کارگر

کارگر

İran'dan Türkiye'ye devam eden doğalgaz sevkiyatına işaret eden İran Gaz Şirketi'ndeki bir yetkili, geçen yılda Türkiye'ye 9 milyar metreküp doğalgazın sevkiyatı yapıldığının bilgisini verd.

İran gazının Türkiye'ye ihracatı yapıldığı terminal müdürü Sadık Ekberpur, 25 yıllığına yapılan anlaşma gereği İran'ın Türkiye'ye günlük 30 milyon metreküp doğalgaz vermeye yükümlü olduğunu ifade etti.

Ekberpur, son beş yılda İran'dan Türkiye'ye yapılan gaz sevkiyatında kaydadeğer artış meydana geldiğini hatırlatarak, 2014 yılında Türkiye'ye 9 milyar meteküp doğalgazın sevkiyatı yapıldığının bilgisini vererek, Türkiye'ye gaz vermekte kendini yükümlü olarak bilen İran'ın, bu ülkeye 10 milyar metreküp doğalgaz vermeye çalışacağını ve bu bağlamda Güney Pars Ortak Gaz meydanlardan Türkiye'ye intikalı düşünülen 1800 km doğalgaz hattının inşasının başlanmasına vurgu yaptı. 

İran gazının Türkiye'ye ihracatı yapıldığı terminal müdürü Sadık Ekberpur, BOTAŞ uzmanları da bulunduğu söz konusu terminalde ihracatı yapılan gazın kalite kontrolü yapıldığını dile getirerek, Türkiye'nin tükettiği gazın yüzde 30'u İran'dan temin edildiğini hatırlattı.

Ekberpur, Türkiye'ye günlük 40 milyon metrküp doğalgazın ihracatı gerçekleşmesi için gerekli kapasiteler mevcut olduğunu kaydetti.

İran Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı Cihangiri, komşuların güvenliğini, İran'ın güvenliği olarak gördüklerini ifade etti.

İRİB'in haberine göre, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı İshak Cihangiri Türkmenistan'ın Tarafsızlığın deklare etmesinin 20. yıldönümü dolaysıyla Aşkabat'ta düzenlenen merasimde yaptığı konuşmada, İran ve Türkmenistan'ın ikili münasebetlerini geliştirmek için kararlı olduğuna vurgu yaparak, her ülkenin güvenliğini, çevre bölgenisi güvenliğini sağladığına işaretle, çevresinde karışıklık olan herhangi bir ülkenin tam güvenliğine sahip olmadığı veya güvenliğini zorlukla sağladığını kaydetti.

Cihangiri, İran ve Türkmenistan'ın ilişkilerinin kürtürel ve tarihi bağlardan dolayı her daim bütün alanlarda gelişmekte olduğunu ve iki ülke cumhurbaşkanlarının iradesi ve kararlılığıyla sürdürülebilir bir biçimde devam ettiğini ifade etti.

İran Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı, İran'ın Türkmenistan'ın tarafsızlık politika izleme kararı aldığı girişimine destek veren ilk ülkelerden olduğunu hatırlatarak, Tahran'ın Aşkabat'ın bu kararını ikili ilişkilerin gelişmesi ve pekişmesi ve ortak sınırların dostluk, kardeşlik, huzur, güvenlik ve barış sınırlarına dönüşmesi adına olumlu bir girişim olarak gördüğünü kaydetti.

Cihangiri ayrıca, İran İslam Cumhuriyeti'nin terörizmle mücadelede kararlılığına vurgu yaptı, dünyada terörizmle mücadele ihmal edilirse, bütün ülkelerin bundan telafisi imkansız zararlar göreceğini belirtti

Erdoğan ve Cihangiri bir araya geldi
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri ile görüştü. 

Tarafsızlık Konferansı'na katılmak ve çeşitli temaslarda bulunmak üzere Türkmenistan'a giden Cihangiri, Erdoğan'ın ikamet ettiği otelde, basına kapalı görüşmesini gerçekleştirdi. Görüşme yaklaşık 20 dakika sürdü.

Cihangiri, konferansta yaptığı konuşmnasından sonra Gürcistan ve Hırvatistan Cumhurbaşkanları ile bir araya gelerek düşünce teatisinde bulundu.

Irak, BM Güvenlik Konseyi'ne mektupla başvurarak, Türk askerlerinin Irak'tan bir an önce koşulsuz olarak çekilmesini talep etti.

