
کارگر
İran: Uranyum Zenginleştirmede IR6 Santrifüjleri Kullanıldı
İran, uranyum zenginleştirme sürecini hızlandırmak için yeni nesil IR6 santrifüjlerini kullanmaya başladığına dair Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) raporunu doğruladı.
Devlet televizyonuna konuşan İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, uluslararası medyada yayımlanan UAEA raporunu değerlendirdi. Raporu doğrulayan Kemalvendi, "IR6 santrifüj makinelerinin yeni zincirine gaz enjekte edilmesine dair bilgiyi iki hafta önce UAEA'ya bildirmiştik ancak bu durum uluslararası medya tarafından belirli hedefler doğrultusunda abartılarak yansıtıldı." dedi.
Kemalvendi, “İki hafta önce Fordo'da kurulan ve gaz verilen yeni santrifüj makineleri zincirinden yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyum elde edildi. Bu konuda da Ajansı bilgilendirdik.” ifadelerini kullandı.
İran'ın daha hızlı uranyum zenginleştirme imkanı sağlayan IR6 santrifüjlerini devreye sokma adımı, nükleer anlaşmanın canlandırılmasına ilişkin müzakerelerde anlaşmaya varma ihtimalinin azalmasının ardından geldi.
İran ile nükleer anlaşma ve müzakere süreci
İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi (İngiltere, ABD, Çin, Fransa, Rusya) ve Almanya arasında 2015'te yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin denetim altına alındığı Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşma imzalanmıştı.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018'de ülkesini tek taraflı olarak anlaşmadan çekmesinin ardından Washington İran'a yönelik yaptırımları yeniden uygulamıştı. Bunun üzerine Tahran yönetimi de 2019 itibarıyla nükleer anlaşmadaki taahhütlerini aşamalı olarak askıya almıştı.
KOEP'in yeniden yürürlüğe konulması için Nisan 2021'de Avusturya'nın başkenti Viyana'da başlayan görüşmeler, İran ile ABD arasında çözüme kavuşamayan meseleler nedeniyle 11 Mart'ta askıya alınmıştı.
Bu süreçte UAEA İran'da 3 noktada uranyum parçaları bulunduğuna dair bir rapor yayımlamıştı. Nükleer anlaşmanın Avrupalı tarafları İngiltere, Fransa ve Almanya ile ABD, UAEA Yönetim Kuruluna "İran'ın nükleer programıyla ilgili endişelerinin" yer aldığı bir karar taslağı sunmuş ve karar 8 Haziran'da kabul edilmişti.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in 25 Haziran'daki Tahran ziyaretinde, ABD ile İran arasında AB aracılığıyla yapılan dolaylı görüşmelerin Doha'da sürdürülmesine karar verilmişti. 29 Haziran'da yapılan görüşmelerde de ilerleme sağlanamadığı açıklanmıştı.
Reuters haber ajansı dün UAEA'nın bir raporuna dayandırarak yayımladığı haberde, İran'ın Fordo'daki uranyum zenginleştirme tesisinde daha hızlı uranyum zenginleştirme imkanı sağlayan yeni nesil IR6 santrifüjlerini kullanmaya başladığını bildirmişti.
İmam Hüseyin'in (a.s) Arefe Duası
Galib Esedi"nin Bişr ve Beşir adındaki iki oğlu şöyle rivayet etmişlerdir: Arefe günü -Arafet"ta- İmam Hüseyin"in (a.s) huzurundaydık; İmam, ailesi, çocukları ve izleyicilerinden bir grup beraberinde olduğu halde çadırından gayet huşu ve vakarla dışarı çıkıp Arafat dağının sol tarafında durarak yüzünü Kabe"ye çevirdi ve yiyecek isteyen bir sail gibi ellerini yüzünün hizasına kaldırarak şu duayı okumayan başladı:
Arefe Duası
Hamd Allah"a mahsustur; öyle bir zattır ki O"nun hükmünü geri çeviren, verdiğini engelleyen olmaz. Hiçbir zanaatçının yaptığı O"nun yaptığı şey gibi değildir. O"dur büyük cömerttir. Her çeşit mahluk yarattı. Hikmetiyle yarattıklarını sağlam kıldı. Hiç bir sır O"na gizli kalmaz. Onun katında emanetler (ameller) asla zayi olmaz. Herkesi yaptığına karşılık mükafatlandıran; kanat edenin işini düzene koyandır; kendisine yakarana merhamet eden, -kullarına- yararlı şeyleri ve kapsamlı Kitab"ı (Kur"an"ı) yayılan nuruyla indirendir. Duaları duyan (kabul eden), kederleri gideren, dereceleri yükselten ve zorbaların kökünü kazıyandır. O"ndan başka ilah yoktur. Hiç bir şey O"na denk olamaz. Eşi ve benzeri yoktur. İşitendir, görendir, latif ve habirdir (hiç bir şey O"na gizli kalmaz ve her şeyin inceliğinden haberdardır, agâhtır).
Allah"ım! Ben sana yöneliyorum; rabbaniyetine şehadet ediyor ve ikrar ediyorum ki Rabb"im sensin, dönüşüm sanadır; ben anılacak bir şey değilken kendi nimetinle beni var ettin. Beni topraktan yarattın; sonra beni sülblere yerleştirdin. Beni -varolmamı engelleyebilecek- her türlü vakıa, asırlar ve yılların değişimi ve olaylarından korudun.
Böylece geçmiş günlerde ve asırlar boyu beni baba sülbünden anne rahmine aktardın. Bana karşı şefkat, lütuf ve ihsanınla beni, senin ahdini bozan ve peygamberlerini yalanlayan küfür ve dalalet önderlerinin saltanat sürdükleri bir zamanda dünyaya getirmedin. Sen beni, senden şefkat ve bana da lütuf olsun diye, hidayette benden öne geçenlerin (Hz. Muhammed"in -s.a.a-) zamanında dünyaya getirdin, hidayetini bana kolaylaştırdın ve bu hidayetle beni yoğurdun.
Bundan önce de, güzel yaratılışın ve bol nimetlerinle bana şefkat gösterdin. Beni -ikinci merhalede- nütfeden yarattın. Et, kan ve deriden ibaret olan üç zulmet arasına yerleştirdin. Yaratılışımı bana göstermedin ve bu hususta bana hiç bir şey bırakmadın. Sonra beni, önceden gerçekleştirdiğin hidayet için tam ve mükemmel bir yaratılışla dünyaya getirdin. Beşikte küçük bir çocuk iken beni her türlü tehlikeden korudun. Beni, en temiz gıda maddesi olan anne sütüyle rızıklandırdın. Dadıların kalplerini bana şefkatli kıldın. Şefkatli annelerle beni her türlü tehlike ve cinlerin nüfuzundan korudun.
Beni kusur ve noksanlıktan salim kıldın. Şanın yücedir ey Rahim ve Rahman; konuşmaya başladığımda bana bol nimetlerini tamamladın, her geçen yıl beni daha ziyade terbiye ettin; yaratılışım kemale ulaşıp aklım mutedil olunca, hüccetini bana farz kıldın; şöyle ki seni tanımayı kalbime ilham ettin ve beni kendinin acayip hikmetlerine hayran bıraktın. Gökte ve yerde yarattığın varlıklar hakkında beni şuurlandırdın, bilinçlendirdin. Bana, şükrünü ve zikrini yerine getirmeği tembih ettin; sana itaat ve ibadet etmeği üzerime farz kıldın. Bana peygamberlerinin vasıtasıyla gönderdiğin hakikatleri anlama gücü verdin. Rıza ve teslim makamını kabullenmeyi (bu makama ulaşmayı) bana kolaylaştırdın.
Bu hususlarda, bana yardım edip lütufta bulunarak üzerime minnet bıraktın. Sonra beni en üstün topraktan yaratınca, benim için sadece bir çeşit nimete razı olmadın; en yüce lütufla ve sonsuz ihsanınla çeşitli geçim vesileleri, nimet ve yiyeceklerle beni rızıklandırdın. Bana tüm nimetlerini tamamlayıp benden bütün belaları uzaklaştırdığında yine de cehaletim ve sana karşı cüretim, beni sana yaklaştıracak vesileyi bana göstermene ve beni, katına yaklaştıracak şeye muvaffak etmene engel olmadı. Seni çağırdığımda bana icabet ettin, hacet istediğimde hacetimi verdin, sana itaat ettiğimde beni mükafatlandırdın, şükrettiğimde bana nimetini artırdın. Bütün bunların nedeni bana nimetini tamamlayıp lütufta bulunmandır. Sen her türlü kusur ve noksanlıktan münezzehsin, münezzehsin; varlıkları yaratan ve meydana getiren ve tekrar kendine döndüren sensin. Hamda lâyık olan sensin; şanın yücedir; isimlerin mukaddestir; nimetlerin büyüktür. Allah"ım! Hangi nimetini sayabilirim, hangisini hatırlayabilirim?! Veya hangi bağışlarının şükrünü yerine getirebilirim?!
