کارگر

کارگر

Pazar, 07 Haziran 2015 18:34

İnsanlık Onu Tanımaya Muhtaç

Bir kaç gün sonra Hz İsa’nın doğum günüydü. Hepimiz evde ailece bir arada oturmuş, Noel i kutluyorduk. Aniden kapı çalındı . Babam kapıya doğru gitti ve bende peşinden gittim. Kapıda elinde bir demet çiçek ile bir kutu tatlı taşıyan biri duruyordu . Selam verdikten sonra çiçek ve tatlıyı babama uzattı ve bunlar Ayetullah Humeyni’den küçük bir hediye.
 
 Şüphesiz bazı şahsiyetler tarihe iz bırakır ve insanlığa kurtuluş sunar. Onlar tarihi yazar yürünmesi gereken yolun işaretlerini sunar onlar yok oluşu değil var oluşu simgeler. Var oldukça varoluş şüphesiz bu çağın müstesna şahsiyeti Ruhullah Uzma Humeyni’dir.

Üç haziran madden aramızda ayrıldığı gün olsa da onun bıraktığı yolu devam ederek onun ulaştığı kemalata ulaşma çabası aynı tazelikle devam etmekte. Ve düşman aynı hınçla onun devrimine saldırmakta.

İmam Humeyni’nin tanınmaması için tüm çabalar sarf edilmekte semavi müjdeleyici ve kurtucuların mesajını taşıyan bu örnek şahsiyet insan olabilmenin ve Muhammed’in ahlak ve erdemlerinin her şeyden üstün her çağda yaşanılır olduğunu bize şahsının örnekliğinde göstermiştir.

İmam Humeyni ne söylüyorsa onu yaşıyor kendisi ne yaşıyorsa onu halka onu öğütlüyordu.

Yani mevlananın değimiyle o olduğu gibiydi ve göründüğü gibiydi.

O Peygamberi Ekremi yeniden hatırlatmış ve ondan oluşunu ispatlamıştır. Peygamberi ahlakı yirminci yüz yıllın insanına bir rahmet olarak aktarmıştır.

O İslam’ın komadaki na’şının defin hazırlığını yapan düşmanın bu arzusunu ebediyen sonlandırmış, bu hayali dahi onlardan almıştır. O Rabbin ona bağış ettiği ismin hakkını vermiş, Ruhullah olmanın izzet ve zaferine erişmiştir.

Kuran 20. yüzyılda onu dillinden yeniden tabir olmuş peygamberin ince ahlakı yeniden hayat bulmuş o evrensel kurtuluşu işaretle tüm mustazaflara yolu göstermiş.

Zalimlerin zulmüne boyun eğmeyen İmam Hüseyin olmuştur, mazlumun milleti sorulmaz diyen İmam Hüseyin’in din anlayışını yeniden sunmuştur.

Eğer Müslüman değilseniz bari insan olun. Ehl-i Beytin pak evladı Feyziyenin feyizi olmuştur halife seçilmiş Ademin kimliğini oluşturmuştur.

Sürgünün acık adresi onu aşkın doruğuna eriştirmiş hicretle muhteşem dönüşü gerçekleştirmiş, o Allah için ayağa kalmanın zaferini ümmete bağış etmiştir Şüphesiz siz Allah’ın dinine yardım ederseniz oda size yardım eder eğer müstekbirler İslam’ı sürekli karalayıp savunma konumunda bırakmasaydı şüphesiz özünde nur olan insanlık bu çehrede Hz İbrahim, Hz Musa, Hz. İsa ve Hz Muhammed’i ve onun mesajını görüp duyardı.

Dünya cennete döner yaşadığımız bu zülüm ve despotluğa duçar olmazdık Dünya bu ferece açılmış kapıyı kabul edip oradan girmedikçe tanıdığını iddia ettiği kutsallara ulaşamaz .

Eğer insanlık onu tanısaydı sıratı müstakimdeki Şeytana kanmazdı, cansız putları değil canlı putları kıran bu İbrahim’e minetar olurdu.

Zira o ikame olunmuş namazdı onlar gaybe inanırlar ve namazı ikame ederler.

Son olarak İmam’la komşuluk şerefine erişmiş imamı tanımakta şartlandırılmamış İnsani gözlerle bakan ve onun çehresinde hakkı gören genç komşusundan İmam’ı tanıyalım, zira hayele sığmayan nice tarif ve bilgi görmekle şuhud olur.

İmam’ın son sürgün yeri Fransa’dır, Paris yakınındaki Neauphle - Le Chateau kasabasıdır, İmam’ın dışardaki son soğuk kışıdır.

İran’da kitleler milyonlar olarak şahlık rejimine karşı ayağa kalkmış ve bu küçük kasabada İmam’ın orda bulunmasından dolayı nasibini almıştı.

Dünyanın dört bir yanından İmam’ın sevenleri, meraklılar ve gazetecileri akınına uğramıştı, gürültülü kalabalık bir kasabaya dönüşmüştü. Bu genç komşu Lousin, İmam’ı aracısız görme şansına erişen şöyle der:

Bir gün babam eve geldiğinde öfkeli bir şekilde ceketini çıkardı ve koltuğa yaslanarak şöyle dedi: Bu yıl şansım hiçte iyi gitmedi bir yandan firmanın iflası ve öte yandan kasabamızın kalabalık hali. Annem de bunun üzerine merak etmeyin Ayetullah Humeyni’nin bir kaç güne kadar İran’a döneceği söyleniyor, Şah devrildi devrilecek o zaman buralar sakinleşir dedi.

