Displaying items by tag: Kudus Ordusu

İslam İnkılabı Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Ordusu Komutanı General Süleymani, memleketi Kerman’da yaptığı konuşmada, Amerikan’ın IŞİD ile mücadelede ciddi olmadığını söyledi.

Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, İslam İnkılabı Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Ordusu Komutanı General Kasım Süleymani, Kerman eyaleti gazi ve Mukaddes Savunma dönemi mücahitleri ile yaptığı görüşmede, “Amerika, Irak halkını korumak bahanesi ile Ramadi’nin kaç kilometreliğinde varken, IŞİD nasıl bu kadar cinayet yapabiliyor ve Amerikalılar tarafından ise bunlara karşı hiç bir şey yapılmıyor? Bunun kurulan koploda suç ortağı olmaktan başka bir anlamı var mı?”Diye konuştu.

General Süleymani, Obama’nın buraya kadar IŞİD ile mücadele konusunda hiç bir halt etmediğini belirterek, “Bu davranışlar IŞİD ile mücadele konusunda ciddi olmadıklarını göstermiyor mu?” dedi ve “İran IŞİD ile mücadele konusunda ciddi olan ve gerçek anlamda mücadeleye girişen yegane ülkedir” diye ekledi.

Kudüs Ordusu Komutanı aynı zamanda memleketi de olan Kerman eyaleti gazilerine karşı yaptığı konuşmada İran’ın, Irak topraklarında veya petrolünde gözü olduğu konusunda bazı komik söylentiler olduğunu hatırlattı ve “İran’ın, Irak’ın petrolü veya toprağına hiç bir ihtiyacı yok ama eğer IŞİD ile savaşıyor ise de bu ulusal çıkarları çerçevesindedir” dedi.

Published in Rapor
Salı, 02 Aralık 2014 00:00

Hac Kasım Nemesis

ABD basınının 2012’de ‘dünyanın en tehlikeli adamı’ gördüğü Hac Kasım’ı 2014’te ‘Nemesis’ ilan etmesi, sahadaki iki yıllık değişimle doğrudan ilgili.
 
Irak’ta IŞİD işgalinden kurtarılan yer sayısındaki artışla İran Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu Komutanı General Kasım Süleymani’nin gündeme geliş sıklığı arasında doğru bir orantı gözlemleniyor.

Newsweek dergisinin geçen hafta kapak konusu yaptığı General Kasım Süleymani’ye dair “Nemesis”[1] nitelemesi, General Süleymani ile ilgili gündemin sadece niceliğinde değil, niteliğinde de ciddi bir değişim olduğuna işaret ediyor.

Kelime anlamı itibariyle şans ve ikbal dağıtan demek olan Nemesis, Yunan mitolojisinde kibirlileri ve küstahları cezalandıran acımazız intikam tanrıçası olarak tanınıyor.

Ancak ‘nemesis’ kelimesi modern İngilizcede ‘ezeli düşman’, ‘can düşmanı’ gibi anlamlarda kullanılıyor.  

Mitolojideki anlam düşünüldüğünde Newsweek’in dosyasında Musul’u ele geçirdikten sonra hilafet ilan ederek tüm bölgeyi ateşe verme tehdidinde bulunan IŞİD, ‘kibirliliğin ve küstahlığın’ sembolü olarak gösteriliyor.

Erbil ve Bağdat’ın IŞİD saldırılarından korunmasındaki; Emirli, Curf es-Sahar, Beyci, Celula ve Sadiye’nin IŞİD işgalinden kurtarılmasındaki rolü sebebiyle de General Kasım Süleymani, ‘Nemesis’ olarak niteleniyor.

İran’da ve Lübnan, Suriye Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki dostları arasında ‘Hac Kasım’ diye tanınan General Süleymani, iki yıl önce ABD basınında “Dünyanın en tehlikeli 15 adamı”[2] arasında yer alıyordu.

Aslında Hac Kasım’ın ‘kibirli ve küstah’la savaşında bir değişiklik olmamasına rağmen iki yıl içerisinde ‘dünyanın en tehlikeli adamı’ olmaktan çıkarılıp ‘Nemesis’e dönüştürülmesi ‘kibirli ve küstahın’ değişmesinden kaynaklanıyor.

1979’daki İslam Devrimi’nden beri İran’da ‘uluslar arası emperyalizm’, ‘istikbar-ı cehani’ kavramıyla ifade ediliyor.

