعُلُوِّكَ كُلِّهِ
Allah'ım! Ululuğunun en yüce mertebesi hakkına sana el açıyorum. Elbette senin ululuğunun bütün mertebeleri yücedir. Allah'ım! Ululuğunun bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ مَنِّكَ بِأَقْدَمِهِ وَ كُلُّ مَنِّكَ قَدِيمٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِمَنِّكَ كُلِّهِ
Allah'ım! İhsaının en kadimi hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün ihsanların kadimdir. Allah'ım! Bütün ihsan ve lütufların hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ آيَاتِكَ بِأَكْرَمِهَا وَ كُلُّ آيَاتِكَ كَرِيمَةٌ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِآيَاتِكَ كُلِّهَا
Allah'ım! Ayetlerinin en değerlisi hakkına sana el açıyorum. Elbete senin bütün ayetlerin değerlidir. Allah'ım! Bütün ayetlerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِمَا أَنْتَ فِيهِ مِنَ الشَّأْنِ وَ الْجَبَرُوتِ وَ أَسْأَلُكَ بِكُلِّ شَأْنٍ وَحْدَهُ وَ جَبَرُوتٍ وَحْدَهَا اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِمَا تُجِيبُنِي [بِهِ] حِينَ أَسْأَلُكَ فَأَجِبْنِي يَا اللَّهُ.
Allah'ım! Sahip olduğun şan ve ceberutun hakkına sana yalvarıyorum. Başlı başına bütün şan ve bütün ceberutlar hakkına senden (hacetlerimi) diliyorum. Allah'ım! Reddetmeyeceğin ve kabul edeceğin şeyleri vasıta kılarak sana el açıyorum. O hâlde (dualarımı) kabul buyur ya Allah!"
—
Seher Duası'nı İndir
↓ Seher Duasını indirip dinlemek için tıklayınız: ↓
Seher Duası -Muhammed Kahhar-
Seher Duası -Muhammed İsfahani-
Kaynakça
Yukarı git↑ Mefatihu’l-Cinan, Seher duası, s. 331.
Yukarı git↑ İbn Tavus, İkbalu’l-A’mal, s. 345.
Yukarı git↑ Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 95, s. 93, 95.
Yukarı git↑ Meclisi, Zadu’l-Maad, s. 90, 92.
Yukarı git↑ Mefatihu’l-Cinan, s. 331, 334.
Yukarı git↑ Seyyid İbn Tavus, İkbalu’l-A’mal, s. 345.
Yukarı git↑ Seyyid İbn Tavus, İkbalu’l-A’mal, s. 345.
Yukarı git↑ Tahrani, ez-Zeria, c. 13, s. 248.
Yukarı git↑ Bkz. Tusi, Misbah, Kef’emi, Misbah ve Beledu’l-Emin, Mübahele günü amelleri zımnında.
Yukarı git↑ Seyyid İbn Tavus, İkbalu’l-A’mal, s. 345.
Yukarı git↑ Dairetu’l-Maarif Teşeyyü, c. 7, s. 526.
http://tr.wikishia.net/view/Seher_Duas%C4%B1
http://tr.wikishia.net/view/Ana_Sayfa
İran: Türkiye’den Yanıt Bekliyoruz
PKK’nın İran yapılanması PJAK’ın saldırısı sonucu 2 askerini kaybeden İran, konuyu diplomatik kanallardan Türkiye’ye ilettiğini ve olaya ilişkin Ankara’dan yanıt beklediğini açıkladı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, basın toplantısında yaptığı konuşmada, PJAK’ın önceki gün Türkiye sınırına yakın bir bölgede İran askerilerine düzenlediği saldırıyla ilişkin Türkiye nezdinde girişimlerde bulunduklarını söyledi.
İranlı Sözcü, “Diplomatik kanallardan konuyu Türkiye devletine ilettik. Ankara’dan gelecek yanıtı bekliyoruz. Olayı ciddi şekilde takip ediyoruz. Türkiye’yle ortak sınırımızda bu tip üzücü olayların olmasını istemeyiz” dedi.
‘TOPRAKLARIMIZDA PKK ÜYESİ YOK’
Sözcü Kasımi, basın mensuplarının sorusu üzerine, PKK’nın İran’ın kuzeybatısında Türkiye’ye yakın bir bölgede barındığına yönelik basında çıkan iddiaları reddetti.
Kasımi, “Bu yalanlar yeni değil. Topraklarımızda Türkiye karşıtı herhangi bir terör örgütü bulunmamaktadır. Bu konudaki iddialar, algı operasyonu kapsamında yapılmış gerçek dışı haberlerdir” diye konuştu.
Önceki akşam Hakkari sınırına yakın bir bölgede PJAK’la İran güvelik güçleri arasında çıkan çatışmada 2 İranlı asker hayatını kaybetmiş, 7 asker de yaralanmıştı.
İmam Hamanei Beşeriyetin Sapkınlık ve Bedbahtlığının Sebebini Açıkladı-FOTO
Mübarek ramazan ayının ilk gününde ‘Kur’an-ı Kerimle ünsiyet mahfili” İslam İnkılabı rehberinin de katılımıyla gerçekleşti.
Bu merasimde bir konuşma yapan İmam Hamanei, büyük İran bahçesinde Kur’an çiçeklerinin açmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, mübarek Kur’an tohumunun bu topraklara serpildiğini ve artık bugün ülkenin genel atmosferinin Kur’an-ı Kerim ile aşina olduğunu, ülkenin muhtelif yerlerinde gençler ve çocukların Kur’anı kerim ile ünsiyet içinde olduklarını, oysa taguti şah rejimi döneminde ülkenin genel atmosferinin Kur’an-ı Kerim’e karşı yabancı olduğunu bildirdi.
Ülkenin Kur’an alanındaki hissedilir gelişme ve ilerlemesini, “İnkılap ve İslam Nizamı’nın Sanatı” olarak isimlendiren İslam İnkılabı Rehberi, bu gelişmelere rağmen halen yolun başında olduğumuzu ve Kur’ani toplantıların, Kur’an’la ünsiyet ve halkın genel zihniyetinin Kur’ani olması bakımından bir başlangıç olması gerektiğini bildirdi.
Kur’an-ı Kerim’le ünsiyetin, beşeri yaşam karşısındaki sorulara sahih cevapların bulunmasına sebep olduğunu belirten İmam Hamanei; “Ülkülerin tahakkuku doğrultusunda hareket eden bir toplumda, ilişkiler ve davranışlarla ilgili, dostluklar, düşmanlıklar ve kararlarla ilgili olarak veya dünyevi meselelerle ilgili onlarca soruyla karşılaşılmaktadır ve Kur’an tüm bu sorulara cevap vermektedir” dedi.
Günümüz dünyası ve beşeriyetin sapkınlık ve bedbahtlığının sebebinin bu sorulara verilen yanlış ve saptırıcı cevaplar olduğunu hatırlatan İmam Hamanei, Allah Taala’nın insanları birbirleri ile ilişki içinde olmak, birbirine karşı sevgi ve muhabbette ve yardımda bulunmak için yarattığını, ama ne yazık ki günümüzde dünyanın her bir yanında; savaş, güvensizlik, korku ve sapkınlığın kol gezdiğini söyledi.
Tüm bu sorunlardan kurtulmanın tek yolunun Kur’an-i hidayette olduğunu hatırlatan İslam İnkılabı Rehberi, bugün İslam toplumunun diğer toplumlar gibi sorunlarla karşı karşıya olduğunu, Suudi rejiminde olduğu gibi bir takım liyakatsiz kişilerin bazı İslami topluluklarda idareyi ele geçirdiklerini belirtti.
Bunun sebebinin ise iman ve Kur’ani hakikatlerden uzaklaşmak olduğunu hatırlatan Ayetullah Hamanei, bu kişilerin görünüşte Kur’an’a inandıklarını ve hatta milyonlarca nüsha Kur’an-ı Kerim bastırıp yayınladıklarını ama pratikte, Kur’an-ı Kerim’in emirlerinin tam tersine kafirlerle dost olduklarını, kendi halklarının refahı ve yaşamının iyileşmesi için harcanması gereken malları, kafirlere ve kendi halklarının düşmanlarına hibe ettiklerini söyledi.
İmam Hamanei, parayla İslam düşmanlarının samimiyetini kazanabileceklerini zanneden bazı gerici ülkelerin boş hayallerine temasla, işin içinde her hangi bir samimiyetin bulunmadığını, bizzat Amerikalıların dile getirdikleri gibi onları sağmakta olduklarını ve işin sonunda da onları kurban edeceklerini söyledi.
Yemen ve Bahreyn’de yaşanmakta olan din karşıtlığı davranışlara değinen İslam İnkılabı Rehberi, batılın yok olacağına dair Kur’an-ı Kerim’in vermiş olduğu vaadi hatırlatarak, Müslümanlara karşı bu gibi davranışlarda bulunan kimselerin batıl olduklarını ve batılın kesin olarak katiyetle yok olacağını ve zevale ereceğini, ancak bunun zamanını ise müminlerin amellerinin durumuna bağlı olduğunu, müminler camiasının sahih hareket etmeleri durumunda batılın yok olmasının daha erken olabileceğini söyledi.
Geleceğin İslam’a, Kur’an’a ve imanlı gençlere ait olduğunu belirten İmam Hamanei, “Allah Taala vade vermiş ki gelecek müminlere ve onun yolunun mücahitlerine ait olacak” ifadesini kullandı.
Pehlevi rejiminin Amerikalılar ile çok yakın irtibatlarına değinen İmam Hamanei şöyle dedi: “Ülkemizde öyle bir yönetim iktidarda bulunuyordu ki Amerikalılar resmen onu Fars Körfezi bölgesinde kendi jandarması olarak isimlendirmişlerdi. Fakat global tüm bu desteklere rağmen İran halkı kendi iman gücü, mücadele ruhu ve fedakarlığıyla o rejimi devirmeyi ve yerine müstekbir güçlerin görmeye tahammül edemedikleri İslam Cumhuriyeti Nizamını kurdular.”
İMAM HAMANEY: "BU AHMAKLAR, ABD'NİN DAMIZLIK İNEĞİDİR"
İmam Hamaney, Trump'in Suud gezisini değerlendirdi ve Suud Rejimi'nin ABD karşısında ahmakça davrandığını bildirdi.
