
کارگر
İran’dan flaş Türkiye açıklaması
Türkiye'nin Cerablus'a yönelik başlattığı askeri harekat konusunda İran’dan resmi açıklama geldi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Terörizmle mücadelenin uluslararası bir yükümlülük olduğunu ve bu menfur olguya karşı bölge ülkelerinin ortak işbirliği içinde olmaları gerektiğine inanıyoruz” ifadelerinde bulundu.
Kasımi, "Suriye topraklarındaki terörist gruplarla mücadele, uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri olan o ülkenin toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarına saygı gösterilerek merkezi yönetimle koordineli şekilde yapılmalı" diye konuştu.
Yeni Mesaj: Hedef Büyük İsrail’i kurmak
Sınırımızda adım adım Büyük İsrail devleti kuruluyor. İsrail devletinin kamuflajı ise Kürt devleti. Bölge haritasındaki değişim bu projeyi net bir şekilde ortaya koyuyor.
Suriye ve Irak’ın ilk ve son haritaları yan yana konduğunda Büyük İsrail oğrultusunda büyük bir mesafe alındığı ortaya çıkıyor. Türkiye-Suriye ilişkilerinin iyi olduğu dönemde harita '1 nolu' şeklindeydi.
O zaman sınır komşumuz Suriye devletiydi ve 911 kilometrelik devasa sınır hattında tek bir olay dahi yaşanmıyordu. Sonra ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında bu bölgeye de el atıldı.
IŞİD'ten boşaltılan yerlere PYD yerleştirildi
Libya, Tunus ve Mısır'da Arap Baharı adı altında ABD adına faaliyet gösteren teröristler Suriye'ye kaydırıldı. Suriye'ye yapılan dış müdahale ile bölgedeki durum değişmeye başlandı. IŞİD, PYD ve diğer terör örgütlerinin sahaya sürülmesiyle bölge BOP'a uygun olarak yeniden dizayn edilmeye başlandı.
Bu kapsamda yerel halkın bir kısmı katledildi, bir kısmı da göçe zorlandı. Ağırlıklı olarak IŞİD tarafından boşaltılan yerlere akabinde PYD yerleştirildi. İlerleyen süreçte Türkiye-Suriye sınırı terör örgütlerinin hâkimiyetine geçti.
PYD oluşturduğu kantonlarını birleştirdi ve koridorun tamamlanmasının önündeki tek engel olarak Cerablus kaldı. Cerablus halkası da tamamlandığında koridor tamamlanmış olacak.
Hedefler BOP'ta gizli
Ortadoğu'daki kan ve gözyaşının temelinde ABD-İsrail ikilisinin hedeflerinin gizli olduğu BOP yer alıyor. BOP'un en temel hedefi ise bölgede İsrail'in Arz-ı Mev'ud hayali kapsamında Büyük İsrail devletini kurmak. Projenin gerçekleşmesi için bölge ülkelerinin sınırlarının değiştirilmesi gerekiyor. Bu ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor.
İlk Hedef bölgede tıpkı Irak'ın kuzeyinde olduğu gibi Suriye'nin kuzeyinden Akdeniz'e açılan bir Kürt bölgesi oluşturmak. Bir sonraki aşamada ise Suriye'nin kuzeyindeki bu yapı Irak'ın kuzeyindeki Barzani yönetimine bağlanmak isteniyor.
Dört parçalı Kürdistan projesi
Dört parçalı Kürdistan olarak tarif edilen proje kapsamında İran'ın batısından ve Türkiye'nin güneyinden de toprak koparılmak isteniyor. Türkiye, Suriye, Irak ve İran'dan koparılan parçaların birleştirilmesiyle de büyük İsrail devletinin kurulması planlanıyor.
Nihai planda ise Ortadoğu'da oluşturmak istedikleri tablo ise Arz-ı Mev'ud haritası olarak bilinen haritada yer alan yerlerde Büyük İsrail'i kurmak.
Türkiye-Suriye Dostluğunu Engellemeye Çalışıyorlar
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekrteri, İran ve Rusya’nın muhtelif alanlardaki ilişkilerinin stratejik olduğunu belirtti.
Russia Today TV kanalına mülakat veren Şemhani, iki ülke liderlerinin defalarca siyası, ekonomik ve askeri stratejik ilişkilerin üzerinde durduklarını belirterek, ‘’Çeşitli düzeylerde İran –Rusya arasında temaslar olduğunu ve bunların devam edecektir ve bu ilişkilerin bir bölümünün terörizmle mücadele üzerine şekillenmesi doğaldır’’ dedi.
Şemhani, ‘’Terörizmle mücadele çeşitli alanlarda işbirliği gerektirmekte. İran müsteşarları, Rusya’nın hava desteği ve Suriye ordusunun ortaklığı ile Suriye’de yapılan harekat İran’ın kısıtlı bir şekilde Hamadan’daki Noje üssünün kullanılmasını gerektirmekteydi. Buradaki kabiliyetler kullanıldı ve son buldu. İran-Rusya arasındaki stratejik ilişkiler son bulmamıştır. İki ülkenin bu yönde ilerideki işbirliğinin Suriye’deki gelişmelere bağlı olacak ve belki bu alanda tekrar Rusya ile işbirliği yapabiliriz’’ dedi.
