
کارگر
Amerikan haber analiz sitesi araştırdı; Ortadoğu’nun anahtarı İran’da
Cam Haber Ajansı Siyasi Bölümü’nün bildirdiğine göre; Amerikan analiz sitesi ‘‘lobelog’’ Thomas Lippman, kalemiyle yazılan makalede; İran’ın Ortadoğu ülkelerinde yaşanan siyasi krizleri, özelliklede Suriye, Irak ve Yemen’de ki etkili rolünü araştırdı ve Suriye’de yürütülen vekâlet savaşının sonlanması için İran ile işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Makalenin başında şunlara yer verilmiş: Ortadoğu’da yaşanan krizi çözmek için birçok toplantı düzenlendi ama hepsi sonuçsuz kaldı. İran ile Amerika arasında işbirliğine yönelik bir mutabakat imzalanmazsa hiçbir çıkış yolu bulunamayacak gibi görünüyor. Amerika ve İran bu mutabakatı sessiz sedasız bir şekilde, kimseye duyurmadan da imzalayabilirler.
Haber analiz sitesi, Ortadoğu krizini kontrol etmek için hiçbir yolun kalmadığını vurgulayarak şunlara değindi: Washington ve Tahran birbirlerine karşılıklı saygı göstererek ve ortak çıkarlarını göz önünde bulundurarak, müzakere masasına oturup bu sorunu çözebilirler. Elbette birçok siyasi uzaman, İran’ın bu konuda yeterince esnek davranmayacağına inanmakta.
‘‘lobelog’’ Harvard Üniversitesi Belfer Araştırmalar Merkezi uzmanı ‘‘Muhsini’’den naklettiğine göre; Ruhani ve Zarif, İran’ın imzaladığı nükleer mutabakatı gelecekte Dünya ve ABD ile olan ilişkilerinde yeni bir model olarak görmekteler. Bu mutabakat, İran ile ABD arsında gelecekteki ilişkiler için bazı Gereksinimleri de beraberinde getirecek. Aynı zamanda İran ve Arabistan arasındaki soğuk savaşı daha da alevlendirecek.
‘‘Anthony Cordesman’’ bu bağlamda, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi Düşünce Tankı’na yazdığı bir notta; İran ve ABD arasındaki anlaşmazlıkların kısa sürede giderilemeyeceğini iddia ederek şunlara değinmiş: Washington İran ile olan ilişkilerinde müttefiklerini kaybetmemeye özen göstermeli. Birçok İranlı, Amerika’yı büyük şeytan olarak görmüyor, aynı şekilde birçok İranlı yetkilide, İran’ın menfaatlerini bölgede, bölge ülkeleriyle yapılacak ortak işbirliğinde görmekte.
Makalenin yazarı, İran’ın Yemen ve Irak’taki önemli rolüne işaret ederek, İran için en büyük sınavın Suriye’de yaşanan ölümlerin biran önce durdurulması olarak yorumluyor. Eğer ABD Moskova aracılığıyla, Suriye krizine bir çözüm üretmezse, Suriye krizine çıkış yolu bulmak oldukça zor olacak.
‘‘Thomas Lippman’’ makalenin sonunda; Suriye krizinde en önemli iki tarafın Esad ve Hizbullah olduğunu vurguluyor fakat ‘‘John Kerry’’ Esad ve Hizbullah’ı saf dışı bırakmak istiyor diye yazıyor ve şunları ekliyor; Viyana toplantısında Amerika ve Arabistan hangi sonuca varırlarsa varsınlar, her halükarda İran’a ihtiyaç duyacaklar, çünkü Suriye krizi İransız çözülemez.
250 Yaşında Bir İnsan
İmam Hamaney'in '250 Yaşında Bir İnsan' kitabı, masum İmamların hedefine dayalı genel fikir oluşturma açısından sağlam bir referans. O kitaba dair birşeyler belirteyim:
Kitap; Peygamberimizin (s.a.a) rıhletinden on birinci İmam'ın şehadetine değinki süreci hem detaylı hem yüzeysel bir şekilde ele alıyor.
On bir insanın devirlerinin toplamı 250 yıla tekabül ediyor.
