
کارگر
Hizbullah’tan ‘Terör Örgütü’ İlan Edildiği Körfez Ülkelerine Cevap
Fars Körfez İşbirliği Konseyi’in Hizbullah ile ilgili aldığı karar ile ilgili Hizbullah’tan yapılan açıklamada, “Körfez İşbirliği Konseyi tarafından alınan karar hem pervasızca hem de düşmancadır. Bu karar kınanmalıdır.Suudi rejimi bu kararın sonuçlarına ve sorumluluklarına katlanacaktır” denildi.
Öte yandan İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Körfez İşbirliği Konseyi’nin Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ ilan etmesine tepki gösterdi ve Fars Körfez İşbirliği Konseyi’in Lübnan’ın bütünlüğüne ve güvenliğine zarar verdiğini söyledi.
Tasnim’de yer alan habere göre, Abdullahiyan, “En etkili direniş hareketi olan Hizbullah’ı terör örgütü ilan etmek ve Siyonist rejimin suçlarını görmezden gelmek, bölgenin istikrarı ve güvenliğinin çıkarı doğrultusunda olmayan yeni bir hatadır.” ifadesini kullandı. İran’ın Hizbullah’la gurur duyduğunu söyleyen Abdullahiyan, Hizbullah’ı “bölgede terörle savaşta öncü” sözleriyle nitelendirdi.
Zarif: Amerika ile olan ihtilaflarımız çözülmemiş
Dışişleri Bakanı, İran ile Amerika’nın ihtilaflarının devam ettiğini söyledi.
Muhammed Cevad Zarif bugün Tahran’da Dışişleri Bakanlığı binasında düzenlenen Nükleer Gazetecileri Anma Töreni’nde bir konuşma gerçekleştirdi.
Zarif yaptığı konuşmada, halkın 10. İslami Şura Meclisi ve 5. Uzmanlar Meclisi seçimlerine katılmasının anlamlı ve bilinçli olduğunu belirterek, “Böylece nükleer anlaşmanın güçlü bir şekilde yürürlüğe girmesiyle Direniş Ekonomi temelli ekonomik kalkınmaya tanık olabiliriz” dedi.
2013 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkın %73’ü seçimlere katılmasaydı, kendilerinin güçlü bir şekilde müzakere etmelerinin mümkün olmayacağını açıklayan Zarif, “Halk son seçimlerde de ciddiyetlerini gözler önüne sererek, hiç kimsenin onların seçim sandığına gitmelerini önleyemeyeceğini gösterdi” diye konuştu.
Geçen 30 ay süresince bütün gazetecilere teşekkürlerini sunan Zarif, “Günümüzde ciddi ve titiz basın olmadan dış politikayı uygulamak imkansız. Müzakere odasındakiler bir tür ve dışındakiler başka tür baskı altındaydı” diye ifade etti.
İran’ı ziyaret eden yabancı heyetlerin sayısında bir hayli artış yaşandığını dile getiren Zarif, “Bugün bütün farklı bakış açılarına rağmen, hepimizin halka bağlı olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz” açıklamasında bulundu.
İran’ın bir gün milli menfaatlerine uygun olduğu takdirde Kapsamlı Ortak Eylem Planı’ndan vazgeçebileceğini de belirten Zarif, “Sizi temin ederim ki karşı tarafımızdan daha hızlı bir şekilde eski duruma dönebiliriz” diye ekledi.
İnsan Hakları; siyasi saiklerin kurbanı
BM İnsan hakları konseyi üstlendiği görev itibarıyla önemli bir konumu bulunuyor. Bu kurum doğru hareket ettiği takdirde dünyada insan hakları durumunun iyileşmesine yardımcı olabilir, ama maalesef konseyin küresel güçlerin etkisi altında hareket ettiği gözleniyor.