Şemhani, İran Dışişleri Bakanının Ankara ziyareti ile ilgili, ‘’Bizim açımızdan Türk hükümeti kanuni ve halk tarafından seçilmiş bir hükümettir, Türkiye’deki son gelişmelerde de bu ispatlandı. Bize göre bu kanuni hükümet güçlü bir şekilde faaliyetlerini devam etmeli. Türkiye ile bazı bölgesel konularda fikir ayrılığı olmamıza rağmen bu bizim düşüncemizdir. Başarısız darbe girişimi olayı Türk dostlarımıza bazı Arap ve Batılı ülkelerin Türkiye’nin Suriye’ye dost bir ülke olmasını istemediklerini gösterdi. Türk Başbakanının ülkesinin Suriye’nin istikrarına yardımcı olmak istemesi umarım gerçekleşir. Biz Türkiye ile bunun gerçekleşmesi için işbirliği yapıyoruz’’ dedi.
İran ve Türkiye’nin İslam dünyasında ortak kaygılara sahip olduklarını belirten Şemhani, ‘’Umarım Türkiye bazı ülkelerin bu kaygıları suistimal ederek bölge istikrarını bozmasına izin vermez. Umarım birbirimizle ortak çözüm yolları bularım ve bir birimize çözüm yollarının uygulanmasında yardımcı oluruz. Suriye meselesinde biz Türkiye’den terörist guruplara askeri yardım yapılmasına izin vermemesini istiyoruz. Umarım Türkiye sınırlarını teröristlere kapatır ve Suriyeliler arasındaki müzakerelere yardım eder. Tüm bunlar bize Türk tarafıyla işbirliği için imkan sağlamaktadır’’ dedi.
Şemhani, Irak durumuyla ilgili, ‘’İran her zaman Irak’taki ihtilafların çözümünde yardımcı olmuştur. İran Sünni kardeşlerimiz arasındaki ihtilafların çözümü için de yardımcı olmuştur ve bize göre Sünniler Irak’ta iyi ve doğru yönetimin ayrılmaz parçalarıdır’’ dedi.
İran’ın IŞİD ile mücadelede Suriye ve Irak’ın yanında olduğunu ifade eden Şemhani, ‘’İran, 37 yıllık terörizmle mücadeledeki tecrübelerini Irak güçlerine aktarmaktadır. Biz müsteşarlarımız vasıtası ile Irak’ı terörizmle mücadelede destekledik ve siyası alanda da Kürtler, Sünni ve Şiilerin Tek bir Irak bayrağı altında dostluk ve birlikteliği için çalışıyoruz’’ dedi.
Şemhani, İran’ın Yemen’de müsteşari güçleri olup olmadığına dair soruya karşılık, ‘’Bu büyük bir yalandır. Son 18 ayda Suudiler sürekli İranlı müsteşarları tutukladıklarını iddia etmişler fakat bunlardan hatta birinin görüntüsü bile yayınlanmamıştır. Biz mazlumları destekliyoruz. Biz tüm ülkelerden Yemen’deki bombalamaları, alt yapının yok edilmesini, katliamları mahkum etmelerini istiyoruz’’ dedi.
Suudilerin, Yemen askeri harekatının yenilgiye mahkum olduğunu vurgulayan Şemhani, ‘’Biz halk oyu ile seçilen Sena hükümetini destekleyeceğiz ve seçilen hükümete Yemen halkının sorunlarını çözmek için yardım edeceğiz’’ dedi.
Şemhani, ABD’nin Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) çerçevesindeki taahhütlerini yerine getirmemekle ilgili, ‘’Tüm 5+1 ülkeleri ABD’nin KOEP’i uygulamadığı takdirde başarısızla sonuçlanacağını ifade etmekteler. ABD bize görünürde bir mesaj vermekte fakat gerçekte verilen mesajların aksine davranmakta. ABD davranışında sadık olmalı. Obama hükümetinin fazla zamanı kalmamıştır, Obama dönemi sona ermeden gelecek hükümetin sadakatla KOEP’e karşı davranması için alt yapıyı hazırlamalı’’ dedi.
Şemhani, ‘’KOEP’in ABD tarafından uygulanmaması ile ilgili bizim çeşitli seçeneklerimiz vardır. İran devleti KOEP’ın başarısızlığından korkmamakta. Biz bağımsızlığımız ve ABD’nin istediklerini uygulama ikileminde kesinlikle bağımsızlığımızı seçeriz’’ diye konuştu.
İmam Hamenei: ABD ve Müttefiklerinin Vaatlerine Kanmayın
İmam Hamenei bugün Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu üyelerini “Devlet Haftası” dolaysıyla kabul ettiği görüşmede, son 3 yılda yapılan girişimlerle ilgili hükümetin raporunu çok yararlı olarak niteledi, ancak bu meseleler hakkında halkın bilgilendirilmesi gerektiğini zira asıl sermayenin halk ve halkın güven ve ümidi olduğunu kaydetti.
İmam Hamenei hükümetin aktif dış politikası ve dış ilişkilerini geliştirme çabalarının etkin ve verimli bir şekilde devam etmesi gerektiğini vurguladı. İmam Hamenei bölgede karmaşık sorun ve gelişmeler yaşandığını, gelişmelerin titizlikle ve aktif bir şekilde takip edilip değerlendirilmesi, mantıklı politikaların geliştirilip uygulanması gerektiğini belirtti.
İmam Hamenei ayrıca, son 12 yılda İran İslam cumhuriyetinin hava uzay bilim ve teknolojisi, NANO ve Bio-teknoloji alanlarında büyük bir gelişim ve ilerleme kaydettiğini, büyük bir bilimsel çalışmaya imza attığını, direniş ekonomisinin de bilimsel açıdan benzer bir şekilde geliştirilip toplumsal destekli olarak uygulanması gerektiğini kaydetti. İmam Hamenei bu görüşmede, Kapsamlı ortak nükleer eylem planı Bercam anlaşmasının imzalanıp yürürlüğe konulduğu halde, Amerika’nın tek yanlı olarak bu anlaşmayı ihlal ettiğini, Amerika’nın ahde vefasızlığına tanık olduğumuzu, bu tecrübeden ders çıkarılması gerektiğini, artık Amerika’nın imzaladığı ve verdiği sözlere güvenmemek gerektiğini, bu yüzden anlaşmaların tek taraflı olarak hemen uygulanmaması gerektiğini söyledi.