Yani takriben 250 sene.
Elbette canlara üstün Peygamberimiz ve onun tenparesi Seyidet-i Nisaü'l-Alemin Hz. Fatıma ve onun azizi, biricik kızı Hz. Zeynep de dahil kitaba.
Biri Seccad idi diğer Seyyidüşşüheda ondan önceki sulh imzası atan, diğerleri ilmi yaran - yayan...
Farklı koşullar dahilinde farklı aksiyonlar oluştu.
İmam Seccad'ın öz ve özel dostları yirmiyi aşmadı. Gizli teşkilatlarla füture adımlar atarak evre evre öz İslam bir sonraki İmam'a intikal edildi.
Bunun haricinde başkaldırılar vücut buldu. Sonucu akametten fiyaskodan öteye geçmedi.
Ama İmamlar güçlü altyapıyı zedelemeden, günbegün sağlamlaştırarak 250 yıl İslam'ı muhafaza ettiler ki kıyamete dek mahfuzdur.
Eğer onların önlemleri ve eylemleri olmasaydı; İmam Hasan'ın barış antlaşması, İmam Seccad'ın duaları, İmam Hüseyin'in Aşura'sı olmasaydı, İslam, Muaviye gibi hükümdarların sultasında, dışı sahi içi vahi kalıp, hilafet için kullanım aracı olmaktan öteye geçmeyecekti.
Ama Yezid gibi zirzop bir emirin devrinde hilafet asıl rengini belli eder.
Yezid bir şiirinde şunu itiraf ediyor:
"Beni Haşim, saltanatla oyun oynadılar.
Ne gökten bir haber gelmiş ve ne de vahiy nazil olmuştu."
Yezid hilafetin butlan oluşunun en güçlü argümanıdır. Emevi hükümeti, kökten, fikir ataları Ebu Süfyan'ın devam ettiricisiydi. Dışı tam not almış ancak içi döküntü bir İslam hangi hedefe götürebilir insanoğlunu?
Kuru-Ekmek Tüketen Halife
İmam Ali dönemi 4 -5 sene sürmekle özet konumundadır, bunun yanında üç ayırıcı savaşa yer edinmekle ve hükmetme yöntemiyle de tafsilatlı bir dönemdi denilebilir. Bana göre, kitaptan da anladığım kadarıyla, İmam Ali dönemini iyi analiz edenler, diğer İmamların dönemini ezbere okuyacaklardır. İkinci halifenin vefatıyla Halife olma şansı varken bu şansı kendi yönetim yöntemiyle iten (Muhammedi yönetim) ve bundan sonra da halkın ona akın akın gelmesiyle buna rağmen yine de hilafeti reddeden ve Emirülmüminin olunca da beytülmalı herkes arasında eşit oranda bölüştüren ve şehadetinden sonra da hükümet kanallı yıllarca lanet ettirilen, mazlum bir İmamdı o. O kuru ekmek tüketen bir halifeydi. Ömrünün her anında yücepayeli oluşunu izhar etti.
Her şey gün gibi ortada. Muamma değil. Hidayet İmamları 250 yaşında bir vücut idiler. Eğer İmam Hüseyin; İmam Zeynelabidin dönemi gibi bir dönemde yaşamış olsaydı Sahife-i Seccadiye yerine Sahife-i Hüseyniyemiz olurdu ya da aksine İmam Zeynelabidin eğer İmam Hüseyin dönemi gibi bir dönemde yaşamış olsaydı Kerbela katliamı gibi bir katliama başka bir adla sanla tarih kitaplarında tanıklık ederdik.
