کارگر

کارگر

Pazartesi, 13 Ocak 2020 08:34

İran'dan İngiltere'ye Protesto Notası

 İran Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada; İngiltere'nin Tahran Büyükelçisi Rob Macaire'in 'anormal hareketi ve yasa dışı gösterilere katılması' nedeniyle bakanlığa çağrıldığı ve Tahran yönetiminin resmi protesto notasının kendisine ve İngiltere yönetimine iletildiği ifade edildi.
 

İran'ın başkenti Tahran'da dün düzenlenen hükümeti karşıtı gösterilere katılan Büyükelçi Macaire, bir süre gözaltında tutulduktan sonra sonra serbest bırakılmıştı.

Pazartesi, 13 Ocak 2020 08:29

Katar Emiri Al Sani Tahran'da

 Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, ABD'nin üst düzey İran komutanı Kasım Sülaymani'yi öldürmesinin ardından Körfez'deki gerginliklerin ortasında İran'a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Al Sani, Tahran'da İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile bir araya geldi.
 

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Tahran'da görüşen Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, Ortadoğu'da İran ve ABD arasındaki yükselen gerilimde tek çözüm yolunun diyalog ve gerilimi düşürmek olduğunu söyledi.

İran Cumhurbaşkanı Ruhani: Katar'la ilişkilerimizi geliştireceğiz

İkili ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısında konuşan Ruhani, "Katar'la ilişkilerimizi geliştirme konusunda kararlıyız. Bazı ülkelerin Katar'a yaptırım uyguladığı dönemlerde Katar'ın yanında olduk. Bundan sonra da yanlarında olmaya devam edeceğiz" dedi.

İki ülkenin siyasi ilişkilerinin iyi olduğuna işaret eden Ruhani, "Ekonomi, ticaret, bilim ve kültür alanlarında ilişkilerin geliştirilmesi konusunda imkanlara sahibiz. Birkaç aya kadar iki ülke ekonomik iş birliği komisyonu kurulacaktır" ifadelerini kullandı.

Basra Körfezi, Hürmüz Boğazı ve Umman Denizi'nin güvenliği konularında fikir alışverişinde bulunduklarını dile getiren Ruhani, tüm bölge güvenliği konularında diplomatik ilişkilerin artırılacağını söyledi.

Katar Emiri Al Sani: İran'la tarihi ilişkilere sahibiz

Öte yandan, Fars Haber Ajansı'na göre, Katar Emiri Al Sani konuşmasında, iki ülke ilişkilerinin güçlenmesini arzu ettiklerini belirtti.

Ekonomi ve turizm alanlarında iki ülkenin hedef belirlediğini ifade eden Al Sani, "İran'la tarihi ilişkilere sahibiz. Ülkemize yaptırım uygulandığı günlerde İran'ın yanımızda olmasını hiçbir zaman unutmayacağız" dedi.

Bölgede hassas bir dönemden geçildiği süreçte Tahran'da olduğunu belirten Al Sani, tüm sorunların diyalogla çözülebileceği konusunda görüş birliğine sahip olduklarını kaydetti.

Al Sani, 2013'te Katar Emiri olmasının ardından İran'ı ilk kez ziyaret etti.

 

İmam Hamanei: ABD’nin Eylemleri Nedeniyle Bölge Bu Durumda
 
 Resmi bir ziyaret kapsamında Tahran’a giden Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, bugün akşam saatlerinde İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei ile görüştü.
 

İslam İnkılabı Lideri, bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve dış güçlerden etkilenmemesini gerektirdiğine vurgulayarak; “İran İslam Cumhuriyeti’nin defalarca ilan ettiği gibi, İran bölge ülkeleriyle daha çok işbirliği yapmaktan yanadır” dedi.

Bölgenin uygun bir durumda olmadığını belirten İmam Hamanei, “Bu durumun sebebi, Amerika’nın fitne çıkarması ve eylemleridir. Buna karşı çıkmanın tek yolu da bölgesel ilişkilerin geliştirilmesidir” ifadelerinde bulundu.

İmam Hamanei, İran ve Katar arasındaki siyasi ilişkilerin iyi durumda olduğunu fakat ekonomik ilişkilerin istenilen seviyede olmadığını belirtti. Dolayısıyla ortak alanlarda eskisinden daha çok işbirliği yapılmalı” dedi.

Katar Emiri de bu görüşmede, İran’a düzenlediği ziyaretten dolayı memnuniyetini dile getirerek, bölgesel ilişkilerin geliştirilmesinin büyük önem taşıdığını ve bu konuda daha çok çaba sarf edilmesi gerektiğini vurguladı.

Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, ayrıca bazı ülkeler tarafından Katar’a uygulanan yaptırımlarda İran’ın bu ülkeye verdiği destekten dolayı teşekkürlerini bildirdi.