Kur’an’a ait bir terim olan ‘istikbar’ın, ‘kibir’ kelimesinin türevi olarak emperyalizmin doğasını ifade ettiği vurgulanıyor ve ABD ile iki eşit ülke olarak ilişki kurulamaması da onun ‘istikbari’ doğası ile açıklanıyor.

İran-ABD çatışması ve Hac Kasım

Amerika ile İran arasındaki çatışmanın sadece siyasi veya ekonomik alanla sınırlı olmaması ve çatışmanın her iki tarafın bölgesel stratejik derinliklerinde askeri boyutta sürmesi, ABD tarafında CIA ve Pentagon’un, İran tarafında ise Kudüs Ordusu’nun rolünü arttırıyor.

Lübnan, Suriye, Irak, Afganistan ve bugünlerde ise Yemen, çatışmakta olan İran ile Amerika’nın bölgedeki ortak stratejik derinliği olarak öne çıkıyor.

ABD’nin 11 Eylül gerekçesiyle ‘istikbar’ kavramına tam denk düşecek şekilde 2003’te BM Güvenlik Konseyi’ni de çiğneyerek Irak’ı işgal etmesi ve Büyük Ortadoğu Projesi ile tüm bölgeyi yeniden düzenlemeye kalkması iki taraf arasında halen sürmekte olan Soğuk Savaşın sebebi oldu.

General Kasım Süleymani, ABD’nin önce Afganistan ardından da Irak büyükelçiliğini yapan Zalmay Halilzad tarafından tanınan bir isimdi. Ancak iki tarafın ilk sıcak tanışması, 11 Ocak 2007’de oldu.

ABD’nin Irak’taki Özel Operasyonlar Komutanı General Stanley McChrystal, İran’dan Erbil’e gelen bir araçta Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi ile Kasım Süleymani’nin de bulunduğu istihbaratını aldı.

ABD askerlerinin baskın yaptığı Erbil’deki İran Konsolosluğunda General Caferi ve Süleymani yoktu; ancak bu durum Amerikan askerlerini istihbarat raporunda bahsi geçen araçtaki beş İranlı diplomatı esir almaktan alı koymadı.

Çünkü General McChrystal, 5 diplomatın Kudüs Ordusu personeli olduğunu belirterek tutuklanmalarını emretmişti.

Bu olaydan kısa bir süre sonra ‘Asaibu’l Ehl-i Hak’ adlı 9 veya 11 kişilik bir milis grubunun Kerbela’daki ABD askeri komuta karargahına saldırdığı ve 5 Amerikan askerini esir aldığı, yapılan takip operasyonunda milislerin kaçtığı; ancak 5 Amerikan askerinin öldüğü açıklandı.

Bu operasyon, ABD’nin 5 diplomatı esir almasına Hac Kasım’ın verdiği cevap olarak yorumlandı.

ABD, Erbil’de Kudüs Ordusu komutanı avlamaya çalışmıştı; ama İran’ın Bağdat Büyükelçiliğini yapan Hasan Kazımi Kummi ve Hasan Danayifer, Kudüs Ordusu personeliydi ve Irak’taki siyasi süreçlerin ABD’nin aleyhine şekillenmesinde bu iki isim etkili olmuştu.

 

Lübnan ve Suriye’de savaş

ABD ve Hac Kasım’ın Irak’ta başlayan Soğuk Savaşı, 2004’ten itibaren Lübnan’da, 20011’den sonra da Suriye’de devam etti.

ABD, Irak işgaline karşı çıkan Fransa ile birlikte 2004’te Suriye ordusunun Lübnan’dan çıkarılmasını ve Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını öngören 1559 saylı BM kararını çıkardı.

2005’te eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesinden sorumlu tutulan Suriye, Lübnan’dan çekilmeye zorlandı böylece Hizbullah’ın yalnızlaştırılması hedeflendi.

Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 2006’daki Lübnan savaşını ‘Yeni Ortadoğu’nun inşası’ olarak niteledi.

2006 savaşı ile Hizbullah’ın askeri altyapısının çökertilmesi, İsrail’in Lübnan’da Litani nehrine kadar bir tampon bölge kurması ve Hizbullah’ın silahsızlandırılması hedeflenmişti. Savaşı Hizbullah’ın kazanması, Rice’ın sözünü ettiği ‘Yeni Ortadoğu’nun kurulamasını engelledi.

Benzer bir hedef, 2008 sonunda Gazze için öngörüldü; ancak 22 günlük ağır bombardımana rağmen Gazze’de de Filistin direnişinin askeri altyapısı çökertilemedi.