Ey Rabb"im! Senin bana nimetlerin sayanların sayıp bitiremeyeceği ve bilmek isteyenlerin bilemeyeceği kadar çoktur. Allah"ım! Benden giderdiğin ve uzaklaştırdığın zorluk, zarar ve ziyanlar, sahip olduğum nimet ve afiyetten çoktur. İlahi! Ben imanımın hakikatiyle, kalbimde yer eden yakinle, ihlaslı tevhidimle, içimde saklı hakikatlerle, gözümün nurunun mecrasının bağlarıyla, anlımın safhasının hatlarıyla, solunum yolumun delikleriyle, burun kemiğimin yumuşak bölümüyle, kulak perdemin ses algılayan organıyla, dudaklarımın içinde gizli olan şeyle, dilimin ses hareketiyle, üst ve alt çenemin irtibat merkezleriyle, dişlerimin çıktığı yerlerle, yiyecek ve içeceklerimi tatma duyumla, beynimi kapsayan kafatasımla, boyun damarlarımla, göğüs kafesimin kapsadığı organlarla, şah damarımla, kalbimin perdesinin avizesiyle, ciğerimin kenarına bitişen parçalarla, kaburgalarımın kapsadığı şeylerle, kaslarımın bağlandığı yerle, faal uzuvlarımın açılıp kapanışıyla, parmaklarımın ucuyla, etimle, kanımla, saçımla, derimle, asabımla, bağırsağımla, kemiğimle, beynimle, damarlarımla, tüm uzuvlarımla ve bebek oluşumdan itibaren oluşan uzuvlarımla, yeryüzünün benden aldığı şeylerle, uykumla, uyaklığımla, sükunetimle ve yine rüku ve secdelerimin hareketleriyle şehadet ediyorum ki, eğer asırlar boyu yaşasam ve senin nimetlerinden birinin şükrünü yerine getirmeye çalışsam,yerine getiremem; bunu ancak seni lütfünle yerine getirebilirim ki bunun kendisi de yeni, ebedi ve köklü bir şükrü gerektirmektedir.
Evet, ben ve sayanlar senin geçmiş ve gelecek nimetlerini saymaya veya nimetlerinin zamanlarını hesaplamaya çalışsak hiçbir zaman sayamayız. Ben kim senin nimetlerini saymak kim? Oysa sen konuşkan Kitab"ında ve sadık haberinde, Allah"ın nimetlerini saymaya çalışsanız, sayıp bitiremezsiniz buyurmuşsun.
Allah"ım! Peygamberlerin ve elçilerine iblağ edilen ve vahiyle onlara indirdiğin ve bu vasıtayla dini onlara yasadığın Kitab"ın ve haberlerin doğrudur. Ancak ben tüm çabam ve gayretimle kapasitemce inanarak ve yakin ederek diyorum ki: Hamd ve övgü, kendine miras alacak bir evlat edinmeyen, yaratılışta kendisine muhalefet edecek mülkünde ortağı olmayan ve dünyayı yaratışında kendisine yardım edecek bir yardımcısı olmayan Allah"a mahsustur. Münezzehtir, münezzehtir -çocuğu ve ortağı olmaktan-. Eğer o ikisinde -gökte ve yerde- Allah"tan başka bir ilah olsaydı fesat çıkardı ve dağılırlardı.
Tek, bir, ihtiyacı olmayan, doğmayan ve doğrulmayan, eşi ve benzeri olmayan Allah münezzehtir. Allah"a hamdolsun; öyle bir hamd ki yakınlaştırılmış meleklere ve gönderilmiş peygamberlere denktir. Allah"ın salat ve selamı seçtiği kulu, peygamberlerin sonuncusu Muhammed"e ve onun tertemiz, arınmış ve muhlis kılınmış Ehl-i Beyt"ine olsun.
Sonra İmam (as) gözlerinden yaşlar aktığı halde daha fazla bir rağbetle şöyle devam etti:
Allah"ım! Seni görüyormuşum gibi beni kendinden korkut ve beni takvayla saadete kavuştur; sana karşı günah işleyerek kalbimi katılaştırma, takdirlerinde bana hayır ve bereket ver ki geciktirdiğin şeyin bana acele verilmesini ve acele verdiğin şeyin de geciktirilmesini istemeyeyim. Allah"ım! Nefsime zenginlik, kalbime yakin, amelime ihlas, gözüme nur, dinimde basiret ve bilinç ver ve azalarımı güçlü kıl, kulağımı ve gözümü (işiten ve gözümün nuru çocuklarımı) benim iki mirasçım kıl ve hakkımda zulmedene karşı bana yardım et ve bunda intikam ve galibiyetimi bana göster ve gözlerimi aydınlat. Allah"ım! Sıkıtımı gider, kusurumu ört, hatalarımı bağışla, şeytanımı benden uzaklaştır,zimmetimi serbestliğe çıkar (üzerimde hiçbir hak kalmasın); ve ey Rabb"im, dünya ve ahirette benim için yüksek bir derece ver.
Allah"ım! Beni yaratıp, duyan ve gören yaptığın için sana hamd olsun. Beni yaratmaya ihtiyacın olmadığı halde hakkımda bir rahmet olarak beni yarattığın ve azalarımı birbirine uygun, düzgün kıldığın için sana hamdolsun. Rabb"im; beni icat ettiğin ve yaratılışımı dengeli kıldığın gibi; Rabb"im, beni yarattığın ve yüzümü güzel kıldığın gibi; Rabb"im, bana ihsanda bulunduğun ve afiyet verdiğin gibi; Rabb"im, afetlerden koruduğun ve muvaffak kıldığın gibi; Rabb"im, nimet verdiğin ve hidayet ettiğin gibi; Rabb"im, seçtiğin ve bütün hayırlardan verdiğin gibi; Rabb"im, beni yedirdiği ve içirdiği gibi; Rabb"im, ihtiyaçsız kıldığın ve hoşnut ettiğin gibi; Rabb"im, bana yardım ettiğin ve izzet verdiğin gibi; Rabb"im, bana keramet elbisesi giydirdiğin ve yarattığın şeylerden yeteri kadar bana verdiğin gibi Muhammed ve Ehl-i Beyt"ine rahmet eyle ve bana zamanın sıkıntıları, gece ve gündüzün çekişmeleri karşısında yardım et. Beni dünyanın ıstıraplarından ve ahiretin kederlerinden kurtar ve yeryüzünde zalimlerin yaptıkları -kötülükler-den beni koru.
Allah"ım! Endişelendiğim şeylerden bana güven ver, korktuğum şeylerden beni koru, nefsimi ve dinimi koru, yolculuğumda beni koru, mal ve ailemde benden geriye salih bir evlat bırak. Bana verdiğin rızklara bereket ver. Beni kendi yanımda alçak gönüllü kıl ve halkın gözünde ise yücelt; cinlerin ve insanların kötülüğünden beni selamet kıl; günahımdan dolayı beni rezil etme, içimde gizli olan şeyden dolayı beni cezalandırma, amelimden dolayı beni (azap ve belalara) müptela etme, nimetlerini benden alma ve beni kendinden başkasına bırakma. Rabb"im! Beni kime bırakıyorsun? Akrabalık bağını koparacak olan bir akrabaya mı?
Yoksa bana öfkelenen uzak ve yabancıya mı? Ya da beni zayıf düşürecek olan birine mi? Oysa sen benim Rabb"imsin, işlerimin sahibisin; garipliğimi, kimsesizliğimi ve menzilimin uzaklığını ve işlerimin sahibi kıldığın kimse karşısında zilletimi sana şikayet ediyorum. Allah"ım! Gazabını bana helal kılma; eğer sen bana gazap etmezsen başkalarından endişem olmaz. Münezzehsin sen. Senin bana afiyetin geniştir; o halde senden diliyorum ki ey Rabb"im, yeryüzünün ve göklerin kendisiyle aydınlandığı, karanlıkların aydınlığa kavuştuğu ve öncekilerin ve sonrakilerin kendisiyle ıslah olduğu veçhinin nuru hürmetine beni kendi gazabın üzerine öldürme, öfkeni benim üzerime indirme, bundan (ölmeden) önce benden razı olmamak için istediğin kadar bana zorluk göster. Senden başka hah yoktur.
Mekke"nin, Meş"ar-ul Ham"ın, bereketli ve insanlar için güvenli kıldığın Beyt-ul Atik"in Rabb"isin. Ey sabrıyla çok günahları bağışlayan, ey lütfüyle nimetleri indiren, ey kendi keremiyle çok büyük bağışla bulunan, ey zor günlerimde dayanağım, ey yalnızlığımda arkadaşım, ey sıkıntılarımda imdadıma koşan ve ey veli nimetim benim! Ey Rabb"im ve babalarım İbrahim, İsmail, İshak ve Yakub"un Rabb"i ve ey Cebrail, Mikail ve İsrafil"in Rabb"i ve ey peygamberlerin sonuncusu Muhammed"in ve onun seçkin Ehl-i Beyt"inin Rabb"i ve ey Tevrat, İncil, Zebur"u ve Furkan"ı (Kur"an"ı) indiren, Kâf Ha Ya Ayn Sâd, Tâ Hâ, Ya Sîn ve Kur"an-ı Hekim"in Rabb"i! Yollar tüm genişliğine rağmen bana zorlaşınca ve yer tüm bolluğuyla bana daralınca sığınağım sensin; eğer senin rahmetin olmasaydı kesinlikle ben helak olanlardan olurdum. Beni hatalardan alıkoyan sensin; eğer benim -günahlarımın- üzerini örtmeseydin kesinlikle rezil olanlardan olurdum.
