
کارگر
11 şubat (22 bahman) İran İslâm İnkılabı 43. Yıl dönümü
İran İslâm Devrimine bir kısa bakış:
1. Bu gün11 şubat (22 bahman) İran İslâm İnkılabı 43. Yıl dönümüdür.
2. ABD-İsrail, iç ve dış yandaşları, 43 yıl boyunca İran İslâm devletini devirmek için her şeyi yaptılar. örneği:
3. Devrimin hemen ardından, İran'a dayatılan en önemli sorunlar ve engeller:
iç savaş; kürt bölgelerinde kargaşa; ırk ve mezheb kargaşası, 1981de Saddam'in, İran'a saldırısı. (en az bir ayda İranın yenmesini düşünmüşler). Ama savaş 8 sene sürdü ve sonunda İranın haklı ve mazlum olması BM tarafından ilanedildi.
4. Ekonomı, Kültürel, siyasi, sosyal ve Medya savaşı ve ... .
5. 30 yılından fazla yoğun ve etkiliciğisi Ambargo.
6. Barışçıl nükleer enerjinin, elde edilmesine Muhalefet ve engellenme.
7. halkın amaçlarından vazgeçirsi ve devletin karşısına getirmek ve devirmek için Devrimin başarılarını, çeşitli yollarla küçümseme ve sorunları büyütmek.
Ama Tüm bunlara rağmen:
1. ALLAH'IN yardımıyla ve dini lider'in(Alı Hameneyi) bayraktarlığle, İran İslâm Cumhuriyeti hala dım dik ayaktadır.
2. Çok alanlarda bilhassa: yumuşak güç, Tıp, Bilim ve Teknoloji, Kök hücreler, Sanayi, Savunma ve Füze sistemi , Atom enerjisini küllanması gibi önemli alanlarda, çok katgı değer yükselişlere erişmiştir.
3. Çok sıkıntılarımızda var; Ama ALLAH'IN yardımıyla,
İran İslâm Cumhuriyeti, islami ülkelerin, bağımsızlık ve zafere ulaşma imkanını, düşünmelerine neden oldu.
Sonuç:
İran gibi bir ülke, 40 yılı aşkın bir süredir dünyanın en büyük sömürgeci güçlerine karşı direnmeyi başardığında yaratıldığı ve dayatıldığı tüm baskılar, yaptırımlar ve sorunlara, gururla devam ettiğinde, Elbette Müslüman ülkelerin birliği ve birbirlerinin kapasitelerini kullanmaları halinde İslam dünyası hak ettiğini elde edebilir.sömürgeci güçler bunu bildikleri için müslümanlar arasında her gün bir fitne ve sorun yaratıyor.Ama müslümanlar da çok şüüarlanıp ve gittikçe güçlenerek, birliğe doğru gidiyor. ALLAHın yardımığle Zafar çok yakındır.
O güne umut.
Reisi: İran, bölgede huzur ve istikrarı destekliyor
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Kazakistan'da güvenlik, huzur ve sebatın İran İslam Cumhuriyeti için önemli olduğuna işaretle, İran'ın bölgede huzur ve istikrarın sağlanmasını desteklediğini belirtti.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi bugün Kazakistan Cumhurbaşkanı kasım Cömert Tokayev ile telefonda yaptığı görüşmede, iki ülkenin ekonomik ve işbirliği ve münasebetlerindeki mevcut seviyenin İran ile Kazakistan'ın siyasi ilişkilerinin seviyesine uygun olmadığına işaretle, iki ülkenin ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesi için büyük adımların atılmasını temenni etti.
Reisi, Tokayev ile Şanghay İşbirliği Örgütü Liderler Zirvesi çerçevesinde Tacikistan'da yaptığı görüşmeye işaretle, İran ile Kazakistan'ın diplomatik ilişkilerinin 30. yılında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi doğrultusunda büyük adımların atılmasını temenni etti.
Görüşmede Kazakistan Cumhurbaşkanı da, İran İslam Cumhuriyeti'ne bölge ülkelerinin bağımsızlığını desteklediği için teşekkür ederek, iki ülkenin ilişkilerinin yakın ve dostane olduğunu vurguladı.
Kazakistan Cumhurbaşkanı ayrıca İran ile ekonomik ve ticari işbirliğinin geliştirilmesinin oldukça önemli olduğuna işaretle, iki ülkenin ortak ekonomik işbirliği komisyonu ve ikili görüşmelerin gerçekleşmesinin ikili ilişkilerde sıçramaya sebebiyet verebileceğini kaydetti./
Amerika’nın İran'a yönelik azami baskı siyasetinin yararsızlığını kabul etmesi
Amerikalı Senatör Chris Murphy, İran'a yönelik yaptırım siyasetlerinin Washington için hiçbir etkisi olmadığını ve sonuçsuz olduğunu kabul etti. Murphy Salı günü bir tweet'te Amerika’nın Trump'ın İran'a yönelik "maksimum baskı" yaptırımlarından hiçbir şey kazanmadığını yazdı.
Murphy’nin, İran'a yönelik azami baskı kampanyasının etkisizliğini ve aslında başarısızlığını kabul etmesi, Amerika yönetiminin üst düzey yetkililerinin itirafları doğrultusunda ifade edildi.
Ocak 2022'nin ortalarında, Amerika Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Washington'un Trump'ın Bercam nükleer anlaşması hakkındaki feci hatasının bedelini ödemekte olduğunu itiraf etti. Amerika Dışişleri Bakanı Anthony Blinken de, Sullivan gibi, Washington’un Bercam anlaşmasından çekilmesiyle stratejik bir hata yaptığını kabul etti. Blinken 7 Aralık 2021'de, ABD'nin İran ile 2015 nükleer anlaşmasından çekilmesinin büyük bir hata olduğunu söyledi.
Eski Amerika Başkanı Donald Trump, Bercam nükleer anlaşmasını her zaman Washington için olabilecek en kötü anlaşma şeklinde niteledi, böylece 8 mayıs 2018 tarihinde Bercam nükleer anlaşmasından çekilerek söz konusu uluslararası anlaşma ve Güvenlik Konseyi’nin 2231 sayılı kararındaki taahhütlerini, dünya çapından gelen tüm muhalefetlere rağmen bir kenara bıraktı.
Ardından İran’ı Washington’un illegal isteklerini kabul ettirmeye mecbur kılmak için Trump yönetimi maksimum baskı savaşı çerçevesinde en yoğun yaptırımları Tahran’a karşı uygulamaya başladı ve Bercam anlaşmasının korunması için her türlü plana muhalefet etti. Amerika’nın dönem hükümetinin hedefi, Washington’un istediği 12 maddelik şartları İran’a dayatmaktı; söz konusu maddeler arasında İran’ın barışçıl nükleer programının durdurulması, füze kabiliyetine ve bölge siyasetlerine yoğun kısıtlamaların uygulanmasıydı.
Fakat Trump hükümetinin son 3 yılda uyguladığı tek yanlı ve illegal yaptırımlara rağmen İran İslam cumhuriyeti izlediği maksimum direniş siyaseti ile Washington’un yaptırımlarına karşı mücadeleye devam etti. Bu yüzden Trump, başkanlık döneminin sonuna kadar İran ile ilgili hedeflerinin hiç birine ulaşamadı ve Amerika’nın dış siyaset tarihinde soğuk savaşın ardından en ağır yenilgiyi aldı.
Tabi Amerika kongresi ve hükümet yetkililerinin İran’a karşı maksimum baskı siysetinin yenilgiye uğradığına dair başarısızlığını itiraf etmesi ise Biden yönetiminin hala eski yönetimin İran’a karşı maksimum baskı siyasetini izlediği bir dönemde gündeme geliyor.
Başkan Joe Biden başkan seçilmeden önce seçim kampanyaları sırasında Amerika’nın bükleer anlaşmaya geri döneceği vaadinde bulunuyordu fakat uygulamada Amerika’da görevde olan mevcut hükümet şimdiye kadar İran’a uygulanana yaptırımların kaldırılması ve Bercam anlaşmasına geri dönmesi konusunda tek bir adım bile atmamıştır.
Amerikalı siyaset uzmanı Joseph Cirincione Biden yönetiminin şimdiye kadar Trump’ın maksimum baskı siyasetine devam ettiğinin altını çizerek, bidenin izlediği yolunu düzeltmedikçe, hayati önem taşıyan nükleer anlaşmayı ihya etme fırsatının elden gideceği tehlikesinin söz konusu olduğunu belirtti.
Biden hükümetinin Trump dönemindeki yaptırımların bazılarının korunmasına dair ısrarı ise Viyana’da yaptırımların kaldırılması ile ilgili görüşmelerin ilerlemesini engellemeye devam ediyor.
Biden yönetiminin mantıksız tutumuna karşı İran İslam cumhuriyeti de Viyana’da yaptırımların kaldırılması ile ilgili şimdiye kadar 8 turu gerçekleşen müzakerelerde, “ancak Amerika tüm yaptırımları sözde ve kağıt üzerinde değil uygulamada kaldırılmadığı ve bu konunun doğruluğu kanıtlanmadan Bercam nükleer anlaşmadaki sorumluluklarına geri dönmeyeceğini” defalarca ilan etti.
İran karşı tarafın yaptırımların kaldırılması ve bu bağlamında İran’ın öngördüğü yöntemleri kabul etmede ne kadar ciddiyse Amerika’nın Bercam nükleer anlaşmaya geri dönüşü için nihai anlaşmaya varmanın daha hızlı ve erken olacağını ilan etmiştir./
İran futbol milli takımı dünya sıralamasında bir basamak yükseldi
FIFA futbol milli takımlarının en yeni sıralamasını açıkladı.
Muhabirimizin haberine göre FIFA’nın yeni sıralamasını yayımlayan Futbol Ranking sitesi 10 Şubat’ta FIFA’nın resmi sıralamasına yer verirken, bazı takımların sıralaması değiştiğini belirtti.
Söz konusu sitenin raporuna göre İran futbol milli takımı 15.3 yeni puan kazanarak toplam puanını 1572 puana yükseltti ve böylece Asya zirvesini kimseye bırakmadı.
İran futbol milli takımı son günlerde Irak ve BAE mili takımlarına karşı art arda iki zafer kazanarak dünya sıralamasında da bir basamak daha yükseldi ve yirminci sıraya yerleşti.
İnsanın Allah ile Savaşı
Allah insanı alim, adil, arif, abid yapmak istiyor.
Allah insanı kerim kıldığını buyuruyor.
Allah insanı halifetullah yapmayı irade ettiğini beyan ediyor.
Bunlara ulaşma yolunun marifetullah ve ubudiyyet olduğunu buyuruyor.
Peki insanın halifetullah olmasını engelleyen nedir? Allah’a kul olmasını, insan gibi insan olmasını engelleyen nedir?
Hiç şüphesiz en büyük engel “İblis“ ve onun isteklerine eğilimi olan “Nefistir“.
Allah'ın bu iradesinin karşısına dikilen İblis, kendisi gibi insanın da Allah‘ın dergahından kovulup daimi olarak rahmetinden mahrum kalması için uğraşıyor.
Şeytan, insanoğlu yaratıldığı günden beri onu isyan, günah, ilahi hükümleri ihlallere sürüklemekten hiç bir zaman vazgeçmedi.
Elbette İblis bununla yetinmeyeckti hedefini daha da büyütecekti; asırlar sonra bazı insanların Allah‘a karşı diklenmesini, kendisini ilah yerine koymasını istemekte ve teşvik etmektedir. İblis hizmetine aldığı insanlar aracılığıyla bu hedefini küreselleştirmek istiyor.
Şimdi bu ilahlık taslayan insan yeni bir dünya düzeni kurmak istiyor; kontrolleri ellerinde olacak “Dijital hayata geçiş“ için denemeler yapıyor.
Dijital dünya düzeni ne içeriyor;
- Ekonomi temelli bir dünya düzeni kurmak; din merkezli ve ulusal merkezli yönetimleri yok etmek, fiziksel parasız alış-veriş, dijital ticareti yaygınlaştırmak, bağımsız şirketleri kendilerine bağımlı kılmayı içeriyor.
- Tek tür beslenme programı; yeni gıda üretim ve tüketim programı, kendi ürettiklerini piyasaya hakim kılmak, dijital sipariş sistemi oluşturmayı içeriyor.
- Tek eğitim sistemi; uzaktan dijital eğitim programı bir denemedir; yönlendirme, bilgilendirme, kontrol, tek tip insan yetiştirme, 2030 eğitim prtogramının hazırlıkları için 2020 dijital eğitimle denemesi yapılıyor.
- Tek merkezli sağlık sistemi; sağlık kriterlerini tayın etme, hastalıklarla mücadele, tedavi, ilaç üretimi ve tüketimi tekelinde bulundurmak, hastalandırmak, iyileştirmek kendi kontrollerinde ve öldürmek kendi yetkilerindr olacak şekilde dizayn etmek istiyor.
- Yeni bir hayat modeli/tarzı; kural ve kanunlarını kendilerinin belirleyeceği; chip ile kontrollü bir yaşam; uyumsuz, kural ihlali, sisteme aykırı, düzeni bozan kişilerin sistemin dışına atıp imha etmeyi planlıyor.
İşte günümüzde şeytanlaşmış ve kendisini ilah gören insan Allah‘a karşı savaş açmıştır.
Bütün dünyayı hegemonyasına almak isteyen bu insanın talebi;
- Humanizmi hakim kılarak İnsanların birbirinden kopmasını sağlayıp toplumsallıktan individualizme geçiş; yardımlaşma, dayanışma, paylaşım, istişare, görüş alış-verişi, “emri bilmaruf nehy anil münkeri“, “silayı rahmi“ devre dışı bırakıp sentetik/yapay insan, biyonik insan, robotik insan yaratmak istiyor.
Allah‘a savaş açmış insan bunu nasıl gerçekleştirmek istiyor?
Bu projeyi siyasal, sosyolojik, dini, psikolojik, ekonomik yönü açıklanmadan anlamak zordur.
Küresel şoklar yaratarak; biyolojik saldırılar, ekonomik krizler, küresel sağlık sorunları, siyasal krizler, bölgesel savaşlar çıkararak insanları küresel sorunlara inandırmak istiyorlar.
Hollywood senaristlerinin ve siyasi stratejistlerin kurguları pratize ediliyor, küresel medya da insanları buna inandırmaya sevkediyor.
Daha sonra kurtarıcı olarak ortaya çıkıp “münci/kurtarıcı“ olarak bütün ipleri eline geçirip herkesi kendisine mahkum ederek; ister gönüllü ister zorla herkese kabul ettirerek kendisine itaat ettirmeyi planlıyorlar.