İran İslam İnkılabı Lideri İmam Hamaney, bugün yaptığı açıklamada Suudi rejimini sertçe eleştirdi.
Konuşmasına İslam dünyasının karşı karşıya olduğu sorunlara değinerek başlayan İmam Hamaney, halkların kaderini ellerinde tutan rejimlerin liyakatsiz, değersiz kimseler olduğuna dikkat çekti.
"İslam dünyasının bugünkü haline bir bakın. Bir gurup liyakatsiz, değersiz, alçak kimseler İslam toplumlarının kaderini ellerinde tutmuşlar, bu halklara hakim konumdalar." ifadelerini kullanan İmam Hamaney, "Bunlar Kuran'ın buyruğunun tersine 'Kafirlere karşı sert, Müminlere karşı şefkatli' olacaklarına 'Kafirlere karşı şefkatli Müminlere karşı şiddetli ve sert' olduklarını söyledi.
Suud gibi rejimlerin kafirlere karşı kendi halklarının zenginliğini ve servetini kullandıklarını, onların parasını İslam düşmanlarına verdiklerini söyleyen İmam Hamaney, "Bu ahmaklar, sütünden faydalanmak için beslenen damızlık inekler gibiler. Sütleri ne zaman biterse onları keserler" dedi.
İmam Hamaney sözlerine şöyle devam etti: “Bunlar her ne kadar böyle olsalar da yok olacaklar. Hem bu yöneticiler ve hem bunların umut bağladıkları yönetimler er ya da geç mutlaka yıkılacak.”
Haşdi Şabi güçleri Irak-Suriye sınırına ulaştı
Irak Bedr Güçleri Genel Sekreteri Amiri, Haşdi Şabi güçlerinin Irak-Suriye sınır bölgesine yerleştiklerini duyurdu.
Irak Bedr Güçleri Genel Sekreteri Hadi el-Amiri, halk gönüllülerinden oluşan Haşdi Şabi güçlerinin Irak-Suriye sınır bölgesine ulaştıklarını bildirdi. Bu konuya ilişkin Amiri, “Yakın gelecekte Irak-Suriye sınır bölgesini DEAŞ’tan kurtarma operasyonu başlatılacak” ifadesini kullandı.
Haşdi Şabi güçlerinin hangi bölgede konuşlandırıldığına dair bilgi veren Hadi el-Amiri, “Halihazırda Haşdi Şabi Irak ve Suriye’nin ortak sınırındaki “Umu Ceris” köyüne yerleşmiştir” açıklamasını yaptı.
Amiri sözlerinin bir bölümünde de sözü geçen köyün Irak ile Suriye arasında bulunan sınır geçidi olarak bilindiğini aktardı.
Amerika’nın Sınırlarımızı Kontrol Etmesine İzin Vermeyeceğiz
Irak Bedir Teşkilatı Genel Sekreteri, Amerikalıların Irak ve Suriye sınırlarını kontrol etmesine izin vermeyeceklerini ve bu konuyu onlara da söylediklerini açıkladı.
Irak Bedir Teşkilatı Genel Sekreteri Hadi El-Amiri, El-Meyadin kanalına verdiği röportajda, Haşd-i Şaabi kuvvetlerinin bugünden itibaren Suriye ile sınır bölgelerini temizleme ve Irak kuvvetlerinin yeniden ülke genelinde sınırlara hâkim olma operasyonlarına en kısa sürede başlayacağını açıkladı.
Haşd-i Şaabi’nin asıl komutanlarından olan El-Amiri, IŞİD’e Suriye’den yapılan yardım yollarının kesilmesinin Irak kuvvetlerinin sınırlara ulaşmasında rolü olduğunu belirtti.
Hadi El-Amiri şu ifadelerde bulundu: ‘Haşd-i Şaabi, IŞİD her nerede olursa olsun onu takip edecektir ama Şam’ın koordinasyonu olmadan asla Suriye’ye girmeyecektir.’
Irak Bedir Teşkilatı Başkanı, Suriye’de güvenlik sağlanmadan Irak’ta güvenliğin sağlanamayacağını ve aynı şekilde Irak’ta güvenlik sağlanmadan da Suriye’de güvenliğin sağlanamayacağını hatırlattı.
El-Amiri şunları söyledi: ‘Irak kuvvetlerinin Suriye ile ortak sınırlara ulaşması, Suriye ordusunun, sınırlara doğru ilerleyişine yardım edecektir. Suriye ordusunun bu sınırlara ulaşması da Irak kuvvetlerinin bu bölgeleri kontrol altına almasına yardım edecektir.’
IŞİD Suriye’de ortadan kalkmadan Irak’ta güvenliği sağlamanın mümkün olmadığını belirten El-Amiri, iki ülkenin ortak sınırlarına hâkim olmak ve bölgede IŞİD’i ortadan kaldırmak için Suriye hükümeti ile temasların olmasını vurguladı.
Kimseden izin almayacağız
El- Amiri şunları söyledi: ‘Amerikalılara sınırları kontrol etme izni vermeyeceğiz ve biz bu konuyu onlara da söyledik. Hiçbir ülkeye Irak topraklarına müdahalede bulunma izni vermeyeceğiz ve Amerikalılar bu konu hakkında da bilgilendirildiler.
Irak Başbakanı Haydar El-İbadi ile yapılan toplantıda, Suriye ile ortak sınırları tamamen kontrol etme konusu hakkında istişarelerde bulunuldu ve Başbakan, Haşd-i Şaabi kuvvetlerinin bir kısmının polis kuvvetlerine destek amacıyla bölgede kalmasını istedi.
Irak topraklarının kurtarılması kararı, Iraklılara ait bir karardır. Biz Irak topraklarını kurtarmak için kimseden izin almayacağız ve kimseden de nasihat istemiyoruz. Irak’ın bütün toprakları, kimseden izin almadan kurtarılacaktır.
Washington ister istesin ister istemesin, biz topraklarımızı ve sınırlarımızı kurtaracağız ve Amerikalılara ve hiçbir ülkeye müdahale izni vermeyeceğiz.
Haşd-i Şaabi kuvvetlerinin bir bölümü, ordu kuvvetlerini desteklemek için Suriye sınırında bulunacaklardır.’
Amerika koalisyonu Musul operasyonlarında uygun bir destek vermedi
Irak Bedir Teşkilatı Genel Sekreteri röportajının devamında şu ifadelerde bulundu: ‘Amerika liderliğindeki uluslararası koalisyon Musul savaşında şimdiye kadar uygun bir eylemde bulunmadı ve bu konuda çok cüzi bir yardım sundu.
Irak bölmekle ilgili bütün planlar gömüldü ve biz hiç kimsenin ülkemizi bölmesine izin vermeyeceğiz.
Suriye’yi bölmekle ilgili bütün planlar da sona erdi ve Suriye ordusu güvenliği sağlamak için yeniden dönecektir.’
Hadi El-Amiri aynı zamanda, Rusya, İran, Irak ve Suriye’nin ilgili taraflar arasında koordinasyon sağlamak için oluşturdukları ortak komiteye değinerek şunları söyledi: ‘Koalisyonlar ve Riyad’da liderlerin düzenlediği konferansın sonucu başarılı olmayacaktır. Riyad’da toplanan bazı kişiler terörizmi desteklemektedir.
IŞİD terör örgütünün sivilleri insani kalkan olarak kullanması, Musul’un batısının kaderinin belirlenmesini geciktirmiştir.’
Ramazan Ayının Ortak Amelleri
Gündüz ve Gecelerde Yapılan Ameller
Merhum Seyyid İbn Tâvûs, İmam Sadık (a.s) ve İmam Musa Kâzım’dan (a.s) şöyle rivayet etmektedir:
Ramazan ayının başından sonuna kadar her farz namazdan sonra şu duayı oku:
“Allah’ım! Beni yaşattığın müddetçe Beytü’l-Haram’ının (Kâbe’nin) haccını bu yıl ve her yıl kolaylık, sağlık ve bolluk içinde bana nasip eyle. Beni o değerli mekânlardan, faziletli ziyaretgâhlardan ve Peygamber’inin ziyaretinden mahrum kılma ve bütün dünya ve âhiret hacetlerinde bana yardımcı ol.
Allah’ım! Senden, Kadir gecesinde hükme bağlayıp takdir ettiğin kesin, değişmez ve dönüşü olmayan şeyler arasında, beni de Beytüllahi’l-Haram’ın, hacları beğenilen, çabaları mükâfatlandırılan, günahları affedi-len ve kötülükleri bağışlanan ziyaretçilerinden yazmanı, ömrümü uzatmayı, rızkımı çoğaltmayı, emanetimi ve borcumu ödemeyi kesin hükmüne bağlayıp takdir etmeni diliyorum; âmin ey âlemlerin Rabbi!”
Yine her farizadan sonra şu duayı okursun:
“Ey yüce, ey ulu, ey çok çok bağışlayan, ey Rahim; hiçbir eşi ve benzeri olmayan ve (her şeyi) duyan ve (her şeyi) gören ulu Rab sensin. Bu, yücelttiğin, değer verdiğin, şereflendirdiğin ve bütün aylardan üstün kıldığın bir aydır. O, orucunu bana farz kıldığın aydır. İşte o, ramazan ayıdır ki onda Kur’ân’ı, halkı hidayet etmek, hidayet yolunu açıklamak ve hakkı batıldan ayırmak için indirdin; Kadir gecesini o aya yerleştirdin ve o geceyi bin aydan hayırlı ve üstün kıldın. Ey (yarattıklarına) minnet hakkı olan ve kimsenin onun üzerinde minnet hakkı bulunmayan (Allah), minnettar ettiklerin arasında beni de minnettar kılıp vücudumu (cehennem) ateşinden kurtarıp cennetine yerleştir; rahmetin hakkına, ey merhametlilerin en merhametlisi!”