Yardımınla düşmanlarıma karşı beni destekleyen sensin; eğer senin yardımın olmasaydı mağlup düşenlerden olurdum. Ey yücelik ve üstünlüğü kendine has kılan, izzetiyle dostları aziz olan, ey padişahların boynuna zillet halkasını geçiren ve heybetinden padişahların kendisinden korktuğu zat; ey gözlerin ihanetini ve göğüslerde gizli olanı, zaman ve asırların geleceklerini bilen; ey nasıl olduğunu kendisinden başka hiç kimse bilmeyen, ey ne olduğunu kendisinden başkası bilmeyen, ey yeryüzünü su üstünde tutan ve gökyüzüyle havayı kapatan, ey en güzel isimler kendisinin olan, ey hiçbir zaman kesilmeyen ihsan sahibi, ey -Mısır- kervanını Yusuf-u kurtarmak- için Kafr çölünde tutup onu kuyudan çıkaran, ey Yusuf"u kölelikten sonra padişah yapan, ey üzüntüden gözleri ağardıktan sonra üzüntüsünü sabırla gizleyen Yakub"a Yusuf"u döndüren, ey Eyyub"tan zorluk ve sıkıntıyı gideren ve yaşlandıktan sonra -çocuk sahibi olan- İbrahim"in elini, oğlunu kesmekten alıkoyan, ey Zekeriyya"nın duasını kabul ederek ona Yahya"yı veren ve onu yalnız ve kimsesiz bırakmayan, ey Yunus"u balığın karnından dışarı çıkaran, ey denizi İsrailoğulları için yarıp onları kurtaran, Firavun ve ordusunu boğan, ey rüzgarları rahmet -yağmuru- müjdeleyicisi olarak gönderen, ey kendine karşı günah işleyen kullarını cezalandırmada acele etmeyen, ey sürekli senin nimetlerinle nimetlendikleri ve senin rızkını yedikleri halde diğerlerine tapmakta olan sihirbazları, uzun bir zaman inkâr edip sürekli kendisine düşmanlık etmeleri, karşı çıkmaları ve peygamberlerini yalanlamalarından sonra kurtaran; ya Allah, ya Allah; ey kainatı yoktan var eden, ey eşi olmayan yaratıcı,
Ey hiçbir zaman fani olmayacak sürekli, ey hiçbir diri olmadığı zaman diri olan, ey ölüleri dirilten, ey herkesin başına kazandığını getiren, ey kendisine az şükrettiğim halde beni mahrum etmeyen, hatalarım çok olmasına rağmen beni rezil etmeyen, beni günah işlerken gördüğü halde insanlara tanıtarak haysiyetimi dökmeyen, ey bana sayısız bağışlarda bulunan ve nimetlerini telafi edemediğim; ey bana hayır ve ihsanla yönelen, benim ise kendisine günah ve isyanla yöneldiğim, ey nimetine şükretmeyi öğrenmeden beni imana hidayet eden, ey hastayken çağırdığımda bana şifa veren, çıplakken beni giydiren, açken beni doyuran, susuzken beni suya doyuran, zelilken bana izzet veren, cahilken beni bilgilendiren, yalnızken -yalnızlığımı- çokluğa dönüştüren, gayıp ve vatanımdan uzakken beni geri döndüren, fakirken beni zenginleştiren, yardım istediğimde bana yardım eden, zenginken nimetini benden almayan ve bütün bunları senden istemekten sakındığım halde kendiliğinden vermeye başlayan; o halde hamd ve şükür sana mahsustur; ey sıkıntılarımı gideren, duamı kabul eden, kusur ve ayıbımı örten, günahımı bağışlayan, beni isteklerime kavuşturan ve düşmanıma karşı zafere ulaştıran; eğer senin nimetlerini, bağışlarını ve değerli ihsanlarını saymaya kalkışsam, sayıp bitiremem.
Ey mevlam! Bağışta bulunan sensin, nimet veren sensin, ihsanda bulunan sensin, güzelleştiren sensin, üstün kılan sensin, mükemmelleştiren sensin, rızıklandıran sensin, muvaffak kılan sensin, bağışta bulunan sensin, zengin yapan sensin, sermaye veren sensin, sığınak veren sensin, yeterli olan sensin, hidayet eden sensin, -hatalardan- koruyan sensin, -ayıbımı- örten sensin, bağışlayan sensin, mazeretimi kabul eden sensin, güç veren sensin, izzet veren sensin, yardım eden sensin, destek veren sensin, teyit eden sensin, zafer veren sensin, şifa veren sensin, afiyet veren sensin, ikram eden sensin, üstünsün, yücesin; o halde hamd sürekli sana hastır, sabit ve ebedi şükür sana mahsustur. Ben ise ya Rabb"im! Günahlarımı itiraf ediyorum, günahlarımı bağışla; kötü yapan benim, hata yapan benim, günahına ısrar eden benim, cahillik yapan benim, gaflet eden benim, yanlışlık yapan benim, kendine dayanan benim, -günahında- kasıtlı olan benim, söz veren ve sözünde durmayan benim, ahdini bozan benim, -misakını- ikrar eden benim, nimetlerini itiraf eden ve sonra yine günahlarına dönen benim; o halde günahlarımı bağışla; ey kullarının günahları kendisine zarar vermeyen, kullarının itaatine ihtiyacı olmayan ve kullarından iyi amel yapanı kendi yardım ve rahmetiyle ona muvaffak kılan!
O halde hamd sana mahsustur ey Rabb"im ve mevlam. Ey Rabb"im! Sen bana emrettin, ben ise sana itaatsizlik ettim; sen beni sakındırdın, ben ise senin sakındırdığın şeyi işledim; şimdi ise artık ne mazeret gösterebileceğim bir bahanem var ve ne de yardım alabileceğim bir desteğim. O halde hangi vesileyle sana geleyim ey mevlam?! Kulağımla mı, gözümle mi, dilimle mi, elimle mi, ayağımla mı? Bunların hepsi, kendileriyle sana karşı itaatsizlik ettiğim senin nimetin değil mi?! Ey mevlam! Sen hücceti tamamladın ve yolu ben kendime kapadım -haklısın ve ben sorumluyum-. Ey günahımı babalardan ve analardan örterek onların bana eziyetini önleyen, akrabalarımdan ve kardeşlerimden örterek beni kınamalarını engelleyen, sultanlardan örterek beni cezalandırmalarına mani olan! Ey mevlam! Eğer senin benim hakkımda bildiğin şeyi onlar da bilseydiler bir daha bana bakmaz, beni kendilerinden uzaklaştırır ve ilişkilerini benden keserlerdi. Ey Rabb"im, şimdi ben ey mevlam, senin huzurunda huzu içinde, zelil, çaresiz ve hakirim; ne mazeret getireceğim bir bahanem, ne yardım alabileceğim bir desteğim, ne sebep gösterebileceğim bir delil var; ne de günah işlemediğimi ve çirkin bir iş yapmadığımı söyleyebilirim ve eğer inkar edecek olsam da ey mevlam, bunun bir yararı olmaz bana! Nasıl yapabilirim ki bunu, oysa tüm uzuvlarım aleyhime tanıktırlar ve ben kesinlikle biliyorum ki büyük günahlarımdan dolayı sen beni sorguya çekersin; sen zulmetmeyen adil bir hakimsin; senin adaletin beni helak edersin; ben senin adaletinden sana sığınıyorum. Rabb"im! Bana hücceti tamamladıktan sonra beni cezalandıracak olursan, bu benim günahlarımdan dolayıdır ve eğer beni affedecek olursan, bu da senin sabrın, bağışın ve ihsanından dolayıdır. Senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben zalimlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben bağışlanma dileyenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben seni tek bilenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben korkanlardan oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben -senin azabından- endişe edenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben ümit edenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben yönelenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben lâ ilahe illallah söyleyenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben isteyenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben tesbih edenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben tekbir söyleyenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni; sen benim Rabb"im ve geçmiş babalarımın Rabb"isin. Allah"ım! Bu, seni ululayan senamdır, senin tekliğini anmakta benim ihlasımdır, senin saydığım nimetlerine ikrarımdır; her ne kadar ikrar etsem de onların çokluğundan, fazlalığından, açıklığından ve varlıklarının benden önceliğinden dolayı onları saymaya gücüm yetmez; beni yarattığın andan itibaren onların tümü için benden ahd aldın ve hayatımın başından beni fakirlikten zenginliğe ulaştırdın, ben -kendime zulmedenlerden oldum; sıkıntımı giderdin, kolaylık ve rahatlığa sebep oluşturdun, zorlukları defettin, çaresizliğimi giderdin, bedenime sağlık verdin, dinime selamet verdin ve eğer nimetlerini saymam için dünyanın başından sonuna kadar bütün herkes bana yardımcı olsa, ne ben ve ne de onlar nimetlerini sayıp bitirmeye gücümüz yetmez.
Sen mukaddes ve yücesin; kerim, ulu ve Rahim bir Rabb"sin. Nimetlerin sayılmaz, senaların söylenip bitirilmez, ihsanların telafi edilmez; Muhammed ve Ehl-i Beyt"ine rahmet eyle ve bize nimetlerini tamamla, sana itaatle bizi saadete erdir; Sen münezzehsin, senden başka ilah yoktur. Allah"ım! Sen sıkıntısı olanlara icabet edersin, kötülüğü giderirsin, kederi olanlara yardım edersin, hastaya şifa verirsin, fakiri zenginleştirirsin, kırığı onarırsın, küçüğe merhamet edersin, büyüğe yardım edersin; senden başka destek yoktur, senden üstün bir kudret yoktur, sen yücesin, büyüksün; ey esirleri kurtaran, ey küçük çocuğa rızk veren, ey korkup sığınak dileyenlerin sığınağı, ey ortağı ve veziri olmayan! Muhammed ve Ehl-i Beyt"ine rahmet eyle ve bu ikindi vakti kullarından birine verdiğin nimetlerin en üstününü bana ver. Kullarına verdiğin zahiri nimetlerden ve sürekli yenilediğin batini nimetlerden, bertaraf ettiğin belalardan, giderdiğin sıkıntılardan, duyduğun (kabul ettiğin) dualardan, kabul ettiğin iyiliklerden ve örttüğün günahlardan (bana bu nimetlerden ver); gerçekten sen lütuf sahibisin, her şeyden haberin var ve sen her şeye kadirsin. Allah"ım! Sen kendisinden istenilen en yakın kişisin, en süratli icabet edensin, en cömert affedensin, en fazla bağışta bulunansın, kendisinden istenileni en iyi duyansın; ey dünya ve ahiretin esirgeyen ve bağışlayanı; senin gibi bir istenilen yoktur, senden başka bir hedef ve arzu yoktur. Çağırdığımda bana icabet edersin, senden istediğimde bana verirsin, sana yöneldiğimde bana şefkat gösterirsin, sana yakardığımda bana yetersin.
