کارگر

کارگر

İmam Hamanei, Kum halkının 9 Ocak 1978 senesinde Pehlevi rejimine karşı gerçekleştirdiği tarihi ayaklanmasının yıldönümünde bu kentin farklı kesimlerini temsil eden vatandaşlarla bir araya geldi.

İşte İmam Hamanei'nin açıklamalarından satır başları;


Bugün de gördüğümüz gibi büyük bir şey yaşandı aslında bu bir devrim gibi nitelendirilebilir.


Dünyayı sarstı tarihi değiştirdi diyebiliriz.

Bölgedeki tarihi de değiştirdi. Bu perspektiften buna bakmalıyız.

Bugün de insanlar bunu gördü. İran’daki halk da bazı ekipmanlara elbette sahip ama sadece askeri güce sahip değiller.

Bunu kullanabilirler. Aynı zamanda bir inanca da bağlılar. Bir şeyler daha ileriye gidebilir. 

Aslı olan şey inanç içinde yaşamaya devam etmek.

Umuyoruz ki askeri güce başvurulmaz ama dini prensiplerden de yola çıkarak gençlik de kültürel bölgeler de bu şekilde düşünüyor.

Gözlerimizin önünde gerçekleşen bu durumdan sonra bir ders aldık diyebiliriz.

Ve bugün inancı sağlam insanlarımızın çokluğu ile birlikte bugünkü durumda memnuniyetsiz değiliz ama dikkatli olmalıyız.

Doğru yolda ilerlemeye devam etmeliyiz. Bu büyük bir Kur'an dersidir. Allah bizim yardımımıza geliyor.

Şehit Süleymani cesur bir adamı. Aynı zamanda bilge bir adamdı.

Sadece cesur değildi. Bazı insanlar bilgilidir ancak bunları hayata geçirecek cesarete sahip değildirler.

Bizim şehidimiz hem cesur bir adamdı ve aynı anda bilge bir şahsiyetti.

Kendisi ve tüm askerleri cesur bilge ve tedbirliydiler.

Her zaman yaptıklarında bir mantık vardı. Ve bu cesaret ve bu temkin sadece askeri cephe alanında kullanılmadı siyasi alanda da kullanıldı.

Siyasi cephedeki siyasetçilerimize de bunu aktardı. Kendisi hem siyasi arenada cesurdu.

Söyledikleri etkiliydi. Tüm bunlarla birlikte gerçek bir mümindi.

Kendi etrafındaki inanların hayatlarını da korumak için kendini adamış bir insandı.

Fakat içişlerine geldiğimizde hiçbir siyasi partinin yanında yer almazdı. Büyük bir devrimciydi. Kendisinin devrim ideolojisi ve görüşleri vardır.

Hiç kimse onu kendi yanına çekmeyi başaramamıştır. Devrim onun her zaman önceliği ve tutkusu olmuştur.

Düşmanları onu çok iyi tanırlardı.

Bölge uluslarının da katkılarıyla birlikte her zaman girişimlerinde tüm gayrı meşru ABD ve diğer güçlerin karşısında durmayı başardı.

ABD’lilerin Filistin konusunda planları vardı. Filistin’in unutulmasını istediler. Filistin’in kendi kontrolleri altında olmasını istediler. Savaşa ve mücadeleye cesaret edemediler. Ve bu adam Gazze şeridinde tüm bu iddialara karşı bir iş gerçekleştirdi.

48 saat içerisinde İsrailliler ateşkes istediler. Süleymani’nin yaptıklarından birisi de budur.

Süleymani her zaman toplantılarda köşede sessiz sakin oturan bir adamdı. Her zaman alçak gönüllü ve sakin bir şekilde toplantıları izlerdi. Bazen nerede olduğunu görmek için bakmanız gerekirdi.

ran'ın Irak'taki ABD üssünü vurmasının üzerine son dakika haberleri gelmeye devam ediyor.alındığı bilgileri.

ajanslardan gelen ilk detaylar oldu. İran'ın ABD üslerini balistik füze ile vurmasının ardından ilk görüntüler, ABD'nin Orta Doğu'da yayın yapan televizyon kanalı El Hurra tarafından yayınlandı. İran Devlet Televizyonu, saldırılarda 80 ABD askerinin öldüğünü duyurdu. Irak saldırı ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.

Irak'da ABD askerlerinin konuşlu olduğu Ayn el-Esad üssüne 9 balistik füzeyle saldırı düzenlendiği bildirildi.

Al Arabiya kanalının aktardığına göre Irak'ın Anbar vilayetinde yer alan ve ABD askerlerinin bulunduğu Ayn el-Esad hava üssüne balistik füzeli saldırı düzenlendi.

Foreign Policy muhabiri Siavash Fallahpour, saldırının İran topraklarından değil, Irak sınırları içinden yapıldığını bildirdi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu, ABD'nin Irak'taki Ayn el-Esed hava üssünü onlarca füzeyle vurduğunu duyurdu.

Beyaz Saray'dan açıklama: Irak'taki tesislere yönelik saldırılardan haberdarız. Başkan Trump bilgi aldı ve konuyu yakından takip ediyor.

Lübnan merkezli El-Meyadin televizyonuna göre, ABD üssüne atılan füzeler, Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El-Mühendisi'ye suikastın yapıldığı saatte (01.20) ateşlendi.

İran medyası, ABD'nin Irak'taki üssüne yönelik "ikinci dalga" füze saldırısının başladığını duyurdu.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Başkan Yardımcısı Mike Pence'le telefon görüşmesi gerçekleştirerek bilgi aldı.

Pentagon'dan yapılan açıklamada, "Irak'taki iki ABD üssü İran tarafından 12'den fazla balistik füzeyle vuruldu. Kayıpların ilk değerlendirmesi üzerinde çalışıyoruz" ifadeleri kullanıldı.

​İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan konuya ilişkin yapılan açıklamada "ABD güçlerine ev sahipliği yapan ülkelerden İran'a bir saldırı olursa yanıt vereceğiz. Askerlerinizin hayatını korumak istiyorsanız geri çağırın" ifadeleri yer aldı. İran Devrim Muhafızları: Hava Kuvvetleri, 'Şehit Süleymani' adını taşıyan başarılı bir operasyon düzenleyerek, Ayn el-Esad olarak bilinen işgal altındaki hava üssüne onlarca karadan-karaya füze fırlattı.

ABD üslerine yönelik saldırının ikinci aşamasının başladığını bildiren İran medyası, üsse atılan füzelerin sayısı hakkında bilgi paylaştı.

Yarı resmi Tasnim Haber Ajansı'na göre, Ayn el-Esad üssüne şimdiye dek 35'ten fazla füze fırlatıldı.

Vurulan Ayn el-Esad üssü, geçen yıl ABD Başkanı Donald Trump tarafından Şükran Günü'nde ziyaret edilmişti.

Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Ekibiyle gerçekleştirdiği toplantının ardından açıklama yapması bekleniyor.

İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü'nün yeni komutanı İsmail Kaani: Şimdi bölgedeki Amerikalıların kemikleri ezildi ve daha yüksek sesle ağlıyorlar.

İran'ın yarı resmi Fars Haber Ajansı, saldırıya dair görüntüler yayınladı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin bölgenin huzur ve istikrarı açısından yarattığı yakın riskleri kaygıyla takip ettiklerini belirterek, "Çünkü bu iş burada bitmeyecek, bunun muhakkak bir takip eden süreci de olacak" dedi.

Kanal D-CNN Türk ortak yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, sadece Irak'ta meydana gelen bu olay değil, bölgenin şu anda çok ciddi sıkıntılar yaşadığını, Ortadoğu'nun adeta "kaynadığını" dile getiren Erdoğan, "Bir taraftan malum bizler Suriye'de belli sıkıntıları yaşıyoruz, öbür tarafta Libya ile ilgili gelişmeler... Tabii bütün bunlarla uğraştığımız bir anda böyle bir olayın patlak vermesi gerçekten düşündürücü. Herkes şu soruyu soruyor: Bu nereye gider" ifadelerini kullandı.

ABD-İran gerginliğinin çeşitli vukuatlar üzerinden hep dönemsel olarak tırmandığına işaret eden Erdoğan, "Bu gerginliğin kontrol altında tutulması, azaltılması ve bunun yanında diplomasi usulüyle geride bırakılması için bugüne kadar biz Türkiye olarak çok ciddi gayretler gösterdik, hala da gösteriyoruz" dedi.

 

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu konuyla ilgili olarak gerek Batı ülkeleriyle yaptığımız görüşmeler var. İtidalli ve serin kanlı hareket edilmesi yönündeki telkinlerimizi her vesileyle dile getirdik ve buna da mecburuz. Çünkü işin bir yanında da biz varız. Bu konuda benzer endişeleri paylaştığımız ülkelerle yakın eşgüdüm içerisinde hareket etmemizin gerekliliği üzerinde durduk, duruyoruz. Tüm gayretlere ve uluslararası girişimlere rağmen ABD-İran gerginliğinin arzu edilen çözüme kavuşturulması şu an için mümkün olamadı. Krizin son dönemde özellikle Irak üzerinden tekrar tırmanmaya başladığını gördük. Yerin de Irak olarak seçilmiş olması manidar."

'BÖLGEMİZDE BİZ HER ZAMAN DIŞ MÜDAHALELERE KARŞI DURDUK'

Bu süreçte Irak'ın çatışma alanı haline getirilmesinin hem Irak'ın hem bölgenin barış ve istikrarına zarar vereceği uyarısını da kuvvetle vurguladıklarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Zira Astana sürecinde biz tabii İran ile Rusya ile beraber hareket ediyoruz. Bütün bunlarla beraber Irak ile yaklaşık 350 kilometre sınırımız var. Onlarla da ilişkilerimiz gerek tarih itibarıyla gerek fiziki olarak bunu da bir kenara koymak mümkün değil." diye konuştu.

"Bütün bunlara rağmen Irak'taki bazı Amerika hedeflerine yapılan saldırılarla başlayan gerginlik, yani bununla büyükelçiliği kastediyorum, bu gerginlik Kasım Süleymani'nin de öldürüldüğü ABD'nin operasyonuyla kritik bir aşamaya geldi." değerlendirmesini yapan Erdoğan, Türkiye olarak bölgede her zaman dış müdahalelere karşı durduklarını ve bu saldırıyı da bu bakışla değerlendirdiklerini vurguladı.

Gerek Cumhurbaşkanlığı gerek partisi gerekse Dışişleri Bakanlığı olarak açıklamaların yapıldığına da değinen Erdoğan, şöyle konuştu:

 

"Kasım Süleymani'nin Bağdat'ta öldürülmesinin Irak başta olmak üzere, bölgemizin huzur ve istikrarı açısından yarattığı yakın riskleri de kaygıyla takip ediyoruz çünkü bu iş burada bitmeyecek. Bunun muhakkak bir takip eden süreci de olacak. Nitekim burada Hamaney'in yapmış olduğu açıklamayı bir kenara atamayız. Kimse de atmamalı. Bunun yanında Trump'ın '50 küsür noktayı tespit ettik, herhangi bir şeyin olması halinde biz bu 50 küsür noktaya gerekli olarak her türlü vuruşu yaparız.' Tüm tarafların zarar göreceği bir noktaya gelmeden bu gerilimin kontrol altına alınması lazım. Orta Doğu çok yoruldu. Orta Doğu'yu sürekli olarak adeta kan gölü haline getirilmesi için ellerinden geleni yaptılar, yapıyorlar. Şu anda bir tarafta bakıyorsunuz Barış Pınarı harekatında Amerika bölgede. Ciddi manada buraya silah yatırımları yaptı, üsleri var. Öbür tarafta Fırat'ın batısına bakıyorsunuz, orada Rusya. Güneye iniyoruz orada rejim aldığı çok büyük desteklerle ki bu desteğin içerisinde ABD'nin verdiği destek var, İran'ın verdiği destek var Rusya'nın verdiği destek var. Çok açık net söylemem lazım. Artık bundan geri duramam, İdlib gibi bir yerde şu anda 300 bini aşkın insan bizim sınırlara doğru yükleniyor. Peki biz bunların altından nasıl kalkacağız? Bu insanları kendi topraklarında iskan edebilmenin hesabı içerisindeyiz ama kış mevsimindeyiz. Kızılayımız AFAD'ımız hepsi elinden gelen gayreti gösteriyor. Nereye kadar? Mevsim koşulları ne getirecek ne götürecek, bütün bunlarla beraber biz insani ve vicdani şu ana kadar her türlü adımı attık. Bugün de yine 10'u aşkın İdlib'de insan öldürüldü. Bizim amacımız, bunlar sivil, ülkemiz ve bölgemiz için en olumlu sonucu ortaya çıkarmak. Bu adımları tespit edebilmek için de uluslararası toplumla eşgüdüm halinde, gereken gayreti gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceğiz."