İran İslam cumhuriyetinde hükümet haftası törenlerinde hükümetin çalışma bilançoları kapsamlı bir şekilde yayınlanır ve siyasi, ekonomik, bilimsel ve kültürel çalışmaları ve dış politika alanındaki girişimleri ve dış ilişkiler sürecindeki kazanımları değerlendirilir. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani başkanlığındaki 11. Hükümetin bu başlıklar altındaki çalışmaları da kamuoyu ve uzmanlar tarafından değerlendirilmektedir. İmam Hamenei’nin bu görüşmelerdeki genel olumlu değerlendirmeleri de, Hasan Ruhani’nin 3 yıllık hükümet dönemindeki çalışmaların verimli olduğunu, belirlenen kalkınma ve gelişmeyle büyüme sürecinin olumlu olduğunu, kriz yönetiminin başarılı olduğunu gözler önüne seriyor.
Cumhurbaşkanı Ruhani Hükümetinin ekonomik kriz yönetimi, yaptırımlardan doğan ekonomik sorunları çözme başarısı, enflasyonu tek haneli rakama düşürmesi takdire şayandır. 11. Hükümetin dış politikada başarılı çalışmaları, İran Korkusu ve karalama kampanyasıyla birlikte İran’a karşı tehditler etkisiz hale getirildi. İran’ın aktif ve barışçı diplomatik girişimleri ve yapıcı dış politikasıysa diğer ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesine, İran’ın bölgesel ve uluslararası alanda yeni bir etkin güç haline gelmesine sebep oldu.
İmam Hamenei İran düşmanlarının bir çok alanda İran’ın gelişim ve kalkınmasını baltalamaya çalıştıklarını, hükümetin de bu konudaki hassasiyetlerini arttırıp gelişim sürecini hızlandırma tedbirlerini alması, Kapsamlı ortak nükleer eylem planı anlaşmasının uygulanması konusundaki karşı tarafın ihlallerini göz önünde bulundurulması ve daha sağlam adımların atılması gerektiğini belirtti.İmam Hamenei istihbarat, güvenlik ve askeri güçlerin etkin çalışmaları sonucu, İran çevresinde güvenlik kalkanının oluştuğunu, düşmanların İran’ın savunma ve füze teknolojisini geliştirmekten endişe duyduğunu ve bunu engellemeye çalıştığına rağmen, İran savunma ve füze teknolojisi ve sanayisini daha bir geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Sağlanan güvenliğin değeri ve bereketinin bilinmesi gerektiğini belirten İmam Hamenei, güvenliği sağlama ve korumanın tehditlere karşı mücadele etme ve tehditleri etkisiz hale getirme anlamında olduğunu, İran çevresindeki bölgesel alanda düşmanların izledikleri politikalarla tehdit kaynaklarının artarak devam ettiğini, bunların etkisiz hale getirilmesi için güvenlik önlemlerinin sıkı bir şekilde geliştirilmesi gerektiğini kaydedip, Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bu alandaki başarılı politikalarının takdire şayan olduğunu sözlerine ekledi.
Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) eşleri
Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) eşleri(Arapça: زوجات الرسول), efendimizle izdivaç yapmış kadın ve cariyelerden (köle) oluşmaktadır. Tarihçiler Hz. Resulullahın (s.a.a) eşlerinin sayısı hakkında ihtilaf etmiştir. İbn Hişam gibi bazı tarihçiler eşlerinin sayısının onüç[1] olduğunu, Mesudi[2] ve Zehebi[3] gibi bazı tarihçiler onbeş olduğunu, Hâkim[4] ve İbn Sa’d[5] gibi tarihçiler ise bunlardan daha çok olduğunu yazmışlardır.
Eşlerin Sayısı
Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) eşlerinin sayısı hakkında tarihi kaynaklarda ihtilaflar vardır. Bu ihtilaf ve anlaşmazlığın nedeni, tarihçilerden bazılarının, bazı nedenlerden dolayıPeygamber Efendimizle birlikte yaşamayan eşlerinin veya Efendimizin cariyesi (köle) sayılan kadınların (Mariye Kıbtiye gibi) Efendimizin eşlerinden saymamalarından kaynaklanmaktadır.
(Ahzab Suresinin 52. Ayeti nazil oluncaya ve başka bir eş seçiminin yasaklandığı güne kadar), Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) yattığı eşlerinin sayısı 11 tane idi. Bu kadınlar sırasıyla şöyledir: Hz. Hatice, Sevde, Aişe, Zeyneb bint Hüzeyme, Hafsa, Ümmü Seleme, Zeyneb Bint Cahş, Cüveyriye, Ümmü Habibe, Safiye, Meymune. Peygamber Efendimiz (s.a.a) vefat ettiğinde yaşayan eşlerinin sayısı 9’du. Hz. Hatice (s.a) ve Zeyneb bint Huzeyme, Peygamberimiz hayatta iken vefat etmişlerdi.[6] Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Hatice hayatta olduğu sürece (hicretten üç yıl kadar önce)[7], yani 50 yaşına kadar kimseyle evlenmemiştir.
Ümmühatu’l-Müminin
Müminlerin annesi anlamına gelen Ümmü’l-Müminin tabiri, İslam kültüründe Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) tüm eşleri için kullanılan bir deyimdir.
