کارگر

کارگر

Amerika Savunma Bakanlığı tarafından yayımlanan yıllık raporda İran’ın Nükleer Anlaşma’ya rağmen siber alanda ve füze konularında askeri gücünü geliştirdiği belirtildi.


Bu raporda kongre tarafından geliştirilen önerilere değinildi. Pentagon, “İran ve 5+1 ülkeleri arasında imzalanan Nükleer Anlaşma’dan itibaren İran’ın siber alandaki saldırı gücü ve bununla eş zamanlı olarak İran’ın balistik füzeleri de arttı” ifadesine yer verdi.

Bu raporun bir bölümü İran’ın füze programıyla ilgilidir. Söz konusu bölümde İran’ın Amerika ve İsrail’in askeri üsleri olmak üzere tüm bölgeyi hedef alabilecek önemli ölçüde balistik füze stokuna sahip olduğu vurgulandı.

Bu rapor Nükleer Anlaşma’dan sonra Pentagon’un İran hakkında yayınladığı ilk rapordur. Bu raporun tam ve düzenlenmiş metni 31 Mayıs’ta Kongre Savunma Komitesi’ne verilmiştir.

Raporun özetinde sadece bir satır İran’ın siber gücüne ayrılmıştır. Ama Bloomberg haber sitesinin haberine göre bu bölüm, son zamanlarda Washington Enstitüsü’nün raporlarında da yer alan konuları yansıtmaktadır. Bu enstitünün raporunda İran’ın siber operasyonlarının düşmana darbe vurmak için düşük düzeydeki teknolojik araçlardan, milli güvenlik kavramına dönüştüğü belirtildi.

Amerika Savunma Bakanlığı’nın raporunda Nükleer Anlaşma’ya değinilse de, tarafların bu anlaşmaya bağlı kalıp kalmadığı konusunda bir değerlendirmede bulunulmadı. Ancak İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Amerika ile düşmanlıktan kaçındığı fakat İmam Hamanei’nin Amerika’ya karşı geçmişten beri devam eden kötümserliğini aynı şekilde koruduğu belirtildi.

Bu raporun başka bir bölümünde, İran’ın Hürmüz Boğazı gibi stratejik bölgelerdeki kontrolü korumaya çalıştığı ve gizli faaliyetlerine devam ettiği ifade edildi. Amerika Savunma Bakanlığı ayrıca İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları’nı terörizmi desteklemekle suçladı.

 Amerika Savunma Bakanlığı tarafından yayımlanan yıllık raporda İran’ın askeri gücü hakkında şu ifadelere yer verildi:

“14 Temmuz 2015 yılında İran ve Birleşmiş Milletler’in daimi üyeleri olan 5+1 ülkeleri Nükleer Anlaşma imzaladılar. Bu anlaşmanın amacı, İran’a uygulanan ekonomik yaptırımların adım adım azaltılması karşılığında İran’ın Nükleer programını kısıtlamasıydı.

İran Nükleer Anlaşma sayesinde 1979 yılındaki İran İslam İnkılabı’ndan itibaren peşinde olduğu uluslararası ve ticari ilişkileri elde etti. İran, ekonomik refaha ulaştığı zaman doğal olarak bu ülkenin Ortadoğu’nun lideri haline geleceğine inanıyordu. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve hükümeti daha geniş çaplı bir görüşmeye meyilliydiler ve 5+1 müzakereleri boyunca Amerika ile düşmanlıktan sakınmak için yoğun çaba harcadılar.

İmam Hamanei Nükleer Anlaşmayı kabul etmek için şartlarını söyledi.  O, Amerika’ya karşı eskiden beri süre gelen karamsarlığını ve kötümserliğini aynı şekilde korumaktadır.

İran ülke topraklarında savunma gücünü arttırmaya ve Hürmüz Boğazı gibi bölgelerde kontrolü muhafaza etmeye devam etmektedir. İran, gelişmiş deniz mayınları, balistik füzeler, küçük ama güçlü deniz altları, insansız uçaklar, kıyı seyir füzeleri, saldırı uçakları ve gemi savar füzeleri gibi öldürücü silah sistemleri kullanmaktadır. İran’ın bütün kuvvetleri İran’ın savunma gücünü kuvvetlendirmek için tatbikatlarına devam etmektedir ve İran kademeli olarak siber saldırı gücünü de arttırmaktadır.