Annemle babamın bu konuşmalarından sonra komşumuz olan o ruhani adamı daha çok merak ettim İran’ın dini liderini görmeye karar verdim, dışarı çıkıp onun oturduğu evin yanına gittim.

Gazetecilerle birlikte bahçe kapısının açılmasını bekledim .Sonra açıldı ve onlarla birlikte bende içeri girdim.

Yaşlı bir din adamı ağır başlı ve sakin bir halde oturmuş konuşuyordu .Heybeti kendini Allah yoluna adamış büyük insanları andırıyordu .Bir saatlik sürenin nasıl geçtiğini anlayamadım.

Büyük bir hayret içinde eve döndüm ve babama Hz Mesih gibi birini görmek ister misin diye sordum ve eğer sende İmam Humeyni’yi görecek olsan benim taşıdığım duygunun aynısını taşırsın dedim.

Babam beni ciddiye almadı alaylı bir gülümsemeyle ne fark eder O da nihayetinde diğer papazlar gibidir. Fakat sonunda Babamı ikna ettim ve ertesi gün ikimiz birlikte İmam Humeyni’yi ziyarete gittik.

Onun zaman konusundaki titizliği ilginçti ve dikkatlerimizden kaçmamıştı, tam zamanında geldi. Herkes Ona saygı göstermek için ayağa kalktı ve oda konuşmaya başladı . Biraz sonra babamın yüzüne baktım, can ı gönülden dinliyordu, gözleri parlıyordu babamın öfkesi kaybolmuştu.

Bir kaç gün sonra Hz İsa’nın doğum günüydü. Hepimiz evde ailece bir arada oturmuş, Noel i kutluyorduk.

Aniden kapı çalındı . Babam kapıya doğru gitti ve bende peşinden gittim. Kapıda elinde bir demet çiçek ile bir kutu tatlı taşıyan biri duruyordu . Selam verdikten sonra çiçek ve tatlıyı babama uzattı ve bunlar Ayetullah Humeyni’den küçük bir hediye. Hz İsa (a.s) doğum yıl dönümü münasebetinden dolayı tebriklerini iletmek istediler ve kasabada bulunuşundan dolayı sizleri rahatsız edebileceğini düşündüğü için sizlerden özür dilemek istediler dedi.

Babam şaşkınlıktan sapsarı olmuştu hiç konuşmadan odasına çekildi. Sanki içinde bir şeyler kırılmış gibiydi, gözleri yaşla doldu .

Babam bu denli şefkat ve sevgiye şaşırmıştı.

Bir gün önceki sinirli ve ruhsuz adam babam, duygu yüklü bir insan olmuş ve çocuk gibi ağlıyordu.

Kevser Şimşek

Welayetnews

Bismillahirrahmanirrahim

İnsanlık tarihi sona doğru ilerledikçe, yaratılışın hedefi olan Rububiyeti tamamen yeryüzüne hakim kılacak Mehdeviyet daha bir mana kazanmaktadır. Tarihin felsefesi ve insanların varacağı son nokta Mehdilik ile hayata geçmiş olacakatır.

Hz. Mehdi’nin (af) gaybet aleminden zuhur etmesi insanlık tarihinin son dönüm noktası olacak ve insanlık kemale ulaşacaktır. Hz. Ali (a.s), O hazretin zuhuru hakkında şöyle buyuruyor: “İnsanlar, hidayeti bırakıp heva ve heveslerine uyunca, Kur’an’ı kendi reylerine uydurunca İmam, heva ve hevesi giderir; yerine hidayeti getirir; halkın reylerini boşlar, Kur’an hükmünü icraya başlar.” Nehc-ul Belağa, Hutbe /138

İnsanlık tarihinde birçok dönüm noktası olmuş toplumların hareket seyri değişmiştir. Peygamberler insanları hidayete doğru yönlendirerek toplumun hareketini tekamüle doğru değiştirirken, şeytani güçler toplumların hareket yönünü heva ve hevese çevirerek şirk, zülüm ve cehalete doğru sürüklemişlerdir.

Hz. Mehdi’nin (af) zuhuru insanlık tarihinin yönünü değiştirecek son dönüm noktası ve aşaması olacaktır. Yerüzünü, zülüm ve fesad ile dolduktan sonra adalet ile dolduracaktır. Yani ilahi adalet tamamen yeryüzüne hakim olacaktır.

İlahi evrensel adalet projesi, dinin hakim kılınmasıyla yeryüzüne tamamen hakim kılınacaktır.

Ayetullah C.Amuli tarihin seyrini olumlu ve olumsuz yönde değiştiren düşünce akımını beyan ettikten sonra şöyle diyor: “ Hz. Mehdi’nin (af) zuhuru, beşer toplumunun seyrini dünyanın tamamında Allah’a ( hidayet edecek) yönlendirecek evrensel dönüm noktasıdır.” Ayetullah C.Amuli/ İmam Mehdiyi Mevcudu Mevud S.230

Hz. Mehdi’nin (af) Zuhur alametleri

Allah’ın, “Adalet devletinin bütün dünyaya hakim kılma projesinin” gerçekleşme alametleri Mehdilik inancında önemli bir konuma sahiptir. Bu alametler zuhurun yakınlaşması ve zuhur dönemindeki şahsiyetleri tanımasına ışık tutmaktadır. Bu alametlerin beyan edilmesi insanlar için ilahi bir lütuftur; çünkü bu alemetleri bilmek insanların, kaderlerini tayin edecek zuhura kendilerini hazırlamalarında yardımcı olacaktır.