BM insan hakları konseyi Cenevre'de 31. Yıllık zirvesine başladı. Zirveye İran'dan insan hakları merkezi Başkanı Muhammed Cevad Laricani bir heyet başkanlığında katıldı. Laricani Salı günü zirvede yaptığı konuşmada insan hakları alanında kültürel çeşitlilik ve kültürül farklılıklara saygı gösterme zaruretine işaretle dünya camiasına tek bir yaşam tarzı ve tek bir standardı dayatmanın asla kabul edilemez olduğunu belirtti. Laricani, insan hakları konseyi her türlü ayrımcılıktan ve siyasi baskıdan ve çifte standart tutumdan uzak bir şekilde şeffaf hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
İnsan hakları konseyinin etkili bir kurum olduğunu ispat edebileceği arenalardan biri Yemen, Suriye ve Filistin gibi ülkelerde yaşayan insanların haklarını gerçek manada savunmasıdır. Bugün Arabistan gibi bir ülke açıkça tekfirci IŞİD terör örgütünü destekleyerek Suriye'nin yasal yönetimini devirmeye çalışırken cezalandırılmak yerine BM insan hakları konseyinin komitelerine başkanlık ediyor. Oysa Arabistan teröristlere hibe ettiği paralar ve silahlarla düşünmediği tek şey varsa, o da insan haklarıdır. Arabistan'ın her gün Yemen'de Amerika ve İngiltere'den aldığı silahlar ve uçaklarla Yemenli kadınları ve çocukları katletmesi insan hakları ihlallerinin en bariz mısdakıdır. Benzer cinayetler her gün Gazze şeridinden yaşanıyor, oysa insan haklarını savunduklarını iddia eden Batılı ülkeler korsan İsrail'in bu cinayetlerine karşı ses çıkarmıyor. Amerika, İngiltere, Kanada ve diğer insan hakları savunuculuğunu iddia eden ülkeler bu cinayetlere karşı susuyor, çünkü bu zümre için korsan İsrail'i korumak ve Arabistan'ın petrolü insan haklarından daha önemlidir. İlginçtir ki aynı ülkeler İran'ı uyuşturucu madde kaçakçılarını idam ettiği için insan hakları ihlali ile suçluyor.
Evet, bugün maalesef insan hakları meselesi zorba devletlerin siyasi saiklerine kurban ediliyor. Batılı zorba devletlerin insan haklarına karşı çifte standart tutumu ise BM insan hakları konseyinin gerçek manada görevini yerine getirmesi yolunda en büyük engeldir.
Imam Hamanei: Halkın seçime katılmasını kutluyorum
İslam İnkılabı Rehberi Imam Seyyid Ali Hamanei, yayınladığı mesajda, kararlı ve şuurlu İran halkının seçimlere görkemli katılımıyla dünyaya dine dayalı demokrasiyi gösterdiğini bildirdi.
İslam İnkılabı Rehberi Imam Seyyid Ali Hamanei, dün akşam yayınladığı mesajda, İran halkını takdir ederken, ülkenin yöneticilerine hitaben; İran halkına samimi bir şekilde hizmeti bir görev olarak nitelerken, ülkenin kendi içinde ve bütün alanlarda gelişmesini asıl hedef olarak niteledi.
İslam inkılabı rehberinin mesajının ayrı bir yerinde, "İran, kendi halkıyla onur duymakta ve milli gücün yenilenmesi ve giderek gelişmesi için çok güzel fırsatları ortaya koyan kuralların muhkem oluşuyla iftihar etmektedir" ifadesini kullanan İslam inkılabı rehberi ayrıca İslami Şura Meclisi ve Uzmanlar Meclisi'ne seçilenler yada diğer kurumlardaki yetkililere hitaben, onlardan, sade yaşantı, ülkenin milli çıkarlarını şahsi ve grup çıkarlarının önünde tutma, yabancıların müdahalelerine karşı cesaretle direnme, kötülük ve hainlerin senaryoları karşısında inkılapçı tepki göstermeleri, her zaman cihatçı düşünce ve amel içinde olmayı, her zaman programlarında dikkate almaları gereken önemli unsurlar olarak niteledi.
İslam inkılabı rehberi, ülkenin ilerlemesini asıl hedef olarak gösterirken, ülkenin milli izzeti ve bağımsızlığı olmaksızın yapay ilerlemenin kabul edilemez olduğunu söyledi.
Kalkınmanın, dünya müstekbirliği sindirme sisteminde çözülme anlamında olmadığını da hatırlatan İslam İnkılabı Rehberi, izzet, onur ve milli kimliğin korunmasının ise ancak ülke içinden kaynaklanan geniş kapsamlı kalkınmayla elde edilebileceğini bildirdi.
İran'da seçime katılım oranı yüzde 62
İran'da Cuma günü yapılan ve çok yoğun ilgi gerekçesiyle oy verme işleminin 5 kez uzatıldığı seçimlere katılım oranının yüzde 62 olduğu açıklandı.