 

Pazartesi, 13 Ocak 2020 08:26

Beceriksiz ve katil Müslümanlar!!!????

Yakın tarihte silahlı kuvvetler tarafından düşürülen pek çok sivil uçak var. Dünyada savaşlar sürdüğü sürece sivillerin güvende olması mümkün değil. Savaşın yol açtığı dolaylı tahribat bir yana, savaş bölgesi ile hiçbir ilgisi olmayan insanlar bile savaşın doğrudan kurbanı olabiliyor. İran’da vurulan Ukrayna uçağı da işte böylesi bir trajedi. ABD ve İran arasındaki gerilimde, 176 masum sivilin ölümü yürekleri yakıyor.

YAKIN TARİHİN TRAJEDİLERİ

Yakın tarihteki benzer vakalardan biri LN 114 Libya Hava Yolları uçağıdır. 1971’de Trablus-Kahire seferini yaparken kötü hava koşulları ve uçuş sistemindeki arıza sebebi ile yönünü kaybeden uçak o zamanlar İsrail işgali altında olan Sina hava sahasına girer. Pilotlar durumu fark ettiklerinde geri dönmeye çalışırlar ama, buna fırsatları olmaz. Peşlerine takılan İsrail jetleri uçağı yakın mesafeden vurup düşürür.

LN 114 olayında, aralarında Libya Dışişleri Bakanı Salih Buyassir’in de bulunduğu 108 kişi yaşamını yitirmiş, İsrail, sivil bir uçağın emir komuta zinciri içinde yakın mesafeden vurularak düşürülmesini “değerlendirme hatası” olarak nitelemişti.

Savaş makinelerinin sıcak çatışmaların çok uzağındayken yaptığı “kazalar” da var. Tarih, 27 Haziran 1980. İtalyan Itavia Havayollarına ait DC-9 yolcu uçağı Bolonya - Palermo seferini yaptığı sırada bir Fransız savaş uçağından ateşlenen füze ile düşürüldü. Uçaktaki 81 kişinin tamamının öldüğü bu kaza ile ilgili pek çok detay hala karanlıkta.

1 Eylül 1983 günü yaşanan Kore Hava Yolları-KAL faciasını da hatırlamak lazım. New York-Seul seferini yapan uçak, teknik bir arıza yüzünden Sovyetler Birliği hava sahasına girmişti. Soğuk savaşın en gerilimli zamanlarıydı. 269 kişi taşıyan uçak, Sovyet hava savunma sistemine ait füzeler tarafından vuruldu, kurtulan olmadı. Olay soğuk savaşın önemli başlıklarından biri olarak yıllarca tartışıldı.

Reklamdan sonra devam ediyor 
 

3 Temmuz 1988’deki Iran Air 655 olayı ise hepsinin içinde belki de en trajik olanıdır. İran Hava Yollarının Tahran-Dubai seferini yapan uçağı, ABD’nin USS Vincennes savaş gemisinden atılan bir füze ile düşürüldü. Uçakta bulunan 290 kişinin tamamı öldü. Uçak vurulduğunda İran hava sahası içindeydi. ABD’nin savaş gemileri ise kendi ülkelerinden binlerce mil uzakta jandarmalık yapıyordu. ABD, olaydaki kusurunu kabul etmedi ve hiçbir zaman resmen özür dilemedi. Üstelik, 1990 yılında tüm gemi personeline gazi nişanı verildi; 290 kişinin katili, gemi komutanı William Rogers, üstün hizmet madalyası ile ödüllendirildi.

BATININ İKİYÜZLÜLÜĞÜ

KAL faciası ile Iran Air 655’in düşürülmesi arasında sadece beş yıl vardır. Ancak Batı medyası bu iki olaya taban tabana zıt tepkiler verir. İletişim bilimci Robert Entman’ın yaptığı karşılaştırmalı analize göre KAL uçağının düşürülmesi “Sovyetlerin devlet kararı ve hatta tüm Sovyet ulusunun kötülüğünün bir göstergesi” olarak işlenirken, 655’in vurulması “basit bir hata” olarak işlenmiştir.

Bu mukayese, “bağımsız gazeteciliğin kıblesi” olarak tarif edilen Batı medyasının, aslında bir psikolojik savaş aygıtı olduğunu gösteren güzel bir örnektir. Tüm dünyaya yayılmış Batı hayranı kafalar ise bu çifte standartlı yaklaşımın gönüllü fedaileri olurlar.

Ukrayna uçağının düşürülmesinin ardından gördüklerimiz de bu şemaya uyuyor. Batı referansları ile kurulmuş zihinler, olayın aydınlatılması için elinden geleni yapan İran’ı idam sehpasına taşımakla kalmıyor, lafı getirip Müslümanların “ahmaklığına ve beceriksizliğine” hatta “katilliğine” bağlıyor. Böylelikle Batı’nın “Müslümanların elinde bu tip silahlar bulunmamalıdır” tezi beslenmiş oluyor.