İran’ın gizli çalışmaları da hiç durmadan devam etmektedir. İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları, ülkenin dış politikadaki anahtarı ve özellikle Irak, Suriye, Lübnan, Bahreyn ve Yemen’de İran’ın gücü sayılmaktadır. İran Devrim Muhafızları yabancı ülkelere erişimlerini arttırmak ve İran’ın menfaatlerinin ilerlemesini korumak için teröristleri desteklemeye ve terör saldırıları yapmaya devam etmektedir.

İran-Irak savaşı döneminde Tahran, İsrail, Amerika ve Amerika’ya bağlı kuvvetlerin muhtemel tehditleriyle mücadele edebilmek için balistik füzelerin kullanılması konusunda çokça vurguda bulundu. İran, Amerika ve İsrail hava üsleri olmak üzere bütün bölgeyi hedef alabilecek önemli ölçüde balistik füze stokuna sahiptir.

İran gelişmiş füzelerini de arttırmaya devam etmektedir. İran 2016 yılından sonra balistik bir füze gibi yeniden tasarlanması halinde, ICBM (kıtalararası balistik füze) menziline kadar ulaşabilecek bir uydu füzesini, fırlatacaklarını açıkladı.”

Perşembe, 11 Ağustos 2016 19:29

İran’dan İngiliz yetkiliye tokat gibi yanıt


İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, İngiliz yetkilinin mesnetsiz iddialarına sert yanıt verdi

Behram Kasımi, İngiltere'nin Ortadoğu'dan Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Tobias Ellwood’nun İran’nın Yemen'e silah verdiği yönündeki iddialarını yalanlandı.

“İngiliz yetkili bu tür gerçek dışı iddialarda bulunacağına Yemenli çocukların katilamına son vermelidir” ifadesini kullanan Sözcü, “Suudi Arabistan’ın başını çektiği ittifakın Yemenli çocukları katlettiğini ve İngiltere’nin de bu ittifaka silah desteği verdiğini apaçık şekilde dünya halkı biliyor. Her şeyden önce İngiltere'nin bu cinayetlerini izah etmesi gerekiyor. AP'de onaylanan karara göre, Suudi Arabistan’a silah satışının yasak olmasına rağmen bu insanlık karşıtı politikayı sürdürmek kabul edilebilir değildir” şeklinde konuştu.

Salı, 09 Ağustos 2016 17:10

Türkiye’den İran’a Teşekkür


Türkiye darbe girişimi nedeniyle İran’ın Türkiye’ye olan desteği için tekrar teşekkür etti.
 
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Ofisi, İmam Hamenei’nin Askeri Üst Danışmanı Tümgeneral Yahya Safevi ile telefon görüşmesinde bulunarak, darbe girişiminde İran’ın Türkiye’ye olan desteğinden dolayı teşekkür etti.

Daha önce Tebriz Üniversitesinde İstihbarat Şehitlerini anma töreninde konuşan General Safevi; düşmana karlı detaylı bilgilerin elde edilmesi, askeri ve istihbarat savaşında çok büyük önem arz etmesini vurgulayarak, Türkiye’nin son olayda istihbarat zaafı yaşadığını söyledi.

Safevi; MİT darbe girişiminden sadece birkaç saat önce haberdar olmuş, Hava Kuvvetleri ve silahlı kuvvetlerin diğer birimlerindeki oluşan hareketliliğin Fetullah Gülenle ilişkili olduğunu anlamıştır. Bu, bilgi darbe girişimini yıpratmak için yeterli olsa da ama Türkiye’nin gafil avlandığı açıktır.

Safevi; İran İslam Cumhuriyeti’nin bu darbe girişimi karşısındaki ilkesel duruşunu hatırlatarak, Türkiye basını ve medyasının İran’ın bu duruşunu yayınlamadığı için eleştirdi.