Sputnik'in haberine göre, Irak'ın BM Daimi Temsilcisi Muhammed Ali el-Hakim tarafından BM Güvenlik Konseyi Başkanlığı'na sunulan mektupta, Türk askerlerinin Irak'ta bulunmasının "uluslararası hukukun açık ihlali" olduğu savunularak, Konsey'den, Türk askerlerinin Irak topraklarından çekilmesi ve bir daha Irak'ın egemenliğini ihlal etmemesini Türkiye'den talep etmesi istendi.

Mektupta, sorunun diplomatik yollarla ve iki ülke arasında diyalogla çözülmesi için Irak'ın çaba gösterdiği ancak "Türkiye'nin askerlerini çekme konusunda ikna edilemediği" iddia edildi.

"Irak'ın, Türkiye'nin agresif eylemini durdurmak ve kendini savunmak için gerekli her türlü önlemi alma hakkı vardır" ifadeleri kullanılan mektupta, konunun, komşuluk ilişkilerini bozma ve bölge ile uluslararası barış ve güvenliğe tehdit oluşturma riski olduğu savunuldu.

Mektupta, IŞİD'e karşı mücadele için askeri eğitim ve malzeme yardımının karşılıklı anlaşmalar temelinde ve Irak'ın egemenliği ve anayasasına saygı içinde olması gerektiği savunuldu.

Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, Irak Dışişleri Bakanlığı'na, Türkiye'yi Musul'daki askeri varlığından dolayı BMGK'ya şikayet etmesi için talimat vermişti.

Rusya Devlet Başkanı Putin, “Askerlerimizi tehdit eden her hedefi hemen imha ediniz” 

Savunma Bakanlığı yetkilileriyle bir araya gelen Rusya lideri Putin, Suriye operasyonlarını değerlendirerek, her tehdide çok sert cevap verilmesini istedi. Savunma Bakanı Şoygu da askeri faaliyetler hakkında bilgi verdi.

Sputniknews’un haberine göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Savunma Bakanlığı'nın üst düzey komutanlarına hitap etti:

Rus Hava Kuvvetleri, Suriye’de teröristlere büyük darbe indirdi. Hava Kuvvetleri’mizin faaliyetleri olumlu bir değerlendirmeyi hak ediyor.

Askerlerimize yeniden provokasyon düzenlemeye kalkışacak herkesi uyarıyorum. Suriye’deki askerlerimizin ve üssümüzün güvenliği için gereken tüm ek tedbirleri aldık. Üssümüzün güvenliği hava savunma sistemleri ile güçlendirildi. Tüm hava operasyonlarımız, savaş uçakları eşliğinde gerçekleştiriliyor. Çok sert davranmanızı emrediyorum. Rus askerlerini ya da sahadaki askeri yapılarımızı tehdit eden her hedefi hemen imha edin. Aynı zamanda teröristlerin yok edilmesiyle ilgilenen her devletle işbirliği yapın.

IŞİD, Rusya için doğrudan tehdit teşkil ediyor. Bizim esas amacımız- Rusya’yı doğrudan hedef alan tehdidin önüne geçmektir. Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan gelen militanlar da dahil Suriye’deki teröristler, bu ülkeyi gerçek bir üsse çevirdi. Planlarının ne olduğu çok açık: Güçlenmek ve yeni bölgeleri ele geçirmek istiyorlar. Çöpe atacak paramız yok. Askeri anlamdaki giderlerimiz dikkatli bir şekilde denetlenmeli.

Suriye operasyonunda son teknoloji ürünü silahları kullanan Rus Hava Kuvvetleri ve Deniz Filosu, teröristlerin alt yapısına büyük darbe indirdi. Bu sayede Suriye’deki durumun değişmesi sağlandı.

İran'ın BM temsilcisi ve büyükelçi Gulam Ali Huşro, dün, 'şiddet ve aşırıcılıktan arınmış dünya' başlıklı tasarıyı BM genel kuruluna bir öneri olarak sundu.

