Displaying items by tag: IŞİD

Türkiye’de Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Türkiye’den Suriye’ye gelip terör örgütü IŞİD ve Nusra Cephesine katılan 12 bin kişinin bulunduğunu söyledi.

 

Rotahaber web sitesinin haberine göre Özdağ; Suriye’ye gelen söz konusu bu kişilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu belirtti. Özdağ, bunların bir kısmının tek başlarına geldiklerini, bir kısmının ise ailesini de yanında aldıklarını ifade etti.

Suriye’de tekfirci terör örgütlere katılımların sadece Türkiye’den olmadığına da dikkat çeken Özdağ, “Örneğin Kazakistan’ın kuzeyinden 400 kişilik bir aile gidip Rakka’ya yerleşmiş, bazıları ailece gidiyorlar” dedi.

Ümit Özdağ, başkanı olduğu enstitüdeki çalışmayla ilgili ortaya çıkan bilgileri Taraf’a anlattı. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in büyükelçiler konferansında söylediği, “Türkiye sınırından Suriye’ye geçmek isteyen 100 bin kişiyi önledik. Bunun yedi binden fazlası yabancı savaşçıydı” sözüne atıfta bulunan Özdağ, “Bunun anlamı 93 bin tanesi Türk demektir” dedi.

Bilindiği üzere ordu birliklerimizin muhtelif bölgelerde terör çetelere yönelik operasyonlarında şu ana dek çok sayıda Türkiye vatandaşı terörist öldürüldü, birçoğu da canlı olarak tutuklandı.
 

Published in Rapor

Selaheddin Eyalet Konseyi Güvenlik Komitesi Başkanı Casım ec-Cabere, kimliği belirsiz uçaklardan terör örgütü IŞİD'e silah atıldığını bildirdi.

Bugün bir açıklama yapan Selaheddin Eyalet Konseyi Güvenlik Komitesi Başkanı, Irak istihbarat kaynaklarının kimliği belirsiz uçaklardan terör örgütü IŞİD'e Tikrit'in 24 kilometre Güney Doğusunda silah atıldığını tespit ettiğini açıkladı.

Casim ec-Cebare, bunun ilk kez yapılmadığını, daha önce Tikrit'in Güneyinde yer alan Yesrip ve yine Selaheddin ve Musul'un birkaç noktasında bu olayın tekrarlandığını bildirdi.

Selaheddin Eyalet Konseyi Güvenlik Komitesi Başkanı, bazı ülkelerin Irak'ın IŞİD'in işgali altına geçmesini ve teröristlerin bu ülkede kalmasını istediğini belirtti.

Terör örgütü IŞİD'e, ne zaman her hangi bir noktada sıkıştıysa, ABD'ye ait olabileceği düşünülen uçaklar havadan silah ve mühimmat gönderiyor.

Irak Bedir Örgütü Genel Sekreteri Hadi el-Amir ise, ABD'nin IŞİD teröristlerine uçaklarıyla silah yardımında bulunduğu konusunda izahat yapması gerektiğine vurgu yapmıştır.
 
 

 

 

  

Published in Rapor
Tagged under

İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahyan; teröre karşı mücadelesi ve terör örgütlerinin bertaraf edilmesinde ülkesinin Suriye’ye desteğini bir kez daha vurguladı.

  Reuters Haber Ajansına yaptığı ve İran medyasının bugün aktardığı açıklamalarında Abdullahyan; ABD idaresinin IŞİD’e karşı mücadele bahaneleri ve çabalarının, Beyaz Saray’ın bölgedeki planlarını hayata geçirme amacı taşıdığına dikkat çekti.     
 
İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahyan; teröre karşı mücadelesi ve terör örgütlerinin bertaraf edilmesinde ülkesinin Suriye’ye desteğini bir kez daha vurguladı.

Reuters Haber Ajansına yaptığı ve İran medyasının bugün aktardığı açıklamalarında Abdullahyan; ABD idaresinin IŞİD’e karşı mücadele bahaneleri ve çabalarının, Beyaz Saray’ın bölgedeki planlarını hayata geçirme amacı taşıdığına dikkat çekti.

Abdullahyan ABD’nin IŞİD’i yok etme yada hatta onu zayıflatma gibi bir amacı olmadığını, onun asıl amacının bölgedeki planlarını hayata geçirmek için IŞİD’e komuta etmek ve onu kullanmak olduğunun altını çizdi.

