کارگر

کارگر

Cenevre’de yapılan nükleer müzakereleri değerlendiren İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, batının meydana gelen bu fırsattan yararlanması gerektiğini ifade etti.

Dört gün süren Cenevre müzakerleri bitiminde uçakta Mehr Haber Ajansı muhabirine mülakat veren İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, müzakerelerin geç saatlere kadar uzun sürmesini 5+1 ülkelerdeki batı grubunda mevcut iç ihtilaflara bağladı.

Bu şartlarda ortak bir anlaşmaya varmanın beklentiden daha öteye gittiğini dile getiren Zarif, kendi başkentlerinde çaba göstererek ortak bir kanaate varmak için batılı ülkelere iyi bir fırsat meydana geldiğini söyledi.

Zarif, batının meydana gelen bu fırsattan yararlanması gerektiğini konuşmasına ekledi.

10 gün sonra dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde Cenevre’de başlayacak olan müzakerelede anlaşma sağlanıp sağlanmayacağı sorusuna İran Dışişleri Bakanı, yapılacak müzakerelede bir anlaşma sağlama imkanı olduğunu, zira geçen müzakerelerde bu ortam meydana geldiğini söyledi.

Muhammed Cevad Zarif, son sekiz yılda biriken pek çok sorunun çözüldüğünü, büyük ilerlemeler sağlandığı dolaysıyla az miktarda sorun kaldığını belirtti.

Zarif, 5+1 ülkeleri dışişleri bakanlarının ardı ardına Cenevre’ye gelmelerini müzakerelerde büyük ilerleme sağlanmasına bağladı.

Konuşmasının bir bölümünde İran’ın uranyum zenginleştirme hakkına işaret eden İran Dışişleri Bakanı, bu hususta net olan İran’ın tutumu dolaysıyla zenginleştirme çalışmaların müzakere konusu olmayacağına karşı tarafa ilettiklerini kaydetti.

Zarif, zenginleştirme çalışmalarının tamamen durdurulması konusu ise medyatik haber olduğunu ve böyle bir konuya girilmesini izin vermeyeceklerini konuşmasına ekledi.

 

 

İslami İran Savunma Bakanı, hava saldırılarına karşı olarak “Seyyad-2” hava savunma füzesinin üretimini gündemlerine aldıklarını açıkladı.

 Savunma bakanlığının yeni askeri getirileri hususunda bilgi veren İslami İran Savunma Bakanı General Dehgan, hava saldırılarına karşı çok amaçlı olarak “Seyyad-2” hava savunma füzesinin dizaynı ve üretiminin gündeme alındığını bildirdi.

 Söz konusu füzenin katı yakıt ile çalışacağını ifade eden General Dehgan, operasyonel gücü yüksek olmasının yanı sıra orta ve yüksek irtifa menzili olan “Seyyad-2” hava savunma füzesinin operasyonel gücü yüksek olduğu dolaysıyla her çeşit İHA uçağı ve helikopteri yok edebilme kabiliyeti olduğunu konuşmasına ekledi. 

İran Savunma Bakanı, “Seyyad-2” hava savunma füzesinin diğer özelliği de elektronik savaş karşıtı ve otomatik takipte bağımsız olarak çalıştığını kaydetti.

 

Cumhurbaşkanı Ruhani, İslami İran hiç bir gücün tehdidine karşı boyun eğmediğini ve bundan sonra da eğmeyeceğini vurguladı.

 İslamî Şura Meclisi’nde konuşan Ruhani, 5+1 grubuna tehdit, yatırım, ayrımcılık ve aşağılama dili kesinlikle sonuç vermeyeceğini ve hiç bir gücün tehdidine karşı boyun eğmeyeceklerini söylediklerini belirtti.

 Küresel meselelerin akıl ve mantıkla çözümlenmesi gerektiğine inandıklarının altını çizen Ruhani, İran müzakere masasına akıl, mantık ve tedbirle oturduğunu kaydetti.

 Ruhani ayrıca İran milletinin nükleer hakları ve uranyumun İran’da zenginleştirilmesi gibi konularda bazı kırmızı çizgilerin söz konusu olduğunu, bu çizgilerin aşılamayacağını, çünkü İran milleti ayrımcılığa karşı olduğunu ve yasal haklarını savunduğunu vurguladı.