'SÜLEYMANİ KENDİNİ İSPATLAMIŞ BİR KİŞİDİR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte bazı ülkelerin liderleriyle görüşmeler yaptığını, başta Hasan Ruhani ile görüştüğünü aktararak, "İtidal. Başka bir çözümümüz yok. Aynı şekilde Irak Cumhurbaşkanı ile yaptığım görüşme var. Yine aynı durum. Bunun yanında Batılı ülkelerle örneğin Macron ile yaptığım görüşme var. Katar Devlet Başkanı Şeyh Temim ile yaptığım görüşme var. Aynı şekilde yanımdaki arkadaşlarımın muhataplarıyla yaptıkları görüşmeler var. Dışişleri Bakanım, Rus Dışişleri Bakanıyla görüşme yaptı. 8'inde Sayın Putin buraya geliyor. Burada bütün bu konuları, bölgesel ve aynı zamanda Türk Akım ile ilgili konuları enine boyuna masaya yatıracağız." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kasım Süleymani'nin önemli görevler üstlendiğini ifade ederek, "Bir insanı durup dururken korgeneralliğe yükseltmezler, buraya kadar yükseltmişler, böyle bir insan." dedi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada bu tür bir insanın seçilmesi, tabii bazı benzetmeler de yapıyorlar, malum DEAŞ'ın başındaki kişiyle ilgili yaptıkları benzetmeler türünde benzetmeler. Kasım Süleymani aslında olayın onların heveslendiği gibi bir halifelik şeyinde olan bir insan değildi. Çünkü oranın zaten o makamında sayılabilecek kişi zaten belli Hamaney'dir. Ama komuta dediğimiz zaman o noktada da şunu çok açık net söylemek lazım Kasım Süleymani bir defa bu noktada kendini ispat etmiş ve Hamaney tarafından da kendisine istisnai bir değer verilmiş olan bir kişi. Böyle bir noktada ABD'nin onu seçmiş olması özellikle bölgede ne yazık ki gerginliklerin artmasına vesile olmuştur. Şu anda bir ülkenin, bir devletin en üst kademesindeki bir komutanını tabii ki öldürmek herhalde karşılıksız bırakılmaz diye düşünüyorum. Bundan dolayı da buradaki seçicilik bana göre isabetli olmamıştır diye düşünüyorum Bu bölgedeki gerginliği maalesef artıran bir adım olmuştur."

 İsrail basınında yer alan haberlerde, Başbakan Benyamin Netanyahu liderliğinde toplanan güvenlik kabinesinde bölgesel gelişmelerin ele alındığı vurgulandı.
 

Netanyahu'nun toplantıda güvenlik kabinesine hitaben, "Süleymani'nin öldürüldüğü saldırıda İsrail'in payının olmadığı, bu nedenle de ülkesinin ABD ile İran arasındaki gerginliğe dahil edilmemesi gerektiğini" dile getirdiği kaydedildi.

Buna karşın, Netanyahu'nun bakanlarına ABD'ye desteği ön plana çıkararak, Süleymani'nin öldürülmesine ilişkin basına konuşabileceklerini söylediği de belirtildi.

'İran'ın misilleme için İsrail'i vurması ihtimali düşük'

Toplantıda ayrıca İsrailli üst düzey askeri yetkililerin güvenlik kabinesine Süleymani'nin öldürülmesi nedeniyle İran'ın misilleme olarak İsrail'i vurma ihtimalinin çok düşük olduğunu aktardığı kaydedildi.

 

Irak hükümeti, ABD güçlerinin ülkeden çıkarılması için gereken mekanizmayı hazırladıklarını açıkladı.

   
   
Başbakan Adil Abdulmehdi'nin Askeri Sözcüsü Abdulkerim Halaf, yaptığı basın açıklamasında, "ABD askerlerinin Irak'tan çıkarılması için gerekli plan ve mekanizmaları hazırladık" dedi. Halaf, söz konusu mekanizmaya ilişkin detay vermedi.

IŞİD karşıtı koalisyonun Irak'taki varlığına da değinen Halaf, söz konusu güçlerin Irak askerlerine eğitim ve danışmanlık hizmeti için ülkede kalabileceğini söyledi.

Halaf, "Hükümet, koalisyon güçlerinin hareket alanını sınırlandırdı. Şu an hiçbir şekilde hareket etmelerine izin verilmiyor" ifadelerini kullandı.

‘BU YAPILAN, HOŞ GÖRÜLMEYEN BİR APTALLIKTIR’

İranlı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in ABD saldırısında öldürülmesine ilişkin ise Halaf, "Bu yapılan, hoş görülmeyen bir aptallıktır. Süleymani, bizim konuğumuzdu ve hedef alınamaması gerekirdi" değerlendirmesinde bulundu.

‘TRUMP’IN IRAK'I TEHDİT ETMESİ DOĞRU BİR TUTUM DEĞİL’

Halaf, ABD Başkanı Donald Trump'ın Irak'a yönelik yaptırım açıklamalarını da "Trump'ın Irak'ı yaptırımlarla tehdit etmesi doğru bir tutum değil. Irak hükümeti, ABD ile ekonomik olarak iş birliğini sürdürecek" şeklinde değerlendirdi.

Kaynak: Sputnik

 

Irak hükümeti, ABD güçlerinin ülkeden çıkarılması için gereken mekanizmayı hazırladıklarını açıkladı.

   
   
Başbakan Adil Abdulmehdi'nin Askeri Sözcüsü Abdulkerim Halaf, yaptığı basın açıklamasında, "ABD askerlerinin Irak'tan çıkarılması için gerekli plan ve mekanizmaları hazırladık" dedi. Halaf, söz konusu mekanizmaya ilişkin detay vermedi.

IŞİD karşıtı koalisyonun Irak'taki varlığına da değinen Halaf, söz konusu güçlerin Irak askerlerine eğitim ve danışmanlık hizmeti için ülkede kalabileceğini söyledi.

Halaf, "Hükümet, koalisyon güçlerinin hareket alanını sınırlandırdı. Şu an hiçbir şekilde hareket etmelerine izin verilmiyor" ifadelerini kullandı.

‘BU YAPILAN, HOŞ GÖRÜLMEYEN BİR APTALLIKTIR’

İranlı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in ABD saldırısında öldürülmesine ilişkin ise Halaf, "Bu yapılan, hoş görülmeyen bir aptallıktır. Süleymani, bizim konuğumuzdu ve hedef alınamaması gerekirdi" değerlendirmesinde bulundu.

‘TRUMP’IN IRAK'I TEHDİT ETMESİ DOĞRU BİR TUTUM DEĞİL’

Halaf, ABD Başkanı Donald Trump'ın Irak'a yönelik yaptırım açıklamalarını da "Trump'ın Irak'ı yaptırımlarla tehdit etmesi doğru bir tutum değil. Irak hükümeti, ABD ile ekonomik olarak iş birliğini sürdürecek" şeklinde değerlendirdi.

Kaynak: Sputnik

Ayetullah Ali Hamaney’in temsilcisi Ayetullah Seyyid Hasan Amili, Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek ile görüştü. Amili, ABD’nin Sünni-Şii çatışması çıkararak İslam’ı bölmek istediğini belirtti ve Türkiye’ye çağrıda bulundu: Düşmana karşı birlikte mücadele edelim.

 
İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in Erdebil eyaleti temsilcisi Seyyid Hasan Amili, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’i ziyaret etti. Vatan Partisi İl Başkanlığında gerçekleşen ziyarette Perinçek, Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi nedeniyle Seyyid Hasan Amili’ye başsağlığı dileğinde bulundu.