Bu lakap, Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) Müminler üzerindeki haklarının açıklandığı Ahzab Suresinin 6. Ayetinden alınmıştır.
وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ
Eşleri, onların (Müminlerin) anneleridir.
Bu ayetin nazil olmasıyla birlikte, Müslümanlar, sosyal yaşamlarında Efendimizin eşlerine saygıda kusur etmemeye ve hürmet göstermekle görevlendirilmişlerdir. Dolayısıyla Efendimizin eşlerine hürmet ve efendimizin harimini hıfzetmek anlamına geldiğinden Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) vefat ettikten sonra onun eşleri ile evlenmek haram sayılmıştır.
Çocukları
Hz. Resulü Kibriya Efendimizin tüm bu eşlerden yalnızca Hz. Hatice (s.a) ve Mariye’den çocukları olmuştur. Hz. Hatice’den olan çocukları: Zeynep, Ümmü Gülsüm, Rukayye, Hz. Fatıma (s.a), Kasım ve Abdullah. Mariye ise İbrahim adlı bir erkek çocuk dünyaya getirmiştir.
İbrahim dünyaya geldiğinde Peygamber Efendimizin (s.a.a) Hz. Fatıma dışındaki tüm çocukları ölmüştü. İbrahim de çocuk yaşta hayatını kaybetmiştir.
Hz. Peygamberin Çok Eşliliğinin Nedeni
İslam dinini kabul etmeyen bazı Yahudi, Hıristiyan ve inançsız yazalar, Hz. Fahri Kâinat Efendimizin (s.a.a) şahsiyetini kırmak ve karalamak için bu evliliklerin heva ve hevesten kaynaklandığı iddiasında bulunmuşlardır. Müslüman âlim ve mütekellimler bu iddialara çeşitli cevaplar vermişlerdir. O cevaplardan bazıları şunlardır:
Büyük Arap kabile ve taifelerinin desteğini kazanmak, politik ve sosyal nüfuzunu arttırmak için bu tür bağların kurulması için yapılan evlilikler. Aişe ile evlilik bu tür evliliklerdendir.
İlahi hükümlerin icrası ve yanlış cahili düşünce ve fikirlerin ortadan kaldırılması için yapılan evlilikler. Zeyneb bint Cahş’la evlilik bu tür evliliklerdendir.
Zarar görmüş kadınların sosyal konumlarını güçlendirmek için yapılan evlilikler. Nitekim dul ve esir kadınlarla yapılan evlilikler bu tür evliliklerdendir (Aişe dışındaki tüm kadınların -Hz. Hatice (s.a) konusunda ihtilaf vardır- dul olduğu unutulmamalıdır).
İslam dinini kabul ettiklerinden dolayı zarar gören ve zorluklara uğrayan kadınların gönlünü almak için yapılan evlilikler. Ümmü Habibe ilen yapılan evlilik bu tür evliliklerdendir.
Ortada kalmış yetim ve fakir dul kadınların yaşamlarını temin etmek ve korumak için yapılan evlilikler. Ümmü Seleme ve Zeyneb bint Huzeyme ile yapılan evlilikler bu tür evliliklerdendir.
İslam ve Müslümanların güç, azamet ve görkemini göstermek için yapılan evlilikler. Safiye ile yapılan evlilik bu tür evliliklerdendir.
Bazı kadınları ölüm tehlikesinden korumak için yapılan evlilikler. Sevde ile yapılan evlilik bu türdendir.
Köle ve esirlerin azat edilmesi için yapılan evlilikler. Cuveyriye ile yapılan evlilik bu tür evliliklerdendir.[8]
Hz. Resulullah’ın (s.a.a) peygamberliği döneminde eşlerin sayısı ve kadınlarla cinsel ilişki oldukça koşulsuz, kaotik ve sınırsız bir duruma sahipti. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) eşlerin sayısını sınırlayarak o dönemde kadınların haklarını koruma anlamında çok büyük bir adım atmıştır. (kaynak belirtilmeli)
Bunun dışında, Hz. Resulü Kibriya’nın (s.a.a) çok eşliliği hakkında şunları söylemek gerekir:
İlk olarak: Arap toplumundaki çok eşlilik örf ve geleneğine rağmen Hz. Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.a) 50 yaşına kadar yalnızca Hz. Hatice (s.a) ile evli kalmış ve o ölene kadar hiç kimse ile başka bir evlilik yapmamıştır.
İkinci olarak: Bu evlilikler genel olarak Peygamber Efendimizin (s.a.a) Medine’ye hicretinden sonra gerçekleşmiştir. Efendimiz bu dönemde İslam’ın yayılması ve İslam hükümetinin temellerinin atılması ile meşgul olmuş ve ömrü savaşlarla geçmiştir. Dolayısıyla böyle bir kişiliğin kadınlarla vakit geçirmek için vakti olmayacaktır.
Üçüncü olarak: Küçük yaşta Hz. Peygamber Efendimizle akdi kıyılan Aişe dışında efendimizin tüm eşleri (Hz. Hatice konusunda anlaşmazlıklar bulunmaktadır) dul kadınlardan oluşmaktaydı.
Kaynakça
1. İbn Hişam, es-Siyretu’n-Nebeviyye, c. 4, s. 293.
2. Mesudi, Murucu’z-Zeheb, c. 3, s. 23.
3. Zehebi, Tarihi İslam ve Vefayat, c. 2, s. 592, 599.
4. Hâkim Nişaburi, el-Müstedrek ale’s-Sahiheyn, c. 4, s. 3, 4.
5. İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 8, s. 52.