 

“Bahreyn, Şeyh Ali Selman’ın tutuklanmasının doğuracağı sonuçlara katlanabilecek güçte değil”

Abdüllahiyan, Bahreyn’in en büyük muhalefet partisi El-Vefak’ın lideri Şeyh Ali Selman’ın tutuklanması ile ilgili yaptığı açıklamada, tutuklama kararının yanlış bir adım olduğunu vurgulayarak “Bahreyn bunun sonuçlarına katlanamaz. Bahreyn Hükümeti’nin yürüttüğü şiddet ve baskı siyaseti muhalefeti demogratik olmayan yollara itiyor” dedi.

 

Published in Rapor
Tagged under

İran Ulusal Güvelik Konseyi Sekreteri, Suriye krızi, İran'ın Irak'a yaptığı yardımlar ve IŞİD terör örgütü hakkında Al-Ahd'e konuştu.


MHA'nın haberine göre, geçtiğimiz günlerde Al-Ahd'e konuşan İran Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri ali Şemhani, terör ile mücadele eden ülkelere desten vermenin, tüm bölge ülkelerinin ilk öncelikleri arasında yer alması gerektiğini belirtti. İran'ın bölgeye huzur ve barışın geri dönmesi için hiçbir çabayı esirgemeyeciğini söyleyen Şemhani, İran'ın terör ile mücadele eden ülkelere verdiği yardımlara da devam edeceğini söyledi.

Şemhani sözlerinin devamında ise terörüm günbegün gelişmekte olan bir sorun olduğunu belirterek, bu sorunun en çok Irak, Lübnan ve Suriye halkına zarar verdiğini söyledi. Şemhani ayrıca Suriye krızine dikkat çekerek, Şam yönetiminin dünya emperyalizmi karşısında diz çökmemesinin, tüm dünyaya büyük bir ders olduğunu ve bölgedeki direniş güçlerinin istikrarına yardımcı olduğunu belirtti.

IŞİD'ın Suriye'yi ele geçirmesi durumunda, Ürdün ve Lübnan'ın da tehlike altında olacağının çok açık bir konu olduğunu belirten Şemhani, savaş sırasında Suriye'de hasar gören bölgelerin yeniden yapılandırmasının, tüm bölge ülkelerinin önceleklerinden biri olması gerektiğini söyledi.

İran'ın Irak devleti ve halkında yaptığı ardımlar ve verdiği danışmanlık desteklerine dikkat çeken Şemhani, IŞİD güçlerinin Bağdat ve Erbil'i ele geçirememeleri ve Irak'taki onlarca bölgenin IŞİD güçlerinden arıtılmasının, İran'ın Irak halkına yaptığı yardımlardan örnekler olduğunu belirtti.

Şemhani söyleyişinin devamında Irak halkının terör ile mücadele konusunda birlik olmaları gerektiğini vurgulayarak, Irak halkı ve devletinin terör ile mücadelede başarılı olacağı konusunda umutlu olduğunu belirtti.

İran Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri, İran'ın Lübnan ordusuna ettiği yardım önerisinde kararını değişmediğini belirterek, geçtiğimiz günlerde bu konuda Lübnan Savunma bakanı ile ciddi görüşmeler yapıldığını açıkladı. Şemhani sözlerinin devamında ise "Geçtiğimiz yılalrda bazı ülkeler Lübnan ordusuna destek vermek konusunda bazı sözler verdiler, ama bu sözlerin hiçbiri gerçekleşmedi. Lübnan'ın İran'dan yardım istemesi durumunda, hiçbir yardım ve desteği esirgemeyiz" dedi.

Published in Rapor
Cumartesi, 27 Aralık 2014 00:00

ABD’nin Yeni Komplosu, “Irak Sünni Ordusu”

Konferansın başkent Bağdat değil de Irak’ın Kürdistan bölgesinin merkezi Erbil’de düzenlenmesi bile merkezi yönetime karşı yeni bir komplonun habercisidir.

 
Bismillah

 18 Aralık 2014 tarihinde Erbil’de ilginç bir konferans düzenlendi. Çoğu başkent Bağdat’ta üst düzey resmi makamlarda bulunan Sünni-Arap siyasetçiler ve Sünnilerin yaşadığı bölgelerdeki aşiret liderlerinden bazılarının katılımıyla gerçekleşen bu konferansın amacı üzerinde dikkatle durulması gerekir.

Konferansın başkent Bağdat değil de Irak’ın Kürdistan bölgesinin merkezi Erbil’de düzenlenmesi bile merkezi yönetime karşı yeni bir komplonun habercisidir.

Toplantıya ” Terörizmle Mücadele Konferansı” adı verilse de yapılan açıklamalar başka amaçlar için düzenlendiğini ortaya koymaktadır.