Doğu Perinçek kendilerini ziyaret ettikleri için Ayetullah Amili’ye teşekkür etti. ABD’nin düzenlediği suikast sonucunda şehit edilen Kasım Süleymani’nin hepimizin şehidi olduğunu vurguladı. Irak Meclisi’nin ABD güçlerinin ülkeden çıkarılması ile ilgili kararını desteklediklerini açıklayan Vatan Partisi lideri, ABD’nin bu bölgeyi terk edeceğinin altını çizdi. Ayetullah Amili’ye İran’ın Türkiye için, Türkiye’nin de İran için ortak vatan olduklarını söyledi.

Sözü devralan Ayetullah Amili, kendisine ve tüm İran’a gösterilen ilgi için teşekkür etti. Kasım Süleymani’nin sadece kendileri için değil, tüm İslam aleminin ve insanlığın şehidi olduğunu belirtti.

IŞİD’in Sünni âlimleri camilerde katleden ve hem Sünni hem Şii kutsallarına saldıran bir terör örgütü olduğunu belirten Ayetullah, Kasım Süleymani’nin işte bu örgüte karşı savaş yürüttüğünü aktardı. Amili, şehit düşen generalin bu şekilde tüm insanlığa hizmet ettiğini ve isminin de tarihe yazılacağını söyledi. Amili sözlerine şöyle devam etti:

‘ABD’NİN AMACI’

“İran mezhepçilik yapmıyor. İran’ın izzeti İslam’ın izzetidir. Biz İsrail’e karşı Filistinlileri destekliyoruz. Onlar Şii mezhebinden değiller. ABD bölgede hakim olmak istiyor, İsrail’in güvenliğini sağlamaya çalışıyor ve petrol kaynaklarını sahiplenmek istiyor. Sünni-Şii çatışmasını çıkararak İslam’ı bölmek istiyor. IŞİD bu planın parçası. ABD bu planlarını gerçekleştirmek için milyarlar harcadı. Kasım Süleymeni ise bunlara karşı çıkmıştı. O yüzden, ondan intikam almak istediler ve uluslararası ilişkilerdeki kuralları ve anlaşmaları çiğnediler. Uluslararası ilişkilerdeki anlaşmalar uygulanmazsa dünyada taş üzerinde taş kalmaz. ABD’den öyle bir intikam alınmalıdır ki, bir daha böyle bir suikast yapamasın.”

Amili, Hameney’in Türk halkının ve devletinin yaşadığı her sıkıntıyı kendilerinin de yaşadıklarını söylediğini aktardı. Hz. Muhammed’in Yahudiler, Müslümanlar, Hristiyanlar ve tüm insanlar bir ailedir sözünün Birleşmiş Milletler için de geçerli olması gerektiğini söyledi.

‘TÜM İNSANLIĞIN ŞEHİDİ’

Perinçek konuşmasında, General Süleymani’nin ölümüyle Sünnileri ve Şiileri birleştiren, Türkiye’nin ve tüm insanlığının aziz şehidi olduğunu belirtti. Bu yüzden Süleymani’nin ölse bile hala savaştığını söyleyen Perinçek, bu duyguların sadece kendilerine değil, tüm Türkiye’ye ait olduğunu, Kasem Süleymani’nin kanının yerde kalmayacağını, Türkiye ve İran’ın birleştiği takdirde bu ülkeleri kimsenin yıkamayacağını,İran’ın ABD’ye karşı gösterdiği mücadelenin kendilerini de cesaretlendirdiğini söyledi. Perinçek Karadeniz’den Umman denizine uzanan tek bir insanlık cephesinin oluştuğunu, ambargolara Vatan Partisi’nin ve Türkiye’nin karşı çıktığını açıkladı.

Perinçek, Türkiye’nin de ABD’nin hedefinde bulunduğunu, ABD’nin hem Akdeniz hem Orta Doğu’da Türkiye’yi hedef aldıklarını, bunun için Akdeniz’de çeşitli tatbikatlar yaptıklarını, Orta Doğu’da ise sözüm ona “İkinci İsrail” planlarını uygulamaya çalıştıklarını söyledi. Perinçek, ABD’nin Kasım Süleymani’yi öldürmesiyle terör devleti olduğunu kanıtladığını belirtti.

‘ABD’NİN TERÖR EYLEMİ KARARLILIĞIMIZI ATEŞLEDİ’

Doğu Perinçek sözlerine şu şekilde devam etti: “Şehitlerimiz toprağın altında beraberler. ABD’nin gerçekleştirdiği terör eylemi bizim kararlılığımızı ateşledi. Farslar ve Türkler aynı devletler içinde yaşamış milletlerdir. Kültürel açıdan birbirimizden beslendik. İran’a yapılacak her türlü şiddete karşıyız. Dışişleri Bakanlığımızın ve Cumhurbaşkanımızın bu yönde açıklamaları var. ABD herkese yaptırım uyguluyor: Türkiye, İran, Rusya, Çin, Almanya. Ama aslında onları kendi aralarında güçlendirmiş oluyor, kendisini ise yalnızlaştırıyor”.

'DÜŞMANA KARŞI SÜNNİ-Şİİ EL ELE MÜCADELE'

Ayetullah Seyyid Hasan Amili Vatan Partisi’ndeki görüşmesinden sonra Ulusal Kanal’da programa çıktı.

Amili, özetle şunları söyledi:

Biz Türkye’yi evimiz bildik, İran ve Türkiye’yi tek millet bildik. Dileriz ki Türkiye’nin başarıları daim olsun. Türkiye’nin başarısı bizim başarımızdır, Türkiye’nin izzeti bizim izzetimizdir, Türkiye’nin muradı bizim muradımızdır.

Amerika’nın bölgemizde 3 amacı var:

1. Bölgede egemenliğini kurmak

2. İsrail’in güvenliğini sağlamak

3. Bölge petrolünü ele geçirmek

Bu üç amaca ulaşmak için izlediği farklı yolları var:

Reklamdan sonra devam ediyor 
 

1. Şii-Sünni çatışması yaratmak

2. Bölge ülkelerini bölmek, egemenliklerini kırmak

3. Müslüman ülkeleri birbirine düşman etmek

4. Direniş ülkesi olan İran’ı dağıtmak

İran 40 yıldır Amerika’ya karşı mücadele ediyor, kafa tutuyor, kendi milli egemenliğini sağlıyor. Ve en önemlisi İran bölgede Amerika’nın bizzat ürettiği ve örgütlediği İslam’a en büyük zararı veren IŞİD’i engelledi. Bu İran’ın en başta da Süleymani’nin İslam dünyasına büyük katkısıdır.

Amerika bu yüzden, planlarını bozduğu için Şehit Süleymani’den intikam aldı.

“İran mezhepçi mi?” sorusunu yanıtlayan Amili, şunları söyledi:

İnsanların hepsi bir ailedir. Bu bizim ana felsefemiz, mezhepçilik bize yakışmaz. Şii-Sünni el eledir.

Kasım Süleymani, bölgede IŞİD’e karşı Ezidiler için, Müslüman olmayan toplumlar için de mücadele etti.

Peygamberimiz Hristiyan’a da Yahudiye de kardeş gözüyle bakıyordu. Hristiyan ve Yahudilerle ortak noktamız kardeşliğimiz var da Şii ve Sunniler arasında kardeşlik ortaklık olmaz mı hiç?

