کارگر

کارگر

Irak başbakanı Haydar el-İbadi ve beraberindeki heyeti kabul eden İmam Hamanei, Irak’ın siyasi ve milli vahdet ve birliği hususunda çok dikkatli olunması gerektiğini hatırlatarak, Iraklı gençlerin teröristler karşısındaki irade, himmet ve yiğitliğine temasla, gönüllü halk güçlerinin büyük kapasite ve potansiyelinin muhtelif alanlarda Irak’ın geleceği ve kalkınması yönünde etkili olacağını bildirdi.

Irak halkı ve devletinin teröristler karşısındaki direniş ve mücadelesinin aynı zamanda bölge ülkelerinin de güvenliğini garanti altına aldığını belirten İmam Hamanei, “Teröristlerle mücadele alanında kendini daha da gösteren Irak halkının önemli özelliklerinden biri, düşmana karşı mücadele alanında gönüllü halk güçleri ve yiğit aşiretlerin kahramanlık, irade ve kudreti olmuştur” ifadesini kullandı.

Irak’ta teröristlerin varlığını geçici bir olay niteleyen ve gönüllü halk güçlerinin büyük sermayesinin savaş meydanından öteye muhtelif alanlarda güvenilecek bir kaynak olduğunu belirten İmam Hamanei, “Irak halkının geçmişti İngiliz sömürgesinden ve şimdi ise Amerikalıların yayılmacı politikalarından edindiği tecrübe şunu göstermektedir ki Irak halkının düşmanları kesinlikle çok büyük bir halk gücünün sahnede ortaya çıkmasını istememektedir. Bunun için bu halk sermayesinin korunması icap ediyor” dedi.

İmam Hamanei, Irak’ın milli ve siyasi birlik erkânlarının yok edilmesinin, Batılı ülkelerin güvenlik ve istihbarat organlarının Irak’la ilgili izledikleri temel amaçlarından biri olduğunu belirterek, bu komplo ve tefrikacılık fitnesi karşısında çok dikkatli ve zekice durmak ve Irak’ta Şia-Sünni, Kürt ve Arap dini ve etnik grupları arasındaki birlik ve vahdetin bir zarar görmemesine özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.

“İran İslam Cumhuriyeti, Irak’ta mücahit ve inkılâpçı grupların vahdetine destek vermektedir ve Irak halkı ve devletinin yabancıların tefrikacı fitneleri karşısında çok dikkatli ve uyanık olmaları gerekmektedir” diyen İmam Hamanei, konuşmasının devamında, İran İslam cumhuriyetinin, Irak’ın güvenlik ve kalkınmasını kendi güvenlik ve kalkınması olarak kabul ettiğini hatırlatarak, “Amerikalılar, bir yandan bazı Arap ülkelerinde yaptıkları gibi Irak’ın servetini talan etmeye çalışırken, diğer yandan geçmişte olduğu gibi kendi taleplerini Irak devletine zorla kabullendirmeye çalışmaktadır. Ama böyle bir amacının gerçekleşmesine müsaade etmemek gerekir” dedi.

Hz. İmam Hüseyin (as)ın Erbain törenlerinde ziyaretçilere karşı çok sıcak ve sevgi dolu misafirperverliğin Irak halkının seçkin özelliklerinden bir başkası olduğunu hatırlatan İslam inkılâbı Rehberi, manevi boyutla bu davranış ve sıfatın, günümüzdeki maddi dünyada çok önemli olduğunu ve Irak halkının bu fazilet ve özelliğinin derin boyutlarının şu ana kadar tam olarak belirlenemediğini söyledi.

İslami İran Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı İshak Cihangiri’nin de hazır bulunduğu bu ziyaret sırasında bir konuşma yapan Irak başbakanı Haydar el-İbadi, bu ziyaretten dolayı duyduğu mutluluğu dile getirerek, İran’ın Irak’a çok geniş ve yönlü yardımları ve İran İslam cumhuriyetinin samimi işbirliğinin iki ülke ilişkilerindeki derinliğin bir belirtisi olduğunu hatırlatarak, Irak düşmanlarının Irak’ta mezhebi ve etnik ihtilaflar için tüm gücünü ortaya koyduğunu, fakat Irak halkı ve hükümetinin, bu komploya karşı mücadeleyi sürdürme ve milli vahdetini koruma konusunda tam kararlı olduğunu bildirdi.

Irak ve Suriye’de tekfiri teröristlerin Şii ve Sünni Müslümanlar arasında hiçbir fark gözetmediklerini hatırlatan el-İbadi, “Irak halkı ve hükümetinin direnişi şu anda IŞİD terörizminin bölge ülkelerine yayılması önünde güçlü bir engele dönüşmüştür. Ama yine de bu teröristlere karşı ciddi bir mücadele bölge ülkelerinin birliğini gerektiriyor” dedi.