Bu alametlerden biri de Yemani’nın kıyamıdır.

Yemani hakkında detaylı ve doyurucu bilgi sunmak malesef mümkün değildir. Bir taraftan Yemani hakkında yeterli rivayet olmaması ve diğer taraftan rivayetlerin konuyu üstü kapalı ve rumuzlu beyan etmesi Yemani hakkında net bilgi vermeyi zorlaştırıyor.

Rivayetlerde onun hakkında şifreli/üstükapalı bilgi verilmesinin sebeplerinden biri, onun canını korumak ve düşmanların onu tanımasını engellemektir. Bundan dolayı onun ismi, sıfatları ve özellikler açıkca beyan edilmemiştir.

Kesin zuhur alametlerinden birisi Yemani’nin çıkışı/kıyamıdır. Yemani diye bir şahsın ortaya çıkacağı ve zuhurda önemli bir rol oynayacağı belirtilmektedir. Yemani’nin varlığı ve Hz. Mehdi’nın zuhur alametlerinden olduğunda şüphe yoktur ve rivayetlerle sabittir.

İmam Sadık (a.s) buyuruyor: “Kaim’in kıyamından önce 5 alamet zuhur öncesi alametlerindendir; Yemani’nin çıkışı, Sufyani’nin çıkışı, gökyüzünden yükselecek ses, Nefs-i Zekiyyenin şehid edilmesi, yerin Sufyaninin ordusunu  yutması.” Kemal-ud Din İtmamun Nimet. C.2, S.649

İmam Sadık (as) buyuruyor: “Sufyani’nin çıkışı, Yemani’nin kıyamı, Seyyid Horasani üçü de bir yılda bir ayda ve bir günde ortaya çıkacaklardır; tesbih taneleri gibi bir biri ardına geleceklerdir. Hz. Mehdi’nın zuhurunun eşiğinde hiç bir bayrak, Yemani’nin bayrağından daha çok hidayete götüren değildir, çünkü o hakka davet edecektir.”

Yemani’nin açacağı bayrak, hidayet bayrağı ve sağlam olacaktır. Bütün insanları hz. Mehdi’ye (af) davet edecektir.  “…..Yemani kıyam ettigi zaman insanlara ve her bir müslümana silah satışı yasaklanacak haram edilecek (tahrim edilecek).”

İmam Bakır (a.s) :“O kıyam edince siz de onunla birlikte kıyam edin, çünkü hidayet bayrağını gördükten sonra ondan yüz çevirmek müslüman için caiz değildir. Kim Yemani’nın kıyamına katılmaktan kaçınırsa (ondan yüz çevirirse) ateş ehlinden olacaktır, çünkü o hakka davet edecektir.” (Gaybet-i Numani S.255, Bab 14, H.6-13 / Doğumundan Zuhuruna İmam Mehdi- S.557/ Allame Kazvini)

Yemani kimdir?

Yemani, hz. Ali (as) dostlarından ve şialarından insanları hakka ve adalete davet edecek bir şahıstır. Yemani, İmam Zeynelabidin’in (a.s) oğlu Zeyd’in soyundandır. İmam Sadık (as), bir rivayette amcası Zeyd’in torunlarından birinin kıyamının, hz. Mehdi’nin (af) zuhurunun almetlerinden olduğunu beyan etmiştir.

Zurare’t ibn-i A’yan’ın İmam Sadık’tan (a.s) naklettiği bir rivayette Yemani’nin Sufyani ile aynı zamanda ortaya çıkacaklarını ve Yemani’nin beyaz bayrak ile kıyam edeceğini beyan etmektedir. “Sufyani’nı ortaya çıkışı ile Yemen’den, Yemani’nin beyaz bayrak ile kıyamı aynı günde, aynı ayda ve aynı yılda gerçekleşecektir”. ( Kifayet ul Muhtedi, Mir Levhi Musevi Sebzivari S.644-7, Hadis.39)

Rivayetlerde Yemani’den övgü ile söz ediliyor ve hak üzere olduğu için yanında yer alınmasının gerekliliği vurgulanıyor.

Yemani, Yemen’de ortaya çıkacaktır. Yemani’nın asıl düşmanı, bütün himmet ve mücadelesi Ali şialarını katletmek olan ve bundan dolayı Irak ve Suriye’yi kana bulayacak olan Sufyani olacaktır ve Sufyani ile savaşmak için Irak’a doğru hareket edecektir.

Nakledilen rivayetlerin manasında bir gizlilik bulunmuyor sadece bu rivayetlere konu olayların vuku bulacak zamanını tesbit edip tatbik etme konusunda sorun vardır.

Günümüzde Yemen’de meydana gelen olaylar, bu ilahi müjdenin gerçekleşmesi için bir ön hazırlık olarak değerlendirilebilir mi acaba?

Yemen’deki beyaz bayraklı inkılabçıların saf ve temiz hareketleri ilahi pojenin gerçekleşme zamanının yaklaştığının habercisi olabilir mi? Kesin bir söz söylenemez, ama düşünmeye değer doğrusu.

Allah bizlere hidayet bayrağının altında bulunmayı nasip etsin.

