کارگر

کارگر

İran’da gelişen son olaylar hakkında tam anlamıyla bir şeyler söylenilmesi için henüz çok erken
 
İran’da gelişen son olaylar hakkında tam anlamıyla bir şeyler söylenilmesi için henüz çok erken. Mesele sadece bilgi meselesi değil, bu hadiselerde etkisi ispatlanmış her bir unsurun ne ölçüde pay sahibi olduğu noktasında yardım edebilecek tanıklar ve emarelerin dikkatli bir şekilde belirlenmesi bilgi ve verilerden çok daha önemlidir.

Bunun dikkate alınmasıyla İran için tasarlanmış büyük bir projenin etkisiz hale getirildiğini söylememiz gerekir.  Hadiselerin başladığı ilk gün Amerika, Siyonizm ve Suudi Arabistan’ın yetkili makamlarının tutumu ve Amerika, Suudi Arabistan ve özellikle Siyonist medya organlarının “İran’da sistemin ipi çekilmek üzere” içerikli şaşırtıcı ve anlamlı analizleri İran’ın içindeki yerli Amerikalı, Suudi Arabistanlı ve İsrailli kimselerin varlığı olmaksızın kolaylıkla böyle bir hadisenin baş göstermeyeceğini ispatlamaktadır. Sonuç itibariye İran’da etkin bir şekilde konumlanan uydu yayınları ve toplu iletişim araçlarının tamamının (özellikle telegram) kargaşacıların hizmetine sunulması bu olayların arkasındaki yabancı güçlerin varlığını kesin olarak ortaya koymaktadır.

Birkaç gün önce reformistler – ki geçtiğimiz beş yıl boyunca halkın yaşamını fiili duruma getirmiştir – tıpkı geçmişte olduğu gibi yabancı güçlerin varlığını inkâr etmeye çalışmıştır. Reformistlerin bu tutumlarının temel iki sebebi vardır:

1. Reformistlerin gerek siyasi ve gerekse düşünsel ileri gelen şahsiyetleri söz konusu olaylarda “Yabancı komplo” faktörünün yeniden belirginleştirilmesi durumunda yabancılarla olan geniş irtibatları dumura uğrayacaktır.

2. Hali hazırdaki reformistlerin fiili projesi ülke ekonomisinin benzeri olmayacak şekilde kötü idare edilmesinde kendileri ve reformist teorisyenlerinin rolünün olmadığını inkâr etmek ve halkın ülkenin idari sisteminden razı olmadığını ortaya koymaktır. Dolayısıyla böylesi bir proje için “Yabancı büyük kardeşleri” nin rolünü inkâr etmek zorundadırlar.

Fiili süreçte halkın kargaşa çıkarmak için itiraz seslerini yükseltmediğinin derk edilmesi her şeyden çok daha önemlidir. Yabancı unsurlar ekonomik koşulların zorluğu altındaki halkı kargaşa ateşinde yakma ümidindeydi. Bu konuda değerlendirmelerin tamamı geçtiğimiz Cuma’dan bu yana “Sıradan halk” şeklinde nitelendireceğimiz bir kitle sokaklarda yoktu. Zira askeri merkezlere, nizami karakollara, imamzadelere, Cuma imamının evine ve son zamanlarda da trafik tabelalarına ve otobüs duraklarına saldıran kimseler sıradan halk olamaz, bu tür vahşi tutumlar sergileyen kimseler sıradan halk olsaydı olaylar bir hafta içinde sona ermezdi. İran için senaryolar hazırlayıp projeler üreten yabancı unsurlar İran içinde bizzat kendileriyle alakalı verileri toplamak için tüm imkânlarını kullanmasına rağmen henüz İran halkını tanımadıklarını ortaya koymuşlardır. Kargaşacıların ilk günden itibaren şiddet ve huşunet yönüne gitmesi olayın meşruiyetini ortadan kaldırmış ve düzenlenmiş kargaşanın merkezinde yer alan az sayıda heyecana kapılan gençlere rota çizmiş, ancak yine bu az sayıdaki heyecanlı kimseleri caddelerde yalnız bırakmıştır. İran halkının kargaşacıların yanında yer almaması, İslam Cumhuriyetinin meşru muhaliflerinin olmadığını ve halkın İslam Cumhuriyeti kanunları çerçevesinde kendi sorunlarını halletme yoluna gittiğini bir kez daha ortay koymuştur.

İran’da yaşanan bu fitnenin başarısızlıkla sonuçlanması Amerika, İsrail ve Suudi Arabistan’ın zillet dolu yenilgi silsilesinin son halkası olarak bilinmesi gerekir. Zira onların bu zillet dolu yenilgileri Lübnan’da Hariri olayı ile başlamış, Yemen’de Abdullah Salihi’nin kolaylıkla harcanması, Kudüs olayının Amerika için uluslararası bir utanç olması ve Siyonizm’in bölgedeki tarihi sermayelerinden birisi olan Kürdistanı yok etmesiyle gelişmiş ve Tahran’da da felce uğramasıyla sonuçlanmıştır.

Akın Tandoğan

İran’da gelişen son olaylar hakkında tam anlamıyla bir şeyler söylenilmesi için henüz çok erken
 
İran’da gelişen son olaylar hakkında tam anlamıyla bir şeyler söylenilmesi için henüz çok erken. Mesele sadece bilgi meselesi değil, bu hadiselerde etkisi ispatlanmış her bir unsurun ne ölçüde pay sahibi olduğu noktasında yardım edebilecek tanıklar ve emarelerin dikkatli bir şekilde belirlenmesi bilgi ve verilerden çok daha önemlidir.