Aynı Firavun‘un yaptığı gibi, hani Firavun kavmini zayıf düşürmüş, onların akıllarını boşaltmış ve yeni kriterler yükleyerek “Ena rabbikum'ul ala“ düşüncesini empoze etmişti. Bu anlayışı herkese aynı şekilde aşılamak suretiyle böylece insanların her biri “ena rabb“(ben rabbim) demeye başlayacak, kendileri de “rabbul erbab“ (rablerin rabbi veya en büyük rab) olacaklar.
Bu tip insan Allah’a açtığı savaşta tevhidi ve tümden dini devre dışı bırakıp dünyanın sahibi olduklarını ilan edecekler.
İnsanın varacağı son nokta işte budur.
Kendisini ilah gören bu insanın bu hedefine ulaşmasına engel olacak ilahi bir proje var mıdır?
Bir Musa Kelimullah (as), bir İbrahim Halilullah (as), bir İsa Ruhullah (as), bir Muhammed Mustafa (saa) çıkıp bunlara dur diyecek mi?
İlahi hüccetler yeryüzünde bunun için bulunmuyor mu?
Öyleyse zamanımızın Müncisi, Hadisi, Hidayet önderi ilahi hedefi gerçekleştirecek ilahi Hücceti Hz. Mehdi‘nin (af) gaybet perdesinden çıkıp zuhur edeceği günün yaklaştığına inanmak o kadar zor mu?
Peki bizler ne yapmalıyız?
Allah’a savaş açmış bu insanların projeleri karşısında susmak, onlara itaat etmek, onların istediği gibi hareket etmek, onların isteklerine boyun eğmek kader midir?
Hz. Mehdi’nin (af) zuhurunu beklemek oturup miskinler gibi ağlamak mıdır?
Zuhur için ortam hazırlayamıyorsak, bir çaba içinde bulunmuyorsak en azından zuhuru geciktirecek işlerden kaçınmamız gerekmiyor mu?
Sabahattin Türkyılmaz
Dua Baharı
Hayatınızın bazı günlerinde (ilahi) rüzgarlar eser. O rahmet rüzgarlarına kendinizi vermekten gafil olmayın.
Tövbe ibadet ve dua baharı
Allah'a hamd u senâlar olsun ki bir kez daha üç mübarek ayı idrak etme şeref ve tevfikine nail olmuş bulunmaktayız. İbadet dua ve münâcâtın, Rahim Allah'ın rahmet-i rahimiyesinin mu'min kullarına en güzel ve en mükemmel şekliyle tecelli ettiği, kâbil ruhları ve müstait nefisleri maddenin esaretinden kurtarıp mana miracına çıkaran üç mübarek ve aziz ay!
"Hayatınızın bazı günlerinde (ilahi) rüzgarlar eser. O rahmet rüzgarlarına kendinizi vermekten gafil olmayın."(Hadisi Şerif)
İşte bu rahmet rüzgarlarının estiği ve günden güne şiddetlenip kamilleştiği aylardır, Recep, Şa'bân ve Ramazân ayları. Bu rahmet-i rahimiyenin tecellisi, bu mübarek üç ayda her gün daha bir artarak devam eder. Ve bilahere "Kadir gecesinde" en doruk noktasına ulaşır. Aslında bu ayların her bir günü o ilahi sofraya oturabilmek için bir hazırlıktır. Kabiliyet ve liyakat kazanma vesilesidir.
Habib-i İlahi Ramazân ayı hakkında okuduğu meşhur hutbesinde buyurmuyor mu:
"Ey insanlar Allah'ın ayı, bereket, rahmet ve mağfiret ile size doğru gelmekte. O öyle bir aydır ki... onda Allah'ın ziyafetine davet edilmişsiniz..."
Evet bu ilahi ziyafetin en mükemmel sofrası ise, "Kadir Gecesi"nde kurulmaktadır. İşte bu rahmet sofrasının başına oturabilmek için liyakat lazım, hazırlık lazım. İşte Recep ve Şa'bân ayı bize bu liyakatı kazandıracak, bizi "Ziyafetullah"a lebbeyk diyebilmeye layık kılacak bulunmaz fırsatlar!
Recep Ayı:
İmam Cafer-i Sâdık (a.s) ceddi Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmektedir: "Recep benim ümmetim için mağfiret dileme ayıdır. Bu ayda istiğfar edin (tevbe edip bağışlanma dileyin). Zira Hak Teâlâ, çok bağışlayan ve rahimdir. Recep ayına "Asabb" (dökülen) denir; zira bu ayda benim ümmetimin üzerine çok rahmet dökülür. O halde şu zikri çok okuyun:
"Esteğfirullahe ve es'elut-tevbe"
(Allah'tan mağfiret ve tevbe diliyorum.)
Merhum İbn-i Babeveyh muteber senetle Salim'den şöyle rivayet etmiştir:
"Ben Recep ayının sonuna bir kaç gün kala, İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) yanına gitmiştim. Beni görür-görmez şöyle buyurdu:
"Ey Salim, bu ayda hiç oruç tuttun mu?" "Hayır vallahi dedim, ey Resulullah'ın oğlu!" İmâm (a.s) şöyle buyurdu: "O kadar sevap kaybetmişsin ki miktarını ancak Allah bilir. Bu, Allah'ın üstün kıldığı ve hürmetini yücelttiği bir aydır. Bu ayda oruç tutanları kendi ikram ve değerlendirmesine mazhar kılmayı kendisine farz kılmıştır." Sâlim diyor ki ben: "Ey Resulullah'ın oğlu, eğer bu ayın kalan günlerini oruç tutarsam, bu ayda oruç tutanların sevabının bir kısmını elde etmiş olabilir miyim?" diye sorduğumda, şöyle buyurdu: "Ey Sâlim, kim bu ayın sonundan bir gün oruç tutarsa, ölüm anında can çekişme ve rahatsızlıklardan, ölüm sonrasının dehşetinden ve kabir azabından kurtulur. Kim bu ayın sonundan iki gün oruç tutarsa, Sırât'tan kolaylıkla geçer ve kim bu ayın sonundan üç gün oruç tutarsa, kıyamet gününün büyük korkusu, dehşet ve zorluklarından kurtulur ve kendisine cehennem ateşinden kurtuluş beratı verilir."
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Recep ayındaki ilk Cuma gecesinden gaflet etmeyin. Hiç şüphesiz o geceye melekler "Ragâib Gecesi" derler. Zira gecenin üçte birisi geçtiğinde, göklerde ve yerde bulunan bütün melekler Kabe ve etrafına toplanırlar. Allah-u Teâlâ onlara hitap ederek şöyle buyurur: "Ey benim meleklerim, istediğiniz şeyi benden dileyin." Onlar da şöyle arz ederler: "Ey Rabbimiz,bizim isteğimiz Recep ayının oruçlularını bağışlamandır." Allah Tebâreke ve Teâlâ da "Kabul ettim" diye cevap verir.
tebyan
İsrail’le normalleşip de kazanan yok!
Gazze’den Batı Şeria’ya kadar Filistin’i karış karış konuştuğumuz Naim, işgalci İsrail rejimi ile gerçekleştirilen “normalleşme” anlaşmalarına dair de dikkat çeken ifadeler kullandı.
Millî Gazete’ye çok önemli değerlendirmelerde bulunan Filistinli araştırmacı yazar Muin Naim, Türkiye ile işgalci İsrail rejimi arasındaki “normalleşme”ye dair konuştu. Siyonistlerle anlaşma yapıp da kazanan bir ülke olmadığını söyleyen Naim, “Tarih boyunca gördük ki, Siyonistler hiçbir anlaşmaya sadık kalmazlar. İsrail, Gazze’ye yarayacak bir anlaşmaya imza atmaz. Gazze rahatlarsa İsrail rahatsız olur. İsrail, bunu çok iyi biliyor. Türkiye, Filistin’in yanında durmaya çalışıyor ama İsrail ile “normalleşme” Türkiye’nin işine yaramaz” diye konuştu.
Gazze’de içler acısı bir hal olduğunu biliyoruz. Gazze’deki insanlık dramının sona ermesi adına neler yapılmalıdır?
Gazze, yaklaşık on beş senedir kuşatma ve abluka altında. Bu durum, Filistin’in demokratik bir yolla temsilcilerini seçmesinin ardından Batı’nın tepkisiyle birlikte oluştu. Batı, demokrasiyi kendi adamları seçildiğinde kabul ediyor yalnızca. Gazze’de de olan bu. Gazze, siyasi temsilci olarak HAMAS’ı seçmişti. Yüzde 65 civarında bir oy alınmıştı. Bir diğer sebep de Gazze’nin Filistin direnişini sahiplenmesi.
“İSİMLERİ DEĞİL, RAKAMLARI HATIRLAR OLDUK”
Ambargo hiçbir yasaya dayanmıyor, hatta insani birçok hakkı da ihlal ediyor. Tüm bunlara rağmen dünyanın sesi çıkmıyor. Gazze’de insanlık dramı var. İlaç ve tedavi sıkıntısı, eğitim problemleri, dolaşım hakkının engellenmesi, işsizlik, İsrail’in bombardımanları... Bu savaş sadece bir silah savaşı değil, aynı zamanda akıl savaşı da... Filistinliler bunu çok iyi biliyor ve dünyada okuryazarlık oranının en yüksek olduğu yerlerden biri Filistin. Ciddi manada fakirlik var. Çok yüksek bir işsizlik oranı var. Çalışanlar da çok düşük maaşlar alıyor. Devlet memurları dahi resmi maaşlarının yüzde 40’ını alabiliyor. Gazze son 10 yılda beş büyük savaşa şahit oldu. Sürekli saldırılarda bulunuluyor. Türkiye’nin herhangi bir yerinde bomba patladığında onu unutmuyoruz, kim şehit oldu, kaç kişi şehit oldu, hepsini hatırlıyoruz. Ama Gazze’de bombalı saldırılar hatırlanamıyor artık. O kadar çok saldırıyorlar ki... Artık isimleri değil, rakamları hatırlar olduk.
“ÜMMET ADINA FİLİSTİN’E SAHİP ÇIKANLARA ÜMMET DESTEK OLMALIDIR”
Gazze, bu çağda yaşanan en büyük insanlık dramlarından birine şahit oluyor. Gazze’deki abluka ve ambargonun bitirilmesi lazım. Dünyada hak hukuk olsaydı bu abluka çoktan bitirilmiş olurdu. Filistin’e ses olmamız lazım. İsrail, ancak skandalları ortaya çıkartıldığında geri adım atıyor. Ambargo kalkana kadar Gazze’deki kardeşlerimize maddi ve manevi olarak sahip çıkmamız lazım. Gazze’nin kuşatma altında olmasının sebebi direnmesidir. Gazzeliler tüm Filistin için mücadele ediyor. Tüm acılara rağmen Gazzeliler ümmet adına çaba harcıyor. Ümmet adına Filistin’e sahip çıkanlara ümmet destek olmalıdır. Allah korusun, Filistinli direnişçiler teslim olsa ne olur? Hepimizin mabetlerine saldırır İsrail. Hazreti İbrahim Camii’nin halini görüyoruz.
Gazze başta olmak üzere Filistinliler direniş azminden hiç vazgeçmiyor. Gazze’yi ve Filistin’i yıkılmaz kılan faktörler nelerdir?
Filistinliler, ellerine imkân geçtiği her an direniyorlar. Bugün Kudüs’teki, Batı Şeria’daki insanların eline silah geçse onlar da en az Gazze kadar direnir. Ellerinde kısıtlı imkân bulunmasına rağmen Gazze dışındaki Filistinliler de sonuna kadar direnmeye devam ediyor. Batı Şeria’da İsraillilere karşı basit yapımlı silahlarla direniş gösteriliyor.
“ SURİYE’DEKİ MESELENİN BİTMESİNİ İSTEMEYEN BATI VE İSRAİL’DİR”
Arap Baharı sürecine gelirsek, ben bu süreci ABD planı olarak görmüyorum. Sonuçlara bakarak olayları değerlendirmek doğru değil. Ancak şunu söylemeliyim ki; Suriye’deki meselenin bitmesini istemeyen Batı ve İsrail’dir. Batı ve İsrail, Esad’ı yahut muhalifleri tutuyor demiyorum, hiçbirini tutmuyorlar. İsrailli bir politikacı “En iyi Arap ölü Arap’tır” der. Onlara kalsa bütün Suriyeliler ölsün isterler. Arap Baharı ayaklanmalarında insan haklı talepleri vardır ama bu olayların bu kadar uzun sürmesi ve toplumların birbirine kırdırılması İsrail’in işine gelmektedir.
Kudüs özelinde son süreçte ciddi şekilde artan bir Yahudileştirme faaliyetine tanık oluyoruz. Bu tehlikeyi nasıl değerlendiriyorsunuz ve neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Yahudileştirmeye karşı Şeyh Raid Salah ve arkadaşları ciddi bir mücadele veriyor. Mescid-i Aksa altında tüneller kazılıyor. Etraftaki evler ve camiler yıkılarak sinagoglar inşa ediliyor. Mescid-i Aksa kuşatılıyor adeta. Biz şu anda Yahudileştirme çalışmalarının son halkasını yaşıyoruz. Eğer ciddi bir tepki vermezsek Mescid-i Aksa, Hz. İbrahim Camii gibi olur. Şu saatlerde Mescid-i Aksa’ya girersiniz, şu saatlerde giremezsiniz, diyecekler. Nasıl olur demeyin. Biz sustukça oluyor işte. Allah, direnişçilere güç ve kuvvet versin ama onları yalnız bırakmamamız lazım. Devletler dahi sürekli savaş halinde kalamıyor.
“FİLİSTİNLİLER, DİRENMEZSE ALLAH’IN KENDİLERİNİ HESABA ÇEKECEĞİNE İNANIYOR”
Filistin halkı, özellikle Gazze’deki Müslümanlar, direnmeyi kendilerine dini bir görev sayıyorlar. Filistinliler, tüm ümmet adına o toprakları savunuyor. Gazze’deki insanlar rahatlığı ellerinin tersiyle itiyor ve direniyorlar. Filistinliler direnmedikleri takdirde Allah’ın kendilerini hesaba çekeceğine inanıyor. Gazze, nüfus oranı noktasında en çok hafızın olduğu bölge. Geçen sene sadece 25 binden fazla hafızımız oldu. İlginçtir; 8 yaşında hafız olan da var, 80 yaşında olan da... Tüm bunlar birleşince Filistin’in neden yıkılmadığını anlıyoruz. İsrail, dünyanın en gelişmiş teknolojik imkânlarına sahip olsa da Filistin’i yenemiyorlar. Filistinliler çok iyi silahlara sahip oldukları için iyi bir zekâ ve inanca sahip oldukları için yenilmiyor.