Irak’taki siyasi süreçlerin ABD’nin aleyhine şekillenmesinden ve Lübnan ile Filistin direnişlerinin çökertilememesinden Suriye yönetimi ile birlikte ‘Direniş Ekseni’ni’ güçlendiren Kudüs Ordusu Komutanı General Kasım Süleymani sorumlu tutuldu.

 

Arap Baharı ve Yeni Ortadoğu

Irak işgalinden sonra söz konusu edilen Büyük Ortadoğu Projesi Irak’ta, Lübnan’da Filistin’de başarısız oldu, öngörülen ‘Yeni Ortadoğu’ en azından bu üç bölgede Direniş Ekseni’nin lehine şekillenmeye başladı. Bu cümleden;

1- ABD, Irak’ta İyad Allavi başbakanlığında ‘uzun vadeli stratejik işbirliği anlaşması’ imzalatabileceği bir siyasi yapı kuramadı; 11 Aralık 2011’de tek bir askeri üs bile elde edemeden Irak’tan çekildi.

2- 2005’te yalnızlaştırılmaya çalışılan ve Lübnan’dan çıkarılan Suriye, Lübnan ve Filistin’de Suudilerin bile ‘Sin-Sin formülü’ çerçevesinde işbirliği kurmaya çalıştığı vazgeçilmez bir aktör haline geldi.     

3- Filistin’de müzakere tezini savunan el-Fetih zayıfladı, direniş tezini savunan Hamas iktidar oldu.

4- 2005’e kadar kabineye girmeyi önemsemeyen Hizbullah, Lübnan’da hükümetin de cumhurbaşkanının da seçilmesinde en belirleyici siyasi grup haline geldi.

5- Resmi sınırı olmayan İsrail, Direniş’in oluşturduğu caydırıcılık dengesiyle fiilen sınırlanmış oldu.

Ancak 2011 yılının mart ayından itibaren Suriye’yi de içine alan ‘Arap Baharı’, uluslar arası ve bölgesel aktörlerin müdahaleleri sebebiyle Büyük Ortadoğu Projesi’yle öngörülen sonuçlar yaratmaya başladı.

Direniş Ekseni’nin ‘istikbar’a ve bölgedeki uzantısı İsrail’e doğrultulmasını istediği namlular, tekfirciler aracılığı ile içeriye yöneldi.

Direniş’i Suriye, Irak ve Lübnan’da savunma pozisyonuna sürükleyen bu yeni konjonktür çerçevesinde 2012 yılı temmuzunda Suriye yönetimini birkaç haftada devirmeyi hedefleyen birvekalet savaşı başlatıldı.

Ancak bu savaştaki başarısızlık sebebiyle 2013 eylülünden itibaren Suriye’de kontrolden çıkan‘vekiller’, 2014 haziranından itibaren Irak’ta ‘asıllar’ için bile tehdit haline geldi.

Newsweek’e konuşan Irak’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Muvaffak Rubaie, şunları söylüyor: “Musul düştükten üç gün sonra Irak’ın yardımına koşan kimdi? Amerikalılar değildi. Onlar üç ay sonra bir vatandaşlarının başı kesildikten sonra hava saldırısı yaptılar. Bağdat ve Erbil’in düşmesini İran önledi.”

Newsweek’in haberinde ayrıca İran’ın daha ilk haftalarda Irak’a 88 Rus Sokhoi uçağı ile Irak silahlı güçlerini eğitmek için en seçkin savaşçılarını gönderdiği ifade ediliyor.

Muvaffak Rubaie’nin verdiği bilgiler, Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye teşekkür mektubuyla[3] ve KYB’nin Celula ve Sadiye’nin kurtarılmasındaki rolü sebebiyle İran’a teşekkür etmesiyle[4] de doğrulanıyor.

ABD basınının 2012’de ‘dünyanın en tehlikeli adamı’ gördüğü Hac Kasım’ı 2014’te Yunan mitolojisindeki anlamıyla ‘Nemesis’ ilan etmesi, sahadaki iki yıllık değişimle doğrudan ilgili. Bununla birlikte sahadaki iki yıllık değişime rağmen Hac Kasım’ın ‘can düşmanı’ (nemesis) olarak görülmeye devam edilmesi de kendi içinde son derece tutarlı.

Başta General Süleymani olmak üzere İranlı yetkililer ise ABD liderliğindeki uluslar arası koalisyonun IŞİD’le mücadelesini ciddi görmüyorlar. Irak ve Suriye’de istikrar ve güvenlik yaratacak siyasi sonucun ancak askeri sahada üretilebileceğini düşünüyorlar.