İran'da Cuma günü yapılan ve çok yoğun ilgi gerekçesiyle oy verme işleminin 5 kez uzatıldığı 10. İslami Şura Meclisi ve 5. Uzmanlar Meclisi seçimlerine katılım oranının yüzde 62 olarak gerçekleştiği belirtildi.
İçişleri Bakanı Abdurrıza Rahmani Fazli, başkent Tahran'da ise seçmenlerin yaklaşık yarısının sandık başına gittiğini duyurdu.
Örülen duvarların ardındaki İran
Diğer taraftaki portreler usta ressamlar tarafından yapılmış gibi kusursuz... Lübnan Hizbullahı lideri Nasrallah, İran’lı General Kasım Süleymani, Nijeryalı Şii Müslümanları lideri Şeyh Zakzaki ilk göze çarpanlar. Aralarında İran-Irak Savaşında hayatlarını kaybeden İran Savunma Bakanı Dr. Mustafa Çemran ve önemli saydıkları kişilerin portreleri var.
İran, başka ülkelerde yaşayanlar için görmeden ön yargılarının değişmeyeceği yanıbaşımızdaki komşu ülke... Önyargıların parçalanması başkent Tahran’da bulunan Uluslarası İmam Humeyni Havaalanı’nda başlıyor.
İlk defa gittiğim bu ülkede heyecan ve sevincin yanı sıra nasıl davranacağımın tedirginliği de vardı. İran İslam Devrimi’nin 37. yıl kutlamalarını yerinde gözlemlemek için gazeteci arkadaşlarımla gittiğimiz İran’da bizleri karşılamaya gelen nişanlımın elini mi sıkmalıydım, yoksa uzaktan selam mı vermem gerekiyordu? Kadın ve erkek nasıl davranmalı? Bunların hepsi o an kafamı kurcalayan soru işaretiydi benim için.
Kafamdaki sorular nişanlımla karşılaştığımızda kırıldı, Türkiye’de birbirimizi karşılar gibi sarıldık birbirimize. O an kafamdaki ilk tabu yerle bir oldu benim için. Gitmeyenlerin gözünü korkutan bu “Sert Şeriat Devleti”nde dikkatli olmazsak başımıza neler gelir korkusuna yer olmadığı havaalanına iner inmez hissediliyor.
KADINLARIN ÖRTÜNME ZORUNLULUĞU
Ülke, 11 Şubat 1979’da gerçekleşen İslami devrim ile birlikte birçok köklü değişikliğe uğramış. Bir kadın için uyulması gereken ilk zorunluluk “Hicap”, yani kadınların İslami usüllere göre örtünmesi zorunluluğu.
2016 İran’ında kadınların örtünme şekilleri farklılık gösteriyor, kimileri siyah çarşaf giyse de özellikle gençlerin oluşturduğu büyük bir kesim saçlarının neredeyse yarısı görünür şekilde, usulen örtünüyor. Bir haftalık İran ziyaretim sırasında çarşaf giyen kadınların da çoğunluğunun sıkı sıkıya örtünmediğini gözlemliyorum. Türkiye ya da Arap ülkelerinde gördüğümüz alışılagelmiş çarşaflı kadım imajına pek rastlamıyorum.
İran kadını, özellikle Tahran sokaklarında karşılaştığım kadınlar, son derece bakımlı. Saçları modaya uygun, hatta dolaşırken pembe saçlı veya mavi saçlı kadınlar görmek mümkün. Ülkemizde de son zamanlarda yaygın olan “nail art” yani tırnak sanatı hemen her genç kadının tırnaklarında var. İran’da son derece yaygın olan ve kadınlar tarafından en çok rağbet gören bir diğer güzellik sırrı ise estetik operasyonlar. İran’da karşılaştığım genç kadınların neredeyse tamamı, burun, elmacık kemiği, dudak operasyonu geçirmiş ve bu operasyonları yaptırmamış kadın sayısı çok az.