Türkiye ile İsrail arasında bir “normalleşme” anlaşması olmuştu. Fakat bu anlaşma Gazze’ye pek yaramadı, Gazze’deki şartları iyileştirmedi. Buradan da baktığımızda Gazze’deki tek seçeneğin direniş olduğunu görüyoruz değil mi?
Biz o gün de bunu biliyor ve söylüyorduk. Filistinliler, Osmanlı’nın Filistin’den çekildiğinden beri örgütlü bir şekilde direniyor. Süreç içerisinde diğer Müslümanlardan pek bir destek gelmeyince kendi kendimize mücadeleye başladık. Tabii ki Müslümanların desteğine ihtiyacımız var. Filistin’i sadece Filistinliler kurtaramaz ama işgalin ömrünü kısaltabilir. İsrail’e son darbe ise ancak ümmet birliği içerisinde vurulabilir.
“FİLİSTİNLİLER İKİ KONUYU SÜREKLİ GÜNDEMDE TUTUYOR”
“Yüzyılın Anlaşması” halen devam ediyor. Filistin meselesinin iki temel sacayağı var. Birisi manevi, diğeri hukuki... Manevi kısmı Kudüs ve Mescid-i Aksa’dır. Hukuki kısmı ise mültecilerdir. “Yüzyılın Anlaşması” bu iki sacayağını bitiriyor. Bu anlaşmayla birlikte Kudüs’ün İsrail’e ait olduğu mülteciler diye de bir meselenin olmadığı savunuluyor. Filistinliler bunu bildiği için bu iki konuyu sürekli gündemde tutuyor. Yurt dışında yaşayan Filistinliler olarak davamıza sahip çıkmazsak geri dönüş hakkımız elimizden alınır. Bunu çok iyi biliyoruz.
Batı Şeria’daki direniş faaliyetlerine ilişkin ne söylemek istersiniz?
Batı Şeria ayaklanmadığı sürece Filistin direnişi yeterince güçlenmez. Filistinliler böyle düşünüyor. Batı Şeria kendine has şartlarıyla ciddi bir tehdit İsrail’e. Batı Şeria’daki Filistinli direnişçiler, İsrail baskısından kurtulmaya başladılar. Son dönemde Batı Şeria’daki direniş faaliyetlerinin arttığını görüyoruz. Filistinliler her yerde direnmek için fırsat kolluyorlar.
“FİLİSTİN DİRENİŞİ TEKNİK OLARAK KENDİNİ ÇOK GELİŞTİRDİ”
İsrail artık çöküştedir. Sürecin uzun süreceğini de sanmıyorum. 2030’da İsrail diye bir devlet olmayacak İnşaallah. İsrail içeriden çürümeye başladı, kurucu nesil öldü. Kudüs’ün Kılıcı Operasyonu’nun en önemli sonuçlarından biri 1948 Bölgesi’ndeki direnişin artması oldu. Bu bölgedeki Filistinliler “Artık biz de direnişe katılabiliriz” dediler. Bu ciddi bir tehdit İsrail için. Filistin direnişi teknik olarak kendisini çok iyi geliştirdi. Stratejik olarak önemli hamlelerde bulunuldu. Bir diğer husus olarak da Filistinliler, İsrail’in rahatça dünyayı kandırmasına izin vermiyor. Özellikle medya nezdinde önemli bir mücadele verildi. Facebook, Twitter, Instagram, YouTube hesaplarımızı kapattı. Çünkü İsrail’in yalan makinesini durdurabildik.
Filistinlilerin Türkiye’den beklentileri nelerdir?
Çok beklentimiz var. Türkiye, ender özgür ülkelerden biri. İnsan büyüdükçe mesuliyeti de artar. Türkiye, bölgede en çok mesuliyeti olması gereken ülke. Türkiye, Filistin’e sahip çıkıyor ama daha fazla da sahip çıkabilir. Filistin davasına sahip çıkana Allah yardım eder. Hukuki olarak da Filistinlilerin sesini yükseltebilir Türkiye.
“SİYONİSTLERLE ANLAŞMA YAPIP DA KAZANAN OLMAMIŞTIR”
Türkiye’nin dış ilişkilerine karar verecek olanlar elbette biz değiliz fakat şunu da söylerim; İsrail ile “normalleşme”ye giden hiçbir ülke Filistinlilerin çıkarı bir yana kendi çıkarı için bile hiçbir şey yapamadı ve yapamaz. Siyonistlerle anlaşma yapıp da kazanan olmamıştır. Bunun en son örneği BAE’dir. İsrail ile “normalleşme” anlaşması imzaladılar, birçok konuda işbirliği yaptılar. BAE dedi ki; bu anlaşmayla birlikte İsrail bizi İran’dan koruyacak hem de ABD bize F-35 verecek. Ne oldu biliyor musunuz? ABD, BAE’ye F-35 vermeyeceğini açıkladı. Mısır, 1974’te anlaşma yaptı İsrail ile. Hiçbir yararı olmadı Mısır’a bu anlaşmanın. Ürdün hakeza, İsrail ile anlaşma yaptı. Hiçbir şey elde etmedi. Türkiye, İsrail ile anlaşma yaptı da ne kazandı? Hiçbir şey... Ben burada Filistin’in çıkarından bahsetmiyorum, ülkelerin kendi çıkarlarından bahsediyorum. Tarih boyunca gördük ki, Siyonistler hiçbir anlaşmaya sadık kalmazlar. İsrail, Gazze’ye yarayacak bir anlaşmaya imza atmaz. Gazze rahatlarsa İsrail rahatsız olur. İsrail bunu çok iyi biliyor. Türkiye, Filistin’in yanında durmaya çalışıyor ama İsrail ile “normalleşme” Türkiye’nin işine yaramaz. Şu bir gerçektir; Müslümanlar zayıfladıkça Siyonistler güçlenir. Uluslararası ilişkiler düzeyinde İsrail açısından en rahat dönemde olabiliriz ama emin olun ki, Filistin ölçeğinde de en zor dönemlerini yaşıyorlar. İsrail işgal devleti, toplumlar nezdinde bir türlü normalleşemedi. Rejimlerle istediği kadar normalleşsinler. Özgür bir anket yapılsın, halkların büyük bir kısmı İsrail’in aleyhine bir duruş sergiler.
Bekir Şirin -Yorum
AGD'den İstanbul'da protesto eylemi! İsrail ile abad olunmaz
Katil İsrail rejiminin İstanbul'daki konsolosluğunun önünde bir araya gelen binlerce kişi Herzog'un Türkiye'ye gelecek olmasına tepki gösterdi.
Terör ve işgal devleti Siyonist İsrail rejiminin İstanbul'daki konsolosluğunun önünde bir araya gelen binlerce kişi Herzog'un Türkiye'ye gelecek olmasına tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu açıklamayla Siyonist İsrail rejimi Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog'un Türkiye'ye geleceğini duyurmuştu. Türkiye ile İsrail rejimi arasında "normalleşme" olacağını vurgulayan Erdoğan, ilişkilerde kazan kazan anlayışında olduklarını dile getirmişti.
MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER MEYDANLARA İNDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, işgalci İsrail rejimine ilişkin sözleri hayretle karşılanırken Milli Görüş hareketi her zaman olduğu gibi yine Filistin davasına sahip çıktı. Anadolu Gençlik Derneği'nin çağrısıyla meydanlara inen çok sayıda vatandaş, Herzog'un Türkiye'ye gelecek olmasına tepki gösterdi.
İSTANBUL'DAKİ EYLEMİN ADRESİ İSRAİL KONSOLOSLUĞU OLDU
AGD İstanbul Şubesi, işgalci İsrail rejimi Cumhurbaşkanı Herzog’un ülkemize yönelik ziyaretine ilişkin olarak Pazartesi akşamı saat 21.00'da İsrail rejimi Konsolosluğu önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasını yapan AGD İstanbul Şube Başkanı Mehmet Yaroğlu, "Buradan ülkemizi yönetenlere yüksek sesle soruyoruz: Değişen ne olmuştur da İsrail ile işbirliğini arttırma ihtiyacı doğmuştur? Bu geliş İsrail’in önümüzdeki dönemde yürüteceği hangi hamlelerin habercisidir? Şimon Perez, gazi meclisimizde konuştuktan, dakikalarca alkışlandıktan sonra bölgemizde müslümanların hayrına ne gerçekleşmiştir?" ifadelerini kullandı.
AMERİKA'DAN, İSRAİL'DEN DEĞİL, ALLAH'TAN KORKUN!
İsrail rejiminin İstanbul'daki konsolosluğunun önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında konuşan AGD İl Başkanı Yaroğlu, Müslüman ülkelerin idarecilerine de seslendi. Yaroğlu, "Amerika’dan, İsrail’den, Avrupa’dan, Rusya’dan, Çin’den değil, Allah’tan korkun, Allah’tan korkun, Allah’tan korkun! Allah’a güvenin, ahiretinizi düşünün! Tarihinize bakın inancınıza sarılın! Bu aziz millet israil’in siyasetinde figüran olmayı hazmedemez. Derhal! Bu politikadan vazgeçin! Bölgemizde bulunan Müslüman ülkelerle işbirliğini geliştirin! Sorunlara birlikte çözüm arayın!" dedi.
'Amerikancı İslam, Suriye’yle Savaşan, İsrail’le Normalleşen İslam’dır'
YDH Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu, Mehr Haber Ajansı’ndan Azar Mahdava’nın Amerika tarafından bölgede desteklenen “İslam” anlayışının özellikleriyle ilgili sorularını cevapladı.
İran İslam Cumhuriyeti’nin sunduğu İslam modeli ile bölgede Amerika’nın desteklediği İslam modeli arasındaki fark nedir?
Sorunuz karşılaştırma yapmamızı gerektirdiği için öncelikle İran’ın modelinin özelliklerini açıklamanın uygun olacağını sanıyorum. Böylece Amerikan modelinin ne olduğu ve niçin ortaya çıkarıldığı da kendiliğinden aydınlığa kavuşmuş olur.
1979’daki İran İslam Devrimi, şu üç ilkeyi gerçekleştirmeyi hedeflemişti: “İstiklal, özgürlük, İslam Cumhuriyeti.”
“İstiklal”, herhangi bir süper güce bağlı olmamayı, “Özgürlük”, Şahlığın veya diktatörlüğün reddini ve halkın siyasete özgürce katılımını; “İslam Cumhuriyeti” ise kurulacak devletin kimliğini ve şeklini ifade ediyordu.
1979’da kurulan İran İslam Cumhuriyeti, sadece modern dünya siyasal sistemi açısından değil, İslam siyasi tarihi ve devlet felsefesi açısından da hem “yeni” hem de “orijinal” bir model oldu.
İran İslam Cumhuriyeti’nin modern dünya siyasal sistemi açısından neden “yeni” ve “orijinal” bir model olduğu detaylı bir izahı gerektirmiyor. Zira modern dünyada din, sadece bireysel hayata ilişkin bir fenomen olarak görülüyordu; doğal olarak da toplumsal ve siyasal iddialara sahip “dini bir devlet”, “yeni” ve “orijinal” bir modeldi.
Peki İran İslam Cumhuriyeti, İslam siyasi tarihi ve devlet felsefesi bakımından neden yeni ve orijinal bir modeldir? Halbuki, İslam tarihi boyunca kurulmuş onlarca “hilafet” veya imparatorluk söz konusu ve hepsi de “İslam devleti” olarak niteleniyor.
Eğer “İslam devleti”, kavramını sadece yasalarını İslam hukukundan alan veya yasaları İslam hukukuyla çelişmeyen devlet olarak tanımlarsak evet, İran İslam Cumhuriyeti’nin İslam tarihi açısından “yeni” ve “orijinal” bir model olduğunu söyleyemeyiz.
Zira şu an kendini “İslam devleti veya cumhuriyeti” olarak tanımlamayan birçok ülkenin bile yasalarının ya tamamı veya bir kısmı İslam hukukuna dayanıyor. Bazı ülkelerin anayasasında da “İslam hukukuna aykırı yasa çıkarılamaz” şeklinde madde bulunuyor.
O halde İran İslam Cumhuriyeti’ni “yeni” ve “orijinal” yapan şey, yasalarının İslam hukukuna dayalı olması değil, getirdiği siyasal sistemdir. “Velayet-i Fakih” adlı bu sistem her ne kadar Şii teolojisinden üretilmiş bir siyasal model olsa da aslında “halifenin ehl-i hal ve akd tarafından seçilmesini” öngören Sünni siyaset fıkhına çok daha uygundur.
Zira Sünni siyasal fıkha göre Peygamberden sonraki dört halife, “ehl-i hal ve akd”in seçimiyle belirlendiği için örnek bir İslami modeldir.
Bu durumda Sünni siyasi fıkhın kriterlerini esas alarak şu soruya bir cevap arayalım: Acaba “Uzmanlar (hubregan) Meclisi”nin seçimiyle belirlenen Velayet-i Fakih sistemi mi Sünni siyasi fıkha uygundur? Yoksa saltanata dayalı Emevi, Abbasi veya Osmanlı halifelikleri mi?
Bu sorunun cevabı açık: Dört halifeden sonra ehl-i hal ve akdin seçimiyle belirlenmeyen, kılıç gücüyle kurulup saltanat yoluyla devam eden halifelikler, Sünni siyasi fıkhın kriterlerine uygun değildir. Dolayısıyla da kendi dönemlerindeki başka dinlere mensup krallıklarla benzerliği çok daha fazla olan bu halifeliklerin “yeni” ya da “orijinal” bir tarafı bulunmuyor.
Sorunuzun ikinci kısmı olan “Amerika’nın desteklediği İslam modelinin” İran modeli ile olan farkına geçmeden önce Amerika’nın neden bir İslam modeline ihtiyaç duyduğuna değinmeliyiz.
Amerika, yok edemeyeceği yahut kontrol altına alamadığı şeylerin sahtesini üretiyor. Böylece onu hem kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor hem de değersizleştiriyor.
Örneğin Amerika Soğuk Savaş döneminde çok uzun bir süre Sovyetlere ve Marksist ideolojiye karşı bölge ülkelerinde İslam’ı kullanmış; CIA da buna “yeşil kuşak stratejisi” adını vermişti.