6. Mecelle-i Marifet, Konkaşi Derbare-i İlel Teaddud Hemseran Peygamber, sayı, 108, s. 84.
7. Mesudi, Murucu’z-Zeheb, c. 2, 282; İbn Seyyidu’n-Nas, Uyunu’l-Eser, c. 1, s. 151; İbn Abdulberr, el-İstiyab, c. 4, s. 17, 18; Taberi, Tarihu’l-Umem ve’l-Muluk, c. 11, s. 493; İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 8, s. 14.
8. Bkz. El-Mizan, c. 4, s. 195, Allame Tabatabai, Berresihayi İslami, s. 132, 139; Nigereşi Kutah be Zindegi Peygamber İslam, s. 29, Resuli Mehellati; Tarihi Enbiya, c. 3, s. 475.
Bibliyografi
İbn Hişam, es-Siyretu’n-Nebeviyye, Beyrut, Daru ihya et-Turas el-Arabi.
el-Mesudi, Murucu’z-Zeheb ve Maadinu’l-Cevher, İntişarat Eş-Şerif er-Razi, 1380.
ez-Zehebi, Tarihi İslam ve Vefayatu’l-Meşahir ve’l-İ’lam, üçüncü baskı, Beyrut, Daru kitab el-Arabi, k. 1415.
Hâkim Nişaburi, el-Müstedrek ale’s-Sahiheyn, Beyrut, Daru’l-Kutubu’l-İlmiye, k. 1411.
İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, Beyrut, Daru Sadır, k. 1377.
Kazım Nejad, Mehri ve Ebu’l-Kasım Zade, Macit, Konkaşi Derbare-i İlel Teaddud Hemseran Peygamber, sayı, 108, s. 83’ten 94’e kadar.
Abidini, Ahmed, Şive Hemserdari Peygamber (s.a.a), be Guzareş Kur’an ve Sünnet, ikinci baskı, Tahran, Hesti nema, 1383.
Darbe Girişiminin Ardından Türkiye ile İran Ne Görüştü?
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasimi bugün, Rusya ile olan ilişkiler konusunda düzenlediği basın toplantısında şu açıklamalarda bulundu:
“Rusya ile bazı alanlarda stratejik ve çok yakın ilişkilerimiz var. IŞİD’le mücadele gibi. Bizim için önemli olan bir şeyde hiçbir çabadan kaçınmıyoruz ve bu konuda ortak adımlarımız oldu. Hava sahamızın kullanılması daha önce alınan izin doğrultusunda terörizmle mücadele içindi. Şuan Erdoğan’ın Tahran’ı ziyareti gündemdedir ancak henüz bunun için bir tarih belirlenmemiştir.
Bizim Türkiye ile iyi ilişkilerimiz var, darbe olayının ardından Türkiye’yi ilk arayan ve konuyla ilgili bilgi alan ülke İran olmuştur. Daha önce dışişleri bakanımızın ziyareti kararlaştırılmıştı öyle ki Erdoğan’la 3 saati aşkın bir süre sohbet etmiş ve ardından iki taraf arasında görüşmelerin artırılması kararlaştırılmıştı. Türkiye Dışişleri Bakanı’nın ziyareti ve 5 saat süren görüşme bunun bir sonucudur. Görüşmelerin çeşitli alanlarda artırılması kararı alındı. Şuan Erdoğan’ın İran’a ziyareti gündemdedir ancak henüz bunun için bir tarih belirlenmemiştir.
Kasimi daha sonra Erdoğan’ın ziyareti ve Suriye konusunun çözümü ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı:
“Bu konu çok karmaşıktır ve bölgede ve bölge dışında meydana gelen katliamlar da bunun bir sonucudur. Türkiye ile Suriye konusunda görüş ayrılıklarımız vardı. Bu nedenle bölgede istikrarın sağlanması için müzakere ve görüşmelerimizi artırdık. Türkiye geçmişten bu yana önemli bir komşumuzdur ve komşuluğun önemi hiçbir zaman değişmez bu nedenle çalışmak gerekir.
Birçok alanda ikili ve bölgesel işbirliğimiz var. Bazı konularda ortak ve bazılarında farklı fikirlere sahibiz ancak bu bizim işbirliğimize engel değil. Biz konumumuzu kimseye karşı kullanmıyoruz ve kimseye de böyle bir izin vermiyoruz. Bazıları Esad’a destekçi bulma peşindeydiler ancak geçen 5 yıl içinde bunun için kimseyi bulamadılar.”
Kasimi sözlerinin devamında; ‘İran’ın Çavuşoğlu’nun ziyareti ile ilgili bilgi vermemesi ve Rusya’nın Nuje hava üssünü kullanması hakkında kendisine yöneltilen soruyu şöyle yanıtladı:
“Bir iş ne kadar şeffaf olursa o kadar iyidir. Ancak Türkiye ile kararımız bunun ardından bilgi verilmesiydi ve saat farkı nedeniyle bu sorun oluşmuştur. Türkiye’nin bölgedeki etkinliği ve İran’ın bölgedeki büyük etkisi dikkate alındığında bizim görüşmelerimiz Suriye ve bölgedeki duruma katkı sağlayabilir. Rusya ile de tarafların operasyon sonrasında bilgi vermesi kararlaştırılmıştı ve yerine getirildi. Rusya’nın İran’da üssü yoktur ve İran’da konuşlanmamıştır. Bu kısa süreli bir konuydu. Yapıldı ve kısa sürede sona erdi.
Kasimi İran, Suriye ve Türkiye üçlü ittifakı kurulması konusunda ise şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye ile İran ilişkileri dosyasında birçok konu vardır ve bunlar ikili ve bölgesel konulardır yani Yemen, Irak, Suriye ve Batı Asya’yı kapsamaktadır. Suriye ciddi konulardan biridir ancak üçlü bir ittifaka sahip olmamız için henüz erkendir. Rusya ve Türkiye ilişkilerinin gelişmesini destekliyoruz ve bu bir yerde üçlü katılımı sağlayabilir. Ancak bunun nerede ve ne zaman olacağı belirsizdir.”