Bunun dikkate alınmasıyla İran için tasarlanmış büyük bir projenin etkisiz hale getirildiğini söylememiz gerekir.  Hadiselerin başladığı ilk gün Amerika, Siyonizm ve Suudi Arabistan’ın yetkili makamlarının tutumu ve Amerika, Suudi Arabistan ve özellikle Siyonist medya organlarının “İran’da sistemin ipi çekilmek üzere” içerikli şaşırtıcı ve anlamlı analizleri İran’ın içindeki yerli Amerikalı, Suudi Arabistanlı ve İsrailli kimselerin varlığı olmaksızın kolaylıkla böyle bir hadisenin baş göstermeyeceğini ispatlamaktadır. Sonuç itibariye İran’da etkin bir şekilde konumlanan uydu yayınları ve toplu iletişim araçlarının tamamının (özellikle telegram) kargaşacıların hizmetine sunulması bu olayların arkasındaki yabancı güçlerin varlığını kesin olarak ortaya koymaktadır.

Birkaç gün önce reformistler – ki geçtiğimiz beş yıl boyunca halkın yaşamını fiili duruma getirmiştir – tıpkı geçmişte olduğu gibi yabancı güçlerin varlığını inkâr etmeye çalışmıştır. Reformistlerin bu tutumlarının temel iki sebebi vardır:

1. Reformistlerin gerek siyasi ve gerekse düşünsel ileri gelen şahsiyetleri söz konusu olaylarda “Yabancı komplo” faktörünün yeniden belirginleştirilmesi durumunda yabancılarla olan geniş irtibatları dumura uğrayacaktır.

2. Hali hazırdaki reformistlerin fiili projesi ülke ekonomisinin benzeri olmayacak şekilde kötü idare edilmesinde kendileri ve reformist teorisyenlerinin rolünün olmadığını inkâr etmek ve halkın ülkenin idari sisteminden razı olmadığını ortaya koymaktır. Dolayısıyla böylesi bir proje için “Yabancı büyük kardeşleri” nin rolünü inkâr etmek zorundadırlar.

Fiili süreçte halkın kargaşa çıkarmak için itiraz seslerini yükseltmediğinin derk edilmesi her şeyden çok daha önemlidir. Yabancı unsurlar ekonomik koşulların zorluğu altındaki halkı kargaşa ateşinde yakma ümidindeydi. Bu konuda değerlendirmelerin tamamı geçtiğimiz Cuma’dan bu yana “Sıradan halk” şeklinde nitelendireceğimiz bir kitle sokaklarda yoktu. Zira askeri merkezlere, nizami karakollara, imamzadelere, Cuma imamının evine ve son zamanlarda da trafik tabelalarına ve otobüs duraklarına saldıran kimseler sıradan halk olamaz, bu tür vahşi tutumlar sergileyen kimseler sıradan halk olsaydı olaylar bir hafta içinde sona ermezdi. İran için senaryolar hazırlayıp projeler üreten yabancı unsurlar İran içinde bizzat kendileriyle alakalı verileri toplamak için tüm imkânlarını kullanmasına rağmen henüz İran halkını tanımadıklarını ortaya koymuşlardır. Kargaşacıların ilk günden itibaren şiddet ve huşunet yönüne gitmesi olayın meşruiyetini ortadan kaldırmış ve düzenlenmiş kargaşanın merkezinde yer alan az sayıda heyecana kapılan gençlere rota çizmiş, ancak yine bu az sayıdaki heyecanlı kimseleri caddelerde yalnız bırakmıştır. İran halkının kargaşacıların yanında yer almaması, İslam Cumhuriyetinin meşru muhaliflerinin olmadığını ve halkın İslam Cumhuriyeti kanunları çerçevesinde kendi sorunlarını halletme yoluna gittiğini bir kez daha ortay koymuştur.

İran’da yaşanan bu fitnenin başarısızlıkla sonuçlanması Amerika, İsrail ve Suudi Arabistan’ın zillet dolu yenilgi silsilesinin son halkası olarak bilinmesi gerekir. Zira onların bu zillet dolu yenilgileri Lübnan’da Hariri olayı ile başlamış, Yemen’de Abdullah Salihi’nin kolaylıkla harcanması, Kudüs olayının Amerika için uluslararası bir utanç olması ve Siyonizm’in bölgedeki tarihi sermayelerinden birisi olan Kürdistanı yok etmesiyle gelişmiş ve Tahran’da da felce uğramasıyla sonuçlanmıştır.

Akın Tandoğan

Amerika’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde İran’da sistem aleyhtarı darbe girişimcilerine gösterilen tavırlardan
 
 
Amerika’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde İran’da sistem aleyhtarı darbe girişimcilerine gösterilen tavırlardan dolayı İran’ın cezalandırılması talebinin ardından Birleşmiş Milletler Kuruluşu’nda Rusya milletvekilleri İran’ı savundu ve şiddetle Amerika’nın aleyhinde tavır sergiledi.

Birleşmiş Milletler Kuruluşu Rus Temsilcileri Başkanı sözlerini Amerika’yı eleştirmekle başlayarak şu tabirleri kullanıyor: “Siz Yemen, Suriye ve diğer önemli meseleler varken İran’da yaşanan son olayları çarpıtıp gündem oluşturarak Birleşmiş Milletler Kuruluşu’nun vaktini boşa harcıyorsunuz. Amerika, İran’ın içişlerine müdahale etmek istiyor. Uluslararası Nükleer Atom Enerjisi Ajansı’nın en yetkili ağzı İran’ın anlaşmaların tamamına riayet ettiğini söylemesine rağmen Amerika İran’da gelişen olayları konu ediyor. Amerika İran’la imzaladığı anlaşmaların tamamını feshetmeyi hedefliyor.”

Söz konusu olaylarda Amerika’ya karşı çok kesin tavır gösteren Rusya’ya Suriye’de de İran, Türkiye ve Irak gibi bölge üçgenini oluşturan ülkelerin yanında yer alacağı ve veto hakkıyla birlikte Birleşmiş Milletler Kuruluşunda gerçek bir hami olacağı gözüyle bakılabilir.