Sabahattin Türkyılmaz

Pazar, 07 Haziran 2015 13:01

Dünyayı şaşırtacağız

Önümüzdeki günlerde Suriye’de yapacaklarımız dünyayı şaşırtacak

Londra’da yayın yapan El Kuds el Arabi gazetesinin IRIB’den naklettiğine göre Kasım Süleymani “Dünya bizim ve Suriye ordusu önderliğinin önümüzdeki günler için hazırladığı şeye çok şaşıracak” şeklinde konuştu.
İslam Devrimi Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani bu hafta sonu Lazkiye civarındaki cephe hatlarına sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi.

 Londra’da yayın yapan El Kuds el Arabi gazetesinin IRIB’den naklettiğine göre Kasım Süleymani “Dünya bizim ve Suriye ordusu önderliğinin önümüzdeki günler için hazırladığı şeye çok şaşıracak” şeklinde konuştu.

 Gazetenin bildirdiğine göre General Süleymani ziyaretini Fetih Ordusu ile temas noktasında olan Jourin ile başlattı. İlçe Lazkiye’nin 40 km doğusunda yer alıyor.

 Suriye yönetimine ve Hizbullah’a yakın bazı sitelerin bildirdiğine göreyse General Süleymani bu gizli ziyaretinde Suriye ordusunun önde gelen komuta kademesi, cephe komutanları ve Hizbullah’tan yetkililerle bir araya geldi ve cepheye yansıtılacak bir anlaşma üzerinde görüş birliğine varıldı.

 Öte yandan İran’da yayın yapan ve Devrim Muhafızlarına yakın olan bir sitede (yalasarat.com) de “İran’ın kuşatma altında olan Şam’ı rahatlatmak için 50 bin kişilik motorize olmayan bir piyade gücünü en kısa zamanda Suriye’ye sokmasının gerekli olduğuna” vurguda bulunan bir analizin yayınlanması dikkat çekti. Al Arabiya gibi Suud yanlısı sitelerde bu analizin İran’ın Suriye stratejisini değiştirdiğine işaret olduğu yorumları yapılıyor. 

 

medyasafak

Pazar, 07 Haziran 2015 12:56

ABD uçakları Irak ordusunu vurdu

IŞİD'e karşı operasyonlarda sağlam bir netice alamayan ABD birlikleri, yanlışlıkla olduğunu iddia ettikleri Irak askerlerini vurdu.
 
 Amerika öncülüğndeki Uluslararası koalisyona ait savaş uçaklarının, Felluce'de askeri bir karargahı "yanlışlıkla" vurduğu ve 5 güvenlik görevlisinin öldüğü bildirildi.

Düzenlenen saldırıda ölen 5 güvenlik görevlisinin yanısıra 7 güvenlik görevlisinin de yaralandığı gelen haberler arasında.

Irak ordu kaynaklarından alınan bilgiye göre, uluslararası koalisyona ait savaş uçakları, Felluce'nin 10 kilometre güneydoğusunda bulunan askeri bir karargaha hava saldırısı düzenledi.

Koalisyon uçaklarının bölgeyi "yanlışlıkla" vurduğunu tahmin ettiklerini ifade eden kaynaklar, söz konusu saldırıda, ordu Haşd eş-Şabi güçlerinden 5 kişinin hayatını kaybettiğini, 7 kişinin yaralandığını belirtti. Saldırıda 5 askeri aracın imha edildiği ve bölgede bulunan çok sayıda binada hasar oluştuğu aktarıldı.

Irak'ta ordu ve polisin yanı sıra Şii gönüllülerden oluşan Haşd eş-Şabi ve aşiret güçleri terör örgütü IŞİD'e karşı birlikte mücadele veriyor. ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon da bu güçlere hava desteği sağlıyor.

Pazar, 07 Haziran 2015 12:50

SON HÜCCETE…..

Mevlam ayrılığın zor gelecek bana ayrılık vakti gelmeden sana müjdelerimiz var bu güzel doğumunda;Senin yokluğunda senin gelişine zemin hazırlayan evlatların bu gün her yerde zaferden zafere koşmaktadırlar, senin ayak seslerini kafirlerin kalplerine bir bir yazmaktadırlar..
 
Yeryüzü daralmıştı gönül aynasında ruhu daralmıştı karanlıklar içinde,söylemeliydi konuşmalıydı kuyularla, içindekileri sayıp dökmeliydi bir munacaat havasında tam bu düşünce ile şaşkın dolaşırken bir ses fısıldadı kulaklarına kuyuların sahibi seni beklemekteydi seher vakti esen rüzgar esintisi ile…

Çıkar ayakkabını ve gir derin kuyulara…

İçinde kopan fırtınalarla basamak basamak inmekteydi yükseldiğini fark etmeden bir başka alemde yürüyordu sanki zihninde tasarlamış dı konuşacaklarını gözleri nemli ve uykusuz bir şekilde süzüldü birden taa en derinlere…Tam da o esnada kalbindekiler dilinde idi etrafını kontrol etmeden süzülmüşdü bir kenara’’’’ ilk sözcük’’’’….. ‘’Neredesin’’

Yaklaş dendi ona tamda karşısından, bu ses çok manalı ve derindi çok hüzünlü ve kederliydi kendini unutturacak kadarda etkiliydi…

Bir anda bu denli ses ruhunu okşamış ve bu çağırma samimiyetin en son derecesini göstermiş di kendisine kalbinden diline dökülen sözcükler bir anda silinmiş di tüm benliğinden, ve merakını sese doğru yöneltmiş di şimdi bomboşdu gönlü ve karanlıktan seçemiyordu merakına merak katıyordu bu sesin etkisi ile kuyuya neden indiğini bile düşünmeden…

Bütün madde bir anda manaya bürünmüşdü fena makamı hasıl olunca bekada zaman durmuşdu..Güneşin ne işi vardı dipsiz kuyularda ve anladı artık O da ceddi Ali (a.s) gibi yalnız ve kimsesizdi…

Ve Mevlası ile başladı Münacata…….