Merhum Kef’emî Misbâh ve el-Beledü’l-Emin kitabında, Şeyh-i Şehit ise kendi Mecmua’sında Resul-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir:
“Kim ramazan ayında her farizadan sonra şu duayı okursa, Allah onun günahlarını bağışlar:
“Allah’ım! Kabir ehlini sevindir. Allah’ım! Bütün fakirleri zenginleştir. Allah’ım! Bütün açları doyur. Allah’ım! Bütün çıplakları giyindir. Allah’ım! Bütün borçluların borcunu eda eyle. Allah’ım! Sıkıntısı olanların sıkıntısını gider. Allah’ım! Bütün garipleri (vatanlarına) geri döndür. Allah’ım! Bütün esirleri azat eyle. Allah’ım! Müslümanların bozulan durumlarını/fasit olan işlerini ıslah eyle. Allah’ım! Bütün hastalara şifa ver. Allah’ım! Bizim fakirliğimizi kendi zenginliğinle engelle. Allah’ım! Bizim kötü hâlimizi kendi iyi hâlinle değiştir. Allah’ım! Borcumuzu eda eyle; fakirlik ve ihtiyacımızı gider; muhakkak senin her şeye gücün yeter.”
Merhum Kuleynî’nin el-Kâfi’de Ebu Basir’den nakline göre, İmam Cafer Sadık (a.s) ramazan ayında şu duayı okurdu:
Allah’ım! Seni vasıta kılarak hacetimi senden diliyorum. Kim hacetini insanlardan dilerse (dilesin, fakat) ben hacetimi ancak senden dilerim. Sen teksin ve ortağın yoktur. Lütuf ve hoşnutluğun hakkına senden, Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet etmeni ve bu yıl Beytullahi’l-Haram’ın ziyareti için yolumu açmanı diliyorum; bana öyle beğenilmiş, kabul edilmiş, temiz ve senin için halis kılınan bir hac nasip et ki, onunla gözümü aydınlat, derecemi yükselt ve gözümü (haramlara) kapamayı, iffetimi korumayı ve bütün haramlardan kendimi korumayı bana nasip et; öyle ki, benim için sana itaat etmekten, senden korkmaktan ve senin sevdiğin şeyleri yerine getirip sevmediğin şeyleri terk etmekten daha sevimli hiçbir şey olmasın. Bütün bunları kolaylık, bolluk sıhhat ve verdiğin nimetlerle beraber bana nasip et. (Allah’ım!) Senden Peygamber’inin sancağı altında, velilerinle birlikte yolunda şehit olarak ölmeyi diliyorum. Yine senden, kendi düşmanlarının ve Peygamber’inin düşmanlarının ölümünü benim elimle gerçekleştirmeni niyaz ediyorum. (Yalvararak) senden (rezil etmek) istediğin (kötü kullarından) birisini rezil etmekle beni yüceltmeni ve hiçbir zaman velilerinden herhangi birisini yüceltmeği benim rezil ve rüsva olmama vesile kılmamanı istiyorum. Allah’ım! Peygamber’le birlikte olma yolunu benim üzerime aç. Allah bana yeter ve ancak Allah’ın dediği olur.”
Bu duanın ismine “Hac Duası” denir. Merhum Seyyid İbn Tâvûs bu duayı “el-İkbal” kitabında ramazan ayı gecelerinde akşam namazından sonra okunmasını İmam Cafer Sadık’tan (a.s) rivayet etmiştir. Merhum Kef’emî ise “el-Beledü’l-Emin” kitabında bu duanın ramazanın her günü ve ilk gecesinde okunmasının müstehap olduğunu, Merhum Şeyh Müfid de “el-Muhriç” kitabında bu duanın ramazanın ilk gece-sinde akşam namazından sonra okunmasının müstehap olduğunu nakletmiştir.
Ramazan ayının gece ve gündüzlerinin en faziletli ameli Kur’ân okumaktır. Evet, mümkün mertebe bu ayda bol, bol Kur’ân okumak gerekir; zira Kur’ân bu ayda inmiştir. Hadis-i şerifte, “Her şeyin bir baharı vardır, Kur’ân’ın da baharı ramazan ayıdır.” buyrulmaktadır. Diğer aylarda her ay bir Kur’ân hatmi müstehaptır. Bazı rivayetlerde ise en az altı günde bir hatim rivayet edilmiştir. Fakat ramazan ayında sünnet olan her üç günde bir Kur’ân hatmidir. Hatta her gün bir hatim yapılırsa, daha iyidir. Merhum Allâme Meclisî, bazı Ehlibeyt İmamları’nın (a.s) bu ayda kırk, hatta daha fazla hatim yaptıklarını rivayet etmiştir. Eğer insan yaptığı hatimleri On Dört Masum’un (a.s) mukaddes ruhlarına (her Masum’a bir hatim olmak üzere) hediye ederse, daha fazla sevap alır. Bazı rivayetlerden bu hatimleri onlara hediye eden kimsenin kıyamet gününde onlarla birlikte olacağı anlaşılıyor.
Yine bu ayda çok dua etmek, namaz kılmak, Allah’tan mağfiret dilemek ve bol bol “lâ ilâhe illallah” zikrini söylemek sünnettir. İmam Zeynülabidin’in (a.s) ramazan ayı girdiğinde dua, zikir, istiğfar ve tekbirden başka bir şey konuşmadığı, rivayet edilmiştir.
Evet, bu ayda hadisler yoluyla nakledilen ibadetler ve müstehap amellere çok önem vermeliyiz.
Ramazan Gecelerinde Müstehap Olan Ameller
1- İftar etmek. Şiddetli halsizlik ve iftar için kendisini bekleyen birileri olmadığı takdirde akşam namazını kıldıktan sonra iftar etmek müstehaptır.
2- Haram ve şüpheli olmayan helâl şeylerle, özellikle helâl hurmayla iftar etmek, insanın kıldığı namazın sevabını dört yüz kat artırır. Rüteb (bir hurma çeşidi), helva, nöbet şekeri, sıcak su gibi şeylerle de iftar etmek iyidir.
3- İftar ederken rivayet edilen iftar dualarını okumak; meselâ şu duayı:
“Allah’ım! Senin için oruç tuttum; senin rızkınla iftar edip sana tevekkül ettim.” Bu duayı, iftar vakti okuyan kimseye Allah, o gün oruç tutanların sevabını bahşeder.
Bazı rivayetlerde Hz. Ali’nin (a.s) iftar edeceği zaman şu duayı okuduğu nakledilmiştir:
“Allah’ın adıyla. Allah’ım! Senin için oruç tuttuk ve senin rızkınla iftar ettik. O hâlde bizden kabul buyur. Muhakkak sen duyan ve bilensin.”
4- İlk aldığı lokmada;
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Ey mağfireti geniş olan (Rabbim), bağışla beni.” derse, Allah-u Teâlâ’nın mağfiretine mazhar olur. Hadis-i şerifte şöyle geçer:
“Allah-u Teâlâ, ramazan ayının her gününün son saatinde bir milyon insanı (azaptan) azat eder. Allah-u Teâlâ’dan dile ki, seni de onlardan saysın.”
5- İftar vakti Kadir Suresi’ni okumak.
6- İftar vakti sadaka vermek ve oruçlu müminlere iftar vermek, hatta bir kaç hurma veya bir içim suyla bile olsa (gücü yetmeyenler için).
Resul-i Ekrem’den (s.a.a) bu konuda şöyle rivayet edilmiştir: “Kim bir oruçlu (mümine) iftar verirse, onun (oruç) sevabının aynısını iftar veren de alır; elbette oruç tutanın sevabından bir şey eksilmeksizin. Yine o yemeğin gücüyle yaptığı her amelin sevabının aynısı, iftar veren için de yazılır.”
Merhum Ayetullah Allâme Hillî, Risâletü’s-Sadiye kitabında İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet etmiştir:
“Bir mümin, Ramazan ayında bir mümine bir lokma yemekle (dahi iftar) verirse, Allah onun için otuz mümin köleyi azat etmenin sevabını yazar ve Allah katında bir duası kabul olur.”
7- Ramazan ayının her gecesinde bin defa Kadir Suresi’ni okumak da, rivayet edilen ameller arasındadır.
8- İmkânı olan kimse için her gece yüz defa Duhân Suresi’ni okuması sünnettir.
9- Merhum Seyyid İbn Tâvûs, günahların bağışlanması için her gece şu duanın okunmasını rivayet etmiştir:
“Allah’ım! Ey Kur’ân’ı indirdiğin ve orucunu kullarına farz kıldığın ramazan ayının Rabbi, Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et; bu yıl ve her yıl Beytullahi’l-Harâm’ın haccını bana nasip eyle. İşlediğim o büyük günahları bağışla; zira onları senden başkası bağışlamaz, ey Rahman ve çok bilen (Allah)!”
10- Akşam namazından sonra birinci bölümde geçen Hac Duası’nı okumak.
11- Ramazanın her gecesinde İftitâh Duası diye meşhur olan duayı okumak.
12- Yine her gece şu duanın okunması müstehaptır:
“Allah’ım! Rahmetin hürmetine, bizi salih kulların arasına kat. Bizi İlliyyîn makamına yücelt. Selsebîl pınarı kaynağından (doldurulmuş) kadehlerle susuzluğumuzu gider. Rahmetin hürmetine bizi hurilerle evlendir. (Gençlik ve dinçlikleri) ebedi kılınmış (her biri) sedefte saklı bir inci gibi olan tertemiz, pırıl pırıl hizmetçi civanları bizim hizmetimize ver. Bizi cennet meyveleri ve kuş etleriyle rızıklandır. Bize hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan elbiseler giydir. Bizi Kadir Gecesi’ni idrak etmeye, Beytullahi’l-Haram’ı ziyaret etmeye ve senin yolunda şehit olmaya muvaffak kıl. Hakkımızda hayır dua ve yakarışı kabul et. Kıyamet gününde ilk insanlarla sonrakileri bir araya topladığında bize merhamet et. Bizim hakkımızda ateşten kurtuluşu yaz. Bizi cehennemde zincirleme. Bizi azap ve alçaklığa düşürme. Bize Zakkum ve cehennemin acı bitkisini yedirme. Bizi şeytanlarla bir araya toplama. Bizi yüzüstü ateşe atma. Bize ateş ve katrandan elbise giydirme; ey kendisinden başka ilâh olmayan! Senden başka bir ilâh olmayışı hakkına, bizi bütün kötülüklerden kurtar.”
13- Şu duanın da okunması İmam Cafer Sadık’tan (a.s) rivayet edilmiştir:
“Allah’ım! Senden kesin olarak hükme bağladığın ve takdir ettiğin hikmetli, dönüşü ve değişimi olmayan şeyler arasında beni de hacları beğenilir, çabaları mükâfatlandırılır, günahları bağışlanır ve kötülükleri affedilir olan Beytullahi’l-Harâm’ın hacılarından yazmanı diliyorum. Yine benim için hayır ve sıhhatle geçecek uzun bir ömür ve geniş bir rızık takdir buyurmanı niyaz ediyorum. Beni dinine yardım eden kimselerden kıl; bu konuda başkasını bana tercih etme.”