İran İslam Cumhuriyeti dış siyasetinde komşularla tüm alanlarda ilişkilerin geliştirilmesi en öncelikli olanıdır. Bunun için de İran, kendi komşularıyla ilişkileri bütün alanlarda geliştirmek hususunda tüm imkanları kullanarak ve bu konuda gelecek tekliflere her zaman açık olmuştur

Bakü’de düzenlenen İran-Rusya-Azerbaycan üçlü Liderler zirvesinde konuşan İslami İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, oturumun görüş açıların açıklanması, istişareler yapılması, ilişkilerin gözden geçirilmesi ve ortak menfaatlerin ilerletilmesi için uygun fırsat hazırladığını belirtti ve komşu ülkelerle tüm alanlarda ilişkileri geliştirmenin İran’ın temel dış politikası olduğunu söyledi.

Öte yandan İran, Rusya ve Azerbaycan Cumhuriyeti cumhurbaşkanları Hasan Ruhani, Vladimir Putin ve İlham Aliyev'in üçlü görüşmesi ardından basın mensuplarına açıklamada bulunan İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Bakü zirvesi kapanış bildirisinde, üç ülkenin muhtelif alanlarda daha fazla teamüllerin yapılması konusunda görüş birliğine vardıklarını bildirdi.

İran bu konuda  gelebilecek her türlü olumlu, müsbet teklif ve önerilere açık olduğunu bildirdiği gibi hatta aynı zamanda bizzat kendisi de bölgesel barış ve güvenliğin, istikrarın sağlanması ve temellerinin güçlendirilmesi yönünde de çok ciddi çalışma ve teklifleri olmuş ve bu yönde şimdiye kadar karşılıklı saygı çerçevesinde önemli adımlar atmıştır.

Nitekim İran'ın BM Teşkilatına, her türlü şiddetten arınmış ideal bir dünyanın tahakkuku, şiddet ve aşırıcılığa karşı ortak bir mücadelenin verilmesini teklif etmesi İran'ın bu eğilimiyle ilgili sadece bir örnektir.

Şimdi de İran, Rusya ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlarının katılımıyla Bakü'de üçlü zirve toplantısının düzenlenmesi ve zirvede söz konusu liderlerin açıklamaları özel bir önemi haizdir.

Ruhani, günümüz dünyasında bir ülkenin tek başına sıkıntılarla mukabele ve fırsatlardan yararlanmaya kadir olmadığını ve her ülkenin refah ve gelişmişliğini arttırmasının diğer ülkeler özellikle komşularıyla işbirliğine bağlı olduğunu söyledi.

İran’ın diğer ülkelere karşı politikasının kazan-kazan esasına bağlı olduğunu ifade eden Ruhani, bu doğrultuda İran açısında bölge ülkeleriyle ortaklıkları ve çoklu diyalog mekanizmalarının yararlı olduğunu düşündüğünü söyledi.

İran'ın dış siyasette önemli vurguladığı husus karşılıklı saygı ilkesine dayalı olarak gelişitirilecek dostluk ve komşuluk ilişkileridir. Aslında bu husus İran İslam Cumhuriyetinin dış siyasetinin temelini oluşturmakta ve başka ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi bu açıdan takip edilmektedir.

Eğer bu açıdan Bakü zirvesi değerlendirilecek olursa bölge ülkelerinin kaderini yakından ilgilendiren bir kaç önemli kriter gündeme gelmektedir. Bu kriterlerden birincisi komşu ülkelerle ortak katılımlara yönelmek ve çok yönlü diyalog mekanizmalarından yararlanmaktır. Bu husus bölgesel meselelerin önemli bir bölümünün çözümüne gerekli alt yapıyı oluşturabilir.

İkinci kriter ise bölge ve komşu ülkeler arasında kültürel ve dini ortak yönlerin varlığıdır. Örneğin bu hususta İran ve Azerbaycan demir yolunun birleştirilmesi ve Kuzey-Güney taşımacılık koridorun bir an evvel tamamlanmasıyla ilgili anlaşma örnek gösterilebilir.

Bu alanda var olan üçüncü kriter ise güvenlik işbirliği alanına girmektir.

Bakü zirvesi öyle bir ortamda düzenlenmiştir ki din ve ideoloji kisvesi altında  terörizm ve radikalizm, organize suçlar, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve bölücü, ayrılıkçı cereyanların bir virüs gibi bölgeyi kasıp kavurmaktadır.