Uluslararası çapta düzenlenmesi ve birçok ülke temsilcisinin davet edilmesine rağmen merkezi hükümetin IŞİD terör çeteleri karşısında elde ettiği son başarıları karşısında çoğu ülke temsilcileri katılmaktan vazgeçti. Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Usame Nuceyfi, başbakan yardımcısı Salih Mutlak, Irak’ın sünni siyasetçilerinden bir grup ve Irak’ın 6 eyaletinden sünni vekillerle bazı aşiret liderlerinin katılımıyla gerçekleşen bu konferansta IŞİD’e karşı mücadelede sünni aşiretlerin silahlandırılması gerektiği ve ancak merkezi hükümetin bu konuda yavaş davrandığı eleştirildi.

Bu arada konferansı düzenleyenler yaptıkları açıklamalarda, amaçlarının Irak Ehli Sünneti arasında mezhebi birlik oluşturmak ve Ehli Sünnetin Bağdat’ın muhalefetine rağmen silahlanmak kararlılığını göstermek olduğunu belirtiler.

Irak’ta Sünni Arapları temsil edenlerin Baasçı rejimin yıkılmasından beri izledikleri ikircikli tutum bazılarınca her ne kadar asırlardan beri dış güçlerin himayesinde sahip oldukları iktidarı kaybetmek olarak yorumlansa da başını ABD’nin çektiği emperyalist güçlerle bölgedeki ortaklarının kışkırtmasıyla tahrik edildiklerini söylemek daha isabetli olur.

Bilindiği üzere Osmanlı Devleti dönemi, İngiliz işgali ve işgal sonrasından 2003 yılına kadar geçen sürede Iraklı sünni Araplar dış hamilerinin yardımıyla daima ülkenin kilit noktalarını ellerinde tutmuşlar ve çoğunlukta olan Şiiler ise daima iktidardan uzak tutulmuşlardı.

ABD ve müttefikleri ise Irak’ı işgal ederek Saddam ve Baasçı rejimini devirdikten sonra kukla bir rejim oluşturmayı planlıyorlardı. İşgal sonrası Irak’a genel bir vali tayin ederek yeni dönemde oluşturulacak anayasal yapı, hükümet, ordu vb kurumları nasıl düzenlemeyi kurguladıklarını ortaya koydular. Ama süreç istedikleri gibi yürümedi. Çünkü Irak’taki toplumsal yapıyı iyi okuyamamış ve Şia ulemasının halk üzerindeki rolüyle Şia direniş ruhunu görmezden gelmişlerdi.

Amerikalılar kendi planlarını uygulamaya çalışırken Şia uleması “Her Iraklı bir oy hakkına sahiptir” sloganını yayarak yeni düzenin genel vali emriyle, taifecilik ve aşiretçilik anlayışına göre değil de halkın oyuyla belirleneceğini ileri sürdüler ve sözde demokrasi havarisi işgalciler de bu görüş karşısında direnemediler. Öte yandan Baasçı orduyu dağıtan işgalciler kendilerine bağlı uysal bir ordu oluşturmayı planlarken halkın oyuyla işbaşına gelen ve Şia ulema otoritesinin desteğine sahip hükümetler bu oyunu da kısmen etkisiz bıraktılar.

Ve bilindiği üzere ABD askeri güçleri Irak’taki amaçlarına tam ulaşamadan 2009 yılında bu ülkeyi terketmek zorunda kaldı. Ama bu ABD’nin Irak’tan tamamen vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. Çünkü, ABD Irak’a yönelik ilk saldırıdan, yani 1991’den beri Irak Kürdistan’ına yerleşmiş olarak Irak’ın parçalanmasına dair planlarını uyguluyordu. Bu amaç çerçevesinde Kürtlerin yaşadığı 36. paralelin kuzeyinin Irak uçuşlarına yasaklanması, Birleşik Görev Gücü adındaki uluslararası bir askeri gücün bölgeye yerleştirilmesi ve sonraki gelişmeler Kuzey Irak’ta ABD’ye göbekten bağlı fiili bir Kürt yönetiminin oluşmasıyla sonuçlanmıştı.

ABD merkezi Irak yönetimini Kürt yönetimiyle dizginlemek yanında sünni Arapları kullanmayı ve Irak’ı üç bölgeye ayırıma planını daima masa üstünde tuttu. Suriye’de iç savaş çıkarmakla bu hedefine yaklaştığını gören ABD bölgede birkaç planını birden gerçekleştirmeyi planlıyordu. Suriye’de mevcut rejim yerine – tüm Suriye’de olmasa da en azından sünni bölgelerde- kendine bağımlı/uysal bir Sünni rejimi kurarak Irak sünni Araplarıyla birleştirecek veya onların da Irak’tan ayrılmasını sağlayacak, Irak Kürdistan’ı ile Suriye’deki Kürtleri birleştirerek Akdeniz’e ulaşacak bir Kürt koridoru açacak ve en önemlisi İran’ın başını çektiği “Direniş Cephesini” gerileterek, bir birinden ayırarak İsrail’in güvenliğini uzun süre temin edecekti.