Amerika’nın Şeytani Planı: Bölge Ülkelerini İran’ın Savunma Gücüyle Korkutup Silah Satmaya Çalışıyor
Amerika’daki siyasi ve medya grupları İran savunma siyaseti ve füze teknolojisi ve savunma sistemi üzerinden propaganda yaparak; bölge ülkelerinin askeri güçlerini korumak ve İran’a hava saldırıları gerçekleştirebilmeleri için, Amerika’dan yeni yüksek teknolojik askeri teçhizat ve silah satın almaları gerektiği şeklinde yönlendirme yapıyorlar.
Parstoday’da yer alan bir yorum habere göre; İran İslam Cumhuriyeti’nin Rusya’dan aldığı S-300 füze savunma sistemi ile birlikte kendi savunma sanayi eliyle ürettiği füze sistemleri Amerika tarafından bahane edilerek, bölge ülkelerine ve özllikle körfezdeki petrol zengini ülkelere kendi silahlarını satmak gibi şeytani bir planın peşinde.
Parstoday’daki söz konusu yorum haberi ilginize sunuyoruz…
Amerika’nın Füze savunma sistemi ve Rusya ile İran’ın stratejik işbirliğine karşı karalama kampanyası
Amerika’nın siyasi ve medya gurupları, İran karşıtı siyasetleri doğrultusunda İran savunma siyaseti ve füze teknolojisini geliştirme ve savunma sistemini uluslararası toplumun güvenliğini tehdit eden kaynak olarak yansıtmaya çalışıyorlar.
Amerika Cumhuriyetçi Parti ve NEO-Con Çetesinin organı olan “The American Enterprise” düşünce kuruluşunun Pazar günü “İran’da S-300 anti füze sisteminin konuşlandırılması” başlıklı analizinde, Rusya yapımı bu füze sisteminin İran’da yerleştirilmesinin bölgesel stratejik güç dengelerini değiştireceği, yeni bir sorun yaratacağı iddiasında bulundu.
The American Enterprise’in iddiasına göre Amerika S-300 füze sistemini radara yakalanmayan gelişmiş uçaklarıyla imha edebilir. Ancak bölge ülkeleri askeri güçlerini korumak ve İran’a hava saldırılarını yapabilmek için, Amerika’dan yeni yüksek teknolojik askeri teçhizat ve silah atın almalıdırlar.
İran savunma stratejisi doğrultusunda savunma sanayisinde büyük ilerleme kaydetmiştir. Nitekim İran savunma Bakanı Tüğgeneral Dr. Hüseyin Dehgan yaptığı açıklamada, İran İslam Cumhuriyeti’nin farklı menzile sahip, tahrip gücü yüksek, hedefi sıfıra yakın sapma ile vurabilecek füze imal etme teknolojisine sahip olduğunu söyledi.
Diğer taraftan İran diğer ülkelerle de askeri ve savunma sanayi konusunda işbirliğini geliştirmiştir. İran Savunma bakanı, İran İle Rusya’nın Suriye’deki Selefi Vahahbi Tekfirci DAEŞ terör örgütüne karşı askeri işbirliği ve İran’ın Hemedan hava üssünün Rus uçaklarının yakıt ikmali için tahsis edilmesine karşılık Amerika ve müttefiklerinin karalama kampanyalarına değinerek, İran İle Rusya’nın terörizme karşı savaşta stratejik işbirliği çerçevesinde böyle bir karar alındığını ve Suriye’nin talebi üzerine bu askeri işbirliğinin gerçekleştirildiğini söyledi.
Amerika İran ile Rusya’nın askeri stratejik işbirliğiyle İran’ın füze sistemini tehdit kaynağı olarak yansıtmaya çalışyor ama; Katar, Bahreyn, Birleşik Arap emirliklerinde, Siyonist rejimce işgal edilen Filistin topraklarında ve Türkiye ile Afganistan’da askeri üsleri bulunuyor. Amerika ayrıca İslam ve Arap dünyası ile bölge ülkelerini tehdit eden terörist İsrail rejimini 5700 KM menzile sahip füzeler ve nükleer başlıklarla donatmıştır. Amerika bölgedeki askeri üsleri, müdahaleleri ve işgallerle bölgedeki krizler ve yıkımlarla katliamlara sebep olmuş ve olmaktadır.
ABD, Güney Amerika ülkelerinde, özelliklikle Bolivya, Küba, Dominiken, El Salvador, Ekvator, Guatemala, Haiti, Honduras, Jamaika, Meksika, Panama, Peru, Surinam, Uruguay gibi ülkelerde askeri darbeler ve askeri müdahaleler yapıp, halk kitlelerini katliamdan geçirmiştir.
Amerika Kore yarım adasına ve Vietnam’da da milyonlarca insanı katliamdan geçirmiştir.Amerika bu güne kadar ortalama her yıl 15 ülkeye müdahalede bulunmuştur.
Amerika 2001 yılında El-Kaide terör örgütüyle mücadele bahanesiyle Afganistan’ı işgal etmiş, bu işgalde onbinlerce masum Afganlı, Amerika ve NATO’nun bombalarıyla katliamdan geçirilmiştir.
Amerika ile İngiltere liderliğindeki müttefikleri Irak’ı işgal edip bir milyonu aşkın Halkı katlettiler. Kullandıkları nükleer taktik silahları ve mühimmatlarla Irak çevre hayatını da kirlettiler.