İRİB'in haberine göre, İran'ın BM temsilcisi ve büyükelçi Gulam Ali Huşro, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, şiddet ve aşırıcılıktan arınmış bir dünyaya kavuşmak için ülkelerin ve BM genel kurulunun öneriye destek vermeleri gerektiğini belirterek, şiddet ve terörün ilahi dinlerde kesinlikle yeri olmadığını ve ayrımcılık, nefret tohumları ekmek ve kışkırtmak, ilahi dinlere yönelik hakaret ve saldırıların kabul edilemez olduğunu bildirdi ve her türlü teröre karşı bütün ülkelerin ve uluslar arası toplumun ortaklaşa mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

İranlı yetkili, aşırıcılık ve şiddete dayalı düşüncelerin özellikle de son iki yılda daha da arttığını belirterek, Irak ve Suriye'de vahşi terörist grupların, Paris, Beyrut, Ankara, Mısır ve son olarak Amerika ve dünyanın diğer noktalarında yaptıkları terörist saldırıları kınadı.

Hoşru, dine ilişkin her türlü şiddet ve terörün kabul edilemez olduğunu belirterek, ilahi dinlerin takipçilerine yönelik saldırı ve hakarette bulunanların gerçekte teröristlere yardımcı olup onlarla işbirliği yaptıklarını ifade etti.

Çarşamba, 25 Kasım 2015 20:37

Ruhani: Füze ve uçak oyuncak değil

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, düşürülen Rus uçağı ile ilgili görüşlerini ifade etti.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Bakanlar Kurulu’nda bugün bir açıklama yaparak, terörizmle mücadele konusunu ele aldı.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Ruhani, “Biz henüz terörizmle mücadele konusunda Batı tarafından ciddi bir iradeye tanık olmadık” diyerek, “Gelecek günler ve haftalarda Batı’nın ciddi bir irade ile girişmde bulunmasını ümit ederiz. Ne olursa olsun teröristlerin kime petrol sattığı belirlenmelidir. Petrol kamyonlarının Suriye çöllerinde hangi tarafa doğru yol aldıkları bellidir. Neden uluslararası kurum ve kuruluşlar buna karşı çıkmıyor ve nasıl terörizmle mücadele ettiklerini iddia edenler düşük bir fiyatla teröristlerden petrol alıyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye sınırı yakını Suriye hava sahasında Rus uçağının düşürülmesine de işrat eden Ruhani, “Elde ettiğimiz bilgiler uçağın Suriye hava sahasında operasyon yaptığı sırada vurulduğunu gösteriyor. Diyelim ki bu uçak Türkiye sınırına da yaklaşmıştır, füze herkesin fırlatacağı bir oyuncak mıdır? Bölge herkesin hava sahasında istediğini yapacak kadar düzensiz olabilir mi? Bu çok tehlikeli bir girişimdir” dedi.

Cumhurbaşkanı Ruhani, “Türkiye ve Rusya, İran İslam Cumhuriyeti’nin iki dost ve komşusudur. Komşu ülkelerin dostane ilişkiler içinde olmaları bizim içim çok önemlidir ve biz asla komşu ülkeler arasında ihtilaf veya bu ülkeler arasındaki ilişkilerin zedelenmesini istemiyoruz” şeklinde konuştu.

İnkılap Rehberi Ayetullah Hamanei, Seferberlik Kurumu’na mensup binlerce komutanı kabul etti.

İran Seferberlik Gücü’ne (Besiç) mensup 2500 komutanı bugün sabah saatlerinde görüşmeye kabul eden İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei, 26 Kasım Mustazaflar Seferberlik Kurumu Günü arifesinde olmak münasebetiyle tebriklerini ileterek, “Bazı ülkelerde baskıya karşı mücadele sırasında direniş grupları oluşturulmuştur, lakin zafere ulaştıktan sonra direniş gruplarının nitelik ve nicelik açısından geliştirilmesi sadece Seferberlik Gücü’ne özeldir” dedi.

“Seferberlik çerçevesinde halk yeteneklerinin geliştirilip gerçekleştirilmesi Seferberlik Gücü’nün şaşırtıcı hakikatlerinden biridir” ifadesini kullanan İnkılap Rehberi Ayetullah Hamanei, “Kustal Savunma Dönemi’nin seçkin ve büyük gazilerinin yanı sıra nükleer şehitler gibi teknolojik ve bilimsel alanda büyük adımlar atanlar da her zaman Besiç üyesidir” beyanında bulundu.