Allah"ım! Kulun, elçin ve peygamberin Muhammed"e ve onun tertemiz Ehl-i Beyt"inin tümüne rahmet eyle, nimetlerini bize tamamla, bağışlarını bize tatlı kıl, bizi sana şükredenlerden ve senin nimetlerini ananlardan yaz; amin ey alemlerin Rabb"i. Allah"ım! Ey malik olan ve güç yetiren, güç yetiren ve kahreden, kendisine karşı günah işlenen ve -günahı- örten, kendisinden bağışlanma dilenen ve bağışlayan, ey talep eden yönelenlerin hedefi, ümit edenlerin ümidinin zirvesi, ey ilmi her şeyi kuşatan ve rafeti, şefkati ve sabrı özür dileyenleri kapsayan. Allah"ım! Peygamberin, elçin, yaratıklarının arasından seçtiğin, vahyine emin kıldığın, müjdeleyici ve korkutucu, parlak -hidayet- lambası olan ve kendisiyle Müslümanlara minnet bıraktığın ve alemlere rahmet kıldığın Muhammed"le şereflendirdiğin ve yücelttiğin bu ikindi vakti sana yöneliyoruz.
Allah"ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt"ine rahmet eyle; nitekim Muhammed senin rahmetine lâyıktır; ey yüce. Ona ve seçkin, tertemiz Ehl-i Beyt"ine rahmet eyle ve bizi af hediyenle ört. Feryat ve figanlar çeşitli dillerle sana yükselmektedir. O halde Allah"ım, bu ikindi vakti kulların arasında taksim ettiğin bütün hayırlardan, hidayet ettiğin nurdan, yaydığın rahmetten, giydirdiğin afiyet elbisesinden ve yaydığın rızktan bize de pay ver; ey merhametlilerin en merhametlisi. Allah"ım! Bu anda bizi kurtuluşa ermiş, saadete kavuşmuş, iyiliğe ulaşmış ve faydalanmış kıl; bizi ümitsizliğe kapılanlardan kılma, bizi rahmetinden mahrum etme, bizi arzuladığımız lütfünden nasipsiz etme, bizi rahmetinden mahrum etme, ihsanından ümit ettiğimiz lütfünü bizden engelleme, bizi meyus geri çevirme, kapından kovulmuşlardan etme; ey cömertlerin en cömerdi ve ye kerimlerin en kerimi!
Yakinle sana yüz tuttuk, Beyt-i Haram"ına davetine lebbeyk dedik ve onun ziyaretini kastettik; o halde onun amellerinde bize yardımcı ol, haccımızı kemale erdir, bizi affet ve bize afiyet ver; elimizi sana uzattık ve zilletle günahlarımızı itiraf etmekteyiz. Allah"ım! Bu ikindi vakti senden istediğimiz şeyi bize ver ve senden yapmanı niyaz ettiğimiz şeyi yap; bize senden başka yetecek yoktur, senden başka Rabb"imiz yoktur; hükmün hakkımızda geçerlidir, ilmin bizi kuşatmıştır, hakkımızda hükmün adalettir; bizim için hayrı takdir et ve bizi hayır ehlinden kıl. Allah"ım! Cömertliğinle bize büyük mükafat, iyi birikim ve sürekli huzur ver; bizim tüm günahlarımızı bağışla, bizi helak olanlarla helak etme, rahmetini ve rafetini bizden çevirme; ey merhametlilerin en merhametlisi. Allah"ım! Bu anda bizi, senden hacet istemeleri peşinden hacetlerini verdiklerinden, sana şükretmeleri peşinden kendilerine nimetlerini artırdıklarından, sana tevbe ettiklerinde tevbelerini kabul ettiklerinden, bütün günahlarından uzaklaştıklarında bağışladıklarından eyle; ey celal ve ikram sahibi. Allah"ım! Bize başarı ve güç ver; ey kendisinden istenilenlerin en hayırlısı, yakarışımızı kabul et, ey merhametlilerin en merhametlisi.
Ey kirpiklerin kapanışı, gözlerin kırpışı, içlerde gizli olan ve kalplerde saklı olanlar kendisine gizli olmayan; evet, senin ilmin bütün bunları saymış ve hilmin kapsamıştır; sen zalimlerin söylediklerinden münezzeh ve çok yücesin. Yedi kat gökler, yerler ve bunların arasındakiler seni tesbih etmekteler; seni tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. O halde hamd, yücelik ve üstünlük senindir, ey celal ve ikram sahibi, ey lütuf ve ihsanların ve büyük bağışların sahibi! Sen cömert ve kerimsin, yumuşak ve rahimsin. Allah"ım! Helal rızkını bana artır, vücuduma ve dinime afiyet ver, korkuma emniyet ver ve beni cehennem ateşinden kurtar. Allah"ım! Beni hilene müptela etme (tedbirinle beni cezalandırma), ansızın gelen azaba duçar etme, beni rezil etme; cinlerin ve insanların kötülüğünü benden uzaklaştır.
Sonra İmam, mübarek başını gök yüzüne doğru kaldırdı ve gözlerinden yaşlar aktığı bir halde yüksek sesle şöyle devam etti:
Ey duyanların en iyi duyanı, ey görenlerin en iyi göreni, ey en süratli hesaba çeken ve ey merhametlilerin en merhametlisi! Muhammed"e ve değerli ve kutlu Ehl-i Beyt"ine rahmet eyle. Allah"ım! Senden, bana verdiğinde, benden alıkoyduğun şeylerin artık bana zarar dokundurmayacağı ve benden alıkoyduğunda artık verdiğin şeylerin bana yararı olmayacağı hacetimi istiyorum. Beni cehennemden kurtar; senden başka ilah yoktur; teksin, ortağın yoktur; mülk senindir, hamd sana mahsustur ve senin her şeye gücün yeter; ey Rabb"i, ey Rabb"i, ey Rabb"i!
Kötü Ahlakın Doğuracağı Sonuçlar
Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyt imamlar kötü ahlak hakkında şöyle buyurmuşlardır:
Resulullah (s.a.a): "Kötü ahlak bağışlanmaz bir günahtır." (1)
Resulullah (s.a.a): "Şüphesiz kul, kötü ahlakı sebebiyle cehennemin en alt katına düşer." (2)
Resulullah (s.a.a) kendisine, "Falan şahıs gündüzleri oruçla ve geceleri ibadetle geçiriyor ama aynı zamanda kötü ahlaklı biridir. Komşularına diliyle eziyet etmektedir" diye söylenince şöyle buyurmuştur: "Onda hayır yoktur, o ateş ehlindendir." (3)
İmam Ali (a.s): "Kötü ahlak hayatın kararma ve nefsin azap görme sebebidir." (4)
İmam Sadık (a.s): "Şüphesiz kötü ahlak, sirkenin balı bozduğu gibi ameli bozar." (5)
Kötü Ahlakın Akıbeti
İmam Ali (a.s): "Ahlakı kötü olanın ailesi kendisinden utanır." (6)
İmam Ali (a.s): "Tahammülü az olanın rahatlığı da az olur." (7)
İmam Ali (a.s): "Ahlakı kötü olanın rızkı daralır." (8)
İmam Sadık (a.s): "Et, et bitirir. Kim kırk gün et yemezse ahlakı kötü olur." (9)
Gazap ve Öfke
Müminlerin Emiri Ali (a.s) hikmetli sözlerinde, gazap ve öfke hakkında şöyle buyurmuştur:
"Gazap öyle bir kötülüktür ki onu serbest bıraktığın takdirde helak eder." (10)
"Gazap beyinsizlerin merkebidir." (11)
"Gazap kinin gizli ateşlerini körükler." (12)
İmam Sadık (a.s): "Gazap her kötülüğün anahtarıdır." (13)
Allah Resulü (s.a.a): "Gazap şeytandan bir közdür." (14)
Müminlerin Emiri Ali (a.s): "Gazap akılları bozar ve insanı doğruluktan uzaklaştırır." (15)
Hz. Ali (a.s) bu şeytani halete şiddetli bir saldırıda bulunarak şöyle buyurmuştur: "Öfkesine hâkim olamayan kimse bizden değildir." (16)
İmam Bakır (a.s): "Kim öfkesini boşaltmaya gücü yettiği halde öfkesini yenerse Allah da kalbini kıyamet günü güvenlik ve iman ile doldurur." (17)
İmam Ali (a.s): "Kim gazabının önünü alırsa, Allah da ayıplarını örter." (18)
Hz. Ali (a.s) vefalı dostu Harisi Hemdani'ye şöyle yazmıştır:
"Öfkeni yut, kudretin olduğunda bağışla, gazaplandığın zaman yumuşak davran, gücün olduğu halde bağışla ki, senin için hayırlı bir akıbet olsun." (19)
Hz. İsa (a.s) ise kendisine gazabın sebebi sorulunca şöyle buyurmuştur: "Kibir, zorbalık ve insanları küçük görmek." (20)
Üstünlük Taslamak
Kötü ahlaklardan biri de üstünlük taslamak ve böbürlenmektir. Allah, bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez." (21)
Müminlerin Emiri Ali (a.s), üstünlük taslamak ve böbürlenmek hakkında şöyle buyurmuştur:
"Böbürlenmekten daha büyük ahmaklık yoktur." (22)
Hz. Ali (a.s) başka bir hikmetli sözünde ise şöyle buyurmuştur: "Böbürlenmeni bırak, kibri terk et ve mezarını hatırla." (23)
Hz Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Âdemoğluna böbürlenmek yakışır mı hiç! İlki nutfe, sonu ise leştir. Kendine rızık verememekte ve ölümünü def edememektedir." (24)
İmam Seccad (a.s) Sahife-i Seccadiye'nin on dokuzuncu duasında Hak Teâlâ’nın huzuruna şöyle arz etmektedir: "Beni üstünlük taslamaktan koru."