Suriye’de beklemediği bir direnişle karşılaşan ABD, IŞİD’i Irak’a yönlendirerek ağırlığı yeniden Irak’a vermeye başladı. Irak’lı bazı sünni Arap siyasetçiler ve aşiret liderlerinin Baasçıların ordudaki uzantılarıyla birlikte başta Musul şehri olmak üzere geniş bir bölgeyi herhangi bir direniş göstermeden ve hatta işbirliği yaparak IŞİD’e teslim etmeleri bu çevrelerin ABD ve bazı komşu ülkelerle perde arkasında planladıkları bir komplo planının sonucuydu. IŞİD’in Irak’taki ani başarılarının medya aracılığıyla Türkiye de dahil bazı ülkelerde “Sünni Devrimi” olarak lanse edilmesi bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Ancak IŞİD projesi de ABD’nin önceki planları gibi beklendiği gibi sonuç vermedi. Çünkü IŞİD sadece iktidar peşinde değil, aynı zamanda kendi selefi ideolojisini de hakim kılmak isteyen, şiilerle birlikte sünnileri de kolayca tekfir edebilen, kolayca fetva verip masum insanları acımasızca katliam edebilen,uzlaşmasız ve kontrolü zor bir vahşi güçtü. Ve yine IŞİD’in ayrı bir ABD ortağı Kürdistan yönetimi üzerine yönelmesi ABD tarafından kabul edilemezdi ve durdurulmasına karar verildi.

IŞİD’in yok edilmesi değil, dizginlenmesi gerekirdi. Çünkü ABD’nin Irak ve Suriye üzerindeki çok yönlü planları çerçevesinde Kürtlerle birlikte sünni Araplara da ihtiyacı vardır. Irak’ta son haftalarda merkezi hükümetin ordu ve halk direniş güçleriyle birlikte IŞİD karşısında elde ettiği başarılar devam ederse bu merkezi hükümetin, ve dolayısiyle ülkenin dış saldırılara karşı güçlenmesi demektir.

IŞİD’e karşı oluşturulduğu iddia edilen Uluslararası Koalisyon’un bu terör çetelerine yönelik saldırılarını son sıralarda azaltmaları ve bazı bölge ülkelerinin IŞİD konusunda hala tereddütlü davranmaları Irak hükümetinin son sıralarda elde ettiği başarılardan duyulan kaygılardan kaynaklanmaktadır. Öyleyse IŞİD Irak’tan tamamen temizlenmeden önce sünnilerin takviye edilmesi gerekir sonucuna vardılar. Erbil’de geçen hafta düzenlenen sünni Araplar konferansını işte bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Konferansı düzenleyenlerden Neyneva Eyaleti Yerel Konsey üyesi Abdurrahman Veka konferansla ilgili açıklamasında görüşümüzü onaylar nitelikte şöyle diyordu: “Erbil konferansı Irak’taki Ehli Sünnet tarafından Irak aşiretlerinin silahlandırılması için bir baskı yoludur. Amerika’nın Ehli Sünnet aşiretlerinin silahlandırılması konusuna olan ilgisi kimse için gizli değildir. Çünkü bu ülke gelinen mevcut durumda Ehli Sünnet ile aynı tutumu sergileme peşindedir ve Erbil’deki terörizmle mücadele konferansında da bu şekilde bir tutum sergileyecektir.”

ABD tarafından IŞİD’le mücadele bahanesiyle kurulmasına karar verilmiş `Irak Sünni Ordusu`nun yüzbin kişiden oluşacağı dillendirilmektedir. Bölgesel planlarını uygulama konusunda Irak merkezi hükümeti ve ordusundan umudu kesmiş bulunan ABD, Kürt Bölgesel Yönetimi gibi bir Sünni Bölgesel Yönetimi kurarak Irak’ı fiilen üçe bölmeyi planlamaktadır. Böylece Irak’ta ekseriyetin iradesine dayalı güçlü bir merkezi iktidarın oluşmasını engellemeyi ve bu ülke üzerindeki sömürüsünü derinleştirmeyi amaçlamaktadır. Bölgesel planda ise yeni ülkecikler oluşturmak suretiyle bir yandan İsrail’in güvenliğini sağlamayı öte yandan Ortadoğu’daki sultasını bir süre daha sürdürmeyi planlamaktadır.