Seferberlik Kurumu’nun en önemli özelliklerinden birinin askeri, bilimsel, teknolojik, sanatsal, kültürel ve direniş ekonomisi gibi alanlarda etkin bulunmak olduğunu söyleyen İnkılap Rehberi, “Direniş ekonomisi alanında Seferberlik Gücü potensiyellerinden yararlanmak için devlet yetkililerine tavsiyelerde bulundum, lakin Serberlik Gücü yetkilileri duyarlı olmalı. Çünkü hassas meseleler olan iktisadi ve mali konularda düşman komplolar kurmuş olabilir” diye konuştu.

Mustekbirler tarafından yönetilen yayın kuruluşlarının Filistin konusundaki acımasız tavırlarına değinen İslam İnkılabı Rehberi, “Bu yayın kuruluşları, yurtlarının işgal altına alınması ve evlerinin yıkılmasına itiraz edip ‘siyonistlere’ taş fırlatan bir halkı terörist olarak adlandırıyor!” dedi.

Ayetullah Hamanei, Bahreyn konusuna da işaret ederek, “Bahreyn halkının suçu nedir? Acaba onlar halktan herkesin oy verme hakkına sahip olmasından başka bir şey mi istiyorlar?. Bu demokrasi değil midir! Batılılar demokrasiden yana olduklarını iddia etmiyorlar mı?” ifadelerini kullandı.

Mazlum Yemen halkının aylarca aralıksız saldırılara maruz kalıdığına değinen Ayetullah Hamanei, “Bu gibi durumlarda demokrasi ve insan haklarından yana olduklarını iddia eden kuruluşlar, Yemen halkına karşı saldırılar düzenleyenleri savunurlar” sözlerini de konuşmasına ekledi.

Cam Haber Ajansı Siyasi Bölümü’nün bildirdiğine göre; Amerikan analiz sitesi ‘‘lobelog’’ Thomas Lippman, kalemiyle yazılan makalede; İran’ın Ortadoğu ülkelerinde yaşanan siyasi krizleri, özelliklede Suriye, Irak ve Yemen’de ki etkili rolünü araştırdı ve Suriye’de yürütülen vekâlet savaşının sonlanması için İran ile işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
 
Makalenin başında şunlara yer verilmiş: Ortadoğu’da yaşanan krizi çözmek için birçok toplantı düzenlendi ama hepsi sonuçsuz kaldı. İran ile Amerika arasında işbirliğine yönelik bir mutabakat imzalanmazsa hiçbir çıkış yolu bulunamayacak gibi görünüyor. Amerika ve İran bu mutabakatı sessiz sedasız bir şekilde, kimseye duyurmadan da imzalayabilirler.

Haber analiz sitesi, Ortadoğu krizini kontrol etmek için hiçbir yolun kalmadığını vurgulayarak şunlara değindi: Washington ve Tahran birbirlerine karşılıklı saygı göstererek ve ortak çıkarlarını göz önünde bulundurarak, müzakere masasına oturup bu sorunu çözebilirler. Elbette birçok siyasi uzaman, İran’ın bu konuda yeterince esnek davranmayacağına inanmakta.

 ‘‘lobelog’’ Harvard Üniversitesi Belfer Araştırmalar Merkezi uzmanı ‘‘Muhsini’’den naklettiğine göre;  Ruhani ve Zarif, İran’ın imzaladığı nükleer mutabakatı gelecekte Dünya ve ABD ile olan ilişkilerinde yeni bir model olarak görmekteler. Bu mutabakat, İran ile ABD arsında gelecekteki ilişkiler için bazı Gereksinimleri de beraberinde getirecek. Aynı zamanda İran ve Arabistan arasındaki soğuk savaşı daha da alevlendirecek.

 ‘‘Anthony Cordesman’’ bu bağlamda, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi Düşünce Tankı’na yazdığı bir notta; İran ve ABD arasındaki anlaşmazlıkların kısa sürede giderilemeyeceğini iddia ederek şunlara değinmiş: Washington İran ile olan ilişkilerinde müttefiklerini kaybetmemeye özen göstermeli. Birçok İranlı, Amerika’yı büyük şeytan olarak görmüyor, aynı şekilde birçok İranlı yetkilide, İran’ın menfaatlerini bölgede, bölge ülkeleriyle yapılacak ortak işbirliğinde görmekte.

Makalenin yazarı, İran’ın Yemen ve Irak’taki önemli rolüne işaret ederek, İran için en büyük sınavın Suriye’de yaşanan ölümlerin biran önce durdurulması olarak yorumluyor. Eğer ABD Moskova aracılığıyla, Suriye krizine bir çözüm üretmezse, Suriye krizine çıkış yolu bulmak oldukça zor olacak.