Irak başbakanı ayrıca, teröristlere karşı mücadelede İran İslam cumhuriyetinin destek ve yardımlarından dolayı teşekkürlerini bildirdi.

leader.ir

Mukaddes Savunma döneminde şehit düşmüş 175 dalgıcın naaşı İran halkının omuzlarında son yolculuğuna uğurlandı. Mukaddes Savunma  (İran-Irak Savaşı) döneminde  şehit düşen ancak naaşları yeni bulunan 270 İranlı şehit için Salı günü Tahran'da çok sayıda halk ve yetkilinin katılımıyla cenaze töreni düzenlendi.


Tahran’ın Baharistan Meydanı ve bu meydana giden sokak ve caddeler, cenaze törenine katılan halk ile dolup taştı.
Halkın yüz binlercesinin katılımıyla düzenlenen merasimde İran halkı bir kez daha İslam İnkılabı’na olan bağlılığını gösterirken, cenaze töreninde dugusal anlar yaşandı.
270 Şehit için düzenlenen törende, Ehl-i Beyt (as) meddahlarınca okunan ağıt ve duaların ardından, Düzenin Çıkarlarını Belirleme Konseyi Sekreteri Mohsen Rezayi yaptığı konuşmada, “Bu eli ve kolu bağlı şehit dalgıclar bize ne anlatmaya çalışıyor? Bize, elimiz ve kolumuz bağlı olsa da, bizi kurşuna dizseler de, ‘zulüm ve zorbalığa boyun eğmeyeceğiz’ demek istiyorlar” diye konuşyu.
Şehitlerin naaşı, bu merasimin ardından Tahran Şehitliği'nde toprağa verildi.
İran Silahlı Kuvvetleri Kayıp Arama Komitesi Başkanı General Seyyid Muhammed Bakırzade, Şelemçe sınır kapasında, şehitleri selamlama merasiminde yaptığı açıklamada ise, 175 dalgıcın, Kerbela-4 Operasyonu’nda, Baas Rejimi askerlerince şehit olduğunu söylemişti.

Dün Tahranda muhteşem cenaze töreni ile son yolculuğuna uğurlanan 270 şehitten 175  şehit dalgıcın naaşı Mukaddes Savunma döneminde düzenlenen Kerbela-4 Operasyonu’nda Iraklı güçler tarafından esir düşen ve elleri ve kolları bağlı bir şekilde diri diri gömülen şehitler ve diğer 95 şehit ise bu operasyonda şehit düşen diğer mücahitlerin mübarek naaşından oluşuyordu.

 

İnkılap Rehberi’nden teşekkür mesajı;175 Şehit Dalgıç son yolculuğuna uğurlandı

İran İslam İnkılabı Rehberi, dün Tahran’daki Mukaddes Savunma dönemine ait 270 şehidin son yolculuğuna uğurlama merasimine geniş katılım dolayısıyla bir teşekkür mesajı yayınladılar. İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei,  270 şehidin son yolculuğuna uğurlama merasimine İran halkı tarafından geniş katılım dolayısıyla bir teşekkür mesajı yayınladılar.

İnkılap Rehberi yayınladıkları bu teşekkür mesajının bir kısmında, “İlahi işaretleri çok iyi bilen ve ona yanıt veren siz ulu, vefalı, bilinçli ve duyarlı halka selam olsun. Sizin bugün vatana geri dönem bu çok değerli şehitlerin son yolculuğuna anlamlı iştirakınız, İslam İnkılabı’nın en büyük hadiselerinden birisidir” diye yazdılar.

Görmez: Mezhebe olan mensubiyetimizi, İslam’a olan mensubiyetimizin önüne geçirdiğimizde en büyük fitneyle karşı karşıya kalırız


Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Kur’an’da ne Sünnilik var, ne Şiilik var. Kur’an’da sadece Müslüman olduğumuz var” dedi.

Görmez, Irak Şii Vakfı Divan Başkanı Alaa Abdulsahib Hüseyin El-Musavi ve beraberindeki heyeti makamında kabul etti.

“KARDEŞLİĞİ YENİDEN TESİS ETMEMİZ LAZIM”

Kabulde yaptığı konuşmada, İslam ümmetin bir bütün, Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Şia’nın İslam ümmetinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten Prof. Dr. Görmez, İslam dünyasında “mezhep savaşı” adı altında yaşanan gerilimlere değinerek, İslam müesseselerinin, eğitim kurumlarının ve İslam alimlerinin kardeşliği yeniden inşa etmek üzere çalışmak zorunda olduklarına vurgu yaptı.