Amerikanın bu “böl, parçala, kolay yönet” planına Irak içi ve bölgesel aktörlerin tepkileri de durdukları konuma göre değişik olacaktır. Ülke nüfusunun kahir ekseriyetini oluşturan şiilerin, Irak’ın toprak bütünlüğü ve gücünü korumak için bu plana karşı var güçleriyle direnecekleri açıktır. Ülke nüfusunun %63-65 kadarını oluşturan şiilerin demokratik bir sistemde bütün yönetim organların ele geçirmeleri mümkünken iktidarın tüm organlarını sünni Araplar ve kavimsel kimliklerini öne süren sünni Kürtlerle paylaşmaya gösterdikleri özen bunun açık bir göstergesidir.

İran, Suriye ve Hizbullah gibi direniş cephesi üyelerinin de Irak’ın parçalanmasına, etnik ve mezhebi çatışmalara sahne olmasına karşı olacakları kesindir.

Iraklı Kürtler ve sünni Arapların bu konuda tek bir görüşte olduklarını söylemek mümkün değildir. Bağımsız Kürdistan düşüyle yatıp kalkanların etraflarında olup bitenler kendilerine dokunmadığı sürece her komployu kabul edecekleri tecrübeyle ortadadır. IŞİD Musul’a girdiğinde Kürtleri ilgilendirmediği için kayıtsız kalan ve hatta merkezi hükümetin zaafını fırsat bilerek kendisi de yeni bölgeler işgal ederek hükümetinin sınırlarını genişletmeye, güçlendirmeye çalışan Mesut Barzani liderliğindeki KBY bunun en açık örneğidir. IŞİD’in Erbil kapılarına dayanması sırasında kurtuluş için etrafa yalvarmasına ve ne kadar kırılgan ve zayıf bir konumda olduğunu görmesine rağmen hala akıllanmışa benzemiyor. Bir kısım Kürt çevreler ise ABD’nin ister Irak ve ister Suriye’de bir yandan Kürtlere bağımsızlık vaadlerinde bulunurken bir yandan da kendilerini dengelemek için yeni alternatif güç odakları kurduğunu gözlemlemekte ve ABD’nin “Sünni Ordusu” planına bu açıdan şüpheyle yaklaşmaktadırlar.

Yukarıda da değindiğimiz üzere asırlardır miras aldıkları iktidarı kısmen de olsa kaybeden Iraklı geleneksel iktidar çevreleri ve bazı sünni aşiret liderleri ABD’nin “Sünni Ordusu” planına en istekli yaklaşanlardır. Buna rağmen Iraklı sünnilerden bir bölümü düşmanın komplosunun farkında olarak Irak’ın toprak ve siyasal bütünlüğünü desteklemektedir. Her iki kesimin halk arasında ve iktidar kademelerinde temsilcileri bulunmaktadır.

Irak’ın Amerikan işgaline rağmen anti siyonist ve anti Amerikan cephesine katılmasını bir türlü içine sindiremeyen bazı sünni ve komşu ülkeler rejimleri ise Irak’ın menfaatlerinden çok kendi iktidarları ve çıkarlarını düşündükleri için geçmişte ortaya koydukları mezhepçi ve fırsatçı siyasetlerinde olduğu gibi “Sünni Ordusu” kurulması planına da olumlu yaklaşacaklardır. Bu çevreler bu sözde “Sünni Ordusu” ile kendilerinin de ABD’nin yanında Irak’ta nüfuz kazanacaklarını hesaplamaktadırlar.

Planın baş aktörleri ABD ve İşgalci İsrail ise bölge ülkeleri ve halklarını ne kadar fazla parçalar ve ne kadar çok cepheleştirirlerse o kadar başarılı olacaklarını hesapladıkları için “Sünni Ordusu” planını bir an önce hayata geçirmeye çalışacaklardır.

Bu menfur planın başarı oranı Irak ordusu ve halk direniş güçlerinin terör çetelerine karşı savaş meydanında gösterecekleri başarının hızı ve derinliğine bağlıdır. Erbil konferansının alelacele düzenlenmesi de son sıralarda IŞİD’e karşı kaydedilen başarılı operasyonların artmasından kaynaklanmaktadır. Sünni aşiretlerden bir çoğunun Irak ordusuyla omuz omuza savaştığı şu sıralarda yüzbin kişilik “Sünni Ordusu” planının gerçekleşmesi en azından şu sıralar mümkün gözükmüyor.