Batılıların bu tip “kazalar” konusundaki sicili çok daha kabarıkken, neden “beceriksiz Hristiyanlardan” ya da “katil Batılılardan” söz edilmiyor dersiniz? Çünkü çatışmaları başlatan ABD saldırganlığını görmeyelim, Batılı istihbarat örgütlerinin karanlık işlerini unutalım, emperyalist işgali yok sayalım... Ve tüm bunların yerine “Müslümanların beceriksizliğine” inanalım isteniyor! Anlaşılan o ki gerçeğin bu şekilde tahrif edilmesine, vicdanın güçlülerin elinde bir soytarıya çevrilmesine artık bir dur dememiz gerekiyor.

Gaffar Yakınca
Aydınlık Gazetesi, 13.1.2020

Cumartesi, 11 Ocak 2020 06:31

Trump Kayıplarını Gizliyor

Arap Dünyasının önde gelen analistlerinden olan ve aynı zamanda Rey el-Yevm Gazetesi Baş Editörü, Amerika Başkanı’nı yalancı olarak nitelendirerek şunları söyledi: ‘Trump yalan söylüyor ve Ayn’ul Esed’e düzenlenen saldırıda yaşanan kayıpları gizliyor.’


Arap Dünyasının önde gelen analistlerinden olan ve aynı zamanda Rey el-Yevm Gazetesi Baş Editörü Abdel Abri Atvan, Rey el-Yevm Gazetesinde kaleme aldığı yazısında, İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları’nın Ayn’ul Esed üssüne düzenlediği saldırının ardından, Amerika Başkanı’nın verdiği kayıpları gizlemeye çalışmasıyla alay etti.

Abdel Abri Atvan şu ifadelerde bulundu: ‘Trump profesyonel bir yalancıdır ve Ayn’ul Esed’e düzenlenen saldırıda verdiği kayıpları gizlemektedir.

Devrim Muhafızlarının Ayn’ul Esed üssüne yaptığı saldırıda ölenlerin sayısının tam olarak belirlenmesi için erken olsa da Trump'ın, saldırıda herhangi bir kayıp yaşanmadığı yönündeki iddiasının yalan olduğunu gösteren bazı kanıtlar vardır. Bunlar arasında;

1- Trump daha önce, İran'ın ABD'nin insansız hava aracını düşürmesine tepki olarak bir İran İHA’sının düşürdüğünü açıkladı ve iddiasını doğrulayacak resimler yayınlayacağı sözünü verdi, ancak dört ay geçmesine rağmen Trump'ın iddiasını kanıtlamasından bir haber yok.

2- Trump, ABD İHA’sının İran kuvvetleri tarafından düşürülmesinin ardından, İran'a askeri bir saldırının, ABD İHA’larının hedeflerine ulaşmasından dakikalar önce son dakikada iptal edildiğini iddia etti. Ancak, şimdiye kadar iddiasını doğrulayacak hiçbir kanıt sunmadı.

3- Trump daha önce, ABD'nin bölgedeki çıkarlarına ve müttefiklerine yapılan saldırıların intikamını alacağı sözünü vermişti, ancak Suudi Aramco tesisi hedef alındığında, müttefiki Riyad'ı savunmak için misilleme konusunda hiçbir şey söylemedi.

4- Amerikalı gazeteciler, Trump'ın yalanları konusunda, onun İran'la yapılan nükleer anlaşma, Çin ile ticari ilişkiler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin maliyetleri ile ilgili açıklamaları da dahil olmak üzere sekiz büyük yalanını listelediler.

5- Trump daha önce Ebu Bekir Bağdadi'yi öldürdüğü konusunda ısrar etmişti, ancak bugüne kadar ABD tarafından Ebu Bekir Bağdadi’nin cesedine ait hiçbir görüntü yayınlanmadı. Trump, cesedin denize atıldığını ve gelecekte de onu tekrar göremeyeceğimizi iddia etti!

Trump'ın bu birçok yalanının dışında, İran Devrim Muhafızları füzelerinin hiçbir Amerika askerini öldürmediğini varsayarsak bile, Trump’ın açıklamalarında, onun Ayn’ul Esed’deki tesislerin imha edildiğini inkâr etmediği çok açıktı. Bu da Irak'taki en büyük ABD üssünü hedeflemeye karar verebilecek olanın İranlılar olduğu ve hatta füzelerinin bile tam olarak hedefe isabet ettiği anlamına gelmektedir.