“Mezhebe olan mensubiyetimizi, İslam’a olan mensubiyetimizin önüne geçirdiğimizde en büyük fitneyle karşı karşıya kalırız” uyarısında bulunan Mehmet Görmez, şöyle konuştu:

“MEZHEPLER SADECE MEKTEPLERİMİZDİR”

“Iraklı kardeşlerimiz çok büyük imtihanlardan geçtiler, çok büyük bedeller ödediler. Önce zalim bir yönetim altında, dikta rejiminin gölgesinde uzun seneler geçirdiler. Sonra çok acı işgallerle karşılaştılar ve bu işgaller döneminde yüz binlerce kadın, çocuk, yaşlı demeden insanlar canlarını kaybettiler. Tam bütün bunları geride bırakarak kendi ülkelerini yeniden özgür bir biçimde inşa etmeye başladıklarında, bu sefer daha büyük fitnelerle karşı karşıya kaldılar. Ben kesinlikle ‘mezhep çatışması’ demiyorum. Siyasi ve ideolojik güç kavgalarının, çıkar çatışmalarının kendisini ‘mezhep görüntüsü’ altında ortaya çıkardığı kavgalar olduğunu düşünüyorum. Çünkü mezheplerimiz, İslam’ı anlamak için başvurduğumuz mekteplerimizdir. Yoksa mezhebe mensubiyetimizi, İslam’a olan mensubiyetimizin önüne geçirdiğimizde en büyük fitneyle karşı karşıya kalırız. Ayrıca tekfirci bir düşünceye dönüşmesi, bugün İslam dünyasını saran en büyük tehlikedir.”

TEKFİRCİ DÜŞÜNCEYİ MÜSLÜMANLARIN TEL’İN ETMESİ LAZIM

“İnsanların kendisi gibi düşünmeyenleri tekfir etmesi ve tekfir ettiği insanları katletmesini ‘cihat’ zannetmesi kadar büyük bir dalalet yeryüzünde olamaz” değerlendirmesinde bulunan Görmez, “Bugün bilhassa önce Suriye’de, sonra Irak topraklarında ortaya çıkan ve tamamen cehalet üzerine bina edilen bu tekfirci düşünceyi, Şiisi ve Sünnisiyle yeryüzündeki bütün Müslümanların tel’in etmesi lazım” diye konuştu.

Yemen’in başkenti Sanaa’nın 4 farklı bölgesinde eşzamanlı olarak düzenlenen 4 saldırıda en az 31 kişinin öldüğü, onlarca kişinin yaralandığı bildirildi.


Yemen’in başkenti Sanaa’nın birkaç bölgesinde eşzamanlı düzenlenen ve Şii camilerini hedef alan 4 saldırıda en az 31 kişinin öldüğü, onlarca kişinin yaralandığı açıklandı. Yemen basının aktardığı bilgilere göre, Başkent Sanaa’nın farklı bölgelerinde, bomba yüklü araçlarla düzenlenen 4 eşzamanlı saldırıda ölenlerin sayısı 31’e yükseldi, çoğu ağır durumda onlarca kişi de yaralandı. Yetkililer ölü sayısının artabileceğine dikkat çekiyor.

Bomba yüklü araçlardan biri, Husilerin kurduğu Siyasi Konsey’in Başkanı Salih Samed’in evi önünde havaya uçuruldu. İkinci araç, Husilerin diğer bir lideri Tahi Mütevvekil’in evi önünde patladı. Diğer patlamalarsa şehrin merkezi ve iki cami önünde meydana geldi. Saldırılar, Husi taraftarları olarak gösterilen vatandaşların akşam namazı için camilere geldiği anda yapıldı.Saldırılar İŞİDin intihar bombacıları tarafından düzenlendi.

 

Cuma, 12 Haziran 2015 14:22

İSLAM ÖNCESİ IRAN TARIHI -1

Ele geçirilen tarihi eserler ve yazıtlara göre, Kaşan’daki Turn-e Silek, Damğan’daki Tepe Hisar, Kerman yakınlarındaki Şehdad   ve Zabol yakınlarındaki Şehr-e Suhte gibi medeniyetlerle Mazenderan’daki Tepurlar gibi  kabilerer, İran Platosu’na komşu olan diğer  medeniyetlere ticari ve siyasi ilişkilere sahiptirler.

O dönemde İran’ın en önemli komşuları, Hindistan’daki  Mohencudaru medeniyeti, Anadolu medeniyetleri ve mezopotamya medeniyetleri idi. Bunlar arasında, İran Platosunda yerleşik bulunan toplulukların Mezopotamya ile ilişkiler diğerlerine pranla daha  fazla ve daha yaygındı. Her ne kadar bu ilişkiler zaman zaman Zagros dağlarında yerleşik kavimlerin Mezopotamya’ya saldırmaları ve ya Mezopotamya devletlerinin İran’ın batı bölgelerine saldırıları şeklinde olsa da aralarındaki medeniyet alış verişi herzaman devam etmekteydi, İran Platosu sakinlerinin yazısı daima batı komşularından iktibas ermeleri de bunun bir örneğidir.

Aryailer’den önceki kavimler arasında, İlamiler özel bir öneme sahiptir.Bu dönemde İran Platosu, ilk büyük şehirlerin ortaya çıkışına tanıklık etmiştir. Bunlar arasında en önemlisi Şuş kentidir ki, bu şehirden günümüze kalan eserler, onun görkemini ve uzun bir dönem revaçta olduğunu göstermektedir. Mezopotamya medeniyetleriyle aynı dönemde gelişmiş olan İlam Medeniyeti, kendine ait yazısı sahip olması sebebiyle İran medeniyet tarihinde özel bir öneme sahiptir. İlam çivi yazısı muhtemelen İran’da yaygınlaşan ilk yazıdır ve İlam medeniyetinin çöküşünden sonra da kullanılmaya devam etmiştir.