_____
1- Meheccet'ul-Beyza, 5/93
2- a.g.e
3- Bihar, 71/394
4- Gurer'ul-Hikem, 5639. H.
5- Kafi, 2/321
6- Gurer'ul-Hikem, 8595. H.
7- a.g.e 9192. H.
8- a.g.e 8023. H.
9- Kafi, 6/309
10- Mizan'ul-Hikmet, c. 7, s. 231
11- a.g.e c. 7, s. 230-231
12- a.g.e
13- a.g.e
14- a.g.e
15- a.g.e
16- a.g.e
17- Kafi, c. 2, s. 110
18- Mizan'ul-Hikmet, c. 7, s. 236
19- a.g.e
20- a.g.e
21- Lokman/18
22- Mizan'ul-Hikmet, c. 7, s. 414
23- a.g.e
24- Bihar'ul-Envar, c. 73, s. 294
ehlader
İslam İnkılabı Lideri Imam Hamenei’den 1443 (2022) Hac Mesajı-Tam Metin: Müslümanlar Uyanın! Emperyalist-Müstekbir Batı, günbegün zayıflıyor
İslam inkılabı lideri Imam Seyyid Ali Hamanei hac münasebeti ile yayınladığı mesajda, vahdet ve maneviyatın haccın iki esas temeli olduğunu ve İslam ümmetinin izzet ve saadetinin faktörleri olduğunu belirterek, İslami bilinç ve uyanıklığın gelişmesi ve hayret uyandıran direnişin oluşmasının parlak sonuçlarına vurgu yaparak, “Müstekbir batı, bizim hassas bölgemizde ve son zamanlarda da tüm dünyada gün geçtikçe daha da zayıflıyor, tabi ki düşmanın hilesinden bir an bile gaflet edilmemeli ve çalışma ve uyanıklıkla, geleceğin inşası için en büyük yatırım olan umut ve öz güveni arttırmalıyız” dedi.
İslam inkılabı liderinin 1443 hac mesajı şöyle:
بسماللّه الرّحمنالرّحیم والحمد للّه ربّ العالمین و صلّی اللّه علی محمّد المصطفی و آله الطّاهرین و صحبه المنتجبین
Aziz ve Hekim olan Allah’ı bir kez daha, hac dönemini, Müslüman milletlerin buluşma noktası kıldığı ve bu fazilet ve rahmet yolunu onlara açtığı için şükrediyorum. İslam ümmeti bir kez daha kendi vahdet ve birlikteliğini şeffaf ve ebedi aynada izleyebilir ve anlaşmazlık ve tefrika güdülerinden yüz çevirebilir. Müslümanların vahdeti, haccın esas temellerinden biridir zira zikir ve maneviyat ile birleşince- bu farizanın diğer esas temeli sırlar ile doludur- İslam ümmetini izzet ve saadetin zirvesine ulaştırabilir ve onu “وَ لِلَّهِ العِزَّةُ وَ لِرَسولِهِ وَ لِلمُؤمِنین üstünlük Allah'a O'nun elçisine ve inananlara aittir” mısdağı yapabilir.
Hac, bu siyasi ve manevi iki unsurun birleşmesidir ve kutsal İslam dini ise siyaset ve maneviyatın muhteşem ve görkemli karışımıdır. Son tarihte Müslüman milletlerin düşmanı, bu hayat veren iki iksir yani vahdet ve maneviyatın, bizim halklar arasında zayıflaması için çok çalıştılar. Manevi ruhtan yoksun olan ve maddi dar görüşten kaynaklanan batı yaşam tarzını yaymakla, maneviyatı silikleştirip güçsüzleştiriyorlar ve vahdeti, dil, renk, ırk ve coğrafya gibi tefrikanın hayali motivasyonlarla şiddetlendirerek, sorguluyorlar.
Küçük bir örneği, şimdi sembolik olarak Hac töreninde görülebilen İslam toplumu, tüm varlığı ile mücadeleye kalkmalı; yani bir yandan Allah’ı anarak, Allah için çalışarak, Allah kelamını düşünerek, Allah’ın vaatlerine güvenerek kendi zihniyetinde güçlendirmeli ve diğer yandan tefrika ve ihtilaf fikirlerine üstün gelmeli.
Günümüzde kesin bir şekilde, dünyanın ve İslam dünyasının mevcut şartlarının bu değerli çalışmaya her zamankinden daha müsait olduğu söylenebilir. Zira her şeyden önce bugün İslam ülkelerinde elitler ve halkın büyük kesimi, büyük fikri ve manevi zenginliğinin farkına varmış ve onun önem ve değerini anlamıştır. Günümüzde batı uygarlığının en önemli armağanları olan liberalizm ve komünizm, artık 100 yıl ve 50 yıl önceki çekiciliğe sahip değiller. Batının para eksenli demokrasi haysiyeti ise ciddi soru işaretleri ile karşı karşıyadır ve batılı düşünürler de, marifet ve pratik şaşkınlığa düştüklerini itiraf ediyorlar. İslam dünyasında gençler, düşünürler, ilim ve din adamları bu durumu görünce, kendi marifet zenginliği ve de kendi ülkelerindeki mevcut siyasi çizgiler hakkında yeni bir bakış açısı kazanıyorlar ve işte bu, her zaman değindiğimiz İslami uyanıştır.
İkincisi, bu İslami bilinç, İslam dünyasının kalbinde olağanüstü ve mucizevi bir olay yaratmıştır ve bu da müstekbir güçleri çok zor bir durumda bırakmıştır. Bu olayın adı “direniş” ve gerçeği ise iman gücünün ortaya çıkması ve cihat ve tevekküldür. Bu olay, İslam'ın başlangıcında bu şerefli ayetin nazil olduğu olaydır:
اَلَّذینَ قالَ لَهُمُ النّاسُ اِنَّ النّاسَ قَد جَمَعوا لَکُم فَاخشَوهُم فَزادَهُم ایمانًا وَ قالوا حَسبُنَا اللَّهُ وَ نِعمَ الوَکیلُ* فَانقَلَبوا بِنِعمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَ فَضلٍ لَم یَمسَسهُم سوءٌ وَ اتَّبَعوا رِضوانَ اللَّهِ وَ اللَّهُ ذو فَضلٍ عَظیم.
“Öyle kişilerdir onlar ki halk, kendilerine, bütün insanlar, aleyhinizde birleşti, korkun onlardan dedi de bu söz, onların inancını arttırdı ve Allah yeter bize, ne de güzel vekildir o dediler * Kendilerine hiçbir kötülük erişmeksizin Allah'ın nimetlerine ve ihsanına nail olarak geri döndüler ve Allah rızasına da uymuş oldular; Allah, pek büyük lütuf ve ihsan sahibidir.”
Filistin sahnesi bu olağanüstü olayın tezahürlerinden biridir ki azgın siyonist rejimi saldırgan ve naracı durumdan, savunma ve pasif duruma çekmiştir ve şimdi açıkça da görüldüğü gibi ona siyasi ve güvenlik ve ekonomik sorunları dayatmıştır. Direnişin diğer parlak örnekleri Lübnan ve Irak ve Yemen ve diğer bazı noktalarda görülebilir.
Üçüncüsü tüm bunların yanında günümüzde dünya, İslami İran’da İslam’ın siyasi hakimiyeti ve gücünün başarılı bir modeli ve gururlu bir örneğine şahittir. İslam cumhuriyetinin istikrar ve bağımsızlığı ve ilerlemesi ve izzeti, çok muazzam ve anlamlı ve çekici bir olay olarak her uyanık Müslümanın görüş ve duygularını kendine çekebilir. İslam hükümetinin tüm nimetlerini tam olarak gerçekleştirmeyi geciktiren bu sistemin çalışanları olan bizlerin zafiyetimiz ve bazen yanlış çalışmalarımız, bu nizamın temel ilkelerinden kaynaklanan sağlam ilkelerini ve sağlam adımlarını hiçbir zaman sarsamamış ve maddi manevi ilerlemeyi durduramamıştır. Bu temel ilkeler listesinin başında mevzuatta ve uygulamada İslam hakimiyetinin üstünlüğü, ülkenin en önemli yönetim konularında halk oylarına dayanma ve tam siyasi bağımsızlık ve zalim güçlere dayanmamak yer almıştır; işte bu ilkeler Müslüman halklar ve hükümetleri birleştirebilir ve İslam ümmetini, tutum sergileme ve işbirliğinde, müttefik olarak birleştirebilecektir. Bunlar, müttefik ve birleşik hareket için , İslam dünyasının mevcut müsait durumunu sağlayan ortam ve faktörlerdir.
Bu elverişli alanlardan en çok Müslüman hükümetler, dini ve bilimsel seçkinler, bağımsız aydınlar ve gerçeği arayan gençler yararlanmayı düşünmelidirler. Müstekbir güçler ve hepsinden çok Amerika’nın, İslam dünyasında böyle bir yönelişten endişeli olmaları ve ona karşı tüm olanaklarını kullanmaları, çok doğaldır ve şimdiki durum da böyledir. Medya imparatorluğu ve yumuşak savaş yöntemlerinden, savaş çığırtkanlığı ve vekalet savaşlarını ateşlemeye kadar, ta vesvese ve siyasi haber uydurmaya kadar, ve tehdit ve tatmin ve rüşvete kadar… tümü ve tümü, İslam dünyasını, uyanış ve kendi saadet yolundan ayırmak için Amerika ve diğer müstekbirler tarafından kullanılıyor.