 

Bismillah

4 Kasım günü her yıl İran'da "Emperyalizmle Mücadele Günü" olarak kutlanmaktadır.

 Ancak bu yıl 4 Kasım'a birkaç gün kala çeşitli halk kesimleri ve STK'lar tarafından çeşitli şehirlerde "Kahrolsun ABD" haftası düzenlendi. Hatta bu amaçla ilk defa olarak iki İranlı tanınmış sanatçı Karabaği ve Hamid Zemani tarafından seslendirilen "Kahrolsun Amerika" başlıklı iki eser düzenlenen bir merasimle tanıtıldı ve İran televizyon kanalları bu merasimi haber bültenlerinde verdiler.

Bu durumda ister istemez akla ABD ile 5+1 Grubu çerçevesinde görüşmeler devam ederken İran'daki bu son duruşun ne anlama geldiği sorusu gelmektedir.

Bu sorunun cevabına geçmeden önce "Emperyalizmle Mücadele Günü"nün sebep ve felsefesi üzerinde duralım:

İran halkı arasında ABD'ye güdülen nefret ABD'nin 2.Dünya savaşı sonrası yıllarından itibaren Ortadoğu'ya yerleşmesi ve 1953 yılında Muhammed Musaddık hükümetine karşı darbe yaparak daha önce halk kıyamıyla ülkeden kaçmak zorunda kalmış Şah'ın İran'a yeniden getirilmesinden günümüze kadar devam etmiştir. İranlı inkılapçılara göre; bu nefret ve anti emparyalist mücadele ABD müstekbir, kendini üstün görme, başka milletleri tahkir etme ve sultacılık huyundan vazgeçene kadar da devam edecektir.

Niçin 4 Kasım?

İmam Humeyni (ra), 4 Kasım 1964 tarihinde Amerikalılara tanınan kapitülasyonlara karşı çıktığı için İran'dan sürgüne gönderildi.

Amerikancı Şahlık rejimine karşı kıyam eden çeşitli halk kesimleriyle birlikte 4 Kasım 1978 tarihinde Tahran Üniversitesi önünde toplanan lise ve üniversite öğrencileri üzerine havadan ve yerden ordu birlikleri tarafından yaylım ateşi açılmış ve yüzlerce öğrenci şehit olmuş veya yaralanmıştır.

Tahran'daki Amerikan elçiliğinin İslam İnkılabı'nı yenilgiye uğratmak için bir komplo ve casusluk merkezine dönüştüğünün farkına varan bir grup inkılapçı üniversite öğrencisi 4 Kasım 1979 tarihinde elçiliğe girerek casusluk belgelerine el koymuş ve diplomat kılıklı casusların faaliyetlerine son vermiştir.

Ve işte İslam İnkılabı tarihinde önemli bir yeri olan bu üç hadisenin vuku bulduğu 4 Kasım günü İran'da "Küresel Emperyalizmle Mücadele Günü" olarak kutlanmaktadır.

ABD'nin İran halkına yönelik cinayetleri bu üç olayla sınırlı olmayıp İslam İnkılabını yenilgiye uğratmak için İran ordusundaki eski müttefikleri aracılığıyla darbe girişiminde bulunmuş, Tebes çölüne askeri çıkarma yapmış, başta İran Kürdistanı olmak üzere çeşitli kavimleri merkezi hükümete karşı isyana teşvik etmiş, Halkın Mücahitleri adlı münafıkları silahlandırarak İnkılap öncülerinden onlarcasını, halktan binlercesini şehid etmiş ve İnkılabı içeriden çökertemeyeceğini anlayınca Saddam liderliğindeki Irak'ı İran'a saldırtarak sekiz yıl süren savaşta müttefikleriyle birlikte Saddam'a her türlü yardımı yapmış, İran yolcu uçağını düşürerek üçyüzden fazla yolcuyu şehit etmiş ve... ama bu komplo ve saldırılarının hiç birinden istediği sonucu alamamış ve her defasında İnkılabın karşı atakları ve tedbirleri karşısında ağır yenilgiler almış ve geri adım atmak zorunda kalmıştır.