Aryailer, beyaz ırk kavimlerden bir grup olup ilk yerleşim alanları Avrasya stepleridir. M.Ö. 3000 dolaylarında Avrasya steplerinde, bugün "Hint-Avrupa" diye adlandırılan bazı kavimler yaşamaktaydı. Bu kavimler, soğuğun artması, otlakların azalması ve çevre kavimlerin baskıları sebebiyle göçe zorlandılar. Bir grup batıya yani Avrupa’ya gidip sonraları Yunan ve Roma Medeniyetlerini oluşturdu. Diğer bir grup ise güneye doğru hareket etti ve ulaşılan son noktalar İran ve  Hindistan oldu. Bu çevrede yerleştikleri için onlara "Hint-İran" kavimleri denmiştir. Bu grup kendini özgür, soylu ve şerefli anlamında "Aryai" olarak isimlendirmekteydi. Aryailer’den bir grup İran’dan geçip Hindistan’a gitti. İran’dan kalan Aryailer ise İranlı olarak isimlendirildi. Böylece İran’da büyük Arya ülkesi ve topluluğu şekillendi. Med kabilesi grupları kuzey batı, Pars kabilesi grupları güney ve part kabilesi grupları ise kuzey doğu İran’da yerleşti. Med kabilelerinin yerleşme yeri olan İran’ın batı dağlık bölgeleri Mezopotamya sınırında bulunmaktaydı. M.Ö. bin yıllarında Mezopotamya’nın kuzeyi "Asur" devletinin hakimiyetindeydi, güneyi ise "Kalde" yada  yeni Babil devletinin ülkesi idi. 3."Med" padişahı "Huvekhştre" zamanında bu devletin gücü doruk noktasına ulaşmıştı. Huvekhştre Babil devletiyle ittifak kurarak Asur devletini ortadan kaldırdı (M.Ö.12). "Huvekhştre" zamanında "Med" ülkesi oldukça genişledi ve son Med imparatoru olan "Aji Dehek"  adındaki oğluna güçlü ve müreffeh bir devlet miras kaldı; ancak Aji Dehak Medlerin gücünün ve birliğini koruyamadı ve bu sebeple (M.Ö.) 550 yıllarında "Ahamenişli Kuruş" "Med" devletini devirdi.

"Kuruş"un kurduğu devlet, ceddi Ahameniş’in ismini aldı. Medler’in de müttefik olduğu bu devlette İlamlılar da yazıyı kullanmaları dolayısıyla makam ve mevki sahibi oldu.

"Kuruş"un ölümünden sonra, amcazadelerin’den olan "Viştasb"in oğlu "Daryuş" güç kazanarak saltanatı Ahameniş hanedanının bir şubesi haline dönüştürmeyi başardı ve sonuna kadar da iktidarı elden bırakmadı. "Daryuş" (M.Ö.) 522 – 486 yıllarında hüküm sürdü ve Ahamenişler’in güçlü devlet yapısnı kullanarak,  egemenliği alundaki bölgelerde ortak  kanunlar yürürlüğe koydu. Merkezi yönetim sistemi kurarak, ordutu yeniden yapılandırdı ve mali sistemi düzenleyerek Ahamenişliler’in şevket ve kudretini artırmayı  başardı. Daryuş, Ahamenişliler’in yönetim ve ordu sistemini düzenledi ve "Parse" (Taht-ı   Cemşid   persepolis), nevruz kutlamalarının mekanı "Ekbatan" (Hamedan), yazlık başkent ve "Şuş", kışlık başkent olarak özel öneme haiz şehirler oldular.

Cuma, 12 Haziran 2015 10:48

İşte ABD’nin gerçek yüzü

İnsanlığa ihanet eden ABD’nin gerçek yüzü bu işte…
Terörist İsrail politikasında ikiyüzlü ve çelişkili açıklamalar sergileyen ABD’nin Siyonizme tam destek verdiğinden şüphe yok. İsrail’i ziyaret eden ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey, Siyonist İsrail ordusuna büyük övgüler düzdü. Irkçı Netanyahu da, “Amerikan halkı, askerleri ve hükümetinden daha iyi bir dostumuz yok” dedi.

Terörist İsrail politikasında ikiyüzlü ve çelişkili açıklamalar sergileyen ABD’nin siyonizme tam destek verdiğinde şüphe yok. İsrail’i ziyaret eden ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey, Siyonist İsrail ordusuna büyük övgüler düzdü. Irkçı Netanyahu da, “Amerikan halkı, askerleri ve hükümetinden daha iyi bir dostumuz yok” dedi.

ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey ile Kudüs’te bir araya gelen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Dempsey’e hitaben, “Siz çok iyi bir dost ve Amerikan-İsrail ilişkilerinin önemli bir savunucusu oldunuz. Bunun için minnettarız” ifadesini kullandı.

Dünyadaki ve Ortadoğu’daki Amerikan askeri işgalinin genişlediğine dikkat çeken Netanyahu, “Amerikan halkı, askerleri ve hükümetinden daha iyi bir dostumuz yok. Siz sadece ABD için değil, aynı zamanda özgürlük (!) için savaşıyorsunuz” dedi.

ABD Terörist Ordu İle Gurur Duyuyor

Kendileri için “en önemli hediyenin” İsrail ordusu ile geliştirdikleri “dostluk” olduğunu ifade eden ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey ise “Onlarla (İsrail ordusu) gurur duyduğunuzu biliyorum. Biz de onlarla gurur duyuyoruz” ifadesini kullandı. Dempsey, İsrail’e, İran ile nükleer anlaşmaya varılsın ya da varılmasın, “potansiyel düşmanlara karşı askeri hattın korunacağı” güvencesini vermişti.

Nükleer Müzakerelere Siber Saldırı

Rus siber güvenlik şirketi Kaspersky, İran’la nükleer müzakerelerin yürütüldüğü otellerin siber saldırılara maruz kaldığını açıkladı. Şu ana kadarki “en usta, gizemli ve güçlü tehdit” denilen saldırıların arkasında İsrail’in olduğu iddia edildi. Şirket tarafından yapılan açıklamada, otellerin sistemlerini hedef alan kötü amaçlı yazılımların çok karmaşık olduğu, bu kadar sofistike bir saldırının ancak bir devlet sponsorluğunda yapılabileceği belirtildi. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Tzipi Hotovely ise, siber casusluk saldırılarının arkasında İsrail’in olduğu iddialarını yalanladı.

Hotovely, haberleri “temelsiz” olarak nitelendirdi ve “Bundan çok daha önemli olan, neticede kendimizi İran nükleer şemsiyesi ile karşı karşıya bulacağımız kötü bir anlaşmayı engellemektir” ifadesini kullandı.

milligazete

Perşembe, 11 Haziran 2015 10:41

Nasrallah'ın Dilinden İmam Hamaney

Bu yıl ikincisi düzenlenen 'İmam Hamaney, İçtihat ve Yenilik' başlıklı konferansta konuşan Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, 'Taklit merci, kendi döneminde yaşayan fakihler arasından en âlim ve en bilgilisi olmak zorundadır' ifadelerini kullandı.

Seyyid Hasan Nasrallah'ın konuşmasında öne çıkanlar;

"Ayetullah Hamaney, İslam Cumhuriyeti'nin rehberi ve Veliyyi Emri Müslimin'dir. Bu makamın belirli bir çerçevesi ve şartları vardır. Cesaret, tarihi geçmişe hâkimiyet, geniş siyasi bilgi, farklı toplum ve siyasetleri tanıma, dost ve düşmanı tanıyabilme, fırsatlardan gerektiği gibi istifade etme vb. sıfatlar bu makamın gerekliliklerinden bazılarıdır.

İmam Humeyni'nin vefatından sonra rehberlik görevini üstlenen Ayetullah Hamaney, tüm bu vasıflara sahiptir. Ayetullah Hamaney, İslam Cumhuriyeti aleyhine başlatılan tüm propaganda ve yaptırımlara karşı durmayı başarmıştır. Hatta bu baskı ve yaptırımları fırsata dönüştürmüştür. Bu fırsatlar, İslam Cumhuriyeti'ni bölgenin dinamiklerinden biri hale getirdi. Bugün tüm dünya bu gerçeği görüyor ve itiraf ediyor. İslam Cumhuriyeti her alanda kendini daha da geliştirmeye devam diyor.

Tüm bunlar Ayetullah Hamaney'in şahsiyetinden yansıyan bazı detaylardır. Biz, Ayetullah Hamaney’i, sözlerine amel eden, karşılaştığımız her konuda söylem ve beyanatlarıyla yol gösteren biri olarak tanıdık.

Ayetullah Hamaney büyük bir İslami düşünürdür. Bu nedenle onun bu boyutunun daha çok tanınması gerekir. O, günümüzün en büyük müçtehitlerinden birisidir. Bölgeye yönelik yaptığı siyasi analizlerle insanları kendine celp eden, zalimlerin aklının sınırlarını zorlayan bir rehberdir.

Ayetullah Hamaney’in gençlik yıllarında kültürel ve fikirsel alanlarda geniş çaplı çalışmaları vardı. Farklı tarihlere ve tarihi şahsiyetlere, edebiyat ve şiire alakası vardı. Hem Şia'nın hem de Ehlisünnet'in tanınmış simalarına ait kitapları mütalaa ederdi.