Ziya Türkyilmaz

Türkiye'de resmi temaslarda bulunan Irak başbakanı dün Türkiye başbakanı Ahmet Davutoğlu ile düzenlediği ortak basın toplantısında terör örgütü IŞİD'in  yalnızca Irak için değil bütün bölge ülkeleri için  tehdit olduğunu söyledi.

Irak'ta IŞİD örgütünün işgalindeki bölgelerin kurtarılmasının bütün bölge ülkelerinin işbirliğine ihtiyaç olduğunu belirten el'İbadi, iki ülke arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantılarını tekrar başlatmak üzere Türkiye'de bulunduklarını belirtti. Bu toplantıları Irak ve Türkiye'nin yanında, bölgenin çıkarını gözetecek şekilde tekrar hayata geçirmek istediklerini kaydeden İbadi, "Bu dönemde bütün alanlarda ikili ekonomi, enerji, güvenlik ve askeri işbirliğimizi ilerletmek istiyoruz" dedi.

İbadi, Irak'ta sadece güvenlik meseleleriyle ilgilenmediklerini aynı zamanda yolsuzlukla da mücadele konusunda çalışmaya başladıklarını kaydetti.

Irak güvenlik güçlerinin eğitilmesi ve Irak güvenlik güçlerinin güçlendirilmesi konusunda Türkiye'nin sunduğu yardımlar için teşekkür eden İbadi, "Herhangi bir terör örgütünün Türkiye'ye zarar vermesine izin vermeyiz. Bu konuda Irak topraklarından komşu Türkiye'ye karşı herhangi bir müdahale olursa buna izin vermeyiz. Türkiye'nin içişlerine de karışmayız" şeklinde konuştu.

İbadi, Irak'ta ve Suriye'de etnik ve mezhep temelli çatışmalara karşı olduklarını vurgulayarak, bu konuda küresel bir işbirliğine ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.

İbadi, Türkiye ile ikili ilişkilere önem verdiklerini vurgulayarak, "Sadece sorunları konuşmak değil aynı zamanda yapıcı ilişkiler kurarak tam bir açılım içinde olmak istiyoruz. İki ülkenin egemenliği bağlamında, ilişkilerimizi ekonomik, siyasi, ticari, güvenlik ve askeri bütün alanlarda geliştirme arzusu içindeyiz" diye konuştu.

Bu arada Türkiye başbakanı Ahmet Davutoğlu da, iki ülke arasında gerçekleşen karşılıklı üst düzey ziyaretlerin, ülkelerin derin tarihi dostluğunu yansıtan güzel bir işaret olduğunu belirterek, başbakanlık görevini üstlendikten sonra ilk ziyaretlerinden birini Irak'a yaptığını, İbadi'nin de Türkiye'yi ziyaret etme isteğini gündeme getirince, bundan memnun olduklarını ve hemen davet ettiklerini söyledi.

"Şu anda birinci gündem maddemiz güvenlik konusudur" diyen Davutoğlu, "Irak'ta yaz aylarından itibaren yaşanan ve bir terör örgütü olan IŞİD'in yaptığı saldırılarla ortaya çıkan güvenlik riski sadece Irak'ı değil, bütün bölgeyi etkilemektedir ve sadece Irak'a değil, bütün bölgeye ve Türkiye'ye de bir tehdit mahiyeti, bir risk mahiyeti taşımaktadır. Bu çerçevede Irak'ın toprak bütünlüğüne, Irak'ın güvenliğine ve istikrarına, Türkiye'nin güvenliği ve istikrarı gibi bakıyoruz. Irak'a bu konuda her türlü desteği vermeye hazırız.'' dedi.

Türkiye ve Irak'ın önemli dış ticaret ortakları olduğunu belirten Davutoğlu, dış ticaretin 2013'te 12 milyar doları, 2014 yılının 9 ayında da 8-9 milyar doları aştığını, güvenlik şartlarının etkilediği ticaretin, güvenlik şartları iyileştikçe ivme kazanacağına inandığını kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, yabancı savaşçılar konusunda ise gerek Irak'ta, gerek Suriye'de hiç bir yabancı savaşçının olmaması gerektiğine inandıklarını söyledi.
 

 

 
 

Published in Rapor
Tagged under

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Tahran’ı ziyaret eden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na Suriye halkının kendi geleceğini kendisinin belirlemesi gerektiğini söyledi.
 

İrna haber ajansının haberine göre İran’a bir günlük resmi bir ziyaret gerçekleştiren Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İranlı yetkililerle ikili ilişkiler ve bölgesel konularda görüş alışverişinde bulundu.