Amerika liderliğindeki NATO 2011 yılında Libya’ya saldırıp, milyonlarca Libyalıyı katledip yaraladılar ve mülteci durumuna düşürdüler.
İşlenen bütün bu savaş ve insanlık suçlarına Amerika İran füzelerini ve savunma amaçlı füze sistemini tehdit kaynağı olarak göstererek, Fars Körfezi bölgesindeki Arap krallık ve Şeyhliklerine milyarlarca dolar yeni silah ve askeri teçhizat satın almaya zorlamaktadır.
Aslında Amerika, İran ile Rusya’nın Suriye başta olmak üzere, bölgedeki terörizmle mücadele amacıyla geliştirdiği stratejik işbirliğinden endişe duymaktadır.
İran’dan Ankara’ya Sürpriz Ziyaret
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Cabiri Ensari, ‘bölgesel konuları görüşmek üzere’ Ankara’ya geldi.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in Arap ve Afrika İlişkilerinden Yardımcısı Ensari’nin sürpriz Türkiye ziyaretinde ‘bölgesel konular’ın ele alınması bekleniyor.
ENSARİ’NİN ARDINDAN LARİCANİ DE TÜRKİYE’YE GELECEK
Öte yandan IRNA’ya göre, Ensari’nin ardından İran Parlamentosu Başkanı Ali Laricani de ‘yakın zamanda’ Türkiye’ye bir ziyaret düzenleyecek.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da 18-20 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirdiği Hindistan ziyareti öncesinde sürpriz şekilde İran’ı ziyaret etmişti. Çavuşoğlu görüşmeyle ilgili olarak, “Suriye’de ateşkesin sağlanması konusunda tüm muhataplarımızla birçok platformun dışında ikili ya da çoklu görüşmelerimizi de yapıyoruz. Esasen, genel olarak konuştuğumuz bu konuları biraz daha detaylı. Biz her zaman söylüyoruz, bölgede Suriye, Irak gibi ülkelerde sorunu çözmek için İran ve Rusya’nın rolü çok önemli ama yapıcı rolü çok önemli” demişti.
ANKARA’NIN ZİYARETÇİ TRAFİĞİ YOĞUN
Bu arada son dönemde Ankara’da yaşanan ziyaretçi trafiği arttı. Ankara bugün Ensari’nin yanı sıra Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’yi de ağırlayacak. Barzani’nin Türkiye’nin ardından İran’a gitmesi bekleniyor. Ancak bu ziyaretin kesin tarihi henüz açıklanmadı.
Darbe girişiminin ardından Türkiye’nin iadesini talep ettiği Fethullah Gülen hakkındaki süreci görüşmek üzere görevlendirilen ABD heyeti de bugün Ankara’da. Yarın ise ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Ankara’ya gelecek. Bunlara ek olarak NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetleri Başkomutanı ve ABD’nin Avrupa’daki Kuvvet Komutanı Curtis Scaparrotti, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın davetlisi olarak dün Ankara’daydı.
Cabiri Ensari ile Ümit Yalçın bir araya geldi
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Cabiri Ensari, Ankara’ya düzenlediği ziyaret kapsamında mevkidaşı Ümit Yalçın ile görüştü.Cabiri Ensari’nin Türkiye ziyareti kapsamında mevkidaşı Ümit Yalçın ile bir araya geldiği belirtildi.
Alınan bilgiye göre, 4 saat süren görüşmede, bölgesel gelişmeler ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi konusu ele alındı.
Bu görüşmede ayrıca, terörizmle mücadelede İran ve Türkiye’nin işbirliğine dair konular değerlendirildi.
İranlı yetkili, Ümit Yalçın ile yaptığı görüşmenin ardından ülkesine geri döndü.
İran Savunma Bakanı: “Türkiye’deki Patlamalar IŞİD’e Verilen Desteğin Sonucu”
İran Savunma Bakanı Tuğgeneral Hüseyin Dehgan, Savunma Sanayisi Günü dolayısıyla katıldığı basın toplantısında; S-400 füze sistemi hakkında kendisine yöneltilen soruyu şöyle yanıtladı: “Rusya tarafından bize S-400 ve diğer bazı füze sistemleri için teklifte bulunuldu ancak bizim S-400 için bir planımız bulunmamaktadır.”
Dehgan, Türkiye’nin Suriye politikasına ilişkin olarak da şunları söyledi: “Ne yazık ki Türkiye hükümeti Suriye’deki meşru siyasi düzene karşı yanlış adımlar attı. Onların IŞİD terör örgütüne destek ve yardım adımları herkes tarafından bilinmektedir. Bugün bizler Türkiye’nin politikalarının halkın ve bölgenin yararına olmadığını görüyoruz. Türkiye’nin birçok bölgesinde patlamalar meydana geldiğini ve Türkiye’nin kendi güvenliğini terörizme daha fazla destek verdiği için tehlikeye attığını gördüğümüzde, Türkiye’nin ve bazı bölge ülkelerin politikalarının İsrail karşıtı olmadığını söylemek gerekir.”
Dehgan, IŞİD terör örgütünün Irak’taki faaliyetlerine ilişkin olarak da şunları söyledi:
“Musul’un kurtarılmasıyla inşallah Irak’ta önemli değişiklikler meydana gelecektir ve IŞİD artık ömrünün son günlerine yaklaşmıştır.”