Mevlam bilirim kalemim senden habersiz seni yazmaya cüret edemez gayb da olan senden haberde veremez lakin izin ver kutsal vadiye Şahid olalım…Çıplak ayakla ile girilen ve birçok mucizeyle çıkılan alemini tanıyalım günahkar bedenlerimiz bize sunacağın abı hayat ile belki sukunet bulur…

Avare olmuş gönüllere sığınak senin Ruhundur, nerede olduğunu bilmeden faydalanırız senin ışığından, sen ise bulut arkasında değilsin ama hicap perdeleri var aramızda bir engel olarak, haddimiz değil masumiyetine tefsir sözü söylemek, zira sen kendini tanıt ki biz tevilde yanlışa sapmayalım…

Senin kutlu doğumun üzerimize bir nimet iken bizlerin senden uzaklaşmaması için kalbini bizden gizleme gönlünü bize daraltma daraltma ki intizarını hakkıyla bekleyelim…

Mevlam uzaktan ışığa el tutanlar gibi şaşkınız yakını seninle görebilmek için duana muhtacız…

Mevlam incitmekten korkduğumuz narin kalbini bizden saklama yoksa karanlıkda boğuluruz…

Mevlam kelimelerim yetersiz senin yüce şahsiyetin karşısında sen kendini bize tanıtki cahil aklımız saçmalamaktan vazgeçip tüm benliğini sana teslim etsin…

Şimdi söyle bize söyleki bu dağınıklık ve perişan halimiz senin rengine bürünsün, seni hangi gönüllerde bulalım bulupta teselli olalım sözlerin bittiği yerdemi,byoksa kırılan gönüllerdemi, ayak izlerine hangi harabelerde rastlayalım, hangi açın hangi çıplağın yanında seninle olalım, adını kendine zikr etmiş hangi abiden soralım, intizarın bizi yorgun düşürmüşken bakide mi yoksa Samarradamı seni bulalım!!

Yoksa yeri belli olmayan beli ısınan bir annenin kabrindemi!!!

Söyle bize ey Mevlam söyleki; acıların yaşandığı coğrafyalarda senin adın ve zikrin ile büyüyen çocuklar devrim ruhunu dağlara yazsınlar, kızıl kana boyanmış laleler seninle tekrar dirilip tekrar kana boyansın..

Söyle bize ey Mevlam söyleki; bir dava inancını kuşanmış geceleri uykusuz nöbetler tutan aşıkların Zülfikar kalemi ile senin için bütün sessizlikleri bütün rahatlıkları rahatsız etsin…

Mevlam ayrılığın zor gelecek bana ayrılık vakti gelmeden sana müjdelerimiz var bu güzel doğumunda;Senin yokluğunda senin gelişine zemin hazırlayan evlatların bu gün her yerde zaferden zafere koşmaktadırlar, senin ayak seslerini kafirlerin kalplerine bir bir yazmaktadırlar..

Mevlam artık gönlünü ferah tut bugün kızıl laleler ölümü saadet bilmekte zalimlerle yaşamayı alçaklık bilmektedirler..Şimdi bir ses yükseliyor arşa zalimler tek tek yıkılmaktadır senin şahsında…

Selam olsun doğduğun güne yaşadığın güne ve tekrar dirileceğin güne...

Murat Avci

Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri, yaptığı konuşmada, gelecekte Hizbullah ve Siyonist Rejim arasında bir savaş çıktığı halde,milyonlarca İsrailli’nin mülteci durumuna düşeceğini söyledi.

Mehr Haber Ajansı’nın Almanar’dan aktardığı habere göre, Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, dün yaptığı konuşmada, İsrail’in yenilmez olduğu efsanesinin gerçek dışı ve yalan olduğunu belirterek, , gelecekte Hizbullah Haraketi ve Siyonist Rejim arasında bir savaş çıktığı taktirde,milyonlarca İsrailli’nin mülteci durumuna düşeceğini söyledi.

Nasrallah, Siyonist İsrail Rejimi’nin kurulduğu andan itibaren korku hissi yaratarak diğerlerine musallat olduğuna vurgu yaparak, “2006'da ve Gazze savaşında bizlerin evlerinin yıkılıp onların evlerinin ayakta kalması, bizlerin insanlarını göç ettirip kendilerinin rahat yaşaması Temmuz Savaşı'yla bitti. Sizler 1,5 Lübnanlı’yı göçle tehdit ediyorsanız bizler de milyonlarca İsrailli’nin göçüyle sizleri tehdit ediyoruz. Savaş çıkacak olursa bunu yapacağımızı en iyi siz biliyorsunuz. Suriye, Cerud ve benzeri bölgelerde sizinle gerçekleşebilecek savaşımızda aleyhimize değil, lehimize olacağını birçok kez söyledim. Bu savaşlarımız bizleri daha da güçlendirdi. Savaşmak bizleri asla yıldırmaz. Lübnan halkına düşmanın, Direniş'i zayıflatmak için bu tür propagandaları kullandığını söylüyorum dedi.