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, görüşme ile ilgili yaptığı açıklamasında Türkiye ile İran arasında tüm alanlarda geniş kapsamlı bir ilişki bulunduğunu belirterek ikili işbirliğinin sürmesinin bölgedeki güvenlik ve istikrara da katkı sağladığını söyledi.

Türkiye ile birçok konuda görüş birliği içinde olduklarını, bazı konularda görüş farklılıklarının olmasının da doğal olduğunu belirten Cevad Zarif, görüş farklılıklarının diyalog ve işbirliği ile ortadan kaldırılabileceğini söyledi ve “ortak düşman; bölgedeki aşırılıklar, terörizm ve taifeciliktir” dedi.

Türkiye ve İran arasındaki en önemli görüş ayrılıklarından birini oluşturan Suriye konusuna da değinen Zarif, “Suriye halkı yabancı herhangi bir ülkenin müdahalesi olmadan kendi kaderi konusunda kendisi karar vermelidir. İran İslam Cumhuriyeti bu konudaki bakış açısını 4 maddelik çözüm planı ile ortaya koymuştur” dedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da IŞİD’in tüm bölge için bir tehdit olduğu belirterek Türkiye ve İran’ın teröre karşı işbirliği içinde olduğunu vurguladı.

 Ajanslar

 

 

Published in Rapor
Cuma, 19 Aralık 2014 00:00

İran’dan düşmanlarına uyarı

İran İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu İkinci Komutanı General Hüseyin Selami, düşmanları, İran İslam Cumhuriyeti’ne yönelik olası girişimleri konusunda uyardı.

 Selami, Bugün İran’ın Batısında yer alan Senendeç’te üniversite ve dini medreselerin birliği yıldönümü münasebetiyle düzenlenen bir merasimde yaptığı açıklamada, İran’ın füze yapımında dünyanın üstün ülkelerinden biri sayıldığını ifade ederek, sesten hızlı füzelerle, düşmanların uçak gemilerini vurmanın çok kolay olduğunu belirtti.

 Bütün yaptırımlar ve ekonomik baskılara rağmen İslami İran’ın İslam mektebi ve maneviyat sayesinde üniversite ve havza ortamında muhtelif bilimsel alanlarda önemli ilerleme ve başarılara imza attığını söyleyen İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu İkinci Komutanı General Hüseyin Selami, bugün Müslümanların İslam İnkılabı’ndan esinlenerek, Batı’nın sömürgeci politikaları karşısında durduğunu belirtti.

 General Selami Senendeç’te muhabirlere verdiği demecinde de Irak ve Suriye ordu ve halk birliklerinin IŞİD’le mücadelesine değinerek, birkaç ay zarfında, bu ülkelerde IŞİD’in işinin bitirileceğini belirtti.

 

 

irib
 

YORUMLAR
 
YORUM YAPMAYA NE DERSİNİZ
Name (required)

Mail (will not be published) (required)

Website

 

 

Published in Rapor
Çarşamba, 17 Aralık 2014 00:00

Çavuşoğlu Tahran’da

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu resmi ziyaret için Tahran’a geldi.


Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu İranlı mevkidaşı Muhammed Cevad Zarif’in daveti üzerine 17 Aralık Çarşamba günü İran’a resmi bir ziyaret gerçekleştirecek.

Çavuşoğlu’nun İran ziyareti sırasında dışişleri bakanı Zarif’in yanısıra diğer İranlı yetkililerle de görüşmesi bekleniyor.

Çavuşoğlu İran dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif ile görüşecek ardından cumhurbaşkanı Ruhani tarafından kabul edilecek. Çavuşoğlu İran temaslarında, İran  meclis başkanı Ali Laricani ve İran cumhurbaşkanı birinci yardımcısı İshak Cihangiri ile de görüşecek.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu ziyareti dışişleri bakanlığına geldiğinden bu yana İran’a düzenleyeceği ilk resmi ziyareti olması nedeni ile

Zarif ve Çavuşoğlu bir araya geldiler
İran ve Türkiye Dışişleri Bakanları Muhammed Cevad Zarif ve Mevlüt Çavuşoğlu ikili görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlediler.