Anlaşıldığı kadarıyla dünya Amerika ve Rusya’nın oluşturduğu iki kutuplu olmaktan çıkıp Doğu ve Amerika kutbu şeklinde kutuplaşmaya doğru gitmektedir. Bu kutbun bir tarafında Rusya, Türkiye ve İran vardır ve diğer tarafında ise özellikle Filistin ve İran konusunda son derece yalnızlaşan Amerika vardır.

Donald Trump’ın şimdiye kadar cumhurbaşkanlığı sürecinin tek getirisi Amerika’yı süper güç olmanın dışına çıkarmıştır.

Akın Tandoğan

2005 yılında Lübnan Cumhurbaşkanı Refik Hariri’ye düzenlenen suikast fitnesinin başarısızlığının ardından “İsrail” 2006 yılında savaşa girdi. Bu savaşta başarısız olan “İsrail”, yumuşak güce dönerek 2008 yılında Lübnan’da fitne projesini başlattı. Şer güçleri burada da başarısız olunca 2009 yılında fitne İran’a taşındı. Bir kez daha planları akim kaldı ve 2011 yılında Suriye’deki terör saldırıları başlatıldı.


İran caddelerinde son günlerde meydana gelen hareketler, hükümetin kendilerine bir takım haklar sağlaması gerektiğine inananlar için bir gerekçe olabilir. İfade özgürlüğü ve halkın haklarını talep etme hakkı, insan hakları kuralları ve devletlerin anayasaları gereğince halka tahsis edilmiştir. Dolayısıyla, İran'da halkın bir kesiminin yaptığı eylemleri kimsenin reddetmesi veya itiraz etmesi söz konusu değildir. Bu ifade etme biçimi, hukukun ve kamu yararının çatısı altında ve bireysel – kamu mülkiyetine saygı çerçevesi dâhilinde kaldığı müddetçe kimse engellemez.

Ne var ki İran sokaklarında yaşananlara baktığımızda, bu hak arama eylemi, güvenliği ve yasaları ihlal, özel - genel mülke ve halkın özgürlüğüne saldırı örtüsüne büründüğü zaman, söz konusu hak arama eylemleri kuşku ve suizan çerçevesi dâhiline girmektedir. Bu durum, eylemlere katılanlar ve onları kışkırtanlar hakkında onlarca soru işareti oluşturuyor. İran'ın ve İran halkının düşmanlarının, bu taleplerle yola çıkan halkın hareketlerini yönlendirdiğini, onları daha fazla kışkırttığını ve şiddeti alevlendirdiğini gördüğümüzde, içine düştüğümüz suizan ve şüphenin dozu artıyor. Burada iş başka bir boyut alıyor ve gösterileri kışkırtanların İran'dan istedikleri asıl talepleri aklımıza geliyor. Bu talepler, İslam Devrimi'nin zaferinden bu güne kadar İran düşmanlarının ortaya sürdüğü isteklerdir. Geçmişte bu doğrultuda İran'a karşı savaş başlatılarak yaptırımlar ve ambargo dayatıldı. Egemenlikten vazgeçirmek, tıpkı Körfez'deki Arap komşularının durumu gibi Batı'ya bağımlı ve itaatkâr kılınmak için İran halkına sert baskılar uygulandı.

İran, gerçek bağımsızlığını “ne Doğu ne Batı” ilkesi gereğince kazanmıştır. Bağımsız ekonomiyi kalkındırması, geniş bir bölgesel stratejik saha oluşturması ve caydırıcı askeri gücüne dayanarak istiklalini eline almıştır. İran, tüm bunlarla İkinci Dünya Savaşının kazananları tarafından dünyaya dayatılan düzeni delip geçmiştir. Tüm zorluklara tahammül edebilen, fedakârlığa hazır ve iradeli olan İran halkı, bağımsızlığa güç yetirebildiğini ve başkalarının diktesinden uzak bir şekilde egemenliğini sağlayan ve uygulamalarını kendi yürüten bir halk olduğunu kanıtlamıştır. Dışarıya bağımlı olmaksızın kendi servetine sahip olarak bu gücünü kullanabildiğini ortaya koyan İran, özgürlük isteyen ve zulme uğrayan mazlum insanlara da yardım elini uzatmaktan geri durmamıştır. Amerika liderliğindeki uluslararası sömürü sistemini tüm bunlarla dibe çökerten İran, Amerika'ya itaat yuvasına geri döndürülmesi ve Beyaz Sarayın hükmü altına girmesi için tekrar hedef alınmıştır.

İran dayandı, yüzleşti ve kazandı; zaferi, yakın zamanların en önemli stratejik galibiyeti oldu. Suriye ve Hizbullah'ın oluşturduğu Direniş Ekseninin zaferi, Amerika'nın Ortadoğu projesini alaşağı etti. Buna bağlı olarak, dünyaya liderlik yapmak ve bu sayede evrensel Amerikan imparatorluğunu kurabilmek için ABD'nin dayandığı küresel tek kutupluluk sistemini yıkabildi. İşte bundan dolayı, İran bugün özellikle Suudi Arabistan, “İsrail” ve Amerika üçlüsünün başını çektiği uluslararası ve bölgesel güçlerin Irak ve Suriye'deki saldırılarına karşı kazandığı zaferlerinin intikamı olarak, ABD'nin cezalandırma, yıkım ve yok etme perspektifine dâhil olmuştur.