Nitekim son yıllarda dünya ve bölgede yaşanan olaylar tecrübesi hiç bir ülkenin tek başına tüm bu sorunların uhdesinden gelemeyeceği gerçeğini gözler önüne sermiştir. İran İslam Cumhuriyeti pratikte şunu göstermiştir ki gerek Rusya olsun ve gerekse öteki komşularla ilişkisinde her zaman olumlu yapıcı bir ilişki peşinde olmuştur. toplu adımlara ihtiyaç olduğu dönemlerde de İran iş ehli olduğunu pratikte göstermiştir.

İran nükleer meselesinin çözümü doğrultusunda İran ve Rusya arasında gelişen son yıllardaki ilişkiler, ayrıca iki ülkenin Suriye krizinin çözümü doğrultusundaki ortak yaklaşımı öteki ülkeler içinde model ve örnek olacak bölgesel işbirliği için iyi bir örnektir ve bu örneğin hatta üçlü ilişkilerde de başarı şansı yüksektir.

Üç ülkenin geniş enerji kaynakları ve coğrafi konumlarının ilişkilerin arttırması için iyi bir fırsat olduğunu ifade eden Ruhani, ‘’Terörizm, bölge dışı ülkelerin bölgeye müdahaleleri, siyasi unsur olarak ambargoların baskı aracı olarak kullanılması, çevre sorunları, uyuşturucu kaçakçılığı, ayrılıkçı hareketler, siber suçlar ve organize suçlar ortak tehditlerdir ve bunlarla başa çıkmak için üç ülke daha çok işbirliği yapmalı’’ ifadesini kullanması aslında bu gerçeğe işaret etmektedir.

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı İbrahim Rahimpur, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilecek görüşme öncesinde açıklamalarda bulundu.

“İran, Putin’le birlikte Erdoğan’a bölgesel meseleler, Irak ve Suriye konusunda doğru kararı verebilmesi için yardım etmek istiyor” diyen Rahimpur, Türkiye’ye dikkat çekti.

“Bana göre, hem Ruhani hem de Putin (Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan’a yardım edip ona destek göstermeye hazır. Putin ve Ruhani’nin verebileceği bu desteği ne Arap ne de Batı ülkeleri sağlayabilir” ifadelerini kullanan Rahimpur, “Bölgemizin Rusya, İran ve Türkiye’nin iyi ilişkileri içerisinde olmasına ihtiyacı var” diye ekledi.

Bu yardımın öncelikle ‘Türkiye liderliğine tavsiye vermek şeklinde’ gerçekleşebileceğini belirten Rahimpur, “Bunu da ekonomik meseleler, ekonomik destek izler. Ardından da ilişkiler stratejik bir hâl alır ve elbette bu durum her şeyi etkiler” diye konuştu.

Öte yandan Rahimpur, yabancı devletlerin Türkiye’deki darbe girişiminde payı olduğuna dair iddiaları da değerlendirdi.

“Türkiye’ye askeri destek sağlayan ülkeler darbe girişiminin arkasında olabilir. Biz Türkiye’ye ne askeri destek sağlıyoruz ne de darbe girişimine katıldık” diyen Rahimpur, ABD’nin sürece dahil olduğu iddiaları hakkında bilgi sahibi olmadığının altını çizdi.

Ayrıca Rahimpur, İran’ın Bakü’de yapılacak İran-Rusya-Azerbaycan görüşmelerine Türkiye’nin katılmasını isteyeceğini belirtip “Koşullar normal olsaydı Erdoğan da bu toplantıya katılabilirdi” ifadelerini kullandı.

İran’ın üçlü formatta Rusya ve Türkiye’yle işbirliği yapmaya hazır olduğunu da ekleyen Rahimpur, “Ana amacımız bölgede barışın sağlanması. Bölgeyle ilgili kararları vermesi gerekenlerin, bölge dışındaki ülkeler değil, bu bölgede olan ülkeler olması gerektiğini düşünüyoruz. Zira bölgesel problemleri Arap ve Batı ülkelerine göre çok daha kolay çözebiliriz” vurgusunu yaptı.