SÜLEYMANİ’NİN HESABINI BÖLGE ÜLKELERİ DE SORACAK

Ortadoğu bataklığa benzer Amerika için. Ne kadar çok kalırsa o kadar çok batar. Buradan hiçbir netice alamadı, alamayacak. Irak, Suriye, Afganistan Amerika’ya cehennem olacak bundan sonra. Irak meclisinde karar alındı. Suriye’de zaten çekilmek zorunda kaldı. Afganistan’daki direnişiler de ABD’yi Afganistan’da barındırmayacak. Süleymani bu ülkelerde işgale karşı savaştı direndi, bu ülkenin direnişçileri de şimdi Süleymani’nin hesabını Amerika’dan soracak.

İran bölgede hiçbir zaman savaş istemedi, hep barış yanlısı oldu ama Amerika bölgeye savaş getirdi. Şimdi bölgemize barış gelmesi de Amerika’nın topraklarımızdan çekilmesine bağlı. Amerika’nın bölgedeki bütün üsleri bizim etki alanımızda.

Amerika çıksa da kalsa da büyük bir hezimet yaşayacak.

Ağır intikam alacağız. Fakat günahsız insanlara zarar gelmeyecek asla. Bu bize yakışmaz. Kur’an’da der ki “Kim size düşmanlık ederse siz de onun size ettiği kadar düşmanlık edin.” Yanıt vereceğiz, ama asla masumlara zarar vermeyeceğiz. Bizim intikamımız gizli olmayacak. Herkesin göreceği şekilde açık bir intikam alacağız.

Bizim intikamımız bunların yaptığı gibi bir terör eylemi olmayacak. İslam teröre izin vermez, Peygamberimizin hadisidir. Fakat intikam almazsak Amerika daha da cesaret kazamış olur.

TÜRKİYE’YE ÇAĞRI

Türk milletine her zorlukta İranla beraber oldukları için teşekkür ediyorum. Türkiye bizim öz evimizdir. Şehit Süleymani’nin Türkiye’de de bir evi, yeri olduğunu bilmek bizim için çok değerli, güven verici.

Amerika bütün Müslüman ülkeleri kendi vilayeti yapmak istiyor.

İranla el ele verin bölgemizi, egemenliğimizi birlikte koruyalım. Arzumuz budur ki el ele verelim Türkiye ve İran, düşmana karşı birlikte mücadele edelim.

Trump, İslam’ın bir virüs olduğunu söylüyor. “Nasıl komünist virüsü attıysak şimdi de Müslüman virüsünü atacağız” diyor. Şii-Sünni diye ayırmadan bütün müslümanları hedef alıyorlar. Biz Müslümanların da bu tehdide karşı mezhep çatışmasına düşmeden birleşmesi lazım.

Salı, 07 Ocak 2020 05:49

ABD’yi korku sardı

 Kasım Süleymani için cenaze törenleri yapılıyor.Dün Bağdat’ta gerçekleştirildi.

Dün Tahran’da vardi.

İran dini lideri Hamaney de katıldi.

Süleymani doğum yeri Kirman’da defnedilecek.

Öyle görünüyor ki;

Törenler ABD’ye karşı gövde gösterisi olacak.

SEVİNÇTEN SONRA PANİK

ABD Süleymani’yi öldürdü.

İlk başta sevinç çığlıkları atıyordu.

Ama şimdi panikte.

Hem içerde, hem dışarıda gerilim yükseliyor.

ABD’deki tepkiler tahminlerin üstünde oldu.

Rakipleri giderek sertleşiyor.

Sonrasının düşünülmediği konuşuluyor.

“Trump tuzağa düşürüldü” diyenler bile var.

ABD’DE YAYIN ORGANLARI

Panik, ABD’deki yayın organlarında da hakim.

Hepsinin derdi bundan sonra ne olacağı.

Yapılan değerlendirmelerin bazıları şöyle:

Wall Street Journal:

“ABD ile İran arasındaki çekişmede tehlikeli bir yeni aşamanın başlangıcı. Büyük bir askeri çatışma çıkabilir.”

Washington Post:

“Saldırı sürpriz oldu. İran’dan önemli bir misilleme gelebilir”

CNN:

“Bu işin sonu iyi bitmeyebilir.”

DEĞERLENDİRMELER

Dünyada çok farklı değerlendirmeler yapılıyor.

ABD yönetimine güvensizlik var.

Elijah J. Magnier

AL Rai Uluslararası Bölüm Şefi.

Ortadoğu Uzmanı.

Özellikle de İran, Irak, Suriye, Lübnan, ...

Batıda çok okunan biri.

Süleymani’nin öldürülmesinden bir gün önce bir makale yazdı.

Başlığı şu:

“ABD Irak’ta kendi silahlarıyla vuruldu.”

Görüşleri özetle şöyle:

BATILI ANALİSTLER

“Küçük bir grup harekete geçti.

Necef, Kerbela, Bağdat’ta İran konsolosluklarını yaktı.

Irak’taki dinamikleri bilmeyen Batılı analistler;

Binlerce kilometre uzaktan ahkam kesti.

Irak halkı İran’a karşı gibi gösterdi.

Kendilerine servis edilen video ve resimleri paylaştı.

2003’TEKİ HATAYA DÜŞTÜLER

Reklamdan sonra devam ediyor 
 

2003’teki hataya yine düştüler.

Irak’ın işgali;

Hiç olmayan kitle imha silahlarına dayandırılmıştı.

Bir benzeri Suriye’de yapıldı.

Dezenformasyonla Esad devrilmeye çalışıldı.

IŞİD ve El Kaide desteklendi.

Gazeteciler utanç verici sorumsuzluklara imza attılar.

‘Kimin ekmeğini yiyorsak onun borusunu çalarız’ dediler

Ana akım medya güvenilirliğini yerle bir etti.

Zaman içinde gerçekler ortaya çıktı.

Bu arada;

Bazı düşünce kuruluşları İran ile savaşı teşvik etti.

ABD, kendi dezenformasyon tuzağına düştü.”

SUÇLANAN DÜŞÜNCE KURULUŞLARI

Suçlanan düşünce kuruluşlarından bazıları şunlar:

Brookings, Carnegie, Hudson,

Washingtoner Institut, Middle East Institute, ...

ABD YÖNETİMİNİN TAVRI

İran yönetimi çok dikkatli davranıyor.

Öfkeli açıklamalar yapmıyor.

Bu da ABD’yi ürkütüyor.

ABD Süleymani’nin öldürülmesini “zafer” ilan etmişti.

Şimdi çok temkinli.

Olayı yumuşatmaya çalışıyor.

TRUMP’IN AÇIKLAMASI

ABD Başkanı Trump açıklama yaptı.

“İran halkına derin saygım var.

Savaş için değil,

Savaşı önlemek için harekete geçtik.

İran’da rejim değişikliği peşinde değiliz” dedi.