Bu meselenin Türkiye’ye yansıyan yanıyla ilgili bir örnek vereyim. 15 Temmuz 1968’de Türkiye’ye gelen Amerikan 6. Filosu solcu üniversite öğrencileri tarafından protesto edilirken, o dönemin İslamcı yazarları tarafından kışkırtılan “dindarlar” protesto yapan solcu öğrencilere taşlar ve sopalarla saldırır. Türkiye’deki İslamcı çevrelerin Amerikan karşıtlığı İran devriminin etkisiyle 1980’lerde başlayan bir eğilimdir.
Bölgedeki İslami hareketler, İran devriminin etkisiyle Amerika’nın kullandığı araç olmaktan çıkmaya başlayınca Amerika bu kez çıkarlarıyla çelişen İslam’ı “aşırı”; çıkarları doğrultusunda kullandığı İslam’ı ise “ılımlı” diye niteledi.
Böylece bölgede Amerika liderliğindeki sulta düzenine karşı direnenlere karşı, Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir İslam anlayışı üretildi ve desteklendi. Amerikancı İslam’ı tanımak da farkını anlamak da çok kolaydır.
Örneğin Amerikancı İslam, Suriye ve Irak’a karşı Müslümanları cihada; İsrail’e karşı ise siyasi çözüme çağıran İslam’dır.
Amerikancı İslam, Suriye’yle savaşı, İsrail’le barışı ve normalleşmeyi savunan; Suriye’ye karşı savaşanlara silah verip, İsrail’e karşı savaşanları silah bırakmaya teşvik eden İslam’dır.
Amerikancı İslam güvenliğini Amerika’ya teslim eden, ülkesinin hava sahasını NATO hava sahası olarak tarif eden İslam’dır.
Amerikancı İslam, “peygamber şimdi gelse NATO ile ittifak yapardı”, “masum siviller ölse bile Allah onları zaten cennete koyacak bu yüzden Şam sokaklarında bombalı saldırı yapmak caizdir” diyen İslam’dır.
Amerikancı İslam, ülkesini Amerikan askerlerine açan, İsraillileri Yemen’e taşıyan, Irak’a yaptıklarını Suriye’ye neden yapmadın diye Amerika’ya “kızan” İslam’dır.
İran modelinin Amerikan karşıtlığından dolayı ekonomik ambargoya, savaşa, teröre, saldırı tehditlerine maruz kaldığı ve çok ağır bedeller ödediği doğrudur; peki ama Amerikancı İslam, saymakla bitiremeyeceğimiz bu hizmetlerine rağmen Amerika’dan bir iyilik veya menfaat mi görüyor?
Amerikan hizmetkarlığının bedelinin Amerikan karşıtlığından daha ağır olduğunu Amerika’nın kendi müttefikleri itiraf ediyor. Örneğin satın alıp parasını ödedikleri silahların Amerika tarafından kendilerine teslim edilmediğini söylüyorlar.
Amerika’nın vermediği hava savunma sistemlerini başka ülkelerden satın alınca Amerika tarafından cezalandırıldıklarını anlatıyorlar. Bu sorunun çözümünü de yine Amerika’dan bekliyorlar.
Türkiye’nin ürettiği ATAK helikopterini, Amerikan hükümetinin izin vermemesi sebebiyle Pakistan’a satamaması, bu konudaki en çarpıcı örneği oluşturuyor. Zira resmi açıklamaya göre Türkiye, ürettiği bu helikopterde LHTEC şirketinin ürettiği CTS800 tipi motoru kullanıyor ve bu motoru kullanan bir helikopterin satışı için Amerikan hükümetinin izni gerekiyor.
Dolayısıyla Amerikan hükümeti bu izni vermediği için Amerika’nın müttefiki olan Türkiye, Amerika’nın müttefiki olan Pakistan’a helikopter satamıyor.
Amerikancı İslam’ın bölge ülkelerinde iktidarda olan temsilcileri, Beyaz Saray’dan randevu alabilmeyi çok önemli bir prestij göstergesi saysa da Amerikancı İslam’ın CIA veya Suudi istihbaratı tarafından kullanıldıklarının farkında bile olmayan temsilcileri de vardır. Son on yılda bölge ülkelerinin altyapısını tahrip eden silahlı gruplar bu kategoridedir. Amerika’nın terör listesinin başında yer verdiği el-Kaide’yi İdlib’de Suriye ordusuna karşı koruması, ırkçı İsrail rejiminin Kuneytra’da yaralanan el-Kaide militanlarını hastanelerinde tedavi etmesi bunun somut göstergeleridir.
İran İslam Devrimi'nin direniş ekseni ile Filistin'e verdiği desteğin bölge için bir fırsat olduğu; ancak Katar ve Türkiye gibi ülkelerin verdiği desteklerin çok farklı olduğu değerlendiriliyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
İran ve Direniş Ekseni ile Türkiye ve Katar’ın Filistin tanımı, aradaki farkı zaten açık bir şekilde ortaya koyuyor. İran ve Direniş Ekseni “denizden nehre kadar” tüm tarihsel Filistin topraklarını Filistin olarak tanımlıyor. Irkçı İsrail rejimi tarafından 1948’de işgal edilen topraklar ile 1967’de işgal edilen topraklar arasında herhangi bir fark görmüyor.
İran ve Direniş Ekseni’ne göre Filistin sorununun çözümü için ırkçı İsrail rejiminin bu topraklardaki egemenliğine son verilmesi gerekiyor.
Türkiye ve Katar ise ırkçı İsrail rejiminin 1948’de işgal ettiği toprakları İsrail; 1967’de işgal ettiği toprakları ise Filistin olarak tanımlıyor. Dolayısıyla Türkiye ve Katar’a göre Irkçı İsrail rejiminin 1967’de işgal ettiği Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ten çekilmesi, Filistin sorununun çözülmesi anlamına geliyor.
Filistin sorununun çözüm planı ve yöntemi konusunda da İran ve Direniş Ekseni ile Türkiye – Katar ekseninin ciddi bir farklılık gösteriyor.
Direniş Ekseni’ne göre ırkçı İsrail rejiminin işgaline sadece silahlı direnişle son verilebilir. Irkçı rejimin Filistin topraklarındaki tasallutu son bulduktan sonra yeni devletin niteliği, buradan zorla göç ettirilmiş olan ve halen yaşamakta olan Müslüman ve Hıristiyan Filistinliler ile tarihsel olarak Filistin topraklarında yaşayan yahut daha sonra İsrail rejimi tarafından getirilen Yahudilerin referandumu ile belirlenmelidir.
Türkiye ve Katar Eksenine göre ise Filistin sorununun çözüm yöntemi silahlı direniş değil, siyasi müzakeredir. Filistinlilerden silahlı direnişi terk etmesini ve İsraillilerden de Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ten çekilmesini çözüm olarak ortaya koyan Katar ve Türkiye ekseni, pratikte her şeyi ırkçı İsrail rejiminin insafına emanet ediyor.
Filistin’in kendisine, sorunun niteliğine ve çözüme ilişkin bu temel farklılıklar Filistin’e destek konusunda da açık bir şekilde görülüyor. Direniş Ekseni, Filistinlilere kendilerini savunmaları için direnişe silah ve para desteği sunarken, Türkiye ve Katar ekseninin desteği mali ve siyasi destekle sınırlı kalıyor.
Sizce AK Parti son yirmi yılda Filistin’le ilgili yaptığı propagandalarla Filistin davası için bir model olmayı başarabilmiş midir?
Ak Parti yönetimindeki Türkiye’nin Filistin’in coğrafyasını ve sorununu nasıl tarif ettiğine ve nasıl bir çözüm önerdiğine değindim. Ak Parti, Filistin sorunu konusunda 2002’de Lübnan’da yapılan Arap zirvesinde gündeme getirilen “Suudi Barış Planı”ndan başka bir şey söylemiyor.
Dolayısıyla Ak Parti’nin Filistin konusunda model olabilmesi için öncelikle kendine özgü bir tezinin ve sözünün olması gerekiyor. Bunların hiçbiri onda yok.
Propagandaya gelince… Propagandayı Filistin’i Traump’ın Yüzyılın Anlaşması için satışa çıkaran Birleşik Arap Emirlikleri bile yapıyor. Irkçı İsrail rejimiyle ilişkilerini Filistinlilerin iyiliği için normalleştirdiğini propaganda ediyor. Hiç kuşkusuz bu propagandasına en az Ak Parti kadar da müşteri bulabiliyor.
Ak Parti’nin Filistin konusunda nasıl bir model olduğunu Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret ettikten sonra Erdoğan’ın konuğu olarak Türkiye’ye gelecek olan ırkçı İsrail rejiminin cumhurbaşkanına sormak gerekir. Hem Emirliklerin hem de Ak Parti’nin Filistin konusunda nasıl bir model olduğunu en iyi o anlatabilir!
Recep Ayına Dair Kırk Hadis
‘Recep ehli nerede?!’ Diye seslenecekler. Yüzleri parlayan ve başlarında inci ve yakutla süslü padişahlık tacı bulunan bir grup ayağa kalkacaktır...
Bismillahirrahmanirrahim
* Recep, Şaban ve Ramazan Şahitlik Eder…
1- Hz. Resulullah (s.a.a):
إن من عرف حرمةرجب وشعبان، ووصلهما بشهر رمضان شهر الله الأعظم شهدت له هذه الشهور يوم القيامة، وكان رجب وشعبان وشهر رمضان شهوده بتعظيمه لها، وينادي مناد: يا رجب ياشعبان ويا شهر رمضان كيف عمل هذا العبد فيكم وكيف كانت طاعته لله عز وجل؟ فيقوم رجب وشعبان وشهر رمضان: يا ربنا ما تزود منا إلا استعانة على طاعتك واستمدادا لمواد فضلك، ولقد تعرض بجهده لرضاك، وطلب بطاقته محبتك.
فقال للملائكة الموكلين بهذه الشهور: ماذا تقولون في هذه الشهادة لهذا العبد؟ فيقولون يا ربنا صدق رجب وشعبان وشهر رمضان، ما عرفناه إلا متقلبا في طاعتك، مجتهدا في طلب رضاك،
صائرا فيه إلى البر والاحسان، ولقد كان يوصله إلى هذه الشهور فرحا مبتهجا. أمل فيها رحمتك، ورجا فيها عفوك، ومغفرتك وكان مما منعته فيها ممتنعا وإلى ما ندبته إليه فيها مسرعا لقد صام ببطنه وفرجه و سمعه وبصره، وساير جوارحه ولقد ظمأ في نهارها ونصب في ليلها، وكثرت نفقاته فيها على الفقراء والمساكين، وعظمت أياديه وإحسانه إلى عبادك، صحبها أكرم صحبة، وودعها أحسن توديع أقام بعد انسلاخها عنه على طاعتك، ولم يهتك عند إدبارها ستور حرماتك، فنعم العبد هذا.
فعند ذلك يأمر الله تعالى بهذا العبد إلى الجنة فتلقاه ملائكة الله بالحباء و الكرامات، ويحملونه على نجب النور، وخيول النواق، ويصير إلى نعيم لا ينفد، ودار لا تبيد، لا يخرج سكانها، ولا يهرم شبانها، ولا يشيب ولدانها، ولا ينفد سرورها وحبورها، ولا يبلى جديدها، ولا يتحول إلى الغموم سرورها لا يمسهم فيها نصب ولا يمسهم فيها لغوب، قد أمنوا العذاب، وكفوا سوء الحساب وكرم منقلبهم ومثواهم.(
“Kim Recep ve şaban aylarının hürmetini tanır (oruç ve ibadetle onlara gerekenilgiyi gösterir) ve onları Allah’ın en büyük ayı olan ramazan ayına bağlarsa, bu aylar kıyamet gününde onun lehine şahitlik eder. Recep, şaban ve ramazan ayları onlara tazimde bulunduğuna dair şahitlik ederler.
Bir münadi şöyle seslenir: “Ey Recep, ey şabanve ey ramazan! Bu kulun sizdeki ameli ve Allah Azze ve Celle’ye itaati nasıldı?” Recep, şaban ve ramazan ayları ayağa kalkıp şöyle derler: “Ey Rabbimiz!Bu kul bizden ancak sana itaat yolunda yararlandı ve lütfunu elde etmek için bizden yardım aldı. Bütün çabasını senin rızanı kazanmaya yöneltti ve var gücüyle muhabbetini elde etmeye çalıştı.”
Sonra bu aylarla görevli meleklere şöyle hitap eder: “Bu kul hakkındaki bu şahitliğe ne dersiniz?” Şöyle cevap verirler: “Ey Rabbimiz! Recep, şaban ve ramazan aylarının söyledikleri doğrudur. Biz onun,sadece senin itaatinde uğraştığını ve rızanı elde etmeye çalıştığını, sürekli iyilik ve ihsana doğru yöneldiğini gördük. Kuşkusuz o bu ayları sevinç ve mutlulukla karşılardı. Bu aylarda senin rahmetini arzular, affını ve mağfiretini umardı. Bu kul, sakındırdığın şeylerden kaçınan ve davet ettiğin şeylere süratle yönelen birisiydi. Oruç tutarken, midesi, cinsel organı, kulağı, gözü ve diğer bütün organlarıyla birlikte oruç tutardı. Bu ayların gündüzlerinde (orucuyla) susardı, geceleri ibadete kalkardı; fakirlere ve miskinlereçok infakta bulunurdu; kullarına büyük yardımda ve iyilikte bulunurdu. Bu aylarla birlikteliği en güzel-en saygın şekildeolurdu. İtaatin üzere onlardan ayrılırken, en güzel şekilde onlarla vedalaşırdı. Onları geride bıraktığında haram perdelerini yırtmazdı. Ne de güzel bir kuldur bu kul!”
İşte o zaman Allah-u Teala bu kulun cennete götürülmesini emreder; melekler hediyeler ve ikramlarla onu karşılar; nurdan binitler ve eğitilmiş atlarla onu taşırlar ve böylece bitmez tükenmez bir nimeteve eskimez bir yurda kavuşmuş olur; öyle bir yurt ki ona yerleşen bir daha çıkmaz, gençleri ve çocukları asla yaşlanmaz, mutluluğu ve güzelliği son bulmaz, yenisi eskimez, sevinci üzüntüye dönüşmez. Orada ne bir zorluk dokunur onlara ne de bir yorgunluk. Azaptan ve kötü hesaptan kurtulmuş olurlar. Dönüşleri saygın, yerleşkeleri saygın olur!”[1]
* Üç Ayların Önemi…
2- Hz. Resulullah (s.a.a):
رَجَبٌ شَهرُ اللّهِ الأَصَبُّ ، يَصُبُّ اللّهُ فيهِ الرَّحمَةَ عَلى عِبادِهِ ، وشَهرُ شَعبانَ تَنشَعِبُ فيهِ الخَيراتُ . وفي أوَّلِ لَيلَةٍ مِن شَهرِ رَمَضانَ تُغَلُّ المَرَدَةُ مِنَ الشَّياطينِ ، ويُغفَرُ في كُلِّ لَيلَةٍ سَبعينَ ألفا ، فَإِذا كانَ في لَيلَةِ القَدرِ غَفَرَ اللّهُ بِمِثلِ ما غَفَرَ في رَجَبٍ وشَعبانَ وشَهرِ رَمَضانَ إلى ذلِكَ اليَومِ ، إلّا رَجُلٌ بَينَهُ وبَينَ أخيهِ شَحناءُ ، فَيَقولُ اللّهُ عز و جل : أنظِروا هؤُلاءِ حَتّى يَصطَلِحوا.