Küresel Çapta Mücadele

ABD ile İslami İran arasındaki mücadele içeride olduğu gibi İran dışında da aralıksız devam etmiştir. Lübnan'da İran'ın dostlarından ilk ağır yenilgisini 1982 yılında alarak bu ülkeden askeri üslerini kaldırmak zorunda kalan ABD, 2006 yılında İsrail aracılığıyla Hizbullah'a karşı başlattığı savaşta da beklemediği bir yenilgiye uğramıştır. İran'dan aldığı yenilgileri telafi etmek amaciyle 11 Eylül saldırısını bahane ederek önceAfganistan'ı, ardından da 2003 yılında İran'ın başka bir komşusu Irak'ı işgal eden ABD, sonunda Irak'ı terketmek zorunda kalmıştır. Hiç kuşkusuz ABD'nin birkaç trilyon Dolar harcamasına ve binlerce askerini kaybetmesine rağmen Irak'tan çekilmesinin baş faktörü İran'ın tedbiri ve bu ülkedeki dostlarının direnişidir. Afganistan'dan da eninde sonunda çekilmek zorunda kalacaktır. ABD, İran'ı kuşatmak amacıyla başlattığı bu savaşlarında da ABD ağır yenilgiler almış ve hedefine ulaşamamıştır. İran ise izlediği mantıklı siyasetleriyle bugün Irak ve Afganistan'da her ülkeden daha çok sevilmekte ve saygı duyulmaktadır.

ABD ile İslami İran arasındaki mücadele aralıksız devam etmektedir. ABD ve Batının bölgedeki saldırgan/işgalci temsilcisi İsrail yıllardır İran'a doğrudan askeri saldırı düzenleme planları yaptıklarını iddia etseler de buna cesaret edemedikleri her geçen gün biraz daha açıklığa kavuşmuştur. Ve işte bu yüzdendir ki, İran'a doğrudan saldırı yerine İran'ın bölgedeki müttefiklerini devre dışı bırakma, İran'ı yalnızlaştırma ve sınırlarına sıkıştırma planı üzerinde yoğunlaşan ABD ve müttefikleri, 2006 Lübnan ve 2008 Gazze savaşlarında da bunu başaramayınca 2011'den beri İran'ın başka bir müttefiki ve Hizbullah ve Filistin Direnişine doğrudan yardım eden veya yardımları ulaştıran Suriye yönetimini yıkmak amacıyla bölgedeki müttefikleriyle birlikte her türlü yolu denemesine rağmen başarılı olamamıştır.

ABD ile İslami İran arasındaki mücadele alanı sadece İran'a komşu Ortadoğu ülkeleriyle sınırlı olmayıp Kuzey Afrika, Kafkasya-Orta Asya ülkeleri ve Güney Asya İslam ülkeleri başta olmak üzere Latin Amerika'ya kadar bir çok bölgede ABD ve müttefiklerinin İslami İran karşısında zorlandıkları artık inkar edilemez bir gerçektir.

Nükleer Silah İddiası ve Direniş

Son yıllarda İran'ın nükleer teknoloji proğramını bahane ederek kontrolünde bulundurduğu uluslararası kuruluşları ve müttefiklerini bu ülkeye ekonomi, teknoloji, ilaç, ulaşım ve medya alanlarında ağır yaptırımlar uygulamaya zorlayan ABD İran halkının direnişiyle karşılaşmıştır. Eşine rastlanmamış çaptaki çok yönlü ambargolara rağmen İran, enerji üretimi eksenli nükleer programı ve uranyum çevirimi sürecinde önemli aşamalar kaydetmiştir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında ABD ile İran arasında buzların kısa ve orta sürede erimesini beklemek aşırı bir iyimserlik olur. İran'ın yeni hükümeti ile ABD arasında şimdilik nükleer program konusunda ve 5+1 grubuyla birlikte sürdürülen görüşmelerden kısa sürede bir sonuç beklenmesi de safdillik olur. ABD'nin hilelerinin farkında olan İran'ın inkılapçı halkı "Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" durumuna düşmemek için anti emperyalist ve anti amerikancı direniş ruhunu zinde tutmaktadır. Bunda ne kadar haklı olduklarına sebep ise Amerikan makamlarının tutumlarıdır. Birkaç misal:

BM son genel kurulunda yaptığı konuşmada İran'ın nükleer teknoloji hakkını kabul ettiklerini ve zaten İran'ın lideri İmam Hamanei'nin de nükleer silah yapma ve kullanmanın haram olduğuna dair fetva verdiğini, İran cumhurbaşkanı ile görüşmeye istekli olduğunu ifade eden ABD Başkanı Barack Obama, bundan iki üç gün sonra Washington'da siyonist rejimin başbakanı Netanyahu ile birlikte katıldığı basın toplantısında "İran'a karşı askeri saldırı seçeneği hala masamızdadır" dedi.

Barack Obama, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra, yani Ruhani'nin henüz New York'tan ayrılmasını bile beklemeden yaptığı açıklamada "Yaptırımların gücü İran cumhurbaşkanını görüşme masasına oturmaya sevketti" dedi.

Ve yine ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü yayınladığı bildiride " ABD, İsrail'i kaygılandıracak hiç bir girişimde bulunmayacaktır" diye kaydetti.

ABD'nin nükleer görüşmelerdeki temsilcisi ve dışişleri bakanı yardımcısı Wendy Sherman aynı gün muhabirlere yaptığı açıklamada şöyle diyordu: "Başkan Obama, İran içerisinde %5 altında uranyum zenginleştirmeyi kabul etmemiştir."

Wendy Sherman, İran'la BM binasında yapılan nükleer görüşme sonrasında Amerikan Senatosunda senatörlerin sorularını yanıtlarken ise şöyle diyordu: "Güven oluşturmaya yönelik girişimlerde amacımız İran'ın mevcut konumunu zayıflatmak ve bu ülke nükleer programını durdurmak ve aksaklık oluşturmaktır."

Güven vermesi için İran'ın NPT Ek Protokolünü kabul etmesini, BM Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamasını, tüm nükleer merkezlerini denetime açmasını şart koşan Amerikan makamları bu şartları yerine getirdiği takdirde bile İran'a karşı yaptırımları kaldırmıyacaklarını ve sadece yeni yaptırımları erteleyebileceklerini açıkça ifade etmekteler.

Taraflar Görüşmelerden Neler Bekliyor?

İran'da küçük bir uzlaşmacı kesim dışında bütün parti ve sivil toplum kuruluşları ABD ile sürdürülen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınacağına inanmamaktadır. Bununla birlikte tüm kesimler görüşmelere devam edilmesi yanlısıdır. Nedenlerine gelince; Birincisi; dünya sathında İran'a karşı sürdürülen bunca olumsuz propaganda, dezeformasyon ve karalamanın aksine İran halkı ve hükümetinin akıl, mantık, görüşme ve barış ehli olduğunu ortaya koymak, ikincisi ise; İran'a karşı sürdürülen ağır ve insanlık dışı yaptırımlardan olumsuz yönde etkilenen halka düşmanın gerçek yüzünü göstermek, bağımsızlık ve izzet için direnmekten başka yol bırakılmadığını halkın görmesini ve daha çetin mücadelelere hazırlanmasını sağlamaktır.

ABD hükümeti ise, İran'la sürdürülen görüşmelerden her iki tarafı razı edecek sonuçlar almayı değil, bu ülkeye yönelik baskı, cinayet ve sulta emellerini dünya halklarından gizlemeyi, İran'a karşı düşmanca siyasetlerinde içte ve dışta yalnızlığını gidermeyi ve müttefiklerini daha uzun süre İran'a karşı yanında tutmayı amaçlamaktadır.

Amerikalıların ayrı bir amacı da sonunda İran'ı da masaya oturttuk, karşımızda kimse direnemez diyerek İslam İnkılabına umut bağlamış müslüman ve mustaz'af halkları yeise sevketmek ve direniş çizgisini seçmiş halklara göz dağı vermektir.

Daha neyi görüşecekleri bile belirlenmeden ve tarafların bu görüşmelerden neler beledikleri netleşmeden ABD-İran diyalogu yaygarası üzerine bölgesel değişim teorileri üretilmesi de aynı amaca yönelik Amerikan propagandalarından ibarettir.