Dehgan sözlerinin devamında kendisine; Suriye’nin son durumu ve Rusya’nın teröristlere yaptığı saldırılarda İran’daki hava üssünü kullanması hakkında yöneltilen soruları şöyle yanıtladı:
“Bizim Rusya ile işbirliğimiz sistemin genel politikaları ve Milli Güvenlik Konseyi esasları doğrultusundadır. Rus uçaklarının İran Hava Üssünü kullanması İran ile Rusya arasında Suriye’deki terörizme yapılacak saldırılarda karşılıklı yapılan işbirliği doğrultusunda ve Suriye’nin talebi üzerine gerçekleşmektedir. Rus uçaklarının İran’a ait hava üssünü kullanmasının meclisle bir ilgisi yoktur. Çünkü biz hiçbir hava üssünü Rusya’ya tahsis etmedik. Eğer birisi İran’ın Rusya’ya askeri üs tahsis ettiği ve bunun anayasaya aykırı olduğu yönünde bir çıkarımda bulunduysa, bu hatadır ve yanlış bir çıkarımdır. Çünkü biz hiçbir askeri üssü Rusya’ya tahsis etmedik ve şuan yapılan da Milli Güvenlik Komisyonu’nun kararıyla yapılmıştır.
Rus uçaklarının İran üssünü kullanması geçici bir durumdur. Biz herhangi bir askeri üssü Rusya’ya tahsis etmedik ve sadece iki tarafın anlaşması ve Suriye’nin isteği üzerine ve terörizme karşı daha etkili saldırılar yapılabilmesi için Rus uçaklarını İran hava üssünü kullanması kararı alındı.
Rus uçaklarının İran’a seyahat amacıyla gelmediği ve yakıt ikmali veya silahlanma amacıyla geldiği ortadadır. Ancak bizim şuan Rusların diğer üslerimizi kullanması konusunda bir planımız yoktur. Ama eğer şartlar bunu gerektirecek olursa bunu değerlendireceğiz.”
Tuğgeneral Dehgan açıklamalarının devamında direnişe verilen desteğin Irak ve Suriye’de barışı sağlamak ve tekfirci örgütlerle mücadele kapsamında olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Bizim Suriye ve Irak’a verdiğimiz destek hem şer’idir ve hem de uluslararası ilişkilerde bir temel taş olarak tanınmıştır. Biz Irak ve Suriye’ye askeri destek veriyoruz ve daha önce de ifade ettiğimiz gibi Irak ve Suriye’de askeri danışmanlarımız bulunmaktadır ve bunu devam ettireceğiz. Irak ve Suriye’yi terörizmle mücadelede desteklemek, bölgede ve İran’da emniyeti sağlamak için atılan bir adımdır. Bizim Suriye ve Irak’a terörizmle mücadelelerinde verdiğimiz desteğin tek amacı bölgedeki barışı ve güvenliği sağlamak değildir. Bununla kendi emniyetimizi de sağlamış olacağız. Ve İsrail karşıtı hangi grup bizden destek talep ederse, talebini kabul edeceğiz.”
Dehgan sözlerinin devamında Batı tarafından IŞİD aleyhine kurulan koalisyona işaret ederek şu ifadeleri kullandı: “Bugüne kadar bu koalisyondan terörizme karşı ciddi bir operasyon olmadı ve bu işte hiçbir iradeye de şahit olmadık. Bizim asıl sorumuz şudur; eğer Batılılar terörizmle mücadele etmek istiyorsa neden kendileri onları silahlandırıyor. “
Dehgan, Rusya ile Amerika arasında Suriye hususunda yapılan müzakerelere ilişkin olarak da şunları söyledi: “Biz Rusya ile, bizden birinin Suriye konusunda diğerleriyle görüşme yaptığında birbirimizden haberimiz olması konusunda anlaştık. Rusya ile Amerika arasında Suriye’nin geleceği konusunda görüş ayrılığı vardır. Ancak biz İslam Cumhuriyeti olarak Suriye’deki mevcut düzenin devam etmesi gerektiğini ve Esad’ın bizzat kendisinin halktan aldığı oylar nedeniyle siyasi düzende karar mercii olarak bulunması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü biz her zaman kendi siyasetimizin arkasında olduk ve olacağız.
Dehgan açıklamalarının devamında Savunma Bakanlığının savunma sanayisi ve uzay alanındaki ilerlemelerine işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bugün savunma alanında kayda değer bir güce ulaştık ve ihtiyacımız olan uçaklarını üretmeyi başardık. Bugün uçak üretimi alanında kendimize yetecek miktarda üretime ulaştık ve bizim sıkıntı yaşadığımız asıl nokta uçak motoruydu ve bu da yarın gösterilecektir.”
Tuğgeneral Dehgan, Kahir savaş uçağı hakkında da şunları söyledi: “Kahir savaş uçağı şuan üretimin son aşamasındadır ve yakın bir zamanda operasyona hazır olacaktır.”
İran Gaziantep’teki terör saldırısını kınadı
İran Dışişleri Bakanlığı Sözücü Behram Kasımi, Gaziantep'te düzenlenen terör eylemini şiddetle kınadı.
Sözcü Behram Kasımı, yaptığı açıklamada, çok sayıda kişinin yaralanması ve hayatını kaybetmesine neden olan Gaziantep’teki terör saldırısını şiddetle kınayarak, “Bu insanlık dışı eylemden dolayı Türkiye devleti ve halkına başsağlığı diliyor, hayatını kaybedenlerin ailelerine de içten taziye dileklerimizi iletiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kasımi, “Bir düğün törenine yapılan bombalı salıdırıda sivillerin hedef alınması terörizmin insanlık dışı yüzünü bir daha apaçık şekilde ortaya koydu. Radikal örgütlerin bu tür alçakça eylemleri bölgenin güven ve istikrarını tehdit ediyor. Terörizmin önlenmesi için bölge ülkerinin daha ciddi mücadelede bulunması gerekiyor” şeklinde konuştu.