‘‘Thomas Lippman’’ makalenin sonunda; Suriye krizinde en önemli iki tarafın Esad ve Hizbullah olduğunu vurguluyor fakat ‘‘John Kerry’’ Esad ve Hizbullah’ı saf dışı bırakmak istiyor diye yazıyor ve şunları ekliyor; Viyana toplantısında Amerika ve Arabistan hangi sonuca varırlarsa varsınlar, her halükarda İran’a ihtiyaç duyacaklar, çünkü Suriye krizi İransız çözülemez.

Çarşamba, 25 Kasım 2015 20:16

250 Yaşında Bir İnsan

İmam Hamaney'in '250 Yaşında Bir İnsan' kitabı, masum İmamların hedefine dayalı genel fikir oluşturma açısından sağlam bir referans. O kitaba dair birşeyler belirteyim:
 
Kitap; Peygamberimizin (s.a.a) rıhletinden on birinci İmam'ın şehadetine değinki süreci hem detaylı hem yüzeysel bir şekilde ele alıyor.
On bir insanın devirlerinin toplamı 250 yıla tekabül ediyor.
Yani takriben 250 sene.
Elbette canlara üstün Peygamberimiz ve onun tenparesi Seyidet-i Nisaü'l-Alemin Hz. Fatıma ve onun azizi, biricik kızı Hz. Zeynep de dahil kitaba.
Biri Seccad idi diğer Seyyidüşşüheda ondan önceki sulh imzası atan, diğerleri ilmi yaran - yayan...
Farklı koşullar dahilinde farklı aksiyonlar oluştu.
İmam Seccad'ın öz ve özel dostları yirmiyi aşmadı. Gizli teşkilatlarla füture adımlar atarak evre evre öz İslam bir sonraki İmam'a intikal edildi.
Bunun haricinde başkaldırılar vücut buldu. Sonucu akametten fiyaskodan öteye geçmedi.
Ama İmamlar güçlü altyapıyı zedelemeden, günbegün sağlamlaştırarak 250 yıl İslam'ı muhafaza ettiler ki kıyamete dek mahfuzdur.

Eğer onların önlemleri ve eylemleri olmasaydı; İmam Hasan'ın barış antlaşması, İmam Seccad'ın duaları, İmam Hüseyin'in Aşura'sı olmasaydı, İslam, Muaviye gibi hükümdarların sultasında, dışı sahi içi vahi kalıp, hilafet için kullanım aracı olmaktan öteye geçmeyecekti.
Ama Yezid gibi zirzop bir emirin devrinde hilafet asıl rengini belli eder.
Yezid bir şiirinde şunu itiraf ediyor:

"Beni Haşim, saltanatla oyun oynadılar.
Ne gökten bir haber gelmiş ve ne de vahiy nazil olmuştu."

Yezid hilafetin butlan oluşunun en güçlü argümanıdır. Emevi hükümeti, kökten, fikir ataları Ebu Süfyan'ın devam ettiricisiydi. Dışı tam not almış ancak içi döküntü bir İslam hangi hedefe götürebilir insanoğlunu?

Kuru-Ekmek Tüketen Halife

İmam Ali dönemi 4 -5 sene sürmekle özet konumundadır, bunun yanında üç ayırıcı savaşa yer edinmekle ve hükmetme yöntemiyle de tafsilatlı bir dönemdi denilebilir. Bana göre, kitaptan da anladığım kadarıyla, İmam Ali dönemini iyi analiz edenler, diğer İmamların dönemini ezbere okuyacaklardır. İkinci halifenin vefatıyla Halife olma şansı varken bu şansı kendi yönetim yöntemiyle iten (Muhammedi yönetim) ve bundan sonra da halkın ona akın akın gelmesiyle buna rağmen yine de hilafeti reddeden ve Emirülmüminin olunca da beytülmalı herkes arasında eşit oranda bölüştüren ve şehadetinden sonra da hükümet kanallı yıllarca lanet ettirilen, mazlum bir İmamdı o. O kuru ekmek tüketen bir halifeydi. Ömrünün her anında yücepayeli oluşunu izhar etti.