İmam Hamenei; bu gün öğlenden sonra İstihbarat Bakanı, Bakan Yardımcıları ve bakanlık müdürlerini kabul ederek; bu bakanlığı İslam düzeninin uyanık ve bakan gözü olarak nitelendirdi.

İmam Hamenei; İstihbarat Bakanlığının düzenin sert kabuğu olduğunu vurgulayarak ve bu bakanlığın çalışanlarının gece gündüz çalışmalarına teşekkür ederek, İslam İnkılabının sürekli ve devamlı olacağının sadece iman şartına bağlı olduğunu açıkladı.

İmam Hamenei; dünya istikbarının İslami Nizam karşısında, inkılabın birinci gününden yaptıkları tüm komplo ve hilelerine rağmen başarısız olması, bizim imana dayanmamızla olmuştur.

İslam İnkılabı Rehberi, İslam inkılabı halkın ve yetkililerin imanının zayıflatılması için yapılan her bir eylemin ihanet olduğunu söyleyerek, bu yıllar içinde ülkeyi koruyan tek güç iman gücü olmuştur ve böyle güçlü ve işler silahı zayıflatmak ülkeye büyük zararlar verecektir dedi.

İmam Hamenei, İslam İnkılabının temellerinin İmam Humeyni’nin açık, net konuşmaları ve yazıları olduğunu vurgulayarak; dünya istikbarının başı olan Amerika ile ayrım hattı oluşturmak İmam Humeyni’nin en net düşüncelerindendir ve bu konuda hiçbir müsamaha göstermemiştir.

İstihbarat Bakanı, bu görüşmede İmam Hamenei’ye istihbarat konuları hakkında rapor verdi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın münafıkların Paris’teki lideri Meryem Recevi ile görüşmesi, Filistinli politikacılar ve analistler arasında büyük bir kınama dalgası oluşturdu.


Filistin Devlet Başkanı, Suudilerin petrol dolarlarıyla, Filistin halkının değerlerine ihanet etti ve Cumartesi gecesi Paris’teki münafık terörist grup lideriyle görüştü.

Filistinli kaynakların ifadesine göre; Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, İran ile sorun yaratarak özellikle de Siyonistlerin, Mahmut Abbas’ın siyaset döneminin sona erdiği yönündeki haberlerin artmasıyla birlikte, Arabistan’ı memnun etmeye ve böylece devlet başkanlığı makamını uzun bir süre daha korumaya çalışıyor.

İsrail basını son zamanlarda Mahmut Abbas’ın yerine geçecek kişilere hakkında önerilerde bulundu ve bu konu Filistin Devlet Başkanının daha fazla iktidarda kalabilmek için, Suudilere daha çok yakınlaşmasına neden oldu.

İran Dışişleri Bakanı Danışmanı Hüseyin Şeyh El-İslam, Mahmut Abbas’ın münafıklarla görüşmesinin ardından, Fetih Merkez Komitesi Üyelerinden olağanüstü bir toplantı düzenlemelerini istedi.

Şeyh’ul İslam şu ifadelerde bulundu: “Mahmut Abbas’ın daha önceleri de sergilediği tutum ve tavırlar, onun Amerika’nın kuklası olduğunu göstermektedir. Öyle ki onun İran inkılabı öncesinde casusluk yuvalarında Amerika ile işbirliğini gösteren belgeler, Mahmut Abbas’ın CIA ajanı olduğunu ortaya koymaktadır.”

Fetih Hareketi liderlerinden biri, Mahmut Abbas’ın münafıkların lideri ile görüşmesiyle ilgili olarak şunları söyledi: “Mahmut Abbas’ın bu eyleminden dolayı çok şaşkınız. O, Filistin’e döndüğünde Fetih Merkez Komitesine Meryem Recevi ile görüşmesinin nedenleri hakkında bir açıklamada bulunmalıdır.

Mahmut Abbas’ın bu ziyareti Filistin meselesi lehine bir ziyaret olmayıp, bizim Fetih Hareketindeki ilkelerimize de aykırıdır. Biz ülkelerin iç işlerine müdahale edilmesine karşıyız. Bunun dışında Mahmut Abbas, Türkiye’deki darbecileri kınamıştır ve bizim için İran karşıtı darbeciler de kabul edilir değildir.”