Kitaba karşı olan sevgisinden asla vazgeçmemiştir. Hatta Tahran'da düzenlenen uluslararası kitap fuarına karşı aşırı bir ilgisi ve hassasiyeti vardır. Farklı yayınevlerine ait stantları gezer, kitap satışları hakkında bilgi alır. Yazarlar ve mütercimlerle sohbet eder. Hiç bir lider bu tür işlere birkaç saat ayırmazken Ayetullah Hamaney, her yıl kitap fuarını ziyaret eder. Ama bu ziyaret, gösteriş amaçlı değil aksine insanları özellikle de gençleri bu gibi yerlere katılımını sağlamak, onları teşvik etmek içindir.

Yıl içerisinde toplumun çeşitli tabakalarıyla bir araya gelir. Üniversite öğrencileri, doktorlar, öğretmenler, işçiler gibi farklı alanlardan insanlarla bire bir görüşür. Onların sorunlarını dinler, çalışmaları hakkında bilgi edinir, görüş alış verişinde bulunur. Bu görüşmeler insanın hem fikri hem de kültürel alanlarda farklı donanımlara sahip olmasını sağlar. Hiçbir ülke lideri direk olarak insanlarla bu şekilde irtibata geçmek için vakit ayırmaz. Halkın sorun ve sıkıntılarını birinci ağızdan dinlemez.

Şahsi faaliyet ve çalışmalarına ilaveten Ayetullah Hamaney'i diğer liderlerden ayrıcalıklı kılan, onu eşsiz bir düşünüre dönüştüren en önemli etken, gençler ve ilmi merkezlerle yüz yüze görüşmeler yapmasıdır. Ayetullah Hamaney hayalleri değil gerçekleri yaşayan ve sorunları iyi bilen bir şahsiyettir.

Ayetullah Hamaney, Müslümanların karşılaştığı her soruna açık ve net çözüm yolları sunan bir yol göstericidir. Kullandığı dil, günümüz insanının anladığı tarzdadır. Sadece ülke yöneticileri ve siyasi kimliğe sahip insanlarla görüştüğünde bilimsel ve diplomatik dilini kullanır. Güçlü bir hitabete sahiptir. Fikri temaları, terimsel kalıplara dökerek muhatabın konuyu daha iyi ve daha çabuk kavramasını sağlar.

Ayetullah Hamaney, bir fakih olarak söz söyleyeceği zaman İslami metinleri doğru anlayan, konumsal sınıflandırma yapabilen ve anlatmak istediklerini insanlara doğru aktaran bir müçtehit olarak boy gösterir. Bir fikir adamı fakih unvanıyla söz söyleyeceği zaman, cümleleri sağlam ve muhkem olur.

Ayetullah Hamaney'i farklı kılan bir diğer özelliği, baskılara boyun eğmeyen asalet ve özgürlükten yana olan ruhudur. İslam Cumhuriyeti'ne karşı uygulanan yaptırımlar karşısından bazıları İslam'ın asli ve değişmez dinamiklerine yönelik bakış açılarında sapmalar ve hafife almalar yaşarken Ayetullah Hamaney, hiçbir surette İslam'ın özü ile oynanamayacağı ispat etmiştir.

Bizlerin Ayetullah Hamaney'i tanıması ve tanıtması gerekir. İnsanlar taklit mercilerine, İslam ümmeti bir öndere muhtaçtır. Düşmanın tehdit ve planları karşısında ümmeti uyandıracak, hidayet edecek bir rehbere ihtiyaç vardır.

Siyasi ve ekonomik sorunları halletmek yeterli değil, asıl mesele düşünebilmektir. Müslümanlardan isteğim; düşünür ve fikir adamlarının çok az olduğu dönemde bu İslami düşünürden (Ayetullah Hamaney) istifade etmeleridir. Hatta Müslüman olmayanlar bile onun beyanat ve yazılarını mütalaa etmelidir."

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, ABD-İsrail ve müttefiki ülkelerin kurduğu ve desteklediği IŞİD’in dün Lübnan’ın Bekaa iline bağlı Baalbek bölgesinde Hizbullah’a ait mekanlara saldırması sonucu bu örgütle savaşın fiilen başladığını söyledi.


Beyrut’ta düzenlenen bir konferansta konuşan Nasrallah, “IŞİD’in, Baalbek bölgesinde Hizbullah’a ait mekanlara saldırmasıyla aramızda savaş fiilen başlamıştır. Cesurca savaşan Hizbullah güçleri onlarca IŞİD militanını öldürüp, onlarcasını da yaralamıştır. Savaşı IŞİD başlattı ama biz bitireceğiz” dedi.

Lübnan sınırlarında yok olana kadar IŞİD’e karşı savaşın devam edeceğini ifade eden Nasrallah, “Savaşçılarımız Kalamun bölgesinde de Nusra Cephesi’ne karşı önemli başarılar elde etti. Lübnan’ın Arsal kenti sınırındaki bölgede ise ilerleme katettiler” diye konuştu.

Amerika’nın varsa bir gücü bunu döktüğü kanlardan, kazdığı kabirlerden ve yaptığı hıyanetlerden dolayı kazandığını belirten Ayetullah Cevad Amuli, bu ülkeye karşı durmak için istikamet ve direniş göstererek elindeki silahın alınması gerektiğini dile getirdi.