Her şey gün gibi ortada. Muamma değil. Hidayet İmamları 250 yaşında bir vücut idiler. Eğer İmam Hüseyin; İmam Zeynelabidin dönemi gibi bir dönemde yaşamış olsaydı Sahife-i Seccadiye yerine Sahife-i Hüseyniyemiz olurdu ya da aksine İmam Zeynelabidin eğer İmam Hüseyin dönemi gibi bir dönemde yaşamış olsaydı Kerbela katliamı gibi bir katliama başka bir adla sanla tarih kitaplarında tanıklık ederdik.

Ama sığ görüşlerden olsa olsa mahalle muhtarı olur ya da fatura ödemekle tüm sıkıntıları hallolan tipik ev reisi. Bu mevzuların derinliğini anlamayana şaşarım. Maalesef basireti mektepte öğretmiyorlar. Basiretten özürlü olanlarsa kendilerinde gördükleri cüreti kendi sınırlarında mahfuz edemedikleri için bunu dışa yayıp global bir başarı madalyonuna terlerler. Ne demektir İmam Seccad'ın dostlarının sayısının yirmiyi geçmemesi? Peygamber göçeli kaç sene oldu, asırlar mı nasırlaştı? İşte burada dünün ve bugünün bilançosu gözler önündedir. Müslüman çok da sahisi az. Bunun için dedim ki Onlar öz-orjinal İslam'ı intikal ettiler. Çün ki Muaviye gibileri içi kof bir İslam'dan Müslümanlar ürettiler. Alimleri bile zımmettiler. O alimler halkı irşad edeceğine emirlerinin kulluğunu aplike ediyorlardı. Öyle alimlerden nasıl halk irşad olsun ki? O alimlerin mürşidliğinden nasıl beşer çıkar orasını sen düşün. Allah bizi affetsin.

Dün ile bugün arasında pek de fark yok gibi. Her şey tumturak ama bununla tamtakır kuru bakır.

Bir de gizli teşkilat demiştim. Hani böyle FETÖ örgütünün teşkilatı gibi değil. Direkt takiyye akla gelse de tam olarak takiye de değil. (Takiyye geniş bir mevzubahis olduğundan susmakta yarar var.) Özel yarenler. Peygamberimizin dahi özel yarenleri dostları oldu. Diğer imamların da öyle. Onlara 'Sır Ashabı' deniliyordu. Hükümete karşı idiler. Kurulan sentetik bir düzenin, estetikli rejimin karşısındaydılar. Güç tağutlaydı, Hakk'ın eli dardaydı. Sır ashabı İmam'ın kontrolündeydi. Sırdılar. Sustular. Seccad'la sustular, Hüseyin'le konuştular. Mesela Kerbela çölünde şehid düşen siyahi köle bir sırdı. Ammar bir sırdı. Sonra o sır şehid oldu. Sırlar da şehid olur.

Diğer İmamların dönemlerine üstünkörü bakarsak; İmam Bakır aleyhisselam dönemi ile İmam Sadık dönemi İmam Seccad dönemi gibi zor şartlar altında gelişmedi. Yine zorluklar eksilmedi, orası malum. Mesela İmam Sadık döneminde Emevi sultası son nefeslerini solumaktaydı. Çalkantılı bir döneme kısaca Azrail'in aguşu sınırına girmişlerdi. Ve İmam rahatlıkla halka karşı Peygamberin İmam olduğunu buyuruyor ve ondan sonraki imamları da sırasıyla naklen bildiriyordu. İmam Seccad döneminde böyle bir durum tasavvur edilemez. İmam Musa Kazım aleyhisselam dönemi yürekleri yaralayıcı bir dönem. Otuz küsur imamet döneminin çoğunluğunu zindanlarda ağır şartlar altında geçirdi ve sonunda da zindanda şehid edildi. Ama Onlar her fırsatta, kendine kin soluyanlara karşı dahi yüceliğini ortaya koyuyor ve pak kalpleri Allah'a yöneltiyordu. İmam Rıza dönemi yani veliahtlık dönemi. Abbasi halifesi Memun pek kurnazdı. Ama İmamlar aleyhlerine yöneltilen hileleri, lehlerine çevirmekte gasıp halifeleri zora sokuyorlardı. Güç yayılıyor, takipçiler artıyor, İmamlar; sükutuyla, kıyamıyla, münacatıyla, hedefli ve programlı bir gidişatla elbette derin basiretleriyle toplumun İslam'la vedalaşmasına engel oldu.