TÜRKÇE İRAN’IN HER YERİNDE
İran’daki ilk günümde kendimi sokağa atıyorum, keşfetmek istiyorum bu kenti... Yanımda nişanlım ve İranlı gazeteci arkadaşlarım var. Taksiye biniyoruz, konuşulan dil Türkçe. Şaşırmıyorum çünkü burada çok sayıda İran Türk’ü yaşıyor. Tesadüfe bak diye geçiriyorum içimden... Sonra bir restorana gidiyoruz. İçeride bildik bir şarkı, İbrahim Tatlıses çalıyor. Garson geliyor ve siparişlerimizi Türkçe alıyor. Nasıl denk geliyor diye içimden geçiriyorum... Yemekten sonra bakkala giriyoruz, ne istediğimizi Farsça söylüyor, aramızda Türkçe konuşuyoruz. Bakkal sahibi istediklerimizi paketledikten sonra “selam söyleyin Türkiye’ye” diyor, “selamın baş üstüne” deyip ayrılıyoruz. Bizi kaldığımız otele götürmek için çevirdiğimiz ikinci taksici de Türk çıkınca buraya gelmek için ikinci bir dile ihtiyaç olmadığını anlıyorum. Bize bu kadar yakın bu ülkeye neden bu kadar geç geldim diyorum kendi kendime...
İSLAM MEDENİYETİ MERKEZLERİNDEN
İran’ın önemli şehirlerinden biri de Kum. Başkent Tahran’a karayolu ile iki saatlik mesafede. Kum kentini önemli kılan Şii inancının din adamlarının yetiştirildiği en önemli merkezlerden biri olması. Kent yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. İnanç turizmi açısından bu kenti önemli kılan ise 12 İmamların 8.’si olan İmam Rıza’nın kız kardeşi Seyyide Masume’nin türbesinin bu kentte olması. Kentte medrese eğitiminin yanısıra merkezi Tahran’da olan Azadi Üniversitesi’ne bağlı tıp, hukuk ve fen fakülteleri de bulunuyor. Seyyide Masume türbesi oldukça büyük, ışıl ışıl mermerlerle kaplı yerler... Kadınlar içeride türbeye dokunmak ve dua etmek için neredeyse yarışıyor.
Türbenin önünde kadınlar arasındaki konuşmaya kulak misafiri oluyoruz, sevgililer günü hakkında konuşuyorlar ve eşlerinin kendilerine ne alacakları konusundaki meraklarını paylaşıyorlar birbirleriyle. Onları duyunca kadın ve sevgililer günü dünyanın neresinde olursa yerinde aynı diye geçiriyorum içimden...
MEŞHED...
Yaklaşık 10 saatik eğlenceli bir tren yolculuğu ile bu kente ulaşıyoruz. İran’da inanç turizminin merkezi olan Meşhed kentinde, İslam inancındaki 12 İmamların 8.’si olan İmam Rıza’nın türbesi bulunuyor. Aslında sadece İmam Rıza değil, dünya edebiyatına iz bırakan Firdevsi de bu kentte yatıyor.
Meşhed’de ilk ziyaret adresimiz İmam Rıza türbesi oluyor. Türbe gerçekten büyük ve ihtişamlı, içindeki ayna süslemeleri göz kamaştırıyor. Burada dünyanın her ülkesinden ziyaretçi görmek mümkün. Türbe alanının içerisinde bulunan müze ise görülmeye değer. Üç katlı müze içinde el dokuması halılar ve tarihi eserler ayrı ayrı katlarda sergileniyor.
Türbeden çıkar çıkmaz kendimizi, gümüş takıların, kıymetli taşların, çeşit çeşit baharatlar ve şekerlerin satıldığı çarşıda buluyoruz...
TAHRAN’DAN DÖNÜŞ
Bir haftalık ziyaretin ardından İran’dan ayrılırken bu kadar yakın iki ülke halkı neden bu kadar birbirinden uzak kaldı diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Ama şunu da itiraf etmeliyim ki, biz İran’ı ve İranlıları ne kadar tanımıyorsak yanıbaşımızdaki komşularımız bizi o kadar yakından tanıyor.
‘GAZETECİLER DOĞRUYU SÖYLEMELİ’
Kum ziyaretimizde Türkçe konuştuğumuzu duyan tatlı bir amca “Şehrimize hoş geldiniz, ben de Türk’üm” diyor. Gazeteci olduğunumuzu öğrenince de güzel bir nasihat veriyor bize: “Gazeteciler doğruyu söylemeli, hakikat yolundan ayrılmayın, mesleğinize sarılın, doğruyu söylemek erdemdir ve sizin kutsal bir mesleğiniz var.” Hemen arkasından Tayyip Erdoğan’ın Suriye politikasını eleştirip, “Suriye, İran, Türkiye halkları bir millettir. Bu sorunlar bitecek ve biz yeniden bir bütün olacağız” diyerek yanımızdan ayrılıyor.