Cumartesi, 11 Ocak 2020 06:21

Suikasttan sonra Türkiye

İran’ın Kasım Süleymani suikastına misilleme olarak, Irak’taki iki ABD üssünü vurması ve 80 ABD askerini öldürdüklerini açıklamasına karşı, ABD başkanı Trump hiç kimsenin burnunun kanamadığını söyledi. İran’ın değil ABD’nin yaptığı “hiç zarar görmedik” açıklamasına daha fazla prim veren çevrelerde, bu olayın ABD ile İran arasında danışıklı dövüş olabileceği iddiası ortaya atıldı.

Ortadoğu’da amaçlarına erişmekte zorlanan ve bölge denklemi tarafından giderek sıkıştırılan ABD’nin bazı gösteriş eylemlerine yönelmek istediği bilinmeyen bir şey değil. Geçmişte İran’ın nükleer programına karşı bombardıman “show”u yapmak için bizzat İran’dan kendisine bazı boş araziler göstermesini el altından talep ettiği ortaya çıkmıştı. Fakat son olay ABD’nin ben hala buradayım mesajı vermesini amaçlasa da, sonuçları açısından ABD’nin durumunu daha da zorlaştırmaktan başka bir işe yaramadı.

Kasım Süleymani, İran için herhangi bir asker değil, bölgedeki nüfuz ve etkisinin somut timsaliydi. Türkiye’nin temel milli çelişmesini ABD emperyalizmi ile aramızdaki çelişme olarak değil, İran Şiiliğiyle Türkiye Sünniliği arasında imiş gibi gören mezhepçi kafalar, bu nedenle Süleymani’nin katledilmesine sevindiler. Mezhepçiliğin dünyayı anlamak ve açıklamaktaki zaafları bir yana, İran düşmanlığı yapanları ABD işbirlikçiliğine savurduğunu bir kez daha kanıtladılar.

ABD’nin hamlesi, İran’a somut bir zarar vermeyi hedefliyordu. Ancak İran’ın sert misillemesinin ardından Irak Parlamentosu’nun aldığı, ABD’yi Irak’ı terk etmeye davet eden karar, ABD’nin durumunun Süleymani suikastinden öncekine göre daha iyi olmadığını gösteriyor. Basit bir siyaset kuralıdır: eğer bir eylem, güç ve imkânlarınızı, eylemden önceki duruma oranla daha da kötüleştirecekse, o eylemi yapmamak gerekir. Şu durumda ABD, bu basit kuralı çiğnemiş ve Ortadoğu’daki manevra yeteneklerini daha da daraltacak bir eylem yapmıştır. Peki ama neden?

Bir eylemin sonuçlarını tam olarak yönetemeyeceğiniz halde, ortaya çıkabilecek sonuçlardan birinin işinize yarayabileceği ihtimali üzerine hareket ediyorsanız, o eylem bir tür intihar eylemi vasfı kazanabilir. ABD’nin suikasttan tek beklentisinin, İran’ın etkili bir cevap verememe ihtimali olduğu anlaşılıyor. Eğer böyle olsaydı ABD üstünlük kazanacaktı. İran cevap verdiğinde, ABD daha sert bir misilleme yapabilseydi, bölge topyekûn savaşa tutuşacaktı. ABD, ikinci bir cevap veremeyince, hiç zarar görmediği yalanını söylemek ve alttan alarak masaya oturma çağrısı yapmak zorunda kaldı. Trump’ın, İran’ın cevabı karşısında 80 değil ama 8 askerimiz öldü bile deme şansı yoktu. Çünkü dünya liderliği iddiası olan bir devletin böyle bir durumda mutlaka bir misilleme yapması beklenecekti. Trump “ben zarar verdim ama onlar veremedi” yalanıyla, olayın üstünü kapatmak zorunda kaldı.

Olayın bizdeki yansımalarına bakıldığında iki husus ön plana çıkıyor. Birincisi, Türkiye gibi son altmış yılını batı sistemi içinde yaşamış bir ülkede, emperyalizme bağımlılık mekanizmaları sadece ekonomik ve siyasal düzlemde kalmıyor, aynı zamanda zihinsel kodlar, dünya görüşleri ve sosyal psikoloji düzleminde de etkili oluyor. Bütün göstergelere rağmen ABD’nin yenilebilen bir güç olduğuna inanmak istemeyenler, Süleymani suikastında bile ABD ile İran arasında gizli anlaşma arıyorlar. Batıcılığın yarattığı özgüvensizlik 20. yüzyılın ikinci yarısının ABD açısından emperyalist hâkimiyetin yanı sıra çok sayıda yenilginin de tarihi olduğunu görmeyi engelliyor. Oysa ABD Ortadoğu’da yeniliyor ve sonuçlarını tam olarak yönetemeyeceği eylemler yapmaya mecbur kalıyor. Bu açıdan Süleymani suikastı ABD’nin gücünün değil, güçsüzlüğünün göstergesidir.