İran'ın nükleer programının askeri ve nükleer silah üretmeğe yönelik olmadığını Amerikalılar herkesten daha iyi biliyor ve ama sulta güçlerini ve müttefiklerini İran'a karşı daha uzun süre seferber etmek için böyle bir bahaneye ihtiyaç duymaktadır. Nitekim Amerikan Stratfor Strateji Merkezi başkanı George Friedmann bu konuda şöyle kaydediyor: "ABD'nin İran'la problemi bu ülkenin nükleer programıyla ilgili değildir. Asıl mesele, İran'ın bölgede Amerika'dan bağımsız ve hatta Amerika'ya düşman olarak da askeri, bilimsel ve teknolojik alanlarda bölgenin en güçlü ülkesi olunabileceğini ispatlamış olmasıdır. İran böylece bölge ülkelerine örnek olacak duruma gelmiştir ve Arap baharını- İslami uyanışı- meydana getirmiştir."

Bu cümleler, ABD'nin gerçek niyetini açık seçik bir biçimde ifade ederken İran'ın inkılapçı müslüman halkının 4 Kasım "Emperyalizmle Mücadele Günü"nü geçmiş yıllara göre daha görkemli ve yaygın bir şekilde kutlamasına hak vermemek elde değil.

ZİYA T.YILMAZ

 

 

 Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mary Harf, İran ve Amerika arasında maziye dayanan güvensizlik duygusu hakim olduğunu belirtti.

İran’da 4 Kasım Küresel İstikbarla Mücadele Milli Günü dolaysıyla düzenlenen yürüyüşlere tepki gösteren Harf, iki taraf arasında maziye dayanan güvensizlik duygusu hakim olduğunu belirtti.

Harf, buna karşın iki taraf haftaya umutlu bir şekilde Cenevre’de düzenlenen nükleer müzakerelere oturacaklarını kaydetti.

İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin müzakerelerden iyimser olmadığı ile ilgili açıklamasının sorulması üzerine Harf, Amerika da bundan önce müzakerelerin zorlu geçeceğini söylediğini, bu da güvensizlik duygusundan kaynaklandığını belirtti.

Türkiye’nin Urumiye Başkonsolosu Mehmet Bulut, Türkiye İran’la bilimsel ilişkileri geliştirmeyi olumlu karşıladığını belirtti.

 Kürdistan eyaletinin merkezi Senendej’de Muhabirimize açıklama yapan Bulut, Türkiye olarak akademisyenlerin İran’la bilimsel ilişkileri geliştirmeye teşvik ettiklerini ve bu alanda ortak faaliyetler için özellikle Kürdistan eyaletinin akademik çevreleri ile protokol imzalayacaklarını kaydetti.

Bulut, Kürdistanlı akademisyenlerin istek ve önerilerini Türk tarafına intikal ettirmeye hazır olduklarını, Ankara ve Kürdistan’ın gerçekleştirebileceği bir dizi ortak faaliyetler söz konusu olduğunu ifade etti.

İran ve Türkiye ilişkileri hakkında da Bulut, iki ülkenin tarih boyuca dost ve kardeş ülke olduklarını, Türkiye İran’a yaptırım yolunda adım atmayacağını, bilakis ilişkilerini daha da geliştereceğini vurguladı.

Velayet aşığı gençlerin "ey özgürlük rehberi biz hazırız" , "damarımızdaki kanımız rehberimize feda olsun" sloganlarıyla sık sık konuşması kesilen İmam Hamanei önemli noktalara değindi.

 İmam Hamenei'nin konuşmasında en çok dikkat çeken nokta, ABD ile yürütülen müzakereler hakkındaki görüşü oldu.

İmam Hamanei, 5+1 ülkeleri yürütülmekte olan müzakere görüşmelerine çok iyimser bakmadığını şu sözlerle dile getirdi:

 "Aralarında Amerika'nın da bulunduğu 6 ülke yapılan görüşmeler yalnızca nükleer enerji konusunda yapılmaktadır. Başka bir konuda müzakere yapılmıyor. Müzakere yapanlar (İranlı heyet) inkılabın evlatlarıdır ve onları uzlaşmacı olarak tanımlamak doğru değildir.