“Recep Allah’ın dökülen ayıdır; bu ayda Allahkullarının üzerine rahmet döker-yağdırır. Şabanda şube şube (çeşit çeşit) hayır imkanı doğar. (Bu yüzden adına şaban denir.) Ramazan ayının ilk gecesinde şeytanlar zincirlenir. Her gece yetmiş bin insan bağışlanır. Kadir gecesi olduğunda ise Recep, şaban ve ramazanda o geceye dek bağışlananlar kadar günahkâr bağışlanır. (Mu’min) kardeşiyle arasında kin ve düşmanlık olan kimse hariç. Allah Azze ve Celle buyurur: “Barışıncaya kadar onların bağışlanmasını erteleyin!”[2]
* Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Duası…
3- Hz. Resulullah (s.a.a):
عن أنس : كانَ النَّبِيُ صلى الله عليه و آله إذا دَخَلَ رَجَبٌ قالَ : اللّهُمَّ بارِك لَنا في رَجَبٍ وشَعبانَ ، وبَلِّغنا رَمَضان.
“Enes b. Mâlik Resulullah’ın (s.a.a) Recep ayı girdiğinde şöyle dua ettiğini nakletmektedir: “Allah’ım! Recep ve şabanı bizim için mübarek kıl ve bizi ramazana ulaştır.”[3]
* Eğer Recep Ayında Oruç Tutmuş Olsalardı…
4- Hz. Resulullah (s.a.a):
عن ثوبان قال: كنا [محدقين ظ] بالنبي في مقبرة فوقف ثم مر، ثم وقف ثم مر، فقلت: بأبي أنت وأمي يا رسول الله ما وقوفك بين هؤلاء القبور؟ فبكى رسول الله بكاء شديدا وبكينا، فلما فرغ قال: يا ثوبان هؤلاء يعذبون في قبورهم سمعت أنينهم فرحمتهم، ودعوت الله أن يخفف عنهم ففعل فلو صاموا هؤلاء [أيام رجب وقاموا فيها ما عذبوا في قبورهم، فقلت: يا رسول الله] صيامه وقيامه أمان من عذاب القبر؟
قال: نعم، يا ثوبان والذي بعثني بالحق نبيا ما من مسلم ولا مسلمة يصوم يوما من رجب وقام ليلة يريد بذلك وجه الله تعالى إلا كتب الله له عبادة ألف سنة، صيام نهارها وقيام ليلها، وكأنما حج ألف حجة واعتمر ألف عمرة، من مال حلال وكأنما غزا ألف غزوة، وأعتق ألف رقبة من ولد إسماعيل، وكأنما تصدق بألف دينار، وكأنما اشترى أسارى أمتي فأعتقهم لوجه الله، وكأنما أشبع ألف جائع، وآمنه الله من عذاب القبر، وهول منكر ونكير.
قيل: يا رسول الله صلى الله عليه وآله هذا الثواب كله لمن صام يوما واحدا أو قام ليلةمن شهر رجب؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وآله: هذا لمن لا ينكر قدرة الله عز وجل ثم قيل: يا رسول الله ثواب رجب أبلغ أم ثواب شهر رمضان؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وآله:
ليس على ثواب رمضان قياس، ولكن شهر رجب شهر عظيم، فقيل: فإن لم يقدر على قيامه؟ قال: من صلى العشاء الآخرة، وصلى قبل الوتر ركعتين بما علمه الله من القرآن، أرجو أن لا يبخل عليه بهذا الثواب، قال ثوبان: منذ سمعت ذلك ما تركته إلا قليلا.
“Sevbân ismindeki sahabi şöyle nakleder: “Bir gün Resulullah’ın (s.a.a) etrafını sarmış bir halde bir mezarlıkta bulunuyorduk. Allah Resulü (s.a.a) bir ara durdu, sonra yürüdü, sonra tekrar durdu ve tekrar yürümeye başlayınca, ben ‘Babam anam sana feda olsun ya Resulallah! Bu mezarların arasında neden durdunuz acaba?’ diye sordum. Allah Resulü (s.a.a) şiddetli bir şekilde ağladı, biz de onunla birlikte ağladık. Sakinleşince şöyle buyurdu: ‘Ey Sevbân! Onlar mezarlarında azap ediyorlardı. Ben iniltilerini duyunca onlara acıdım ve Allah’tan onların azabının hafifletilmesini istedim, O da kabul buyurdu. Eğer onlar Recep günlerinde oruç tutmuş olsalardı ve o ayda (geceleri) ibadete kalkmış olsalardı, mezarlarında azap edilmezlerdi.!
Ben dedim ki: ‘Ya Resulallah! Recebin orucu ve (gece) ibadeti) kabir azabından eman ve güvence mi?’ Şöyle buyurdu: ‘Evet ey Sevbân! Beni hak peygamber olarak seçene andolsun ki herhangi bir Müslüman erkek veya kadın, sadece Allah rızası için Recepten bir gün oruç tutar ve bir gece ibadete kalkarsa, Allah onun için gündüzleri oruç, geceleri ibadetle geçen bin yıllık ibadet sevabı yazar; yine helal mal ile bin hac ve bin umre yapmış gibi olur; bin tane cihada katılmış, İsmail oğullarından bin köle azad etmiş, bin dinar sadaka vermiş, ümmetimin esirlerini Allah rızası için parasıyla azad etmiş, bin açın karnını doyurmuş gibi olur ve Allah onu kabir azabından, Münker’in ve Nekir’in dehşetinden korumuş olur.’
Denildi ki: ‘Ya Resulallah! Bunca sevap Recepten sadece bir gün oruç tutup sadece bir gece ibadete duran kimse için mi?!’ Allah Resulü (s.a.a) şöyle cevap verdi: “Bunlar Allah’ın (Azze ve Celle) kudretini inkar etmeyenler içindir!’
Yine şöyle soruldu: “Ya Resulallah! Recebin sevabı mı daha büyük, yoksa ramazan ayının sevabı mı?’ Şöyle buyurdu: ‘Hiçbir şey ramazanın sevabıyla kıyaslanmaz. Ama Recep ayı da büyük bir aydır.’ ‘Peki, o ayda gece ibadetine kalkmaya gücü yetmezse?’ diye sorulunca da şöyle cevap verdi: “Kim yatsı namazını kılar, sonra vetr namazından önce Allah’ın Kur’an’da öğrettiği surelerden birisiyle iki rekat namaz (Şef’i namazı) kılarsa, bu sevabın ondan esirgenmeyeceğini umuyorum.’
Sevbân der ki: “Bunu duyduğum günden itibaren nadir durumlar hariç yerine getirmeyi asla terk etmedim.”[4]
* İstiğfar Ayı…
5- Hz. Resulullah (s.a.a):
رجب شهر الاستغفار لامتي أكثروا فيه الاستغفار، فإنه غفوررحيم، وشعبان شهري. استكثروا في رجب من قول أستغفر الله، وسلوا الله الإقالة والتوبة فيما مضى والعصمة فيما بقي من آجالكم…
“Recep ayı ümmetim için mağfiret dileme ayıdır; onda bol bol istiğfar edin; zira Allah çok bağışlayan ve çok merhametlidir. Şaban ise benim ayımdır. Recep ayında “Esteğfirullah (Allah’tan mağfiret diliyorum) zikrini çok söyleyin. Geçmişiniz için Allah’tan afv ve tevbe, kalan ömrünüz için ise (günahlardan) korunma dileyin…!”[5]
* Sabah-Akşam İstiğfar ve Tevbe…
6- Hz. Resulullah (s.a.a):
من استغفر الله في رجب وسأله التوبة سبعين مرة بالغداة وسبعين مرة بالعشي يقولأستغفر الله وأتوب إليه ، فاذا بلغ تمام سبعين مرة رفع يديه وقال” :اللهم اغفر لي وتب علي“فإن مات في رجب مات مرضيا عنه ولا تمسه النار ببركة رجب.
“Kim Recep ayında yetmiş defa sabahleyin, yetmiş defa da akşamleyin “Allah’tan bağışlanma diliyorum ve ona dönüp tevbe ediyorum.” şeklinde bağışlanma ve tevbe diler, yetmiş defanın sonunda da ellerini kaldırarak “Allah’ım! Bağışla beni ve tevbemi kabul buyur.” derse, eğer Recep ayında vefat etmiş olursa, Allah’ın rızasını kazanmış şekilde ölür ve recebin bereketiyle ateş ona dokunmaz!”[6]
* Ömrünün Rahmet ve Mağfiretle Bitmesini İstiyorsan…
7- Hz. Resulullah (s.a.a):
من قال في رجب : أستغفر الله الذي لا إله إلا هو وحده لا شريك له وأتوب إليه ، مائة مرة وختمها بالصدقة ختم الله له بالمغفرة والرحمة ومن قالها أربعمائة مرة كتب الله له أجر مائة شهيد…
“Kim Recep ayında yüz defa "اَسْتَغْفِرُ اللهَ لا اِلـهَ إِلاّ هُوَ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ وَاَتُوبُ اِلَيْهِ"(Allah’tan bağışlanma diliyorum; O’ndan başka ilah yoktur, yegânedir, ortağı yoktur ve ben tevbe edip ona dönüyorum.”) zikrini söyler ve ardından sadaka verirse, Allah onun (ömrünü) mağfiret ve rahmetle sonlandırır. Kim bu zikri dört yüz defa söylerse, Allah onun için yüz şehidin (tefezzüli) sevabını yazar…”[7]
* Ay, Benim Ayım; Kul, Benim Kulum; Rahmet, Benim Rahmetim!...
8- Hz. Resulullah (s.a.a):
إنَّ اللّهَ تَعالى نَصَبَ فِي السَّماءِ السّابِعَةِ مَلَكا يُقالُ لَهُ : الدّاعي ، فَإِذا دَخَلَ شَهرُ رَجَبٍ يُنادي ذلِكَ المَلَكُ كُلَّ لَيلَةٍ مِنهُ إلَى الصَّباحِ : طوبى لِلذّاكِرينَ! طوبى لِلطّائِعينَ!ويَقولُ اللّهُ تَعالى: أنا جَليسُ مَن جالَسَني ، ومُطيعُ مَن أطاعَني ، وغافِرُ مَنِ استَغفَرَني ، الشَّهرُ شَهري ، وَالعَبدُ عَبدي ، وَالرَّحمَةُ رَحمَتي ، فَمَن دَعاني في هذَا الشَّهرِ أجَبتُهُ ، ومَن سَأَلَني أعطَيتُهُ ، ومَنِ استَهداني هَدَيتُهُ ، وجَعَلتُ هذَا الشَّهرَ حَبلاً بَيني وبَينَ عِبادي ؛ فَمَنِ اعتَصَمَ بِهِ وَصَلَ إلَيَ.
“Şüphesiz Allah-u Teala yedinci semada “Dâî” (davetçi) adında bir melek görevlendirmiştir. Recep ayı girdiğinde bu melek her gece sabaha kadar şöyle seslenir: “Ne mutlu zikredenlere! Ne mutlu itaatte bulunanlara!”
Ve Allah-u Teala şöyle buyurur: “Ben, benimle oturanla oturur, bana itaat edene itaat ederim; benden bağışlanma dileyeni bağışlarım. Ay benim ayım, kul benim kulum ve rahmet benim rahmetimdir. Kim bu ayda beni çağırırsa icabet ederim; kim benden bir şey dilerse dileğini karşılarım; kim benden hidayet dilerse hidayet ederim. Ben bu ayı kullarımla kendi aramda bir ip misali kılmışım; o halde kim bu ipe sımsıkı sarılırsa bana ulaşır!”[8]
* Recep Ayının Değeri…
9- Hz. Resulullah (s.a.a):
عن عبد الله بن عباس قال: كان رسول الله صلى الله عليه وآله إذا جاء شهر رجب جمع المسلمين حوله وقام فيهم خطيبا فحمد الله وأثنى عليه، وذكر من كان قبله من الأنبياء عليهم السلامفصلى عليهم، ثم قال: أيها المسلمون قد أظلكم شهر عظيم مبارك، وهو شهر الأصب يصب فيه الرحمة على من عبده إلا عبدا مشركا أو مظهر بدعة في الاسلام، ألا إن فيشهر رجب ليلة من حرم النوم على نفسه وقام فيها حرم الله جسده على النار، و صافحه سبعون ألف ملك، ويستغفرون له إلى يوم مثله، فان عاد عادت الملائكة.ثم قال: من صام يوما واحدا من شهر رجب أومن من الفزع الأكبر وأجير من النار.
İbn-i Abbas’tan şöyle nakledilmiştir: “Allah Resulü (s.a.a) Recep ayı geldiğinde Müslümanları etrafına toplar onlara hutbe okumak için ayağa kalkar, Allah’a hamdüsena eder, kendinden önceki peygamberleri yad edip onlara salat eder, sonra şöyle buyururdu: “Ey Müslümanlar! Büyük ve mübarek bir ay sizi gölgelemiştir.
Bu aya “Asabb” (dökülen) adı verilmiştir; zira bu ayda Allah’a ibadet-kulluk eden kimsenin üzerine rahmet dökülür-yağar, bir müşrik olan bir de İslam’da bidat çıkaran kul hariç! Bu ayda bir gece vardır[9]ki kim o gecede uykuyu kendine yasaklar ve o gecede ibadete durursa, Allah da onun bedenini ateşe yasaklar; yetmiş bin melek onunla müsafaha eder ve (gelecek yıldaki) aynı geceye kadar onun için (Allah’tan) mağfiret dilerler. Eğer o yıl da o geceyi aynı şekilde değerlendirirse, melekler de yine aynı şeyi yaparlar!” Allah Resulü (s.a.a) sonra şöyle devam etti: “Kim Recep ayından bir gün oruç tutarsa, (kıyamet gününün) büyük dehşetinden güvende olur ve cehennem ateşinden kurtulur.”[10]
* Recepte Oruç Tutanların Özel Sarayı…
10- Hz. Resulullah (s.a.a):
إن في الجنة قصرا لا يدخله إلا صوام رجب.