14- “Enisü’s-Sâlihin” kitabında ramazan ayının her gecesinde şöyle dua edilmesi rivayet edilmiştir:ا
“(Allah’ım!) Ramazan ayı geçer veya bu gecem sabah olur da üzerimde sana karşı bir suçum veya beni karşılığında azap edeceğin bir günah kalırsa, bundan Kerim Vech’inin yüceliğine sığınırım.”
15- Merhum Kef’emî, Seyyid İbn Baki’den şöyle nakletmektedir: “Kim ramazan ayının her gecesinde iki rekât namaz kılarak, her rekâtta Fâtiha Suresi’ni ve İhlâs Suresi’ni üç defa okur, selâm verdikten sonra da şu zikri okur:
“Münezzehtir gaflet etmeyen asıl koruyucu. Münezzehtir (kullarına ceza vermede) acele etmeyen merhametli. Münezzehtir her zaman kaim ve sabit olan ve (hiçbir zaman kullarını) unutmayan. Münezzehtir ebedi ve boş şeylerden uzak olan.”
Sonra da yedi defa tesbihat-ı erbaayı okuyup ardından şu zikri söyler:
“Her eksiklikten münezzehsin sen. Her eksiklikten münezzehsin sen. Her eksiklikten münezzehsin sen. Ey azametli ve yüce (Allah)! Be-nim büyük günahımı bağışla.”
Ve bilâhare Resulullah’a (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine on defa salâvat getirirse, Allah günahlarını bağışlar…”
16- Hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
“Ramazan ayının her gecesinde Fetih Suresi’ni sünnet bir namazda okuyan kimse, o yıl korunmuş olur.”
17- Ramazan ayı gecelerinin bir ameli de gecelere bölünerek kılınan bin rekâtlık namazdır. Fıkıh ve dua kitaplarında bu namaz, genişçe zikredilmiştir. Namazın kılınış şeklinde ise ihtilâf vardır. İbn Ebî Kurra’nın İmam Muhammed Takî’den (a.s) naklettiği ve Şeyh Müfid’in ve ulemanın çoğunun kabul ettiği kılınış şekli şöyledir:
İlk yirmi günde her gece yirmi rekât olmak üzere sekiz rekâtı akşam namazından sonra, on iki rekâtı ise yatsı namazından sonra ikişer ikişer kılınır. Son on günde ise her gece otuz rekât olmak üzere yine sekiz rekâtı akşam namazından sonra, geri kalanı ise yatsı namazından sonra kılınır. Böylece yedi yüz rekâtı kılınmış olur. Geri kalan üç yüz rekâtı ise Kadir gecelerinde (on dokuz, yirmi bir ve yirmi üçüncü geceler) her gece yüz rekât olmak üzere kılınır.
18- Ramazan ayında sünnet namazlardan sonra şu duanın okunması rivayet edilmiştir:
“Allah’ım! Kadir Gecesi’nde hükmettiğin ve takdir buyurduğun kesin emirlerin ve belirlediğin hikmetli işlerin arasında beni de hacları dosdoğru olan, çabaları mükâfatlandırılan ve günahları bağışlanan Beytullahi’l-Haram’ın hacılarından kıl. Senden itaatin yolunda ömrümü uzatmanı ve rızkımı genişletmeni diliyorum, ey merhametlilerin en merhametlisi!”
ehlader
Ramazan Ayı’nın Sahur Vakti Amelleri
Allah ve melekleri sahur vakitlerinde istiğfar eden ve sahur yemeği yiyen kimselere salâvat getirirler.
1- Az da olsa sahurda bir şeyler yemek müstehaptır. Bir hadis-i şerifte şöyle rivayet edilmiştir:
“Allah ve melekleri sahur vakitlerinde istiğfar eden ve sahur yemeği yiyen kimselere salâvat getirirler.”
2-Sahur ve iftar vakitlerinde Kadir Suresi’ni okumak.
3- İmam Rıza’dan (a.s) İmam Bâkır’ın (a.s) sahurlarda okuduğu rivayet edilen Seher Duası isimli duayı okumak.
4-Yine Şeyh Tusî, sahur vakti için şu duayı rivayet etmiştir:
“Ey sıkıntılı günlerimde azığım, ey zor günlerimde yaverim, ey nimetli günlerimde velinimetim ve ey arzu ve iştiyakımın son noktası olan (Rabbim)! Sensin kusurumu örten, korktuğum şeylerden beni emniyete alan, sürçmemi affeden. Benim hata ve günahımı bağışla.
Allah’ım! Senden (cehennem) ateşindeki zilletten kaynaklanan huşuya tutulmadan önce senden, imandan kaynaklanan bir huşu diliyorum. Ey yegâne, ey tek, ey noksansız ve ihtiyaçsız, ey doğurmayan ve doğma-yan, ey hiçbir dengi olmayan, ey dileyen herkese şefkat ve rahmetinden dolayı veren ve dilemeyenlere de dilemedikleri halde lütuf ve kereminden dolayı hayır veren ve daimi kereminden ihsan eden, Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et ve beni dünya ve ahiret hayrına ulaşabileceğim geniş ve kapsamlı bir rahmete mazhar kıl.
Allah’ım! Tövbe ettiğim hâlde tekrar işlediğim günahlardan dolayı senden mağfiret diliyorum. Yine sadece senin rızan için yapmayı amaçladığım, fakat (heva ve hevesim yüzünden) senin rızanın dışında olan niyetleri de karıştırdığım bütün hayırlardan dolayı da senden mağfiret diliyorum. Allah’ım! Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et ve benim zulüm ve suçumu kendi hilim ve cömertliğinle bağışla; ey kerem sahibi; ey kendisine el açanı mahrum etmeyen, bağış ve ihsanı son bulmayan!
Ey her şeyden daha yüce ve her şeyden daha yakın olan (Rabbim)! Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et ve bana merhamet eyle; bu gece, bu gece, bu gece; şu anda, şu anda, şu anda, ey denizi Musa için yaran (Rabbim)!
Allah’ım! Kalbimi nifaktan, amelimi riya ve gösterişten, dilimi yalandan, gözümü ihanetten temizle. Şüphesiz sen gözlerin ihanetli bakışlarından ve gözlerin gizlediği şeylerden haberdarsın. Ey Rabbim! Bu, (cehennem) ateşinden sana sığınan kimsenin (perişan) hâlidir. Bu, ateşten (kurtulmak) için senden sığınak isteyen kimsenin hâlidir. Bu, ateşe karşı senden imdat isteyen kimsenin hâlidir. Bu, ateşten sana kaçan kimsenin hâlidir. Bu, suçunu yüklenip sana getiren, günahını itiraf eden ve Rabbine tövbe eden kimsenin hâlidir. Bu, fakir ve perişan kimsenin hâlidir. Bu, korkan ve sığınak isteyen kimsenin hâlidir. Bu, hüzünlü ve çilekeş birinin hâlidir. Bu, gamlı ve kederli kimsenin hâlidir. Bu, senden başka günahını bağışlayacak, güç katacak ve sıkıntısını giderecek birisini bulamayan birisinin hâlidir.
Allah’ım! Ey cömertlik sahibi, benim sana hiçbir minnetim olamayacağı gibi, bana hamd, minnet ve ihsan hakkın olan sana secde edip yüzümü toprağa sürmemden sonra yüzümü (cehennem) ateşiyle yakma. Bana merhamet eyle; ey Rabbim, ey Rabbim, Ey Rabbim…!
Zayıflığıma, çaresizliğime, derimin inceliğine, eklemlerimin ayrılı-şına, etimin dökülüşüne, cismime, cesedime, yalnızlığıma, kabirdeki vahşetime ve küçük belâlara (dahi) tahammülsüzlüğüme merhamet eyle.
Ey Rabbim! Senden, teessüf ve pişmanlık günü (olan kıyamette) bana göz aydınlığı ve gıpta edilecek bir hâl nasip etmeni diliyorum. Ey Rabbim! Yüzlerin karardığı günde benim yüzümü beyazlaştır ve mahşerin büyük dehşetinden beni emniyete al. (Allah’ım!) Kalpler ve gözler altüst olduğu vakit ve dünyadan ayrılma zamanım geldiğinde senden (rahmet ve mağfiret) müjdesi diliyorum.
Hamd, hayatımda yardımını umduğum ve yoksulluk günümde kendime birikim olarak gördüğüm Allah’a mahsustur. Hamd; başkasına değil, sadece kendisine dua ettiğim Allah’a mahsustur. Eğer O’ndan başkasına dua etseydim, dileğimden yoksun bırakırdı beni. Hamd, ancak kendisine umut bağladığım Allah’a mahsustur. Eğer umudumu ondan başkasına bağlasaydım beni umutsuz kılardı. Hamd, nimet veren, iyilik eden, güzel davranan, fazl ve ihsan sahibi, celal ve kerem sahibi, her nimetin velisi, her iyiliğin sahibi, her rağbet ve iştiyakın doruk noktası ve her haceti yerine getiren Allah’a mahsustur.
Allah’ım! Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et; bana yakin ve sana karşı iyi zanda bulunmayı nasip et. (Rahmetine) olan umudumu kalbimde sabitleştir. Başkasına umut bağlamamam ve güvenmemem için senden başkasından umudumu kes. Ey istediğine lütufla davranan (Allah)! Bütün hallerimde sevdiğin ve razı olduğun şekilde bana da lütufla davran.
Ey Rabbim! Ben (cehennem) ateşine karşı zayıfım; beni ateşle azaplandırma. Ey Rabbim! Duama, yakarışıma, korku, zillet ve meskenetime, sığınak ve imdat isteyişime acı. Ey Rabbim! Ben dünyanın talebin-den aciz ve zayıfım, sen ise (lütfu) geniş ve kerem sahibisin.
Ey Rabbim! Buna olan güç ve kuvvetin hakkına, buna sen değil ben muhtaç olduğum için, senden bu yılımda, bu ayımda, bu günüm ve bu saatimde bana, halkın elindeki şeylere muhtaç olma yükünden beni kurtaracak helâl ve temiz rızık ihsan etmeni diliyorum.