Bu bağlamda, Direniş Ekseninin Suriye ve Irak'ta kazandığı büyük stratejik zaferin netleşmesiyle, bölgedeki saldırı güçleri sahadaki durumu kendi lehlerine döndürecek herhangi bir çözüm bulamadılar. Böylece Irak ve Suriye şöyle dursun, Yemen Bahreyn ve Lübnan üzerindeki saldırı hedeflerini dahi gerçekleştiremeyen bu askeri birliğin liderleri, 2004-2011 yılları arasında Lübnan-İran ve Suriye'ye taşıdığı fitne tohumları ve saldırılar zincirini anımsatan bir operasyon ile yönünü tekrar İran'a çevirdi. Öyle ki bu fitne, her yenilginin ardından farklı bir savaş meydanına taşındı. 2005 yılında Lübnan Cumhurbaşkanı Refik Hariri'ye düzenlenen suikast fitnesinin başarısızlığının ardından “İsrail” 2006 yılında savaşa girdi. Bu savaşta başarısız olan “İsrail”, yumuşak güce dönerek 2008 yılında Lübnan'da fitne projesini başlattı. Şer güçleri burada da başarısız olunca 2009 yılında fitne İran'a taşındı. Bir kez daha planları akim kaldı ve 2011 yılında Suriye'deki terör saldırıları başlatıldı. Gelgelelim ki Suriye'ye karşı yedi yıl süren yıkıcı savaşın ardından, buradan da yenilgi ile ayrılan düşman güçleri, saldırı için yeni savaş meydanı arayışına girdi. Ve fitne tekrar İran'a taşındı. Tüm taşlar yerine oturduğunda, fitnenin arkasındakilerin ipleri pazara çıkıyor ve maskeleri düşüyor. Yani İran olaylarında da, Amerika, “İsrail” ve Suudi Arabistan'ın kirli elleri beliriyor.

İran'da protesto hareketleri adı altında caddelerde yaşananları gözlemlediğimizde, netleşen belirginleşen en önemli şey, Amerika, “İsrail” ve Suudi Arabistan'ın bu konudaki rolüdür. Çünkü olayların hemen ardından fitne medyası harekete geçti ve kan döküldü. Arap Baharı adı verilen olaylardaki aynı yöntem ile harekete geçildi. Akabinde ABD Başkanı Donald Trump vakit kaybetmeden protestocuların hareketini kucakladı ve konuyu araştırmak için Güvenlik Konseyini toplantıya davet etti. “İsrail”e gelince, müdahaleyi eleştiren sesler yükselten “İsrail” bunu durdurmaya çağırdı. Bu çağrı elbette bir müdahaleden sakınmaktan dolayı değil, başarısızlıktan sıyrılma arayışıdır.

Burada yerli eller tarafından yürütülen olaylarda, İran'ı hedefleyen kötü niyetli yabancı planlayıcıların da varlığı açık bir şekilde görünüyor. Zira yabancı uzmanların ortaklığıyla yürütülen bu planlar, Suriye'de yaşananlara benzer bir senaryoya dayanıyor. Kaosu yaymaya, devleti felce uğratmaya ve sonrasında hükümetin meşruiyetinin yaralanmasına aracılık ediliyor. Bu da, Amerika'nın kaos ile mücadele etmek ve İran halkını korumak bahanesiyle askeri olarak ülkeye sızmasına ve orada askeri üslerini konuşlandırmasına olanak sağlar. Teröre karşı mücadele sloganı da, yine Amerika'nın sızmasını gerekçelendirdiği bir kılıf olmaktan öteye geçmiyor.

Ne var ki saldırının planlayıcıları Suriye senaryosunun İran'da tekrarlanmasının olanaksız olduğu gerçeğini yok sayıyor ya da görmezden geliyor. İran'ın saldırı ve fitne karşısındaki kuvvetli bağışıklığını ve gücünü unutuyorlar. İran'ın liderlerini, hükümetini, silah gücünü ve halkını görmezden geliyorlar. Dış yörüngeden gelen kaosu dindirme ve çözüm bulma yeteneğini kulak ardı ediyorlar. Biz, bu dindirmenin sayılı birkaç günü geçtiğini hiç görmedik. Çözümle birlikte komplolar çöküyor ve bir kez daha sömürü planları suya düşüyor.

Tecrübeler, İran'ın silahlı gücüyle birlikte halkının tam bir farkındalıkla, Amerika'nın fitneci planlarına meydan okumaya hazırlıklı durumda olduğunu gösteriyor. Ancak şuna dikkat etmek gerekiyor ki komplolara verilecek cevap bu kez yerel bir savunma stratejisi çerçevesinden çok daha öteye geçecektir.

Sonuç olarak, İran sokaklarındaki hareketlerin başlangıçta haklı olduğuna inananların talepleri ve görüşlerini ifade eden bir proje olduğunu görüyoruz. Bu durum, kaçınılmaz bir şekilde devletin dikkatini odaklayacağı ve çözüme kavuşturacağı bir haldir. Ancak İran düşmanı dış sömürgeci güçler, bu fırsattan yararlanarak, bölgesel yenilgilerinin intikamını almak üzere İran devleti ve İslami yönetimi düşürmeyi hedefleyen bir komplo hareketi başlattılar. Buna karşın İran, devletin derin ve çok kaynaklı emniyet gücü ve İslam Devrimini korumaya hazır olan bilinçli ve kararlı halkıyla çok yönlü bir güce sahiptir.

Müslüman halk tarafından onurlandırılan bir devlet talebiyle edilen dualar, bölgedeki Siyo-Amerikan projeleri karşısındaki stratejik zaferlerin ardından oluşturulan bölgesel koşullar ve tek kutuplu dünya düzeninin yıkımının ardından güvendiği uluslararası çevresi sayesinde İran, tüm komploları fiyaskoya uğratmaktadır. İslami rejimi ateşe atmak için hareket eden eller kırılacak ve en kısa sürede çözüm kesin olarak sağlanacaktır.

İmam Humeyni'nin dediği gibi, “İslam dini ve İslam Cumhuriyetinin tehlikeye düştüğünü hissettiğim gün, nasihatlere yönelmem, aksine bu işe bulaşan herkesin elini kesmeye ve onlara inanan akıllara yönelirim!” İran, İslam Devriminin kuyusunu kazanların elini kesecek gücün fazlasına sahiptir. Bu güç, İran'ın geleceği hakkında endişeleri yok ediyor ve bu günkü durumu hakkında ise tam bir güvence sağlıyor. 2017 yılında zaferler kaydeden Direniş Ekseninin, 2018 yılının ilk ayında düşman güçleri karşısındaki başka bir zaferine tüm dünya tanık olacaktır.