“Cennette bir saray vardır ki ona ancak Recepte oruç tutanlar girebilir!”[11]
* Recep Ayının Orucunun Mükafatı: Cennette Ehlibeyt’le Birlikte Olmak…!
11- İmam Muhammed Bakır (a.s):
من صام من رجب يوما واحدا من أوله أو وسطه أو آخره أوجب الله له الجنة، وجعله معنا في درجتنا يوم القيامة.ومن صام يومين من رجب قيل له: استأنف العمل فقد غفر لك ما مضى، ومن صام ثلاثة أيام من رجب قيل له: قد غفر لك ما مضى وما بقي، فاشفع لمن شئت من مذنبي إخوانك وأهل معرفتك، ومن صام سبعة أيام من رجب أغلقت عنه أبواب النيران السبعة، ومن صام ثمانية أيام من رجب فتحت له أبواب الجنة الثمانية فيدخلها من أيها شاء.
“Kim Recep ayında, başında veya ortasında ya da sonunda bir gün oruç tutarsa, Allah cenneti ona kesinleştirir ve onu kıyamet gününde bizim derecemizde bizimle birlikte kılar! Kim Recepten iki gün oruç tutarsa, ona şöyle söylenir: ‘Amelini baştan al; (günahların) bağışlandı.’ Kim Recepten üç gün oruç tutarsa, ona şöyle hitap edilir: ‘Bütün günahların bağışlandı; günahkâr kardeşlerinden ve seninle aynı düşünceleri paylaşanlardan istediğine şefaat et.’ Kim Recepten yedi gün oruç tutarsa, cehennemin yedi kapısı yüzüne kapatılmış olur. Ve kim Recepten sekiz gün oruç tutarsa, cennetin sekiz kapısı yüzüne açılmış olur, hangisinden isterse içeri girebilir!”[12]
* Recep Oruçlularına Özel Cennet Nehri…
12- İmam Musa Kâzım (a.s):
رَجَبٌ نَهرٌ فِي الجَنَّةِ ، أَشَدُّ بَياضا مِنَ اللَّبَنِ وَأَحلَى مِنَ العَسَلِ ، مَن صامَ يَوما مِن رَجَبٍ سَقاهُ اللّهُ مِن ذَلِكَ النَّهرِ .
“Recep cennette sütten daha beyaz ve baldan daha tatlı bir nehrin adıdır. Kim Recepten (en az) bir gün oruç tutarsa, Allah ona o nehirden içirecektir.”[13]
* Recep Ehli Nerede!...
13- İmam Cafer Sâdık (a.s):
إذا كان يوم القيامة نادى مناد من بطنان العرش أين الرجبيون؟ فيقوم أناس يضيئ وجوههم لأهل الجمع على رؤوسهم تيجان الملك، مكللة بالدر والياقوت، مع كل واحد منهم ألف ملك عن يمينه وألف ملك عن يساره، ويقولون: هنيئا لك كرامة الله عز وجل يا عبد الله.
فيأتي النداء من عند الله جل جلاله: عبادي وإمائي وعزتي وجلالي لأكرمن مثواكم ولأجزلن عطاياكم، ولأوتينكم من الجنة غرفا تجري من تحتها الأنهار خالدين فيها ونعم أجر العاملين، إنكم تطوعتم بالصوم لي في شهر عظمت حرمتهوأوجبت حقه. ملائكتي! أدخلوا عبادي وإمائي الجنة.
ثم قال جعفر بن محمد عليهما السلام: هذا لمن صام من رجب شيئا ولو يوما واحدا في أوله أو وسطه أو آخره.
“Kıyamet günü olduğunda Arş’ın bağrından bir münadi şöyle seslenecektir: ‘Recep ehli nerede?!’Yüzleri insanlara parlayan ve başlarında inci ve yakutla süslü padişahlık tacı bulunan bir grup ayağa kalkacaktır. Her birisinin sağında bin ve solunda bin melek ona eşlik ederek şöyle hitap ederler: ‘Ey Allah’ın kulu! Kutlu olsun sana Allah’ın bu ikramı-lütfu!’
Sonra Yüce Allah’tan taraf şu nida gelecektir: ‘Ey benim kullarım ve cariyelerim! İzzet ve celalime andolsun ki sizin yerinizi yüce ve saygın, bağışlarınızı bol kılacağım. Size cennette, altından ırmaklar akan, ebedi kalacağınız köşkler vereceğim. Ne güzeldir amel edenlerin mükâfatı! Sizler saygınlığını yücelttiğim ve hakkını gerekli kıldığım bir ayda gönüllü olarak benim için oruç tuttunuz. Ey benim meleklerim! Benim kullarımı ve cariyelerimi cennete dâhil edin.”
Sonra İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle ilave ettiler: “Bütün bunlar, Recep ayından bir miktarını, en azından başında veya ortasında veya sonunda bir gün oruç tutanlar içindir.”[14]
* Recebin Orucu, Gece İbadeti ve Sadakası…
14- Hz. Emirü’l-Mu’minin Ali (a.s):
من صام يوما من رجب في أوله أو في وسطه أو في آخره غفر له ما تقدم من ذنبه، ومن صام ثلاثة أيام من رجب في أوله وثلاثة أيام في وسطه وثلاثة أيام في آخره غفر له ما تقدم من ذنبه وما تأخر، ومن أحيى ليلة من ليالي رجب أعتقه الله من النار، وقبل شفاعته في سبعين ألف رجل من المذنبين، ومن تصدق بصدقة في رجب ابتغاء وجه الله أكرمه الله يوم القيامة في الجنة من الثواب بما لا عين رأت ولا اذن سمعت ولا خطر على قلب بشر.
“Kim Receb'in başında, ortasında veya sonunda bir gün oruç tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır. Kim recebin başında üç gün, ortasında üç gün ve sonunda üç gün oruç tutarsa, uzak geçmiş ve yakın geçmişteki günahları bağışlanır. Kim recebin bir gecesini ihya ederse (uyumadan ibadetle geçirirse), Allah onu cehennem ateşinden azâd eder ve yetmiş bin günahkâr hakkında şefaatini kabul eder. Kim Allah rızası için Recepte bir sadaka verirse, Allah kıyamet gününde ona cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir kalpten geçmediği kadar mükâfat verir.”[15]
* Yine Recep Orucunun Bereketi…
15- İmam Ali Rıza (a.s):
من صام أول يوم من رجب رغبة في ثواب الله عز وجل وجبت له الجنة، ومن صام يوما في وسطه شفع في مثل ربيعة ومضر، ومن صام يوما في آخره جعله الله عز وجل من ملوك الجنة وشفعه في أبيه وأمه وابنه وابنته وأخيه وأخته وعمه وعمته وخاله وخالته ومعارفيه وجيرانه، وإن كان فيهم مستوجب للنار.
“Kim Receb'in birinci gününde Allah’ın (Azze ve Celle) sevabını arzulayarak oruç tutarsa, cennet onun için kesinleşir. Kim recebin ortasında bir gün oruç tutarsa, Rabîa ve Mudar kabileleri kadar insana şefaat etme hakkı kazanır. Kim recebin sonunda bir gün oruç tutarsa, Allah (Azze ve Celle) onu cennetin padişahlarından kılar ve babası, annesi, oğlu, kızı, bacısı, amcası, halası, dayısı, teyzesi, tanıdıkları ve komşuları hakkında onun için şefaat hakkı tanır, hatta onların arasında cehennemi hak eden olsa bile.”[16]
* Anadan Doğmuş Gibi Temizlenir…
16- İmam Ali Rıza (a.s):
من صام أول يوم من رجب رضي الله عنه يوم يلقاه، ومن صام يومين من رجب رضي الله عنه يوم يلقاه ومن صام ثلاثة أيام من رجب رضي الله عنه وأرضاه وأرضى عنه خصماءه يوم يلقاه، ومن صام سبعة أيام من رجب فتحت أبواب السماوات السبع لروحه إذا مات حتى يصل إلى الملكوت الاعلى، ومن صام ثمانية أيام من رجب فتحت له أبواب الجنة الثمانية، ومن صام من رجب خمسة عشر يوما قضى الله عز وجل له كل حاجة إلا أن يسأله في مأثم أو في قطيعة رحم، ومن صام شهر رجب كله خرج من ذنوبه كيوم ولدته أمه، واعتق من النار، ودخل الجنة مع المصطفين الأخيار.
“Kim recebin ilk gününü oruç tutarsa, Allah’a kavuşacağı günde Allah ondan razı olur. Kim recebin iki gününü oruç tutarsa, kavuşacağı günde Allah ondan razı olur. Kim recebin üç gününü oruç tutarsa, Allah hem ondan razı olur hem onu razı eder hem de boynunda hak sahibi olanları ondan razı kılar. Kim recebin yedi gününü oruç tutarsa, öldüğü zaman yedi göğün kapısı onun ruhu için açılır ve böylece Yüce Melekut’a kadar çıkar. Kim recebin sekiz gününü oruç tutarsa, cennetin sekiz kapısı onun yüzüne açılır. Kim recebin on beş gününü oruç tutarsa, Allah onun her hacetini kabul eder, günah olan veya sılayı rahimi kesmeyi gerektiren istekleri hariç. Kim recebin hepsini oruç tutarsa, anasından doğmuş gibi günahlarından temizlenir, cehennem ateşinden azad edilir ve (Allah’ın) seçkin ve güzide kullarıyla birlikte cennete girer!”[17]
* Yetmiş Yılın Orucuna Bedel…
17- İmam Cafer Sâdık (a.s):
من صام يوم سبعة وعشرين من رجب كتب الله له أجر صيام سبعين سنة.
“Kim Recebin yirmi yedinci gününü oruç tutarsa, Allah onun için yetmiş yılın orucunun sevabını yazar!”[18]
*Recepten Hiç Oruç Tuttun mu?!...
18- İmam Cafer Sâdık (a.s):
ابن سالم، عن أبيه قال: دخلت على الصادق عليه السلام في رجب وقد بقيت منه أيام فلما نظر إلي قال لي: يا سالم هل صمت في هذا الشهر شيئا؟ قلت: لا والله يا ابن رسول الله صلى الله عليه وآله فقال لي: لقد فاتك من الثواب ما لم يعلم مبلغه إلا الله عز وجل إن هذا شهر قد فضله الله وعظم حرمته، وأوجب للصائمين فيه كرامته، قال:
فقلت له: يا ابن رسول الله!فان صمت مما بقي شيئا هل أنال فوزا ببعض ثواب الصائمين فيه؟ فقال: يا سالم من صام يوما من آخر هذا الشهر كان ذلك أمانا من شدة سكرات الموت، وأمانا له من هول المطلع وعذاب القبر، ومن صام يومين من آخر هذا الشهر كان له بذلك جوازا على الصراط، ومن صام ثلاثة أيام من آخر هذا الشهر أمن يوم الفزع الأكبر من أهواله وشدائده، وأعطي براءة من النار.
Merhum İbn-i Babeveyh, muteber senetle Sâlim’den şöyle nakletmiştir:
“Ben Recep ayının bitişine birkaç gün kaldığı bir sırada İmam Cafer Sadık’ın (a.s) yanına gitmiştim. Beni görür görmez şöyle buyurdu: ‘Ey Sâlim! Bu ayda hiç oruç tuttun mu?’ ‘Hayır, vallahi!’ dedim, ‘Ey Resulullah’ın oğlu!’ Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu:
‘O kadar sevap kaybetmişsin ki miktarını ancak Allah (Azze ve Celle) bilir. Bu, Allah’ın üstün kıldığı ve hürmetini yücelttiği bir aydır. Bu ayda lütuf ve ikramınıoruç tutanlar için kesinleştirmiştir.’”
Ben: ‘Ey Resulullah’ın oğlu! Eğer bu ayın kalan günlerinde oruç tutarsam, bu ayda oruç tutanların sevabının bir kısmını elde etmiş olabilir miyim?’ diye sorduğumda, şöyle buyurdu:
‘Ey Sâlim! Kim bu ayın sonundan bir gün oruç tutarsa, ölüm anının çetinliklerinden, ölüm sonrasının dehşetinden ve kabir azabından kurtulur. Kim bu ayın sonundan iki gün oruç tutarsa, Sırat’tan(kolaylıkla) geçer ve kim bu ayın sonundan üç gün oruç tutarsa, kıyamet gününün büyük korkusu, dehşet ve zorluklarından kurtulur ve kendisine cehennem ateşinden kurtuluş beratı verilir.’”[19]
* Amellerin Sevabının Kat Kat Arttığı Ay…
19- Hz. Resulullah (s.a.a):
رجَبٌ شَهرٌ عَظيمٌ تُضاعَفُ فيهِ الحَسَناتُ ما لا تُضاعَفُ في غَيرِهِ.
“Recep yüce ve azametli bir aydır ki başka hiçbir ayada olmadığı kadar onda iyi amellerin sevabı kat kat artar.”[20]
* Bir Günün, Üç Günün Kazancı Buysa…!
20- İmam Musa Kâzım (a.s):
رجب شهر عظيم يضاعف الله فيه الحسنات، ويمحو فيه السيئات، من صام يوما من رجب تباعدت عنه النار مسيرة مائة سنة، ومن صام ثلاثة أيام وجبت له الجنة.
“Recep, iyiliklerin sevabının katladığı ve kötü amellerin (bağışlanıp) yok olduğu yüce bir aydır. Kim recebin bir gününü oruç tutarsa, cehennem ateşi bir yıllık mesafe ondan uzaklaşır. Kim onun üç gününü oruç tutarsa, cennet onun için kesinleşir.”[21]
* Oruç Tutamayanlar Ne Yapsın?...
21- Hz. Resulullah (s.a.a):
عن رسول الله ( صلى الله عليه وآله وسلم ) ـ في حديث طويل ـ أن رجلا قال له : يا نبي الله ، فمن عجز عن صيام رجب لضعف أو لعلة كانت به أو امرأة غير طاهر ، يصنع ماذا ، لينال ما وصفت ؟ قال : يتصدق كل يوم برغيف على المساكين ،
والذي نفسي بيده إنه إذا تصدق بهذه الصدقة كل يوم ينال ما وصفت…قيل يارسول الله ، فمن لم يقدر على هذه الصدقة يصنع ماذا لينال ما وصفت ؟ قال:
يسبّح الله في كل يوم من رجب إلى تمام ثلاثين يوما بهذا التسبيح مائة مرة : سبحان الاله الجليل ،سبحان من لا ينبغي التسبيح إلا له ، سبحان الاعز الاكرم ، سبحان من لبس العز وهو له أهل .