Müzakerelere karşı iyimser değilim. Görüşmelerden İran'ın beklediği sonuç çıkmayacak. Ama Allah'ın izniyle bu görüşmelerden zararlı da çıkmayacağız ve bu tecrübenin bir zararı yok. Tabi, halkın uyanık olması ve ne yapıldığını bilmesi şartıyla.

Eğer müzakere yapılmasaydı, bazıları şöyle diyebilirdi: "eğer onlarla bir kez nükleer enerji konusunda müzakere yapsaydınız sorun çözülürdü."

 Bazıları nükleer enerji konusunda teslim olursak, ekonomik sorunların çözüleceğini sanıyor. Ama yanılıyorlar. İnkılabın ilk zamanında ABD yaptırım uyguladığında veya 290 İranlının hayatını kaybettiği uçak düşürüldüğünde nükleer enerji mi vardı? 

Nükleer enerji konusu yalnızca bir bahanedir. Amerikalıların İran ile düşman olmasının asıl sebebi onların isteklerine boyun eğmeyişimiz, "Amerika İran'a karşı hiç bir halt edemez" görüşüne sahip olmamızdandır. 

Amerikalılar bir taraftan gülerek müzakereler yapılmasına istekli olduklarını belirtiyor. Diğer taraftan tüm seçeneklerin masada olduğunu söylüyor. Bütün seçenekler masada olsa dahi ne halt edebilirler ki? 

Düşmanın aldatıcı gülüşleri, müzakerelerde bulunan yetkililerimizi yanılgı ve hataya sevk etmemelidir.Eski tavsiyelerimi tekrarlıyorum: 

"Gülümseyen düşmana güvenmemeliyiz. ""

İmam Hamanei İran'a atom bombasıyla saldırılması gerektiğini söyleyen ABD'li yetkili hakkında ise şöyle dedi: 

"Amerikalılar, müzakerelerde ciddi olduklarını iddia ediyorlarsa böyle saçma sapan konuşan kimselerin ağzını kapatmalıdır. Başka ülkeleri tehdit eden bu kimseler halt ediyor." 

İmam Hamanei konuşmasının devamında şöyle dedi: 

" Güçlü Siyonist sermaye sahipleri ve şirketlerinin, Washington yönetimine egemen olmasından dolayı zavallı Amerikalılar onları düşünmek zorundadırlar ancak bizim böyle bir zorunluluğumuz yok. 

Biz ilk günden beri söyledik, şimdi de söylüyoruz, gelecekte de söyleyeceğiz; Biz Siyonist rejimi gayri meşru ve haramzade bir rejim olarak görüyoruz." 

 

Cumartesi, 19 Ekim 2013 05:14

Cenevre'den ne çıktı?

İran ve 5+1 ülkeleri arasında İsviçre'de yapılan görüşmeler 2 gün sürdü.

Görüşmelerin ardından Uluslararası Konferanslar Merkezi'nde basın toplantısında kameraların karşısına geçen yetkililer görüşmelerin çok olumlu geçtiğine değinerek, müzakere hakkında bilgi verdi.

ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Vendi Şerman, diğer Amerikalı yetkililer gibi kamera karşısında kendilerini üstün gösterme ve İran'a baskı yapma politikalarına devam ederek ABD'nin asla değişmeyeceğini şu sözlerle gösterdi:

"İran Dışişleri Bakanı Zarif beraberindeki hayat müzakere yapmaya hazırdı. Yıllardır İranlılarla görüşüyorum ama müzakere yapmaya hazır olduklarını görmemiştim.

İranlılar yaptırımların kaldırılmasını istiyor. Ama bu yönde bir adım atılmadı. Onlar ihtiyaçlarını, davranışlarını ve hangi yaptırımların sürmesi gerektiği konusunda bizi anlamalılar. Hiç bir konuda anlaşma sağlanmadı."

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ise açıklamasında şöyle dedi:

"İran'ın sunduğu plan müzakerelere önemli katkı sağladı. Muhammed Cevad Zarif ile görüşmeler hakkında detay vermemeye karar verdik. 7-8 Kasım'da taraflar tekrar toplanacak. Ama öncesinde, yaptırım uzmanları ve İran'ın nükleer enerji uzmanları ve 6 ülke temsilcileri bu tarihten önce bir arya gelecek."