İRAN’DA BİR EV ZİYARETİ...
Başkent Tahran’da bir eve konuk oluyoruz. Davet özel, davet eden yeni evli bir çift. İran’ın öğrendiğim ilk geleneği oluyor bu. Yakın akrabalar yeni evlenen çiftin evini ziyaret ediyor ve sofralar bu özel gece için kuruluyor.
Yer sofrasında kadın, erkek tüm aile üyeleri ile birlikte oturuyoruz. Kaymaklı arpa çorbasının tadı damağımda kalıyor. İnce ve buharda pişmiş yağsız safranlı pirinç pilavının kokusu tüm odayı sarıyor ve yanında İranlıların çok sevdiği bir kebap var “Cuce Kebap”, bizim tavuk şişten tek farkı yine safranla terbiye edilmiş olması... Tatlı olarak rengarenk jölelerin olduğunu görüyorum, farklı tasarımlarla çiçek bahçesine çevirmiş sofrayı... İranlıların tatlı olarak çoğunlukla jöle tükettiklerini öğreniyorum.
EFSANE KOMUTAN
Türbeye yakın bir noktada yüksekçe bir elektrik trafosu, duvarları rengarenk ve portrelerle dolu... Dikkatimizi çekiyor burası ve oraya doğru ilerliyoruz. Trafonun bir duvarında dünyadaki tüm müslüman devletlerin bayrakları var. Diğer taraftaki portreler usta ressamlar tarafından yapılmış gibi kusursuz... Lübnan Hizbullahı lideri Nasrallah, İran’lı General Kasım Süleymani, Nijeryalı Şii Müslümanları lideri Şeyh Zakzaki ilk göze çarpanlar. Aralarında İran-Irak Savaşında hayatlarını kaybeden İran Savunma Bakanı Dr. Mustafa Çemran ve önemli saydıkları kişilerin portreleri var.
Erbakan İran’da Anıldı
Necmeddin Erbakan vefatının yıldönümü münasebetiyle Vahdet Davetçisi sıfatıyla Tebriz’de anıldı. Bu programda Tebrizli genç gazeteci Hamid Kutsiazer ve İran’ın Türkiye Kültürel işler eski ataşesi Hasan Şebani konuşma yaptılar.
Hamdi Kutsiazer: Siyasi çalışmaların Erbakan düşüncesinde aynen cihad anlayışında olduğunu vurgulayıp batıl ve zulüm karşısında mücadelenin nerede ve nasıl olursa olsun Erbakan’ın düşüncesinde hak yolunda olan bir cihad niteliği taşıyor dedi.
Kutsiazer: Erbakan; zulme karşı duyarsız olmayı zalimle mazlumlara zulmetmekte ortaklık gibi değerlendiriyor. Aynı halde O, siyasi mücadelelerde basireti elden kaçırmamak konusunda çok hassas davranmıştır. 1982’de Müslüman Kardeşlerin Hafız Esad’a karşı ayaklanmasının karşısında durması ve İslam dünyasında demokratik yollara ve çabalara daha fazla önem vermesi onun siyasi dünya görüşünün ne kadar geniş ve ileri görüşlü olduğunu gösteriyor. O, sözlerinin devamında Erbakan’ın siyasi alanda ne kadar uygun bir üslup kullandığını, bunun bütün siyasiler için örnek olduğunu söyledi.
Devamında Hasan Şabani bir konuşma yaptı. Hasan Şabani’de Erbakan’ın ileri görüşlülüğünü vurgulayıp, Suriye konusunu örnek gösterdi.
Hasan Şabani: Erbakan; Suriye konusunda, Suriye düşerse Türkiye İsrail’le sınır komşusu olacak, sonunda Türkiye’nin bölünmesi ile en büyük zararı Türkiye görecektir. Bundan sonra İsrail, Türkiye’yi İran’a karşı kendi çıkarları için kullanacak. Şabani, Erbakan’ın D-8 düşüncesini örnek göstererek, Erbakan’ın İslam dünyasının; ekonomik, sosyal ve siyasi vahdeti konusunda pratik düşüncelere sahip olduğunu vurguladı. Bundan dolayı Siyonizm ve batı cephesi onun bu çabalarını tehlikeli bulup sonunda 28 Şubat darbesiyle O’nu iktidardan uzaklaştırıp, akla gelmeyecek zulümleri yaptılar.