Bir diğer fetih Hareketi temsilci olan Halil İlham’da Paris’teki münafıkların toplantısına katılmıştı.

İsminin açıklanmasını istemeyen bu Fetih Hareketi lideri, Halil İlham ve Fetih Hareketinin diğer temsilcilerinin münafıkların toplantısına katıldıklarına dair bir bilgiye sahip olmadıklarını söyledi ve şu ifadelerde bulundu: “ Ben de diğer Fetih Hareketi liderleri gibi bu haberi basından duydum ve bu durum, bu grubu Paris’teki toplantıya gönderen kişinin akılsızlığını göstermektedir.

Filistin’in şu anki çok kötü durumu dikkate alınarak ve İsrail’in birbiri ardına ve sürekli olarak bize zarar verme peşinde olduğu düşünülerek, bir Müslüman ülkeyi hoşnut etmek için başka bir Müslüman ülkeye düşman olmamalıyız.”

Bu Fetih Hareketi Lideri, Filistin Hükumetinin koalisyon şeklini eleştirerek şunları söyledi: “Bölgede İsrail ile mücadeleyi hedef almayan ve Kudüs’ü kurtarmaya yönelmeyen tüm koalisyonlar şüphe uyandırıcı ve soru işaretleriyle doludur.”

Demokratik Cephe Siyasi Ofisi Üyesi Tellal Ebu Zarif, Filistin’in kurtarılmasıyla ilgili olarak basın mensupları ile yaptığı röportajda, Filistin meselesini Dünyanın önemli meselelerinden saymayan bölgesel tüm koalisyonlara karşı olduğunu açıkladı ve şunları söyledi: “ Filistin halkı, ulusal özgürlük aşamasındadır ve bütün İslam ülkelerinin desteğine ihtiyacı vardır ve İran İslam Cumhuriyeti, Filistin direnişine destekte, olumlu ve aktif bir rol oynamaktadır.”

Filistinli bu politikacı da Mahmut Abbas’ın münafıkların lideri ile görüşmesinin Filistin zararına olacağını belirterek şunları söyledi: “ Biz daha önde de buna benzer, bir tarafın zararına olacak şekilde taraflı bir duruş sergiledik ve bu yüzden de ağır bedeller ödemek zorunda kaldık.”

Tellal Ebu Zarif, Filistin Kurtuluş Örgütünün tek taraflı bakışını eleştirerek Filistinli grupların ulusal uzlaşma ilkesine bağlı kalarak, diğer ülkelerle herhangi bir çatışmaya girmekten kaçınacağına dair ümitli olduğunu belirtti.


Türkiye’de İslami Eylemler Olduğu İçin Amerika Türkiye’de Darbe Girişiminde Bulundu
 
İmam  Hamenei  binlerce kişiyi kabul ettiği görüşmede; İran ve bölgenin durumu ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

İmam Hamenei, İran’ın kalkınmasını; ülke içindeki kaynaklara dayalı olarak gerçekleşeceğini vurgulayarak; İran’ı örnek bir ülke olma seviyesine taşımak için stratejilerimiz ve planlarımız olmalı ve herkes bu hedef uğrunda tembellik yapmadan ve düşmanlara güvenmeden çaba sarf etmelidir.

 İmam Hamenei, düşman bizim yolumuz üzerinde durmadan engel çıkartıyor. Bu engellere karşı tabi akıllıca tedbir almak gerekiyor ama düşmana hiçbir zaman itimat edilemez. Son örneği de Nükleer Anlaşma meselesidir. Anlaşmayı yapan diplomatlarımız şimdi ABD’nin anlaşmayı ihlal ettiğini söylüyorlar. Şimdi anlaşmanın üzerinden 6 ay geçiyor ama halkın hayatında hiçbir olumlu etkisi olmamıştır.

 İmam Hamenei, ben geçen yıl da Nükleer Anlaşmanın bizim için bir örnek ve tecrübe olacağını söylemiştim. Şimdi Amerikalıların nasıl davrandıkları ortadadır. Onlar sözde vaat veriyor ama pratikte bizim aleyhimize komplo kuruyorlar. Nükleer Anlaşma tecrübesi, hiçbir meselede Amerika ile itimat üzerinde müzakere edilemez gerçeğini bize gösterdi.