Ey Rabbim! Senden niyaz ediyorum; iştiyakım ve umudum sanadır; sen ise buna layıksın; ey merhametlilerin en merhametlisi! Senden başkasına umut bağlayamam ve senden başkasına güvenemem. Ey Rabbim! Nefsime zulmettim, bağışla beni, bana merhamet et ve bana afiyet ver.
Ey her sesi işiten, ey her elden gideni toplayan, ey canları ölümden sonra yaratan, ey zulmetlere bürünmeyen, seslerin (teşhisinde) hata yapmayan ve hiçbir şey kendisini meşgul edip başka bir şeyden alı koymayan! Muhammed’e (Allah’ın salât ve selâmı onun ve Ehlibeyt’inin üzerine olsun) kendisinin istediği ve onun için senden başkalarının istediği veya Kıyamet gününe kadar isteyecekleri, en faziletli şeyleri ihsan eyle. Bana da sıhhat ve afiyet vererek hayatı bana hoş ve tatlı kıl. Günahların bana zarar vermemesi için sonumu hayırla bitir. Allah’ım! Kimseden bir şey istememem için bana kısmet ettiğin şeylere beni razı kıl.
Allah’ım! Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et ve rahmet hazinelerini benim yüzüme aç. Bana, dünya ve ahirette, beni hiçbir zaman azap etmemene sebep olacak şekilde merhamet et. Bana geniş fazl ve kereminden, kendin dışında hiç kimseye beni muhtaç kılmayacak helâl ve temiz rızık nasip et. Bu vesileyle şükrümü, sana olan ihtiyaç ve fakirliğimi artır, kendi vasıtanla beni başkalarından ihtiyaçsız kılıp bana iffet nasip eyle.
Ey ihsan eden, ey iyi davranan, ey nimet veren, ey fazl ve kerem sahibi, ey hâkimiyet sahibi ve ey muktedir! Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et ve önemli sorunlarımın hepsinin halli için bana yeterli ol; sonumu hayırla bitir; bütün işlerimde bana bereket ver ve bütün hacetlerimi gider.
Allah’ım! Zorluğundan korktuğum şeyi bana kolaylaştır. Zira zorluğundan korktuğum şeyi kolaylaştırmak, şüphesiz senin için kolay ve basittir. Yine çözümsüzlüğünden korktuğum şeyi bana kolaylaştır. Darlı-ğından korktuğum şeyi bana kolaylaştır. Darlığından korktuğum şeyi bana genişlet. Sıkıntısından korktuğum şeyin bana ulaşmasını engelle ve belâsından korktuğum şeyi benden uzaklaştır; ey merhametlilerin en merhametlisi!
Allah’ım! Kalbimi kendine sevgi, sana karşı olan korku, sana olan tasdik ve iman, sana karşı çekingenlik ve sana şevk ve iştiyakla doldur; ey yücelik ve cömertlik sahibi!
Allah’ım! Üzerimde birçok hakkın vardır senin, onları bana bağışla. İnsanlara karşı da yaptığım birçok haksızlıklar vardır, onları da benden taraf telafi eyle. Sen her misafiri ağırlamayı farz kıldın; (ya Rabbi!) ben de senin bir misafirinim. Beni de bu gece cennetinle ağırla. Ey (minnetsiz) cennet bağışlayan, ey mağfiret ihsan eden! Sana dayanmayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur.”
5-“el-İkbal” kitabında rivayet edilen ve sahur vaktinin en kısa duası sayılan şu duayı okumak:
“Ey belâ ve sıkıntı zamanında sığınağım ve ey zorluk zamanında imdadım! Sana yalvarıp yakarıyorum; senden imdat diliyor ve sana sığınıyorum, başkasına değil. (Sıkıntı ve zorluklardan) çıkışı, ancak senden diliyorum. O hâlde imdadıma yetiş ve beni sıkıntılardan kurtar. Ey az (ameli) kabul edip çok (günahı) affeden! Benim az (amelimi) kabul et ve çok (günahımı) bağışla; şüphesiz sen bağışlayan ve merhametlisin.
Allah’ım! Senden kalbimle bütünleşen bir iman diliyorum ve ancak bana yazdığın şeylerin bana ulaşacağına kanaat getirebileceğim bir yakin istiyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Hayatımda bana kısmet ettiğin şeylere beni razı kıl.
Ey sıkıntılı anımda birikimim, ey zorluk zamanımda yaverim; ey nimetli günümde velinimetim ve ey rağbet ve iştiyakımın doruk noktası olan (Rabbim)! Sensin kusurumu örtecek, korkumu emniyete çevirecek ve sürçmemi affedecek olan; o hâlde benim hatamı bağışla, ey merhametlilerin en merhametlisi!”
6- Yine “el-İkbal” kitabında nakledilen şu tesbih ve zikirleri okumak:
Münezzehtir kalplerdeki teessürleri bilen. Münezzehtir günahların sayısından haberdar olan. Münezzehtir göklerde ve yerlerde hiçbir sır kendisine gizli olmayan. Münezzehtir şefkatli Rab. Münezzehtir tek ve eşsiz (Allah). Münezzehtir büyük ve en yüce olan (Allah). Münezzehtir kendi memleketinin ehline (yaratıklarına) zulmetmeyen (Allah). Münezzehtir yer ehlini çeşitli azaplarla cezalandırmayan (Allah). Münezzehtir çok şefkatli ve çok ihsan sahibi olan (Allah). Münezzehtir şefkatli ve Rahim (Allah). Münezzehtir Cabbar, cömert, kerem ve hilim sahibi (Allah). Münezzehtir gören ve bilen (Allah). Münezzehtir geniş basiret sahibi olan.(Allah) Münezzehtir gündüzü getirmede; münezzehtir gündüzü götürmede; Münezzehtir geceyi götürüp gündüzü getirmede. Allah’ı tenzih eder, överim. Hamd, yücelik, azamet ve kibriya O’na mahsustur. O, her nefes alma, göz kırpma ve ilminde geçen her işaretle birliktedir. (İlim) kitabını dolduracak kadar münezzehsin; Arş’ının ağırlığınca mü-nezzehsin. Münezzehsin sen, münezzehsin sen, münezzehsin sen.
İran ve Şia Karşıtı İftiralara Cevaplar
Bismillah
Öyle yoğun ki iftira gündemi, bir gün İran ve Şia hakkında aleyhte bir iftira üretilmese şaşarız. Ancak bu kadar iftirayı olmadan yerden yoktan var etmek için bir çöplükte yaşamak gerek. Temiz bir yerden bu kadar iftira çıkmaz. İnsanın aklına gelmez.
Ancak şeytan ve dostları bıkmadıkları sürece biz de iftiralarını cevaplamaya, nereden saptırdıklarını göstermeye arasız devam edeceğiz inşallah.
Şimdi bakalım sahtekarlıklar neler gerçekler neler. Aşağıdaki yazıda alıntı iftiralar koyu siyah, doğrular normal siyah renkte yazılmış olacak.
“İran, dün olduğu gibi, bugün de gerek Batı Asya gerekse İslâm âlemi için potansiyel bir tehlike ve tehdit olmaya devam etmektedir.”
Bu açık bir iftiradır. Hem de tarih, bilim, din akıl buradaki iftiranın imkansızlığını söyler. Şöyle ki;
Tarihi olarak İran dün şii bile değildi. İran sünni idi. Ebu Hanife başta olmak üzere çok sayıda sünni büyüğü dünkü İran’ının sünni kültüründe yetişti. İran’ın Şii oluşu çok eski değildir. Özellikle Şah İsmail’den sonra bu Şii oluş hızlanmıştır.
İkincisi İran yakın zamana kadar İran diye karşı çıkılan Farlar tarafından değil Türklerce yönetilmiştir.
Üçüncüsü İran düşmanlığı eskiden bu kadar değildi, hele ki ABD kuklası olan İran Şahlık rejiminde İran ve Türkiye kanka idiler. Tıpkı şimdiki Azerbaycan ve Türkiye gibi. Azerbaycan sünni mi şu an! Hayır! Şii! Bunu çok kimse bilmez bile, ama hiçbir düşmanlık Azerbaycan’a yöneltilmez, varsa da yoksa da İran! Demek ki İran’a düşmanlık 1979’da kurulmuş olan İran İslam Cumhuriyeti sebebiyle! Yani bu sözde İslamcılar İran’da şeriat değil laiklik olsa böyle eleştirmeyecekler. Belki de Türk diye kardeşimiz soydaşımız dedikleri Azerbaycan gibi dost göreceklerdi. Azerbaycan da Şii, İran da Şii, Azerbaycan da Türk, eski İran da Türklerce yönetiliyordu.
Demek ki hiç de potansiyel bir tehlike değil! Tarihte hiç savaşmadı İran Türkiye demek istemiyoruz. Tabi ki savaştılar. Ama ne zaman ve kaç kere? Haklı haksız kimdi bir kenara, Türkiye’nin tarihine bakarsak en az savaştığı ve en eskiden savaşıp yüz yıllar boyu hiç savaşmadığı komşusu İran’dır. En eski sınırı Türk İran sınırıdır.
“İçimizi mi karıştırmışlar? Biz batıya gidip İslam’ı yaymaya çalışırken onlar hainlik yapıp İslam’ın yayılmasını engellemek için Osmanlıyı hep arkadan mı vurmuşlar!”
Bu da doğru olmayan bir propagandadır. Dediğim gibi bu yüzyılda savaştığımız ve Osmanlıyı dağıtan İran mıydı Vahhabi Suudiler miydi? Tarih yoksunu bu yazara cevap ver desek ne der acaba! İngilizlerle işbirliği yapıp Osmanlıyı yenilgiye uğratıp Arap dünyasından kovan Vahhabi Araplardı! Onlar Osmanlıyı Arap ülkelerinden söküp atarken, Osmanlı için canını veren beğenmediğiniz Şiilerdi. Irak’ta Kut şehrinde Osmanlının, Emperyalist işgalci İngilizlerle savaş fetvasını Şii Ayetullahlar vermiş, fetva vermekle kalmamış kendileri de cepheye koşup şehadete ulaşmışlardır. Şii- Sünni vahdeti sayesinde kazanılan Kut savaşı belki de Türkçemize KUT’lu olsun kelimesini kazandıran olaydır.