İkinci olarak, gelinen aşamada ABD’nin yalnızlaştıkça eski güvenilir müttefiki Türkiye’nin “disiplinsiz” hareketlerini daha fazla sorun edeceği öngörülebilir. Ortadoğu’daki manevra alanını genişletemeyen ABD’nin, Türkiye’yi yeniden yola getirmek amacıyla yeni bir deneme yapması şaşırtıcı olmayacaktır. ABD’nin kısa bir süre içinde ilgisini yeniden Türkiye üzerinde yoğunlaştırıp, kendi yanında saf tutması için nihai bir karara zorlaması beklenmelidir.

Son yıllarda ABD’nin artan baskısı, Türkiye için bir beka sorununa dönüşmüş ve görece bağımsız hareket etmesine giden yolu açmıştı. Önümüzdeki aylarda yoğunlaşacak olan ABD baskısı, Türkiye’nin batı ile ilişkileri konusunda gerçekten nihai bir karara varmasına ve Avrasyalı kimliğini milli bilincine çıkarmasına yol açacaktır.

Atakan Hatipoğlu
Aydınlık Gazetesi, 11.1.2020


Filistinli bir analist, ABD’nin Ayn’ul Esed Üssüne verilen zarardan daha önemli olan şeyin, İran'ın tepkisinden sonra Amerika’nın bölgedeki değerini kaybetmesi olduğunu söyledi.

 Filistinli analist Vasıf Arikat şu açıklamalarda bulundu: ‘İran’ın, Amerika’nın Irak’taki Ayn’ul Esed Üssüne düzenlediği saldırı çok değerliydi. Çünkü, tam olarak Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Süleymani’ye yapılan suikastta kullanılan İHA’ların kalktığı mekân hedef alındı.

 
Ayn’ul Esed, merkezi güvenlik sistemi ve radarlarla donatılmış, 5000 asker kapasitesine sahip olan Amerika’nın ikinci büyük hava üssüdür ama bu radarlar İran’ın füzelerini tespit edemediler ve bu da radar ve hava savunma sistemleriyle övünen Amerika’ya başka bir darbeydi. 


Bu darbeden sonra, Amerika’nın bölgedeki değeri yok oldu ve bu, Amerika askerlerinin öldürülmesinden daha önemlidir. Amerika verdiği kayıpları açıklayamaz ama bu üssün güvenlik sistemleri, İHA’ları ve alt yapısı zarar gördü ve bu operasyonda aynı zamanda Amerika askerleri de öldürüldü.

 
Siyonist rejim kendisi için daha fazla endişelenmeye başladı. Çünkü bu üs hedef alındığına göre, Amerika’nın nazlı çocuğu İsrail’in de hedef alınacağını anladı. 


Dünyada sekiz yüzden fazla Amerika üssü bulunmaktadır ve bunlardan 200 tanesi İran etrafındadır ve bu üs de İran’ın hedefindeki ilk üstür, bu askeri bir hedef değildir ve başka bir boyutu vardır. O da Amerika askerlerinin bölgeden çıkartılmasıdır.’ 


İran İslam Cumhuriyeti Çarşamba günü, General Kasım Süleymani ve beraberindeki dostlarına düzenlenen suikasta yanıt olarak, çok sayıda füze ile Ayn’ul Esed Üssünü hedef aldı.

Cumartesi, 11 Ocak 2020 06:09

Trump’ın açıklamasının şifreleri

İran Kasım Süleymani’yi toprağa verirken; ABD’ye ilk karşılığını verdi.

ABD üslerini vurdu.

Trump’ın tepkisi merak ediliyordu.

Ne yapacaktı.

Karşılık verilecek miydi?

YAZILI METİNDEN OKUDU

Beyaz Saray’da açıklama yapacağı duyuruldu.

Tüm dünya nefesini tuttu.

Türkiye saati ile 19.00 denmişti.

Ama gecikti.

Sonra kameraların karşısına geçti.

Arkasında CENTCOM, SOCOM ve Pentagon temsilcileri vardı.

Elindeki kağıttan yazılı metni okudu.

Sonra da hızla ayrıldı.

Gazetecilere soru sordurulmadı.

Belli ki ABD derin devleti yeni bir kriz istemedi.

Trump’ın ne yapacağı belli olmazdı.

YANITSIZ SORULAR

Açıklamada yanıtsız kalan soru çok.

İran füzeleri neden engellenemedi?

Patriotlara ne oldu?

Trump bir gün önce;

“İran ABD hedeflerini vurursa;

52 hedef belirledik.

İçinde kültürel miraslar da var.

Hepsini vururuz” demişti.

Bu sözlerini niye yuttu?

Neden karşılık verilmedi?

Gazeteciler bunları soracaktı.

Soramadı.

DEĞERLENDİRMELER

Trump’ın açıklaması tartışılıyor.

Yapılan tespitler özetle şöyle:

“ABD bölgede zayıflıyor.

İran füzeleri ABD’yi fena vurdu.