Ama sığ görüşlerden olsa olsa mahalle muhtarı olur ya da fatura ödemekle tüm sıkıntıları hallolan tipik ev reisi. Bu mevzuların derinliğini anlamayana şaşarım. Maalesef basireti mektepte öğretmiyorlar. Basiretten özürlü olanlarsa kendilerinde gördükleri cüreti kendi sınırlarında mahfuz edemedikleri için bunu dışa yayıp global bir başarı madalyonuna terlerler. Ne demektir İmam Seccad'ın dostlarının sayısının yirmiyi geçmemesi? Peygamber göçeli kaç sene oldu, asırlar mı nasırlaştı? İşte burada dünün ve bugünün bilançosu gözler önündedir. Müslüman çok da sahisi az. Bunun için dedim ki Onlar öz-orjinal İslam'ı intikal ettiler. Çün ki Muaviye gibileri içi kof bir İslam'dan Müslümanlar ürettiler. Alimleri bile zımmettiler. O alimler halkı irşad edeceğine emirlerinin kulluğunu aplike ediyorlardı. Öyle alimlerden nasıl halk irşad olsun ki? O alimlerin mürşidliğinden nasıl beşer çıkar orasını sen düşün. Allah bizi affetsin.
Dün ile bugün arasında pek de fark yok gibi. Her şey tumturak ama bununla tamtakır kuru bakır.
Bir de gizli teşkilat demiştim. Hani böyle FETÖ örgütünün teşkilatı gibi değil. Direkt takiyye akla gelse de tam olarak takiye de değil. (Takiyye geniş bir mevzubahis olduğundan susmakta yarar var.) Özel yarenler. Peygamberimizin dahi özel yarenleri dostları oldu. Diğer imamların da öyle. Onlara 'Sır Ashabı' deniliyordu. Hükümete karşı idiler. Kurulan sentetik bir düzenin, estetikli rejimin karşısındaydılar. Güç tağutlaydı, Hakk'ın eli dardaydı. Sır ashabı İmam'ın kontrolündeydi. Sırdılar. Sustular. Seccad'la sustular, Hüseyin'le konuştular. Mesela Kerbela çölünde şehid düşen siyahi köle bir sırdı. Ammar bir sırdı. Sonra o sır şehid oldu. Sırlar da şehid olur.
Diğer İmamların dönemlerine üstünkörü bakarsak; İmam Bakır aleyhisselam dönemi ile İmam Sadık dönemi İmam Seccad dönemi gibi zor şartlar altında gelişmedi. Yine zorluklar eksilmedi, orası malum. Mesela İmam Sadık döneminde Emevi sultası son nefeslerini solumaktaydı. Çalkantılı bir döneme kısaca Azrail'in aguşu sınırına girmişlerdi. Ve İmam rahatlıkla halka karşı Peygamberin İmam olduğunu buyuruyor ve ondan sonraki imamları da sırasıyla naklen bildiriyordu. İmam Seccad döneminde böyle bir durum tasavvur edilemez. İmam Musa Kazım aleyhisselam dönemi yürekleri yaralayıcı bir dönem. Otuz küsur imamet döneminin çoğunluğunu zindanlarda ağır şartlar altında geçirdi ve sonunda da zindanda şehid edildi. Ama Onlar her fırsatta, kendine kin soluyanlara karşı dahi yüceliğini ortaya koyuyor ve pak kalpleri Allah'a yöneltiyordu. İmam Rıza dönemi yani veliahtlık dönemi. Abbasi halifesi Memun pek kurnazdı. Ama İmamlar aleyhlerine yöneltilen hileleri, lehlerine çevirmekte gasıp halifeleri zora sokuyorlardı. Güç yayılıyor, takipçiler artıyor, İmamlar; sükutuyla, kıyamıyla, münacatıyla, hedefli ve programlı bir gidişatla elbette derin basiretleriyle toplumun İslam'la vedalaşmasına engel oldu.
Pek fazla da açmaya saçmaya gerek duymuyorum. Ama genel fikirler ayrıntıya dallanınca bir ciltlik bir kitaba ihtiyaç duyuyor insan. Çünkü öncesinde o umumi fikrin oturması şart. Sonra kitabı kapatınca diyorsun ki Onlar hala yaşıyorlar ve sır ashabı hala sırra kademler. Selam olsun Onlara ve ashabına.
Masume Can
Tarihin En Zengin Şii'si Nasıl Ortadan Kaldırıldı?
15 yıl önce 2000 yılının Kasım ayı ortalarında yıllık geliri 60 milyar dolar olan ve bunu gözardı eden biri ortadan kaldırıldı.