ABD Genelkurmay Başkanı Milley’in tavrı da benzer.

“Süleymani ABD’ye saldıracaktı.

Harekete geçmemenin riski fazlaydı.

Bunun stratejik sonuçlarını biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Bu arada İran’a aracılarla haber gönderildi.

“Savaş istemedikleri” vurgulandı.

Dünya ve iç kamuoyunu yatıştırma çabası.

KORKU SARDI

ABD İran’ın sert karşılık vereceğinin farkında.

İsrail de benzer kaygılar içinde.

Ama saldırının nerede geleceğini bilemiyorlar.

Bu nedenle tüm dünyada teyakkuzdalar.

Önlemler artırıldı.

ABD vatandaşlarına uyarı üstüne uyarı yapılıyor.

Görünen o ki ABD Süleymani’yi değil;

Kendini vurdu.

Bu önümüzdeki günlerde çok daha iyi anlaşılacak..

aydınlık

  ABD’nin, İran’ın en önemli isimlerinden Kasım Süleymani’yi bir terör saldırısıyla öldürmesi, fay hatlarını yerinden oynatma özelliğine ve bölgesel bir savaş çıkarma niteliğine sahip bir “siyasi suikast”tır!Peki, ABD bu suikastla neyi amaçladı?

1. ABD Başkanı Donald Trump’ın iki taktik hedefi var: Birincisi, azil baskısı altındayken, içerideki muhaliflere güç gösterisi yapmak; ikincisi de ikinci kez seçimlere girebilecek “şeytanla savaşan lider” profili çizebilmek.

2. Ancak ABD’nin stratejik hedefi ise şu: Suriye ve Irak’ta etkinlik gösteren Kudüs Gücü komutanını ve Irak’ta etkinlik gösteren Haşdi Şabi komutanlarını vurarak, İran’ın Irak ve Suriye’deki “kollarını” kesmek.

Suikastın ilk sonuçları

1. ABD’nin Kasım Süleymani suikastı ters tepti ve İran’ı bileştirdi. Muhafazakârı da, reformcusu da, rejime muhalif diğer kesimler de ABD’nin bu terör saldırısına karşı aynı düzlemde buluştu. Oysa ABD, ekonomik ambargo uygulayarak ve İran’ı kuşatarak, halk ile yönetimi, reformcularla muhafazakârları karşı karşıya getirmeyi hedeflemişti.

2. ABD’nin Kasım Süleymani suikastı ters tepti ve Irak’ta Amerikan karşıtlığını güçlendirdi. Zira Süleymani ile birlikte öldürülen Haşdi Şabi komutanı ile öncesinde ABD’nin yine hava saldırısıyla öldürdüğü Haşdi Şabi komutanları, resmi görev yapan Iraklılardır!

Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, bu nedenle suikastları “Resmi görev yapan Iraklı askeri liderin suikastı Irak halkı, devleti ve hükümetine karşı düşmanlıktır” diye niteledi. Ayrıca Irak Ulusal Güvenlik Konseyi toplandı ve “ABD’nin Irak’taki askeri varlığına son vermeyi” gündemine aldı. Ve öncelikle de Irak’taki ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Irak Başbakanı ve Silahlı Kuvvetler Komutanı Abdülmehdi’nin onayı olmadan, eylem yapamayacağı ilan edildi.

3. Öte yandan yine ABD’nin askeri güç bulundurduğu Afganistan da ABD’ye karşı tutum aldı. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, kendisini telefonla arayan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya “Afganistan topraklarını üçüncü bir ülkeye saldırı için kullandırtmayacaklarını” belirtti!

Bundan sonra ne olabilir?

1. İran’ın ABD’ye bir yanıtı olacaktır. Fakat bu konvansiyonel nitelikte bir yanıt değil, büyük ihtimalle İran’ın vekillerinin ABD’nin vekilleriyle yaptığı vekâlet savaşı düzleminde olacaktır. Yani vekiller savaşının asiller savaşına dönüşme olasılığı çok düşüktür. Ancak vekâlet savaşının seviyesinin yükselmesi hatta yeni cepheler açılması da ciddi olasılıktır. Nitekim Süleymani’ye suikastın ardından Irak’ta önce ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği yakınına, ardından da ABD’nin Irak’taki en büyük askeri üssü olan Selahaddin’deki Beled üssüne füze saldırısı düzenlendi.

2. Bir diğer olasılık ise her ne kadar suikastın ardından ABD, bölgeye ek 3 bin 500 asker gönderdiyse de, Trump ve ekibinin, bu olayı “Ortadoğu’dan çekilerek Pasifik’e yığınak yapmak” şeklindeki ana stratejilerini uygulamaya vesile edebileceğidir.

Nitekim Trump ve ekibi uzunca bir süredir “Suriye’den çekilmek istediğini” söylüyor, ancak iç tepki nedeniyle bunu tam olarak gerçekleştiremiyordu. ABD Savunma Bakanı Mark Esper, temel hedeflerini şu sözlerle açıklamıştı: “Bizim başlıca rakiplerimiz Çin ve daha sonra ise Rusya. Dolayısıyla benim amacım Suriye olsun veya Afganistan olsun, asker sayımızı buralardan düşürüp ülkeye getirip daha büyük görevler için tekrar eğitmek veya onları Hint-Pasifik bölgesine konuşlandırmaktır.” (20.12.2019)

3. ABD eğer Ortadoğu’dan asker çekmek zorunda kalırsa, bunu ancak İsrail’in güvenliğini garantiye alarak yapabilecektir. Bu da haliyle Washington ile Tahran arasında, Obama dönemindeki gibi bir anlaşma yapılmasını gerektirir.

Nitekim tarihte buna benzer olaylar, beklenildiğinin tersine, savaşı değil, barışı getirmiştir. Trump’ın suikastın ardından verdiği şu mesajlar da bu olasılığa bir ölçüde işaret etmektedir: “Dün savaş başlatma değil, savaşı durdurma yönünde karar aldık. İran halkına son derece saygı duyuyoruz ve İran’da rejim değişikliği peşinde değiliz. İran, bölgeyi istikrarsızlaştırmak için vekillerini kullanmaya derhal son vermeli.” (3.1.2020)

Türkiye ne yapmalı?

Türkiye, ABD’nin İran’a karşı bölgesel savaşı tetikleyebilecek bu hamlesinin olası sonuçlarından etkilenecek ülkelerden biridir. Zira doğrudan İran’ı hedef alan Kürecik Radarı Malatya’dadır. Yine başta İncirlik olmak üzere ülkemizde pek çok Amerikan üssü ve tesisi vardır.

Ankara bu nedenle, olayı fırsata çevirmeli ve ABD ile İran arasında arabuluculuk yapma potansiyeline en sahip ülke olarak, -bölgedeki “yalnızlığını” da giderecek- bir diplomasi atağı başlatmalıdır!

cumhuriyet

Salı, 07 Ocak 2020 05:36

Yastan sonra tufan mı?