Bu programda merhum Erbakan ile ilgili filmleri ve video klipler gösterildi. Programa halk tarafından büyük ilgi gösterildi.
Ünlü yönetmen Ferecullah Silahşör vefat etti
İran sinemasının dünyaca ünlü oyuncu, senarist ve yönetmeni Ferecullah Silahşör tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.
İran sinemasının dünyaca ünlü oyuncu, senarist ve yönetmeni Ferecullah Silahşör'ün (63), tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiği bildirildi.
Türkiye'de de yayınlanan Hazreti Yusuf ve Ashab-ı Kehf dizilerinin yönetmeni Silahşör, akciğer kanseri tedavisi gördüğü hastanede bu sabah vefat etti.
Sinema hayatına 1983 yapımı Nasuh Tövbe filminde aktör olarak başlayan Silahşör'ün yönetmen, yapımcı, senarist veya oyuncu olarak yer aldığı yapımlar ise şu şekilde:
Porsuk (1986), Gece Uçmak (1987), İnsan ve Silah (1989), Hazreti Eyüb (1994), Tepetaklak Dünya (1998), Ashab-ı Kehf (1998), Hazreti Yusuf (2008)
Imam Hamanei, Ferecullah Silahşör için başsağlığı diledi
İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, İranlı ünlü yönetmen Ferecullah Silahşör’ün ölümü münasebetiyle başsağlığı mesajı yayımladı.MHA- İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei’nin Bilgilendirme Sitesi’nin haberime göre, bugün gözlerini hayata yuman ünlü yönetmen Ferecullah Silahşör adına başsağlığı diledi.
Imam Hamanei’nin yayımladığı başsağlığı mesajının metni şöyle:
“Bismillahirrahmanirrahim
Islam İnkılabı’na bağlı değerli sanatçı Ferecullah Silahşör’ün hayatını kaybetmesinden dolayı ailesi ve kalanlarına başsağlığı diliyorum. Ülke sınırlarını aşan ve İran sinemasını dünya genelinde saygın bir konuma gelmesini sağlayan sanatçının yapıtları, Silahşör’ün isminin sonsuza dek anılmasına neden olacaktır inşallah.
Merhum için Allah’tan rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum.
Seyyid Ali Hamanei
27 Şubat 2016”
Ruhani: İran, İsviçre ile ilişkilerini geliştirmekten yana
Cumhurbaşkanı Ruhani, “İran İslam Cumhuriyeti, İsviçre ile ilişkilerin gelişmesine sıcak bakıyor” dedi.
İran-İsviçre heyetlerarası görüşmelerde konuşan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, bir basın konferansı düzenledi. Cumhurbaşkanı Ruhani, İran-İsviçre ilişkilerinin 140 yıllık bir geçmişe sahio olduğunu belirterek, “Bugün nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesi ve yaptırımların kalkmasının ardından, ikili ilişkilerin artırılması için çok uygun bir fırsat yakalamış bulunuyoruz” diye konuştu.
İsviçre’nin potansiyel ve kapasitesine işaret eden Ruhani, “Nükleer müzakereler boyunca İsviçre, yapıcı evsahipliği gözler önüne serdi” diye açıkladı. Nükleer anlaşmanın ardından İran’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne daimi üye olmak için fırsatın ortaya çıktığının altını çizen Cumhurbaşkanı Ruhani, “Bölgesel ve ekonomik potansiyellere baktığımızda İran İslam Cumhuriyeti bu örgütte yapıcı rol üstlenebilir” diye belirtti.
Sanayi, tarım, taşımacılık ve demiryolu alanlarından İran ve İsviçre’nin ilişkilerini geliştirmesi için gereken zemine sahip olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Ruhani, iki ülke arasında üniversitelerarası işbirliğin de gelişebileceğini vurguladı.
İran ve İsviçre’nin bölgesel meselelerin çözümüne yönelik daha çok istişarede bulunmaları gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Ruhani, “Özellikle Ortadoğu bölgesinde istikrar ve güvenliğin sağlanması ve tehlikeli terör örgütleri ile mücadele etmek için bütün ülkeler çaba sarfetmelidir” açıklamasında bulundu.