Edoardo Anelli New York’ta 9 Haziran 1954 tarihinde doğdu. Atlantik Kollejinde eğitimini tamamladıktan sonra modern edebiyat ve doğu felsefesi alanında eğitimine devam etmek için Princeton Üniversitesine gitti.
Üniversite hayatı bittikten sonra tasavvuf ve doğu dinlerini araştırmak için Hindistan ve İran’a gitti. İran seyahati sırasında şiiliği seçti.
Senatör Giovanni Anelli, Edoardo’nın babası İtalya’nın en zengin ve nüfuzlu insanlarından idi. Anelli’nin ailesinin serveti İtalyan medyasında İtalya Kraliyet ailesi olarak adlandırılmıştı. Ekonomi uzmanları Anelli ailesinin yıllık gelirini 60 milyar dolar olarak tahmin etmektedir. Yaklaşık İran İslam Cumhuriyeti petrol gelirinin üç katıdır.
Edoardo ve İslam
Edoardo New York Princeton Üniversitesi Din felsefesi öğrencisi idi. O İncil ve Tevratı okumuştu ama bu onu ikna etmemişti. 20 yaşında tesadüfen kütüphanede gözüne bir Kur’an ilişti ve birkaç ayet okudu. Ve okuduklarının beşer kelamı olamayacağını hissetti.
Ayetleri İngilizcesinden okudu ve çok etkilendi. Kitabı daha fazla incelemek için emanet aldı. Ve bunu anlayarak kabul ettiğini hissetti. Daha sonra Edoardo New York’ta bir islam Merkezine müracaat etti. Müslüman olmak istediğini söyledi. O Dr kadir Ebyani ile mülakatından sonra şii oldu. Kendisi için Mehdi ismini koydu.
Edoardo ailesinin mali ve siyasi durumu nedeniyle birçok siyasi ve dini liderle görüştü. Ancak Ayetullah Humeyni (ra) ile mülakatında onun son derece basit yaşamına ve maneviyatına hayran oldu. Bu irtibat Edoardo’nun yaşam yolunu değiştirdi.
Edoardo’nun en yakın dostu Hüseyin Abdullah ailesinin ona inanılmaz baskı uyguladığını söyledi. Edoardo’nun çok fazla ekonomik baskı altında olduğunu ve taksiye binecek parası bile olmadığını belirtti.
Kadir Ebyani şöyle söyledi: Anelli ailesi için oğullarının İslamı seçmiş olması çok zordu. İslamı terk etmesi için yaptırımlar ve tehditler savurdular ve hatta onu aile mirasından mahrum bıraktılar. Fakat o İslamı terk etmedi. O dinini korumak için milyar dolarları bile elinin tersi ile itmiş iken İslamın haram kıldığı kendini öldürme olayını gerçekleştirmesi nasıl mümkündür?
İntihar ya Şehadet!?
Edoardo İtalya’nın en büyük kapitalistlerinden Anilli ailesinin oğlu idi. O, özellikle İtalya’da Salman Rüştüye karşı faaliyet gösterdi. Siyonistlerin Filistin işgalini kınadı. Hatta bu iş için İtalya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ile telefonla görüştü. O Siyonistler tarafından öldürüleceği endişesi taşımakta idi. İtalya’da İran Basın Ateşesine Onların sonunda kendisinin İslamı seçtiği için öldüreceklerini ve intihar, kaza veya ani bir hastalık süsü verileceğini söylemişti.
Marco Bawa Edoardo’nun en samimi arkadaşı onun dava dosyasının incelenmesine itiraz etti. O 2001 yılında İtalya Yüksek Yargı Konseyine bir mektup yazdı. Edoarda dosyasının sürecini eleştirdi.
"Yesir" İnsansız Hava Aracı göreve başladı
İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanı, "Kara kuvvetlerinin genç uzman kadrosu tarafından dizayn edilen ve üretilen "Yesir" İHA'sı Muhammed Resulullah(S)-3 tatbikatı kapsamında ilk kez operasyonlara katılmıştır"diye konuştu.