 Çavuşoğlu İranlı gazetecilerle bir araya geldi

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği’nde İranlı basın yayın mensupları ile bir araya geldi.
Meher Haber Ajansı muhabirinin haberine göre, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile gerçekleştirdiği görüşmenin ve çalışma yemeğinin ardından Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği’nde İranlı basın yayın mensupları ile bir araya gelerek gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Çavuşoğlu bir gazetecinin, İran’da Türkiye’nin IŞİD’i desteklediğine dair söylentiler var bu doğru mu? Sorusunu, “Hayır böyle bir şey söz konusu bile değildir 2013 yılında bir çok ülke IŞİD’in adını bile duymamış iken Türkiye IŞİD’i terör örgütleri listesine aldı  ve bu örgüte değişik yollardan gönderilmek istenen mali ve askeri kaynakların kanallarını ortaya çıkararak çökertti, zaten şimdi de IŞİD’in elinde olan silahların büyük bir çoğunluğu Rus yapımı silahlardan oluşmakta ve bir kısmı ise bu terör örgütünün yendiği Suriye Ordu birliklerinden ele geçirdiği silahlardır” diye yanıtladı.

Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye gerçekten IŞİD ve ya diğer terör örgütlerinde petröl alıyor mu sorusuna  ise, “Hayır bu da gerçek dışı bir söylemdir çünkü geçen sene içerisinde çok miktarda kaçak petröl ve akaryakıt ele geçirdik ve hatta Irak ve Suriye sınır bölgelerinde kaçak ve yasa dışı olarak döşenmiş petröl boruları bile güvenlik güçlerince ortaya çıkarılarak imha edildi”dedi.

Türkiye Dışişleri Bakanı yakın bir gelecekte İran’la olan ticaret hacmini 30 milyar Dolar’a çıkarmak istediklerini belirterek, İran Dışişleri Bakanı Zarif ile yaptığı görüşmede bu konuya vurgu yapıldığını söyledi.

Ayrıca çavuşoğlu bir gazetecinin 14 Aralık tutuklamalarını hatırlatarak Avrupa Birliği’nin bu konuda tepkisi olduğunu ve bunun Türkiye- Avrupa Birliği ilişkilerini sahteye uğratabileceği ile ilgili sorusu üzerine, “Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinin 60 yıldan daha çok geçmişi var ve böylesi yargıyı ilgilendiren bir konunun bu stratejik ilişkiyi zedeleye bileceğini düşünmüyorum, ama bazı acele ile yapılan açıklamalar hiç hoş olmaya biliyor ve gerçeği yansıtmaya biliyor” diye cevapladı.

Çavuşoğlu’nun İranlı gazetecilerle düzenlediği oturumda Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Hakan Tekin de hazır bulundu.

Published in Rapor
Çarşamba, 17 Aralık 2014 00:00

Kerbela’da 20 milyonluk Erbain merasimi

Hz.Hüseyin’in (S) Kerbela’da şehit edilişinin 40. günü yıldönümü olarak matem merasimlerinin düzenlendiği Erbain, bu yıl Kerbela’da 20 milyon insanın bir araya gelmesiyle  gerçekleştib .

Başta Irak’ın değişik kentlerinden olmak üzere İran, Türkiye, Arabistan, Lübnan  ve diğer ülkelerden Irak’a Erbain merasimine katılmak için giden milyonlarca ehlibeyt aşığının görkemli merasiminin bu zamana kadar görülmedik bir şekilde Erbain merasimlerinin yapılmasına  vesile olduğu bildirildi.

Merasime katılan ehlibeyt aşıkları, zulme boyun eğilmemesi ve Hz.Hüseyin’in özgürlük aşığı olduğu dikkatiyle zorbalara karşı her zaman mücadele edilmesi gerektiğini bildirdiler.

Ehlibeyt aşıkları, İslam adı altında ortaya çıkan Tekfirci ve IŞİD gibi terör örgütlerinin   aslında  İslam’ı yanlış yorumladıkları ve onların bu dar görüşlülüklerinin müslümanların zararına neden olduğunu  ve bu düşüncenin aslında İslam ve müslümanlar aleyhinde bir komplo olduğunu bildirdiler.

Bu arada Kerbela’nın  bu yıl milyonlarca İmam Huseyin (a.s) aşığına ev sahipliği yapması, terör örgütlerine karşı da kendiliğinden bir karşı duruş olarak yorumlandı. Irak’ın taklid mercii alimlerinden Ayetullah Sistani’nin sözcüsü Abdulmehdi Kerbelayi dün Cuma hutbesinde Irak emniyet güçlerinden teröristlerle mücadele için hazır olmalarını ve teröristlerin elinde bulunan bölgeleri kurtarmak için çaba harcamalarını istedi.

Öte yandan Irak başbakanı Haydar el’İbadi, milyonlarca ehlibeyt aşığına evsahipliği yaptıklarını ve teröristlerin muhtemel saldırılarına karşı güvenlik güçleri ve gönüllü güçlerin  çabalarının takdire şayan olduğunu bildirdi.

 

Published in Rapor