Bugün bölge ülkelerine sıkıntı yaratan teröristlerin yarın kuşkusuz Avrupa ülkelerinin de başını derde sokacağına işaret eden Ruhani, teröristlerin dünyanın dört bir tarafında durdurulması için işbirliği yapılmasını istedi.
İsviçre Konfederasyonu Başkanı Johann Schneider-Ammann da gazeticlerin sorularını yanıtladığı basın toplantısında, ikili ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini dile getirerek, “İran çok eski kültürü ve İsviçre yeni bilim ile kendilerinin kalkınması için ortak yol bulabilir ve ilişkilerini geliştirebilir” dedi.
Bölgesel sorunların ve terörizmin kökünün kazılması için ortak bir çözüm yolu bulunması gerektiğini söyleyen Schneider-Ammann, “İran İslam Cumhuriyeti ile İsviçre bu doğrultuda güzel ilişkiler kurabilir” diye konuştu.
İsviçre’nin İran’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması için İran’ı destekleyeceklerini kaydeden Schneider-Ammann, İran’ın katılması durumunda bu örgütün daha etkili olacağının altını çizdi.
Imam Hamanei: Bazı Avrupa ülkelerinin çıkarı, savaş çığırtkanlığında
islam İnkılabı Rehberi, “İsviçre’yi barışü dostluk ve işbirliği merkezi olarak biliyoruz, ancak bazı Avrupa ülkeleri kendi çıkarlarının savaş çıkarmakta olduğunu düşünüyor” dedi.
Bu akşam İsviçre Konfederasyonu Başkanı Johann Schenider-Ammann ile görüşme yapan İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, iki ülkenin eski ilişkilerine ve İsviçre devletinin İran kamuoyu nezdindeli olumlu imajına değinerek, “İran-İsviçre ticaret hacmi düşüktür ve İsviçreli işadamları İran’ın bol potansiyellerine bakarak ticaret hacminin artmasına vesile olabilir” diye konuştu.
Isviçre’nin yaptırımların uygulanmasında bazı Batı ülkeleri ile birlikte hareket etmemesine ve işbirliğin artmasına yönelik bulunan kültürel zeminin olduğuna işaret eden Imam Hamanei, “İsviçre’yi eskiden beri barış, dostluk ve işbirliği merkezi olarak biliyoruz. Ancak bazı Avrupa ülkeleri böyle değiller ve menfaatlerinin savaş çıkarmak ve anlaşmazlık yaratmakta yattığını sanıyorlar” diye açıkladı.
İran halkının bazı Avrupa devletlerinin özellikle Saddam rejimine sağladıkları füze ve savaş teçhizatını verdiğini unutmadığının altını çizen Imam Hamanei, “Bu davranışlardan dolayı halkımızın beyninde iyi bir imaj oluşmadı, ama İsviçre’ye karşın böyle bir algımız yoktur” diye ifade etti.
Iran İslam Cumhuriyeti devletinin iki ülke arasında imzalanan anlaşmaları tam şekilde desteklediğini söyleyen Imam Hamanei, “Önemli olan, ciddi ve kararlı işbirliği ve irade ile bu sözleşmelerin uygulanmasıdır” açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de bulunduğu bu görüşmede İsviçre Konfederasyonu Başkanı Johann Schneider-Ammann da İran’I ziyaret ettiğinden dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek, ikili ilişkilerin geçmişinden bahsetti. Schneider-Ammann, “İran’da bulunduğumuzdan ve ikili ilişkilerin gelişmesine tanık olduğumuz dolayı gurur duyuyoruz” dedi.
İki İsviçre bilim ve ekonomik heyetinin de bu ziyarette bulunduğuna işaret eden Schneider-Ammann, “Bu ziyarette İran-İsviçre geniş kapsamlı ilişkilerinin yol haritası hakkında fikir alışverişinde bulunduk ve bu yol haritası sayesinde ikili ilişkilerin gelişmesini umuyoruz” diye vurguladı.
Dünya genelinde büyük sorunların bulunduğuna da değinen Schneider-Ammann, “Bu istikrarsızlık ve sorunlar bugün Avrupa’ya sıçrayarak İsviçre’nin çevresine yayılmışlar ve bu sorunların giderilmesi için işbirliğine ihtiyacımız var” diye ekledi