Ordu bilgilendirme sitesinin haberine göre, Muhammed Resulullah(S)-3 askeri tatbikatında konuşan İran İslam Cumhuriyeti Kara Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Ahmedrıza Purdestan, söz konusu tatbiaktta operasyonlara katılan "Muhacir" ve "Yesir" İHA'ların görevlerini başarıyla gerçekleştirdiklerinin haberini verdi.
Tuğgeneral Purdestan, 50 ve 100 km alanda keşif amaçlı olarak kullanan "Muhacir" İHA'sı, tatbikat bölgesinin keşif ve görüntü almasına ilişkin görevini başarıyla tamamladığını konuşmasına ekledi.
İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanı, "Kara kuvvetlerinin genç uzman kadrosu tarafından dizayn edilen ve üretilen "Yesir" İHA'sı Muhammed Resulullah(S)-3 tatbikatı kapsamında ilk kez operasyonlara katılmıştır"diye konuştu.
Muhammed Resulullah (a.s) filmi, Türkiye sinemalarında
İran İslami Kültür ve İrşad Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Nuşabadi, İran yapımı Muhammed Resulullah (s.a.v) filminin Türkiye'de vizyona gireceğini açıkladı.
İran İslami Kültür ve İrşad Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Nuşabadi, İRİB Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, Muhammed Resulullah (s.a.v) filminin yakında Türkiye'nin 400 sinemasında gösterileceğini duyurdu.
Nuşabadi, Muhammed Resusullah (s.a.v) filminin Aralık ayının sonlarında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) kutlu doğun günü dolaysıyla Türkiye'de vizyona gireceğini sözlerine ekledi.
İran İslami Kültür ve İrşad Bakanlığı Sözcüsü, Muhammed Resulullah (s.a.v) filminin Polonya, Irak ve ABD'de de yakın zamanda vizyona gireceğini bildirdi
Hizbullah’ın 150 bin füzesi İsrail’i hedef almış vaziyette
Korsan İsrail’in yeni değerlendirmeleri, Lübnan Hizbullah Hareketi’nin 150 bin füzesi İsrail’i hedef alır vaziyette olduğunu gösteriyor.
Korsan İsrail’in yeni değerlendirmeleri, Lübnan Hizbullah Hareketi’nin füze gücünün büyük oranda geliştiğini gösteriyor.
İsrail’in yeni değerlendirmesine göre, Hizbullah Hareketi Suriye savaşına katıldığı halde hâla füze gücüne geliştirmeye devam ediyor.
Konu ile ilgili bir rapor yayınlayan İsrail’de bir internet sitesi, Hizbullah’ın 150 bin füzesi İsrail’i hedef aldığını, bu füzelerin büyük bölümü kısa menzilli ve bazıları da İran yapımı uzun menzilli füzelerden oluştuğunu belirtti.
Raporda ayrıca, Hizbullah Hareketi İHA gücünü de kurduğu kaydedildi.
İslam İnkılabı Rehberi’nin 2015 Yılı Hac Mesajı
Bismillahirrahmanirrahim,
Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun. Salat ve selam tüm beşeriyetin efendisi olan Muhammed, O'nun pak ehli, seçkin sahabeleri ve kıyamete dek iyi amellerde bulunacak olan izleyicilerinin üzerine olsun.
Tevhid üssü, mü'minlerin tavaf merkezi ve meleklerin iniş mekanı olan şerefli Kabe'ye selam olsun. Mescid'ül-Haram'a, Arafat, Meş'ar ve Mina'ya selam olsun. Huşu içindeki gönüllere, zikir çeken dillere, basıreti açılan gözlere ve ibrete kavuşan düşüncelere selam olsun. İlahi çağrıya lebbeyk deme başarısını kazanarak, bu nimeti bol sofraya oturan siz saadetli hacılara selam olsun...