Cinayetkar ve yüzü kara siyonist
rejim de bölgede bu çok yönlü çalışmaların araçlarından biridir. Allah’ın lütfu ve iradesi ile bu çalışmalarının bir çoğunda başarısız kalmış ve müstekbir batı ise bizim hassas bölgede ve son zamanlarda da tüm dünyada her geçen gün daha da zayıflamıştır. Amerika ve onun bölgedeki cinayetkar ortağı yani gasıp rejimin perişanlık ve başarısızlığı, Filistin, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve Afganistan’da açıkça görülüyor. Bunun karşı noktasında İslam dünyası coşkulu ve motive olan gençlerle doludur. Geleceği inşa etmek için en büyük yatırımın, günümüzde İslam dünyasında ve özellikle bölge ülkelerinde dalgalanan özgüvendir. Hepimiz bu sermayeyi korumak ve arttırmakla görevliyiz. Tüm bunlara rağmen düşmanın hilelerinden bir an bile gafil olmamak gerekir; gurur ve gafletten kaçınalım ve kendi çalışma ve uyanıklığımızı arttıralım ve her halde, Kadir ve Hekim olan Allah’tan ilgi ile, yalvararak yardım isteyelim. Hac merasimi ve menasikine katılmak, tevekkül ve yalvarmak için büyük bir fırsattır, ve de düşünmek ve karar almak için. Tüm dünyada Müslüman kardeşleriniz için dua edin ve Allah’tan onlara başarı ve zafer dileyin. Bu kardeşinize de temiz dualarınızda ilahi hidayet ve rahmete yer verin.
Vesselam Aleyküm ve Rahmetullah
Seyyid Ali Hamanei 5 zilhicce 1443- 14 Tir 1401
Ayetullah Beheşti'nin Şehadet Yıl Dönümü
Ayetullah Dr. Muhammed Hüseyin Beheşti, bir ömür İslam için çekmiş olduğu zahmetlerden, Allah'ın dininin topluma hâkimiyeti için uğraşıdan ve insanları gerçek saadet olan Allah'a ulaştırma çabasından sonra, din ve insanlık düşmanları tarafından konulan bomba sonucu şehit edildi. İslam Cumhuriyeti Partisindeki konuşmasında son olarak bu ayeti okur ve sonrasında şehadete ulaşır.
Evet, imtihanlardan geçirilmeden, zorluklara açık gönülle “hoş geldin” demeden cennete girilmez. Ne mutlu Beheşti gibi imtihanların üstesinden gelen ve sonunda da şehadet şerbetini içenlere...
Doğumu ve Ailesi
Babası İsfahan şehrinin önde gelen âlimlerinden birisiydi, din üzerinde derin araştırmalar yapmış, sonrasında İslami tebliğ çalışmalarında bulunmaktaydı. Lumban mahallesinde cami imamlığı yapıyordu. Annesi
sthaber - büyük taklit mercilerden olan Muhammed Sadık Hatunabadi'nin kızı, helal harama çok dikkat eden, ibadetlerini aksatmayan mümine bir hanımdı. Böylesine maneviyat dolu bir aileye, yüce Allah 1928 yılının sonbaharında 24 Ekim günü, sonraları baqıyatus salihat olacak bir erkek evlat verdi.
Adını Peygamber Efendimize (saa) olan saygılarından 'Muhammed' ve Kerbela şehidi İmam Hüseyin'e (as) olan sevgilerinden dolayı Hüseyin koydular.
Eğitimi Ve İlmi Çalışmaları
İlk ve orta öğrenimini İsfahan'da tamamlar, öğretmenleri üstün zekâsına hayran kalarak liseyi sonrasında üniversiteyi bitirerek iyi bir kariyer yapması için ısrar ediyorlardı. Oysa o Kum'a gidip İslami ilimler havzasında okumayı ve ehlibeyt ilmini öğrenmeyi çoktan kafasına koymuştu ve ortaokulu bitirdikten hemen sonra 15 yaşında İslami eğitim almaya başladı.
Hüccetiye Medresesi'nde küçük bir odada Şehit Mutahhari, İmam Musa Sadr ve Ayetullah Hamanei gibi arkadaşlarıyla, ilim ve tezkiye için büyük gayret gösterdi. 1948 yılında hariç derslerine başladı. Doktora derslerinin yanı sıra felsefeye olan büyük ilgisi ve o zamanın toplumsal ihtiyacı gereği, sonraları Ehl-i Beyt mektebinin önde gelen âlimlerinden olacak olan ders arkadaşlarıyla Allame Tabatabai'den felsefe dersleri almaya başladı. Bu dersler Üstad Mutahhari tarafından “Felsefenin Temelleri ve Realizm Metodu” adı altında kitap haline getirildi.
Kum'daki derslerini ilerlettikten sonra Tahran Üniversitesi'ne kayıt yaptırarak yüksek öğrenimini burada tamamladı. Sonrasında 1951 yılında Kum'a döndü ve bir lisede İngilizce öğretmenliği yapmaya başladı.
1953 yılında yine kendisi gibi ulemadan olan bir ailenin kızıyla evlendi ve bu evlilikleri sonucu iki erkek iki de kız çocuğu oldu. Dört yıl sonra ilahiyat fakültesinde felsefe doktorluğu derecesini aldı.
Eserleri
Toplumsal ve siyasal çalışmalarının çokluğunun yanı sıra birçok eserde kaleme alarak günümüze ulaştırmıştır. Şehit Beheşti'nin yazmış olduğu kitapları şöyle sıralaya biliriz:
1- Namaz Nedir?
2- Kuran Açısında Yüce Allah
3- Allah'ı Tanıma
4- Dini Tanıma
5- Dinin İnsan Yaşamındaki Konumu
6- Hangi Din?
7- İslam'da Ve Müslümanlar Arasında Ruhaniyet
8- Direniş
9- İslam Bankacılığı
10- Mülkiyet
Siyasal Mücadelesi
1962 yılında imam Humeyni'nin Şah'a karşı başlatmış olduğu harekete katılarak, İslam İnkılâbı'nın başarıya ulaşması için çalışmalarına başladı. İslami koalisyon hareketi din konseyi başkanlığına seçildi, buradaki çabaları sonucu âlimlerle halk arasında yakın irtibat kuruldu ve bunun organizasyonunda önemli rol oynadı. Aynı zamanda gelecekte kurulacak olan İslami hükümet konusunda geniş araştırmalar yaptı, kurulacak yönetimin anayasa taslağını hazırladı. Fakat şahlık rejimi faaliyetlerinin önünü almak için Kum'dan çıkararak sürgüne gönderdi.
1964 yılında Ayetullah Burucerdi tarafından Almanya'da İslami tebliğde bulunması için gönderildi ve burada Hamburg camiini kurdu, kiliseler, üniversiteler ve çeşitli kurumlarda birçok konferans verdi. Arabistan, Suriye, Lübnan ve Türkiye'ye seyahatlerde bulundu.1969 yılında Irak'a giderek burada sürgünde bulunan İmam Humeyni ile görüştü, bu görüşme sonra İran'a öndü ve İran'da ulemayı siyasi bir organizasyon etrafında toplama konusunda yoğunlaştı. “Ulemayı halkla birleştirme” tasarısını bir model biçiminde gerçekleştirdi ve bir yıl sonra İmam Humeyni'nin emri ve diğer âlimlerin katılımıyla bu, İslam Devrim Konseyi olarak kuruldu.
Şehit Beheşti, İslam Konseyi üyeliğinin yanı sıra, anayasayı hazırlamakla görevlendirildi ve bu işi uzmanların yardımıyla gerçekleştirdi. Birçok liberal görüşlünün karşı olmasına rağmen kesin delillerle “velayeti fakih”i anayasaya yerleştirdi.
İslam inkılâbının başarıya ulaşmasından sonra Ayetullah Hamanei ile birlikte İslam Cumhuriyeti Partisini kurdu. Şehadetine kadarda bu partinin başkanlığını yürüttü. Ayrıca imam Humeyni tarafından 1979 yılında yüksek mahkeme başkanlığına getirildi.
Beheşti, İslam devriminden söz ederken, İslam cumhuriyeti içinde dış sömürü ve sosyal eşitsizliklerin bütünüyle ihraç edilmesi arzusunu belirtir. O, İran toplumunun İlahi prensipler ve İslami ideoloji üzerine kurulmasını istedi, bunun içinde çok çalıştı. Şehit Beheşti, toplumdaki bireysel eğilimlerin, toplumda uygun olan sosyal sistem ile uyum içerisinde olması gerektiğini vurguladı.
Onun en büyük arzusu Filistin'in Siyonist işgalinden kurtuluşuydu. İmam Humeyni'nin ramazanı son cumasını Kudüs günü ilan etmesiyle, bunun dünya çapında düzenlenmesi için uğraştı.
Şehit Beheşti, dış politikada ne doğu ve ne de batı prensibine bağlıydı, bu dünya görüşüyle inkılâbın sağlam temeller üzere kurulması, toplumda adaletin gerçekleşmesi ve emperyalizm karşısında mücadelede kararlık için büyük hizmetlerde bulundu ve bu yüzden İslam düşmanlarının hedefi haline geldi.
Şehadeti
27 Haziran 1981 yılında İslam Cumhuriyeti Partisi'nde büyük bir patlama gerçekleştirildi ve bu hain saldırı sonucu parti ve meclis başkanı olan Muhammed Hüseyin Beheşti,72 arkadaşıyla birlikte şehadet şerbetini içti. Mübarek kabri Tahran'da Beheşt-i Zehra Kabristanı'nda bulunmaktadır.
Dr. Beheşti'nin şehit edilmesi sadece bir insanın katli değildi, o insanın ideolojisine yönelik bir suikasttı, o insanın dünya görüşünü de yok etmeye yönelik bir eylemdi. Fakat hainlerin ve ilahi dünya görüşü düşmanlarının düşündüğü gibi olmadı. Onun şehadetiyle ne inkılâp yıkıldı ve nede İslam'ın toplumdaki hâkimiyeti engellendi bilakis onun kanı hem inkılâbı ve hem de İslam'ı canlı tuttu. Devrimin temellerini daha da yıkılmaz hale getirdi. Ruhu şad, yolu daim olsun.