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, Irak’ta Emirli, Curf es-Sahar, Beyci, Celula ve Sadiye’nin birkaç gün içerisinde IŞİD’den temizlendiğini; ancak koalisyon uçaklarının bir aydır bombaladığı Kobani’nin hala IŞİD kuşatması altında olduğuna dikkat çekerek ABD’yi samimiyetsizlikle suçluyor.

Suriye’de IŞİD’i tehdit olarak görmeyen ABD’nin, bu örgütü Suudi Arabistan, Ürdün ve Kürdistan Bölgesi’ne tehdit olmayacak şekilde yaşatmak niyetinde olduğu tezini doğrulayacak çok sayıda kanıt sunulabilir.

Bu yüzden Hac Kasım’ın Irak’taki temizlik çalışmaları ile Suriye ordusunun Halep’e yoğunlaşmasının eş zamanlı gelişmesi tesadüf bile olsa anlamlı gözüküyor.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[1] Newsweek. 27 Kasım 2014. Nemesis: The Shadowy Iranian Training Shia Militias in Iraqhttp://www.newsweek.com/2014/12/05/nemesis-shadowy-iranian-training-shia-militias-iraq-287610.html
[2] Wired. 19 Aralık 2012. The 15 Most Dangerous People in the Worldhttp://www.wired.com/2012/12/most-dangerous-people/#slideid-192001
[3] YDH. 11 Ağustos 2014. Barzani’den Ruhani’ye mektup. http://www.ydh.com.tr/HD13109_barzaniden-ruhaniye-mektup.html
[4] YDH. 27 Kasım 2014. Kürdistan’dan İran’a Celula ve Sadiye için teşekkür.

Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Celula ve Sadiye kentlerinin IŞİD işgalinden kurtarılmasındaki desteğinden dolayı İran’a teşekkür eden bir bildiri yayımladı.
 
Kurdpress haber ajansının haberine göre Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği, yayımladığı bildiride Diyala iline bağlı Sadiye, Celula, Karatepe ve Cebbare kentlerinin IŞİD işgalinden kurtarılmasındaki desteğinden dolayı İran’a teşekkür etti.

Bildiride, “İran İslam Cumhuriyeti, savaş meydanındaki topçu ve ağır silah desteği ile bu zaferlerde son derece seçkin bir rol oynamıştır. Bu vesile ile İran’a teşekkürlerimizi sunarız” denildi.

Sadiye ve Celula kentlerinin kurtarılmasıyla sonuçlanan operasyonlara Irak ordusunun da havadan destek verdiğinin belirtildiği bildiride “23 Kasım’da Celula ve Sadiye’de iki büyük zafer kazanıldı ve her iki kent te özgürlüğüne kavuştu. 26 Kasım’da Peşmerge güçleri Irak ordusu ve Bedir Güçleri ile birlikte Celula ve Sadiye, Karatepe ve Cebbare’nin tüm köylerini, Saddam rejiminin devrilmesinden sonra teröristler için güvenli bir merkeze dönüşen Hamrin Gölüne kadar Baasçılardan ve teröristlerden temizledi” ifadesine yer verildi.

KYB Siyasi Bürosunun icradan sorumlu yetkilisi Molla Bahtiyar’ın Rudav televizyonuna İran ordusunun peşmergeye verdiği desteği anlattığının belirtildiği haberde KYB Başkanlık Kurulu Üyesi Ferid İse Serd’in de Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye teşekkür mesajını hatırlatarak İran’ın Iraklı Kürtlere ilk yardım eden ülke olduğunu söylediği bildirildi

İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Ordusu Komutanı General Kasım Süleymani’nin Peşmerge komutanları ile birlikte Sadiye ve Celula’daki operasyonlara komuta ettiği bildirildi.

 

Published in Rapor
Tagged under
Çarşamba, 17 Eylül 2014 00:00

Allah’ın Sadık Eri Kasım Süleymani

CIA’nın bir eski memurunun onun hakkındaki “İran Kudus Ordusu komutanı General Kasım Süleymani, Ortadoğunun en güçlü adamıdır.” sözleri herkesi bu güçlü adamı tanımaya sevk ediyor.


Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Önceki yazılarımdan farklı bir yazı yazmak istiyorum. Bu yazının konusu günümüzün maruf erlerinden bir Allah’ın kulunun vasfı olacak.