İlk görev, bu cihanşümul, tarihi ve daimi lebbeyk üzerine düşünmektir: İnnel hamde venni'mete leke velmülk, la şerike leke lebbeyk. Hamd ve nimet gerçekte O'nundur, mülk ve kudretin tamamı da O'na mahsustur. İçerik ve anlamı yüksek bu farzın ilk adımında hacıya sunulan bakış açısı budur ve bu menasıkin devamı, işte bu bakış açısıyla koordineli olarak biçimlenir ve ona kalıcı bir eğitim ve unutulmaz bir ders verilir ki onun hayat proğramını bu temel üzerinde tanzim etmesi istenir. Bu büyük dersin öğrenilmesi ve onunla amel edilmesi, müslümanların hayatına güzellik, canlılık ve dinamizm katabilecek; bu dönemde ve tüm zamanlarda düçar oldukları tüm sıkıntılardan kurtarabilecek olan bereketli kaynağın ta kendisidir. Nefsaniyet, kibir ve şehvet putu, sultacılık ve sultayı kabullenme putu, emperyalizm putu, tembellik ve sorumsuzluk putu ve insanın değerli ruhunu alçaltan tüm putlar, bu İbrahimi eylem kalbin derinliklerinden yükseldiği ve hayat proğramına dönüştüğü zaman kırılacak ve bağımlılık, sıkıntı ve mihnet yerine özgürlük, onur ve selamet hakim olacaktır.
Hac ibadetini yerine getirmekte olan kardeşlerim, hangi ülke ve hangi milletten olurlarsa olsunlar, bu hikmetli ilahi sözler üzerinde düşünmeli ve İslam dünyasının sorunlarına ve özellikle de Batı Asya ve Kuzey Afrika'nın meselelerine dakik bir bakışla çevrelerinde sahip oldukları şahsi imkanlarını dikkate almalı, görev ve sorumluluklarını tanımlamalı ve bu çerçevede çaba harcamalıdırlar.
Bugün bir yandan Amerika'nın bu bölgedeki şer siyasetlerinin savaş, kan dökümü, yıkım, göç, yoksulluk, geri kalmışlık ve kavmi ve mezhebi ihtilafların mayasını oluşturması ve bir yandan da, Filistin'deki gasp eylemlerini en çirkin ve en şiddetli düşmanlıklara ulaştıran siyonist rejimin cinayetleri ile Mescid'ül Aksa'nın mukaddes harimine yönelik olarak tekrarlanan hakaretler ve mazlum Filistin halkının canı ve malının tekmelenmesi, siz müslümanların tamamının üzerinde düşünmesi ve bu bağlamda İslami sorumluluk ve görevinizi kavrayıp yerine getirmeniz gereken en önemli meseledir. Genellikle gaflet içinde olan İslam uleması ile siyasal ve kültürel elitlerin görevleri ise daha da ağırdır. Ulema, mezhebi ihtilafların ateşini alevlendirmek, politikacılar düşman karşısında infiale kapılmak ve kültürel elitler de marjinal konularla oyalanmak yerine İslam dünyasının büyük sancısını teşhis ederek, ilahi adalet karşısında sorumlu oldukları görevi kabullenip ifa etmeli ve bu işin uhdesinden gelmelidirler. Bölgede meydana gelen üzüntü verici olaylar ile Irak, Şam, Yemen, Bahreyn, Gazze, Ürdün Nehri'nin batı yakası ve Asya ve Afrika'daki bazı ülkelerde süren hadiselerin altında emperyalistlerin entrikacı ellerini aramak ve bu duruma hal çareleri bulmak için düşünmek gerekir. Milletler bunu ülkelerinde hakim olan devletlerden istemeli ve devletler de bu ağır sorumlulukları karşısında vefalı davranmalıdırlar.
Hac ve oradaki görkemli topluluklar, bu tarihi görevin zuhuru, teatisi ve paylaşımı için en uygun mekandır ve her yerden gelen hacıların katılımıyla düzenlenen müşriklerden beraet adlı önemsenmesi gereken fırsat, bu çok yönlü farzın en anlamlı siyasal boyutlarından biridir.
Bu yıl Mescid'ül Haram'da meydana gelen ve nice kayıplara ve hasarlara yol açan acı olay, tüm hacıları ve halklarını üzmüştür. Doğrudur ki, bu olayda can verenler, namaz, tavaf ve ibadet halindeyken inşaallah bu emin harimde ilahi rahmete ve büyük bir saadete kavuşmuşlardır ve bu durum geride kalan yakınları için büyük bir teselli sebebidir; ve fakat bu, Rahman olan Allah'ın ziyafetine katılanların güvenliğini korumakla görevli yetkililerin sorumluluğunu azaltmamaktadır. Bu görevin yerine getirilmesi ve bu sorumluluğun ifası bizim kesin isteğimizdir.