Pek fazla da açmaya saçmaya gerek duymuyorum. Ama genel fikirler ayrıntıya dallanınca bir ciltlik bir kitaba ihtiyaç duyuyor insan. Çünkü öncesinde o umumi fikrin oturması şart. Sonra kitabı kapatınca diyorsun ki Onlar hala yaşıyorlar ve sır ashabı hala sırra kademler. Selam olsun Onlara ve ashabına.

Masume Can

15 yıl önce 2000 yılının Kasım ayı ortalarında yıllık geliri 60 milyar dolar olan ve bunu gözardı eden biri ortadan kaldırıldı.

Edoardo Anelli New York’ta 9 Haziran 1954 tarihinde doğdu. Atlantik Kollejinde eğitimini tamamladıktan sonra modern edebiyat ve doğu felsefesi alanında eğitimine devam etmek için Princeton Üniversitesine gitti.

Üniversite hayatı bittikten sonra tasavvuf ve doğu dinlerini araştırmak için Hindistan ve İran’a gitti. İran seyahati sırasında şiiliği seçti.

Senatör Giovanni Anelli, Edoardo’nın babası İtalya’nın en zengin ve nüfuzlu insanlarından idi. Anelli’nin ailesinin serveti İtalyan medyasında İtalya Kraliyet ailesi olarak adlandırılmıştı. Ekonomi uzmanları Anelli ailesinin yıllık gelirini 60 milyar dolar olarak tahmin etmektedir. Yaklaşık İran İslam Cumhuriyeti petrol gelirinin üç katıdır.

Edoardo ve İslam

Edoardo New York Princeton Üniversitesi Din felsefesi öğrencisi idi. O İncil ve Tevratı okumuştu ama bu onu ikna etmemişti. 20 yaşında tesadüfen kütüphanede gözüne bir Kur’an ilişti ve birkaç ayet okudu. Ve okuduklarının beşer kelamı olamayacağını hissetti.

Ayetleri İngilizcesinden okudu ve çok etkilendi. Kitabı daha fazla incelemek için emanet aldı. Ve bunu anlayarak kabul ettiğini hissetti. Daha sonra Edoardo New York’ta bir islam Merkezine müracaat etti. Müslüman olmak istediğini söyledi. O Dr kadir Ebyani ile mülakatından sonra şii oldu. Kendisi için Mehdi ismini koydu.
 Edoardo ailesinin mali ve siyasi durumu nedeniyle birçok siyasi ve dini liderle görüştü. Ancak Ayetullah Humeyni (ra) ile mülakatında onun son derece basit yaşamına ve maneviyatına hayran oldu. Bu irtibat Edoardo’nun yaşam yolunu değiştirdi.

Edoardo’nun en yakın dostu Hüseyin Abdullah ailesinin ona inanılmaz baskı uyguladığını söyledi. Edoardo’nun çok fazla ekonomik baskı altında olduğunu ve taksiye binecek parası bile olmadığını belirtti.

Kadir Ebyani şöyle söyledi: Anelli ailesi için oğullarının İslamı seçmiş olması çok zordu. İslamı terk etmesi için yaptırımlar ve tehditler savurdular ve hatta onu aile mirasından mahrum bıraktılar. Fakat o İslamı terk etmedi. O dinini korumak için milyar dolarları bile elinin tersi ile itmiş iken İslamın haram kıldığı kendini öldürme olayını gerçekleştirmesi nasıl mümkündür?

İntihar ya Şehadet!?

Edoardo İtalya’nın en büyük kapitalistlerinden Anilli ailesinin oğlu idi. O, özellikle İtalya’da Salman Rüştüye karşı faaliyet gösterdi. Siyonistlerin Filistin işgalini kınadı. Hatta bu iş için İtalya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ile telefonla görüştü. O Siyonistler tarafından öldürüleceği endişesi taşımakta idi. İtalya’da İran Basın Ateşesine Onların sonunda kendisinin İslamı seçtiği için öldüreceklerini ve intihar, kaza veya ani bir hastalık süsü verileceğini söylemişti.

Marco Bawa Edoardo’nun en samimi arkadaşı onun dava dosyasının incelenmesine itiraz etti. O 2001 yılında İtalya Yüksek Yargı Konseyine bir mektup yazdı. Edoarda dosyasının sürecini eleştirdi.