Önceki yazılarımdan farklı bir yazı yazmak istiyorum. Bu yazının konusu günümüzün maruf erlerinden bir Allah’ın kulunun vasfı olacak; yani devrim muhafızı kardeşimiz komutan Hac Kasım Süleymani. Bu tanıtım yazısı kardeş Süleymani için değildir çünkü benim kalemimden tanıtılmaya ihtiyacı olmadığı gibi bu yazıdan rahatsızda olabilir, bu özrümden dolayı öncelikle ondan af diliyorum.

Yazıyorum çünkü ben ve devrim muhafızlarından birçok kardeş özellikle genç olanlar bu yazıya şiddetle ihtiyaç duyuyoruz.

Bu yazıyı yazma motivasyonu aslında genç bir devrim muhafızının sorusu neticesinde oluştu. Bir kaç gün önce mukaddes Meşhed şehrinde bölge gelişimleri üzeri bir toplantı için devrim muhafızları kara güçlerinin imam Rıza (a.s) eğitim merkezinde kardeşlerimin yanında bulunma tevfikine vardım. Toplantının sonunda her zaman olduğu gibi bir kaç devrim muhafızı toplantıyı aşan soruları sormak için yanıma geldiler. Bu arada genç kardeşlerden biri ki ilk on yıl hizmetini dolduruyordu yüksek bir sesle diğerlerinden farklı bir soru sordu.

Komutan Süleymani kimdir ve ne yapıyor?

Nasıl bu derece başaralı ve meşhur oldu?

Sesinin tonuna ve güzel yüzüne dikkat ettiğimde kendine örnek aradığı niyetiyle sorduğu aklıma geldi. Hakikatte Hac Kasımi daha çok tanımak istiyordu ve onu devrim muhafızlığı örneği olarak anlamak istiyordu. Kesinlikle bu soru farklı niyetlerle birçok devrim muhafızının, besicinin ve normal halkın sorusuydu.

Medya ve farklı kanallarda özellikle sanal âlemde Hac Kasım dostları ve düşmanları, özellikle düşmanları tarafından vasf edilince doğal olarak genç devrim muhafızı kardeşimiz daha çok onu tanımak için soru sorar. Medyada CIA’nın bir eski memurunun onun hakkındaki “Kasım Süleymani, İran Kudus Sipahı komutanı, orta doğunun en güçlü adamıdır.” sözleri herkesi bu güçlü adamı tanımağa sevk eder.

Komutan Süleymani’nin Gazze’deki son savaşta direniş gruplarının liderlerine yazdığı meşhur mektup yayınlayınca Arap yazar Abdulbari Atvan bir makalede mektubu şöyle değerlendirir: “Bu mektup İsrail’in korkusu ve arap liderleirnin şaşkınlığına neden oldu.” Bir çok kişi bu mektubun yazarını daha çok tanımak ister.

Bir Iraklı askeri komutan Associated Press’eşunları der: “Eğer İran’ın ve komutan Süleymani’nin istişareleri olmasaydı biz Samerrayı teröristlere bırakmaya mecbur kalırdık.” Bu komutan bu konuşmasının başka yerinde şunu dile getirir: “Süleymani nasıl Şam’ı Esad için savunduysa Bağdat ve Samerrayı da korumak istiyor.’’

Tüm bunlar genç devrim muhafızının bu cesur İslam İnkılabının kahramanını tanımaya sevk eder. Bu örnek devrim muhafızı bu zamanda Suriye’yi ve Irak’ı teröristlerin şerrinden ve yerli ve uluslararası hamilerinden kurtarandır. Bu komutan daha çok ve daha iyi tınılmalı.

Evet bir çok uluslararası maruf analistlerin ve stratejistlerin değerlendirmesi son on yılda batının özelikle Amerika’nın batı Asya’daki başta Suriye ve Irak ülkeleri olmak üzere tüm planlarının yenilgiye uğramasında komutan Süleymani`nin önemli etkisi yönündedir. Onun ayrıca Lübnan Hizbullah’ının 33 gün savaşı, Filistin direniş gruplarının 22 gün savaşı, 8 gün savaşı ve 51 gün savaşı zaferlerinde ki rolü ve önemi eşsizdir.

Herkes zamanımızda emperyalizme karşı gerçek savaşçıyı daha çok tanımak ister. Evet, bir Amerikalı senatör Amerika meclisinde sinirli ve çaresizce görgüye ve politikaya aykırı olarak ’’Komutan Süleymani terör edilmeli’’ diye bağırıyorsa herkes mağrur, zalim ve katil Amerikalıları çaresiz bırakan bu İslam ordusu komutanını daha çok tanımak ister.