İslam İnkılabı Rehberi; bölge konularında da ABD ile müzakere düşüncesini öldürücü zehir olarak değerlendirerek konuşmasını şöyle sürdürdü: Biz, kendi yolumuzu gitmeliyiz. Düşmanla müzakere sizi hak yoldan saptırabilir. Onlar, sizden imtiyaz alıp, karşılığında hiçbir şey vermezler. Bu, emperyalizmin özelliğidir.

İmam Hamenei, konuşmasının devamında bölge konularına değinerek Suudi devletinin Siyonist Rejimle ilişkilerinin açığa çıkmasını İslam ümmetinin sırtına saplanan bir hançer olduğunu açıklayarak; bundan başka Yemen’e saldırı, evlere, hastanelere, okullara kesintisiz füze yağdırmak ve sürekli çocukları katletmek bu devletin diğer bir suçudur.

İslam İnkılabı Rehberi Suudi Arabistan’ın siyasetleri konusunda: Suudi devleti bu gün akılsız kişilerin elindedir. Ama olayların dikkatlice analizi bu olayların tümünde ABD’nin parmağı olduğunu gösteriyor.

 İslam İnkılabı Reheberi konuşmasının devamında; Suudilerin cinayetleri, Amerika’nın silahları ve onların yeşil ışığıyla yapılıyor. BM uzun zamandan sonra bu işi kınama kararı alıyor; para, tehdit ve baskı ile onların ağzını kapatıyorlar. BM’nin yüzü kara sekreteri bu işi itiraf etti ama o itiraf yerine kalıp insanlığa ihanet etmemek için görevini bırakmalıydı.

 İmam Hamenei; Türkiye’deki son darbe girişimine işaret ederek devam etti; Amerika’nın düşmanlığı sadece İslam Cumhuriyetine değildir. Türkiye’nin son olaylarında da darbenin Amerikalıların girişimiyle hazırlandığı yönünde çok büyük bir ittiham vardır. Bu mesele ispat olursa Amerika için çok büyük rezillik olacaktır.  Türkiye Amerika’nın bölgesel müttefikidir. Ama Amerikalılar İslam ve İslami eğilimlere düşmandırlar.  

İran İstihbarat Bakanlığı'nın Tevhid ve Cihat Terör Örgütü'ne ağır darbe vurduğu belirtildi.

İran İstihbarat Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, ülkenin Batı bölgelerinde tekfirci-selefi anlayışının yayılması nedeniyle oluşturulan bu terör örgütünün, Şii ve Sünni gözetmeden düşüncelerini reddeden kişiyi tekfir edip canına kıydığı bildirildi.

Vahabilik fırkasından etkilenen Tevhid ve Cihat Terör Örgütü'nün halk arasında ilk olarak “Ebubekir Örgütü” olarak anıldığını duyuran İstihbarat Bakanlığı, açıklamada "İran’nın güven ve istikrarını bozmaya çalışan örgüt, aşırıcı bir anlayış ile İslam’ın asıl öğretilerini görmezden gelerek, terör saldırısı planlamaya fırsat arıyor. Şu ana kadar birçok sivil ve askeri şehit eden bu terör örgüt, İran genelinde çok sayıda silahlı saldırı düzenlemiştir" ifadelerine yer verdi.

Açıklamada, bu terör örgütüne mensup 102 kişinin ölü ve diri olarak ele geçirildiği belirtildi.

İran ile 5+1 arasında sağlanan nükleer işbirliği anlaşmasından geçen bir yılın değerlendirilmesi yapılıyor.


İran ile 5+1 ülkeleri arasında imzalanan Nükleer İşbirliği Anlaşmasının birinci yıldönümünde yapılan değerlendirmeler, anlaşmanın ticari bir anlaşma olmadığı ve sonuçlarının da biraz zaman alacağı yönünde olsa da ABD'nin verdiği sözlere bağlı kalıp kalmayacağına dair ise ümitsiz ifadeler kullanılıyor.