 Suikast İran karşıtlığını bir süre daha baskılayabilir. Fakat nüfuz savaşının yol açtığı alerji geçmeyecektir. Yine de İran yeni psikolojik atmosferi avantaja çevirip ABD’nin bölgeden çekilmesi yönünde bir kurguyu öne çıkabilir. Irak meclisinden geçen tasarı İran’ın istediği bir sonuç. Tabii karar bağlayıcı değil. Olası bir çekilmede Amerikan güçlerinin gideceği olası yer ise Kürdistan. Savaştan önce semboller gelir. ABD, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye düzenlediği suikastla en büyük düşmanına ‘ebediyet’ kazandırdı. Süleymani, Orta Doğu’nun bir köşesinde IŞİD’in bombalı saldırısından ziyade ‘müstekbir’in elinden ölmeyi tercih ederdi. Öyle oldu.

Pek çok ülkede taziye çadırları kuruldu. İran’da Ahvaz, Meşhed, Tahran, Kum ve Kirman’dan geçen cenaze yakın tarihin en büyük karşılamalarından birine tanıklık etti.

Cemkeran Camii’nin kubbesine kırmızı bayrak çekildi. Geleneğe göre intikam alınıncaya kadar o bayrak o direkten inmeyecek. Şii türbelerinde gördüğümüz o kırmızı bayrak “Kerbela’nın intikamı henüz alınmadı” mesajını taşır. Gelenekte siyah bayrak yası, yeşil bayrak barışı simgeler. İran’ın ABD’ye misilleme yapıp yapmayacağına bakılmaksızın Süleymani, Şii dünyasında intikamı alınması gereken bir şahsiyete dönüştü. Bu dünya simgelerle yaşar. Beyaz Saray’da oturan kibir abidesi bunu anlayamaz!

Elbette Süleymani’nin portresine bakanlar kendi zaviyelerinden bir etiket çıkarmakta zorlanmaz.

‘Direniş Ekseni’nde duranlar için Gazze direnişinin tedarikçisidir; İsrail’e karşı Hizbullah’ın hamisidir; haliyle şehittir, kahramandır.
Kimileri için azılı Amerikan düşmanıdır, yani anti-emperyalisttir.
Iraklıların önemli bir kısmı için 2014’te IŞİD, Bağdat’ın kapılarına dayandığında Irak’a omuz verendir; IŞİD, Erbil’e yürürken Türkiye’nin yüzüstü bıraktığı Kürdistan’a saatler içinde iki uçak dolusu silahla gelendir; Ninova’nın (Neyneva) Hıristiyanlarına umut olandır, haliyle bölgenin minnettar olduğu kişidir.
Bazı Kürtlere göre ise 2017’de Kerkük’ü merkezin kontrolüne geçiren operasyonun perde arkasındaki aktördür; haliyle Kürt ulusal davasının düşmanıdır.
Bir kesim için özgürlük taleplerini acımasızca bastıran rejimin kalkanıdır; ülke dışında muhalif avından sorumlu kişidir; haliyle katildir!
Suriye’ye taşıdığı Şii milis güçleriyle cihatçı tayfaların yenilgisinde katkısı büyüktür; haliyle düşmandır!

Bütün bu etiketlerin ötesinde Kudüs Gücü ve onun komutanı Süleymani, CIA’in Afgan cihadından beri Selefilerden yıkıcı kollar devşirdiği, darbe komploları kurduğu, vekil güçlerle rejim değiştirmeye kalkıştığı, insansız uçaklarla sayısız suikast düzenlediği, Mossad suikastçılarının bolca tetik çekip bomba patlattığı, İsrail Savunma Güçleri’nin dokunulmazca füze yağdırdığı Büyük Orta Doğu düzeninde İran’ın karşılığıdır. Süleymani, nam-ı diğer Hacı Kasım, Orta Doğu’yu resmeden işte bu sert gerçekliğin bir parçasıdır.

Hacı Kasım, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve Filistin’i kapsayan gerilim bölgelerinde asimetrik savaş stratejisinin sorumlusuydu. Aynı zamanda İran’ın bu alanlardaki dış politikasının yürütücüsüydü. Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in, “Haftada bir kahvaltıda buluşur, karşılıklı durum değerlendirmesi yapardık” demesi boşuna değil. İddiaya göre Hacı Kasım, 2008’de Irak’taki işgal güçlerinin komutanı General David Petraeus’a Iraklılar aracılığıyla şu mesajı iletmişti:
“General Petraeus, şunu bilmelisin ki, ben, Kasım Süleymani, İran’ın Irak, Lübnan, Gazze ve Afganistan’la ilgili politikasını kontrol ediyorum. Ve gerçek şu ki Bağdat’taki büyükelçi de Kudüs Gücü’nün bir mensubudur. Onun yerine gelecek olan da bir Kudüs Gücü üyesi olacaktır.”

Adının bu kadar öne çıkması arkasındaki kurumsallığı gölgelese de aslında İran içinde karmaşık süreçlerle şekillenen politikanın taşıyıcısıydı. Doğrudan hesap verdiği kişi Rehber Ayetullah Ali Hameney’di.

***

ABD’nin izahta zorlanacağı bir suikast. Savunma Bakanı Mark Esper, Süleymani’nin ABD’ye karşı planladığı saldırıları önlemek için öldürüldüğünü savunuyor. Bazı kaynaklara göre Süleymani, Bağdat’a gelmeden önce Suriye üzerinden Beyrut’a geçip Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’la görüştükten sonra karayoluyla tekrar Şam’a, oradan Cham Wings ile Irak’a uçtu. Plan havaalanından Haşd el Şaabi’nin komutanlarından Ebu Mehdi el Mühendis’in Yeşil Bölge’deki evine gidip görüşmelerini sürdürmekti. Amerikalılar bu trafiği saldırı planlarına yoruyor. Dün Irak Parlamentosu’nda Amerikan güçlerinin çekilmesini öngören çağrı metni oylanırken Başbakan Adil Abdülmehdi farklı bir tablo çizdi. Buna göre Süleymani, gerilimin düşürülmesi girişimleri çerçevesinde Irak Başbakanı’nın davetiyle Bağdat’a gelmişti. Yanında Suudi Kralı Selman’a iletilmek üzere bir mektup taşıyordu. Süleymani ile birlikte öldürülen Haşd el Şaabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis de, Haşd’a bağlı grupların kontrol altına alınması için çalışıyordu. Amerikan elçiliğini hedef alan göstericiler onun sayesinde çekilmişti. Yani bu bilgilere bakılırsa ABD önce Abdülmehdi’den arabuluculuk isteyip ardından davete icap eden bir elçiyi öldürmüş oldu.