İran’da İslam’ın zafere ulaşmasıyla köprüleri atılan ABD İran ilişkilerine endeksli olarak Türkiye İran ilişkileri de bu sözde İslam iddiası olanlarca da atıldı. Öyle atıldı ki İran tarihi düşman ilan edildi. Eğer İran laik, bir ABD köpeği olduğunda bunlara dost oluyor ama bağımsız ve hiçbir yabancı üssün topraklarında kurulmasına müsaade etmeyecek kadar bağımsız olduğunda düşman oluyorsa bunun anlamı nedir! Sadece Türkiye’de bu tip İslamcıların ipi ABD büyük şeytanının elinde!
“İran, Rusya’yı da yanına alarak bugün Suriye’de, bu fiili durumun oluşmasına neden olmuştur.”
Hatırlayalım! Suriye olayları nasıl başladı! İlk cümle Başbakan Tayyip Erdoğan’dan: “Esed’e verdiğimiz süre tamamlandı!” Ne süresi dedim, ben uyudum da yıllar mı geçti aradan, yoksa yaşamdan mı koptum? Daha bir iki ay öncesinde Erdoğan ve Esad Ailesi beraber ortak tatile çıkmışlardı. Ortak bakanlar kurulu toplantısı yapılmıştı, iki ülke sınırında ve sınırların kalkması kararlaştırılacak kadar dostluk ilan edilmişti.
Esad o zaman zalim değil miydi, on yıl hiç kimseye başta olduğu halde kıymamıştı! Sonra birden bire Esed oluverdi birilerinin gözünde ve zalimleşti, gösteriler, sonra silahla devleti yıkmaya teşebbüsler!
Daha çatışma olmadan konteynır kent kuruldu güneyimizde. Nerden biliyordu Esadın katliam(!) yapacağını da Suriyelilerin kaçacakları biliniyor ve çaresine bakılıyordu! Demek birileri katliamı yapacak kimseleri ayarlamıştı ki sığınmacılara konteyner kent kurdu! Sonra dünyanın her yerinden sözde cihatçı adı altında dolu dolu terörist aktı! Baktı ki Esad başa çıkamayacak, ülkeyi onlara mı teslim edecekti! Çağırdı Rusya ve İran’ı.
İran napsındı! Şimdi kurulu Suriye düzenini korumasın mıyıd! Kim yanına kimi alarak savaşı başlattı Suriye’de? Sınırlarını teröristlere açan ve Türkiye’de Suriyenin dostları adı altında Suriye başbakanını seçmek üzere İstanbul’da resmi olarak ağırlayanlar mı? İran mı?
İran, Türkiye’nin dostları toplantısında Türkiye’ye başbakan seçtirse tüm sınırlarından dünyanın her yerinden gelen teröristleri eli kanlı ABD silahları ve dolarlarıyla ülkemize salsa sonra yaralananları tedavi ettirip ettirip yeniden yollasa, ikide bir de Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a hakaret etse ne olurdu?
Türkiye’ye kaç kez dedi Suriyeyi kimin yöneteceğine Suriye halkı karar versin, Türkiye, ABD ve Suuda güvenen, zafer kazanacağını sanan muhalifler seçime katıldı mı? Bu durumda kan gölüne çeviren kim Suriye’yi? E şimdi Türkiye kimle beraber Suriye’de? Rusyayla değil mi! Rusyayla İran bir olunca Suriyeyi kan gölüne çevirmiş oluyorlar ama Türkiye Rusyayla bir olunca olmuyor öyle mi! Vay sizin aklınıza!..
“Güttüğü mezhebi politikalarla Irak’ı parçaladı, şimdi de Suriye’yi parçalamak üzere. Bunda da başarılı olamadı denilemez. Bu durum,Şiî nüfusunun belli oranlarda olduğu, Suudi Arabistan ( % 20), Yemen (%30), Bahreyn (%70), Kuveyt ve Pakistan için alarm zillerinin çaldığı, sıranın onlara da geldiği anlamına gelmektedir.”
Irak’ı İran parçaladı öyle mi? ABD değil yani! ABD büyük şeytanının Irak’a girip 1 milyon kişiyi şii-sunni ayırmadan katledip, 3 milyon kişinin namusunu kirlettiğini, ordusunu yok ettiğini, kurumlarını dağıttığını, anayasasını bozup Irak’ta üç etnik bölge esasına dayalı Anayasa yaptığını ve ona göre kurumları oluşturduğunu bilmiyorsunuz öyle mi? Biliyor da yoksa ABD’nin yaptığını İran’ın üzerine atan görevliler misiniz? Çocukken bir oyun oynardık, biri öndekinin arkasından ensesine patlatırdı, sonra suç genelde arkadaki garibanın başına kalırdı! Aynen o hesap!
Doğru, ABD ile işbirliği yaptığınız için onların bir sonraki adımlarını biliyorsunuz. ABD piyonu Suud’un Yemen’e saldırdığını, Bahreyn’de neredeyse çoğunluğu Şii olan halkın Arap Baharı dediğiniz günden beri ayaklanmasına rağmen yine Suudi Amerika’nın işgali sebebiyle hiçbir haklarının sağlanmadığını da! Ama ne zaman ki halk ayaklansa diktatör gerici Arap krallarını savunmak size düşer!
Ne kadar çırpınsanız da çatlasanız da patlasanız da Seyyid Nasrallah açıkladığı üzere artık İslam Ümmeti için yenilgi dönemi kapanmıştır. Zuhura doğru gittiğimiz şu yıllarda Direniş Ekseni küfürde imamınız olan ABD ve Siyonist Korsan İsraile karşı daha büyük zaferler kazanacak, hayallerinizin de ötesinde. Eğer zalimlere yakın durursanız ateş size de dokunacak!
İran İslam Cumhuriyeti’nin güttüğü mezhepçi politikalar değil, tersine siz olaylara hep mezhepçi açıdan baktığınız için sizin kontrolünüzde olmayan her harekete mezhepçi diye bakıyorsunuz. İran’ın mezhepçi politika yapmadığı adının Şii devleti değil İslam Cumhuriyeti oluşundan, İran’daki sünni halkın sorunsuz ve hürce memnun yaşamından, İran’ın suünni Bosna, Filistin, Afganistan ve daha çok yerlerdeki zayıf ve mustaz’af halklara kayıtsız şartsız yardımından, Irak’ta terörden kurtulan yerlerdeki sunnilerin emin şekilde yaşamlarından görebilirsiniz. Tabi göz ve vicdan varsa..
“ Başta ABD olmak üzere, AB, İran’a uygulanan ambargoyu boşuna kaldırmadı. Bu günleri görerek ve bilerek bunu yaptılar.”
ABD ambargoları kaldırdı ha! Vay yalanınız boynunuza dolansın! Hiç mi Allahtan korkmaz kuldan utanmazsınız. ABD ambargoları güya İran’ın anlaşmaya uymasını gözleyip öyle kaldıracağını ilan etti. Anlaşmaya zıt şekilde davranarak aşama aşama kaldıracağını söyledi. Ancak göstermelik birkaç yüzeysel etkisiz kalemlerde kaldırdı. Ancak İran’ın hala Şah döneminden kalma milyarlarca alacağını alabileceği banka ipoteklerini bırakmadı. İran da uyanık davranınca ambargoları daha geçtiğimiz aylarda 10 yıllığına daha uzattı!
Hiç düşünmüyor musunuz? ABD’nin ambargoyu neden koyduğunu? Eğer sizin dediğiniz gibi onlar dost olsalar, 37 yıldır ambargo sürdürürler miydi? Ambargoları kaldırmak dostluk göstergesi ise, hiç ambargo koymamak nedir? Düşündünüz mü? Neden düşünmediniz? ABD Türkiye’ye Suud’a ya da başka İslam ülkelerine neden hiç ambargo uygulamıyor? O zaman sizin deyiminize göre onlar bile bile bu günleri düşünerek uygulamıyorlar diyebilir miyiz? İran’a ambargo uygulamaları, kaldırdıklarında dostluk dediğinize göre varken düşmanlık değil midir? Siz hiçbir dönemde ABD’nin İran’a düşman olduğunu kabul ettiniz mi! Neden?
Hiç akletmiyor musunuz?
“ABD,Irak’tan çıkarken İran’a kapıları boşuna açmadı.”
Kusura bakmayın ama sizin medyanız sizin gibi körse hakikatleri görmenizi bekleyemeyiz. Bizden duyun o zaman! ABD, büyük şeytandır, menfaati olmadığı yeri işgal etmez, işgal ettiği yerden de çıkmaz. Örneğin uyuşturucu için Afganistan’ı işgal etti, ve çıkmadı, para basıyor oradan! Sizin deyiminizle Şii İran’ı durduracağınıza Sunni Afganistan ve ülkemizden ABD üstlerini ve işgalini kesin! İsraille ilişkileri kesin! ABD Irak’tan neden çıktı, o kadar işgal çabalarından sonra?
ABD, İran’ın desteklediği güçlerin direnişi karşısında korkunç kayıp yaşadı ve mecburen çıkmak zorunda kaldı Irak’tan. ABD’yi komşudan kovdu. Bunu yapmak zorundaydılar çünkü bir sonraki işgal edeceği yer büyük şeytanın, İran ve Türkiye idi! Siz tutup İran’a teşekkür edeceğinize sövüyorsunuz. Tabi bilerek veya bilmeyerek ABD lehine olduğunuz için olaylara ABD menfaatleri açısından bakıyorsunuz!
“İran’ın, artık yıllardan beri, teröre bizzat destek veren ve mezhep temelli fitne, fesat ateşini yaktığı inkâr edilemez. Ne yazık ki her zaman sureti haktan göründü, fakat bütün güç ve varlığını mezhep temelli çatışmalara vererek mezhebi çatışmaları körükledi ve içerisinde yer aldı. İran, şu anda Orta Doğu’da,Batı’nın Truva Atı’dır.“
İran’ın destek verdiği Hizbullah ya da Şiilerden bir tanesinin canlı bomba olup sivil hedefleri vurduğunu gösterebilir misiniz? Cami patlatan Vahhabi Selefileri kollayıp onları ülkesinde besleyip toplantılar yapmalarına, başka teröristler toplamalarına İran mı izin verdi Türkiye mi? Sadece Konyadan binlerce kişinin Işid’e katıldığını, İstanbul Sultanbeyli’de bayram namazını açık alanda şovla yaparcasına kıldıklarını, her yerde vakıf dernek adı altında çatır çatır çalıştıklarını inkar mı ediyorsunuz?