Kaynak:Medyaşfak

İran rehberi İmam Hamaney, ABD'ye meydan okudu: Kaç gün boyunca İran'a zarar verdiniz, bu telafisiz kalmayacak.

 İran İmam Seyyid Ali Hamaney bugün sabah saatlerinde Kum'dan gelen kalabalık bir grubu kabul ettiği görüşmede yaptığı konuşmada; İran halkının 9 Dey gününden itibaren ülkenin dört bir yanında, bu taşkınlıklar ve oyunların yeni kişiler tarafından başladığı günden itibaren yürüyüşlere başladığını kaydetti.

İmam Hamaney, düşmanların uşaklarının olaylara son vermek istemediğini gören halkın, Kum'dan Ahvaz, Hemedan, Kirmanşah, Meşhed, Şiraz, İsfahan ve Tebriz’e kadar ülkenin muhtelif kentlerinde düzenlediği gösteri ve yürüyüşler düzenlediğine işaretle, bunların sıradan ve basit bir olay olmadığını ve dünyanın hiçbir noktasında benzeri olmadığını vurguladı.

Ayetullah Hamaney, İran'daki son olaylara temasla, düşmanın geçen bu 40 senedeki tüm hareketlerinin devrime karşı saldırıdan ibaret olduğunu belirtti.

İmam Hamaney, "İnkılap, siyasi olarak düşmanın ülkedeki kökünü kazıdı, şimdiyse düşman sürekli karşı saldırıda bulunuyor, ancak her defasında hezimete uğruyor ve halkın direnişinden dolayı bir şey yapamıyor." ifadelerini kullandı.

İran halkının son günlerde ülke genelinde yoğun katılımıyla düzenlediği destek gösterilerine değinen Hamaney; "Bu kez de halk tüm gücüyle, ABD'ye, İngiltere'ye ve Londra'da oturanlara 'bu defa da başaramadınız, yine de başaramayacaksınız' diyor." vurgusunda bulundu.

İmam Hamaney ayrıca; "halkın anti halk, İran'ın anti İran, İslam'ın da anti İslam mücadelesi şimdiye kadar sürdüğü gibi bundan böyle de devam edecek." beyanatında bulundu.

Ayetullah Hamanei beynatının devamında şu açıklamalarda, kendi haklı hakları için protesto edenler ile Kuran'-i Kerim'e, İslam'a, ülke bayrağına hakaret edenler ve camiyi yakıp, yıkanlar arasında fark olduğunu ve onları karıştırmamak gerektiğini belirterek, ülkede her daim halk protestoları, talep ve isteklerinin olduğunu, bazılarının sorunlu finans kuruluşlarından rahatsız olduğunu ifade etti.

Kimsenin eylemler ve protestolara karşı olmadığını belirten İmam Hamaney, itiraz seslerine kulak vermek gerektiğinin altını çizdi, "bu sözlere kulak verilmeli, ben dahil hepimiz sorumluyuz, hepimiz takip etmeliyiz" açıklamasında bulundu.

İran karşıtı sloganlara değinen Hamaney, "Bir taraftan 'canım İran'a feda olsun' sloganı atarken, diğer bir taraftan İran bayrağını ateşe verdiler! Akılsızlar bu ikinin birbirine ters düştüğünü anlamadılar mı?" açıklamasında bulundu.

İran'ın düşmanları karşısında Hizbullahçı ve devrimci gençlerin göğüs gerip, kutsal savunma yıllarında 300 bin şehit verildiğini söyleyen Hameney, "canım İran'a feda olsun" diyenlerin ne zaman İran için kurban olduklarını kaydetti.

ABD'nin İran halkına düşmanlığına değinen İmam Hamaney, ABD'nin sadece kendisinden değil İran halkı ve hükümetinden de öfkeli olduğunu çünkü halkın bu dev hareketi karşısında yenildiklerini, hükümetin İran halkına ait olduğunu ve hükümetin halka yaslandığını, bu nedenle korkmasına bir sebep olmadığını beyan etti.

ABD Başkanı Trump ve Washington yönetimini sert ifadelerle hedef alan İmam Hamaney, "Başınız taşa değdi; tekrarlarsanız yine başarısız olursunuz. Kaç gün boyunca İran'a zarar verdiniz, bu telafisiz kalmayacak. Amerikalıların dediğine göre bile akli dengesi yerinde olmayan bu adam göstermelik oyunlarının cevapsız kalmayacağını bilmeli" diye konuştu.

 Mevlüt Çavuşoğlu,   "Çatışmaların bir an önce durması istikrarın geri gelmesini isteriz. İran'ı eleştiren ülkelerin samimi ve çifte standarttan uzak olması gerekiyor. Mısır’da darbe oldu, herkes destek verdi. Hani darbeye karşıydınız? Ruhani’nin açıklamalarını olumlu buluyoruz. Temennimiz sürecin bir an önce bitmesi" dedi.

Bakan Çavuşoğlu, bu sabah gazetelerin Ankara temsilcileriyle buluştu. ABD, AB ile ilişkiler, Almanya'yla yaşanan gerginlik dahil birçok konuda sorulara şu yanıtları verdi:

- (AB ile ilişkiler) AB 2018 de Türkiye’ye saygı duymayı öğrenir, eşit olarak görür değerlendirmelerini AB üyelik çerçevesinde yaparsa ilişkilerimiz daha sağlıklı yürür. Patronluk taslama dönemi bitti . AB de bunu anlamaya başladı.

- Amacımız Filistin Devleti tanıyan ülkelerin sayısını artırmak

- Suriye ‘de 2018 yılı için siyasi çözüm süreci ile uğraşılacak . Çözüm sonrası Suriye’nin yeniden inşası için tüm aktörlerle şimdiden görüşmeye başladık.