Ben bu genç devrim muhafızının sorusuna genel olarak cevap verdim, burada daha ayrıntılı ve ek bilgiyle tekrarlıyorum.

Komutan Süleymani, kutsal savunma yıllarının armağanı ve yiğitlik destanı yazan cephe arkadaşlarının hatıralarını bugüne getirendir. Şehit komutanlar şehit Harrazi, Himmet, Bakeri, Zeyneddin, Kazemi vs. Komutan Süleymani`nin cephe dostlarıydı.

Hac Kasım Süleymani kutsal savunma yıllarında direnişle elde ettiklerini muhafıza eden ve yükseltendir. Hac Kasım bir devrim muhafızıdır ve İmam Humeyni’nin buyurduğu üzeri devrim muhafızlığını muhafıza edendir. O şimdi İslam inkılabının muhafızlık ölçütünün en yüksek derecesindedir. O Sipahın esasnamesinde ki tanımlanan devrim muhafızının manası üzerine bir sipahidir: “Devrim muhafızı Allah yolunda ve İslam İnkılabı ve neticelerini savunma için her yönden cihada hazır ve Sipahın üyeliğine kayıt olandır.”

Evet, hac Kasım kutsal savunma yıllarından sonra cihadi vasfını korudu ve tüm gücüyle islamın ve beşeriyetin düşmanlarına karşı savaşı sürdürdü. O bu yolda sadakat ve ihlasla zamanın ilahi veli fakihi hazreti İmam Hameney’in emrinde fedakârlık ve şehadete hazır oluşunu ispatladı. O İmam Ali’nin buyurduğu insanlardandır, İmam Ali buyuruyor: “Cihad Cennetin kapılarındandır ki Allah has velilerine onu açar.” Hac Kasım iyi biliyor ki din ve dünya işi ancak cihatla düzelir; bu yönden cihat onun nazarında yüce ve değerlidir.

Aziz muhafızlar ve besiciler ve Süleymani`yi daha iyi tanımak isteyen herkes bilmelisiniz ki o aziz rehberin istediği devrim muhafızlığının ruhu ve hakikatini idrak etmiştir ve sürekli buna önem vermiştir.

Hac Kasım Süleymani mukaddes İslam Cumhuriyeti nizamında muhafız olmayı kendine bir büyük tevfik biliyor, aziz rehber de devrim muhafızlarına buyurur:’’ Bu (devrim muhafızlığı) siz kardeşler için büyük bir tevfik ve iftihardır… devrim muhafızı üstün bir ünvandır; bu unvanı tüm özellikleriyle varlığınızda, kalbinizde, ruhunuzda ve zihninizde koruyun. Bu inkılap için gereklidir.’’

Hac Kasım Süleymani ile çalışan herkes onun İmam Humeyni ve rehberiyet makamının tüm vasıflarıyla istediği devrim muhafızı olduğuna tanıklık ederler. Allah ile olma, takvalı olma, ihlas, kendini yetiştirme, Allah’a dua ve yakarış, dini marifet ve siyasi basiret, aklaniyyet ve tedbir, Allah yolunda direnme, yılmama, disiplin, dünyevilikten arınma, ilahi rızayı kazanma, aileye özen vs. bir vasfılar bütünü olarak yüce rehberiyyet makamı bir devrim muhafızı için ön görmüştür ve tüm bu vasıflar bu Allah’ın erinde en üst derecede görünmektedir.

Hazreti İmamın “Keşke bende bir devrim muhafızı olsaydım” sözüne en iyi örnek hac Kasımdır. Evet, hac Kasım bu özellikleriyle düşmanı yıldırıyor, Amerika ve siyonistlerin bölgede ki hedeflerine varmalarını engelliyor ve sadece adı direniş cephesindeki askerlere büyük bir moral veriyor. Aynı hac Kasım kendini velayetin askeri olarak biliyor ve aziz rehberine aşk ile bağlılığını kanıtlıyor. O şehadet için anları sayıyor ve dostlarından şehid olması için dua etmelerini talep ediyor.

Evet, bu Allah’ın eri velayet mektebinde terbiye görmüş bir devrim muhafızı olarak bütün dünyada ki hürriyet için direnenlere özellikle dünyada ki devrim muhafızlarına en iyi örnektir. Evet tek sözle: Hac Kasım Süleymani Allah’ın eridir ve Allah onunladır. Allah buyurur: Kim Allah ile olursa, Allah onunladır.

Dr.Yedullah Cevani