Hizbullah Haraketi lideri Nasrallah sözlerinin bir diğer kısmında ise IŞİD konusuna temasen, “Bu oluşum bir yıldan fazladır Musul'da ortaya çıktı. Aslında daha önce Irak'ta ortaya çıkmıştı. Bu IŞİD'in kimin yapılandırması olduğu hep soruldu. Suudi Arabistan'da Kudeyh, Katif'te intiharcılar Şiilere saldırıp onlardan bir kısmını şehit edince, IŞİD'in arkasında İran'ın olduğuna dair bölgemizde haberler ve görüşler yayıldı. İran'ın IŞİD'i yönlendirdiği, mescitlere gönderdiği ve bu şekilde Şiileri yönetime karşı manipüle ettiği söyleniyor. Bu nasıl bir yorumdur? Aynı şekilde bunlar IŞİD'i Esad'ın çıkardığını ve yönettiği topraklarını IŞİD'e verip yönetimin düşmanlarını ortaya çıkarmak istediğini söylüyor. Hollywood bile bu senaryoyu yazamaz” diye konuştu.

 

Şia mektebi sadece geçmişteki üstünlüklerine takılıp kalan bir camia değildir…
İmam Humeyni’nin vefat yıl dönümünde konuşan İmam Hamanei ‘Zulümle dolan dünyayı adalet sahiline taşıyacak kurtarıcı inancı tüm İbrahimi dinler de var’ dedi.

İmam Hamanei sözlerine şöyle devam etti:

“Bu kurtarıcının ismi de özellikleri de İslam dinin de malumdur. Bu yüce insan, bu büyük kurtarıcı tüm İslami mezheplerde ‘Mehdi’ olarak bilinir. İslam mezhepleri arasında Hz. Mehdi’nin zuhur edeceğini inkar eden bir mezhep bulamazsınız. Hatta O yüce insanın adı ve künyesi bile bellidir.

Şia’da Hz. Mehdi (a.s) inancının özellikleri bellidir. Ehlibeyt imamlarının on birincisi olan İmam Hasan Askeri’nin oğludur. Tarihçiler ve kelam ilmi âlimleri O’nun doğum tarihini açık bir şekilde zikretmiştir. Her ne kadar bu bilgiler bazı mezheplerce açık bir dille beyan edilmese de Şia’da kesin ve sağlam delillerle kabul edilmiştir.

Bazıları bir insanın bu kadar uzun süre yaşamasının nasıl mümkün olacağını sorup duruyor. Bu soru, Hz. Mehdi’ye muhalif olanların istidlal ettiği ve tekrarlayıp durduğu sorulardandır. Ancak Kur’an-ı Kerim’in kendisi bu iddialarını cevaplayarak Hz. Nuh olayını örnek verir. Zira Hz. Nuh kavmi arasında 950 yıl yaşamıştır. Elbette 950 yıl Hz. Nuh’un yaşı değildir, sadece ümmeti içerisinde ilahi davet yılıdır. Hz. Nuh 950 yıldan daha fazla yaşamıştır. Kur’an’ın bu delili Hz. Mehdi’nin yaşı hakkında söylenen sözlerin boş ve abes olduğunu göstermeye yeter.

Mehdilik inancı, Şia arasında ümit vaat eden en önemli inanışlardan birisidir. Şia mektebi sadece geçmişteki üstünlüklerine takılıp kalan bir camia değildir. Aksine gözünü yarınlara dikmiş, ilerici bir toplumdur. Hz. Mehdi’ye (a.s) inanan birisi en zor şartlarda kalsa bile ümitsizliğe düşmez. Zulüm ve karanlıkların ardın o güneşin doğacağını bildiğinden sabırlı olur.

Dün O yüce insanın doğum gününün yıl dönümüydü. Bu münasebetle siz mümin kardeşlerime ve mümine bacılarıma tebrik arz ediyorum.

Mehdilik inancı sadece bir toplumla sınırlandırılmayacak kadar evrenseldir. Bu ümit vaat eden inanç, tarih boyunca birçok toplum ve inançlarda var olmuştur ve var olmaya devam edecektir. İnşallah bekleyiş günleri ve bekleyen gözleri o güneş ile yeni sabahlara uyanacaktır.

Konuşmasının bir bölümünde İmam Humeyni’nin kişiliğine de değinen İmam Hamanei, şöyle devam etti:

“Bugün sizlere ‘tahrif’ konusunda birkaç cümle arz etmek istiyorum.

Genelde inanç ve yazılı metinler için kullanılan tahrif kelimesi acaba şahıslar hususunda da geçerli midir? Şahsi tahriflerden maksat, bir insanın şahsiyetinin temel erkânı olan özelliklerinin meçhul kalması, yanlış mana edilmesi ya da bilerek saptırılmasıdır. Tüm bunlar insanlar için olgu olan bir şahsiyetin tahrif edilmesiyle alakalı konulardır. Bu bağlamda sözleri ve ahlakı gelecek nesillere bir ışık olan İmam Humeyni’nin şahsiyeti eğer tahriflere maruz kalırsa telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilir.

İmam Humeyni’yi sadece muhterem ve tarihi bir şahsiyet olarak tanıtmak yanlıştır. Bazıları İmam Humeyni’yi bir döneme yaşamış daha sonra dünyayı terk etmiş mücadeleci ve faal birisi olarak lanse ettirmeye çalışıyor. Saygın bir kişilik, ismi ihtiramla anılacak biri olarak tanınsa yeter diyor. Böyle bir yaklaşım ve tanıtma yöntemi yanlıştır.