IRAK'TA BÜYÜK ROL OYNAYACAĞIZ

- Irak'ta gayrimeşru referandum sonrası Türkiye, sorunların çözümü için rol oynayacak. Her türlü desteği verecek.

- Yemen sorunu: Türkiye siyasi çözüm için çok aktif rol oynayacak

- Katar krizi: Türkiye Katar krizinin çözümü için katkı yapmaya devam edecek

- 6 Ocak Cumartesi günü Almanya Dışişleri Bakanı ile görüşeceğim. Bizim Almanya ile hiçbir problemimiz yok . Almanya ve bazı ülkelerin var; bize ne olduğunu söylemeliler. 
Almanya ile ilişkileri daha iyi noktaya getirmek istiyoruz.

AVUSTURYA'YA BÜYÜKADA DAVETİ

Avusturya Dışişleri Bakanı aradı, ilişkileri düzeltmek istediklerini söyledi. İstanbul Büyükada'ya davet ettik, konuşacağız.

ABD İLE İLİŞKİMİZİN İYİLİĞİ ONLARA BAĞLI

ABD ile ilişkilerde 2017 sorunlu bir yıl oldu. Tüm bunlara rağmen ABD NATO müttefikimiz. İlişkilerimizin iyi olması gerekiyor ama bu ABD'ye bağlı. Bize yanlış yaparsa altında kalmıyoruz.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ'dan İran Açıklaması


Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, İran'daki protesto gösterileriyle ilgili açıklamalarda bulundu
İran'daki olayların yakından takip edildiğini açıklayan Bozdağ, "Türkiye, İran’da huzur, sükun, barış ve istikrarın korunmasını önemsemektedir" ifadelerini kullandı.

Bozdağ'ın açıklamaları şu şekilde:

- Türkiye, İran’daki olayları yakından takip etmektedir.

- Türkiye, İran’da huzur, sükun, barış ve istikrarın korunmasını önemsemektedir.

- İran’ın huzur, sükun, barış ve istikrarı, İran, İran halkı ve bölgemiz için önemlidir.

- İran’da meydana gelecek, getirilecek kriz, kaos ve çatışmaların İran, İranlılar ve bölgeye zarar vereceği aşikardır.

- İran’da huzur, sükun, barış ve istikrarın korunması için iktidarın ve halkın; kışkırtma ve provokasyonlara; kurulan ve kurulacak tuzaklara karşı dikkatli, basiretli ve sağduyulu hareket etmesinin gerekliliğini ve önemini bir kez daha vurgulamakta fayda görüyoruz.

Pazar, 07 Ocak 2018 04:06

ASRIMIZIN FİTNELERİ!

Bugün fitneler üçe ayrılmaktadır; Küçük fitne, orta fitne, büyük fitne.
 
  
   ?Küçük fitne: İslam dünyasının dışından sokulan fitnedir. Bu fitne Abd, İsrail ve batı devletlerinin fitnesidir. Bunlar çeşitli savaşlarda milyonlarca insanı öldüren tağutlardır. Küfürlerini hak göstermeye çalışan, insan hakları adına insan haklarını hiçe sayan fitnelerdir.

   ?Orta fitne: İslam dünyasının ve Müslüman camianın içinden çıkan fitnedir. Bunlar altı hanedandır; Al'i Suud (Arabistan), Al'i Sebah (Kuveyt), Al'i Halife (Bahreyn), Al'i Nehyan  (Amarat), Al'i Haşim (Ürdün), Al'i Sani (Katar).
Bunlar siyonist menşelidir. Bunlar bölgede Abd emperyalizmine ve İsrail siyonizmine kolluk görevi yapmaktadırlar.
Dedeleri Muaviye ve Yezit gibi kendilerini İslamın aslı ve esası olarak görmektedirler.
Geçmişte İngilizler Müslümanlarla başa çıkamayacaklarını anladıklarında üç tane grup türetti; Bahailik, vahabilik ve Kadiyanilik. Gerçekte bunlar Müslüman görünümlü siyonlardır.

Bu fitnenin sebebi şudur; İslam dininin dünyanın huzur, selamet, seâdet ve emniyet içerisinde idare olunmasına dair modeli olduğundan dolayı müstekbirler Müslüman görünümlü siyonlar vesilesi ile İslamın çehresini çirkin, vahşi, barbar gösterme çabasına giriştiler. Amaç batı insanının İslam modeline yönelmemesi... ve müstekbirlerin kolluk kuvvetlerinin destekleri ile İslam coğrafyasını kolayca sömürmeleri...
Bu amaç uğruna Abd emperyalizmi Müslümanlar arasında mezhep sürtüşmelerini/çatışmalarını/savaşlarını çıkarmak için her yola başvurmaktadır.

   ?Büyük fitne: Müslümanların içindeki fitnedir. Bu fitnede İslamı değil mezhebini düşünenler, Müslümanları değil kendisi gibi inanan, kendi mezhebinden olanları düşünen mezhep bağnazları tarafından yapılmaktadır. Bunlar, kendi mezheplerinden olmayıp, Abd emperyalizmi, İsrail siyonizmi ve batı müstekbirlerinin karşısında dimdik ve demir yumruk gibi duran direniş cephesine emperyalistlerin ve siyonistlerin hamle etmeleri için ellerini oğuşturmakta ve adeta dualar etmektedirler.

Bunlar Kabe'yi isterler ama içinde put olan bir Kabe'nin böyleleri için bir sakıncası yoktur. Nitekim Hz. İbrahim putları kırdıktan 2600 yıl sonra Şeytan Hz. İbrahim'in tefekkürüne karşı mücadele başlattı ve putları Kabe'nin içerisine bıraktı; Görüntü Kabe görüntüsü ama merkezinde, beyninde putlar...
Bu model şeytanın modelidir.
 Bugün büyük şeytan Abd de Müslümanların içerisinde, beyninde aynısını yapmak istemektedir.
Akıllı, basiretli, ferasetli, mezhep ve mezhebinden olanları değil İslam ve Müslümanları,  Müslümanların birliğini, varlığını, geleceğini düşünen her samimi Müslüman üç fitneye karşı özellikle orta fitne ile büyük fitneye karşı Müslümanları uyarır ve ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı söylem ve eylemlerden uzak durur.
Selam ve dua ile...
Mehdi AKSU

Pazar, 07 Ocak 2018 04:02

ABD’nin İsteğine BMGK'dan Ret

ABD’nin talebi üzerine acil toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, ABD’nin İran’a müdahale isteğine karşı çıktı.
 