Resa Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre, Kum Eyaleti Tıp Camiası Merkez Konseyi üyeleriyle görüşen  Ayetullah Cevad Amuli, uyuyan ve ölü insanları diriltmek için İslam dünyasında yaşanan olaylara işaretle şöyle dedi: Gafil insanlar iki kısımdır; bir kısmı gaflet nedeniyle uyuyan insanlar gibidirler ama diğer bir kısımda vardır ki gafletleri yüzünden ölü gibi olmuşlardır. Bazı olaylar uyuyanları uyandırır. İslam’ın ilk yıllarında insanlar ölüydü ama İslam dini halkın arasına hayatı getirdi.

İnsan hayatını birkaç kısma ayıran Ayatullah Cevad Amuli, şunları belirtti: Hayat birkaç kısımdır; birincisi, bitkisel hayattır ki insan beslenir, büyür ve çoğalır; ikincisi, hayvani hayat şeklidir ki insanı sorumluluk almaya ve duyarlılığa zorlar; ve üçüncüsü de İslam ve Kur'an’ın bahşettiği hayattır ki bunların ötesindedir; oda insani hayattır.

Seçkin Kur'an-ı Kerim müfessiri devamla şöyle dedi: İnsan hayatı belli birkaç evreye ayrılır; insan hayatının ilk evresi, ergenlik ve gençlik evresidir, insan bu evrede bilfiil bitkisel/nebati hayata sahip olurken bilkuvve/potansiyel olarak ta hayvani hayata sahiptir. ikinci evre, insanın bilfiil yada aktüel olarak hayvani hayata sahip olduğu evredir, insan bu dönemde ailesinin ve etrafındakilerin sorumluluğunu üstlenir ancak onun insani hayatı henüz bilkuvve halindedir.

Ayetullah Cevad Amuli, kendi sorumluluk alanını korumayan insanı hayvandan daha aşağı olarak niteleyen Kur'an-ı Kerim’in buyruğuna işaret ederek, “İnsanın kendi hayatının hayvani evresinde bir takım ödevleri ve sorumlulukları vardır; söz konusu ödevler insan ve hayvanlar arasında müşterektir. Bir hayvanın gayet güzel yerine getirdiği ödevleri yerine getirmeyen bir insan, Kur'an’ın deyişiyle hayvandan da daha zelildir” dedi.

Hıyanet ve ihmalkarlık en kötü sıfatlardandır

Görev başında yapılan hıyaneti bazı insanların en çirkin özelliklerinden sayan Ayetullah Cevad Amuli, şunları hatırlattı: Bir hayvanı eğittiğimizde, görev alanıyla ilgili her hangi bir hıyanet yapmaz ancak bazen öyle insanlar var ki sahip oldukları sorumluluğa karşı görevlerini gerektiği gibi yerine getirmiyorlar. Bu insanlar, hayvandan da daha kötüdür.

Bazen insanların sadece insani bir kılıkta göründüklerini belirten ahlak üstadı, şöyle dedi: İnsanları üç yolla tanıyabiliriz; birincisi şu ki kendimiz mana ehli olalım ve batini bir göze sahip olalım; ikincisi şu ki Enbiyalar'dan ve Ehl-i Beyt’ten (a) olalım; ve bizim için anlaşılır olan üçüncü yol da şu ki insanların hakiki özünü açıklayan Kur'an-ı Kerim’in ayetlerine dikkat edelim.

İslami yönetimde yapılan hıyaneti insani hayatın ve insani özün dışında tanımlayan Ayetullah Cevad Amuli, “İslam düzeninde hıyanet eden ve sahip olduğu sorumluluğa karşı ihmalkarlık yapan bir kimse değil sadece insani hayatından uzaklaşmış olur belki hayvanlardan da daha aşağı olmuş olur” ifadesinde bulundu.

Amerika karşı direniş, bu ülkenin kof gücünü yok edecektir.

Sözlerinin devamında Amerika gibi bazı dünya güçlerinin kötü bir sicile sahip olduğunu belirten Ayetullah Cevadi Amuli, “Eğer Amerika’nın bir gücü varsa, parlak geçmişinden dolayı değildir belki döktüğü kanların, kazdığı kabirlerin ve yaptığı hıyanetlerin bir sonucudur. Parlak bir geçmişi olmayan bu ülkeye karşı istikamet ve direniş gösterilerek elindeki güç silahı alınmalıdır” diye açıkladı.

İran’ın Amerika’ya karşı kararlı bir şekilde direnen ülkelere yaptığı yardımları bu ülkenin kof gücünü zayıflatmanın yolu olarak değerlendiren seçkin Kur'an müfessiri, “Amerika gibi bir ülkeye karşı durmak gerekir. İran, nakit yardımlar yoluyla ve kısmen de insani yardımlar yaparak Amerika’nın cani gücünün yok edilmesinde büyük bir adım atabilir” dedi.