Hava savunma sistemleri çöktü.

Caydırıcılığı kalmadı.

İran karşısında geri adım attı.

Artık tek başına hareket etmekten korkuyor.

NATO’yu işin içine sokmaya çalışıyor.

Reklamdan sonra devam ediyor 
 

BM’ye yazdığı mektup şaşırtıcı.

İran’la ön koşulsuz masaya oturmak istiyor.

ABD ‘havlu atmış’ gibi.”

İRAN FÜZELERİ

İran’ın füzeleri konuşuluyor.

Hedefe tam isabeti araştırılıyor.

Uzmanlar “İran’ın füzeleri çok geliştirdiği” görüşünde.

Hedefi 80-90 derece dik vurmasına dikkat çekiliyor.

Hava savunma sistemleri için kötü haber.

İran füzelerini daha önce çölde denemişti.

Şimdi gerçek hedeflerde test etti.

Başarılı oldu.

ABD’ye;

“Seni vururum, sen hiçbir şey yapamazsın” mesajını verdi.

ABD’nin diğer tesisleri;

İsrail de artık güvende değil.

ABD’DE TARTIŞMALAR

ABD’de son gelişmeler tartışılıyor.

Televizyonlarda uzmanlar konuşuyor.

ABD açısından durum iç açıcı görünmüyor.

Masaya yatırdıkları, ABD’nin yenilgisi.

Açıkça söylemeseler de durum bu.

YA BİZDEKİLER

Ama bizdekiler kraldan çok kralcı.

ABD’nin yenilmezliğini(!) ispata çalışıyorlar.

İran’ın hiç şansı yokmuş.

Bir cenaze töreni bile düzenleyememiş.

ABD, İran füzelerini mahsus vurmamış.

İran’ın durumu bundan sonra daha zormuş.

Hiçbir şey yapamazmış...

İran üzerinden Türkiye’ye mesaj verme çabasındalar.

“ABD’ye direnme, teslim ol” demeye getiriyorlar.

Ama boş heves.

Türk halkı 15 Temmuz’da ABD’ye ders verdi.

Saldırısını boşa çıkardı.

Suriye’de de aynı.

Mehmetçik ABD-İsrail Koridorunu kesti.

Doğu Akdeniz, Kıbrıs, ...

ABD’nin devri geçti...

Umarım herkes anlar.

Yanlış ata oynamaz..!

İsmet Özçelik
Aydınlık Gazetesi, 10.1.2020

 

 Allahın Adıyla

Her insanın bir hayat serüveni ve mücadele hayatı vardır. Toplumda sembol ve örnek alınacak bir insan olunca o insanın özellikleri ve sıfatları incelenir. Bu mahbubiyetinin ve başarısının kaynağı araştırılır.
Şehid Kasım Süleymani'nin özelliklerini kısaca tanıyalım;

- Bireysel vazife ve görevinin bilincindeydi; İnsanın görevlerinden biri ve en zoru vazifesinin ne olduğunu teşhis etmesidir. Özellikle de şartlar ve durumlar değiştiğinde; hakkın batıla karıştığı, fitne ve kargaşanın olduğu dönemlerde vazifeyi teşhis etmek zordur. Şehid Kasım Süleymani her durumda vazifesini teşhis edecek kapasitedeydi. Başkalarına vazife tayın etmek yerine kendi görev ve vazifesini yerine getirme peşinde olmuştur. Diğerlerinin vazifesini yerine getirip getirmemesi de pek ilgilendirmezdi onu, o sadece kendi vazifesine bakardı.

- Toplumsal sorumluluk üstlenmişti: İnsanın bireysel vazifesinin yanısıra toplumsal görevleri olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Toplumsal konuların hangisinde sorumluluk alacağının bilincinde olunmalıdır. Herkes her alanda görev ve sorumluluk alamaz. Bir askeri alanda, bir kültürel alanda, bir eğitim-öğretim alanında, bir siyasi alanda, biri ekonomik alanda. Herkesin her alanda sorumluluğu yoktur; bazen sorumluluk alır, bazen itaat eder, bazen ise sorumluluk verir. Önemli olan toplumsal sorumluluğu üstlenmektir.
Toplumsal alanda sorumluluk almak, görev adamı olmak, kendisini topluma karşı sorumlu görmek insanı sorumluluk almaya iter. Şehid Süleymani kendisine verilen görevi tam bir görev adamı gibi yerine getiriridi. Kasım Süleymani 40 yıl önce toplumsal sorumluluğunun bilincine varmış ve kendi seçtiği alanda 40 yıl bu sorumluluğunu yerine getirmiştir.