Ayetullah Beheşti'nin Şehadet Yıl Dönümü
Ayetullah Dr. Muhammed Hüseyin Beheşti, bir ömür İslam için çekmiş olduğu zahmetlerden, Allah'ın dininin topluma hâkimiyeti için uğraşıdan ve insanları gerçek saadet olan Allah'a ulaştırma çabasından sonra, din ve insanlık düşmanları tarafından konulan bomba sonucu şehit edildi. İslam Cumhuriyeti Partisindeki konuşmasında son olarak bu ayeti okur ve sonrasında şehadete ulaşır.
Evet, imtihanlardan geçirilmeden, zorluklara açık gönülle “hoş geldin” demeden cennete girilmez. Ne mutlu Beheşti gibi imtihanların üstesinden gelen ve sonunda da şehadet şerbetini içenlere...
Doğumu ve Ailesi
Babası İsfahan şehrinin önde gelen âlimlerinden birisiydi, din üzerinde derin araştırmalar yapmış, sonrasında İslami tebliğ çalışmalarında bulunmaktaydı. Lumban mahallesinde cami imamlığı yapıyordu. Annesi
sthaber - büyük taklit mercilerden olan Muhammed Sadık Hatunabadi'nin kızı, helal harama çok dikkat eden, ibadetlerini aksatmayan mümine bir hanımdı. Böylesine maneviyat dolu bir aileye, yüce Allah 1928 yılının sonbaharında 24 Ekim günü, sonraları baqıyatus salihat olacak bir erkek evlat verdi.
Adını Peygamber Efendimize (saa) olan saygılarından 'Muhammed' ve Kerbela şehidi İmam Hüseyin'e (as) olan sevgilerinden dolayı Hüseyin koydular.
Eğitimi Ve İlmi Çalışmaları
İlk ve orta öğrenimini İsfahan'da tamamlar, öğretmenleri üstün zekâsına hayran kalarak liseyi sonrasında üniversiteyi bitirerek iyi bir kariyer yapması için ısrar ediyorlardı. Oysa o Kum'a gidip İslami ilimler havzasında okumayı ve ehlibeyt ilmini öğrenmeyi çoktan kafasına koymuştu ve ortaokulu bitirdikten hemen sonra 15 yaşında İslami eğitim almaya başladı.
Hüccetiye Medresesi'nde küçük bir odada Şehit Mutahhari, İmam Musa Sadr ve Ayetullah Hamanei gibi arkadaşlarıyla, ilim ve tezkiye için büyük gayret gösterdi. 1948 yılında hariç derslerine başladı. Doktora derslerinin yanı sıra felsefeye olan büyük ilgisi ve o zamanın toplumsal ihtiyacı gereği, sonraları Ehl-i Beyt mektebinin önde gelen âlimlerinden olacak olan ders arkadaşlarıyla Allame Tabatabai'den felsefe dersleri almaya başladı. Bu dersler Üstad Mutahhari tarafından “Felsefenin Temelleri ve Realizm Metodu” adı altında kitap haline getirildi.
Kum'daki derslerini ilerlettikten sonra Tahran Üniversitesi'ne kayıt yaptırarak yüksek öğrenimini burada tamamladı. Sonrasında 1951 yılında Kum'a döndü ve bir lisede İngilizce öğretmenliği yapmaya başladı.
1953 yılında yine kendisi gibi ulemadan olan bir ailenin kızıyla evlendi ve bu evlilikleri sonucu iki erkek iki de kız çocuğu oldu. Dört yıl sonra ilahiyat fakültesinde felsefe doktorluğu derecesini aldı.
Eserleri
Toplumsal ve siyasal çalışmalarının çokluğunun yanı sıra birçok eserde kaleme alarak günümüze ulaştırmıştır. Şehit Beheşti'nin yazmış olduğu kitapları şöyle sıralaya biliriz:
1- Namaz Nedir?
2- Kuran Açısında Yüce Allah
3- Allah'ı Tanıma
4- Dini Tanıma
5- Dinin İnsan Yaşamındaki Konumu
6- Hangi Din?
7- İslam'da Ve Müslümanlar Arasında Ruhaniyet
8- Direniş
9- İslam Bankacılığı
10- Mülkiyet
Siyasal Mücadelesi
1962 yılında imam Humeyni'nin Şah'a karşı başlatmış olduğu harekete katılarak, İslam İnkılâbı'nın başarıya ulaşması için çalışmalarına başladı. İslami koalisyon hareketi din konseyi başkanlığına seçildi, buradaki çabaları sonucu âlimlerle halk arasında yakın irtibat kuruldu ve bunun organizasyonunda önemli rol oynadı. Aynı zamanda gelecekte kurulacak olan İslami hükümet konusunda geniş araştırmalar yaptı, kurulacak yönetimin anayasa taslağını hazırladı. Fakat şahlık rejimi faaliyetlerinin önünü almak için Kum'dan çıkararak sürgüne gönderdi.
1964 yılında Ayetullah Burucerdi tarafından Almanya'da İslami tebliğde bulunması için gönderildi ve burada Hamburg camiini kurdu, kiliseler, üniversiteler ve çeşitli kurumlarda birçok konferans verdi. Arabistan, Suriye, Lübnan ve Türkiye'ye seyahatlerde bulundu.1969 yılında Irak'a giderek burada sürgünde bulunan İmam Humeyni ile görüştü, bu görüşme sonra İran'a öndü ve İran'da ulemayı siyasi bir organizasyon etrafında toplama konusunda yoğunlaştı. “Ulemayı halkla birleştirme” tasarısını bir model biçiminde gerçekleştirdi ve bir yıl sonra İmam Humeyni'nin emri ve diğer âlimlerin katılımıyla bu, İslam Devrim Konseyi olarak kuruldu.
Şehit Beheşti, İslam Konseyi üyeliğinin yanı sıra, anayasayı hazırlamakla görevlendirildi ve bu işi uzmanların yardımıyla gerçekleştirdi. Birçok liberal görüşlünün karşı olmasına rağmen kesin delillerle “velayeti fakih”i anayasaya yerleştirdi.
İslam inkılâbının başarıya ulaşmasından sonra Ayetullah Hamanei ile birlikte İslam Cumhuriyeti Partisini kurdu. Şehadetine kadarda bu partinin başkanlığını yürüttü. Ayrıca imam Humeyni tarafından 1979 yılında yüksek mahkeme başkanlığına getirildi.
Beheşti, İslam devriminden söz ederken, İslam cumhuriyeti içinde dış sömürü ve sosyal eşitsizliklerin bütünüyle ihraç edilmesi arzusunu belirtir. O, İran toplumunun İlahi prensipler ve İslami ideoloji üzerine kurulmasını istedi, bunun içinde çok çalıştı. Şehit Beheşti, toplumdaki bireysel eğilimlerin, toplumda uygun olan sosyal sistem ile uyum içerisinde olması gerektiğini vurguladı.
Onun en büyük arzusu Filistin'in Siyonist işgalinden kurtuluşuydu. İmam Humeyni'nin ramazanı son cumasını Kudüs günü ilan etmesiyle, bunun dünya çapında düzenlenmesi için uğraştı.
Şehit Beheşti, dış politikada ne doğu ve ne de batı prensibine bağlıydı, bu dünya görüşüyle inkılâbın sağlam temeller üzere kurulması, toplumda adaletin gerçekleşmesi ve emperyalizm karşısında mücadelede kararlık için büyük hizmetlerde bulundu ve bu yüzden İslam düşmanlarının hedefi haline geldi.
Şehadeti
27 Haziran 1981 yılında İslam Cumhuriyeti Partisi'nde büyük bir patlama gerçekleştirildi ve bu hain saldırı sonucu parti ve meclis başkanı olan Muhammed Hüseyin Beheşti,72 arkadaşıyla birlikte şehadet şerbetini içti. Mübarek kabri Tahran'da Beheşt-i Zehra Kabristanı'nda bulunmaktadır.
Dr. Beheşti'nin şehit edilmesi sadece bir insanın katli değildi, o insanın ideolojisine yönelik bir suikasttı, o insanın dünya görüşünü de yok etmeye yönelik bir eylemdi. Fakat hainlerin ve ilahi dünya görüşü düşmanlarının düşündüğü gibi olmadı. Onun şehadetiyle ne inkılâp yıkıldı ve nede İslam'ın toplumdaki hâkimiyeti engellendi bilakis onun kanı hem inkılâbı ve hem de İslam'ı canlı tuttu. Devrimin temellerini daha da yıkılmaz hale getirdi. Ruhu şad, yolu daim olsun.
Risi: Siyonist Rejimin Herhangi Bir Ortamdaki Varlığı O Bölgenin Güvenliğini Zayıflatmaktadır
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Kudüs'teki işgalci rejimin bölgedeki varlığının gerginlik yarattığını ve bu varlığın hiçbir şekilde bölgenin güvenliğinin menfaatine olmadığını belirtti ve şunları söyledi: ‘Bölgede güvenlik sadece bölge ülkeleri ve Hazar’a kıyısı olan komşuların işbirliği ile sağlanabilir.’
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi, Türkmenistan’a yaptığı ziyaret programının devamında, Çarşamba günü öğleden sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı görüşmede, bölgesel toplantılar düzenlemenin en önemli imtiyazlarından birinin, komşu ülke yetkililerinin görüşmesi ve görüş alış verişinde bulunması ve aralarında daha fazla anlayış ortamı sağlaması olduğunu belirtti.
Seyyid İbrahim Reisi, iki ülkedeki mevcut kapasitelerin iki ülke arasındaki mevcut ilişkiler seviyesinin çok üzerinde olduğuna değinerek şunları söyledi: ‘Siyasi, ekonomik, kültürel ve ticari alanlarda iki ülke arasındaki işbirliğini genişletmek için bu kapasitelerden en iyi şekilde yararlanmak gerekiyor.’