 ABD'nin talebi üzerine BMGK, İran ve Orta Doğu gündemiyle toplandı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), İran'da devam eden protestolar üzerine Orta Doğu gündemiyle ABD'nin isteği doğrultusunda toplandı.

İran'daki protestolar nedeniyle toplanan BMGK'da ABD'nin BM temsilcisi Nikki Haley'in ülkeye müdahale yapılması yönünde girişimleri karşılık bulmadı. Rusya ve Fransa İran'a müdahaleye karşı çıkarak sert açıklamada bulundu.

HALEY: İRAN'A ÖZGÜRLÜK GETİRECEĞİZ

   Timetürk’ün verdiği haberde; ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine taşıdığı İran'daki protestolar gündemin birinci maddesi olarak ele alındı. "Baskıcı hükümetten bıkmış cesur insanların hayatlarını riske atarak protestolara katıldığını" belirterek, İran'a özgürlük getireceklerini söyledi.

İranlıların sesinin duyulması gerektiğini anlatan Haley, "İran'ın Suriye'de Esed rejimini desteklemek için en az 6 milyar dolar harcadığını ve bunu bilen halkın hükümeti protesto ettiğini" söyledi.

Haley, İran halkının, devletin teröre destek vermeyi bırakması, milyarlarca doları katillere ve diktatörlere göndermemesi için sokaklara çıktığını savunarak, "Özgürlükleri destekleyen ülkeler İran halkına destek verdi ama daha fazlasını yapmalıyız" dedi.

RUSYA'DAN ABD'YE TEPKİ

   Haley, "ABD, özgürlük, refah ve ülkeleri için itibar arayışı içinde olan İranlıların yanındadır. Bu konuda sessiz kalmayacağız" şeklinde açıklamalarda bulundu.

Rusya'nın (BM) Billeşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, ABD'nin İran'daki protestoları BMGK'ye taşımasını sert sözlerle eleştirdi. ABD'yi "Sahte bahanelerle" İran'ın içişlerine karışmakla suçladı. Nebenzia, "Bugün bir kez daha ABD'nin BMGK'yi kötüye kullandığına şahit oluyoruz. Bırakın, İran kendi sorunlarıyla ilgilensin. Afganistan, Suriye, Libya, Irak, Yemen, Kuzey Kore ve Afrika'daki sorunlara odaklanmak yerine BMGK'nin enerjisini boşa harcıyorsunuz" şeklinde konuştu.

FRANSA: OLAYLAR BARIŞ VE GÜVENLİĞİ TEHDİT ETMİYOR

   Fransa'nın BM Daimi Temsilcisi François Delattre ise İran'daki protestoların uluslararası barış ve güvenliği tehdit etmediğini söyleyerek, İran'a yönelik herhangi bir müdahalenin karşılık bulmayacağını ve ters tepebileceği şeklinde uyarıda bulundu.

RUSYA: İNSAN HAKLARI BAHANESİYLE MÜDAHALE

   BMGK toplanmasında dakikalar kala Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov'dan açıklama gelmişti. Ryabkov “ABD, diğer ülkelerin iç işlerine aleni ve gizli müdahale politikasını sürdürüyor. Bunu küstahça ve açıkça yapan ABD, demokrasi ve insan haklarını koruma bahanesiyle diğer ülkelerin egemenliklerine doğrudan müdahale ediyor" açıklamasında bulunmuştu.

ABD Başkanı Donald Trump ise "Yozlaşmış olan hükümetlerini geri almak için çalışan İran halkına saygı duyuyorum. Zamanı geldiğinde ABD'den büyük destek göreceksiniz" açıklamasını yapmıştı.

Pazar, 07 Ocak 2018 03:51

Amerika ve Irandaki olaylar

İran’dan Haley’nin müdahaleci sözlerine tepki


İran’ın BM temsilciliği, ABD’nin BM temsilcisi, Nikki Haley’nin İran’daki olaylarla ilgili müdahaleci açıklamasını mide bulandıran timsah gözyaşı nideledi.

Konu ile ilgili bir bildiri yayımlayan İran’ın BM temsilciliği, Haley’nin şiddet ve kargaşayı destekleyen sözlerini şiddetle kınadı.

Bildiride, bu tür sözlerin Amerika ve müttefiklerinin bölgeye yönelik politikalarında bozguna uğramalarını örtbas etmeye ve İran milletinden intikam almaya yönelik olduğu vurgulandı.

Amerika'dan İran'a Yeni Yaptırımlar


Amerika, İran karşıtı düşmanca tutumlarının devamında İran sanayi grubunu yaptırım listesine aldı. Amerika dün İran karşıtı yeni yaptırım kararları aldı ve bu bağlamda İran'da 5 sanayi kurumunu sözde balistik füze programı nedeni ile uluslararası mali düzenden çıkarttı. 

"Şehit Bakeri" sanayi grubunun şubeleri olan söz konusu sanayi kurumları, bundan önce de Amerika'nın yaptırım listesindeydi.

Amerika hazine bakanlığının bildirdiğine göre yeni yaptırmlarla, sözkonusu firmaların Amerika'daki mal varlıkları dondurulacak, onlarla her türlü ticari ilişkiler kesilecek ve onların Amerika mali düzenine ulaşımı kesilecek. 

Amerikalı yetkililer daha önce, İran 'daki son kargaşa olayları ile ilgili olarak İran İslam cumhuryetine karşı yeni yaptırımların yolda olduğunu duyurmuşlardı.