- Rehbere itaat ve bağlılığı: Küresel hedefi olan birisi bir lider ve rehbere bağlı olmalıdır. Kendi başına hareket eden kendini rehber görüyordur. 40 yıllık mücadele hayatında Rehbere bağlılığı şehid Süleymani’nin en önemli özelliklerindedi.
- Cesaret ve korkusuzluğu; İnsanın mücadelede ve aldığı görevde en önemli silahi cesaretidir; hem vereceği kararlarda şüpheleri, hem yapacağı eylemlerde kendi nefsindeki korkuyu yenmelidir. Düşmanın gücü insanı korkutmamalıdır. Her adımı cesaretle atmalıdır. Kendisini tamamen görev ve sorumluluğuna adamış birisinin kaybedecek bir şeyi yoktur. Kaybedecek birşeyi olanlar korkarlar. Şehid Süleymani mücadele hayatında tek kaybedecek sermayesi canını da bu yolda şehadetiyle taçlandırmıştır.

- Düşmanın ondan korkması: İnsanın cesur ve korkusuz olması güzel ve takdir edilecek bir sıfattır. Ama ondan daha güzel ve yücesi düşmanın ondan korkması, düşmanın kalbine korku salmış olmasıdır. Şehid Kasım Süleymani cesareti o dereceydi ki yalnız Allah’tan korktuğu için Allah onun korkusunu bütün düşmanların kalbine salmıştı.

- Sadakat ve ihlas: bütün başarıların sırrı insanın davasına sadakatı ve amelindeki ihlastır. İmanında sabit ve inancında sadakatli olan kimseyi hiç birgüç, ideoloji ve düşünce yıldıramaz. Davaya inanıp sadakat göstermek mukavemet ve istikrarı getirir. Dava uğrunda ihlaslı hareket de başarıyı getirir.

- Fedakarlık; insan fedakarlık etmediği müddetçe başarılı olamaz. En önemlisi de kendi nefsinden fedakarlık etmeli, nefsin elinden yani “enaniyyetten“ kurtulmalıdır. İnsan sahip olduklarını feda etmeye hazır olmazsa, sahibi olduğunu sandığı ayağına bağ olacaktır. İnsan canı dahil sahip olduklarını Allah yolunda feda ederse Allah bütün kalpleri ona yönledirir ve onun sevgisini insanların kalbine yerleştirir.

- Şehid Süleymani’nin diğer özellikleri; Dünyevi istek ve talebi olmaması; makam, mal-servet, ünvan peşinde olmaması, ümit veren bir kahraman olması ve İstikbarla mücadelede ilham kaynağı olmasıydı.

Şehid Kasım Süleymani başkasının başarısıyla kendisini avutmazdı. O vazifesini yerine getirmeye çalışırdı. Görevinin ve sorumluluğunun bilincinde hareket ederdi.
Benim vazifem nedir, ne yapabilirim, Allah bana nasıl bir sorumluluk vermiş düşüncesiyle hareket edince başarı kaçınılmaz olur.

Dünyada adalet ve özgürlük sevdalılarının onun şehadetinden duydukları üzüntünün sebepleri işte onun sahip olduğu bu özelliklerden dolayıdır.

Şehid Kasım Süleymani’nin hayat mücadelesi ve şehadetinden alınması gereken en önemli ders vazifeyi teşhis edip ona amel etmek ve toplumsal sorumluluk üstlenmek olmalıdır.

Allahım bizlere vazifemizi idrak etme, anlama ve amel etme tevfiki inayet eyle!

Sabahattin Türkyılmaz


Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, ABD'nin, İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi öldürülmesini, 'ahlaksız ve hukuksuz' olarak nitelendirdi.

 
Yolsuzlukla Mücadele Özel Komite toplantısının ardından gazetecilere açıklama yapan Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, ABD ile İran arasındaki gerilimi değerlendirdi.

'ARTIK GÜVENDE DEĞİLİZ'

Mahathir, ABD’nin Bağdat Havalimanı’na düzenlediği saldırıların, Müslüman ülkeler için güvenlik sorunu yarattığını belirterek, “Artık güvende değiliz. Eğer birileri, bir başkasının hoşuna gitmeyen şey söylerse, başka bir ülkeden insansız hava aracının yollanması ve hatta bana ateş edilmesi işten bile değil.” dedi.

'İKİSİ DE AHLAKSIZ VE HUKUKSUZDUR'

Süleymani’nin öldürülmesine ilişkin Mahathir, “Tıpkı Cemal Kaşıkçı cinayeti gibi sınır ötesinde yaşanmış bir vakadır. Bu olay da bir ülkenin, başka ülkedeki liderleri öldürmek için kendi başına karar vermesi eylemidir. İkisi de ahlaksız ve hukuksuzdur.” değerlendirmesinde bulundu.

'MÜSLÜMANLAR İÇİN BİRLİK OLMA VAKTİ GELMİŞTİR'

Mahathir, mevcut gelişmeler karşısında doğruları konuşmaktan çekinmediğini söyleyerek, “Kimin güçlü, kimin zayıf olduğuna dair endişe etmiyorum.” diye konuştu.