İmam Hamenei, “bu Işid ve diğer tekfirci teröre destek veren ülkeler gün gelecek kendileri çok büyük bedel ödeyerek ancak bu beladan kurtulabilecekler” buyurduğunda siz teröristlerinizin yaptığı katliamları bile İran’ın üzerine atmakla meşguldünüz. Oysa İmam Hamenei demişti: “Ne Esad Şiidir, ne Esad’la savaşanlar Sünni!”
Görüyor musunuz dahice planı görüp çözüşü! Bu savaşı çıkaranların Müslüman bile olmadıklarını ancak şii-sünni çatıştırmaya hevesli olduklarını her vesileyle vurgulayan Rehberin ülkesi mi mezhep çatışması çıkaracak? Eğer öyle bir yolu caiz görüp ona heves etseydi İran komşuya ne hacet içindeki yüzde 10 kadar olan sünni halkı katlederdi! Başka ülkede sünni katletmekten daha kolay olsa gerek! Irak’ın yüzde 65’i şii Yüzde 30 kadarı sünni, Eğer dediğiniz gibi olsaydı Irakta sünniliği silerlerdi! Eğer dediğiniz gibi katil ve mezhep çatışmacı olsalardı! Suriye’de Şii mi var! Toplasanız yüzde 30u bile bulmaz. Yüzde 30 ile yüzde 60lık bir kesimi katletmek mi daha kolay tersi mi!
Hiç mi düşünmezsiniz?!
Irak’ta Vahhabi Selefi Işid’ci tekfirci harici teröristlerin cahil sünnileri kandırıp şii sünni çatışması görüntüsü oluşmasın diye, sünnilik adına hareket eden vahhabilerin şii camilerini bombalamalarını sünnilerden bilmedi hiçbir zaman şiiler! Yine Mukteda Sadr, şii Askerleri, sünni camilere bekçi dikti ki şii kılığına girmiş Vahhabi intihar bombacıları sünni camilerini bombalayıp şiiler cami bombaladı görüntüsü oluşmasın diye!
Ama aklınız olsa bile gönüllü ajanlık vazifeniz gereği bunları mı görürsünüz?
“Ne İran ne Kum ne de Tahran, artık o eski İran değil. Hani bir zamanlar bu İran’la biz Müslümanlardandık, Müslüman kardeştik. İran hem İslâm’a hem de Humeyni’ye ihanet etti. İran Şia’sı, Sünni’ye düşman oldu.”
Güya eskiden İran ve Humeyniyi seviyordunuz ha! İran’ın Hama’ya yardım ettiğini iddia edip de baba Hafız Esad’la dost oldu diye İran’ı Humeyni’yi eleştirmediniz yani?!
İran’ın siyasetinde hiçbir değişme bulamazsınız. Ama sizin bunu anlayacak kadar objektif davranmadığınız ortada! İran Şiileri hiçbir zaman sizin kadar sığ ve dar görüşlü değildir. Toptan bir camiaya düşman olmazlar. Onlar zalimle mazlumu ayırmasını iyi bilirler hiç merak etmeyin. İran sizin gibi sözde sünni , gerçekte ABD işbirlikçisi cahilleri kale aldığı bile yok.i Onlar düşman olarak sizin gibi piyonları değil müstekbirleri bellemişlerdir! Düşman olarak ABD büyük şeytanına konuşlandıklarından ufak hesaplar peşinde değillerdir, şüpheniz olmasın.
“Irak, Suriye ve Yemen’de dişini gösterdi. Ümmetin içinde fitne çıkardı. Kadın, çocuk, yaşlı demeden insanları katletti, kadın ve genç kızların ırzına geçti, akıl almaz cinayetler işledi ve tam bir zalimler topluluğu bir devlet oldu.”
Böyle delilsiz mesnetsiz sloganik kelimelerle bir şeyler yapabileceğinizi sanıyorsanız bizden duyun yaptığınız iftira atmaktan cehenneme bilet almaktır! Bilmediğin şeyin ardına düşme çünkü göz kulak ve kalp bundan mesuldür der ayette. İran bunları yapan ABD’ye engel olmak için binlerce evladını şehit vermiştir ve hala da vermektedir. Sırf kendi coğrafyasında değil elinin uzanabileceği her yerde!
Rahatsız mı oldunuz!
“İran, terörist ABD, AB devletleriyle, Daeş, Pkk, Pyd gibi terör örgütleriyle ve katil Esed’le kol kola girerek bu coğrafyada büyük katliamlar ve zulümler yaptı. Vahşi bir kan dökücü haline geldi. Çok kanlı çatışmalardan,uçaklarla, füzelerle,varil bombaları ile çevreyi tahrip etmeye, 1 milyon insanın ölümüne, milyonlarca insanın yaralanmasına neden oldu.”
İran hem Esad’a destek veriyor diyorsunuz, hem de Esad’la savaşan örgütleri koruyan finanse eden ABD ile kol kola diyorsunuz; bu iddiaya “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demezler, bu ne akılsızlık derler. ÖSO, PYD, IŞİD, Nusra, vd. örgütler Suudi Amerikanın yemlediği organize ettiği koruduğunu hatta kurduğu örgütler değil mi? Bunlar Esad’ı yıkmak için Suriye’de değiller mi? İran Esad’ı ve kurulu Suriye düzenini korumak için kimlerle savaşıyor? Bunlarla değil mi? Nasıl bunlarla kol kola giriyor! Sizi okuyanların aklına şaşarım! Gerçekten bu zırvalık ve çelişkileri okuyup da sizi beğenen var mı , ciddi olarak merak ediyorum!
Varil bombalarını kimyasal silahları kullanan hiçbir savaş kuralı olmayan Işid ve diğer vahşi teröristlerdi. Ancak yalancı medyanızla ABD büyük şeytanı bunları Esad’ın üzerine atmayı iyi başardı! Ancak başaramadığı şey halkını Esad’a düşman etmekti! Yalancının mumu yatsıya kadar yandı, ve halk hiçbir zaman Esad’ı yalnız bırakmadı, Elhamdulillah o yüzden Suriye direnişi zaferin eşiğinde. Aksi halde Libya, Mısır ve Tunus gibi halklarının sahip çıkmadığı diktatör krallar gibi Esad da çoktan devrilmişti!
Hiç düşünmez misiniz?
“Suriye’de sivil halka yönelik işkence ve tecavüzlerde, Suriye’nin toprak ve toplumsal bütünlüğünde en büyük tehditin İran tarafından yapıldığı görülmektedir. İran, bu stratejisini sürdürerek Nijerya’dan, Balkanlar’a kadar, İslâm coğrafyasının her yanında tahripkâr faaliyetlerini sürdürmektedir. İslam coğrafyasının hemen hemen her yerini, silahlı evreye dönüştürmüş durumdadır.”
Suriye ordusu ve hükümeti terörden temizlediği yerlerdeki halkın zafer çığlıklarıyla bayram ettiği halkıyla birlikte sizi her gün yalanlamaktadır. Ama siz göremezsiniz çünkü kanla yaşamaya alışmış vahşi efendiniz büyük şeytan ABD’nin yenilgisini görmek istememenizdendir. Yediği tokattan sersemlemiş, ardından Türkiye’de darbeyi başaramamış bir ABD efendiniz daha çok sille yiyecektir Ali evlatları Şii ve onlarla vahdet halindeki sünni kıyam erlerinden. Bugün yalınayaklıların/mustazafların zaferlerini görmezseniz gün gelecek onlar birer birer ABD ajanlarının maskelerini de düşüreceklerdir. Çok değil o zaman, yakında göreceksiniz.
Nijerya’da mazlum Şii halk onca katliamlara uğramasına rağmen zalimlere tek kurşun atmış değildir. Nijerya ordusu Şii Alimi Zakzaki’yi evinden hiçbir suçu yokken tutuklamak için geldiğinde, onu korumaya çalışan bin kadar mücahid Nijerya diktatörlüğünce canice kanlara bulandı! Lider İbrahim Zakzaki’nin evinin çevresi ve sokakları kan gölüne döndü. Bin kadar ceset her yeri doldurdu. Görmediniz mi görüntüleri? Yoksa kanla yaşayan büyük şeytan ABD gibi bunlar vicdansız kaldığınızdan normal görüntüler halinde mi göründü size?
Yuh da Yuh
Sızlayan vicdandan hiç mi kalmadı?!
“Irak’ta görünürde bir Irak devleti var, fakat Irak, fiilen İran’ın kontrolündedir. Suriye’de de bir Suriye devleti var, fakat Suriye de fiilen İran’ın kontrolündedir. Irak’ta, İran’ın üstünde ABD, Suriye’de ise İran’ın üstünde Rusya var.”
İftiracı burada da sanki siyasetten anlıyor imajı verip, güya birilerine bir şeyler öğretme görünümünde! Irak da Suriye de tüm dünyada ABD cephesinin ülkelerine çullanmasından dolayı güç yetiremedikleri teröre karşı İran’dan yardım istemişlerdir. Olan bundan başka bir şey değildir! Komşularına karşı dünyanın öteki tarafındaki mütecavizle birlikte komşunun devlet otoritesini yıkma peşinde değillerdir. Bir devleti yıkıp terörü beslemek mi suçtur yoksa kurulu devleti teröre yedirmemek mi? Büyük devletlerin amacı ne olursa olsun İran onurlu bir mücadele vermektedir ve şimdiye kadar da bölge halklarının gönlünde taht kurmuştur. Çünkü Allah, kendisine dayananı asla yalnız bırakmaz!
Ama siz büyük şeytana biatlı ve ona tapıcılar olarak illa da işlerin Allah’tan değil de ABD ve Rusya’dan döndüğüne iman etmişseniz daha çok yanılmaya, yıkılmaya mahkumsunuz!
Hiç mi düşünmezsiniz?!
“İran, son zamanlarda hem Pkk hem de Pyd ile yakın işbirliği içerisinde bulunmakta dır. İranlı generaller sık sık Kandil’e gidip gelmektedirler. Hatta İran, Pkk’ya, Kandil’in güneyinde kamp kurma fırsatı dahi verdi.