Allah'ın selamı, salih kullarının üzerine olsun...
Seyyid Ali Hamenei
4 Zilhıcce 1436
18 Eylül 2015
Yeni kuşak ‘Surena’ robotu yarın tanıtılacak
Yerli üretim Surena-3 robotunun yarın tanıtılacağı belirtildi
Surena 1 ve 2 adlarıyla bilinen 2 insansı robot, Tahran Üniversitesi araştırmacılar ve bilimadamları tarafından sırayla 2008 ve 2010 tarihlerinde üretildi.
‘Surena-1’ adlı insansı robotun boyu 165 santimetre ve ağırlığı da 60 Kg olarak bilinmekteyken ‘Surena-2’ robotu da 145 santimetre boy ve 45 Kg ağırlığa sahiptir.
Yukarıda adı geçen iki robota 3. kuşak bir robot da eklendi. Tahran Üniversitesi tarafından üretilen bu yeni robot da yarın tanıtılacaktır.
Irakçi'den önemli açıklamalar
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, yarın akşam saatlerine kadar, Erak Reaktörü’nün yeniden tasarlanmasına ilişkin belgenin yayınlanacağını açıkladı.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Seyyid Abbas Irakçi bugün İRİB Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, Erak Reaktörü'nün yeniden tasarlanmasına ilişkin belgenin imzalanmasına işaretle, Erak Reaktörü’yle ilgili görüşmelerin sona erdiğini ve ayrıca İran ve 5+1 grubunun belge üzerinde anlaştıklarını kaydetti.
İran ve 5+1 grubu Dışişleri bakanları tarafından Erak Reaktörü’nün yeniden tasarlanmasına yönelik belgenin imzalanması için idari işlemlerin yapıldığını hatırlatan Irakçi, bu belgede İran ve 5+1 grubu Dışişleri bakanları ve AB Dış Siyaset Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini olmak üzere 8 imza olacağını ifade etti.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, Erak Reaktörü’nün yeninden tasarlanmasına ilişkin belgenin bütün taraflar için siyasi ve hukuki yükümlülükleri olan kesin bir belge olacağını vurguladı.
İran Savunma Bakanı’ndan ABD’li mevkidaşına: Sözlerine dikkat et
ABD Savunma Bakanı Carter’ın, Arap ülkelerini İran’ın bölgedeki askeri varlığına karşı savaşmaya çağıran sözlerine İran’dan cevap geldi.
Yarı resmi Tasnim Haber Ajansı’na göre, İran Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter daha duyarlı ve dikkatli konuşmalı. ABD’yi Somali, Afganistan, Irak ve Yemen’deki gibi başka belalara sürüklememeli, dedi. İran’ın bölgede istikrar ve güvenliği sağlamak için çaba gösterdiğini savunan Dehkan, bölgedeki sorunun kaynağının bölge dışındaki devletlerin müdahalesi olduğunu ifade etti.
General Dehgan, ABD ile mücadele ve direniş yolu her daim canlı olduğunu ve her geçen gün daha da güçlendiğini kaydetti.
İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi de Carter’ın Müslüman ülkeleri birbirine düşürmek istediğini savundu. Firuzabadi, Carter’ın düşüncelerinin yanlış bilgi ve bölgesel meseleleri doğru okuyamamaktan kaynaklandığına eminiz“ diye konuştu.
Carter, ABD’nin yüksek tirajlı dergilerinden The Atlantic’e verdiği mülakatta, İran’ın Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’deki askeri varlığına işaret ederek, Biz onların sahada olmasından hoşlanmıyoruz ancak onlar oyunun içinde ifadesini kullanmıştı. Carter Arap ülkelerinin de İran’ın bölgedeki nüfuzuna karşı koymak için kara gücüyle savaşa dahil olması gerektiğini söylemişti.