İran Dışişleri Bakanı ve müzakerecisi Muhammed Cevad Zarif ise şöyle dedi:

"İran'ın hakkından geri adım atmayacağız. Bu görüşmelerin yeni başlangıç olmasını ümit ediyorum. Bu müzakereler bizim ne kadar kararlı olduğumuzu gösteriyor. Sorunların devam etmesi için hiç bir neden yok.

Görüşmeler uzmanlar düzeyinde devam edecek. Karşılıklı güvenin oluşması için dengeli adımlar atmalıyız."

Nükleer müzakereler,Siyonist rejimi telaşlandırdı...

İran ile 5+1 grubu arasında müzakereler başlar başlamaz, Siyonist rejimin güvenlik kabinesi, Cenevre müzakerelerini masaya yatırdı.

İran ile 5+1 grubu arasında başlayan yeni tur müzakereleri etkilemek için harekete geçen Siyonist rejimin güvenlik kabinesi bu gün, üst düzey bakan ve askeri yetkililerin katılımıyla toplantı yaptı, toplantı sonrasında kabine, İran aleyhinde bir açıklama yapıldı.

Açıklamada, Siyonist rejim, nükleer faaliyetlerinin tamamen durduruncaya kadar İran'a yönelik yaptırımların devam etmesine vurgu yaptı.

Amerika, Siyonist rejim ile bazı müttefikleri, İran'ın nükleer faaliyetlerinin askeri amaçlı olduğunu ileri sürerek, Tarhan'ı suçluyor, ancak, İran bu ithamları reddederek, NPT'yi imzalayan bir ülke olarak, UAEA'nın tanıdığı haklardan barışçıl hedefleri için yararlanmak istediğine vurgu yapıyor.

 

Cumartesi, 19 Ekim 2013 05:03

Irak'ta bir çok eve bayram girmedi

Bayram kanı durdurmaya yetmedi . Teröristler, bayram da bile insanlara göz açtırmadı.

Irak'ın farklı bölgelerinde bombalı saldırı yaşandı. Bağdat'ın farklı bölgelerinde dün 11 saldırı gerçekleştirildi. Saldırılar sonucunda toplan 53 kişi hayatını kaybetti, 105 kişi de yaralandı.

Bağdat'ın Sanae Caddesi'nde bir lokanta yakında iki arabaya yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 11 kişi hayatını kaybetti, 18 kişi de yaralandı.

Bağdat'ın kuzeyinde yer alan Hüseyniye Bölgesi'nde iki arabaya yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 8 kişi de yaralandı.

Cedide Caddesi'nde yapılan saldırıda 11 kişi hayatını kaybetti, 18 kişi de yaralandı.

Bağdat'ın güneyinde bulunan Dure Bölgesi'nde 4 kişi hayatını kaybetti, 8 kişi de yaralandı.

Muamel Bölgesi'nde düzenlenen saldırıda 2 kişi hayatını kaybetti, 13 kişi de yaralandı.

Musul'un doğusunda bulunan Mufukiye Bölgesi'ndeki saldırıda ise 15 kişi hayatını kaybetti, 50 kişi de yaralandı.

Ekim ayının başından beri ülkede yapılan saldırılarda şu ana kadar 360 kişi hayatını kaybetti.

 

hajij ailesi olarak mübarek Kurban bayramının bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını dileriz!

 İlahi ! Bu bayramı adaletin yerleşmesi ve zulmün son bulmasına vesile kıl!

Bütün alemden bütün günahları temizleyecek olan, Bakıyyetullah'il-A'zam'ın (a.f) zuhuruyla en büyük bayramı yaşamayı bize nasip buyur. Amin.

 Allahu Ekber! Allahu Ekber! Lailaheillallah Vellahu Ekber! Allahu Ekber! Bütün hamd ve övgüler Allah’a mahsustur. Bizi Hidayet ettiği için Allah’a hamdolsun ve bize verdiği nimetlerden dolayı O’na şükürler olsun !