İmam Humeyni fikri, siyasi ve toplumsal bir mektebin temellerini atan birisiydi. Bu millet, bu fikri akımları benimsedi ve kabul etti. Bu fikri akımların devam ettirilmesi onların doğru tanınmasına ve tanıtılmasına bağlıdır. Mesele sadece belirli zaman ve mekânlarda alınan kararlar veya kararları yok saymak meselesi değildir. Mesele, İmam Humeyni’nin fikirsel devrimin altyapısının doğru tanınmasıdır.

İmam Humeyni’nin büyük bir fakih, eşsiz bir filozof ve seçkin bir arif olduğu doğrudur. Ancak İmam Humeyni’nin yüce şahsiyeti sadece bu alanlarla sınırlı değildi ya da İmam Humeyni sadece bu alanlara şekillenen bir şahsiyet değildi. Aksine İmam Humeyni ‘Ve Allah için hakkıyla savaşın. O sizi seçti…’ ayeti ile yücelik makamına ermiş birisiydi.

İmam Humeyni ilmi donanımı sayesinde savaş meydanlarına inmeyi başardı. Mücadelesine ömrünün son anına kadar devam etti. Sadece İran’da değil tüm dünyada milyonların kabulüne mazhar olan bir uyanış ve ayaklanmaya öncülük etti. İmam Humeyni’nin rehberliğinde gerçekleşen bu hareket, dünyadaki eşsiz olaylardan birisidir. Ülkemiz tarihinde sabıkası olmayan bir olay İmam Humeyni’nin varlığıyla gerçekleşti. Yıllarca bu ülkede zulüm ve zorbalıkla iktidarda bulunan saltanat ailesi, İmam Humeyni’nin eliyle ülkeden dışarı atıldı.

Hükümetin idaresini ellerinde bulunduran çürümüş insanlar, iktidarı monarşilik yöntemi ile elden ele devredenler, askeri vesayet ve zulüm kılıcıyla insanlara hükmedenler, iktidarı bir mirasmış gibi nesilden nesle aynı aileden olanlara bırakanların hem kendileri yanlıştaydı hem de kabullendikleri bu yöntem yanlıştı. Ülkemizde hiçbir mantıksal açıklaması olmayan yöntemlerle asırlarca yönetimde kaldılar. İmam Humeyni’nin ilk icraatı bu yanlışın üzerine bir çizgi çekmek ve yönetimi halkın ellerine teslim etmek oldu.

İmam Humeyni’nin ikinci büyük icraatı, bir İslam Cumhuriyeti teşkil etmekti. Bu olayın kendisi de İslam tarihinde daha önce benzeri görülmemiş eşsiz amellerdendir. Bu nedenle ‘Ve Allah için hakkıyla savaşın. O, sizi seçti…’ ayetinin mısdaklarından birisi de İmam Humeyni’dir desek yeridir.

Elbette İmam Humeyni’nin cihadı sadece siyasi, fikri, ilmi ve toplumsal alanlarda değildi. İmam, deruni ve nefsi cihatta da öncül isimlerdendi. Her daim Allah’a irtibat halindeydi, İslami değer ve emirlere bağlıydı. Bunun kendisi insanlar için bir derstir. İmam, tevazu, dua, tevessül ehliydi. Sabahın ilk vakitlerinde ağlamak, dua ve münacatlarla meşgul olmak ve maneviyatını yitirmemek O yüce insanın cihadının felsefesiydi.

 İmam Humeyni’nin fikri mektebindeki ilk söz; diktatör ve zalimlerle mücadeledir. İmam Humeyni’nin bu düşüncesinin içeriği, tarihte saplanın kalan bir düşünce değil aksine her asırda yürürlükte olması gereken bir düşüncedir. Bu nedenle hem Müslümanlar arasında hem de gayri Müslimler arasında İmam Humeyni’nin fikri akımının değerli kabul edildi.

İmam Humeyni’nin fikirsel devriminin özelliklerinde biri de, bazı aydınların yaptığı gibi sadece teori üretiyor olmamasıydı. İmam Humeyni, fikirlerini pratiğe döküyordu. Fikirleri her daim zinde, insanları teşvik eden ve harekete geçiren türdendi.

 İran halkı bir dönem ezilen, hor görülen, fakir, ümitsiz, başkalarına bağımlıydı. Biz, böyle bir ülkede yaşıyorduk. İmam Humeyni, bizleri hedefi olan, mücadeleci, onurlu ve izzet sahibi bir ülke derecesine ulaştırdı. Bugün milletimiz, her zamankinden daha ümitli bir halde hedeflediği nihai amaca ulaşmak için mücadele eden bir topluma dönüştü.”

ehlader

Dışişleri Bakanı Zarif, komşu ve bölge ülkeleriyle ilişkileri geliştirmenin İran'ın öncelikli dış siyaseti olduğunu söyledi.

MHA’nın haberine göre, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif,  Lübnan el'Meyadin televizyon kanalına verdiği mülakatta,  Fars Körfezi’ndeki Arap ülkelerinin   ortak sorunları gidermek için müzakereye oturmaları gerektiğini belirtirken,  İran'ın  dış siyasetinde  bölge ve komşularıyla ilişkileri geliştirmeyi öncelikli olarak yer verdiğini bildirdi ve 'bu ülkelerin her birine yönelik tehdidi İran İslam Cumhuriyetine  yönelik bir tehdit  saydıklarını' söyledi.