***

Amerikalılar bu suikastla tehditlerin bertaraf edildiğini zannediyor. Ya da böyle bir hikayeye muhtaçlar. Herhangi bir şeyin değiştiği ya da bertaraf edildiği yok. Hizbullah ve Hamas’a yönelik saldırılar sonuç vermedi ki bir devlet aygıtı olan Kudüs Gücü’ne suikastlar versin. İsrail, 1992’de Abbas Musavi’yi ailesiyle birlikte öldürdüğünde Hizbullah yok olmadı. Aksine Hasan Nasrallah’la yoluna devam edip İsrail işgalinin sonunu getirdi. Hizbullah’ın iki numaralı ismi İmad Mugniye 2008’de Şam’da CIA-Mossad ortak operasyonuyla öldürüldüğünde de durum değişmedi. Şeyh Ahmed Yasin’in ölümü de Hamas’ın sonunu getirmedi. Devrim Muhafızları’nın karmaşık yapısı, işleyiş biçimi, arkasındaki siyasi akıl ve ideolojik karakteri düşünüldüğünde Süleymani’nin yokluğu geri adımı getirmeyecektir. Süleymani’nin yerine geçen İsmail Kaani’nin saha tecrübesi eski patronundan geri değil. Kaani, Kudüs Gücü’nde Afganistan, Pakistan ve Orta Asya’dan sorumlu komutan yardımcısıydı. Suriye’ye taşınan Fatimiyyun ve Zeynebiyyun gibi grupları organize eden kişiydi. Bu profili dikkate alındığında İran’ın asimetrik savaşının kapsama alanı Af-Pak eksenini de içine alacak şekilde genişleyebilir. Süleymani’nin ayak izlerini belirleyen devlet politikasıydı. Hamaney, “Kudüs Gücü’nün programı yeni döneminde de Şehid Süleymani’nin komutanlığı dönemindeki gibi devam edecek” dedi.
Haklı olarak, “Rejim yıkılmadan bir şey değişmez” de denebilir. Ancak İran’ın bölgeye ilgisi 1979’da Mollalar ile birlikte başlamadı. Şah döneminde de nüfuz kavgası vardı. Sadece ittifak düzeni farklıydı ve mücadele milliyetçi-seküler kadrolarla veriliyordu. Aktörler, araçlar ve dünya görüşü değişebilir ama ‘emperyal’ kodlarla alakalı olan bu yönelim kolayca değişmez.
İran toplumunun siyasal kimliğinin oluşmasında 1979 öncesi Başbakan Muhammed Musaddık’a CIA destekliği darbe, sonrasında ABD’nin Saddam’a her türlü desteği sunduğu 8 yıllık İran-Irak savaşı belirleyici oldu. Kerbela şehitlerinden bu yana ‘mazlumiyet’ ise Şii kimliğinin inşasındaki en temel bağlam. Süleymani’nin yası, tarihsel ağıdın yarattığı duygusallıkla etkileşim sağlıyor. Suikast yabancı düşman olarak “Büyük Şeytan” imgesinin kitleleri birleştirecek şekilde güncellenmesi açısından işlevsel. Ve son birkaç yıldır yükselen itirazlarla meşruiyeti sorgulanan rejime kitleleri kendi etrafında konsolide etme fırsatı verdi.

***

Şimdi asıl mesele; İran nasıl bir karşılık verecek? Taraflar misilleme sarmalından çıkabilecek mi? Tehditler daha büyük tehditlerle karşılık buluyor. Retorik savaşının kendisi bile korkutucu. Hamaney, Ulusal Güvenlik Konseyi’nde, “Güçlü, sert ve açık bir yanıtın verilmesi önemli” diyor. Trump ise İran kültürü açısından çok önemli yerlerin de bulunduğu 52 sahayı vuracaklarını söylüyor. Hamaney’in danışmanı Hüseyin Dehkan, CNN aracılığıyla, “Savaşı başlatan Amerika’ydı. Buna son verebilecek tek şey, Amerikalıların vurduğu darbeye eşdeğer bir darbedir” karşılığını veriyor.

İran, Körfez’de bir Amerikan gemisini mi hedef alacak? Yoksa Irak ve Suriye’de bir üssü mü vuracak? Ya da yas dönemini atlattıktan sonra İran pragmatizmi devreye mi girecek? Hiçbir ipucu yok.

Geri adım atmasa da İran’ın daha ileri bir adım atmadan önce iki kez düşünmesini gerektiren yeni gerçeklikler var. Daha büyük bir yangın Orta Doğu’yu ABD’ye dar edebilir ama İran’ı da hem içeride hem nüfuz alanlarında yakabilir. Vekil güçler, Amerikan-İsrail-Körfez ortaklığının hesaplarını bozacak bir noktaya ulaştı. Fakat bunlarla savaşı kızıştırmak nüfuz hatlarının çökmesine yol açabilir. Yani İsrail işgaline karşı direnişle büyümüş bir Hizbullah, İran için Lübnan’ı ateşe atarsa durum değişir. Irak’ta IŞİD’e karşı İran’a müteşekkir olanlar, Irak’ın bir ön cepheye dönüşmesini istemez. Necef ve Kerbela gibi Şii havzalarında bile İran’ı hedef alan gösteriler bu rahatsızlığın yansımasıydı. Suikast İran karşıtlığını bir süre daha baskılayabilir. Fakat nüfuz savaşının yol açtığı alerji geçmeyecektir.
Yine de İran yeni psikolojik atmosferi avantaja çevirip ABD’nin bölgeden çekilmesi yönünde bir kurguyu öne çıkabilir. Irak meclisinden geçen tasarı İran’ın istediği bir sonuç. Tabii karar bağlayıcı değil. Güçlerin Statüsü Anlaşması’nın (SOFA) iptal edilmesi gerekiyor. Haşd el Şaabi’ye mahkum olmaktan korkan Sünniler ve Kürtlerin oturumu boykot etmesinden de anlaşılacağı üzere Irak bölünmüş durumda. Ayrıca olası bir çekilmede Amerikan güçlerinin gideceği olası yer Kürdistan. Bu, Tahran’ın istemediği bir senaryoyu tetikleyebilir; yani Bağdat’ta olmayan ABD, Kürdistan’ın bağımsızlığına oynayabilir.

Bunlar İran’ın pragmatik tarafına seslenen noktalar.
İran yeni bir caydırıcılık konsepti ya da angajman stratejisi geliştirebilir. Tahran’ın dün nükleer programı sınırlandıran taahhüdüne son vermesi caydırıcılığın inşasında belki ilk adım.
Beri tarafta retorikteki sertliğe karşın diplomasi alanındaki karıncalanmalar ABD’nin meseleyi kapatma arayışına işaret ediyor. Tahran’da Amerikan çıkarlarını temsil eden İsviçre’nin posta kutusu pek hareketli. Katar Dışişleri Bakanı soluğu Tahran’da aldı. Umman yine devrede. AB’den Zarif’e Brüksel daveti çıktı. Tahran’a pek çok taraftan yatıştırıcı mesajlar yağıyor. Uzlaşma iki tarafın da nüfuz kabiliyetlerini karşılıklı kabul etmesini gerektiriyor. Bu olacak mı? İyimserlik için de kötümserlik için de yeterince neden var.

gazeteduvar