Resulullah (s.a.a) uzun bir hadiste Recep ayının sevap ve faziletlerinden bahsettikten sonra adamın birisi ‘Ey Allah’ın Nebisi! Bir kimse, zaafı veya bir hastalığından dolayı veya bir kadın adet günleri olduğundan dolayı recebin orucunu tutamazsa, bahsettiğiniz bu sevaplara ulaşması için ne yapabilir?’ diye sorunca şöyle buyurdu: “Her gün fakirlere (en azından) bir ekmek sadaka versin. Canımı elinde tutan (Allah’a) andolsun ki her gün bu sadakayı verirse, bahsettiğim sevaplara, hatta daha fazlasına ulaşmış olur...” Yine sordular: ‘Ya Resulallah! Eğer bu sadakayı vermeye gücü yetmezse, o sevaplara ulaşması için ne yapabilir?’ Şöyle buyurdu: ‘Otuz güne kadar recebin her gününde şu tesbihi (zikri) yüz defa söylesin:
سُبْحانَ الاِلهِ الْجَليلِ، سُبْحانَ مَنْ لا يَنْبَغي التَّسْبيحُ إِلاّ لَهُ، سُبْحانَ الاَعَزِّ الاَكْرَمِ، سُبْحانَ مَنْ لَبِسَ الْعِزَّ وَهُوَ لَهُ اَهْلٌ.
“Münezzehtir yüce ilâh. Münezzehtir kendisinden başkasına tesbih ve takdis yakışmayan. Münezzehtir en büyük izzet ve en büyük kerem sahibi. Münezzehtir lâyık olduğu hâlde izzet libasını giyen (Allah).”[22]
* En Saygın, En Faziletli Ay…
22- Hz. Resulullah (s.a.a)
ألا إنَّ رَجَبًا شَهرُ اللّهِ الأَصَمُّ ، وهُوَ شَهرٌ عَظيمٌ ، وإنَّما سُمِّيَ الأَصَمَّ لِأَنَّهُ لا يُقارِنُهُ شَهرٌ مِنَ الشُّهورِ عِندَ اللّهِ عز و جلحُرمَةً وفَضلاً ، وكانَ أهلُ الجاهِلِيَّةِ يُعَظِّمونَهُ في جاهِلِيَّتِها ، فَلَمّا جاءَ الإِسلامُ لَم يَزدَد إلاّ تَعظيمًا وفَضلاً.
“Şunu bilin ki hiç kuşkusuz Recep ayı Allah’ın ağır (değerli) ayıdır. Bu azametli bir aydır. Onun ağır-değerli diye adlandırılmasının sebebi, Allah katında saygınlık ve fazilet açısından hiçbir ayın ona eşdeğer olmayışıdır. Cahiliyet ehli bile cahiliyet zamanında ona değer veriyor-saygı gösteriyorlardı. İslam geldiğinde ise saygınlık ve fazileti daha da arttı.”[23]
* Allah’ın (c.c), Resul’ün (s.a.a) ve Emir’in (a.s) Ayı…
23- Hz. Emirü’l-Mu’minin Ali (a.s):
شَهرُ رَمَضانَ شَهرُاللّهِ، وشَعبانُ شَهرُ رَسولِ اللّهِ صلى الله عليه و آله، ورَجَبٌ شَهري.
“Ramazan ayı Allah’ın ayıdır; şabanResulullah’ın (s.a.a) ayıdır ve Recep benim ayımdır.”[24]
* Kim Recep Ayına Hürmet Ederse…
24- Hz. Resulullah (s.a.a):
خِيَرَةُ اللّهِ مِنَ الشُّهورِ شَهرُ رَجَبٍ ، وهُوَ شَهرُ اللّهِ ، مَن عَظَّمَ شَهرَ رَجَبٍ فَقَد عَظَّمَ أمرَ اللّهِ ، ومَن عَظَّمَ أمرَ اللّهِ أدخَلَهُ جَنّاتِ النَّعيمِ ، وأَوجَبَ لَهُ رِضوانَهُ الأَكبَرَ.
“Recep, Allah’ın aylardan seçtiği bir aydır ve o Allah’ın ayıdır. Kim Recep ayına tazim eder, onu önemser ise, Allah’ın işini önemsemiş, tazim etmiştirve kim Allah’ın işini önemser ve ona tazim ederse, Allah onu nimetlerle dolu cennete dahil eder ve en büyük rızasını onun için kesinleştirir.”[25]
* Dört Geceyi Önemseyin…
25- Hz. Emirü’l-Mu’minin Ali (a.s):
يُعجِبُني أن يُفَرِّغَ الرَّجُلُ نَفسَهُ فِي السَّنَةِ أربَعَ لَيالٍ : لَيلَةَ الفِطرِ ، ولَيلَةَ الأَضحى ، ولَيلَةَ النِّصفِ مِن شَعبانَ ، وأوَّلَ لَيلَةٍ مِن رَجَبٍ .
“Kişinin, yılın dört gecesinde her işten feragat edip kendisini tamamıyla (ibadet ve münacata) vermesini çok önemserim: Ramazan Bayramı gecesi, Kurban Bayramı gecesi, şabanın onbeşinci gecesi ve recebin ilk gecesi![26]
* 13. 14. ve 15. Günlerin Önemi…
26- Hz. Resulullah (s.a.a):
من صام أيام البيض من رجب أو قام لياليها، ويصلي ليلة النصف مائة ركعة يقرء في كل ركعة قل هو الله أحد عشر مرات، فإذا فرغ من هذه الصلاة استغفر سبعين مرة رفع عنه شر أهل السماء، وشر أهل الأرض وشر إبليس وجنوده، وإن مات في هذا الشهر مات ويقضي الله له ألف حاجة:
خمسمائة منها من حوائج الآخرة، وخمسمائة من حوائج الدنيا، كل حاجة مقضية غير مردودة، وبنى الله تعالى له في الجنة مائة قصر من زمرد…
“Kim Receb'in “Beyaz Günleri”ni (13. 14. Ve 15. Günleri) oruç tutar, gecelerini ibadete kalkarsa, on beşinci gecede ise her rekatında (Fatiha’dan sonra) on defa ihlas okuyacak şekilde (ikişer ikişer) yüz rekat namaz kılar ve ardından yetmiş defa istiğfar ederse, gök ehlinin, yer ehlinin ve İblis ile askerlerinin şerri ondan bertaraf olur. Eğer bu ayda ölürse, Allah tarafından bin haceti karşılandığı halde ölmüş olur: Beş yüz tanesi ahiret ve beş yüz tanesi dünya ile alakalı olan bu hacetler kesin bir şekilde yerine gelmiş olur. Yine Allah-u Teala onun için cennette zümrütten yüz saray diker…”[27]
* Recebin Başında, Ortasında ve Sonunda Gusül…
27- Hz. Resulullah (s.a.a):
من أدرك شهر رجب فاغتسل في أوله وفي وسطه و في آخره خرج من ذنوبه كيوم ولدته أمه.
“Kim Recep ayını idrak edip de başında, ortasında ve sonunda guslederse, anasından doğmuş gibi günahlarından arınmış olur.”[28]
* İlk Gecede Kılınan Bir Namaz…
28- Hz. Resulullah (s.a.a):
مَا مِنْ مُؤْمِنٍ وَ لَا مُؤْمِنَةٍ صَلَّى فِي أَوَّلِ لَيْلَةٍ مِنْ رَجَبٍ ثَلَاثِينَ رَكْعَةً يَقْرَأُ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ الْحَمْدَ مَرَّةً وَ قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ مَرَّةً وَ قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ إِلَّا غَفَرَ اللَّهُ لَهُ كُلَّ ذَنْبٍ صَغِيرٍ وَ كَبِيرٍ وَ كَتَبَهُ اللَّهُ مِنَ الْمُصَلِّينَ إِلَى السَّنَةِ الْمُقْبِلَةِ وَ بَرِىءَ مِنَ النِّفَاقِ.
“Mu’min bir erkek veya mu’mine bir kadın Receb'in ilk gecesinde her rekatta bir Fatiha, bir Kafirun ve üç İhlas okuyacak şekilde (ikişer ikişer) otuz rekat namaz kılarsa, Allah küçük-büyük her günahını bağışlar ve gelecek yıla kadar onu namaz kılanlardan yazar ve nifaktan kurtulmuş olur.”[29]
* Recebin Cumasında Kılınan Önemli Bir Namaz…
29- Hz. Resulullah (s.a.a):
من صلى يوم الجمعة في شهر رجب ما بين الظهر والعصر أربع ركعات، يقرء في كل ركعة الحمد مرة وآية الكرسي سبع مرات و (قل هو الله أحد) خمس مرات، ثم قال:استغفر الله الذي لا إله إلا هو واسأله التوبة - عشر مرات، كتب الله تبارك وتعالى له من يوم يصليها إلى يوم يموت كل يوم الف حسنة وأعطاه الله تعالى بكل آية قرأها مدينة في الجنة من ياقوتة حمراء، وبكل حرف قصرا في الجنة من درة بيضاء، وزوجه الله تعالى من الحور العين ورضي عنه رضا لا سخط بعده وكتب من العابدين، وختم الله تعالى له بالسعادة والمغفرة، وكتب الله له بكل ركعة صلاها خمسين ألف صلاة وتوجه بألف تاج، ويسكن الجنة مع الصديقين ولا يخرج من الدنيا حتى يرى مقعده من الجنة..
“Kim Recep Ayının Cuma gününde öğle ve ikindi arasında, her rekâtında bir Fatiha, yedi Ayete'l Kürsi ve beş defa İhlas okuyacak şekilde (ikişer ikişer) dört rekat namaz kılar, ardından da on defa:
“Esteğfirullahellezi lâ ilahe illâ huve ve es’eluhut-tevbe.”
(Kendisinden başka ilah olmayan Allah’tan mağfiret diliyorum ve tevbe edip ona dönüyorum.) zikrini söylerse, Allah o namazı kıldığı günden itibaren ölünceye kadar her gün için ona bin hasene yazar; okuduğu her ayete karşılık cennete ona kızıl yakuttan yapılmış bir şehir ve her harfe karşılık cennette beyaz inciden yapılmış bir saray verir; onu cennet hurisiyle evlendirir, ardında herhangi bir hoşnutsuzluk olmayacak şekilde ondan razı olur; ibadet edenlerden yazılır ve Allah onun akıbetini saadet ve mağfiretle hatmeder; kıldığı her rekâta karşılık elli bin namazın sevabını onun için yazar; bin taç ile taçlandırılır; Sıddıklarla birlikte cennete yerleşir ve dünyadan çıkmadan önce cennetteki yerini görür.”[30]
* Recep Ayı Boyunca Kılınan Altmış Rekâtlık Namaz…
30- Hz. Resulullah (s.a.a):
مَنْ صَلَّى فِي رَجَبٍ سِتِّينَ رَكْعَةً فِي كُلِّ لَيْلَةٍ مِنْهُ رَكْعَتَيْنِ يَقْرَأُ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ مِنْهُمَا فَاتِحَةَ الْكِتَابِ مَرَّةً وَ قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ وَ قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ مَرَّةً فَإِذَا سَلَّمَ مِنْهُمَا رَفَعَ يَدَيْهِ وَ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْيِي وَ يُمِيتُ وَ هُوَ حَيٌّ لَا يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَ هُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ وَ لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِ مُحَمَّدِ النَّبِيِّ الْأُمِّيِّ وَ آلِهِ وََ يَمْسَحُ بِيَدَيْهِ وَجْهَهُ فَإِنَّ اللَّهَ سُبْحَانَهُ يَسْتَجِيبُ الدُّعَاءَ وَ يُعْطِي ثَوَابَ سِتِّينَ حَجَّةً وَ سِتِّينَ عُمْرَةً.
“Kim Recep Ayı boyunca her gece iki rekat kılınacak şekilde toplam altmış rekat namaz kılar ve her rekatta bir Fatiha, üç Kafirun ve bir İhlas okur ve ardından da aşağıdaki duayı okur ve ellerini yüzüne sürerse, şüphesiz Münezzeh olan Allah duayı kabul eder ve ona altmış hac ve altmış umre sevabı verir (dua şöyledir):
لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْيِي وَ يُمِيتُ وَ هُوَ حَيٌّ لَا يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَ هُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ وَ لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ َ النَّبِيِّ الْأُمِّيِّ وَ آلِهِ.
“Allah’tan başka ilah yoktur, yegânedir, ortağı yoktur; hükümranlık O’na aittir; hamd O’na mahsustur; diriltir ve öldürür ve O ölmeyecek diridir; bütün hayırlar O’nun elindedir ve O her şeye kâdirdir ve dönüş O’nadır. Yüce ve azametli Allah’a dayanmayan hiçbir hareket ve güç yoktur. Allah’ım! Ümmi Peygamber Muhammed’e ve Ehlibeyti’ne salat et.”[31]
* Yüz İhlasla Kılınan Önemli Bir Namaz…
31- Hz. Resulullah (s.a.a):
انّ من قرأ في ليلة من ليالي رجب مائة مرّة قُلْ هُوَ اللهُ أحَدٌ في ركعتين فكأنّما قد صام مائة سنة في سبيل الله ورزقه الله في الجنّة مائة قصر كلّ قصر في جوار نبيّ من الانبياء عليهم السلام.
“Kim Recebin herhangi bir gecesinde iki rekatlık namazda yüz defa ihlas Suresi’ni (her rekatta elli defa olacak şekilde) okursa, Allah yolunda yüz yıl oruç tutmuş gibi olur ve Allah ona cennette her peygamberin (Allah’ın selamı onlara olsun) komşuluğunda bir saray ihsan eder!”[32]
* Recep Ayında Tevhid Zikri…
32- Hz. Resulullah (s.a.a):
من قال في رجب: (لا اِلـهَ إلاَّ اللهُ) ألف مرّة، كتب الله له مائة ألف حسنة وبنى الله له مائة مدينة في الجنّة.