Suriye’de de Pyd ile ilişkiler içerisinde bulunmaktadır. Son Halep katliamında Pyd ile birlikte hareket etti. Halep’in bir kısmını Pyd’ye verdi. Bunun karşılığında da ortak bir katliam yaptılar. Bu utanç İran’ın alnında kapkara bir leke olarak kalacaktır. Tarih İran’ı kesinlikle affetmeyecektir.”
İran’ın da içinde yaşayan ve ABD tarafından devamlı kışkırtılıp terör eylemleri düzenleyen PJAK gibi bir Kürt sorunu var. İran o kadar aptal mı ki komşularında Kürt hareketini büyütsün, onları güçlendirsin? Maalesef ki Kürtlerin bir bölümü Siyonistlerin arzı mev’ud planına bilerek ya da bilmeyerek alet olmaktalar. Bu durumda onları desteklemek İran’ın asla yapmayacağı bir şeydir! İran PKK’nın kendi içindeki uzantısı olan PJAK’ıa karşı hala mücadele vermektedir. Bunu yapan bir güç olarak PKK İran’la çalışır mı? Halep’te Kürtleri mercek kullanarak ancak görebilirsiniz. Ama Türkiye medyası onları öyle büyüttü ki sanki Halep’i alan ordu değil de PYD’ymiş gibi. Sonra da bunun üzerine bu aldatmaca! İran onlarla çalışıyor! İran’ın Hizbullah’ı varken onlara ne hacet?! Ancak galip gelecek olan Hizbullah ile omuz omuza verip ülkesini, büyük şeytanın azı dişleri olan tekfirci teröristlerden kurtarmak için savaşmak isteyenlere de İran mı dur diyecekti?! Sizin yalanlarınız Suriye’de bu gün tescillenmişken kimse size aldanmaz merak etmeyin.
Görmüyor musunuz!
“İran, şu anda kendisine en son hedef olarak Şiî Hilali’ni seçmiştir. İslâm coğrafyasında, Şiî hegemonyası kurmak istemektedir. Bu konuda tek engel ise Türkiye’dir. Bunun için Türkiye’ye var gücüyle yükleniyor. Bunu yaparken de doğrudan saldırmıyor, tarih boyunca yaptığı gibi hep arkadan vuruyor veya fitne çıkarıyor veyahut da hainler gönderiyor. Ülkemizi karıştırmak için her yolu deniyor. Terör örgütlerini taşeron olarak kullanıyor.“
İran, sünni Filistin’e giden yolun asla kesilmesini istemiyor. Çünkü orada ezeli düşmanı olan Siyonist İsrail var! İsrail’e karşı direnen tek Arap ülkesi beğenmediğiniz Esad’ın ülkesi Suriye devletidir. Beğenip birlikte çalıştığınız tüm gerici diktatör Arap krallıkları İsraili açık vea gizlice tanımış durumda ve onlarla iyi ilişkiler içindeler! Samimiyseniz onlarla uğraşın! Şayet ABD ajanı ve Siyonist İsrail’i rahatlatmak için çalışmıyorsanız!
İran Türkiye ile dostça ilişkiler içindedir! Her zaman nasihat etmektedir. Türkiye’yi ABD’nin kanlı pençesinden ve ona bağımlılıktan kurtarmak NATO’dan kurtarmak için uğraşıp duruyor, devamlı teklifler sunuyor. Daha önce bunda başarılı olamıyordu ama 15 Temmuz ABD -Siyonist İsrail darbe girişiminden sonra bunda oldukça yol aldı.
Bu yakınlaşmayı gören patronunuz büyük şeytan ABD Türkiye’nin söz dinlemez bir aşamaya geldiğini görünce zorla kendine mahkum etmek istemektedir bu günlerde! Rus büyük elçisi süikasti, Kayseri, Ankara, İzmir, İstanbul ve diğer tüm terör saldırılarının CIA uzmanlığında IŞİD tarafından yapıldığından hiç kimsenin kuşkusu kalmamışken siz hangi dünyada yaşıyorsunuz. Hala efendiniz büyük şeytanı bu cinayetlerin sorumluluğundan gizleyebileceğinizin kuruntularını mı yaşıyorsunuz?
Öndeki gariban artık ensesini kimin patlattığını görmüştür. Siz hala görmüyor musunuz?
“Bu durumda Türkiye mutlaka müdahale etmelidir. Mollaların hilelerine karşı tedbirler almalıdır. Eğer o bizim içerimizi karıştırıyorsa biz de onun içini karıştırmalıyız.”
Çocukça şeyler bunlar! Bunu atanız Muaviye de yapmaya çalıştı, ama Ali, Hasan ve Hüseyn’in Şiileri onun oyununa gelmedi! Siz de başaramayacaksınız!
“Önce diplomasi lisanıyla “haddini bil, bizimle uğraşma, aklını başına al,ayağını da denk al ” demeliyiz. İran ancak bu dilden anlar. Ona anlayacağı dilden konuşmamız lazımdır. Eğer devam ederse o zaman, içerisindeki Türkleri harekete geçirmemiz gerekir. Şu anda İran’ın nüfusunun % 40’ı Türk’tür. Bu da büyük bir güçtür. Yani İran yine, karşımıza, savaş meydanından kaçan, korkak Şah İsmail’i çıkarırsa biz de yine, karşısına cennet mekan, kahraman ecdadımız, büyük cengaver, Yavuz Sultan Selim Han’ı çıkarır ve o Şia’yı ezeriz.”
Çok geç kaldınız, Türkiye ABD büyük şeytanından yediği darbeden sonra aklı başına geldi ve İran’la masaya oturdu bile! Sizin gibi çocukça teklifleri görmez bile! İran’daki Türkler o kadar güvenli bir ülkeyi bırakıp Suriye’ye mi dönmeyi tercih edecekler?
Bu çocukça teklif sizin aynı zamanda büyüme konusundaki düşüncenizin ne kadar sorunlu olduğunu da ele vermektedir! Büyük insan kendi kaliteli işler yaparak zirve yapar, rakibinin ayağını kaydırarak değil! Koşu yarışını düşünün! Rakip atlet iyi koşuyor ben ona yetişemem bir kaçarsa diye, ona çelme takacaksınız!
Eğer Şah İsmail ve Yavuz zamanında da bu günkü gibi bir tablo vardıysa, hiç konuşmaya gerek yok, hiç araştırmaya gerek yok! Şah İsmail’in ne kadar derin ve büyük insan olduğu ortaya çıkmış olur! Şia’yı değil siyonizmi ezin! Şia sizi rakip görmüyor, sizinle uğraşmıyor! ABD ve Siyonist korsan İsraille mücadeleye girişiyor!
Müslümanlar iyisiyle kötüsüyle kardeştir, zalimse bizim zalimimiz adilse bizim adaletlimiz, ABD bölgeden tüm üslerini kapatıp çekilmelidir! Siyonist korsan İsrail yok edilmelidir. Fitne eli İngilizlerin kolları bölgemizden kesilip atılmalıdır. O zaman Müslümanlar rahat edecektir!
Siz de enerjinizi projelerinizi bu emperyalistlere harcayın.
Ülkemizi işgal eden İran değil İngiliz ve ABD’dir.
Hiç mi aklınız yok?!
“İran bu güçten çok çekinmektedir. Öyleki, Rus diplomatın öldürülmesinden sonra, ülkedeki tüm futbol maçlarını iptal etti. Çünkü bu maçlarda Türkler, Türkiye lehine çok sesli bir tezahürat yapmaktadırlar. Bu imkanı kullanabilmeliyiz. Artık sulhun ve yumuşak davranmanın zamanı çoktan geçmiştir.”
Çocukça eleştirileri cevaplama konusunda yukarıdakiler yeterlidir. Ekleyecek bir şey yok buraya!
“Ey Şia İran !.. Zulm ile âbâd olan olmamıştır. Unutmayınız ki ateş,zalimlere yardım edenlere de dokunur ve onları paramparça eder. Ey İran !…Zalim ABD ve zalim AB’nin Truva Atı olmayı bırak. Onların peşine takılıp taraf olma. Şu” Şiî Kini”ni bırak.Oluk oluk, Müslüman kanı döküyorsun. Halep’te katliam yaptın. Hiç Allah’tan korkmuyor musun? Unutma cennet mekan Âkif’imizin dediği ” Boğuyor âlem-i İslâm’ı bir azgın fitne” grubuna, çoktan girdin bile. Akibetin hiç hayır olmayacaktır. “
Şia tarih boyunca hep mazlum olmuştur, hep katledilmiş hapsedilmiş, yok sayılmıştır! Böyle bir yanık medeniyetin mektebi asla zulmetmez zulmü düşünmez! Ancak sizin paronayaklığınızla da kimse Şia’ya düşman olmaz! İran’ın zalimlerle hiçbir ilişkisi yoktur. Bir kere masa altından gizli perdeler arkasından ilişkiler yürümez! Gizli gizli ne kadar alışveriş yapılabilir. Açıktan yapmaya kıyasla! İran’da ABD büyük elçiliği, konsolosluğu yoktur! İsrail’in de. Bu organik ilişki için şart olan kurumlar olmayınca nasıl işbirliği yapıyorlar? Oysa Türkiye’de ABD büyük şeytan Elçiliği sanki Türkiye eyalet valisi gibi bir konumda hissedip kendini, densiz müdahale ve açıklamalar yapıyor, hiç görmediniz mi?! ABD darbeyi İncirlik üssünden yönetti! Türkiye’de çok sayıda üssü var. ABD ile hala stratejik müttefikiz diyen siyasiler var! Bu durumda kim kimle beraber, kim kimin Truva atı olabilir?! Bu gerçeklere rağmen İran, Türkiye’ye ABD piyonu olarak değil ABD’den ne kadar uzaklaşırsa o kadar iyi mantığıyla yaklaşılması gerekli bir kardeş komşu Müslüman ülke diye bakıyor.
Şii kini sadece lanetli Yahudi ve Büyük şeytan ABD’ye karşıdır. Onlarla aynı saftaysanız doğal olarak siz de bunu üzerinize alabilirsiniz. Çünkü siz hem Türkiye’ye, hem komşularına ve hem de ümmete ihanet içindesiniz. Ateşin size de dokunması yakındır. Çünkü zalimlere yakın duranlar İran’ın zalimi hedef almasından sıçrayan kıvılcımlardan nasibini alacaklardır!
Hiç mi Allah’tan korkmaz utanmazsınız?!
Selam hidayete tabi olanlara olsun.
Mehdi Muntazır