Bölgede Amerikan-siyonizm ekseninn eylem ve kumpaslarına karşı temel rol alan İran, son 40 yılda İslam inkılabının zaferi ardından her zaman Amerika'nın entrikaları ve baskılarına maruz kalmıştır.

İran’dan Haley’nin müdahaleci sözlerine tepki

 İran’ın BM temsilciliği, ABD’nin BM temsilcisi, Nikki Haley’nin İran’daki olaylarla ilgili müdahaleci açıklamasını mide bulandıran timsah gözyaşı nideledi.

Konu ile ilgili bir bildiri yayımlayan İran’ın BM temsilciliği, Haley’nin şiddet ve kargaşayı destekleyen sözlerini şiddetle kınadı.

Bildiride, bu tür sözlerin Amerika ve müttefiklerinin bölgeye yönelik politikalarında bozguna uğramalarını örtbas etmeye ve İran milletinden intikam almaya yönelik olduğu vurgulandı.

 

Pazar, 07 Ocak 2018 03:48

Türkiye ve IRANdaki olaylar

Erdoğan'dan Ruhani'ye Telefon
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile telefonda görüştü. Ruhani görüşmede Erdoğan'a gösterilerin birkaç gün içinde bitmesini umduklarını aktardı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'yi telefonla aradı. 

Edinilen bilgiye göre, görüşmede, İran'daki süren gösteriler ele alındı. 

Erdoğan, Türkiye olarak İran'ın toplumsal huzur ve istikrarının korunmasına önem verdiklerini vurguladı.

Erdoğan, İranlı mevkidaşı Ruhani'ye, halkın barışçıl gösteri hakkını kullanırken kanunların çiğnenmemesi gerektiği yönündeki açıklamasını isabetli bulduğunu ifade etti.

"BİRKAÇ GÜNE BİTMESİNİ UMUYORUZ"

Edinilen bilgiye göre Ruhani de Erdoğan'a duyarlılığından dolayı teşekkür etti ve gösterilerin de birkaç gün içerisinde sonlanmasını umduklarını kaydetti.

‘Erdoğan’ın desteği gözlerimizi yaşarttı’
İran’da kısa sürede rejim karşıtı eylemlere dönüşen gösteriler sona eriyor. Protestoların dış müdahale ile yayıldığını düşünen İranlılar, Türkiye’den yönetime verdiği destekten dolayı çok memnun
 
İran'da 28 Aralık gecesi zamları protesto amacıyla başlayan ancak kısa süre içerisinde dış müdahale ile rejim karşıtı gösterilere dönüşen kitlesel eylemler sona eriyor. Başta başkent Tahran sokakları olmak üzere ülkenin dört bir yanına iki gündür sakin. Hatta meydanlar rejimi destekleyenlerle doluyor. Tahran'a indiğimizden itibaren de hiçbir sıra dışılığa rastlayamadık. Ancak konuşma fırsatı bulduğumuz buranın sakinleriyle ve meslektaşlarımıza göre ülkenin bir numaralı gündem maddesi; sokağa çıkanlar ve yurt dışından yapılan açıklamalar.

TÜRKİYE ÇOK ÖNEMLİ
Tahran radyosundan Veysel Haydari, "İran'da ekonomik sorunlar var. Geçim sıkıntısı Amerika'da da var Avrupa'da da var. Orada eylem olduğunda kimse o ülkelerin rejimini tartışmaya açmıyor. Ama İran'da insanlar sokağa çıkınca, Batı basını hemen rejimin meşruiyetini sorguluyor" dedi. "Aynı şeyin Türkiye için de geçerli olduğunu hissediyoruz. Takip ettiğimiz kadarıyla en küçük bir kıvılcımda, aynı basın kuruluşları Türk hükümetini sorgulamaya kalkıyor" diyen Hayderi, "Bunun için Türkiye'den gelen destek bizim için çok kıymetli" şeklinde konuştu. Azadi Meydanı'nda tanıştığımız esnaf  Behram Bagheri, "Sokağa çıkanların kim olduğu net değil. Belli bir grup değiller. Ama ekonomik itirazlar dile getirmelerini anlıyoruz. Hükümet de buna kulak veriyor" dedi. "Mesela tepkilerden sonra zamlar geri çekildi" şeklinde durumu anlatan Bagheri, "Ortalık bir anda çok hızlı bir biçimde karıştı. Bence karıştırıldı" diyerek göstericiler hakkındaki şüphelerini dile getirdi. 

BASINDAN BÜYÜK İLGİ
Gösterilerin hayatı pek de etkilemediği Tahran'da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mesajları ise bir hayli yankı uyandırmış. İki ülke arasındaki ilişkileri takip eden gazeteci Kasım Alcan ile konuştuk. "Hem bürokratlar hem halk Erdoğan'ın alakasından büyük memnuniyet duyuyor. Akademisyeninden esnafına sokakta, 'İki ülkenin de kaderi birbirine benziyor. İki ülke de dışarıdan gelen oyunlara karşı birbirine destek oluyor. Eğer İran ve Türkiye yan yana durursa hiçbir dış güç bölgeye nüfuz edemez' görüşü hakim" diyen Alcan "Erdoğan'ın desteği halkın gözlerini doldurdu. Bunlar bizi çok sevindiren gelişmeler" ifadelerini kullandı. "Türkiye'de hain FETÖ darbesi olurken, İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, Türkiye'yle irtibatı hiç koparmadı ve sürekli olarak desteklerini iletti. Bunun için Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da Zarif'e teşekkür etmişti" diyen Kasım Alcan "Aynı desteğin bu protestolar zamanında Erdoğan'dan Tahran'a gelmesi burada büyük bir minnettarlıkla karşılandı" şeklinde konuştu. Erdoğan'ın İran rejimine verdiği destek ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile gerçekleştirdiği telefon konuşması İran basınında da geniş yankı uyandırdı.

TR.JAMNEWS