“Kim Recep ayında bin defa “La İlahe İllallah” (Allah’tan başka ilah yoktur.) zikrini söylerse, Allah ona bin hasene yazar ve onun için cennette yüz şehir bina eder.”[33]
* İmam Cafer Sâdık’tan (a.s) Bütün Recepte Okunan Dua…
33- İmam Cafer Sâdık (a.s):
“Mualla b. Huneys İmam Cafer Sadık’tan (a.s) Recep ayında okunması için şu duayı nakletmiştir:
"اَللّـهُمَّ اِنّي اَساَلُكَ صَبْرَ الشّاكِرينَ لَكَ، وَعَمَلَ الْخائِفينَ مِنْك، وَيَقينَ الْعابِدينَ لَكَ، اَللّـهُمَّ اَنْتَ الْعَلِيُّ الْعَظيمُ وَاَنَا عَبْدُكَ الْبائِسُ الْفَقيرُ، اَنْتَ الْغَنِيُّ الْحَميدُ وَاَنَا الْعَبْدُ الذَّليل، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ، وَاْمْنُنْ بِغِناكَ عَلى فَقْري، وَبِحِلْمِكَ عَلى جَهْلي، وَبِقُوَّتِكَ عَلى ضَعْفي، يا قَوِيُّ يا عَزيزُ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ الاْوصياءِ الْمَرْضِيِّينَ، وَاكْفِني ما اَهَمَّني مِنْ اَمْرِ الدُّنْيا وَالاخِرَةِ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ."
“Allah’ım! Sana şükredenlerin sabrını, senden korkanların amelini ve sana ibadet edenlerin yakinini diliyorum senden. Allah’ım! Sen yücesin, azamet sahibisin; bense senin zavallı ve fakir bir kulunum. Sen gani ve övgüye layıksın, bense zelil bir kulum. Allah’ım! Muhammed ve Ehlibeyti’ne salât et ve zenginliğinle fakirliğime, hilim ve sabrınla cahilliğime, gücünle zayıflığıma minnette bulun (merhamet eyle); ey güçlü ve izzet sahibi! Allah’ım! Muhammed’e ve onun beğenilmiş vasileri olan Ehlibeyti’ne salât et; dünya ve ahiretimle ilgili önemli işlerimde bana yeterli ol; ey merhametlilerin en merhametlisi!”[34]
* Yine İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) Recep Ayında Her Gün Okuduğu Dua:
34- İmam Cafer Sadık (a.s):
İmam Cafer Sâdık’ın (a.s) şu duayı Recep ayında her gün okuduğu nakledilmiştir:
خَابَ الْوَافِدُونَ عَلَى غَيْرِكَ وَ خَسِرَ الْمُتَعَرِّضُونَ إِلَّا لَكَ وَ ضَاعَ الْمُلِمُّونَ إِلَّا بِكَ وَ أَجْدَبَ الْمُنْتَجِعُونَ إِلَّا مَنِ انْتَجَعَ فَضْلَكَ بَابُكَ مَفْتُوحٌ لِلرَّاغِبِينَ وَ خَيْرُكَ مَبْذُولٌ لِلطَّالِبِينَ وَ فَضْلُكَ مُبَاحٌ لِلسَّائِلِينَ وَ نَيْلُكَ مُتَاحٌ لِلْآمِلِينَ وَ رِزْقُكَ مَبْسُوطٌ لِمَنْ عَصَاكَ وَ حِلْمُكَ مُعْتَرِضٌ لِمَنْ نَاوَاكَ عَادَتُكَ الْإِحْسَانُ إِلَى الْمُسِيئِينَ وَ سَبِيلُكَ الْإِبْقَاءُ عَلَى الْمُعْتَدِينَ اللَّهُمَّ فَاهْدِنِي هُدَى الْمُهْتَدِينَ وَ ارْزُقْنِي اجْتِهَادَ الْمُجْتَهِدِينَ وَ لَا تَجْعَلْنِي مِنَ الْغَافِلِينَ الْمُبْعَدِينَ وَ اغْفِرْ لِي يَوْمَ الدِّينِ..
“Senden başkasının kapısına giden mahrum kalır; senden gayrisine yönelen ziyan eder; senin katından başkasına yönelen zayi olur ve senin fazl-u kereminden başkasını uman kaybeder. Kapın talep edenlere açıktır; hayır ve ihsanın, arayanlara ulaşır. Fazl-u kereminin sâillere ulaşmasına engel yoktur; bağışın ümit edenlere hazır, rızkın sana isyan edenlere (dahi) açıktır. Hilmin sana düşmanlık eden kimseyi de kapsar. Kötülük edenlere iyilik etmek senin sünnetin ve haddini aşanlarla müdara etmek senin yöntemindir. Allah’ım! O hâlde beni de hidayet edilmişlerin yoluna hidayet et. Bana da (itaatin yolunda) çaba gösterenlerin çabasını nasip buyur; beni (rahmetinden) uzaklaştırılmış gafillerden eyleme ve ceza (kıyamet) gününde beni bağışla.”[35]
* Her Namazdan Sonra Okunan Recep Duası…
35- İmam Cafer Sâdık (a.s):
Seyyid İbn-i Tâvûs (r.a) çok secde edip de secdede çok ağlayıp gözlerini kaybettiği için “Seccâd” diye anılan Muhammed b. Zekvân’dan (r.a) şöyle naklediyor: “İmam Cafer Sadık’a (a.s) ‘Canım sana feda olsun, işte Recep ayına girmiş bulunuyoruz; Allah’ın beni faydalandıracağı bir duayı bana öğretmenizi istiyorum.’ dedim. İmam (a.s), ‘Yaz.’ diye buyurdu:
‘Bismillahirrahmanirrahim
Recep Ayının her gününde akşam, sabah, gece ve gündüz kıldığın namazların ardından şu duayı oku:
"يا مَنْ اَرْجُوهُ لِكُلِّ خَيْر، وَآمَنَ سَخَطَهُ عِنْدَ كُلِّ شَرٍّ، يا مَنْ يُعْطِي الْكَثيرَ بِالْقَليلِ، يا مَنْ يُعْطي مَنْ سَأَلَهُ، يا مَنْ يُعْطي مَنْ لَمْ يَسْأَلْهُ وَمَنْ لَمْ يَعْرِفْهُ تَحَنُّناً مِنْهُ وَرَحْمَةً، اَعْطِني بِمَسْأَلَتي اِيّاكَ جَميعَ خَيْرِ الدُّنْيا وَجَميعَ خَيْرِ الاْخِرَةِ، وَاصْرِفْ عَنّي بِمَسْأَلَتي اِيّاكَ جَميعَ شَرِّ الدُّنْيا وَشَرِّ الاْخِرَةِ، فَاِنَّهُ غَيْرُ مَنْقُوص ما اَعْطَيْتَ، وَزِدْني مِنْ فَضْلِكَ يا كَريمُ". قال الراوي: ثمّ مدّ (عليه السلام) يده اليسرى فقبض على لحيته ودعا بهذا الدّعاء وهو يلوذ بسبّابته اليمنى،
“Ey her hayrı kendisinden umduğum ve her kötülükte gazabından güvence aradığım (Rabbim)! Ey aza karşılık çok veren; ey kendisinden dileyene bağışta bulunan; ey rahmet ve şefkatinden dolayı isteyene de, istemeyene de veren. Sana bu yalvarışımdan dolayı, dünya ve ahiret hayrının hepsini bana da nasip buyur. Yine sana olan bu yakarışımdan dolayı dünyanın bütün şerlerini ve ahiret şerrini benden uzaklaştır. Şüphesiz senin verdiğinde azalma olmaz. Kendi fazl u kereminden bana verdiğini artır; Ey Kerim (Allah)!”
Ravi şöyle devam ediyor: ‘Sonra İmam (a.s) Allah’a sığınma ve yakarış haliyle sol eliyle sakalını tuttuğu halde sağ işaret parmağını hareket ettirerek bu duayı okudu ve ardından şu cümleleri ekledi:
"يا ذَا الْجَلالِ وَالاِكْرامِ، يا ذَا النَّعْماءِ وَالْجُودِ، يا ذَا الْمَنِّ وَالطَّوْلِ، حَرِّمْ شَيْبَتي عَلَى النّارِ".
“Ey celâl ve ikram sahibi, ey (sonsuz) nimetler ve cömertlik sahibi, ey bağış ve ihsan sahibi! Şu beyaz sakalımı (cehennem) ateşine haram kıl.”[36]
* İmam Zeynü’l-Âbidin’in Recep Ayında Okuduğu Dua:
36-İmam Zeynü’l-Âbidin’in (a.s):
Ebu Hamza Sümâli der ki: İmam Zeynü’l-Âbidin’in (a.s) Recep ayının girişinde Hicr-i İsmail’de şu duayı okuduğunu duydum:
يَا مَنْ يَمْلِكُ حَوَائِجَ السَّائِلِينَ وَ يَعْلَمُ ضَمِيرَ الصَّامِتِينَ لِكُلِّ مَسْأَلَةٍ مِنْكَ سَمْعٌ حَاضِرٌ وَ جَوَابٌ عَتِيدٌ اللَّهُمَّ وَ مَوَاعِيدُكَ الصَّادِقَةُ وَ أَيَادِيكَ الْفَاضِلَةُ وَ رَحْمَتُكَ الْوَاسِعَةُ فَأَسْأَلُكَ أَنْ تُصَلِّيَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ وَ أَنْ تَقْضِيَ حَوَائِجِي لِلدُّنْيَا وَ الْآخِرَةِ إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ.
“Ey sâillerin hacetlerini elinde bulunduran (yapmaya kadir olan) ve susanların sırrını bilen (Allah)! Sen her isteği anında duyar ve her isteği yerine getirebilirsin. Allah’ım! Senin vaatlerin gerçek, nimetlerin bol ve rahmetin geniştir. O hâlde, Muhammed ve Ehlibeyti’ne salât etmeni ve benim dünya ve ahiretle ilgili hacetlerimi yerine getirmeni diliyorum. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter.”[37]
* İhlas Suresi’nin Recepte Çok Okunmasının Fazileti…
37- Hz. Resulullah (s.a.a):
من قرأ في عمره عشرة آلاف مرة ( قل هو الله أحد ) بنية صافية في شهر رجب جاء يوم القيامة خارجا من ذنوبه كيوم ولدته اُمه فيستقبله سبعون ملكا يبشرونه بالجنة .
“Kim ömrünün sonuna kadar Recep ayında (Allah rızasına dayalı) temiz bir niyet ile toplamda on bin defa İhlas Suresi’ni okursa, kıyamet günü anasından doğmuş gibi günahlarından arınmış olarak (mahşere) gelecektir. O gün onu yetmiş bin melek cennetle müjdeler halde karşılayacaktır!”[38]
* En Faziletli Umre…
38- Hz. Resulullah (s.a.a):
الحجة ثوابها الجنة ، والعمرة كفارة لكل ذنب ، وأفضل العمرة عمرة رجب.
“Haccın mükafatı cennettir ve umre her günahın kefaretidir. En faziletli umre ise Recep ayında yapılan umredir.”[39]
* Recebin İlk Gününde İmam Hüseyin’in (a.s) Ziyareti…
39- İmam Cafer Sâdık (a.s):
من زار قبرالحسين ( عليه السلام ) أول يوم من رجب غفر الله له البتة.
“Kim Receb'in ilk gününde İmam Hüseyin’in (a.s) mezarını ziyaret ederse, Allah onu hiç şüphesiz bağışlar!”[40]
* Recep Ayının On Beşinci Gününde İmam Hüseyin’in (a.s) Ziyareti…
40- İmam Ali Rıza (a.s):
عن أحمد بن محمد بن أبي نصر البزنطي قال : سألت أبا الحسن الرضا (عليه السلا: (في أي شهر نزور الحسين ( عليه السلام ) ؟ قال : في النصف من رجب والنصف من شعبان.
Ebu Nasr Bezenti der ki: “İmam Ali Rıza’ya (a.s) ‘İmam Hüseyin’i (a.s) hangi ayda ziyaret edelim?’ diye sorduğumda şöyle buyurdu: ‘Recep ve şaban aylarının on beşinci gününde.”[41]
ehlader
[1]- Bihârü’l-Envâr, c.94, s.38.
[2]- Uyûnu Ahbâri’r-Rıza, c.2, s.71.
[3]- Şuebü’l-İmân, c.3, s.375.
[4]- Bihârü’l-Envâr, c.94, s.49-50.
[5]- Bihârü’l-Envâr, c.94, s.39.
[6]- İkbâlü’l-A’mâl, s.648.
[7]- İkbâlü’l-A’mâl, s.648.
[8]- İkbalü’l-A’mâl (Yeni Baskı), c.3, s.174.
[9]- Bu gece ya Recep ayının birinci gecesidir ya on beşinci gecesi veya yirmi yedinci gecesi. Çünkü hadislerden bu üç gecenin recebin en faziletli geceleri olduğu anlaşılmaktadır.
[10]- Bihârü’l-Envâr, c.94, s.47.
[11]- Bihârü’l-Envâr, c.94, s.47.
[12]- El-Emâli -Şeyh Sadûk-, s.4.
[13]- Tehzibü’l-Ahkâm, c.4, s.306.
[14]- Bihârü’l-Envâr, c.94, s.41-42.
[15]- El-Emâli -Şeyh Sadûk-, s.323.
[16]- UyûnuAhbari’r-Rıza, c.1, s.291.
[17]- Bihârü’l-Envâr, c.94, s.42.
[18]- El-Emâli -Şeyh Sadûk-, 349.
[19]- El-Emâli -Şeyh Sadûk-, s.11.
[20]- El-Emâli -Şecerî-, c.1, s.258.
[21]- Sevâbü’l-A’mâl, s.78.
[22]- Vesâilü’ş-Şia, c.10, s.483-484.
[23]- Sevâbü’l-A’mâl, s.78.
[24]- Misbâhü’l-Müteheccid, s.797.
[25]- Kenzü’l-Ummâl, Hadis: 35217.
[26]- Misbâhü’l-Müteheccid, s.852.
[27]- Bihârü’l-Envâr, c.94, s.50.
[28]- Bihârü’l-Envâr, c.94, s.46.
[29]- İkbâlü’l-A’mâl, s.629.
[30]- İkbâlü’l-A’mâl, s.637.
[31]- İkbâlü’l-A’mâl, s.630.
[32]- İkbâlü’l-A’mâl, s.630.
[33]- İkbâlü’l-A’mâl, s.648.
[34]- İkbâlü’l-A’mâl, s.642.
[35]- İkbâlü’l-A’mâl, s.643.
[36]- İkbâlü’l-A’mâl, s.644.
[37]- İkbâlü’l-A’mâl, s.642.
[38]- İkbâlü’l-A’mâl, s.648.
[39]- Vesâilü’ş-Şia, c.14, s.302.
[40]- Tehzibü’l-Ahkâm, c.6, s.48.
[41]- Vesâilü’ş-Şia, c.14, s.466.