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihine değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘İran İslam Cumhuriyeti, zor zamanlarda komşularının dostu olduğunu kanıtlamış ve bu zorluklarda dostlarını asla yalnız bırakmamıştır.’
Seyyid İbrahim Reisi ayrıca, enerji ve inşaat mühendisliği alanı da dâhil olmak üzere teknik ve mühendislik hizmetleri alanında İran’ın üst düzey yeteneklerine değindi ve şunları söyledi: ‘İran'ın teknik ve hizmet kabiliyetleri ve İran'ın jeopolitik ve lojistik kabiliyetleri, transit ve ulaşım alanı da dâhil olmak üzere, iki ülke arasındaki işbirliğini genişletmek ve Hazar'a kıyısı olan ülkeler arasındaki ilişkileri geliştirmek için uygun alanlardır.’
İbrahim Reisi konuşmasının başka bir bölümünde şu ifadelerde bulundu: ‘İşgalci rejimin bölgedeki varlığı gerginlik yaratmaktadır ve bu varlık hiçbir şekilde bölgesel güvenliğin çıkarına değildir. Bölgede güvenlik ancak bölge ülkeleri ve Hazar’a kıyısı olan komşu ülkelerin işbirliği ile sağlanabilir.’
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de bu görüşmede, İran Cumhurbaşkanı ile Aşkabat'taki ECO Zirvesi (Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Zirvesi) oturum aralarında yaptığı bir önceki görüşmenin ardından ikili ilişkilerin geliştirilmesinin hızlandırıldığını belirtti ve şunları söyledi: ‘Bugünkü toplantımızın ilişkileri genişletme sürecini güçlendireceğini ve iki ülke arasındaki işbirliği düzeyini artıracağını umut ediyorum.’
Putin: İran-Rusya İlişkileri Stratejik Derinliğe Sahip
Rusya Cumhurbaşkanı Hazar kıyıdaş ülkeleri zirvesinde İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi ile görüşmesinde "Moskova ve Tahran ilişkileri çok derin ve stratejik. İki ülke de siyasi ve güvenlik meselelerde sürekli olarak temas halinde ve Suriye'de yakın işbirliği içerisindedir." dedi.
Kremlin sarayı basın ofisi Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin'in Çarşamba günü Hazar Denizi kıyıdaş ülkeleri liderler zirvesinde İran cumhurbaşkanı ile ayrı bir şekilde görüştüğünü duyurdu.
Bu görüşmede Putin İranlı mevkidaşını karşılayarak "İlişkilerimiz stratejik derinlikte. Birçok hususta konuşmaya elverişli konularımız var. Bu alanda orta çıkan fırsatlardan memnunum 1 diye konuştu.
Putin "Rusya ve siyasi ve güvenlik meselelerde daimi temaslarını sürdürebilir.Suriye gibi sıcak noktalarda yakın işbirliği içerisindeyiz." diye konuştu.
Rusya Devlet Başkanı İslam İnkılabı Lideri'ne de selamlarının iletilmesini istedi.
İran Cumhurbaşkanı İbraim Reisi ise, Aşkabat'ta Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede, "Rusya ve İran, Hazar Denizi havzasında ulaşım, transit, balıkçılık ve turizm alanlarında çok yakın bir şekide çalışabilirler" dedi.
Reisi, iki ülke arasında daha önce yapılan tüm anlaşmaların uygulandığını ve takip edildiğini, bunun çok iyi bir ilerleme olduğunu kaydetti.
İran: Hazar Denizi, Sahil Ülkelerinin ortak sermaye ve mirasıdır
İslami İran Cumhurbaşkanı Reisi: “Hazar Denizi, Sahil Ülkelerinin ortak sermaye ve mirasıdır. 270 milyonu aşkın nüfus bu denizden faydalanıyor”dedi.
Cuumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi, Türkmenistan’dadüzenlenen Hazar Denizi Sahil Ülkeleri Zirvesine katılmak üzere Aşkabad’a gitti.
Cumhurbaşkanı Reisi Havaalanında bu ziyaretiyle ilgili yaptığı açıklamada, bu ziyaretin dost ve kardeş ülke Türkmenistan’ın Cumhurbaşkanının davet üzerine gerçekleştirdiğini belirterek “Hazar Denizi, Sahil Ülkelerinin ortak sermaye ve mirasıdır. 270 milyonu aşkın nüfus bu denizden faydalanıyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Reisi daha sonra “Biz, Hazar Denizi Sahil Ülkeleriyle çok iyi ilişkiler içindeyiz. Fakat bu zirvede Hazar Denizinin hukuki statüsünün yanı sıra, güvenliği arttırılması gayesiyle barışçı bir şekilde kullanılması konusu da ele alınacak. Ayrıca, Hazar Denizindeki canlı kaynakların yönetimiyle ilgili olarak taşımacılık, tranzit geçiş, çevre sağlığı ve ticaret alanlarında işbirliği konusu görüşülecek” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Reisi açıklamalarının devamında, Hazar Denizi Sahil Ülkeleri 6. Zirve Toplantısının kulisinde komşu ülkelerin Cumhurbaşkanlarıyla da görüşeceğini belirtti
İslami İran Cumhurbaşkanı Reisi “Dış Politikamızda, komşularla dostluk ilişkilerimizi geliştirme konusunda özel programlarımız var” dedi.
Türkmenistan’da düzenlenen Hazar Denizi Sahil Ülkeleri Zirvesine katılmak üzere Aşkabat’a giden Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi, ziyaretinin ilk aşaması olarak Türkmenistan Ulusal Konseyi Halk Maslahatı Meclisi Başkanı Kurbankuli Berdi Muhammedov’la görüştü.
Cumhurbaşkanı Reisi bu görüşmede yaptığı konuşmasında, İslami İran’la Türkmenistan arasında diplomatik ilişkiler kurulmasının 30 yıl dönümüne gelindiğine değinerek “Tahran’la Aşkabat arasındaki ilişkiler geçen yıllarda sizin de akıllıca aldığınız tedbirler sayesinde giderek artan bir süreç izledi” dedi.
Cumhurbaşkanı Reisi daha sonra “Dış Politikamızda, komşularla dostluk ilişkilerimizi geliştirme konusunda özel programlarımız var. Bu doğrultuda İran’la Türkmenistan arası ilişkiler karşılıklı güven ve geniş işbirliği temeli üzerine hızla gelişmekte” ifadesini kullandı.
Türkmenistan Ulusa Konseyi Halk Maslahatı Meclisi Başkanı Kurbankuli Berdi Muhammedov da bu görüşmede, İran’ın son birkaç ayda iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirme konusunda göserdiği çabalarını takdirle anarak “Her iki ülke siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel alanlarda bir hayli ortaklık ve kapasitelere sahip. Bunlar aradaki ilişkilerin daha da arttırılması için çok uygun zemin sayılırlar” şeklinde konuştu.
İslam inkılabı rehberi: Düşmanlar İran milletini İslami nizama karşı koyamayacak
İran İslam cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni'nin –ra- 33. vefat yıldönümünde konuşan İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyid Ali Hamenei, İslam cumhuriyetinde halkın çok önemli bir faktör olduğunu ve düşmanın ise halkı İslami nizamla karşı karşıya getiremeyeceğini söyledi.
İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamenei İslam inkılabının büyük önderi İmam Humeyni'nin –ra- mutahhar türbesinde toplanan coşkulu halka hitaben 2 yıl aradan sonra yaptığı konuşmada, bugün halkın din ve inkılaba yönelişinin kesinlikle inkılabın başından daha da fazla olduğunu vurgulayarak, halkın direniş ve din adamlarını takdir etmesinin olağanüstü örneklerine değindi.
Ayetullah Hamenei, milyonların şehit Süleymani'nin parçalanmış vücudunun cenaze törenine katılarak o inkılapçı, mücadeleci ve mücahit adamı anmasını, halkın Ayetullah Safi Golpaygani ve Ayetullah Behcet gibi değerli fakihler ve mercilere duygu selinin her hangi bir başka ülkede siyasi şahsiyet ve ya sanatçıyı anma töreni ile kıyaslanamayacağına işaretle, bunun halkın din adamlarına, din, cihat ve direnişe olan inancını gösterdiğini söyledi.
Ayetullah Hamenei İran düşmanlarının peyderpey yanlış hesaplarının nedenini analiz ederek, Bu hesapların şekillenmesinde bir dizi hain İranlı danışmanın rolüne dikkat çekip, "Bu hain danışmanlar sadece ülkelerine değil, Amerikalılara bile ihanet ediyorlar zira bu yanlış danışmanlıkları ile onların yenilmesine sebep oluyorlar." dedi.
İslam inkılabı rehberi, İslam Cumhuriyeti ile düşmanlığın sebeplerinden birinin İmam Humeyni'nin batıya karşı ciddi şekilde uzak durması olduğuna atıfta bulunarak, Filistin'i desteklemek ve gaspçı rejimin büyükelçiliğini Filistin halkına vermek ayrıca Avrupa ülkeleri ve Amerika'nın riyakarlığı ve cinayetlerini eleştirmesinin, İmam'ın İslami nizam ve düşünce ve uygarlığı ile batılı düşünce ve uygarlığı arasında koyduğu mesafelerin önemli örnekleri olduğunu söyledi.
Ayetullah Hamenei ayrıca Yunanistan hükümetinin deniz korsanlığına işaretle, "Bir süre önce Yunanistan hükümeti Amerikalıların direktifi ile İran petrolünü çaldı, fakat İslam cumhuriyetinin fedakar yiğitleri düşmanın petrol gemilerine el koyduğunda, geniş propagandaları ile İran'ı hırsızlık ile suçladılar, hal bu ki onlar bizim petrolümüzü çaldılar, öyle ise çalınan malı geri almak hırsızlık değildir." dedi./