İnsani ruhun yokluğunu dünyadaki cinayetlerin nedeni olarak açıklayan ahlak üstadı, şöyle söyledi: Eğer insani hayat olmazsa ve insanlık ölürse ülkeler birbirine girer yada bir araya gelip İran gibi bilinçli ve teyakkuz halinde olan bir ülkeye saldırırlar.

Ülkenin onurunu korumayı toplumun canlı oluşunun belirtilerinden biri olarak değerlendiren Ayetullah Cevadi Amuli, şunları hatırlattı: Onurlu olmak, kendi sözlerine bağlı kalmak demektir, İran’ın İslam İnkılabı'ndan sonraki geçmişine ve İran ile Irak arasında yapılan anlaşmaya baktığımızda İran gibi bir toplumun şerefli ve onurlu davranışını görmekteyiz ki verdiği taahhütlere karşı asla hata yapmamıştır.

İslam İnkılabı vesilesiyle İran milletinin dirildiğini açıklayan Ayetullah Cevad Amuli, “Eğer İran halkı zulme karşı duruyorsa ve taahhütlerine bağlı kalıyorsa bu, İran’ı dirilten İslam İnkılabı'nın bereketi sayesinde olmuştur ve inkılabın sancağını korumak için Kur'an’a ve Eimme-i Ethar’a (a) dayanmamız gerektiğini bilmemiz gerekir” ifadesinde bulundu.

İslam İnkılabı'nın ve İran milletinin taahhütlerine olan bağlılığına değinen Ayetullah Cevad Amuli, şöyle dedi: İran müzakerelerde güvence sağlamıştır ve bunun kanıtlanması için İslam İnkılabı'nın kendi taahhütlerine karşı geçmişteki sicili gösterilebilir. İran’ın taahhütlerine bağlılığı dünya için kanıtlanmıştır. Buda, Müslümanlar'ın onuru ve uyanışı nedeniyle İslam ve Kur'an’ın İran milletine verdiği hediyedir.

Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı General Selami, “Amerikalılar dünyanın güvenliği ve kalkınmasıyla ilgili süslü sözler söylüyorlar ama bizim en azılı düşmanlarımızdır” dedi.  


İran Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı General Hüseyin Selami, İmam Hüseyin (a.s) Üniversitesinde düzenlenen Kalıcı Güvenlik Konferansında yaptığı konuşmada, kalkınmış ve muktedir küresel rejimlerin müptezel konuları, filmleri ve ideleri yayma teknolojisine sahip olduklarına temas ederek, “Bu rejimler dünyanın ahlaki sistemini çökertme niyetindeler ve böylece dünyayı güvensizliğe doğru sürüklemek istiyorlar” dedi.

Devamın, “Büyük güçlerin askeri gücü haddinden fazla dünyada yayıldığında siyasi barbarlığa ve ilahi değerleri ayaklar altına almaya yönelerek kendi sonlarını hazırladıklarını ve bu mantığın da Amerikan mantığı olduğunu” belirten General Selami,  Amerika’nın İran düşmanlığına işaret ederek, “Dünyada güvenliğin ve kalkınmanın iddiasında olanlar Amerikalılardır, onlar dünya güvenliği ve kalkınması konusunda süslü sözler söylüyorlar fakat bizim en azılı düşmanlarımızdır” açıklamasında bulundu.

Hava kuvvetleri komutanlığı döneminde İslam İnkılabı Rehberiyle yaptığı bir görüşmeye değinen General Selami, şöyle konuştu: Rehberliğin füzelerin dikkati konusunda altını çizdiği noktalar, tekniksel olmak ziyade siyasi ve itikadi noktalardı. Oysa düşmanlarımız için insanlar bir önem ifade etmiyor ve onların dikkate ihtiyacı yoktur. Rehberlik o sırada, ‘bizim sistemimizde nükleer silaha yer yoktur’ vurgusunu yapmıştı.

İslam’ın misliyle mukabele etmek için belirlediği çerçeveye değinen General Selami, “Günümüzde en büyük güvenlik tehlikesinin, düşmana ait düşüncelerin, inançların, olgu ve modellerin zihnimize, kalbimize ve inançlarımıza nüfuz etme olasılığı olduğunu” söyledi.

Konuşmasının devamında, İran’ın 5+1 ile yaptığı müzakerelere değinen General Selami, “Bu gün müzakerelerin sahnesi, onlara karşı zihinlerimizi teslim etme sahnesidir ve onlar bu şekilde hedeflerine varmayı istiyorlar” vurgusunda bulundu. Düşmanın bizi ulusal kimliğimizden uzaklaştırarak kimliksizleştirmek istediğini dile getiren General Selami, ‘zihinlerin ve gönüllerin iç yapısını sağlamlaştırmayı hedeflemeliyiz’ dedi.

Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı, son olarak “Dışarıda kabiliyetleri geliştirerek ve örgütsel birimleri genişletmek suretiyle güvenliğimizin düşman tarafından hedef alınmasını önlemeliyiz” açıklamasında bulundu.