Süleymani’nin öldürülmesinin, bölgede terör faaliyetlerini artırabileceği uyarısında bulunan Mahathir, “Müslümanlar için birlik olma vakti gelmiştir.” ifadesini kullandı.

Çarşamba, 08 Ocak 2020 11:30

İran halkı omuz omuza

İran ciddi bir ambargo altında.

Petrol satışı önemli ölçüde engelleniyor.

Çin de olmasa durum daha vahim olacak.

Doğal olarak İran ekonomisi sarsıldı.

Halk da sıkıntıda.

Yönetim benzine zam yaptı.

Herkes ayağa kalktı.

Ülkenin her yerinde protestolar oldu.

İş çatışma boyutuna geldi, ölümler yaşandı.

ABD’nin hesabı da buydu.

Ekonomik kriz, sonrasında iç kargaşa.

DÜNYADA GÜNDEM

Dünyanın gündeminde İran’daki olaylar vardı.

Batılı televizyonlarda ilk haberdi.

Gazetelerin ilk sayfalarındaydı.

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo da devreye girdi.

Göstericilere mesaj gönderdi.

“Arkanızdayız” dedi.

Sonrasında gösteriler hızla yavaşladı.

YİNE MANŞETLERDE

İran yine dünyanın gündeminde.

Televizyonlarda yine ilk haber.

Gazetelerin manşetlerinde;

Yine gösteriler var.

Ama bu kez farklı.

Önce Ahfaz, sonra Meşed;

Daha sonra Tahran. Dün de Kirman.

Azeri’si, Fars’ı, Şii’si, Sünni’si, ...

Kasım Süleymani’nin cenazesi için meydanlardaydı.

Milyonlar omuz omuzaydı.

ABD karşıtı dalga zirvede.

ABD’NİN DURUMU

ABD yıllardır bölgeye yığınak yaptı.

1. Körfez savaşı.

Afganistan’a müdahalesi.

Saddam’ı devirip, Irak’a yerleşmesi.

Libya, Suriye, ...

İşi iyice azıttı.

Ama işleri ters gitmeye başladı.

Uğradığı her yer kan, revan.

Süleymani’nin öldürülmesi sonrası;

Kurtardığı(!) Irak bile “git” dedi.

Artık bölge, ABD için cehennem.

ABD’nin kendi kendine ettiğini;

Reklamdan sonra devam ediyor 
 

Düşmanları bile etmedi.

Trump, “İran’ın kültür mirasını da vuracağını” açıkladı.

Yapılan yanlışlara tuz-biber ekti.

İTİBARI YERLERDE

Bir ara ABD’nin yanında görünmek modaydı.

ABD yöneticileriyle çektirilmiş fotoğraflar ...

Şimdi hepsi kaldırılmış.

ABD ile ilişkisi olanlar bile aynı.

Kapalı kapılar arkasında ABD ile temastalar.

Ama kendi vatandaşlarının yanında ABD’ye karşılar.

Irak, Körfez ülkeleri, ...

Bölgede iş yapan ihracatçılar, müteahhitler.

Anlattıkları böyle.

ABD’nin itibarı yerlerde...

ABD’NİN GÜCÜ(!)

Televizyonlarda yorumlar yapılıyor.

ABD ile İran’ın gücü karşılaştırılıyor.

Irak’ta şu kadar, Afganistan’da bu kadar;

Suriye’de, Körfez ülkelerindeki üsler.

Bölgedeki savaş gemileri, uçaklar...

Falan filan...

Ortaya çıkan tabloya göre ABD’nin ezici üstünlüğü var.

Ama bir şey unutuluyor.

Milyonlarca İranlı;

Ülkesi için gözünü kırpmadan ölmeye hazır.

Ölümü göze almış halktan daha etkili bir silah var mı?

KİM KAZANÇLI

İran ile ABD birçok ülkede karşı karşıya.

Peki sonuç ne?

Yemen’de İran kazançlı.

Irak’ta İran kazançlı.

Lübnan’da İran kazançlı.

Suriye’de İran kazançlı.

Şimdi Suudi Arabistan bile konuşuluyor.

“Kral ailesi ABD’ye taşınırsa, sürpriz olmaz” deniyor.

ABD’NİN GİDİŞİ

Son olaydan sonra herkes aynı tespiti yapıyor.

“ABD Süleymani’yi öldürerek kendi ipini çekti.

Artık bölgede uzun süre kalamaz.

Hiçbir ABD üssü;

Hiçbir ABD binası;

Hiçbir ABD askeri güvende değil.

Gidişi hızlandı.”

Dün bizlere “hayal görüyorsunuz” diyenler;

Şimdi aynı “hayali”(!) görüyor...

İsmet Özçelik
Aydınlık Gazetesi, 8.1.2020