Dışişleri Bakanı, Fars Körfezi ve Ortadoğu bölgesindeki ülkelerin  güven ve barış içinde  yaşamaları gerektiğini , bu ülkelerin kalkınma, ilerleme ve güvenlik içinde olmalarını  arzu ettiklerini; zira bu ülkelere yönelik tehditlerin İran'a yönelik tehdit sayıldığını ve bu doğrultuda Irak'ın güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine karşı mücadelede  Irak'a yardım ettiklerini söyledi.

Zarif, bölge ülkelerinden  terörizmle mücadelede işbirliği içinde olmalarını isterken, Suudi rejiminin Yemen'e saldırısını eleştirdi ve ''para ve  hava saldırılarıyla  güvenliğin sağlanması döneminin sona erdiği'ni söyledi.

Muhammed Cevad Zarif, İran'ın 35 yıldır sürekli olarak komşularıyla   iyi ilişikler içinde olmaya önem verdiğini belirtirken, İran'ın hiçbir zaman Arabistan'ı, bölgedeki konumundan  kenara itme amacında olmadığnı söyledi.

İran İslam Cumhuriyeti İstihbarat Bakanlığı, batı sınırlarından ülkeye sızmış ve terör eylemi gerçekleştirmeyi hedefleyen bir terör örgütünün çökertildiğini bildirdi.Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, İran İslam Cumhuriyeti  İstihbarat Bakanlığı yaptığı açıklamada batı sınırlarından  ülkeye sızmış ve terör eylemi gerçekleştirmeyi hedefleyen bir terör örgütünün çökertildiğini bildirdi.

Tutuklalanan teröristler alındıkları sorgulamada , geçen günlerde Batı Azerbaycan eyaletinin Mahabad şehrinde meydana gelen olayları fırsat bilerek ülkeye sızdıklarını ve değişik terör eylemleri planlayarak, halkı galyana getirmeyi hedeflediklerini itiraf etti.

Bu dört kişilik terör grubundan çok sayıda silah ve techicat ele giçirildi.

Cumhurbaşkanı Ruhani, Tahran’da bulunan Suriye Meclis Başkanı’nı kabul ettği görüşmede, sonuna kadar Suriye’nin yanında duracaklarını belirtti.Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Tahran’da bulunan Suriye Meclis Başkanı Cihad Laham ile yaptığı ikili görüşmede, “İran halkı ve hükümeti sonuna kadar Suriye halkı ve hükümetinin yanında yer alacak” dedi.

Tahran’da düzenlenen görüşmede Ruhani ve Laham ikili ilişkilerin yanı sıra, Suriye’deki son durumu da ele aldılar.

Cumhurbaşkanı Ruhani, Suriye Meclis Başkanı ile düzenlediği görüşmede Suriye Ordusu ve halkının teröristlere karşı verilen mücadeleyi kazanacaklarını umduğunu belirterek, “Suriye halkı bazı ülke ve terör grupları tarafından çıkarılan ve  istenmeyen bir savaş ile yüz yüzeler ama bir ulus istediği taktirde tüm karmaşık komplolara  karşı direnebilir, aynen büyük İran halkının Mukaddes Savunma (İran-Irak Savaşı) döneminde ve bir çok ülkenin Saddam’ı desteklediğine karşın bu savaştan zaferle ayrıldığı gibi” dedi.

Ruhani ve Laham görüşmesinde, Suriye Meclis Başkanı ise Suriye halkı ve Cumhurbaşkanının  selamlarını ileterek, “Suriye halkı ve hükümeti,  dost ve kardeş İran halkının yaptığı yardım ve destekleri unutmayacak “ dedi.

İran ve Suriye meclis başkanları görüştü;
Laricani: “Suriye Terör ve Siyonist Rejim ile mücadelede öncü ülkedir”

 İran İslami Şura Meclisi Başkanı, Suriyeli mevkidaşı ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Suriye’nin terör ve Siyonis Rejim’e karşı mücadele konusunda öncü ülke olduğunu söyledi.Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, İslami Şura Meclisi Başkanı Ali Laricani, Tahran’da bulunan Suriye Meclis Başkanı Muhammed Cihad el Leham ile düzenlediği ortak basın toplantısında, terör belasının sadece tek bir ülkeye ait olmadığını belki tüm insanlığın ortak sorunu olduğunu belirtti ve teröre karşı mücadelede ise Suriye devletinin öncü konumda olduğuna vurgada bulundu.

Laricani ayrıca Suriye’nin yıllardan beri Siyonist İsrail Rejimi’ne karşı mücadele ettiğini ve günümüzde ise yinede bu konuda öncü ülkelerden olduğunu söyledi ve “Elbette son 4 yıl boyunca bazı ülkeler terör gruplarını destekleyerek, Suriye için bazı sorunlar çıkarmayı başardı ama Suriye halkının direnişi ile bu maceraperest hedefleri büyük oranda etkisiz hale getirildi” diye konuştu.

İslami Şura Meclisi Başkanı sözlerinin devamında ise bazı Batılı güçlerin ve bölgedeki hükümetlerin teröristlere verdiği desteği hatırlatarak “Biz Suriye halkının bu mücadelede başarılı olacağına inanıyoruz” dedi.