Önceki gün İRİB birinci kanalında açıklamalarda bulunan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Nükleer Müzakere Heyeti Üyesi Abbas Erakçi,İran'ın anlaşmaya bağlı olarak hareket ettiğini ve batılı ülkelerin anlaşmayı ihlal etmesi halinde İran'ın da karşı adım atacağını belirtirken, bu gün basın karşısına çıkan İran nükleer müzakere heyeti üyelerinden Hamid Beidinejad, yıllar süren zorlu ve oldukça karmaşık müzakerelerden olumlu bir sonuç alındığını, anlaşmanın da bütün dünya için örnek oluşturacak bir niteliğe sahip olduğunu dile getirdi.

Hamid Beidinejad, nükleer anlaşmanın henüz başlarında olduğunu hatırlatarak, “müzakere döneminde de anlaşmayı imzalarken de anlaşmanın uygulanmasının öyle kolay ve rahat bir süreç olmayacağını ön görüyorduk” diye konuştu.
Geçen bir yıl içerisinde anlaşmanın uygulanmasının büyük oranda memnuniyet verici olduğunu da belirten Beidinejad, “anlaşmanın şu ana kadar ihlal edilmediğine inanıyoruz. Diyalogların, istişarelerin ve müzakerelerin yapılması ve çıkan sorunların çözülmesine katkı sağlayacağına inanıyorum” diye konuştu.

BM Genel Sekreteri Baan Ki Moon'un, İran'ın nükleer faaliyetlerine dair raporu ve İran ile UAEA arasındaki mesafeli ilişkilere dair soruya cevap veren Beidinejad, “BM Genel Sekreterinin raporu henüz taslak aşamasında, tamamlanmış bir rapor değil. Taslak raporun metni bile çelişkilerle dolu. Bildiğimiz kadarıyla raporda düzenlemelerle ilgili istişareler devam ediyor. Ümit ediyorum bu düzeltilir bir durumdur. İran anlaşma ile bütün dünyaya nükleer silah peşinde olmadığını, nükleer faaliyetlerinin barış amaçlı olduğunu ispat etmiştir” ifadelerini kullandı.

ABD Kongresinin İran'ın uzun menzilli füzelerini bahane ederek, İran'a yönelik yaptırımlarına dair tutumlarına da temas eden Beidi nejad, “ İran'ın füzeleri ve gücü İran'ın ulusal çıkarlarına hizmet etmektedir. Tamamen savunma amaçlıdır, İran'ın toprak bütünlüğünü savunmaya yöneliktir. Biz ulusal çıkarlarımızı başkalarının yorumları ve değerlendirmeleriyle belirlemeyiz. İran'ın nükleer faaliyetleriyle füzeleri arasında bir bağlantı da yoktur. Füzelerimizin gücü başka ülkeleri ve bölgeyi de tehdit amaçlı değildir. Anlaşmada yer alan maddelerde yaptırımların kaldırılmasına dair verilen sözleri batılı ülkelerce yerine getiriliyor. Uçak ve uçak yedek parçaları, otomobil alımı ve teknolojisinin getirilmesi konularında anlaşmalar imzalandı. Nükleer anlaşmaya sadece bir ekonomik anlaşma olarak da bakmamak gerekiyor. Gerçekçi ve önümüzü görerek değerlendirmek gerekiyor” diye konuştu.


Nükleer anlaşma ardından bölge ülkelerinin tavırlarına da işaret eden Beidinejad, “Anlaşma, İran'ın bölge ve uluslararası barış da önemli bir aktör olduğunu gösterdi. İran'ın dünya ve bölge barışındaki rolü açıktır. Anlaşmadan sonra bölge ülkeleriyle daha iyi ilişkiler kurmayı bekliyoruz. Bölge ülkeleriyle bazı konularda görüşmelere de hazırız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise dün yaptığı basın toplantısında, “P5+1 ülkelerinin sözlerine durmamaları durumunda İran’ın hızlı bir şekilde nükleer programına döneceğini” söylemişti.
İslam İnkilabı Rehberi İmam Ali Hamaney’de bir çok konuşmasında, ABD’nin anlaşma çerçevesinde verdiği sözleri tutmadığını vurgulayarak, “Nükleer Anlaşma’yı iptal edebileceklerini” belirtmişti.